13 minute read

PLAY THE CITY: OYUN MEKANLARININ ARŞİTEKTONİĞİ ŞEHRİN ZİNDANLARI VE EJDERHALARI (D&D)

…Belki de asıl önemli olan şehir temalı bir oyundan daha fazlası, oyuncular tarafından şekillendirilebilen, birbirinden farklı oyunculara ev sahipliği yapan ve kazanma veya kaybetmeden ziyade, ödül olarak tecrübe ve ortaklıklar kurmaya odaklanabilen bir ortamdır…

YAZAR: Dr. Ekim Tan, Play the City Kurucusu

Advertisement

Mekân tasarımında, uygarlıklar tarihi kadar derin bir geçmişe sahip oyunların dünyasına girildiğinde, yeniliklere gebe ve insanlar için daha önemli olan alanları şekillendirmede muhtemelen henüz keşfedilmemiş bir dünya açılır önümüzde. Mimar, şehir plancısı veya şehir yöneticisinin oyunlardan öğrenecek neyi vardır? Ortak hedeflere sahip insanlara hitap eden ve şeffaf kuralları olan bir platform olarak oyunların güven ve mülkiyet adına yöneticilere, mimarlara ve tasarımcılara söyleyecek neyi vardır? Bireysel ve kollektif meydan okumaların yanı sıra tanımadığımız insanlarla beraber eğlenmeyi mümkün kılan oyunlardan öğrenim ve katılım adına ne elde edilebilir? Başarısız olunduğunda yeniden başlama şansı veren oyunlar, yöneticilere, mimarlara ve tasarımcılara gerçek dünyaya dair eğitim verip strateji öğretebilir mi? Etkili görsel ortamı ve basit dili ile oyunlar, iletişim ve mesleki jargondan kaçınma konusunda neler vaadetmektedir?

IBM’in CityOne’ından Will Wright’ın SimCity’sine, Richard Duke’un Metropolis’inden Buckminster Fuller’ın World Game’ine kadar, şehirleri mekân olarak kullanan veya kentsel alanı doğrudan oyunun nesnesi yapan oyunların uzun bir listesi mevcut. Bazıları tek oyuncuya hitaben önceden tanımlanmış algoritmalar ve nicel geri bildirim döngüleri ile çalışırken diğerleri çok oyunculu bir ortam sağlar. Örgütlenme ve şehirlerin oluşumuna dair kurallar, çoklu aktörler arasındaki müzakerelerden doğmaktadır; önceden tanımlanmış bir algoritmaya sahip, kapalı bir oyundansa yeni kurallar koymanın veya gereksiz olanları bir kenara bırakmanın mümkün olduğu açık bir sistemin, mekân tasarımcılarına söyleyecek çok daha fazla şeyi vardır.

Belki de asıl önemli olan şehir temalı bir oyundan daha fazlası, oyuncular tarafından şekillendirilebilen, birbirinden farklı oyunculara ev sahipliği yapan ve kazanma veya kaybetmeden ziyade, ödül olarak tecrübe ve ortaklıklar kurmaya odaklanabilen bir ortamdır. İlk bakışta kentsel gelişimle alakasız, rol yapma ve hikâye oluşturmaya dayanan bir macera oyunu gibi görünen Dungeons and Dragons (D&D), aslında kentleri anlamaya ve geliştirmeye çalışan bir oyun sistemi ile yakından alakalıdır. 2009’dan bu yana kentsel alanların araştırılması ve geliştirilmesine ciddiyetle odaklanan oyun şirketi Play the City tarafından icat edilip geliştirilen ve uygulanan oyun yöntemi için de aynı şeyi söylemek mümkün.

