KulaklikDergisi temmuz 2014

Page 1


İçindekiler • ANLAMLI YAZILAR Y Kuşağı Kimdir? Uyku Bozukluğu Nedenleri Öğrenirken Sağ, Hatırlarken Sol Yumruk En Popüler Sahte Davranışlar Kötü Alışkanlıklar Kalbi ve Beyni Etkiliyor • SAĞLIK Faranjit Nedir? Faranjitin Çeşitleri ve Tedavi Yöntemleri Kadınlarda Hızlı Kilo Vermenin En Önemli Yolu; Metobolizma

• TEKNOLOJİ Başrol Oynayan Araçlar En Pahalı 10 Klasik Araç • RÖPORTAJ Arif Cerav Röportajı

• RÖPORTAJ TRT Türk Spikerleri Selin Özgür ve Mehmet Kancı Röportajı • AÇIK BÜFE Karides Kızartma • TURİZM Rize, Pazar İlçesi Ölüdeniz’e Adını Veren Efsane • AJANDA Vizyon Filmleri Sahnedeki Oyunlar Sergiler ve Galeriler • BİZDEN GELENLER Franz Kafka/ Babaya Mektup • INBOUND Net Call Center’da Tuçev Projesi • MÜZİK Yolculuk mu Var? O Zaman; Generationals • DVD The Artist • SANAT Miho Müzesi Işık Çuhacıoğlu Kimdir?

ASTRONOMİ

Magazin


Editörden; İnsanoğlu zamanı kontrol edebilseydi hayatımızda neler değişirdi hiç düşündünüz mü? Birçok katkısı olacaktı şüphesiz. Peki, daha başarılı bireyler olur muyduk? Başarı aslında nedir?

Bunun üzerine yazmak istedim bu sayıda.

Mc Clelland insan ihtiyaçlarını üçe ayırır ve en önemlisinin başarı ihtiyacı olduğunu söyler. Genellikle insan içgüdüleri konusunda düşünürken ilk başvurduğum kişi Freud olur lakin Mc Clelland bu konu hakkında biraz daha ince düşünerek birkaç adım öne çıkıyor. Freud doktrini kabaca ‘İnsanın hamurunda yoksa insan çalışarak başarılı olamaz.’ der. Buna karşılık Mc Clelland yüksek başarı güdüsüne sahip kişilerin davranışlarını açıklar. Bu kişilerin başarıdan haz aldıklarını ve başarı sayesinde daha çok motive olduklarını, başarıya hedeflenen kişilerin, kişisel sorumluluk almaktan kaçınmadığını söyler. Hedefledikleri amaca doğru ne düzeyde ilerlediklerini görmek için hızlı ve kesin geri bildirimler almak istediklerini ve zihinlerini sürekli gitmek istedikleri hedefleri ile meşgul ettiklerini söyler. Yani başarılı olmak isteyen insanın davranışlarından bunu anlayabileceğimizi anlatır. Peki, bizler böyle insanlar mıyız? Başarı içgüdüsel olarak bizi daha iyi olma yolunda motive ediyor mu? Sanırım günümüzde başarıyı, öğrenmek ve doyuma ulaşmak için değil sosyal hayatlarımızda sivrilmek için istiyoruz. Tamam, bu da geçerli bir sebep. Parmak ile gösterilmek, ödüller almak, maddi çıkar sağlamak, bir üst pozisyona geçmek... Yapabildiğimizin en iyisini yapmamız gerekiyor. Başarı kendi kendine kimsenin ağına takılmıyor. Ağını sağlam örmelisin, eksik olmamalı ve zamanında kullanmalısın. Yanındaki arkadaşın bugün senden daha iyi olabilir, sen motive olamamış olabilirsin. Peki bunun sebeplerini düşündün mü? Çözüm aradın mı? Çözümü sen bulamadıysan eğer bulabilecek kişilere durumu anlattın mı? 5 dakika işi aksatman değil, kalan saatlerinde ne kadar başarılı olacağın konusunda düşündürmelisin insanları. Sen kendine yardım etmezsen kimse sana yardım edemez. Başarı güdüsünü kendi içinde doğru yönlendirmelisin. Çünkü Mc Clelland aynı zamanda başarı güdüsü yüksek insanların; başarısız olma korkusundan bahseder. Hiç risk almayan, işi olduğu gibi tamamlayan insanlardan... Rahat gözlemlenebilen bir tavır olmalı bu durum; ‘Ya başarısız olursam.’

Bütün kavramları bir kenara bıraktığımız zaman başarı sadece kendimiz ile ilgili bir durum haline gelir. Sadece iç disiplin yani irade sayesinde başarılı ya da başarısız oluruz. Sizce Diogenes (Diyojen) başarılı bir insan mıydı? O denli sadelikten yana durabilen bir kişi görmedik bile. Üstelik Diogenes hiçbir buluş da yapmadı. Peki neden bütün krallar onu bilge sayardı? Neden fikirlerine önem verilirdi? İç disiplin işte tam da bu nokta da kendini gösterir. Bu dönem kimsenin başarıyı düşünmek isteyeceği dönem değil sanırım. Yaz gelmiş. İnsanlar tatillerde, dışarılarda ve inanılmaz bir sıcak. Kimse çalışmayı dahi istemiyor. Bizim için değil insanlık için durum bu ancak irade başarılı olmamamızı sağlayacak tek dayanağımız. Kurum başarıları çalışanların kişisel başarılarından doğar. Ve siz iradenizde bir boşluk oluştururken yanınızda oturan kişi daha başarılı olmak isteyebilir. Daha çok göze girmek isteyebilir. Küçük bir boşluk hayatınızı şekillendirebilir. Buna rağmen yinede bu boşluğu verecek misiniz? Peki siz bilirsiniz, buyurun dışarı... Mesai saatleriniz nasıl olsa dolar, yanınızdaki kişiye tebrik maili göndermek istiyor olabilirsiniz pek tabii. Altına; ‘Çok sıcaktı, ben gelemedim.’ notunu da iliştirebilirsiniz belki. Sonuç olarak size söylemek istediğim şu ki; Nasıl olsa doldurmanız gereken bir mesainiz var, neden en başarılı olmayasınız?

-----------------------------------------------Editör: İlhan Polat Yazarlar: Yeşim Iğnak Koçak, Toprak Erdi Can, Tuğçe Küçükkasap, Yiğit Yeldan, Hakan Yasin İplikçioğlu, Mehtap Güner, Rabia Elmas Selçuk, Ezgi Ayazoğlu Görsel Tasarım: Osman Altın Katkıda Bulunanlar: Esen Tanışık


KİMDİR

KUŞAĞI ?

Benim de için de yer aldığım hatta %85 oranında kendileriyle çalıştığım, gezi parkında ki azimleri ve tutumlarıyla hayran kaldığım bu kuşak hakkındaki yazıma dergimizin bu sayısında yer vermek istedim. Bu yazıyı hazırlama ve araştırma yapma isteğim Y kuşağı hakkında son dönemlerde çok fazla konuşmalar haberler ve bilgilere rastlamamla birlikte birebir kendileriyle çalıştığım ve davranışlarını analiz etme şansına sahip olduğum bu kuşağın insan kaynaklarını yürütüyor olmamdandır. Peki Y Kuşağını Kimler Oluşturuyor ? Baby Boomer Kuşağı

1946-1965

X Kuşağı

1965-1980

YKuşağı

1980-2000

Z Kuşağı

2000 -

Farklı nesillerin iş yaşamına, teknolojiye ve hatta hayata uyum sağlamaları değişiklik göstermektedir. Burada matematik denklemlerini çağrıştıran X, Y, Z nesillerinin özelliklerinden bahsederken, özellikle günümüz son zamanlarda ön plana çıkan Y Kuşağını anlamaya çalışacağız. X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Bu durumda en yaşlısı 49, en genci 35 yaşındadır. X nesli kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor. İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonları yüksektir. Belirli çalışma süresinden sonra kademe atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için çalışırlar. Ayrıca, bu nesil, bir takım icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir. Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kasetçalar ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır. Özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Y neslinin en yaşlısı 34, en genci ise 15 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belir-

lenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekiyor. Bu durumda onları işin bir parçası haline getirmek önemlidir. X nesline göre Y neslinin örgütsel bağlılıkları azdır ve çok fazla iş değiştirdikleri de söyleniyor. Bir an önce yönetici olmak ya da kendi işlerini kurmak istiyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için istiyorlar. Y nesli, çok farklı kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor. Z nesli, 2000 yılı ve sonrası doğanlara denir. En büyüğü 14 yaşındadır. İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı seviyorlar. Günümüzde yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her alanda aktifler. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları tabir edilir. Oyuncak yerine ipadler ile oynarlar ve teknoloji ile birlikte büyürler. Bu yüzden de çabuk tüketen bir nesildir.


Nesillere 1965 ile başladık. Peki, daha önceki tarihler hangi nesli ifade ediyor? 1946-1964 yıllarında doğanlar “baby boomer” olarak adlandırılıyor. “Baby boom” bir Kuzey Amerikan-İngiliz terimidir. Özellikle Amerika’da II. Dünya savaşının bitiminde başlayıp 1960 yılı başlarına kadar süren, yıllık doğum hızında büyük artış anlamına geliyor. Amerika’da bu dönemde gelişen ekonomiye de paralel olarak 78.2 milyon kişi doğmuş ve 1955, doğum artış hızının tepe yaptığı yıldır. Bu olay, “baby boom”, bu dönemde doğanlar da “baby boomer” olarak adlandırılıyor. Bu nesil teknolojiden uzaktır, diğer bir deyişle teknolojiyi benimseyememiştir. Teknoloji yaygın olmadığı için çoğu zaman işlerini kendi kendilerine yapmak zorunda kalmış, üretmişlerdir. Bunun yanında, iş sadakatleri yüksektir. Diğer kuşaklardan farklı olarak, iş yaşamları için “çalışmak için yaşamışlardır” ifadesi kullanılabilir. Ayrıca bu nesil için “önce çocuklarına daha sonra ise anne ve babalarına baktılar” ifadesi de kullanılmaktadır. Sadakatlilik ve kanaatkârlık duyguları oldukça yüksektir. “Daha öncesi yok mu?” diyenler olabilir. Genel olarak nesiller yukarıda bahsettiğimiz şekilde dörde ayrılıyor. Söz konusu yıllardan önce doğanlara ise “sessiz kuşak” diyoruz. Sessiz kuşak, 1927-1945 döneminde doğanlar olarak anılır ki; onlar babaannelerimiz, dedelerimizdir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’deki Cumhuriyet kuşağıdır.

Günümüzde Y nesli Y neslini diğer nesillerden kırılma noktası olarak ele aldığımızda, gerçekten iyi anlamak gerekiyor. Y neslinin ön plana çıkan özelliklerini maddeler şeklinde sıralayacak olursak ; •

Bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler.

Otoriteyi sevmiyorlar.

Kendilerine kurallar koyulmasından hoşlanmazlar.

İş yaşamlarında kurallara ve mesai saatlerine göre çalışmayı sevmiyorlar. Buna rahatlıkla karşı çıkabiliyor, çok fazla iş değiştirebiliyorlar.

Otorite sevmediklerinden bir an önce müdür olmak ya da kendi işlerinin patronu olmak istiyorlar.

Farklı görüşlerin kendilerine dayatılmasına karşı çıkarlar.

Farklı görüştekileri acımasızca eleştirebilirler.

Kendi görüşlerine karşı olan eylemler gündeme geldiğinde hiç düşünmeden direnişe geçerler.

Direnişleri uğruna ölümü dahi göze alırlar ve istedikleri olana kadar direnmekten vazgeçmezler.

Onlar için gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme önemli olduğundan, sosyal gruplara katılma ve birlikte hareket etme önemlidir.

Sosyal medyayı etkin kullanırlar ve görüşlerini rahatlıkla dile getirmekten çekinmezler.

Bir olay karşısında eylemde bulunacakları zaman birliktelik kurmak için sosyal ağları ciddi bir araç olarak kullanırlar ve oradan yapılan çağrıları sorgusuzca kabul ederler.

Özetle ; Dünya genelinde genç kuşaklar X, Y, Z kuşakları olarak adlandırılıyor. X kuşağı yeniliklere adapte olmaya çalışırken, bir yandan sabırla iş hayatlarında kademe atlıyor; Y kuşağı iş hayatında hemen yönetici olmayı, para harcamak için çalışmayı tercih ediyor, kendi görüşlerinden asla vazgeçmiyor; Z kuşağı ise artık sokakta birdirbir oynamıyor, ipad’leriyle sosyalleşiyor… Ayrıca sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki; Y kuşağı olmama rağmen yıllardır X kuşağı ile çalışıp, Y kuşağını yönetiyor olmam onları anlayabilmemden yada empati kurabilmemden midir bilmiyorum ama bu kuşakla çalışmanın çok keyifli olduğunu biliyorum.


Uyku Bozukluğunu

Öğrenirken sağ,

Nedenleri?

Hatırlarken Sol Yumruk

İş yerinde aşırı yorgunluk nedeniyle uykuya daldığınız oldu mu hiç? Eğer olduysa sizde bir uyku bozukluğu olabilir. Bu konuda yapılan yeni bir çalışma bunun nedenlerini araştırdı. Birçok insan deliksiz gece uykusundan çoğunlukla yoksun. Vardiyalı çalışma hayatı ya da uykuyu olumsuz etkileyen bir solunum bozukluğu olan uyku apnesi kişinin kaliteli uyku uyumasını engelliyor. Uyku apnesi, kişinin üst solunum yollarının gece kesilmesi anlamına geliyor. Gündüz normal nefes alıp verebilen kişinin kasları uykuya daldığında gevşiyor. Bu durum gece defalarca meydana geliyor, hatta saatte 60 ila 100 kes olabiliyor. www.voanews.com

Yapılan bir araştırma, yumruk sıkma yoluyla hafızanın güçlendirilebileceğini ortaya koydu. Amerikalı Psikologlar, sağ yumruğun 90 saniye süreyle sıkılmasının hafıza oluşumuna yardımcı olduğunu, aynı işlemin sol yumruk ile yapılmasının ise hatırlamayı kolaylaştırdığını açıkladı. 50 yetişkin ile yapılan deneyde, kişilerin bu yolla uzun bir kelime listesini hatırlamaya çalışırken daha iyi performans sergilediği görüldü. Araştırmacılar, yumruk sıkmanın beyinde hafıza ile ilgili bazı özel bölgeleri de harekete geçirdiğine inanıyor. New jersey’deki Montclair Üniversitesi’nden Ruht Propper’ a göre bu araştırma bazı basit vücut hareketlerinin beynin işleyişini geçici olarak değiştirip hafızayı geliştirebileceğini gösterdi. Daha önceki araştırmalarda da sağ yumruğun sıkılmasıyla beynin sol yarısının, sol yumruğun sıkılmasıyla da sağ yarısının harekete geçtiği gözlemlenmişti. www.bbc.co.uk


En Popüler Sahte Davranışlar İngiltere’ de yapılan bir kamuoyu yoklamasında, zeki görünmek için başvurulan 13 sahte davranış belirlendi. Ask Jeeves arama motorunun yaptığı kamuoyu yoklaması, birini etkilemek için genellikle bu 13 davranışın tercih edildiğini ve erkeklerin söz konusu davranışlara kadınlardan iki kat fazla başvurduğunu gösterdi. En çok başvurulan sahte davranışlar ise şöyle;

Kötü Alışkanlıklar Kalbi ve Beyni Etkiliyor Kalp Hastalıkları riskini arttıran kötü alışkanlıkların, 35 gibi genç bir yaşta bile beyin fonksiyonunu da etkileyebileceği söyleniyor. Hollandalı araştırmacılar 35-82 yaşları arasındaki 3 bin 800 kişinin hafıza, planlama ve akıl yürütme becerileri kapsamları bir test yoluyla değerlendirildi. Kalp sorunları açısından risk teşkil eden sigara, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet ve aşırı kilo gibi faktörleri de inceleyen ekip böylece her denek için bir risk profili çıkardı. Araştırmada yüksek kolesterol ve sigara tiryakiliğinin bütün yaş gruplarında daha kötü performansa neden olduğu gözlendi. Ayrıca her yaşta zihinsel beceri testlerinde; kalp sağlığı bakımından en yüksek risk grubunda olanlar, daha düşük risk grubundakilerden %50 daha kötü performans gönderdi. www.bbc.co.uk

• • • • • • • • • • •

Ünlü bir kişinin sözlerinden alıntı yapmak, Sık sık sanat galerisine gidiyormuş imajı yaymak, Plajda ciddi konulu kitaplar okumak, Zekice yazılmış ya da gündeme ilişkin bir tweeti, re-tweet yapmak, Yüksek sesle siyaset konuşmak, Toplu taşıma araçlarında ciddi magazin dergileri okumak, Zekice yazılmış makaleyi Facebook’ ta paylaşmak, Başta Shakespeare olmak üzere ünlü yazarlardan alıntı yapmak, Şarap konusunda engin bilgilere sahipmiş gibi davranmak, Numarasız da olsa gözlük takmak, Operadan bahsetmek ve caz, klasik müzikten hoşlanıyormuş gibi yapmak.