Kentsel gelişimi yöneten belli bir kimseden bahsedemeyiz; birçok “oyuncu”nun kontrolü altındadır süreç. Kendilerine has özelliklere sahip çok sayıda karakter vardır D&D’de. İlk defa oyunda buluşmaz, toplu bir macera oluşturmak ve dikkatle araştırma yapmak üzere öncesinde bir araya gelirler; maceranın dönemi ve konumu, karakterlerinin güçleri ve hedeflerine ulaşmak için kime destek vermeleri gerektiği tartışılır örneğin. Play the City oyunlarının en dikkat çekici özelliği, verilere ve oyuncuların bilgisine dayanan özgün, kişisel hikâyelere dayanmasıdır. D&D’nin kurulumuna benzer şekilde, şehir oyunumuza şehrin oluşumunda etkin olan çeşitli roller ve etkiler dâhil etmekteyiz. Yasal düzenlemeleri yerine getirmek veya yatırım bulmak, kitleleri harekete geçirmek, caddeleri ve meydanları şekillendirmek, spekülasyonlara meydan vermemek, CO 2 azaltma vb. güçler kentsel gelişimin olağan ve sıradışı faktörleri olarak oyunda yerlerini alırlar. Oyun sistemi geliştikçe ve oyuncular günlük hayattaki rollerini oyun içinde sürdürdükçe daha gerçekçi ve uygulanabilir sonuçlara ulaşıldığını görüyoruz. D&D’de olduğu gibi, oyuncular görev ve koşulları önceden bildiğinde oyun çok daha ileri bir seviyeye taşınmakta ve yaratıcı bir ortam içerisinde diğer oyuncularla girilen etkileşim sayesinde oyunculara rollerini geliştirme ve uygulama şansı da verilmektedir.

Meta oyun yapısına ulaşmasını takiben Play the City yöntemi birçok zorlu şehir mücadelesine uyarlanmıştır: Rotterdam’da kentsel dönüşüm, Amsterdam’da döngüsellik, Cape Town’da ilçe gelişimi, İstanbul’da kentsel dönüşüm, Shenzhen’de ekonomik geçiş, Dublin’de ekonomik konutlar, Lahey’de kentsel güvenlik, Avrupa’da toplu göç, Marmara Bölgesi’nde hareketlilik bunlardan bazılarıdır.

OYUNDAN İBARET, ÖYLE Mİ?

Tasarım yöntemi olarak oyunlarla uğraşan çok sayıda mimardan oluşan Play the City ekibi olarak, keşfedilecek birçok yönü olan bir dünyaya ulaşmış olmaktan büyük heyecan duyuyoruz, ancak riskli bir alana dâhil olduğumuzun da farkındayız. Kentsel planlamaki öngörülebilir sonuçların güvence altına alınmasıyla meşgul olan muhafazakâr karar vericiler ayrıca tehdit oluşturmakta.

Amsterdam’ın Noord ilçesi belediye meclisi üyelerinden biriyle yaptığımız ilk toplantıyı unutamam. Şimdi dönüp baktığımda, kıyıda köşede duran bir master planı yeniden hayata geçirmesine yardım edeceklerini iddia eden bir grup genç şehir plancısıyla vakit geçirerek elinden gelenin en iyisini yaptığını anlıyorum. Şehir oyunu planımızı ilk dinlediğinde şaşırmış olsa da finansman sağlamaya ve oyuna katılmaya karar vermişti. Yine de proje ofisini ve dolayısıyla tasarımcı meslektaşlarını ikna etmek epey zor olacaktı. Planın oluşturulmasından sorumlu olan ofisin teknik danışmanları oyuna katılmayı ve proje ofisi dışındaki alternatifleri tartışmayı reddettiler. “Bunlar oyundan ibaret, böylesine ciddi meselelerin oyunla ne alakası var, anlamıyoruz.” demek zamanın planlamacıları için gayet normal bir şeydi. Sonucun ne olacağını kestirilemezken oyunla vakit kaybetmenin amacı ne olabilirdi? Belediyeki meslektaşlarımızla aramızdaki çatışma yıllar boyu sürecekti. Yöntemimizi oyun olarak adlandırmak akıllıca mıydı gerçekten? Oyun dünyasına dalmak dimağımızı açmışsa da, imgede bir sorunla karşı karşıyaydık. “Biriyle oyun oynamak” manipülatif olarak kabul edilirken, “oyunda yer almak” payına düşeni yapmak demektir. İngilizce›den başka birçok dilde oyunlar hakkında benzer, şüpheli ifadeler bulmak mümkün. Yöntemimizi İstanbul, Cape Town, Brüksel, Dublin, Mersin, Shenzhen, Amsterdam gibi dünya şehirlerine tanıtırken oyunla ilgili yapılan esprilerin her seferinde ne kadar da benzer olduğunu görüyoruz.

Karşılanabilir Konut Oyunu, 2018

GERÇEKLİK OYUNLARI, OYUNLARDA GERÇEKLİK

Meselenin temelinde gerçeklikle oyun arasındaki gerilim bulunmakta. “Oyun dünyası” ve “gerçek dünya” arasındaki mesafe nedir? Biri diğerinin ilerlemesini etkileyebilir mi? Oyunların, gerçek dünyanın sorunlarını çözmedeki rolünü açıklamak istiyorsak, oyun ve gerçekliğin birbirine bağlandığı belli hallere bakmamız gerekiyor. Bu hallerin bazıları şunlar:

1. En yaygın hal, oyunların kurgusal anlatılarının, gerçek hayattan aşina bir ortamda yer almasıdır; örneğin, popüler video oyunu Grand Theft Auto III ve IV, New York şehrini görselleştirmektedir. Gerçekçi temsil sayesinde, New Yorklular şehirlerine ait detayları fark ederken Amsterdamlı bir genç de New York’a ilk gelişinde rahatlıkla yönünü tayin edebilecektir. Farkında olmaksızın karmaşık meselelere bile aşinalık kazanma, eğlenceli bir öğrenim yolu olarak günümüzde etkin bir şekilde kullanılmaktadır.

2. Gerçekliğe bağlamanın daha doğrudan bir biçimi ise gerçek bir sorunu çözerken oyun oynamak ve dolayısıyla gerçeklikten kaçışın imkânlarından istifade etmektir. Oyunlar kurgusal olsa da oyun oynama eylemi gerçeğin çehresini değiştirecektir. Manidar bir örnek eski Yunan’dan gelsin: 18 yıl süren şiddetli kıtlıktan kurtulmak için Lidya kralı insanlara bir günlerini oyun oynayarak, sonraki günü ise yemek yiyerek ve çalışarak geçirmelerini emretmiştir.

3. Nike’ın uygulamasından malum olduğu üzere, oyun dinamikleri gerçek hayata dahil edilebilir: Sağlıklı yaşam adına kullanıcıları düzenli egzersiz yapmaya teşvik eden bir dijital arayüz olan söz konusu uygulama, egzersiz sonrası kişiyi tebrik etmeyi de ihmal etmiyor. Bu sayede oyun, geri bildirim döngüleri yoluyla kişinin hayatına dâhil oluyor. Diğer türlü yorucu ve sıkıcı olabilecek günlük antrenmanlar daha eğlenceli ve ilgi çekici hale gelirken oyuncular da birbirleriyle iletişime geçebiliyor.

4. Gerçek hayattaki zorlukların benzerleri yaratılırken oyunlar alternatif gerçeklikler üzerine inşa edilebilir. Küresel ısınma, göç, eşitsizlik gibi gerçek hayata dair çözüm arayışları ele alınarak koşulları alternatif senaryolar içinde yeniden yaratılıp değiştirilebilir. Ulus-devlet sınırlarının ortadan kalktığı Buckminster Fuller’ın Dünya Barışı oyununda, oyuncular gezegenin kaynaklarını ticari amaçla diledikleri gibi kullanabilmektedirler. Ülke sınırlarının değiştirilmesinden ortaya çıkan sonuç, çıkmazın kıtlıktan ziyade kaynakların adaletsiz dağılımından kaynaklandığıdır. Dolayısıyla, daha eşit ve barışçıl bir dünya görünür olduğu gibi, denenen alternatifler sayesinde mümkündür de.