Faranjit nedir? Faranjit latince farenks (yutak) ve itis (iltihap) kelimelerinden oluşmaktadır. Boğazımızın iltihaplanması sonucu boğazımızda meydana gelen ağrıya (Boğaz iltihaplanmasına) denilmektedir Faranjit’in belirtileri nelerdir? 1- Boğazda ağrı, yanma, kuruluk hissi, kaşınma. 2- Yutkunurken zorlanma. 3- Öksürük 4- Ateş, ses kısılması. 5- Halsizlik, yorgunluk. 6- Burnun akması. 7- Toz ve yiyeceklere karşı hassasiyet gelişiyor. Akut Farenjit nedir? Hastanın şikayetleri daha belirgindir. Boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk, yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur. Boyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik, kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir. Akut arenjit herkeste görülebilir. Kronik Farenjit nedir? Kronik farenjit te ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler belirgin olarak görülmez. Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ama bu şikayetle hiç kaybolmaz ve yahut sık sık ortaya çıkar. Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olmaktadır. Kronik Farenjit gelişmesinin nedenleri nelerdir? 1- Sürekli olarak tekrar eden akut faranjitler 2- Sigara tüketimi 3- Yüksek oranda akol tüketimi 4- sinüs enfeksiyonları 5- Bünyevi veya genelleşmiş bir hastalık.

Farenjit’e yakalanmamak için ne yapmamız gerekir? 1- Havanın kirli olduğunu düşündüğünüz günlerde açık havaya çıkmamaya çalışın. 2- Boğaz ağrısı çeken diğer insanlarla çok yakın temas kurmayın. 3- Çok fazla sayıda sigara içilmiş veya içilmekte olan mekanlarda kalmayın. 4- Yaşadığınız yerdeki hava kuru ise evinize havayı nemlendirici cihazlardan alabilirsiniz. 5- Yiyecek ve içeceklerinizi başka insanlarla aynı kaplardan yemeyin. 6- Ellerinizi sık sık yıkayın. 7- Uykusuz kalmamalı , yorgun düşülmemeli. 8- Yatmadan ağız gargarasıyla temizlik yapmak dişleri fırçalayarak ağızda bakteri oluşturacak yemek artıklarını diş aralıklarından temizleyin. 9- Sigara ve alkol almamak, koyu çay ve kahveden ve asitli içecekler den kaçınmak. 10- C vitamini alınmalı.


Streptokoklu Faranjit Hastalığı Ne Anlama Gelmektedir? Birçok faranjitin streptokok mikrobundan ileri geldiği doğru olmakla beraber, birçok başka mikrop ve bakteriler de faranjite neden olabilmektedir: Asıl streptokok faranjiti toplumda meydana gelen epidemi türü bir hastalık olup, enfekte olmuş süt gibi mihraki genel bir enfeksiyondan ileri gelmektedir. Asıl streptokok faranjitinin belirtileri nedir? Hastalık birdenbire gelir, üşüme, titreme, ateş, genel zafiyet, baş ağrısı ve ciddi kırıklık belirtileri meydana gelmektedir. Yutakta aşırı kızıllık ve şişkinlik olur; yine yutakta gri lekeler belirmektedir. Yutağı enfekte eden mikroplardan alınan bir kültürün muayenesi ile hastalığın “hemolitik” streptokoklardan ileri gelmiş olduğu tespit edilir. Faranjit nasıl tedavi edilir? Antibiyotik kullanımı hastalığın tedavisinde önemlidir. Bu, virüsler üzerine etkili olmasa da bakterileri ortadan kaldırmak için gereklidir. Böylece hastalığın iyileşmesi hızlanır. Antibiyotik kullanımından başka ateş düşürücü, ağrı kesici, alerjisi olanlar için alerjiyi önleyici ve öksürük kesiciler kullanılabilir. Geniz akıntısı için ilaç verilebilir. kronik farenjit için tedavi uzun sürer. Hem doktorun hem de hastanın yapması gerekenler vardır. Tedavide niçin kronik farenjit olduğu araştırılır. Hastalık genelde tamamıyla ortadan kaldırılamaz. Pastil kullanımı ise faydasızdır. Akut Faranjit tedavisi nasıl olmaktadır? 1- Akut faranjit te sıcak sifalı çay içilmesi iyi gelir. 2- Akut faranjite virüslerin neden olduğu düşünüldüğünde

3- Antibiyotik verilmesi gerekli değildir. 4- Ancak sıklıkla virüslerin yaptığı iltihaba bakterilerde eklendiğinden antibiyotikler hastalığın iyileşme süresini kısaltmaktadırlar. 5- Antibiyotik olarak penisilin türevleri, sefalosporin veya makrolidler kullanılabilir. 6- Antibiyotiklerin yanısıra, ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar, alerji düşünülen hastalarda antihistaminikler, burun açıcı spreyler, öksürük kesiciler ve ağız gargaraları (tuzlusu ile gargara olabilir) kullanılabilir. Kronik Faranjit tedavisi nasıl olmaktadır? 1- Kronik faranjit için tedavi uzun sürer. 2- Tedavide niçin kronik faranjit olunduğu araştırılır. Kronik faranjite sebep olan etkenlerden uzak durulmalıdır. 3- Faranjit adaçayı, okaliptüs, aItırı, hatmi, mirra ve papatya çayı içilmesi azda olsa rahatlatıcı özeliklere sahiptir. 4- Kronik faranjitin tedavisi oldukça zordur. 5- Hastanın bazı durumlara dikkat etmesi gerekmektedir. Ancak yine de kronik faranjit çoğu zaman tam olarak ortadan kaldırılamaz. 6- Tedaviyi belirlemek için kronik faranjiti ortaya çıkaran başka bir faktör olup olmadığına bakılmalıdır. Eğer bulunursa önce onun tedavisi gerekir. Faranjit’e iyi gelen bitkiler nelerdir? 1- Afrika Sardunyası Kökü 2- Meyan kökü 3- Daryapraklı Sinirliot 4- Karaağaç 5- Adaçayı Yaprağı 6- Papatya çiçeği


Kadınlarda Hızlı Kilo Vermenin En Önemli Yolu Metabolizma İyi çalışan bir metabolizma hızlı kalori yakımı ve hızlı kilo verme demektir. Metabolizma hızı herkeste bir değildir, metabolizma, bazı insanlarda yavaş, bazı insanlarda hızlı çalışır, bazı şanslı kişiler ise genetik, doğuştan gelen bir özellikle, güzel işleyen bir metabolizmaya sahiplerdir. Metabolizma hızını artıran pek çok yöntem vardır. Zayıflamanın yolu hızlı metabolizmadan geçer. Kilo vermek için size önereceğimiz metabolizmayı hızlandırmanın 7 yolunu izleyerek kısa sürede zayıflayabilir, istediğiniz fit fiziğe kavuşabilirsiniz. Bedenimiz yalnızca egzersiz sırasında kalori yakmaz, aynı zamanda dinlenirken de enerji, kalori harcarız. Kas oranı yüksek insanlar, metabolizma hızları yüksek olmaları nedeniyle hiç hareket etmeseler de oturdukları yerde enerji yakarlar. Düzenli egzersiz ve protein yönünden yüksek, doğal gıdalar kas oranınızı artırarak bedeninizi fit ve sağlıklı tutarlar.

Metabolizmayı Artıran Yiyecekler Tüketin

Zayıflamak istiyorsak bunu sağlıklı bir şekilde yapmalıyız. Kilo vermek isteyenlerin en büyük hatalarından biri çok az yemek yemek veya öğün atlayarak, aç kalarak zayıflamaya çalışmaktır. Fakat tüm bunlar iyi sonuç vermez çünkü aç kalmak metabolizmayı yavaşlatır. Günde 1000 kaloriden az kalori alanların metabolizma hızları düşer ve çok az yemek yiyenler yağ değil, kaslarından kaybetmeye başlar. Çünkü bedenimiz yiyecekler sayesinde enerji alır, yiyecek olmayınca kaslarını tüketmeye, yaşam gücü kaslardan almaya çalışır. Bu durum kilo kaybı için sağlıksız bir yaklaşımdır ve gelecekte de vücudumuzda çeşitli sorunlara neden olabilir. Hızlı kilo vermek istiyorsak, günlük diyetimizi aç olarak sürdürmeyi değil, metabolizmamızı artıran yiyecekleri tüketerek, sağlıklı bir yol izlemeliyiz.

Su İçin Yeterli miktarda su içmek, hızlı kilo vermenize yardımcı olan şeylerdendir. Günde 2-2,5 litre su içerek bedeninizdeki hidrasyonu sağlamış böylece daha çok kalori harcamanızın önünü açmış olursunuz. Su içmenin faydalarından biri, suyun metabolizmanızı artırarak, istikrarlı bir şekilde yağ yakımını sağlamasıdır. Doğuştan şanslı olup metabolizması iyi çalışan kişiler hariç, hızlı bir metabolizma isteyenler günlük 8 bardak su içmek zorundadır. Az ve Sık Yiyin Herkes yemek yemeyi sever, önüne sevdiği yiyecek koyulupta yememek için dayanabilen az insan vardır. Sağlam yemek yiyenler uzun süre acıkmaz, mide çok dolu olduğunda metabolizma yavaşlar. Bu nedenle sevdiğimiz yiyecekte olsa aşırıya kaçmadan az miktarda yemeliyiz. 3 öğün tıka basa yemek yerine, her iki saatte bir azar azar yemelidir. Bu durum metabolizmamızı daim işlek tutarak, gün içinde daha çok kalori yakmamızı sağlar. Aşırıya kaçmadan her gün bir kaç bardak bu içeceklerden içmek yeterlidir, her şeyin fazlası zarar, ortası karardır.


Protein Tüketin Proteinleri sindirirken bedenimiz diğer yiyecekleri yerken harcadığı enerjiden daha fazla enerji harcar. Daha fazla enerji harcanması, daha çok yağ yakımı demektir. Bu sebeple çok fazla karbonhidrat veya diğer gıdalara öncelik vermek yerine, protein yönünden zengin gıdalara beslenmemizde yer vermek bizim için en iyisidir. Fındık, balık, yumurta, süt ürünleri vb gibi gıdalarda yüksek miktarda protein vardır. Proteinli gıdalarla beslenmek yalnızca bizim metabolizmamızın hızını artırmakla kalmaz, aynı zamanda kas oranımınızı da artırır.

Bu gıdalarla yiyerek zayıflayın Badem Bir badem yalnızca 7 kalori içerir. İçeriğindeki protein ve doymamış yağlar sayesinde kalp sağlığınızı da korur. Bu güçlü gıda aşırı yemenize neden olan, kan şekerinde meydana gelebilecek dalgalanmaları önler. Bademi salatalarınızın üzerine rendeleyip veya bütün olarak ekleyebilirsiniz. Zeytinyağı Kronik hastalıklara ve iltihablara yol açan, zararlı hücrelerin çoğalmasını engelleyen antioksidan deposudur. Yemeklere ve salatalara konan bu çeşni, ayrıca bel ve göbek çevresindeki yağlanmayı önler. Yumurta: 12 gramlık, 2 Büyük yumurta, günlük ihtiyacın dörtte birinden daha fazla protein içerir. Obezite hakkında araştırma yapan, Ulusrarası Obezite Araştırma Bülteni, yaptıkları deney sonucunda, hergün kahvaltıda bir yumurta yiyen kadınların, simit yiyenlere oranla, iki kat daha hızlı kilo verdiklerini bildirdi. Haşlanmış olarak tüketin, yanında da tam tahıllı ekmek yerseniz yerinde bir seçim yapmış olursunuz. Yoğurt: Enerji vermekte, diyet listenizde muhakkak yeralması gereken protein dostu gıda olmakta, top bire oynayan çok gıda yoktur. Yoğurt , ise bu konuda tam biçilmiş kaftandır. Enerji verir, yüksek protein içerir, diyetisyenler tarafından diyet listelerinin vazgeçilmez besinidir.

Yeşil Çay: Bu içecek kanser riskinin azaltılmasından tutun, uzun yaşama sırrına kadar, sağlık hakkında, her konuda öncelikli gelen biktiler arasındadır. Araştırmalar gösteriyor ki, yeşilçayın içerisinde bulunan kateşin maddesi, hastalıklarla mücadelede ve metabolizmanın yağ yakımı konusunda müthiş rol oynuyor. Tavsiye edilen içme şekli, sıcak veya soğuk tercihinize bağlı, içine az biraz bal ekleyerek bu leziz çayı içmeyi alışkanlık haline getirmek. Nar: Narın çekirdekleri ve kan kırmızı suyu, hastalıklarla savaşan antioksidan deposudur. Büyük bir narda yalnızca 235 kalori vardır. Ara öğün gıda için muhteşem bir seçimdir. Meyve olarak tüketebilir veya salatalarınıza serpiştirebilirsiniz. Ispanak: 1 bardak çiğ ıspanak yalnızca 7 kalori içerir. Ayrıca taze ıspanak, kemiklerin gelişmesine yardımcı olan, günlük alınması tavsiye edilen K vitaminini neredeyse % 200 oranında içerir. Haşlayarak yemek doğru tercih olacaktır. Sardalya: Bu gıdanın küçük gözüktüğüne bakmayın!Faydaları çok büyük, saymakla bitmez… Diğer balık türlerine oranla daha ucuz olan bu gıdanın bir porsiyonu, günlük protein ihtiyacının yarısını içerir. Ayrıca içeriğindeki yağ asitleri ve protein sayesinde zayıflamanıza yardımcı olur.1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile soteleyip tüketin.


AYIN RÖPORTAJI

TRT TÜRK SPİKERLERİNDEN SELİN ÖZGÜR ve MEHMET KANCI Bu sayımızda sizin için haber spikerliği hakkında biraz bilgi edinmek ve farklı bir röportajla karşınıza çıkmak istedik. Bizlere yoğun tempolarının aralarında vakit ayırıp canlı yayınlarının çekim esnasın da izleme fırsatı veren Selin Özgür ve Mehmet Kancı’ya teşekkür ederiz.