5. Son olarak, oyuna gerçek hayatın zorlukları dâhil edilebilir (üçüncü şıkkın tam tersi). Ortak çözümlerin denenmesi ve yönetilmesi bu sayede güvenli oyun ortamlarında mümkün olacaktır. Gerçek oyuncular, nihayetinde riskleri azaltmak adına hatalar yapıp bunlardan ders çıkarırken sıradışı çözümlerin peşine düşebileceklerdir.

Oyunlar gerçekliğin, gerçeklik ise oyunların bir parçası olabilir. Oyunlar ister gerçek dünyaya benzeme, ister bu dünyadan kaçma, isterse de bu dünyayı düzeltme özleminden oluşsun, oyunları oynayıp yukarıda açıklanan şekillerde yaşamı etkileyenler için gerçektirler. Yaygın oyun literatüründeki yeni oyun teorileri, oyunları, Johan Huizinga’nın “sihirli çemberi”nin çizdiği sınırın ötesine, gerçek dünyanın tam orta yerine taşıyor. Jane McGonigal, çığır açan kitabı Reality Broken’da herkesi gerçeği onarmak için oyunlar tasarlamaya davet eder. Hemen her gün, daha açık ve katılımcı şehirler, eğitim, sağlık sektörü, savunma endüstrisi, eğlence ve kişisel gelişim üzerine yeni yeni oyunlar ortaya çıkıyor.

Oyunları gerçeğe dönüştüren beş kategori arasında Play the City’nin oyun yöntemine en yakın olanı sonuncusudur. Tüm şehir oyunları, kentlerdeki gerçek sorunlar üzerine modellenir ve paydaşlarınca oynanır. Bu modelde, ilgili oyuncular oyun sırasında farklı seçenekleri göz önünde bulundurarak ve deneyerek ya da oyun ortamında hatalar yaparak gerçekliğe hazırlanıyor, hatalardan kaçınabiliyor ve gerçek dünyada sıkça tartışılan kentsel süreçler üzerine daha akıllıca kararlar verebiliyorlar. Oyun, herkesçe paylaşılan sorulara ortak çözümler üretmeye yardımcı olur. Bu süreçte, oyunun gerçeklikten kaçış olduğuna yönelik anlayıştan, gerçeklikle yüzleşmenin eğlenceli bir yolu olduğu yönündeki anlayışa doğru geçilmektedir.

Play the City oyun metodu

ŞEHİR OYUNLARI İÇİN YENİ UFUKLAR

Öğrencilerle yapılan basit bir tasarım denemesi, zamanla Play the City ofisinde her gün uygulanan özgün ve gelişmiş bir şehircilik yöntemine dönüştü. Şehir oyunları, günümüzde politika üretenlerin, yöneticilerin, kent tasarımcılarının, akıllı şehir uzmanlarının ve mimarların gündelik çalışmalarının etkin bir parçası hale gelmiştir. Bundan on yıl önce, oyunlarla çalışmak Hollanda’daki birçok yerel yönetime şaşırtıcı gelirdi. Uygulamalı şehir oyunlarının, karmaşık kentsel gelişim süreçlerinin çözümünde bir araç olarak kullanımı pek de bilinmiyordu.

Hala günümüzün yaygın uygulaması olmasa da, yerel idareler oyun tasarımcılarına kapılarını açmış, şehir oyunlarına üstesinden gelinecek özgün kentsel sorunlar sunmuşlardır. 2010’dan bu yana Hollanda’da Amsterdam, Utrecht, Lahey, Almere, Eindhoven ve başka ülkelerdeki birçok şehir bu şehircilik yöntemini kendi bağlamları içerisinde artarak uygulamaktadırlar. Play the City’nin çalışmalarının yanı sıra, başka yetenekli genç tasarımcılar, yeni şehir oyunları teknikleri geliştiriyor ve yöntemi oyunlara aşina olmayan müşterilerine tanıtıyorlar. Geleneksel yöntemlere bağlı inşaat devlerini tasarımın ilk aşamalarında şehir oyunları kullanmaya teşvik etmek örneklerden sadece biri. Bunun çarpıcı bir diğer örneği de, şehir oyunu tasarımcılarının şu anda yerel, bölgesel ve ulusal düzeylerdeki yönetimlerin stratejik planlama departmanları tarafından tam zamanlı olarak işe alınmalarıdır. Hükümetin yanı sıra, Hollanda’daki saygın akademik kurumlar da oyunları müfredatlarına ve Delft Teknik Üniversitesi’ndeki “Why Factory” örneğinde olduğu gibi mimari tasarım yöntemlerine dâhil ediyorlar.

Dünya çapında şehir oyunları topluluğu

Kendi şehir-oyun yöntemlerini ve arayüzlerini geliştirerek ETH Zürih ve MIT Media Lab gibi yurtdışındaki akademik kurumlar da müfredatları dâhilinde oyun tabanlı araştırma ve tasarımın imkânlarını irdeliyorlar. Eğitim öğretimin malum hedeflerinin ötesinde, şehirler karmaşa ve zorlukların üstesinden gelme ve ortaya konan çözümleri yönetmede de oyunları kullanıyorlar. Kasım 2016’da Hamburg Belediye Başkanı, şehirdeki yükselen mülteci nüfusuna cevaben “finding.places” adlı oyunu kiraladı; amaç hibrit bir oyun arayüzü aracılığıyla şehrin sakinlerini, planlama departmanına sunulacak olan stratejik yerleşim planını geliştirmek üzere bir araya getirmekti. Teknolojik gelişmelere paralel olarak şehir oyunları yöntemleri, uzman olsun ya da olmasın herkesin ortak aklını kullanmakta, daha bilinçli ve sürdürülebilir şehircilik çözümlerinde sıkça karşımıza çıkmakta ve gelişmektedir. Uygulamadaki şehir oyunları, Games for Cities’in platformu kapsamında mevcuttur. Şehir oyunları, Boston’dan Bangalore’ye, Moskova’dan İstanbul’a, Shenzhen’den Sidney’e ve Cape Town’dan Nairobi’ye birçok şehrin zorlu sorunlarını aktif katılımcılar vasıtasıyla ele almaktadır. Ele alınan bu zorluklar, şehir planlama departmanlarının sorularıyla büyük ölçüde örtüşmektedir. Uygun fiyatlı konut sunma, kaliteli kamusal alanlar sağlama, su kıtlıklarını ve baskınlarını önleme, limanları sürdürülebilir şekilde geliştirme, şehir güvenliğini sağlama, döngüsel ekonomiye uyum sağlama, iklim değişikliğini hafifletme ve artan göç akışıyla başa çıkma da bunların arasında sayılabilir. Hepsi de şehir oyunlarıyla ilgili konuların ikisinde ortaklaşıyorlar: İlk olarak, bu zorluklarla başa çıkarken farklı uzmanlık alanlarının birleşimi gerekiyor ve tabii ki başarılı sonuçlar elde etmek için şart olan etkili iletişim ve işbirliği farklı paydaşları göreve çağırmakta. Söz konusu tüm aktörlerin bilgilerinden istifade edilip eldeki bilgi yorumlanırken, ortaya çıkan uzman önerileri ileriye taşınmalı, kolektif fikirler özel çözümlere dönüştürülmelidir.

Atılacak ilginç bir adım, her biri belirli bir sistem içinde kendilerine has şehirler oluşturan farklı konulardaki oyunları bir oyun platformunda bir araya getirmek olabilir. Döngüsel ekonomi odaklı oyununun, uygun fiyatlı konut oyununa katkıda bulunduğunu veya kentsel dönüşüm oyunundan girdi alabildiğini bir düşünün. Sel ile ilgili bir oyunun aktif kullanıcıları döngüsel ekonomi oyununda işe yarayacak, döngüsel ekonomi oyununda kentsel gelişime odaklanan paydaşlar ise uygun fiyatlı konut oyun ortamındaki oturumlara girdi sağlayabilecektir. Bütünleşik ve çok katmanlı şehir oyunları seti, yaratıcılığa ve birlikte çözüm üretilmesine katkıda bulunabilir. Bir oyundaki oyuncuların ve aldıkları kararların başka bir oyuna sağladığı girdiler vasıyasıyla katkıda bulunabileceği ve bu girdiler arttıkça oyunun karmaşıklığını artıran döngüsel bir oyun sistemini oluşturmaya çalışan girişimlerin değerli olduğuna inanıyorum.