Selin Özgür kimdir tanıya bilir miyiz? 1980 Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesi iletişim fakültesi mezunuyum. Yaptığım meslek hayat tarzım, hayatımın anlamı tam olarak. İlk görevim, staj yaptığım TV8 kurumu oldu. Üniversite yıllarımda orada eğitimime devam ettim çok şey öğrendim orada TRT’de staj yaptım ama günün birinde burada çalışacağım hiç aklıma gelmezdi. Uzun yıllar başbakanlık muhabirliği yaptım ve şimdi TRT Türk’ün ilk kuruluşundan bu yana burada görevime devam ediyorum. İlk geldiğim yıllarda editörlük yaptım ve şu anda da hala editörlük yapıp aynı zamanda da TRT TÜRK kanallarında sabah saat 8.30’da Bugün programını sunuyoruz Mehmet Kancı kimdir tanıya bilir miyiz? 1975 Giresun doğumluyum. Üniversiteye girdiğim yıllarda çalışmaya başladım. 1993 yılında özel radyolarda 1994 yılında ATV’de siyaset meydanı programında çalışmaya başladım. Aslında yazılı basında çalışmak istiyordum ama Siyaset Meydanı programıyla başlayıp hala da televizyonlardayım.

Yine ATV’de Çoşkun Aral ile Haberci programında çalıştım. 1999 yılından itibaren NTV’de dış haberler bölümünde bülten editörlüğü yapmaya başladım. 2005 yılında CNN Türk’e geçiş yaptım. Mithat Bereket ve Gürkan Zengin’in programlarında editörlük yaptım. 2009 yılında TRT Türk’ün kurulmasıyla Ankara’ya geldim ve meslek hayatıma editörlük ve aynı zamanda Selin Hanım ile birlikte Bugün programında yayın hayatında devam ediyorum.

Bu mesleği seçmeye nasıl karar verdiniz? Kariyerinizde olmak istediğiniz yerde misiniz? Selin Özgür, Üniversiteye başlamam ile bu meslekte yol aldım. Üniversite tercihlerimin arasında aslında en alt sıralardaydı. Hukuktu benim hedefim fakat rehberlik öğretmenimin yönlendirmesiyle iletişim bölümü okudum ve şimdi hayatımın parçası oldu haber. Haber hayatımın her yerinde evde, tatilde hep haberin içindeyim. Haber olmadan kendimi eksik hissediyorum. Çok büyük hedeflerim yok. Mutluyum yaptığım işten. Haber olsun yeter. Mehmet Kancı, Benim ortaokul ve lise yıllarında öğrenciliğim sorunluydu. Bizim dönemimizde üniversitede işletme okumak çok modaydı. Benimde masa başı bir iş yapmak gibi hevesim yoktu. İnsanlarla dünyayla iç içe olacağım bir iş yapmak istediğim içinde bu işi yapmaya karar verdim. Gazetecilik, yazılı basın en çokta fotoğrafçılık o zamanlar istediğim işler arasındaydı. Bunun sonucunda da basını seçtim. Türkiye’de hayal ettiğin okula girerken yaşadığın gerçekler çok birbirini tutmuyor. Benim kendi kariyer çizgime baktığım zaman hayal ettiğimin ötesindeyim. Çünkü benim hayallerimde ekranın önüne çıkmak gibi bir planım olmamıştı. Ondan hayatta net çizgiler çekip şu olacak, bu olacak dememek gerekiyor. Mutlaka bir hedefimiz olmalı fakat hayatın bize getirdikleri her zaman hayal ettiklerimiz gibi olmuyor. Olmadığı zamanda hayal kırklığı yaşanmaması gerekiyor.


İlk ekrana çıkışınız da neler hissetiniz? Yayınınız hafta içi her gün, bize bir gününüzü anlatır mısınız? Selin Özgür, Elim ayağım titredi ekranı hiç bilmeden birkaç prova ile haber müdürü beni yayına sokmuştu. Bir şeyler anlatacaktım. Ekonomi ve maliye ile ilgili bilgi sahibi değildim, çok çömezdim. Nefes kontrolü yaşamıştım, elim ayağım titredi, soğuk soğuk terlemiştim ama zamanla alıştım. Sabah 5 de uyanırım 5.50 de burada oluyorum. Yayına hazırlık aşamasında 20dk mı saça ve makyajıma ayırıyorum. Haber metinleri görüntüleri onu hazırlıyoruz. Sonra yayına çıkıyoruz yayın sonrasında akşama mesai sonuna kadar haber yazmaya devam ediyoruz. Mehmet Kancı, 9 ay önce çıktım televizyon karşısına bir hafta önce haberim olmuştu. En büyük avantajım Selin’le beraber olmamdır ilk yayınım için. 24 saat bizim için mesai demek ben 3.00 de uyanırım. Uyanır uyanmaz haber kaynaklarına bakarım uyuduğumda neler olmuş diye. İç-dış olarak haber metinlerimizi yazmaya başlarım. Aynı zamanda diğer programlarında dış haber gündemlerini yazarım. Dış haber sunan arkadaşlara haber dağıtımımı yaparım. Kendi yayınımız bittikten sonra da ajanslardan haber takibi ve yazımı devam eder. Akşam saat 23.00 e kadar. Bugüne kadar sunduğunuz haberlerin arasında en zorlandığınız, etkilendiğiniz, unutamadığınız ve en komik haberinizi bizimle paylaşır mısınız? Selin Özgür, Özellikle şehit haberlerinde metinlerimizi yazma esnasında çok ağlarım, tabi onu sunar iken de çok etkilenirim. Onun dışında da yaşadığım bir deneyimim var. Bingöl depremine gittiğimde çadır ile ilgili bir problemden dolayı halk tarafından bir eylem yapılıyordu. Halk valiliğe taş atmaya başlamıştı, jandarmada ateş etmeye… Bende jandarma tarafındaydım. Atılan taşlardan bir tanesi bana gelmişti diz kapağımdan yaralanıp yere düşmüştüm, çok canım yanmıştı. O zamanlar TV8 de çalışıyordum ve canlı yayın bağlantısı yapmıştım ağlıyordum ama hiç belli etmemiştim. Bu benim hiç unutamadığım bir tecrübemdi. Bir de 1 Nisan anım vardır. Tüm ev halkının bilgisi olduğu bir organizasyondu. AK Partinin Kızılcahamam Kampı’na gidecektim. Yayın arabası gelecekti ve alacaktı beni. Annem o sabah makyaj yapmam için zorluyordu evden çıkmadan ama hep yayın öncesi yaptığım için itiraz ediyordum. Atkı, bere sıkı sıkı

giyinmiştim. Evden çıktım ve kameramanla haber müdürüm elinde mikrofonla bana doğru geliyorlardı. Ak partinin gündemini soruyorlardı. O zamanlar canlı yayın jeneratörleri çok ses çıkarıyordu fakat o gün hiç ses yoktu ve şaka olduğunu da anlamıştım. Gerçekten canlı yayında mıyız değil miyiz kafamda bunları kuruyordum. Kamp gündemini anlatıyordum ama bir taraftan da şaka olduğunu çünkü jeneratörlerden ses gelmediğini söyleyip şaşkın bir ifade ile anlatmaya devam edip şaka demi yayında değiliz diye geçen bir canlı yayınım olmuştu. Mehmet Kancı, En etkilendiğim haberim; Haberci programında çalışırken, Ruanda Soykırımı için Afrika’da bulunmam ve binlerce ölünün olduğu cesetlerle dolmuş araziler görmemdir. Yine 17 Ağustos deprem haberleri, son günler de Soma Kazası haberleri zorlanarak sunduğum ve unutamayacağım çok etkilendiğim haberlerimdir. Selin Özgür, Canlı olarak olay yerinden haber aktarmak bizim için çok zor. Duygularımızı kontrol etmek ama ister istemez belli etmek, bunu seyirciye aktarmak… Biz haberciyiz objektif yaklaşmak zorundayız. Haberleri hem yazıp hem de sunan olduğumuz için haberi yaşıyoruz. Sevince ve acıya ortak olarak yaşıyoruz aynı zamanda.

Haber sunarken aynı mimik hakimiyeti ile ifade kullanmadan yayın yapıyorsunuz bunu nasıl kontrol altında tutabiliyorsunuz etkilenmemek için özel yöntemleriniz var mı? Şöyle ki mimiklerimiz aynı gibi dursa da aslında değil. Dinlediğinizde üzücü bir haberde ses tonumuz farklıdır ama normal bir haberde ses tonumuz çok daha farklı, daha sıcak ve samimi gelir. Beden dili hep aynı görünse de biz haberciler ses tonumuzla, vurgumuzla mimiklerimizi kullanıyoruz. Mehmet Bey’de bende diksiyon ve vücut dili eğitimi aldık. Zaten iyi bir haber ile üzüntülü bir haberi de aynı ses tonuyla sunamazsınız. Bizim yaptığımız iş gündem aktarmak olduğu için ikimizde kaş göz mimiklerinden kaçınıp, ses tonumuzla haber aktarımına özen gösteriyoruz.


Tek başına bir yayın mı yoksa partner ile yayın mı daha zor? Selin Özgür, Formatına göre değişiyor eğer bir haber bülteni sunuyorsanız prompter vardır ve oradan okursunuz. Ama iki kişi sunuyorsanız ve prompter de yoksa bu daha kolaydır. Mehmet Kancı, Bu kişiler arasındaki uyuma bağlı. Partnerli programlar da sizde fark ediyorsunuzdur aralarında elektrik, uyum, birbirlerini ezme çabası, bir birlerinin sözünü kesmeleri yani bir birlerinin ayağına basmaları, birbirleriyle rekabetleri bu tarz durumları da seyirci fark eder. Çok başarılı bir yayın akışı olmaz. Yani partnerlik aranızdaki uyuma bağlı. Zorda olabilir kolay da… Biz Selin Hanım ile çok iyi anlaştığımız için bizim için çok daha kolay ve zevkli oluyor.

Sizce bir haber spikerinin yapmaması gereken hataları nelerdir, nelere dikkat etmeleri gerekir? Selin Özgür, En büyük hassasiyetimiz taraflı olmamak, objektif olabilmektir. Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda tarafsız yayıncılık yapmaya çalışılmalı. Mehmet Kancı, Neticede her yayın kurumunun bir haber politikası ve konulara bir bakış acısı vardır. Basında taraftarsızlık yoktur objektiflik vardır.

Bu sebepten kişi kendi görüşünü yansıtmadan mensubu olduğu grubun bakış acısını yansıtan bir çerçevesi ve yasakları vardır. Kurallar ve sınırlar vardır bunlara uyum göstermeliyiz.

Haber spikeri olmasaydınız ya da günün birinde haberden sıkılırsanız başka nasıl bir program yapmak isterdiniz? Selin Özgür, Gezi programı hazırlayıp sunmak isterdim. Mehmet Kancı, Spor programı yapmak isterdim.

İşiniz gereği 24 saat gündemi takip ediyor musunuz? Peki sizler, Türkiye deki televizyon yayıncılığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Selin Özgür , Kendi yayın politikalarını, patronlarının politikaları ve çıkarları doğrultusunda hazırlayan yayın kuruluşları, gündemin yayınlarını belirliyorlar. Habercileri habercilikten soğutan bir durumdur bu. Çok tarafsız bir yayınıcılık yapıldığı söylenemez Türkiye’de. Mehmet Kancı , Türkiye de televizyon haberciliği diye bir şeyden bahsetmek mümkün değil. Çünkü zaman içinde muhabirlik bitirildi. Televizyonda ve gazetecilikte masa başında editörlükle yapılan habercilik yapılıyor. Bu sebepten özellikle televizyonlarda gerçek anlamda habercilik yapıldığı söylenemez.


Her an her saniye gündem değişe biliyor bugün Soma yarın Irak nasıl bir anda adapte olabiliyorsunuz? Canlı yayın esnasında oluşan sıcak bir haber olduğunda buna nasıl geçiş sağlıyorsunuz? Selin Özgür, Türkiye de haberci olunca bu çok kolay ilk başlarda zorlanınsa da haberci olunca bu duruma adapte olmayı öğreniyorsunuz. Değişen sürece çok hızlı uyum sağlamanız lazım eğer bu esnekliğe uyum sağlayamıyorsanız izlenim oranınız düşer haberleri yakalayamazsınız. Mehmet Kancı, Bölgede bir muhabir varsa bize vakit kazandırmak adına önce ona bağlarlar görmemezlikten gelemeyiz. Haber akışını hemen değiştirip onunla yayına devam etmeliyiz. Bunu sıkça yapıyoruz çünkü Türkiye de gündem çok hızlı değişiyor. Burada da ekibin çok hızlı olması gerekiyor. Tabi öngörü sahibi de olmalısınız. Bilgi sahibi olduğumuz içinde gündemi sürekli takibimizden kaynaklı bizim için çok kolay. Bu mesleğin bir ömrü var mıdır? Emekliliğe kadar yapılır mı bu iş bu heyecan bu tempo bilmiyorum. Aslında sunmak basit ama bunu siz hazırlıyorsanız öncesini sonrasını takip edip sunuyorsanız bu zor zahmetli bir süreç. Genelde spikerler hazır bülten sunarlar. Ama bizim gibi çalışan çok az. Haber ile yaşıyoruz gündemi çok iyi takip ediyoruz bu işin mutfağında da varız sunacağımız haberi kendimiz hazırlayıp sunuyoruz. 20dk da tüm gündemi en iyi şekilde tüm ayrıntısıyla aktarıyoruz. Yani bir ömrü mutlaka olmalı.


Yolculuk mu var? O zaman; Generationals Alternatif müzik tarzlarının bizim ülkemiz mecralarında yaygın olmaması nedeni ile gözden kaçırdığımız o kadar çok yetenek var ki, bunları birer birer keşfetmek hazzı eminim her dinleyici için muazzamdır. Dizide, filmde yada sosyal medyada herhangi bir paylaşımda duyduğum kişiler ile ilgili bir liste yapsam, şu an bahsedeceğim grubu ilk sıralara koyardım. Bunca zaman ‘Nasıl dinlememişim?’ dediğim ve kaçırdıklarımı yakalamak adına büyük bir zevk ile dinlediğim kişiler; Generationals. Indıe - Rock tarzını icra eden Amerika tabanlı bu grup iki kişiden oluşuyor. Grup tarihinde 3. bir kişinin bulunduğu bilinir ancak şu anTed Joyner ve Grant Widmer isimli New Orleans müzisyenleri aktif olarak oluşumu devam ettiriyor.

Generationals tarihinden kısa bilgiler verdikten sonra asıl olarak şarkıların bana ne hissettirdiği konusunda paylaşmak istediklerim var. Generationals’ın ilk albümü 2009 yılında piyasaya sürülmüş ve adı Con Law olarak belirlenmiş. 2011 yılında kaydedilmiş olanActor-Caster albümü takip etmiş sıralamayı ve bu iki albümün ortak özelliği Park the Van etiketi ile piyasaya giriş yapmış oluşudur. 2013 yılında yayınlanmış olan Heza albümü ise alternatif tarzların hayat bulduğu bir firma olan Polivinly etiketini taşıyor. Bunların dışında grup 2010 yılında Trust ve 2012 yılında Lucky Numbers isimli iki Ep yayınlamıştır. Aynı zamanda grubun bazı şarkıları diziler tarafından da kullanılmıştır. Generationals güne başlamak için muhteşem bir tercih olabilir.


Şayet benim listemde mutlaka bulunurlar. Grubun enerjik ama soft bir sound ile ürettiği şarkılar dinleme hazzını arttırdığı gibi lirikal olarakta çoğu zaman beni doyuma ulaştırdı. Hatta favori olarak belirlediğim bikaç eserleriyle o kadar kişisel bir bağ kurmuşum ki şarkıyı ben söylemişim gibi bir algı oluşturuyor. Son albümleri benim kanaatimce bir adım ileri seviyeye atmış müzikal konumlarını. ‘Yolculuk şarkıları’ diye nitelendirdiğimiz liste için de gayet uygun bir albüm olmuş. Kesinlikle yolculuk yaparken dinleyebileceğiniz bir grup kendileri. Şimdiye kadar tavsiye ettiğim herkes tarafından beğenilen bir grup olmasıda bence hemen hemen herkesin dinleyebileceği anlamına geliyor ki bugünlerde bunu başarmak gayet zor. Teknolojik müzik aletlerinin de etkin ve güzel bir şekilde kullanılması belki de bu grubu dinleme hazzını arttırıyor. Umarım ülkemizde de konserleri olur, yakından dinleriz kendilerini. Generationals genel hatları ile budur. Sizde eğer şimdiye kadar bu gruptan mahrum kaldıysanız hemen arayı kapatın derim. Bol müzikli günler dilerim.

Favori Generationals Şarkım; Put A Light On


The Artist Sene 2011. Bir film vizyona giriyor. Hem film Fransız, hem de film sinemaya Fransız. Gidenler mısırlarını içeceklerini kaptığı gibi yerini alıyor. Fakat o da ne? Öyle bir film çıkıyor ki karşılarına; patlamış mısır sesi, öksürük sesi, homurdanmalardan başka bir ses yok salonda. Sebebi nedir ki? Sebebi filmin sessiz bir film olması olabilir mi? Pek tabii. 2000’li yıllarda sinema artık görselliğe, ‘ne kadar para harcanırsa o film o kadar iyidir’ algısına mahkum durumda maalesef ki. Neredeyse, Pakistanlılar bile, süper kahraman filmi çekmeye başlayacaklar.

Michel Hazanavicius isimli yönetmen abimiz, bu algıyı yıkmak istemiş olsa gerek ki böyle bir şaheser ortaya koymuş. 2011 gibi bir yılda, böyle bir filmin denenmesini bir kenara bırakın, vizyona koyabilmek için bile muazzam bir cesarete ihtiyaç duyarsınız. Ancak gelin görün ki, bu film 2012 yılı 84. OSCAR ödüllerinde, en iyi film ve en iyi erkek oyuncu dahil olmak üzere toplamda beş Oscar ödülü kazanmıştır.


Bazı filmlerin dünyası herkese açıktır, herkesi koşulsuz şartsız kucaklar. Bu konuya geçen sayımızda “The Shawshank Redemption” ı sizlere tanıtırken değinmiştim. Yine huzur dolu, macera dolu bir film olan The Artist’in hikayesine gelince; The Artist eski zamanları tıpkı ‘eski zamanlar’ gibi anlatan bir film. Hollywood’un 1920’li yılları anlatılıyor yani sinemanın siyah beyaz ve sessiz zamanları. Ama yeni teknolojik devrim gerçekleşmek üzere, yani ses gelmek üzere sinemaya. Sessiz sinemanın en karizmatik aktörleri arasında yer alan George Valentin(Jean Dujardin) bu ses meselesi yüzünden arka planda kalıyor, sesli döneme geçmeyi reddediyor ve onun sayesinde sinemaya adım atan Peppy Miller(Berenice Bejo) ise şöhretin ışıltılı yollarında şımarıkça yükseliyor.

Muazzam oyunculuklar ile karşılacağınızı söyleyebilirim. Jean Dujardin “en iyi erkek oyuncu ödülü nasıl kazanılır?” sorusuna bu filmde resmen cevap vermiştir. Keza kendisine eşlik eden rol arkadaşı Berenice Bejo da muazzam bir oyunculuk sergilemiştir. Filmde Oscar ödüllü köpek (Uggie) bile mevcut. Köpeğin eski sahibi, Uggie’i şımarık bulduğu için sokağa terk etmiş zamanında. Ancak Uggie şu an Oscar sahibi bir köpek. Dünya’da paha biçilemeyen tek köpek olsa gerek.

Sevimli dans sahneleri, sürekli tebessüm etmemize olanak sağlayan oyunculukları ile insanın içini sıcacık yapacak bir film. Keyifli seyirler. Ki keyif alınması için yapılmış bize de bir zahmet keyif almak düşüyor tabii.


MİHO Müzesi Japonya MİHO Müzesi Türklerin vizesiz gidebileceği ülkelerden birisi olan Japonya ’ da mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi de Miho Museumdur. Shumei organizasyonunun güzel sanatlar anlayışı Miho Museum ’ u yaratmıştır 1997 yılında , Japonya ’ nın Kyoto şehrinin yakınlarında büyük bir orman içerisinde , Shigaraki dağının doğal ihtişamına kusursuzca uyum sağlayarak strüktürünün % 80 ’ i dağın yamacına gizlenmiş bir şekilde inşaa edilmiştir . Dünyaca ünlü Jouyre müzesinin cam pramitini de tasarlayan Amerikalı mimar I.M. Pei tarafından tasarlanmıştır. Miho Museumun içerisinde , dünyaca ünlü Michelin guide tarafından 3 yıldız almış bir de restoran bulunur . Bu restoranda hazırlanan yemekler shumei doğal tarımla üretilmektedir . Shumei doğal tarım prensip olarak doğaya saygılı doğayla uyumlu gübresiz toprağa sevgi ve saygıyla yapılan bir üretim sistemidir. Shumei ’ nin güzel sanatlar anlayışı sadece müzik , resim , edebiyat demek değil , kişisel hayat tarzımızın bir bütün olarak güzel sanatlar haline dönüştürülmesidir . Güzelliği arayıp yaşarken hem hakikate , hem erdeme bir araya ulaşabilirsiniz. ‘’ Güzelliği arayan gönül ‘’ Shumei ’ nin özünü oluşturmaktadır.

GÜZELLİĞİ SİZDE HİSSEDİN...


Asur rölyefi melek ve hizmetçisi Dionysos Mozaiği Gandahara Budha M.Ö 883 – 859 M.S 3 -4 M.S 2 Yükseklik : 110.5 cm Yükseklik : 352 cm Yükseklik : 250 cm Genişlik : 183 cm Genişlik : 357 cm Pakistan Derinlik : 6.4 – 9.6 cm

Gümüş Hours Kraliçe Arsino II Rhyton M.Ö 1295 – 1213 M.Ö 1391 – 1391 M.Ö 1 - 2 Yükseklik : 41.9 cm Yükseklik : 159.5 cm Gümüş Yüksekliği : 27 cm Ağırlık : 16.5 kg Genişlik : 50 cm İran ve Asya Mısırın ve çarpıcı ve en çok Bilinen eserlerinden birisidir Gümüş üzerine altın kaplamadır. Japonya’nın o mükemmel manzarası ,o mükemmel mimarlarının işçiliği ve o bakmaya doyulmayacak sanatçıların eserleriyle dolu olan bu müzede benzersiz güzellikler var. Müzenin her bir karesi sanat dolu. Duvarlar bile tek tek işlenmiş. Müzedeki eserler hiç bir yerde göremeyeceğiniz eserler. Eğer Japonya’ya gitme fırsatı bulursanız bu müzeyi mutlaka görmeye gitmelisiniz.


IŞIK ÇUHACIOĞLU KİMDİR?

21 Haziran 1967 yılında Ankara`da doğmuştur. 1988 yılında üniversite öğrenimi sırasında Turan Erol, Zafer Gençaydın, Hasan Pekmezci, Veysel Günay, Kaya Özsezgin, Sıtkı Erinç ve Nihat Kahraman`dan ders aldı. 1992 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü M. Zahit Büyükişliyen Atölyesi`nden mezun oldu. Okul sonrası TED Koleji Lise kısmı resim öğretmenliği stajını yaptı. Diğer çalışmaları arasında heykel, çizgi film animatörlüğü, Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi ilk eğitim seti olan “Senden Önce Anadolu» çocuk kitabı resimleri ve engelli çocuklar için kitap çizimi, mekânlara duvar resimleri, Çağdaş Sanat Merkezi’nde (ÇSM) 2000 yılından 2012’ye kadar resim öğretmenliği yapmıştır.

Şiirleri dergilerde yayınlanan ve kısa öykü denemeleri de olan sanatçı bir dönem Bilim ve Sanat Rehberi `Bir Galeri Bir Sanatçı` köşesini yazdı. Rock Station müzik dergisi `Duvardaki Tablo’ köşesini 4 yıl yazmıştır.

Birçok galeri ve özel sanat merkezlerinde resim öğretmenliği yapmıştır.2007den itibaren bilinmeye başlanan kendi buluşu olan özel spatula ile yağlıboya kullanarak “Sarkıt” adını verdiği kabartılı teknikle eserlerini üretmektedir.”Sarkıt” adını verdiği bu tekniği hepimizin bildiği Algida “carte dor” dondurmasından esinlenerek üretmiştir.2008 yılından itibaren TPE’de resim öğretmenliğine devam etmektedir.

2011 yılında ‘’Yedi Rengin Işığı’’ Sanat Oluşumunu kurdu. Ankara’da kendi atölyesi LOTUS’da eserlerini üretmektedir. Vakıfbank ve Ziraat Bankası kolleksiyonlarında, yurtiçi ve yurtdışında (Romanya, Almanya, Hollanda, İngiltere, Makedonya, Fransa) eserleri bulunmaktadır. Almanya Velbert Belediye Sarayı`nda bir eseri bulunmaktadır.


Lise dönemi dahil bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında 21 kişisel sergi, 60’ın üzerinde karma sergi, fuar ve etkinliğe katılmıştır. 2002 yılından itibaren Nevşehir Hacıbektaş ilçesinde Ulusal ve Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenlerine karma resim, heykel ve seramik sergisi organize etmektedir. Hacıbektaş Atatürk Evi Müzesi’de sarkıt tekniğinde “Karanlıktan Aydınlığa Türkiye,Atam İzindeyiz” eseri sergilenmektedir. Makedonya HomeART’da, Ankara TCDD Müzesi ve Sanat Galerisi Arşivin’de, Konya Selçuk Üniversitesi Müzesinde birer eseri bulunmaktadır. BRHD ve HEKDER üyesidir.


Baş rol oynayan araçlar Sinema dünyasında adından söz ettirmeyi başarmış en iyi 9 film otomobilini bir araya getirdik;

1964 Aston Martin DB5 (Goldfinger)

1976 Lotus Esprit ( The Spy Who Loved Me)

Gelmiş geçmiş en meşhur aktör otomobillerinden biri, James Bond’un 1964 model Aston Martin DB. 007’nin orijinal Aston’unun 5 milyon doların üstünde bir fiyatı var. Bu otomobil fabrika çıkışı bir Aston Martin’den farklı, bir ajanın ihtiyaç duyduğu bütün özellikler araçta mevcut. Makineli tüfekler, izleme cihazı, çivi boşaltıcı ve yağ püskürtücü bunlardan sadece bazıları. Toplamda 1020 adet üretilen bu otomobil; tasarımı, mekanik özellikleri ve iç mekân kalitesiyle günümüzde hala aranan bir otomobil…

Bond rolünde Roger Moore’ un oynadığı 1977 yapımı bir James Bond filmdir. Serinin 10. Filminde M16 ‘in gözde ajanı James Bond nükleer denizaltıları kullanarak yeryüzünü yok etmek ve kurtulan insanlara denizlerin altında yeni bir yaşam imkânı sağlamak olan Stromberg’i engellemek için denizler altında mücadele verirken Lotus Esprit 1 ona eşlik etmiştir. 1955 yılında kurulan Lotus firması yetmişlerin başında altın değerinde olan Esprit serisinin ilkini 1976 yılında satışa çıkardı2.0 litre motor hacmine sahip olan araç 162 beygir gücüyle o günün koşullarına göre oldukça sıra dışı ve stil sahibi bir araçtı…


1977 Pontiac Trans Am ( Smokey and the Bandit)

ECTO 1 (Ghost Busters)

Burt Reynold’ın efsanevi filminde yer alan Trans Am sinema tarihinin en unutulmaz otomobilleri arasına girdi. Eyaletler arası içki kaçakçılığı yapan bir adamın hikâyesini anlatan filmde Trans Am polislerin dikkatini çekerek içki yüklü kamyonun yakalanmasını önledi…

1984 yılının ünlü filmi Ghostbusters’da 1959 model Cadillac ambulanstan modifiye edilerek bir hayalet yakalama makinesi haline getirilen hayalet avcılarının unutulmaz arabası The Ectomobile (Ecto-1)’ in siren sesini unutabilen var mı?

1973 XB GT Ford Falcon (Mad Max)

Max’in karısını ve çocuğunu öldüren motosiklet çetesinden intikam almasını konu alan filmde kullandığı aracı 1973’ Ford Falcon XB GT Coupe modelinin film için yapılandırılmış halidir. V8interceptor ismi verilen araç kahramanımızın asi ruhunu tam anlamıyla yansıtıyor…

1981 DeLorean DMC-12 (Back to the Future)

DeLorean DMC-12, DeLorean motor şirketi tarafından Kuzey İrlanda’da 1981 – 1983 yılları arasında üretilmiş olan bir spor arabadır. Genellikle sadece DeLorean olarak bilinir ve fabrika tarafından sadece tek model üretilmiştir. DMC-12 modelinde martı kanat tabir ettiğimiz yukarı doğru açılıp kapanan kapı yapısı, fiberglas gövde tipine bağlanmış boyasız çelik paneller göze çarpmaktadır. Geleceğe Dönüş üçlemesinde DeLorean evde yapılmış bir zaman makinesi olarak karşımıza çıkmıştı…


Sarı Mercedes ( Fikrimin İnce Gülü)

1970 Dodge Charger ( The Fast and the Furious)

Sarı Mercedes, çekimleri 1987 yılından 1992 yılına dek süren, yönetmenliğini ve senaristliği Tunç Okan’a ait Türk-FransızAlman ortak filmi. Köyünde herkesin hor gördüğü Bayram, yoksul çocukluk yılları boyunca Almanya düşleriyle yaşar. Uzun bir mücadeleden sonra rüyası gerçekleşir ve Almanya’ya işçi olarak gider. Bayram yemez içmez bu gurbet elinde alnının teriyle kazandığı paraları biriktirir ve bir Mercedes alır. Adını ‘balkız’ koyduğu sarı Mercedes’iyle köye dönmek üzere yola çıkarken son derece mutludur. Yol boyunca altın renkli arabasıyla hava atacak ve yıllar önce köyünde bıraktığı yavuklusuna kavuşacaktır. Ne var ki Bayram, Kapıkule gümrük kapısından içeri girdiği andan itibaren peş peşe tatsız olaylar gelir başına. Gözü gibi baktığı sarı Mercedes’i ülkesinin trafik anarşisine dayanamayıp hurdaya döner. Köye vardığındaysa yavuklusu Keban’ın bir başkasıyla evli olduğunu görür. Film birçok dalda ödül almış ve ödüle aday gösterilmiştir.

Dom Toretto’nun 1970 Dodge Charger’ini hatırlamayanınız var mı? Şahane makine 900 beygirlik supercharger’lı Hemi taşıyor, piyasaya çıkış tarihi 1966 olan bu araç ‘’Muscle Car’’ tabir ettiğimiz kaslı Amerikan aracıdır. V8 6981 litrelik devasa bir motoru ve 425 Hp motor gücündedir. Tabii ki başka motor seçenekleri de olan araç 241 km/h aracın şanzımanı 3 ileri otomatik veya 4 ileri manüeldir. Toplam üretim âdeti 19661970 yılları arasında 96100 tanedir.


1967 Mustang GT 500 ‘’Eleanor’’ (Gone in 60 Seconds)

Filmde Eleanor adıyla sahne alan 1967 Shelby Mustang GT500, onca lüks model otomobilin içinden sıyrılıp izleyenlerin sevgilisi haline gelmişti. Bu araca saygı duymaktan başka yapabileceğiniz hiç bir şey yok…


EN PAHALI KLASİK 10 OTOMOBİL

1. 1957 Ferrari 250 Testa Rossa: Toplam 22 adet üretilen

Ferrari Testa Rossa, GT yarış arabası olarak, 3 litrelik, 300 beygir, V12 motora sahip bir otomobildir. 12,1 milyon dolarlık da bir fiyata sahip.

2. 1961 Ferrari 250 GT SWB California Spyder: 50 adet ka-

dar üretilen bu aracın 3 litrelik, 280 beygir gücünde V12 motoru var. Değeri de 10,9 milyon dolar.


3. 1931 Bugatti Type 41 Royale Kellner: Üretildiği

dönemde yalnızca 6 adet üretilen otomobilin şu anki değeri 9,8 milyon dolar. Bu otomobil 12.7 litrelik 8 silindirli bir motora sahip.

4. 1937 Mercedes-Benz 540K Special Roadster: 180

beygir gücünde 5,4 litrelik 8 silindirli bir motora sahip olan bu otomobil toplamda 26 adet üretilmiştir. Değeri de 8,2 milyon dolar.

5. 1904 Rolls-Royce 10 HP:

Bilinen en eski Rolls-Royce olan araç gerçek bir klasiktir. 7,3 milyon değerinde olan otomobil 10 beygir gücünde 1,8 litrelik çift silindirli bir motora sahiptir.


6. 1937 Bugatti Type 57SC Atalante: 170 beygir gücünde, 3,3

litrelik düz 8 silindirli bir motora sahip olan otomobil toplam 11 adet üretilmiştir. 7,9 milyon dolarlık bir değere sahip olan araba, birçok yarış kazanmıştır.

7. 1929 Mercedes-Benz 38/250 SSK: 7,1 litrelik bir motora sahip olan otomobil, yaklaşık 7,5 milyon dolar değerindedir. Toplamda 35 adet kadar üretilmiştir.


8. 1965 Shelby Daytona Cobra Coupe: ABD’nin simge-

si olan bir otomobildir. 1965′teki FIA GT yarışlarında şampiyon olan araba, b u yarışlar için özel olarak 6 adet üretilmiştir. Aracın şu anki değeri de 7,3 milyon dolar civarındadır.

9. 1962 Ferrari 330 TRI/LM: Yal-

nız tek bir tane üretilen bu otomobil, 4 litrelik 400 beygir gücünde V12 motora sahip. Motoru önde olan bu otomobilin değeri 9,3 milyon dolar.

10. 1962 Ferrari 250 LM: Top-

lamda 32 tane üretilmiş olan bu otomobil, GT yarış arabası olarak üretilmiştir. Koleksiyoncuların gözdesi olan otomobilin değeri yaklaşık 7 milyon dolardır.


ARİF CERAV RÖPORTAJI Dergimiz bu sayısında NETCC OPERASYON MÜDÜRÜ ARİF CERAV röportajı ile sizlerleyiz .

Arif Cerav kimdir, tanıyabilir miyiz? 1976 doğumlu , evli ve de bir çocuk babasıyım.Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik ve aynı zamanda Hacettepe Universitesi Almanca Öğretmenliği bölümünden mezunum. Çağrı merkezi sektörüyle 2004 yıllında tanıştım Müşeri hizmetleri temsilcisi olarak başlayıp operasyon müdürlüğüne kadar yükseldim. Operasyon müdürlüğüne uzanan geçmiş çalışma hayatınızı öğrenebilirmiyiz? Eğitimim doğrultusunda 1994 yılından 2004 yılına kadar turizm sektöründe çalıştım. İlk mesleğim olan turizm gençken çok cazip ve çok çekici gelmişti. Yaş ilerleyip evlenince turizm sektörünün cazibesi kaçmıştı. Düzenli bir hayat kurmam gerekiyordu. Yabancı dil eğitimi aldığım içiN SIEMENS de işe başladım. Bu sektöre dahil pek bir bilgim yoktu. Sektörün daha başları ve gelişemediği dönemlerdi. Üç buçuk yıl SIEMENS’in Türk Telekomun 118 servisinde müşteri hizmetleri yetkilisi olarak çağrı aldım. Daha sonra Eğitim Fakültesi mezunu olduğum için eğitim biriminde değerlendirildim. Yaklaşık 4 yıla yakın bir süre Türk Telekom’un birçok projesinde eğitim uzmanlığı görevinde yer aldım ve

daha sonra o zamanki adıyla Hem İletişim’ de birim yöneticiliği yaptıktan sonra operasyon müdürü olarak görevime başladım. Almanca öğretmeni olduğunuzu bilmekteyiz, daha önce de turizm sektörüyle ilgilenmişsiniz çağrı merkezi sektörüne geçmeye nasıl karar verdiniz? Almanca öğretmenliğinde kadro problemi vardı. Diğer bölümlere göre daha şanssız bir bölümdür. Özellikle almanca da öğretmenlik dışında tek alternatif turizmdir. Zaten turizm geçmişimde vardı. Almanca öğretmenliği yapmak isterdim. Öğretmenliği seviyordum birçok kolejde de yoluma devam etmeye çalıştım fakat şartlar çok ağırdı ve bırakmak zorunda kalmıştım.. Yabancı dilimden dolayı Sıemens’e iş başvurusunda bulundum. O dönem Siemensin yaptığı iş çagrı merkezi olduğu için çok da bilinçli olmadan bu sektörün içine girdim. Buişin içine girince başarılı olabileceğime inandım azmettim ve bugün burdayım umarım kazanmışımdır. İşimi seviyorum, çok dinamik bir sektör, önü açık hızlı gelişen ve hala da gelişmeye devam eden bir sektör. Her şeyden önemlisi genç ve canlı bir kadroyla çalışıyorum bu da beni çok mutlu ediyor.


Arif Cerav’ın Netcc ile nasıl tanıştığını öğrene bilirmiyiz? 2010 yılında Hem iletişimin Operasyon Müdürü Kemal Özdemir’di. Asist’te Eğitim Uzmanlığı yaptığım dönemde KemalBey ile birlikde eğitim departmanın da görev alıyorduk. Daha sonra Kemal Bey’in referansı ile Hem iletişimde Birim Yönetici olarak görevime başladım. Ortalama 6/7 ay sonra da Operasyon Müdür oldum. Netcc de olmakdan hiç pişman olmadım. İyi günlerimiz olduğu gibi çok zor günlerde geçirdik. Burda olmak zamanında aldığım en doğru kararlarımdan biridir. Kariyerinizde olmak istediğiniz yerde misiniz?Başarı, Kariyer tesadüf müdür? Bize bu yolda tavsiyerleriniz nelerdir? Bu yol hiç bitmez daha gidecek çok yolumuz var. Başarı tesadüf değildir. Hedefsiz bir yere koşmam ben. Olmak istediğim her zaman bir yer vardır. Basamakları adım adım çıkmamız gerekir. Esas sır kendimizi geliştirmeliyiz, bunu zorunda hissedip bunun için uğraşmalıyız. Sene sonra bambaşka yerlerde başarılarını göreceğimiz çok arkadaşımız var burada. Yaptığınız işle kalmayın bizim size verdiklerimizle yetinmeyin, araştırın sektörü takip edin, bu işi daha iyi nasıl yapabilirim diye sık sık okuyun ve kişisel gelişiminize önem verin yaptığınız iş zor stresli bir iş bunlara kanıp zamanı kaçırmayın, küsmeyin. Kendinize zaman ayırın kendinizin, değerinizin farkında olun. Eğitim uzmanlığı ve Operasyon müdürlüğü arasındaki farklar nedir? Arif Cerav için Operasyon Müdürlüğü nedir? Eğitim uzmanlığından direk yönetici olmadım turizm sektöründe de yönetici pozisyonun da görev almıştım.Eğitim uzmanlığı riski olmayan bir iştir. Eğer iyi bir bilgiyle, düzgün eğitim verebiliyorsanız ve verdiğinizi, öğretmek istediğinizi, karşınızdakine iyi aktara biliyorsanız her zaman akşam eve rahat gidersiniz. AmAma Operasyon müdürlüğünde her zaman karar almak zorundasını dolayısıyla risk altındasınız. Sizi üzen istemediğimiz kararlar almak zorunda kalıyoruz bazen o yüzden farklı iki birim. Turizm deki yöneticilik bilgimin çok büyük katkısı var bugün ki yöneticilik anlayışıma. Hiçbir zaman yeni yönetici yada yönetici adayı olmadım, ama kendime hiçbir zamanda tamam oldum demedim. Her geçen gün bir şeyler öğrenip yeni şeyler katmaya devam ediyorum kendime. Gelişime açığım, adil bir yönetici olmaya çalışıyorum ve kolay ulaşılır

olmaya çalışıyorum. Çünkü benim gördüğüm yöneticilerdeki en büyük eksiklik budur. Belli pozisyonlar daki insanlara ulaşmak bazen imkansızdır ama ben böyle bir yönetici olmamaya çalışıyorum. En çok özen gösterip dikkat ettiğim husus budur. Kolay ulaşılır, kolay iletişime geçilirim, sizleri dinlerim ve cevap vermeye çalışırım. Böyle bir yönetici oldum olmaya da devam edeceğim. Üç operasyonda görev alıyorsunuz nasıl yetişiyorsunuz? Benim bi ekürüm var Türker Bey aynı işi yaptığım uzun yıllardan bu yana beraber olduğum çok iyi tanıdığım iyi bir insandır bu yüzden çok şanslıyım. Üç operasyonumuz var ama iki tane operasyon müdürü yönetiyor. İstanbulu Türker Bey, İzmiri ben ve Ankara’da da bir paylaşım içindeyiz dolayısıyla ben bir buçuk işe yetişiyorum. Her zaman arkamı koruyup kollayan birisi var. Bu yüzden çok şanslıyım.


Arif Cerav ve Türker Dalmış’ın arkadaşlıklarını öğrene bilir miyiz? Türker Beyle arkadaşlığımız çağrı merkezinden başlıyor.Ben 2004 girişli Türk Telekom ayağındaydım Türker 2005 girişli TTNET ADSL birimindeydi. Oradan tanışmışlığımız vardı. Fakat arkadaşlığımız, dostluğumuz 2007 yıllında eğitim uzmanlığından başlıyor. Çağrı merkezi sektöründe hiç ayrılmadık. İşyerlerimiz, birimlerimiz değişse de dostluğumuz hiç bozulmadı inşallah da böyle devam eder. Günlük hayatımdada görüştüğüm bir arkadaşımdır. Netcc’ye ben geldim 15 gün sonrada Türker koordinatör olarak işe başladı.

Türk Telekom ve Netcc ilişkisini sizlerden öğrene bilir miyiz? 2008 yılından bu yana outsource hizmet veriyoruz Türk telekoma. Gökhan beyle beraberde ilişki boyutumuz değişti ondan önce çok başarılı bir hizmet sunduğumuzu söyleyemeyiz. 2011 yılı itibariyle Gökhan Poyraz geldikden sonra da üç yılda Türk Telekomun outsource işlerinde Best Partneri olduk. Son üç yılın en iyi çağrı merkezi sizler sayesinde biziz ve bu ilişkimiz de bu şekilde devam ediyor. Şu an Asistte devredildi tüm işler umarım aynı şekilde ilişkimiz onlarlada devam edecektir. Arif Cerav nasıl bir agent’ti? Inbound projesinde çalışıyordum çok sık ve çok yoğun bir çagrı merkeziydi burayla kıyaslanamıyacak kadar farklıydı. Günde 800_1000 kişiyle konuşuyorduk. Çağrı süremiz kısa olmak zorundaydı hızlılık önemliydi. Siz 20 saniye bekleme süresinde isyan ediyorsunuz şimdi , biz o zamanlar da saniye yi gördüğümüzde “ohh iyi! “Diyorduk. Başarılı bir agenttim zaten başarılı olmayan insanı bir yere getirmezler. Bizim işimiz daha agresif bir işdi, düzenli olarak da agresif müşterilerle karşılaşırdık. Ben sakinliğimi genel de hep korurdum. Hiç mi sinirlenmedim, çok sinirlendiğimde oldu bir iki kere ama yapacak bişey yok profesyonel olmak zorundasınız. Ne kadar sinirlenirsek sinirlenelim dışa yansıtmamak zorundaydık. Sevilen,sakin, başarılı bir müşteri hizmetleri yetkilisiydim işin özeti .

İyi bir Operasyon Müdür’ü olan Arif Cerav peki nasıl bir baba? Baba halimi görseniz bu adam mı bizi yönetiyor dersiniz :) Burda bütün gün yeni kararlar alıyoruz yeni çalışmalar yapıyoruz.

Kurumsal müşterilerle sürekli iletişim halindeyiz ama burdan çıkıp eve gittikden sonra baba oluyorsunuz sabah o kararları alan adam akşam dizilerinin üstünde tepesinde oğlum var yaşı gereğide oyun oynamayı çok seviyor. O genelde süper kahraman olur ben kötü adam olurum. Her seferinde beni yener. Dergi hakkında düşüncelerinizi öğrene bilir miyiz? Gerçek den çok çokbaşarılı buldum. Dergi kadronuzu görünce sizlerden zaten güzel bir iş çıkaracağını biliyordum ama ne yalan söyleyim bu kadar güzelini beklemiyordum. Bu kadar amatör ruhla bu kadar güzel bir iş hemde daha ilk sayıda hepinizi, emeğinizi tebrik ederim başarılarınızın devamını dilerim.


BİZDEN GELEN SORULAR ERDİ CAN TOPRAK Sizi bu şirkette en çok mutlu eden kimdir? Arif Cerav -Bunu genel olarak düşünüp söylemek gerekirse operasyondan birini söylemek isterim. Pozitif enerjisi, güler yüzü, nerde ne şartla olursa olsun koşup gelip hal hatır sorması ile Berkan Saraç’dır mutlu eder beni bu şirkette. Berkan farklıdır benim için TÜRKER DALMIŞ Son 3 haftada sizi en çok mutlu eden olay nedir ? Arif Cerav Oğlumun sünneti vardı beni en çok mutlu eden olay oydu.

ŞENER ALTOP Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 şey ne olurdu ? Arif Cerav Zor bir soru oldu! Eşim, çocuğum ve bol bol yiyecek götürürdüm çılgınlar gibi tatil yapardım.

TUĞBA ÇALIŞKAN Arif bey özel yaşantısında nasıl biridir? Ve zamana kadar yaşadığınız en komik anınızı bizimle paylaşır mısınız? Arif Cerav İş hayatımdan farklı değilim özel hayatımda. Evcimen ve sakin bir yapım vardır. En komik anımda.

Çağrı aldığım dönemlerimdendir. Sistemde bir problem vardı ve beni devre dışı bıraktı, müşterileri birbirlerine bağladı. Her iki abonede karşısındakinin müşteri hizmetleri yetkilisi sanarak görüşme sağladılar. Birbirlerinden taleplerde bulunuyorlardı, anlaşamayıp tartışmaları birbirlerini anlamamaları çözüm bulamamaları en çok güldüğüm komik anlarımdan biridir. Beni gülmek den sandalyem den düşürmüştü… ÖZGÜN ALTUN Bir çok arkadaşa lokasyon da size soru sorulması için teklif sunuldu fakat size soru soracak arkadaşlar pek çıkmadı sizce bunun sebebi nedir? Arif Cerav İki sebep olabilir bunun için ya beni iyi tanıyorlardır içi dışı birdir diyerek sorma gereği görmemişlerdir. Yada beni hiç tanımıyorlardır, soracak soruda bulamamışlardır. Her iki kesimden de mutlaka vardır ki umarım ikincisi azdır. BURCU BEKTAŞ Spor yapıyor musunuz ? Baklavalarınızı neye borçlusunuz? Arif Cerav Güzel bir temenni olarak kabul ediyorum! Baklavalarım yok. Spor son 5,6 aya kadar yapıyordum ama artık bıraktım. Kinayeli bir soru gibi geldi :)

EMRAH ERESER Bin tane aptal dost mu bir tane akıllı düşman mı? Arif Cerav Tam adamına sormuşsunuz :) Tabi ki bir tane aklı düşman.


ESAT KUBİLAY YORGA Bir film çekseydiniz adı ve konusu ne olurdu? Arif Cerav Ovv.. Zor bir soru.. Hiç düşünmemiştim sanırım Politik komedi çekerdim ismine de o zaman karar verirdim.

DORUK OKAN SENGER Türker bey kanunsuz bir iş yapsa polise ihbar eder miydiniz?

görmemezlik den gelmem.

Arif Cerav Yani beyaz yalanlar gibi beyaz bir suç işlediyse etmezdim ama.. yani.. şimdi..suçuna da bağlı kırmızı ışık da geçmek de kanunsuz bir iş banka soymak da. Yaptığı işle alakalı adam öldürse

YEŞİM IĞNAK KOÇAK Gerçekten kötü bir insan kaynakları müdürü mü olduğumu düşünüyorsun yoksa şaka mı yapıyorsun ? Arif Cerav Şaka şaka … Bugün bizimle çalışan ve 5 sene sonra bambaşka yerlerde çok başarılı olacak ışıkları seçip bize kattığın için çok başarılı bir insan kaynakları müdürüsün. FATİH YETİMOĞLU Başarılı bir yönetici olarak başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz ? Arif Cerav Kendim için başarının tanımı: Yaptığım işi severek yapıyorsam ve maddi manevi bana geri dönüyorsa başarılıyım demektir.

KEZBAN BÜYÜKKAYIKCI Hayatın size getirdikleri ve götürdükleri nelerdir?

FUNDA ATEŞ Ne zaman sigarayı bırakıyorsunuz ?

Arif Cerav Hayatın benden götürdüğü zamandır , her geçen gün yaşlanıyorum ama getirisi beni ben yapan her şeydir.

Arif Cerav Son bir aydır her gün bırakmayı düşünüyorum umarım ramazanı bir fırsat bilirim çünkü kesinlikle bırakmak istiyorum.

AYŞEGÜL GÜNEŞ Kariyerinizde yaşadığınız en büyük pişmanlık nedir ? Arif Cerav Pişmanlığım olmadı.

GÖZDE KUVANCAK İş hayatınızda aldığınız kararların yanlış olduğunu anladığınız zaman ne yaparsınız ? Arif Cerav Düzeltmeye doğrusunu yapmaya çalışırım bizde insanız bizlerde hata yapıyoruz her hatayıda tecrübe olarak görüp tekrar yapmamaya çalışırım.


ÜMİT KUVANCAK Üst yöneticilerinizin aldığı kararların hatalı olduğunu düşündüğünüzde tepkiniz ne olur? Arif Cerav Hatalı olduğunu söylerim.

BİRGÜL DOĞAN Hayatınızda yapmak istediğiniz ama yapamadığınız bir şey var m? Arif Cerav -Var. Dünya turu yapmak istiyorum. Uzun bir süre daha yapamayacağım ama ölmeden önce mutlaka yapmak isterim.

DUYGU YILDIRIM Size bir soru sormak için geldiğimizde o soruyu unutturup kafamızı karıştırmayı nasıl başarıyorsunuz? Arif Cerav Bak ya.. Kafanızı karıştırmak için bir şey yaptığım yok ama bu soruyu sıkça duyuyorum. Böyle bir çabam, yeteneğim yok aslında sadece sorunuzu cevabıyla birlikte her yönüyle görmenizi ve algılamanızı sağlamak için sohbetleri uzatıyorum. MUSTAFA CEM TOPRAK Bir okul yaptırsaydınız ismini ne koyardınız ve neden? Arif Cerav Babamın adını koyardım onun adının hep yaşamasını istediğim için.

Çayıyla, kahvesiyle ve hoş sohbetiyle değerli vaktini bizlere ayırıp bu fırsatı bize veren Arif Bey’e sonsuz teşekkür ederiz.


AÇIK BÜFE Açık Büfe Bölümü’nde sizlere yapabileceğiniz lezzetli yemeklerin tariflerini yazacağız. Pratik olmasının yanında lezzetli olmasına da önem verdiğimiz ve severek yediğimiz her yemeği sizler ile de paylaşmak bize zevk verir. Size de afiyet olsun.

Özel mi özel sosuyla, güzel mi güzel karides kızartması; İhtiyacımız olacak malzemeler; -

1 paket karides (ayıklamasını bilmeyenler hazır ayıklanmış karides tercih etmeli.)

-

Kırmızı toz biber (pul biber değil.)

-

1 adet soda

-

Ayçiçek yağı

-

Un

-

Şeker

-

Yumurta

-

Tuz ve Karabiber

-

Maydanoz

Yarım paket kabartma tozu Yapılışı: -

Boş bir kaba, 2-3 yemek kaşığı un ve yarım paket kabartma tozunu koyuyoruz. 1 çay kaşığı kadar şeker, 1 çay kaşığı kadarda tuz ve karabiber ilave ediyoruz. Elimizle kabaca bir karıştırıp ortasını açıyoruz ve yumurtamızı açtığımız noktaya kırıyoruz. 2-3 çay kaşığı toz biberi (acı-tatlı fark etmez) bu harcımıza ekliyoruz. Yarım şişe sodamızı boşalttıktan sonra, unu eritecek şekilde çırpmaya başlıyoruz. Çırpma işleminiz sonra erdiğinde, harcımız katı ise soda ekleyerek kıvamını açabilir, harcımız gözünüze sıvı geldiyse de un ile kıvamını yakalayabilirsiniz. Bu yapmış olduğumuz harç, karidesleri bandırıp kızartmaya yarayacak. Gelelim karidesler kızardıktan sonra banacağımız dip sosumuza; 1 yemek kaşığı hardal, 1 yemek kaşığı mayonez, 1 yemek kaşığı soya sosu ve 1 yemek kaşığı elma

-

Dereotu

-

Taze soğan

-

Soya sosu

-

Mayonez

-

Hardal

-

Elma sirkesi

-

Sarımsak

sirkesini boş bir kaba koyuyoruz. Dereotu, maydanoz ve taze soğanları da azami miktarda olacak şekilde kıyıyoruz. (dereotu, maydanoz ve taze soğan kıyıldıktan sonra toplamı bir avuç gelse yeter.) 1 diş sarımsak işimi görür diyenler 1 diş, sarımsak severler 2 diş olacak şekilde, sarımsakları dövüp kaba atıyoruz ve kıyılan otlarımızı da ekledikten sonra, zeytinyağını bir elimizde musluktan cılız bir su akar gibi kaba boşaltıyoruz ve diğer elimizle de bu esnada hızlı hızlı çırparak sosa kıvam katıyoruz. Dip sosumuzda hazır. Tavamıza ayçiçeği yağını ekledik, karidesleri en başta hazırlamış olduğumuz harca batırıp tavaya attık. Kızaran karidesler ile dip sosumuz hazır. Aynı işlemi kalamar sevenlerde deneyebilir. Afiyet olsun.



Rize / Pazar

PAZAR, Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz bölümünde Rize iline bağlı bir İlçedir. Topraklarını doğuda aynı ilin Ardeşen ve Çamlt- hemşin, güneybatı ve batıda Rize’nin Cayeli ilçeleri çevirir; kuzeybatısı ile kuzeyi Karadeniz’le sınırlanmıştır. Merkez bucağından başka Ortaköy adında bir bucağı, 53 köyü vardır. Yüzölçümü: 315 km2, Nüfusu: 44.000 (1970 sayımı) Pazar ilçesinde, kıyının hemen gerisinde büyük bir eğimle Rize Dağları yükselir. Bunların arasından kıyıya dik akan suların vadileri uzanır. İklim ılıktır. Yağış boldur. Bunun sonucu olarak doğal bitki örtüsü gürdür. Deniz yüzeyinden 600 – 800 m.’ye kadar yayvan yapraklı ormanlar (kışın yapraklarını döken ormanlar) yer alır. Karadeniz kıyısında kurulmuştur. Pazar’ın eski adı Atina’dır. Nüfusu 7.700’dür (1970) sayımı. Bahçeler içine serpilmiş evlerden meydana gelmiştir. Bu dağınıklık birbirinden uzakta oian Kirazlık, Pazar, Soğuksu mahallelerini doğurmuştur. Çarşı, resmi içerik; binalar Pazar mahallesindedir. Soğuksu Deresİ’ne doğru yayılan Soğuksu mahallesi, Pazar Deresi’nin doğusundaki Kirazlık mahallesi daha çok oturma yerleri olarak seçilmiştir. 27 km.’lik bir yol Pazar’ı iç kısımda bulunan Ortaköy bucak merkezine bağlar. Pazar’da, çevresinin çay ürününü işlemek üzere 1958 yılında bir çay iş-leme atelyesi kurulmuştur. Bu yükseklikten sonra yayvan yapraklılar yavaş yavaş azalarak iğneyapraklı ağaçlar başlar. Bu durum 1.000- 1.800 m. yüksekliklere kadar devam eder. 2.000 m.’den sonra iğneyap- raklılar da sona erer, yerlerini cüce boylu çalılar alır. İlçedeki kısa boyiu akarsular arasında en önemlileri Pazar Deresi ile Bodasari Deresi’dir. İlçenin başlıca ekonomik hayatı, başta mısır olmak üzere, tütün, pirinç, fındık, sebze tarımına dayanır. Son yıllarda çay tarımına da başlanmıştır. Pazar’da yetişen tütün, daha çok, iri yapraklı puroluk tütündür. Bildiğimiz sigaralık tütün de yetiştirilir. İlçe merkezi Pazar, Rize şehrinin 40 km. doğusunda,


Ölüdeniz’e Adını Veren Efsane

Açıkdenizden Belcekız kıyılarına bakıldığında Ölüdeniz’i görmek mümkün değildir. Ölüdeniz’e kıyıya iyice yaklaşıldığında 90 derecelik bir açı yapan kısa kanaldan girilir. Çünkü hiç fırtına görmemiş doğal bir koy olan Ölüdeniz’den haberdardır. Ancak gemi kıyıya yaklaştıkça sığınacak bir liman göremeyen Kral, kavminin son kalanlarını da felakete götüren bu emri kim verdiyse kellesinin uçurulması emrini verir. Emir yerine getirilir. Ancak bu arada gemi kıyıya yaklaşmış ve kanala girilmek üzeredir. Ölüdeniz bütün asudeliği ile onları beklemektedir. Kral ve kavminin son kalanları ve onları taşıyan gemi kurtulur ama kralın oğlu ölmüştür. Bu nedenle o zamandan bu güne bu limana Ölüdeniz denilmektedir. Tutuştukları deniz savaşında Lidya Kralı’na yenik düşen Likya Kralı, yaralılarını ve geriye kalan yaşlı, çocuk, kadın, erkek ve gençlerini yelkenli gemisine doldurur ve dost bir kıyı kentine giderken Belceğiz açıklarında şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Sığınacak bir liman ararlarken kralın oğlu, geminin yönünü Belceğiz kıyılarına çevirtir.


Vizyondaki filmler Muska

Sinema (Türkçe) Yönetmen: Özkan Çelik Oyuncular: Tanju Tuncel, Sezgin Erdemir, Aslı Şahin Yapım: Türkiye Süre: 81 dk. Vizyon Tarihi: 25 Temmuz 2014 Konu : Popüler bir dergide kadın-erkek ilişkileri üzerine köşe yazıları yazan Celal, özel hayatında çapkınlığından dolayı biraz sıkıntıdadır. Zira sevgililerini sıklıkla aldattığı için kapı dışarı edilir. Dergiden ödemesini alamadığı için de beş parasız kalmıştır. Sevgilisinin evinden kovulunca kalacak yeri olmadığı için iş arkadaşının da yardımıyla büyük bir konakta pansiyoner olur. Fakat oldukça kasvetli ve metruk görünen bu konağı Celal in gözü pek tutmaz. Kendi halinde yaşlı bir kadın gibi görünen ev sahibi Aliye Hanım da bir gariplik vardır. Celal kabuslar gördüğü birkaç gecenin ardından evden ayrılmak istese de, diğer pansiyoner Yasemin onu kalması konusunda ikna eder. Oysa Celal, aslında nasıl bir belaya doğru sürüklendiğinden haberdar değildir...

Jinn: Cin

Sinema (Orijinal/Altyazılı) Yönetmen: Ajmal Zaheer Ahmad Oyuncular: Ray Park, Serinda Swan, Faran Tahir Yapım: ABD Süre: 97 dk. Vizyon Tarihi: 13 Haziran 2014 Konu : Otomotiv tasarımcısı olan Shawn, yeni evlendiği eşi Jasmine ile sessiz sakin bir hayat sürmektedir. Ta ki nereden geldiği belli olmayan şifreli bir mesaj ellerine ulaşana kadar. Mesajda Shawn ın ailesini kuşaklardır etkileyen bir lanetin hala üzerinde olduğunu ve unun Jasmine le olan hayatını da tehlikeye atacağı yazmaktadır. Shawn , annesiyle babasını çocuk yaşta kaybettiği için yazılanlara itibar etmez. Ancak tuhaf olaylar gelişmeye başlar. Başına gelenlere bir açıklama bulamayan Shawn, hayatından endişe ederek Gabriel ve Peder Westhoff a danışmaya karar verir. İkilinin bir şekilde aklına takılan sorulara cevap verebileceğini ummaktadır. Onların ve akıl hastası olan Ali nin de yardımıyla Shawn, yaşadıklarının düşündüğünün çok da ötesinde olduğunu fark edecektir. Çok eski zamanlardan beri varlığını sürdüren ve ailesini lanetleyen kötücül ruhtan ailesini koruyabilmesi için Shawn un tek başına ve bütün gücüyle savaşması gerekecektir.


Arınma Gecesi: Anarşi / The Purge: Anarchy Sinema (Orijinal/Altyazılı)

Yönetmen:James DeMonaco Oyuncular:Frank Grillo, Carmen Ejogo, Zach Gilford Yapım: ABD Süre: 103 dk. Vizyon Tarihi: 18 Temmuz 2014 Konu : Bir gece boyunca tüm suçların serbest olduğu bir dünyada geçen film, evlerine sığınan bir adamla birlikte gerilim dolu saatler yaşayan Sandin ailesinin hikayesini anlatıyordu. İkinci filmde ise yine bir Arınma Gecesi öncesi çocuklarıyla birlikte eve dönen bir çiftin, eve varamadan benzini biter. Tam da bu esnada oğlunu öldüren adamdan intikam almak için Leo sokaklara çıkmıştır. Bir anne ise kızıyla birlikte yağmalanan evinden canını zor kurtarır. Los Angeles ın bu en haşin gecesinde hayatta kalmaya çalışan 5 kişinin yolu kesişecektir...

Sinyal / The Signal Sinema (Orijinal/Altyazılı)

Yönetmen: William Eubank Oyuncular: Brenton Thwaites, Beau Knapp, Olivia Cooke Yapım: ABD Süre: 97 dk. Vizyon Tarihi: 18 Temmuz 2014 Konu : Üniversite birinci sınıf öğrencisi olan Nick ve Jonah bilişim teknolojisinde uzmanlaşmaya çalışmaktadır. Diğer yandan da hackerlık en büyük tutkularıdır. Nick in kızarkadaşı Hailey, 1 yıllığına başka bir üniversitede okumaya gidecektir. Nick ve Jonah, onu yeni üniversitesine kendileri götürmeye karar verirler. Bunu yaparken de biraz gezme şansları olacaktır. İki kafadarın peşinde olan ve Göçmen lakabını kullanan bir hacker vardır. Ve yolculuk sırasında da onları rahat bırakmamakta kararlıdır. Nick ve Jonah, Göçmen in yerini nihayet tespit eder. İkili, onu görmek için adeta yanıp tutuşmaktadır. Sonunda Göçmen ile çölde yüzleştiklerindeyse sonuç korkutucu olur. Nick, Jonah ve Hailey, uyandıklarında kendilerini bir tür hapishanede bulurlar. Buraya nasıl geldiklerini ya da neden tutsak olduklarını anlamaya çalışırlarken aslında çok daha büyük bir tablonun parçası olduklarını fark ederler.


Bir Don Juan Öldürmek Sinema (Türkçe)

Yönetmen: Sabahattin Sakman Oyuncular: Süleyman Atanısev, Teoman Kumbaracıbaşı, Pervin Bağdat Yapım: Türkiye Vizyon Tarihi: 18 Temmuz 2014 Konu : Bir hastasının intiharından duyduğu üzüntü ile birinci elden bilimsel araştırmalar yapmak üzere, internetten ruhsal sorunlu kadınlar bularak onlarla buluşan ve daha sonra bir cinayete kurban giden idealist bir psikiyatrla ilgili olayın, sağduyusunu, bir psikolojik sorgulama aleti haline getiren, ayaklarıyerde ve nüktedan bir polis tarafından çözülmesinin hikayesidir.

Zamanda Yolculuk / Saving Santa Sinema (Türkçe)

Yönetmen: Leon Joosen Oyuncular: Martin Freeman, Ashley Tisdale, Tim Curry Yapım: İngiltere Süre: 83 dk. Vizyon Tarihi: 25 Temmuz 2014 onu : Bernard, Noel Baba için çalışan sadık ve sakar mı sakar bir elftir; hayatındaki en önemli şey de bu iştir. Noel Baba nın bir gecede tüm dünyayı nasıl dolaştığını öğrendiğinde tamamen ufku açılan Bernard, gizli zaman makinesinin sırrını öğrenmiş olur. Aynı zamanda kötücül Necil Baddington ve annesi Vera da bu sırrı çözmeye çalışmaktadır ve bu nedenle Kuzey Kutbu na savaşçılarını göndererek Noel Baba yı yakalamalarını emrederler. Elf Bernard için kahramanlık zamanıdır; kısa bir süre içerisinde bir ekip oluşturacak ve kötüler Noel gecesini mahvetmeden Noel Baba yı kurtarmaya çalışacaktır.


Vizyona Girecek filmler

Vizyon Tarihi: 27 Haziran 2014

Transformers: Kayıp Çağ / Transformers: Age of Extinction

Yönetmen:Michael Bay Oyuncular:Mark Wahlberg, Nicola Peltz, Jack Reynor Tür : Aksiyon , Bilimkurgu Yapım: ABD, Çin Süre: 157 dk.

Vizyon Tarihi: 01 Ağustos 2014

Keşke Burada Olsam / Wish I Was Here Yönetmen: Zach Braff Oyuncular: Zach Braff, Kate Hudson, Joey King Tür : Komedi , Dram Yapım: ABD Süre: 106 dk.

Vizyon Tarihi: 01 Ağustos 2014

Galaksinin Koruyucuları / Guardians of the Galaxy Yönetmen: James Gunn (II) Oyuncular: Chris Pratt, Zoe Saldana, Dave Bautista Tür : Bilimkurgu , Aksiyon Yapım: ABD Süre: 121 dk.

Vizyon Tarihi : 15 Ağustos 2014

Vizyon Tarihi : 1 Ağustos 2014

Yönetmen: Patrick Hughes (II) Oyuncular: Sylvester Stallone, Jason Statham, Arnold Schwarzenegger ... Tür : Aksiyon , Macera Ülke : ABD

Yönetmen: Ömer Can Oyuncular: Şerif Sezer, Nail Kırmızıgül, Demet İyigün Tür : Dram Ülke : Türkiye

Cehennem Melekleri 3

Toprağa Uzanan Eller


Sahnedeki Oyunlar

ANKARA İÇİN SAHNEDEKİ OYUNLAR LÜTFEN KIZIMLA EVLENİR MİSİNİZ? İSTANBUL DT 2 perde | 2 saat 30 dakika Yazan : MUZAFFER İZGÜ | Yöneten : MUTLU GÜNEY KONU : Eşini kaybetmiş ve tüm gayesi gözlerini kapatmadan önce kızını evlendirmek olan bir anne ve hayatın sıradanlığına kendini bırakmış mutsuz, umutsuz bir kadın. Ismarlama evliliklerin dayatılmasıyla kendisine karşı daha da hırçın davranan kızıyla annesinin komik öyküsünün anlatıldığı oyun, aynı zamanda “evlilik” meselesinin toplumsal hayattaki yerini de komik bir dille sorgulayıp bu noktadaki çarpıklıkları gözler önüne seriyor.

CİMRİ İSTANBUL DT 2 perde | 2 saat 10 dakika Yazan : MOLİÉRE | Çeviren : SABAHATTİN EYÜBOĞLU | Rejisör : KENAN IŞIK KONU : Tanzimat’la birlikte başlayan batı edebiyatı çevirileri içinde Moliere oyunları; Osmanlıca üzerine incelemeler yapmış, lugat hazırlamış, Tahran ve Paris’te büyükelçilik, maarif nazırlığı, Meclis-i Mebusan Başkanlığı ve iki kez Sadrazamlık (Başbakan) yapmış olan Ahmet Vefik Paşa tarafından tercüme edilmiş ya da uyarlanmıştır. İlk kez 1875 yılında Teodor Kasap tarafından ‘’ Pinti Hamit ’’ adı ile uyarlanan ‘’ CİMRİ ’’ o günden bugüne defalarca sahnelenerek Türkiye’de en çok oynanan oyun olmuştur. Para’nın odağında insan, aile ve toplumsal ilişkileri irdeleyen Türkiye’de olduğu gibi 400 yıldır Dünya Tiyatrolarının da repertuarlarında sürekli yer alarak sahnelenmiş olan bu trajikomik oyun; Edebiyat ve Tiyatro çevreleri tarafından klasik bir başyapıt olarak değerlendirilmektedir.

KONTRABAS İSTANBUL DT 1 perde | 1 saat Yazan : PATRICK SÜSKIND | Çeviren : HALE KUNTAY | Yöneten : METİN BELGİN KONU : Bir devlet memuru olan kontrabasçı; müziğin, tarihin, cinselliğin, hiyerarşinin ve toplumun dedikodusunu yapıyor. “Koku”nun romanının yazarı Patrick Süskind’in bütün dillerde en çok oynanan oyunu, yirmi ikinci yılında yine sahnede...


İZMİR İÇİN SAHNEDEKİ OYUNLAR ARAP ABDO İZMİR DT 2 perde | 2 saat Yazan : NECMİ ONUR | Oyunlaştıran : AYPER ERENER | Yöneten : METİN OYMAN KONU : Oyun, Tanzimat’la birlikte Batılı tarzda bir gece hayatıyla tanışan Osmanlı’nın meşhur Beyoğlu eğlencelerini mercek altına alır. Galata’nın o dönemde popüler olan, “Baloz” adı verilen eğlence mekanlarından birinde geçen oyunda, İstanbul’un son kabadayılarından biri olan Arap Abdo ile kimsesiz Rum kızı Niça’nın aşk hikayesi anlatılır. Hayatın zorluklarına ve acılarına, aşkın verdiği umutla direnen iki gencin hikayesi, dönemin kantoları ile renklenir. Not: Müzikli - Danslı Oyun

KAHVEDE ŞENLİK VAR İZMİR DT 2 perde | 1 saat 45 dakika Yazan : SABAHATTİN KUDRET AKSAL | | Yöneten : SEVAL ERÖZMEN KİP KONU : Bir kadın ve bir erkek, bir arabulucu vasıtasıyla birbirlerini tanımak, dövüşüp, sövüşüp, konuşup, anlaşıp ve sonunda evlenmek üzere bir kahvede buluşurlar. Konuşmaları ve olayları yönlendiren bir de garson vardır. Kadınla erkeğin evliliğe bakış açıları, hayata dair pazarlıkları, ilişkiler çatışması müziğin dansın eşlik ettiği bir atmosferde komik bir uslûpla anlatılıyor.

AYYAR HAMZA KONYA DT 2 perde | 2 saat Yazan : ÂLİ BEY | Oyunlaştıran : T. YILMAZ ÖĞÜT | Yöneten : MUSTAFA GÜRKAN GÖRBİL KONU : Kim bilebilirdi ki işlerin bu kadar karışacağını, masum iki aşk hikayesinin bu hale geleceğini; Sena’nın Ziba’ya olan büyük aşkı Nimet’in Eda’sı ya bir de Ziba Zuhuri Efendi’nin kızı çıkarsa peki Eda’nın Muhterem’in kızı olması Yaver’le Hamza’nın aklına gelir miydi bunca oyunu oynarken bunlar? Bakalım Hamza Ağa nasıl çıkacak işler içinden?


Sergiler ve Galeriler Sergiler KAV 3. Karma Sergi 04 Haziran Çarşamba - 24 Ağustos Pazar Arası Kav Sanat Galerisi (Çankaya, Ankara) 0312-491-2232 SAAT:10:00 Açıklama KAV, 04 Haziran - 24 Ağustos 2014 tarihleri arasında sezonun son sergisini izleyicilerin beğenisine sunuyor. “KAV 3. Karma Sergisi” KAV Sanat Galerisi ve KAV Genç Sanat’tın açılışlarından bu yana sanatseverlerle buluşan ve Türkiye’nin önde gelen usta ve genç sanatçılarını biraraya getiriyor. 50 sanatçı yer alıyor. “KAV 3. Karma Sergisi” 120’yi aşkın tuval üzerine akrilik ve yağlıboya, gravür, metal ve mermer heykeller, seramik ve cam eserlerden oluşuyor. Yaz dönemi boyunca açık kalacak sergi, 24 Ağustos 2014 tarihine kadar Pazar hariç her gün 10:30 - 18:30 saatleri arasında KAV Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilir.

Karma Sergi 09 Haziran Pazartesi 16 Eylül Salı Arası

Karma Resim Sergisi 10 Haziran Salı - 09 Eylül Salı Arası

Doku Sanat Galerisi (Çankaya, Ankara) 0312-439-7880 SAAT:10:00

Sepa Sanat (Çankaya, Ankara) 0312-473-0647 SAAT:10:00

Açıklama Bir çok değerli sanatçının eserlerinin yer aldığı karma sergi 9 Haziran - 16 Eylül tarihleri arasında Doku Sanat Galerisi’nde

Açıklama Sepa Sanat 10 Haziran - 9 Eylül tarihleri arasında birbirinden değerli sanatçıların eserlerinin yer aldığı karma resim sergisine ev sahipliği yapıyor.


Netcc.com.tr netcallcenter net_callcenter


BABAYA MEKTUP Babaya Mektup adlı eserin konusu Franz Kafka ile babası Hermann Kafka arasında 1919 yılında yaşanan bir çatışmaya dayanıyor. Mektubun yazılmasına vesile olan çatışmanın konusu, Kafka’nın bir kış önce Schelesen’de tanıştığı Praglı sekreter Julie Wohryzek ile yaptığı evlilik planıdır. İki haftalık bir zaman diliminde yazılan bu mektupla Kafka’nın iç dünyasıyla tanışıyoruz. Bu eserin en önemli özelliklerinden biride biyografik özellik taşıyor olmasıdır. Kafka mektupta babasına aralarındaki sorunları anlatırken okuyucuyu da yaşamını ve psikolojik durumunu anlatıyor. Kafka’nın bize aktardığı baba-oğul ilişkisinde güçlü-güçsüz, ezen-ezilen, otorite-çalışan, iyilik-kötülük ve burjuva toplumunun ataerkil toplum yapısı gibi kavramlarla karşılaşıyoruz. Bu mektupla Kafka’nın babasına söylemek istediği ama söyleyemediği bir iç döküşü, yaşadığı travmaları, kendini ifade etmek istediğini ve en önemlisi anlaşılmak istediğini görüyoruz.


Bu eserde olduğu gibi Kafka’nın çoğu eserinde onun kötü bir çocukluk dönemi geçirdiğini ve babasının üzerindeki olumsuz etkilerini görmek mümkündür. Örneğin; Dönüşüm adlı romanında bir örümceğe dönüşen Kafka’nın (Gregor Samsa karakteriyle ) ölümü annesini ve babasını mutlu etmektedir. Kafka babasına karşı büyük bir korku beslemektedir. Bu korku o kadar büyük ki Kafka yazarken bile babasından korkmaktadır. Bir yandan babasına duyduğu korku ve öfke bir yandan da babasına duyduğu hayranlık gibi zıt duygular barındırmaktadır. Burada Kafka’nın duygularının ne kadar karışık olduğunu görmek mümkündür. ‘’Geçenlerde bir kez, senden neden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için. Ve şimdi burada sana yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır, çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve dahası meselenin büyüklüğü, hafızanın ve aklımın sınırlarını aşıyor.’’(Kafka, 2014: 15) Mektupta görülen baba; kendine güvenen, otoriter, daima haklı, yanlış yapmayan, öfkeli, baskın, fiziksel olarak iri ve güçlüdür. Oğul ise; babasının fikirleri altında ezilen ondan korkan ama aynı zamanda hayranlık duyan, söz sahibi olmayan, utangaç, korkak, fiziksel olarak da sıska ve güçsüzdür. Hem kişilik hem de fiziksel açıdan farklılıklar baba oğul arasına aşılmaz duvarlar örmüştür. Bu durum Kafka’nın gitgide yabancılaşmasına ve ezilmesine neden olmuştur.

‘’Her halükarda biz öylesine farklı ve bu farklılığımızla birbirimiz için o kadar tehlikeliydik ki, benim, yani yavaş yavaş gelişmekte olan çocuğun, seninle, gelişimini tamamlamış erkekle nasıl bir ilişki içinde olacağı önceden hesaplanabilseydi eğer, beni, geriye benden hiçbir şey bırakmayacak şekilde ezip geçeceğin düşünülebilirdi.’’ (Kafka,2014: 18) Kafka’nın çoğu zaman etkisinde bulunduğu hiçlik duygusunun nedeni de babasıdır. Babasının davranışları yıllarca azap çekmesine neden olmuş ve hayatı boyunca geçmeyen derin bir iz bırakmıştır. Babasından gelecek dostça bir yaklaşımın özlemini duymuştur. ‘’Anlamsızca su isteyip durmamın bana göre doğallığıyla, dışarı taşınmanın olağandışı korkutuculuğunu kendi doğam gereği hiçbir zaman doğru ilişki içine sokmayı başaramadım. Yıllar sonra bile, o dev adamın, babamın, en yüksek merciin neredeyse hiçbir neden olmaksızın geleceğini ve gece yarısı beni yatağımdan çıkarıp sahanlığa taşıyacağını, yani onun gözünde böylesi bir hiç olduğumu düşünerek azap çektim.’’ (Kafka,2014: 20)

Babasının Kafka üzerindeki etkisi o kadar büyük ki Kafka’nın dünyası, babası ve onun oluşturduğu davranış kuralları üzerine kuruludur. ‘’Bu yüzden dünya benim için üç bölüme ayrıldı; benim, yani kölenin, yalnızca benim için icat edilmiş ve üstelik bilmediğim bir nedenle tümüyle yerine getiremediğim yasaların boyunduruğu altında yaşadığı bir bölüm, sonra senin, yöneterek, emirler yağdırarak ve bunlara uyulmadığında öfkelenerek yaşadığın ve benimkinden alabildiğine uzak bir ikinci dünya ve nihayet tüm insanların, emirler ve itaatten bağımsız, mutlu yaşadıkları üçüncü bir dünya.’’ (Kafka,2014: 20)


Bir çocuğa söz hakkı verilmemesi onun fikrinin sorulmaması, onunda bir birey olduğunun hissettirilmemesi o çocuğun bütün yaşamını etkileyebilir. İşte bir babanın çocuğuna verebileceği en büyük zararlardan biride onun ifade özgürlüğünü engellemesidir. Kafka bu durumdan nasıl etkilendiği anlatıyor okuyucuya. ‘’Sakin bir ilişkinin imkânsızlığı, aslında son derece doğal bir sonuca daha yol açtı: Konuşmayı unuttum. Belki zaten büyük bir hatip olmayacaktım, ama insanların sıradan akıcı konuşmasına hâkim olabilirdim. Ama sen daha çok küçükken sözü bana yasakladın,’Tek bir itiraz yok!’ tehdidi ve yanı sıra kalkan el, o zamandan beri bırakmıyor peşimi. Senin karşında tıkanan, kekeleyen bir konuşma tarzı edindim, bu kadarı bile çok fazlaydı senin için, sonunda sustum, önceleri belki inattan, daha sonra ise senin karşında ne düşünebildiğin ne de konuşabildiğim için. Ve benim asıl eğitmenim sen olduğun için de, hayatımın her alanını etkiledi bu.’’ (Kafka,2014: 26) Kafka en sonunda baba korkusundan ve baskısından kurtuluşun evlenmek olduğuna karar verir. İçinde bulunduğu durum onu bu kararı vermeye iter. Babasının Kafka üzerindeki etkisi ona hayatında dönüm noktası olabilecek önemli kararlar verdirir. Çünkü Kafka bir umudun ve hayalin peşinden gider; babasının ona baskı kurmadığı, zorbalık etmediği, utanmadığı bir dünya arar. Ayrıca evlilik babasının otoritesine erişmek onunla eşit haklara sahip olmak demektir. ‘’Evlilik en yoğun kurtuluşun ve bağımsızlığın güvencesi kesinlikle. Bir ailem olurdu; görüşüme göre insanın ulaşabileceği en yüce nokta; sana denk olurdum, eski ve daima taze tüm utanç ve zorbalıklar artık yalnızca tarih olurdu.’’ (Kafka,2014: 62)

Sahibine ulaşamayan bu mektup adeta bir ders niteliğindedir. Bir babanın oğluna yanlış davranış biçiminin nelere yol açacağını görülmektedir. Babası Franz Kafka’ya sevgisini verememiş ve Kafka’yı baba sevgisinden mahrum bırakmıştır. Eğer bu mektup Hermann Kafka’nın eline geçseydi o da ‘’Çok Sevgili Oğlum’’ile başlayan bir mektup yazar mıydı, oğlunu bu kadar olumsuz etkilediğini anlar mıydı bilinmez ama bu mektup Kafka’nın babasına ‘’sen bana bunları yaşattın’’ demesidir. Babasının davranışlarının dışarıdan psikolojik açıdan incelenmesidir. Eğer babası Kafka’nın bu kadar acı çekmesine neden olmasaydı Kafka bu kadar yalnız olmayacak ve tabi ki bu eserleri yazamayacaktı. Yani biz şu anda Franz Kafka’yı tanıyorsak okuyorsak o yılları aşıp kütüphanemizde ve beyinlerimizde yerini aldıysa bu Hermann Kafka sayesinde… Bir baba oğluna bu kadar zarar vermişken onu bir o kadar da unutulmaz kılmıştır. İşte bu da hayatın ta kendisi ve gerçeği…



NETCC CALL CENTER ATIK YAĞ ÇALIŞMASI Ülkemizde her yıl yaklaşık 1,5 milyon ton bitkisel yağ gıda amaçlı olarak tüketilmektedir. Lokanta, fastfood, yemekhane, hazır yemek fabrikası, otel, motel, hastane, turistik tesis tatil köyleri, gıda endüstrisi, askeri tesis gibi ticari işletmelerde ve evlerde bitkisel yağların kullanımı sonucu yaklaşık 300 bin ton kızartmalık atık yağ oluşmaktadır… KULLANILMIŞ KIZARTMALIK YAĞLARIN GERİ KAZANIMI İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

• Kızartma işlemi sırasında oluşan fiziksel ve kimyasal reaksiyonlar ile; yağda çok sayıda bozulma ürününün oluştuğunu ve bu maddelerin çevre ve insan sağlığına zarar verdiğini, • Polar madde oranı 25’i aşmış bitkisel yağların atık olarak değerlendirilmesi ve gıda zincirinden çekilmesi gerektiğini,

• Kullanılmış kızartmalık atık yağları lavaboya, çöpe, suya ve toprağa dökmeyin, ayrı biriktirin.

• Kullanılmış kızartmalık yağların canlılar üzerindeki zararlı etkileri sebebiyle yem ve sabun sanayinde kullanılmasının yasak olduğunu,

• Kullanılmış kızartmalık yağların biriktirilmesi için mümkünse toplama bidonları bu mümkün değilse kendi ambalajında biriktirin.

• Kullanılmış kızartmalık yağların önemli bir içme suyu kaynağı olan yer altı sularının kirlenmesine sebep olduğunu

• Size hizmet veren belediye ile kullanılmış kızartmalık yağlarınızın toplanması konusunda iletişime geçin.

Atık Yağlarınız için bilgi ve toplama merkezleri irtibat tel: 444 9 924

BİLİYOR MUYUZ? • Kullanılmış kızartmalık yağların ekotoksik özellik gösterdiğini, denizlere, göllere ve akarsulara döküldüğünde su yüzeyini kaplayarak havadan suya oksijen transferini önlediğini, balıklar ve diğer canlıların ölümüne neden olduğunu, • Lavaboya dökülen kullanılmış kızartmalık yağların evsel atık su kirliliğinin %25 ‘ini oluşturduğunu, • Kullanılmış kızartmalık yağların lavaboya dökülmesi ile; * Dren sistemine yapışarak kanalizasyon borusu içindeki atıkların boru cidarına tutunmasına, zamanla borunun daralmasına ve kanalizasyon sisteminin kullanılmaz hale gelmesine sebep olduğunu, * Tıkanan boruların evlerde ve caddelerde kanalizasyon taşkınlarına neden olarak çevre ve insan sağlığını tehdit ettiğini, * Kanalizasyon sisteminin ve atık su arıtma tesislerinin bakım, onarım ve işletim maliyetinin arttığını, * Böcek ve koku problemlerinin meydana geldiğini,


KOÇ: Koçlar burnu havada, kendini beğenmiş tiplerdir. Dünya onların çevresinde döner zannederler. Oysa hiç de öyle bir şey yoktur. Bırakın dünyayı bir sinek bile onların etrafında dönmeye tenezzül etmez. Koç burcundan birine aşık olmaya kalkmayın. Çünkü eğer öyle bir gaflete düşerseniz sizi ızdırap, çile ve gözyaşı dolu günler bekliyor demektir. Türk filminde perişan olan artistlerden daha zor duruma düşersiniz. Çünkü bu koç kıçınıza tekmeye bir gün yapıştıracak ve o günün hazırlığını çok önceden yapamaya başlar. Uyandığınızda iş işten geçmiş olur

TERAZİ: Teraziler eğlenmeye bayılır. İşleri güçleri eğlenmektir. Sabah kalkar eğlenirler akşam yatar eğlenirler. Hayatları eğlenmekle geçer. teraziyle dolaşan tiplerde eğlenmek zorundadır. Terazinin temposuna ayak uyduramasalar da diğer burçlar can sıkıntılarını terazilerin yanında atarlar. Tabi hesap ödemeye gelince işler karışır. Çünkü terazi bu konuda profesyoneldir ve çaktırmadan ortamdan sıvışır. Onunla birlikte takılanlara ise bulaşık yıkamak ve yerleri silmek kalır. Terazi yeni eğlencelere yol açarken…

BOĞA: Dünyaya inat yapmak için gelmişlerdir. İnadını göstermek için fırsat kollar. Yanına yaklaştığınızda bir boğa gibi saldırı hazırlığı yapar ve daha kurduğunuz ilk iletişimde inadını gösterir. Bu onun vazgeçilmez huyudur.bir boğa ile muhatap olmak intihar etmekle eşanlamlıdır.Boğayı gördüğünüz anda ondan kaçmak için yol değiştirmek, tanımazlıktan gelmek, havaya bakarak ıslık çalıp yanından geçmek yapılacak en akıllı davranıştır. Boğa sizinle muhatap olmaya kalkışsa bile ‘pardon! tanışıyor muyduk?’ deyip tüymek gerekir. Bütün bu yazdıklarımızdan sonra boğaya aşık olmak gibi bir gaflete düşerseniz, sizin de en az boğa kadar tedaviye ihtiyacınız var demektir

AKREP: Akreple çıkıyorsanız ya da aynı ortamda bulunuyorsanız ayvayı yediniz demektir. Çünkü bu akrep mutlaka bir sebep bulup sizi ananızdan doğduğuna pişman edecektir. Bunu yapmak için neden bulmakta da zorlanmaz. Çünkü neden bulamadığında bunu kendisi icat eder. Bu kıskanç ve dik kafalı akrebe karşı en iyi savunma onun hakkında hemen güzel sözler yumurtlamaktır. Kısa sürede bu beceriyi gösteremezseniz kendinize hastaneden uygun bir servis belirlemek zorunda kalabilirsiniz. Bi akreple geçinmenin en iyi yolu onun ne kadar güzel veya yakışıklı olduğunu söyleyerek sıvışmaktır.

İKİZLER: Bu kadar ikiyüzlü bir burç olamaz valla. Kesinlikle ikizlere güvenip yola çıkmayın. Çünkü yarı yolda kalırsınız. İkizler burcuyla arkadaşlık eden ya da çıkan birisi intiharın eşiğinde demektir. Çünkü konuştuğu kişinin döneklikleri ve vırt-zırt değişmesi insanı bunalıma sürükleyecek cinstendir. Örneğin tiyatroya gideceksin, bir dakika önce geleceğim dediyse gelmeyeceğim diye tutturur. Bir dakika sonra yine gidelim demeye başlar. Ölür müsün öldürür müsün? Allahta sabır verir ama nereye kadar yani. İkizler burcu ile çıkanların büyük bir bölümü daha sonra kendilerini tasavvufa adarlar ve hak yolunu bulurlar. Tabii eğer sağ salim bu ilişkiyi sona erdirebilirlerse YENGEÇ: Çok romantik bir burçtur. O kadar ki sevdiğini çiçek yağmuruna tutar. Bir süre sonra çiçek alacak parası kalmaz, kredi kartlarına başvurur ve borçları giderek artar. Alacaklılar icra takibine başlar ama yengeç huyundan vazgeçmez ve sevgilisine hediye almaya devam eder. Sevgilisininde her yani hediye ve çiçek olur. Yengeç burcu ile çıkmak bu yüzden çok karlıdır. Ondan topladığı çiçek ve hediyelik eşyalar rahatla bir iki dükkan açılır ve köşe dönülür. Yengeç burcu ise iflas etse de romantizmden asla vazgeçmez romantik doğar, romantik büyür, romantik ölürler ASLAN: Aslan kadar kendini beğenmiş birini bulamazsınız. aynada kendini seyredip durur. Gittikleri her ortamda dikkat çekicidirler ve bu yüzden de çok havalıdırlar. Havalarından yanlarına yaklaşılmaz. Bir aslanı hizaya getirmenin en iyi yolu onu kazımamak ve yokmuş gibi davranmaktır. Bu taktik aslanı şoka sokar. İki üç gün kendine gelemez. Hatta yataklara düşer. Aslanlara aşık olmak iyi gibi gözükse de sonunda çıldırtıcı olabilir. Bir aslanla beraber olmak prestijinizi yükseltse de, çıktığınız aslanın sürekli övgü bekleyen karakteri sizi delirtebilir. Onunla çıkıyorsanız akıl hastanesinde tedavi olmayı da göze almalısınız. Allah sabır versin. BAŞAK: Temizlikle kafayı bozmuştur. Her şey temiz olmalıdır. Bu konuyu o kadar ileri götürmüştür ki, yaptığı temizlikle de yetinmez ve yerlerde kalan ili üç tane toz zerreciğinin peşine düşer. Mikropların en sevmediği insanlar başak burcu insanlarıdır. Böyle birini gördüklerinde ‘kaçın başak burcundan birisi geliyoooor. imdaaaat’ diye bağırır. Zavallılar yaşamak için başaklardan uzak durmak zorundadırlar. Temizlikten kafayı kaldırmadığı için hem dünya gündeminden,hem de aşk işlerinden uzak bir hayat sürer. Soyut bir yaratık gibidir. Bu kadar olumsuz özelliklerine rağmen deterjan firmaları bu tiplerin peşindedirler. Çünkü bu işi onlardan daha iyi bilen birini bulmak mümkün değildir

YAY: Yay burcu insanları her konuda fikir beyan eden nadide insanlardır. Onların her konuda görüşü vardır. İlgi alanlarına girmeyen konu yok gibidir. Kısacası her şeyden anlarlar. Bu nedenle bu kişilerden uzakta durmanızda sayısız fayda vardır en uzak oldukları konularda bile saatlerce size konferans verebilirler. Sinir bozucu bir kişiliğe sahip olduklarını fark etmedikleri için sık sık sopa yerler. ‘Yeter lan! sus artık’ ya da ‘kardeşim artık kısa kes’ diye uyarılsalar da bu uyarıları duydukları için başları beladan kurtulmaz. Eğer başınızın ağarmasını istemiyorsanız yaylardan uzak durun OĞLAK: Dere tepe dolaşan bir deli görürseniz bilin ki o oğlaktır. Oğlak özgürlük adına her haltı yer. Paraşütten atlar su kayağı yapar içi timsah dolu bir nehirde yüzer dağlara tırmanır… Uzatmayalım bütün delilikler ve saçmalıklar ondadır. Bir oğlakla görüştüğünüzde yapılacak ilk iş güvenliğini sağlamaktır. Çünkü ben dediklerinde sizi de alet etmek isteyecektir. Ya kafanız kırılacak ya da bir organınız kullanılmaz hale gelecektir. Bir tarafınıza bir şey olduğunu varsayalım bu oğlağın umurunda mı? asla, bir telefon edip geçmiş olsun bile demez. O, kendine yeni kobay arkadaşlar edinmeye çalışır. Bulmakta da zorlanmaz. Aşktan söz etmedik… Bir oğlakla çıkmanın bir ayağı çukurda olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Allah oğlaklara yaklaşanlara veya çıkanlara kaza bela vermesin KOVA: Kovalar entellektüel kişilikleriyle dikkat çekerler. Sanat, ekonomi, siyaset ve daha pek çok konuda bilgi sahibidirler ve bunu da her ortamda göstermek isterler. Bu kişilerin en büyük yanılgıları da şudur. Kendilerini herkesin ilgiyle dinleyeceğini sansalar da nefret ve kinden başka duygu uyandırmazlar bu tiplerden herkes nefret eder. Hatta daha burcunun kova olduğunu öğrendiği an herkes sıvışır. ‘Ha! kova mı? Salla gitsin o zaman diye düşünürler ve arkalarında kocaman bir toz bulutu bırakıp tüyerler. Kova, affedersiniz kova gibi ortada kalır. Beynindeki saçmalıları anlatacak bir iki yaratık arar ama bulamaz. Aşk konusuna gelince bu kadar olumsuz özelliklerini saydığımız birine aşık oluyorsanız sizde kovasınız valla.. BALIK: Sürekli hayal kuran bir sevgili arıyorsanız balık tam size göre ama nedense bunu söylemeye dilimiz varmıyor. Çünkü bu hayaller bir süre sonra sizin için sıkıcı itici ve hatta çıldırtıcı noktaya gelecektir. İşin en dramatik yanı ise bir gün bu hayallerin gerçekleşmesini sizden isteyecek olmasıdır. İşte o zaman kaçacak delik arasanız da zor bulursunuz. Çünkü o bir balık gibi oradan oraya zıplayıp sizi bulur. Tamam mantıksız ve zırdeli birisidir ama sizden defterinizi dürmeyecek kadar da değil yani… Balığın sizi yakaladığında neler yapabileceğini ise ne siz sorun ne de biz anlatalım


DERGİMİZİN İLK SAYI KUTLAMASI

ŞİRKET İÇİ PAİNTBALL ORGANİZASYONU


TANIYAN VAR MI BU KİŞİLERİ ZAMANLA YAŞLANMIŞLAR MI NE DERSİNİZ?

GURME OPERASYON MÜDÜRLERİMİZ



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.