“Ben Başkan Olsam” oyunundan bir fotoğraf

Şehir oyunlarındaki görevlerin getirdiği zorluklar değiştikçe, oyun arayüzlerini destekleyen teknolojiler de büyük ölçüde değişecek ve hızla gelişecektir. Dijital oyun motorlarında çalışan şehir oyunları, 2D ve 3D coğrafi görselleştirme ve gerçek zamanlı, veri odaklı yazılım simülasyonlarının çalıştırılmasını sağlamaktadır. Bu özellik, oyun seansları öncesinde ve sırasında işlenebilecek veri miktarı bakımından geleneksel analog oyunlardan üstündür. Bununla birlikte, tamamiyle dijital oyun ortamları, oyuncular arasındaki etkileşimin eksikliği ve bundan kaynaklanan nitelikleri, yani bireysel oyunun doğası ve güven oluşturma konusundaki sınırlı imkanları nedeniyle inceleme konusudur. Bireysel oyuncular, karşılaştıkları sayıca fazla veriyi analiz etmekte ve yorumlamakta, başkalarına da bağlı olan kendi bakış açılarını hatırlayamamakta veya paylaşılan anlatılara katkıda bulunmada yalnız kalmaktadır. Bu ayrımın ille de o kadar keskin olmasına gerek yok. Hibrit oyunlar, hem kişiye özel olarak hem de bağlama uygun olarak ve her iki formatın en uygun niteliklerini birleştirip formüle ederek analog ve dijital bileşenleri aynı anda kullanmaktalar. Gerçek şehir coğrafyalarındaki oyun bloklarına göre modellenen analog 3D ortamlar oyuncuların yüz yüze etkileşime geçmelerine ve çözümleri tartışmalarına yardımcı olurken, şehir simülasyonlarına uyarlanmış 3D tarayıcılar ve yazılımlar, arazi kullanımı, metrekare fiyatı, yoğunluk, park vb. konular hakkındaki bilgileri içeren fiziksel model birimlerinden renk ve yükseklik bilgilerini okurlar. Bu teknoloji, karmaşık veri setlerini anlama ve oyuncu hareketlerine duyarlı gerçek zamanlı geri bildirim alma fırsatlarını artırmakta ve hızlandırmaktadır.

Teknoloji de şehir oyunlarının yaygınlaşmasına etki etmekte, oyuncuları kamusal alanlarda ve hatta kendi evlerinde bulmaktadır. Örneğin, İstanbul’daki eğlenceli bir kamusal alan denemesinde, RFID tarayıcıları toplu taşıma kartlarını dijital bir halk oylaması aracına dönüştürdü. Doğru kullanıldığında teknoloji aktif katılım stratejilerinin sosyal, ekonomik ve politik kapsayıcılığını artırabilir. Bunun da ötesinde, dijital ortamda bütünleştirilmiş oyunlar, daha geniş bir topluluğun katılımını sağlamak ve oyun sonuçlarının sistematik kaydını desteklemek için sosyal medya platformlarında yer alabilir. Oyun sırasında hazır bulunamayan çevrimiçi topluluklara ulaşmak, oyunun sonuçlarına ilişkin değerli yorumlar ve tartışmaları doğurabilir ve hatta ilgili taraflar arasında yüz yüze yapılacak toplantıların ihtimalini güçlendirebilir. Dijital ve analog oyun öğelerini birbirine bağlayan hibrit sistemler, oyun arayüzleri ile gerçek dünyaki planlama ve şehir oluşumları arasında daha iyi bir entegrasyon sağlama potansiyeline sahip.

Etkin bir çalışma yöntemi olarak “Games for Cities” veritabanı, katılımcı şehir oluşturulmasında şehir oyunları lehine yeterli kanıt sunmaktadır. Şehir oyunları kabul gören bir katılım yöntemi haline geldikçe araçlarının yaygınlaşmasını, çeşitlenmesini ve olgunlaşmasını bekliyoruz. Herhangi bir kesin çözüm talebi çok akla yatmasa da, yoğun ve etkili bir iletişime ihtiyaç duyulması halinde şehir oyunları geleneksel oyun yöntemlerinin ötesinde duruyor. Dâhil olan taraflar nedeniyle karmaşıklığın yüksek oranda olduğunu veya planlama ve tasarımda dikkate alınması gereken çatışmaları söylemeye gerek bile yok. Döngüsel ekonomi mantığına göre kentsel gelişim gibi teknik açıdan karmaşık durumlarda ya da farklı disiplinlerin bir araya getirilmesinde, oyunların tüm disiplinlerin amacına uygun ortak bir dil olarak etkili olduğu kanıtlanmıştır. Anlaşılması güç teknik dil, oyunculara somut ve takip edilebilir bir mantık içinde aktarılır. Oyunların güçlü yanlarının yanı sıra, uygun dijital ve analog bileşen kombinasyonlarını bilmek ve bunları uygun şekilde kullanmak, yöntemin başarılı bir şekilde uygulanmasında kilit rol oynamaktadır. Nispeten yeni bir araştırma alanı olduğundan, şehir oluşumundaki zorlukların üstesinden gelmede araç olarak oyunların uygulanması üzerine yapılan deneysel araştırmalara oldukça az rastlanıyor. Basitçe söylemek gerekirse, oyunların kentsel gelişim süreçlerine sağladığı faydalar konusunda haklı ve iddialı olmak için, oyun uygulamalarının ve sonuçlarının analizlerinin dikkatli ve sürekli olarak gözlemlenmesine ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Bir yöntem olarak şehir oyunları için yeni ufuklar, şehirlileri, şehirlerini ilgilendiren konulara dâhil etme ihtiyacı kaybolmadıkça gelişmeye devam edecektir. Ancak bu gelişme, bu harekete katılan daha genç ve yenilikçi tasarım ajanslarına da bağlı; belirli kentsel zorluklarının üstesinden gelme yöntemlerine ve üzerinde çalıştıkları meselelere ve vaadedilen amaçlara uygun, doğru analog ve dijital unsurların kombinasyonlarını ortaya koymak, açık fikirli yöneticileri ikna etmede zaruridir. Bu aynı zamanda, ciddi kentsel meselelere müdahale etmede oyunların gayrıciddi olduğuna dair önyargıyla mücadele için de zorunlu bir adımdır. Şehir idarecilerinin bugün oyunları yararlı, etkileşim içeren, eğlenceli ve buna rağmen ciddi ve etkili bir planlama aracı olarak kullanmasıyla bu konuda bir miktar ilerleme kaydedilmiş oldu. Şehir oyunlarını kentsel gelişim araştırmalarında yerleşmiş bir yöntem olarak tanımlamak için henüz çok erken olsa da, yöntemin yerleşmiş olduğuna şüphe yok. Sorgulama yöntemlerimizi, Minecraft, Pokemon Go ve Foursquare gibi dünyayı günbegün yeniden şekillendiren uygulamaların içine doğmuş yeni nesil düzenleyici ve politika belirleyicilere uygun şekilde düzenlememiz gerekiyor. Etkileşimli dijital haritalar, 3D sanal ve çok oyunculu ortamlar, bu neslin kentsel alanı algıladığı yeni araçlar ve teknolojilerdir. Etkileşim ve katılımcılığa dayanan oyunlarla şehirlerin modellendiği, test edildiği, tasarlandığı ve yeniden şekillendirildiği bir gelecek hayal edin. Play the City’de bu geleceği yaratmak için çalışıyoruz. Bu neslin şehir çalışanlarının ikna edilmeye ihtiyacı olmayacak: oyunların dilini konuşacaklar ve şehirlerini planlamak için oyunlar oynayacaklar.

This article is from: