Feniks sayi 78

Page 1

Nisan-Mayıs-Haziran’2017

> İÇSEL EVRİM İÇİN FELSEFE, Delia Steinberg GUZMAN > BUDİZM’DE ZİHİN EĞİTİMİ, Güner ÖRÜCÜ > YAŞAMAYI ÖĞRENMEK, Maria COELLO > PSİKE VE AŞKA DAİR, Emel TOKUYAN > JAPON KALİGRAFİSİ - Shodo “Yazının Yolu”, Karen BEKTAŞ > KONSANTRASYON, Ezgi UZGEL > UMUDUN YAPICI GÜCÜ, Nazım ÖZDEMİR > ŞİİR: DOSTUM, Halil CİBRAN

Sayı: 78


Editör Köşesi

Bu Sayıda

Merhaba,

İÇSEL EVRİM İÇİN FELSEFE Delia Steinberg GUZMAN, Sayfa 3

78. Sayımızla tekrar karşınızdayız. Editör yazımıza iki iyi haber ile başlayalım: Birincisi Delia Steinberg Guzman’ın Türkçede yayımlanacak dördüncü kitabı için geri sayım başladı. Çok büyük olasılıkla temmuz ayında çıkmış olacak. Dergimizde koyduğumuz ilk makaleyi de bu kitaptan seçtik.

BUDİZM’DE ZİHİN EĞİTİMİ Güner ÖRÜCÜ, Sayfa:10

İkinci iyi habere gelince; bu haber, dergimizi uzun yıllardır takip eden okurlarımızın çok hoşuna gidecek bir haber: Bundan böyle Feniks dergilerinin zengin içerikli yazılarını internetten de takip edebileceksiniz. www.feniksdergi.org sitesinden eski sayılarımızdan itibaren okuyabilirsiniz.

YAŞAMAYI ÖĞRENMEK: Maria Coello, Sayfa 13

PSİKE VE AŞKA DAİR..

İyi Okumalar dileriz..

Emel TOKUYAN, Sayfa 21

Nazım ÖZDEMİR Editör Künye YENİ YÜKSEKTEPE KÜLTÜR DERNEĞİ, Feniks, Felsefi, Kültürel ve Hümanist E-Dergi Sayı: 78 Yıl : 22 Nisan-Mayıs-Haziran 2017, 3 Ayda bir çıkar. Sahibi: Yeni Yüksektepe Kültür Derneği adına Oya UYSAL Yazı İşleri Müdürü: Gülsen ÇELİK Editör: Nazım ÖZDEMİR

JAPON KALİGRAFİSİ Shodo “Yazının Yolu” Karen BEKTAŞ, Sayfa:23 KONSANTRASYON Ezgi UZGEL

İletişim: Hoşdere Cad. Fuar Sok No:11/13 Çankaya/Ankara www.aktiffelsefe.org, dergi@aktiffelsefe. org Tel: 0 312 438 69 44

Sayfa 35 UMUDUN YAPICI GÜCÜ Nazım ÖZDEMİR Sayfa 37

ŞİİR: DOSTUM-Halil Cibran 2


FELSEFE

İÇSEL EVRİM İÇİN FELSEFE

Delia Steinberg GUZMAN Filozof, Araştırmacı Yazar Edebiyatta, Sanatta ve Bilimde Paris Nişanı Sahibi

Yaşam uzun bir yolculuktur, hız ise sadece bir illüzyon; önemli olan yolculuk ettiğimiz araç değil, izlediğimiz yoldur. Evrim: Ruh için bir ihtiyaç Filozof olarak bizler, maddesel anlamda gelişen ancak içsel anlamda çok az değişen durağan bir insanlık fikrini kabul etmiyoruz. Daha ziyade, evrimi gerekli ve hayranlık uyandıran bir şey, yürüme isteğimize bağlı olarak uzayıp kısalan bir yol olarak görüyoruz. Evrimin hedefi, anlaşılması güç ve ta-

rif edilemez sezgilerle kendini ifade eden ruhun gizli özlemleri kadar yüce ve muhteşemdir. Ve tüm evrim fikri, olağanüstü ve kaçınılmaz kader kavramı çerçevesinde şekillenir. Yol uzun mudur, kısa mı? Bu, bize bağlı

3


FELSEFE

Yolumuzun uzunluğuyla ilgili olarak, soruyu yeniden düşünmeli ve yolun bizi hakiki evrimleşme ve değişim kararına götüren zaman kadar uzun olacağının farkına varmalıyız. Günlük hayatın yarattığı kafa karışıklığıyla yaşamaya devam edip “varmışız” gibi davranırsak yol uzayacak, çok uzayacaktır. Öte yandan, her günü içsel uyanışımıza faydalı şeyler yaptığımız değerli bir zamana dönüştürürsek, mesafe şaşırtıcı bir şekilde kısalacaktır. Daha önce bahsettiğimiz bu küçük değişiklikleri takiben, hayal bile edemediğimiz içsel dönüşümler gerçekleşmeye başlayacaktır.

Felsefe bize nasıl yardımcı mız için hayatın bize sunolur? duğu pratik uygulamaları fark edebiliriz. Gereksiz yere Bizde eksik olan bil- sızlanıp zamanı boşa harcageliği aramak, hayatı ve do- mak yerine, tarihe yönelik layısıyla bizi yöneten yasa- aktif bir yaklaşım sergilemek ları yavaş yavaş keşfetmek için felsefe çalışıyoruz. Bir için felsefe çalışıyoruz. Kişi- esas olarak geleneğin miraliğimizi yönetmek, onu daha sını kullanmak ve geleceğe armonik bir hale getirmek, yönelik yeni aktarım yolları tecrübelerimizi başkalarıy- oluşturmak için felsefe çala paylaşmak, başkalarına lışıyoruz. İnsanın uykudaki yardım etmek ve mümkünse dayanışma duygusunu uyangereksiz acıları engellemek dırmak ve herkesin sempatiiçin felsefe çalışıyoruz. Acı, mize ve anlayışımıza değer hastalık, yoksulluk, şiddet, olduğunu anlamak için felsedelilik, nefret ve korku gibi fe çalışıyoruz. Tanrının gizehayattaki görünür birçok mini ortaya çıkarmak ve kentutarsızlığın ardındaki ne- di anayurduna dönebilmesi denleri anlamak için felsefe için ruhlarımızı bu gizemli çalışıyoruz; böylece, görü- örtüyle kaplamak için felsefe nür tutarsızlıkların ötesinde, çalışıyoruz. hedeflediğimiz evrimsel gelişimimiz üzerinde çalışmaNe kazanırız? Yu4


FELSEFE

karıda bahsedilenler- merhamete, hayatın getirdiği den daha büyük ne gibi denemelerle yüzleşmek için bir kazanım olabilir ki? cesarete ve kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğiDaha fazlasına sahip olmak ni fark etmek için bilgeliğe veya daha iyisi olmak? sahip olduğunu gösteren çok az insan vardır. Aktif felsefe Felsefe, daha çoğuna arayışı sahip olmayı istemekten ziyade daha fazlası olmakla Fikirlerin ve onları ifailgilidir. Her şeyden önce, de eden kelimelerin talihsiz birçok şeye sahip olunabi- bir şekilde gerçek anlamlaleceğini ama bunların bir rından saptırılması felsefeanda çarçur edilebileceğini nin neredeyse her zaman paya da bir günde kaybedile- sif ve meditasyona yönelik bileceğini gösteren pek çok bir yaklaşımla karıştırıldığı insan varken; içsel varlı- anlamına gelir. Sanki felğının anahtarına, hayatı ve sefe, fiziksel eylemle ifade duyguları üzerinde kontrole, edilmesi ya da duygularımı5

zı etkilemesi beklenmeyen zihinsel bir formül gibidir. Filozof olmak felsefe çalışmakla aynı şey değildir. Hissetmediğimiz veya sevmediğimiz bir felsefenin bir anlamı olabilir mi? Bizi harekete geçirmeyen, onunla rezonansa girmemizi sağlamayan ve nöronlarımızı uyarmayan bilgi ne işe yarar ki? Bu oldukça kısıtlı bir bilgidir. Elbette ki nöronlarımızın uyarılmaya ihtiyacı vardır ama aynı şekilde kalp-


FELSEFE lerimizin de. Düşündüğümüz her şeye güçlü duygular eşlik etmelidir. Ancak iş burada bitmez: Düşünmek, hissetmek ve hareket etmek zorundayız. Düşündüğümüz, hissettiğimiz ve yaptığımız şeylerle armoni içinde olmalıyız. Bu üç unsur arasında armoni sağlandığında filozof oluruz çünkü felsefe çalışmak ve filozof olmak arasında çok büyük bir fark vardır. Herkes felsefe çalışabilir. Hoşlanalım ya da hoşlanmayalım, anlayalım ya da anlamayalım her zaman felsefe çalışabiliriz. Filozof olmak farklı bir şeydir, bu bir tutum ve bir sanattır. Fakat aynı zamanda, herkesin yapabileceği de bir şeydir. Aslında, filozof olmak, felsefe çalışmaktan daha kolaydır çünkü gerçekten bilmek istediği için yürekten soran ve yanıtları içtenlikle arayan herkes bir filozoftur. İstediğimiz şey filozof olmaktır, sadece felsefe çalışmak değil. İnşa etmek için felsefe Önerdiğimiz şey, inşa etmek isteyenler, kendi varlığını inşa etmek isteyenler için bir felsefedir. Kendimize vereceğimiz en büyük onurun bu olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir onur ya da unvan isteseydik, bu; inşacı olmanın onuru olurdu


FELSEFE

(kendimizin ve yaşadığımız -bildiğimiz ya da biltoplumun inşacıları). Böy- diğimizi düşündüğümüz her lece, kendimizi ve yaşadığı- şeyi sürekli yenilemektir. mız dünyayı geliştirebiliriz. Okuduğumuz şeyi yeniden okumaktır, anladığımızı zanAşk ve dönüşüm olarak fel- nettiğimiz şeyi yeniden dinsefe lemektir çünkü her yeni araştırma bizi yeni bir hazineye Eğer felsefe bilgelik götürür. aşkıysa, bu aşk, hareketi doğurmalıdır. Aşk durağan de-hedeflediğimiz soğildir çünkü sürekli olarak nuçlara ulaşmak için kullanihtiyaç ve özlem duyduğu dığımız araçları sürekli olaşeyi arar. rak yenilemektir. Hep aynı kalmayız ve dün için geçerli Bir filozof olmak hare- olan bir araç, bugün yolumuket etmeyi gerektirir çünkü o; za engel teşkil edebilir. -hep daha fazlasını isteyen ve istediği şeyi gidip -kendimizi gözden gealmamız için bizi teşvik eden çirmek ve dönüştürmektir. bir aşktır. Kendimizi gözden geçirmek her gün yeniden doğmanın

bir yoludur. -etrafımızdakilere doğal bir şekilde sempati duymaktır, onların hayallerini ve ihtiyaçlarını anlamaktır. -kendimiz için bir şeyler yapmanın bir bilgelik alameti olduğunu, başkalarından öğrenecek hiçbir şey olmadığını düşünmenin ise cehaletin bir ifadesi olduğunu anlamaktır. Felsefenin doğası Bir ağaç hayal edelim. Bir bitki olarak hayatını, kendi asli doğası olan odunla ifade eder. Onun odundan gövdesi birden fazla yaşam


FELSEFE

biçimine ve her yöne açılan çok sayıda dala doğru genişler. Ağaç, cinsine göre belli formlardaki dallar, yapraklar, çiçekler ve meyvelerle dolar. Ancak, bir ağacı dallarının, yapraklarının, çiçeklerinin veya meyvelerinin sayısı ve boyutuna göre tanımlamak aptalca olurdu. Bizim için önemli olan şey, onların

aldığı formdur ve gövdeyle dır. olan ilişkileridir çünkü gövGövdemiz, bilgeliğe de olmazsa ağacın geri kalan duyulan aşksa, aşkın gücü de kısımları da olmazdı. öğrenmenin dallarını oluşFelsefi doğa da aynı turacaktır ve bu dallardan şekildedir. O, ağacın sert bilginin çiçekleri açacak ve gövdesine karşılık gelir. Dal- bu çiçekler de insanlık için larının, yapraklarının, çiçek- meyveler verecektir. lerinin ve meyvelerinin niFelsefi doğanın niteliteliği, gövdenin istikrarlı ve değişmeyen doğasına bağlı- ği çift yönlüdür; aramak ve 8


FELSEFE

Gövdemiz, bilgeliğe duyulan aşksa, aşkın gücü de öğrenmenin dallarını oluşturacaktır ve bu dallardan bilginin çiçekleri açacak ve bu çiçekler de insanlık için meyveler verecektir. vermek, bulmak ve paylaş- felsefe de olmaz. Hayat yokmak, zengin olmak ve cö- sa bilgelik aşkı nasıl olabilir mert olmak. ki? Aslında aşk, yaşayan bir şeydir, beslenmek için kökBu ağaç imgesiyle de- lere ihtiyaç duyar ve bu kökvam edecek olursak, gövde ler onun tüm fırtınalarda ve görebildiğimiz bir şeyken, zorluklarda ayakta kalmasını bir ağacın en önemli parçası sağlar. olan köklerse toprakta gizlenmiştir. Bu gizlenmiş kökler, felsefi doğayla özdeşKökler olmazsa Hayat leşmiş birinin samimi arada olmaz ve hayat olmazsa 9

yışından kaçmaya çalışmaz. Görünen etkilerdense nedenler için daha derin bir arayış talep ederler. Delia Steinberg Guzman İngilizceden Çeviren, Türkan KOŞAR


Budizm’de Zihin EÄ&#x;itimi 10



FELSEFE eğitim aracılığıyla cehaletini yani yanılsamalarını ve kurgularını fark edebilir ve bundan kurtulabilir. Dünyayı gerçekte olduğu gibi yani kendi korku ve önyargıları olmaksızın görebilme gücüne ulaşabilir. Cahil olan zihin ile gördüğümüz dünya bizim şartlanmış zihnimizin yarattığı bir hayal dünyasıdır. Zihin eğitimi öncelikle zihnimiz ile aşina olmayı gerektirir yani onu tanımayı. Nasıl düşündüğümüzü ve neden şu şekilde değil de bu şekilde düşündüğümüzü anlamaya, tüm korkularımızı ve ön yargılarımızı görmeye çalışmaktır.

B

udist felsefenin tümüyle zihin eğitimi üzerine olduğunu söylersek, hata yapmış olmayız. Tüm eylemlerimizin, sözlerimizin ve düşüncelerimizin arkasında kendi zihnimizi yani zaman içinde şartlanmış, bir takım ön yargılar ve kanılar edinmiş, bağımsızlığını yitirip çeşitli farklı güçlerin etkisi altında olan cahil zihni buluruz. Budizm’e göre insanın hayatındaki tüm sorunların kökeninde zihin yatar. Bu zihin, cahil olan zihindir. Cahil zi-

hin gerçeği göremeyen ve kendi kurgularına ve hayallerine göre dünyaya bakan, yanılsamalar içinde yaşayan bir zihindir. Cahil zihin yanlış bilgilerle yüklü olan zihindir bu nedenle hayatı yanlış algılar ve değerlendirilir. Çok meşhur bir örnek karanlıkta bir ipi yılana benzetme yanılsamasıdır. İpi yılan sanan zihin temelsiz kaygılar ve korkular yaratarak acı çekmeye başlar. Aynı şekilde benim diye bağlandığımız bedenimiz, işimiz, evimiz ve sevdiklerimizi sürekli kaybetme korkusu ve kaygısı ile yaşadığımız gibi. Yine aynı zihin 12

Zihin bir parça toprak gibi işlenebilir, ona değişik özellikler ve yetenekler kazandırılabilir. Örneğin sevgi ve nefret her ikisi de zihin tarafından sonradan kazanılan özelliklerdir ve zihin nasıl işlendiğine ve eğitildiğine göre sevgi veya nefretin ortaya çıkacağı bir zihin olabilir. Bu durumda insanın kendisine ve diğerlerine karşı yıkıcı olan ve zihinsel özgürlüğünü yitirmesine neden olan kıskançlık, kibir, öfke, iftira etme gibi zihinsel özellikler değişik nedenler ve şartlar sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde yapıcı ve olumlu olan ve zihini özgürleşmeye doğru götürecek, sevgi, saygı, özveri, sevgi gibi zihinsel özellikler


FELSEFE

de geliştirilebilir. Nasıl bir zihine sahip olduğumuz onu nasıl şekillendirdiğimize ve işlediğimize bağlıdır.

bize yardımcı olacaklardır. Örneğin zihnimizde sevgiyi ne kadar güçlendirebilirsek onun karşıtı şiddet ve karşıdakine zarar verme isteğiZihin eğitimi zihindeki yı- ne karşı o kadar direnme ve kıcı ve özgürlüğünün önün- onların büyümelesine engel deki engelleri tanımayı ve olma gücümüz olur. onlardan kurturmayı içerir. Aynı zamanda özgürlüğe Budist felsefede yıkıcı zihinyardımcı olan özellikleri de sel güçlerin arkasındaki en yetiştirmeyi ve güçlendir- büyük güç bencillik ve kibirmeyi kapsar çünkü bunlar dir. Bir başka deyişle; sürekli yıkıcı olanlarla mücadelede olarak sadece kendini düşün13

mek ve kendin için çalışmak ve yaşamaktır. Bu bir yara gibi dokunulduğunda sürekli acı veren bir kişilik ortaya çıkarır. Böyle bir kişilik sürekli diğer insanları rakip ve tehdit olarak, etrafında değişen şartları kendisine karşı her zaman bir engel olarak görür. Bu nedenle alçakgönüllülüğün ve özverinin önemi ve gücü tüm manevi öğretilerde sürekli vurgulanmış ve ilk başta kazanılması gere-


FELSEFE

ken erdemlerden biri olarak korumak için ortaya çıktığını Sevgi sayesinde karşıdakini gösterilmiştir. farkedebiliriz. kendimizden daha fazla düşünme ve değer verme fırsaÇok güçlü bir “Ben” fikri Kendimizi dev aynasında tını elde ederiz, kendimizin oluşturduğumuz zaman, et- görmeye başladığımızda, bu evrenin merkezi olduğumuz rafımızdaki herşeyi şişirilmiş Ben’i korumak için en yakı- kanısını zayıflatabiliriz. bu Ben’e karşı bir tehdit ola- nımızdaki sevdiğimizi sandırak görmeye başlarız ve böy- ğımız kişileri bile üzmekten Saygı, bizim dışımızdaki halece en küçük bir söz veya ve kırmaktan geri kalmayız. yatlara ve dünya görüşlerine hareketi kendimize karşı bir Bu sahte Ben için kılıktan saygı göstermektir. Diğerleşey olarak algılar ve bunu bü- kılığa girer, birçok maske ile rine saygı, diğerleri açısınyük bir soruna dönüştürürüz. diğerlerine görünmeye çalı- dan da olaylara bakma fırsatı Eğer bir an durup düşünür- şırız. Budizm; bu çok tehli- verir bize. Saygı ile başkasek, kıskançlık, öfke, iftira, keli ‘Ben’ saplantısına karşı larını sömürme ve kullanma dedikodu ve kibir gibi yıkıcı sevgi, saygı ve merhametin gibi yıkıcı güçlerine karşı dizihinsel özelliklerin hep bu yardımcı olacağını söyler. renebiliriz. abartarak yarattığımız Ben’i 14


FELSEFE

Ve merhamet bizim gibi diğerlerinin de acı çekebileceğini hissetme, bilme ve onların acılarını azaltabilmek için birşeyler yapma isteğidir. Merhamet bizim şiddete ve zulüme karşı en güçlü müttefikimizdir. Zihinsel özellikler, kullanıldıkça büyür ve güçlenirler. Bu, hem yıkıcı ve köleleştirici hem de yapıcı ve özgürleştirici zihinsel özellikleri için geçerlidir. Yani yıkıcı olanlarından kurtulmanın yolu onları tekrarlamamak ve kul-

lanmamaktır. Yapıcı olanlar da kullanıldıkça daha güçlenecek ve yıkıcı özelliklere karşı bize daha çok yardım edebileceklerdir. Zihin; arzular, ön yargılar, kanılar ve beklentiler tarafından zamanla esir edilmiştir. Bunlar bir ağacın dalları gibi sürekli çoğalır ve dört bir yana doğru büyürler. Böylece kendimizi bir arzu ve yargılar ağı içine hapsederiz. Artık özgürlük iyice azalmıştır çünkü sürekli olarak ne olduğunu bile farketmedi15

ğimiz ön yargılar ve arzular tarafından yönetilir ve hareket ettiriliriz. Kullandığımız kelimeler ve davranışlarımız, fark etmeden bu arzular ve ön yargıları yansıtırlar. Sürekli çevresindeki insanları ve şartları yargılayan bir zihni düşünün, ne kadar acı çekecektir çünkü herkesin ve herşeyin her zaman kendi yargılarına uygun olmasını bekleyecektir ve bu böyle olmadığında hüsran ve hayal kırıklığı ve bazen de öfke ve hiddet gösterecektir.


FELSEFE zihnimizi gözlemek ve geçip giden düşüncelerin farkında olmak. Düşünceler, hayat hakkında yargılarımızı oluşturmada kullanılır ve bu nedenle onları iyi tanımalı ve önyargı ve korkuya neden olanlarından kurtulmalıyız. Yanlış düşünceler yanlış görüşleri ve onlar da yanlış yargıları ortaya çıkarırlar. Mesela bir insanın değerini o insanın zenginliğinin veya malının veya toplumdaki yerinin belirleyeceği yanlış düşüncesi gibi!

Budist öğretilere göre her şey bir takım şartlara ve nedenlere göre ortaya çıkar. Bu nedenleri ve şartları etkileyerek sonuçları değiştirebiliriz. Tıpkı nasıl bir zihne sahip olmak istiyorsak bu zihni ortaya çıkaracak nedenleri yaratmamız ve şartları sağla-

Her konuşma ve davranışımızı “Ben” için yapıp yapmadığımızı sorgulayarak bencilliğin bizi yönetip yönetmediğini fark etmeye çalışabiliriz. Ardında “Ben” düşüncesi olan her hareketimiz, özgürlüğümüzün önünde bir engeldir çünkü tek yanlı olduğundan bizi sınırlayacaktır. Budistler şöyle der; şu “Ben”i korumak ve kollamak için insan hayatta nelere katlanır? Onu beslemek, giydirmek, sıcaktan ve soğuktan korumak, önemli ve üstün hissettirmek için her şeyi feda eder, birçok kavgamamız gerektiği gibi. ya tutuşur, tüm bir hayatı Düşünceler sürekli zihini- onun için harcarız. mizde akar dururlar. Bunları Başkalarıyla olan en basit takip edebilir miyiz? Nere- konulardaki tartışmalar ne den gelip bizi nereye doğru kadar kolay bir kavgaya ve götürdüklerini gözlemleye- kişilik çekişmesine dönüşür, bilir miyiz? Bu, zihin eğiti- öyle değil mi? İşte, “Ben”in minin bir parçasıdır, sürekli üstün olma, haklı olma, 16


FELSEFE

önemli olma çabasının çok açık ve sıkca görüldüğü bir durum! Dikkatli bir şekilde gözlemlediğimizde benimizin nasıl sürekli diğerleri ve çevreyle mücadele içinde olduğunu ve yarıştığını görebiliriz. Bu, sonuçta büyük bir kaygı ve gerginlik yaratır. Ben için ne kadar çok çalışılırsa o kadar çok acı çekildiği ilginç bir tezattır.

Buda’nın dediği gibi eğitimli bir zihin insanın en iyi dostu ve eğitimsiz bir zihinse en büyük düşmanıdır. Felsefi bir eğitimle zihnimiz ve zihniyetimizi değiştirebilir, dünyaya bakışımızı geliştirebiliriz. Dünya ve hayat, bizim onu nasıl gördüğümüze bağlı olarak değişecektir. Dünyayı değiştirmek kendimizi değiştirmekten geçmektedir. 17

Hayatımız zihnimizin bir sonucudur, öyleyse zihin eğitimi hayati bir konudur. Güner Örücü Araştırmacı


YAŞAMAYI ÖĞRENMEK: KENDİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN TAVSİYELER


PSİKOLOJİ

DAVRANIŞLARINI DEĞİŞTİREREK HAYATINI DAHA İYİ HALE GETİREBİLİRSİN!

D

aha aktif ve daha coşkulu olmak hedeflerimizi gerçekleştirmemizde bize yardım edebilir. Mutluluk tek başına gelmez aksine onu hak etmek için mücadele etmek gerekir. Sürekli olarak kendi kötü talihinden şikâyet eden insanlar vardır. Ancak bu eğilimlerini değiştirmek ve daha iyi bir kaderi inşa etmek için de bir şey yapmazlar. Şans bir çiçek gibidir. Her ne kadar doğal bir şekilde yetişen kır çiçekleri varsa da daha öncesinde bahçemize ekmediysek ve toprağı sulamadıysak yetişmeleri oldukça zordur. -Yeni stratejiler geliştir: Eğer iyi bir dönemden geç-

tiğini düşünmüyorsan, ilk yapman gereken stratejini değiştirmektir. Eğer her zaman aynı şeyleri yaparsan, her zaman aynı sonuçlarla karşılaşırsın.

san, sana gelip teklif etmelerini bekleme, okuyarak, sana yardım edebilecek insanları tanımaya başlayarak kendini hazırla. -Sebatkâr ol: Şans her zaman ve hemen kapını çalmayabilir. Kendine güven ve sabırlı ol! Pes etme, imkânlar her geçen gün artabilir.

-Hayata bakış tarzını değiştir: Olumsuz düşünceleri ve sızlanmaları bırak ve daha aktif olmaya çalış. Sende varolan mevcut şeylerin değerini bil, yeteneklerinin bir Kendine dair algını geliştir! listesini çıkar ve bir gelecek Kişiliğinle ilgili düşüncelerin nedir? Pek olumlu değil planı oluşturmaya çalış. mi? O halde onu değiştir, -Şimdi başla: Sonsuza kadar eğer sen kendi yeteneklerine daha iyi bir zamanın gelece- güvenmezsen başka insanlar ğini bekleme. Şansının de- da sana değer vermez. ğişmesini istiyorsan şimdiKendi güçlü yönlerini, hoden başla. şuna giden ve yapmayı bil-Koşullar yarat: Fırsatlar da diğin şeyleri düşün! Kendiyaratılabilir. Eğer iş arıyor- ne inanman kaderini değişti-

“Şans yalnızca hazırlıklı beyinlere güler.” Louis Pasteur 19


PSİKOLOJİ

rebilir. Daha olumlu olmaya gayret et! Olumsuz ve yenilgiye uğramış tavırları bırak, bunlar senin ilerlemeni engeller. Daima “bardağın dolu tarafını” görmek için çaba göster! “Olumlu enerji yayan” insanlarla arkadaşlık kur! Neşeli, cömert ve canlı kişilerin arkadaşlığını ve iyi ortamları tercih et. İlgisizlik, sürekli olumsuzluk ve eleştiri en sonunda bedenin ve ruhun kirlenmesine sebep olur.

Şanslı bir insan olduğunu düşün!

Her şey kaybedilmiş değildir. Kötü bir dönemden geç20

tiğini zannettiğinde umudunu yitirme! “Şanssızlığın son basamağı şanslı olmanın ilk basamağıdır.” Maria COELLO Araştırmacı İspanyolcadan çev: Zeynep ELKIRMIŞ


PSİKOLOJİ

Düşünmek için bir hikâye -Karar vermenin bilgeliği

B

ir zamanlar tek mal varlığı bir at olan fakir bir çiftçi vardır. Bir gün atı kaçar ve küçük oğlu şanssız olduklarına dert yanar, babası ise ona şöyle cevap verir: “Şanssızlık mı?

Kim bilir?” Birkaç gün sonra, at yanında bir kısrakla geri döner. Oğlu ise iyi şans nedeniyle çok sevinir, babası ise “İyi şans mı? Kim bilir?” der. Oğlu bu yeni atı evcilleştirmek ister, at onu yere fırlatır ve bacağını kırar. “Ne kadar şanssızım” diye haykırır ve babası ona her zamanki cevabını verir “Şanssızlık mı? Kim bilir ?” Günler sonra köydeki gençleri askere almak için bir kaç asker gelir. Genci kırık ayakla gördüklerinde askere çağırmazlar. Oğlu çok şanslı olduğunu düşünür ama… Babasının ne cevap verdiğini tahmin ediyor musun? 21


FELSEFE

PSİKE VE AŞKA DAİR.. Mitolojiler, masallar, efsaneler hakikatin içine saklandığı hazinelerdir. Bu hazineden tatlı bir parça anlatmak istiyorum ruhumuza ve aşka dair.

P

sike, bir kralın en küçük ve en güzel kızıdır. Ablaları evlenmesine rağmen kimse bu kadar güzel bir kıza talip olmaya cesaret edemez. O kadar güzeldir ki insanlar artık, güzellik tanrıçası Afrodit’in yerine, onu koymuşladır. Bu durumu kıskanan Afrodit, oğlu Eros’u, Psike’yi en çirkin erkeğe aşık etmek üzere yeryüzüne yollar. Eros Psike’nin güzelliği karşısında yanlışlıkla oku kendi kalbine saplar ve

aşık olur Psike’ye. Eros kendisini görmemesi koşulu ile Psike’yi kendi sarayına götürür ve annesi Afrodit’in karşı çıkmasına rağmen onunla evlenir. Psike, hiç görmese de kocasını çok sevmektedir. Ancak Psike ablalarının aklını karıştırması üzerine bir gece yağ kandilini alarak Eros’u uyurken izler ve onun yakışıklılığı karşısında büyülenir ve elleri titrer. Yağ kandilinden Eros’un üzerine düşen bir damla uyanmasına 22

sebep olur. (Bazıları aşkın gözünün kandilden düşen damla nedeni ile kör olduğunu söyler) Psike’nin yalvarmasına aldırmadan, Eros uçup gitmiştir çoktan. Çok üzülen Psike aşkına kavuşmak için Tanrıça Afrodit’in verdiği sayısız zor denemenin üstesinden gelir ve Eros ile kutsal evliliği gerçekleştirerek ölümsüzlüğe kavuşur. Elbette bu mitos da diğerleri gibi semboliktir. Bugünkü Psikoloji bilimi


FELSEFE

Psike-Logos (söz-kelam) kelimelerinden gelir. Psike ruhumuzdur, büyüleyici bir güzelliğe sahiptir ve aşka aşıktır. Başlangıçta etki altında kalan, istikrarsız, yalnız olan Psike, aşkına ulaşma yolunda bir dönüşüm geçirir, başka bir deyişle Metamorfoza uğrar. Aşkına kavuşması için geçtiği birinci deneme sabır denemesidir. Ardından güç, cesaret ve irade denemeleri gelir. Psike kelimesi aynı zamanda kelebek anlamına gelir ve doğal olarak her zaman ruhla simgelenir. Kör, ayakları bile olmayan bir tırtıl, kozanın içinde geçirdiği süreçten sonra görebilen, uçabilen harika bir güzelliğe sahip kelebeğe dönüşür. İnsan da aşkın gücüyle emek ve çaba ile kendini

işlediğinde harika bir güzelliğe sahip olur. Aşk, imkânsızı mümkün kılacak gücü verir bize.

yılarak tüm var olanı kapsıyorsa, bizi daha duyarlı, daha merhametli, daha iyi biri yapıyorsa bu AŞKTIR.“ Çiçeği beğenirsen koparırAşk popüler ve materyalist sın. Ama seversen sularsın . kültürde sadece fiziksel ve kısa süreli bir anlama in- Ayrıca en fiziksel basamakdirgenmiştir ne yazık ki. tan başlayarak en soyut Kişi kendi ile derin bağını konulara kadar aşk kapasiunuttuğu için, heyecanlar, temizi kullanabiliriz. İnsasahip olmak, tüketmek, na, vatana, bilime, sanata, değişkenlik beğeniler, duy- duyulan aşkın örnekleriyle gulanımlar, tutkular, içgü- doludur insanlık tarihimiz. düler, Aşk ile karıştırılıyor. Aşk, bizim en insani tarafıAyrıca aşk sadece kadın ve mız ve kendi karanlığımıerkek arasındaki bir çekim- za ışık yakabileceğimiz tek den ibaret sanılıyor. güçtür. Eskiden Afrodit’e adanan bir dua varmış: “Ey Bu ikisini ayırt etmek için aşk bizi sözlerimizde ve eyne yapabiliriz? Gözlerimiz- lemlerimizde onurlu kıl” de sönmez bir ışıltı, yüre- diye.. Tüm yaşantımızda, ğimizde coşku varsa, aşk adımlarımız, onurlu eylemduyduğumuz şeyi besle- lerle aşka doğru olsun! mek-korumak ve yaşatmak için tükenmez bir enerjiye Emel TOKUYAN sahipsek, içimizde duydu- Aktiffelsefe Halkla İlişkiler ğumuz bu derin duygu ya- Sorumlusu 23


FELSEFE

Japon Kaligrafisi- Shodo “Yazının Yolu” Giriş

Shodo - Japon Kaligrafisi

S

hodo Japonca’daki karşılığı ile “Yazının Yoludur”. Tüm diğer Japon sanatlarında olduğu gibi felsefi bir disiplindir ve kökleri Tao ve Zen öğretisine dayanır. Bu sanatları çalışan öğrenci, doğanın döngüleri içerisindeki ilkeleri gözlemleye24

rek, önce kendinde, sonra uyguladığı sanatında bu ilkeleri doğurmaya çalışır. Japon yazı sisteminin sembollerden oluşması, kaligrafi sanatını bir kat daha derinleştirir. Çünkü semboller aracılığı ile insan, sembollerin kaynağı olan doğanın kendisine daha da yakınlaşma fırsatı bulur. Bu sembollerin insanda olu-


FELSEFE

Kaligrafi malzemeleri

şan karşılığı erdemdir ve öğrenci eylemleri ve sanatı aracılığı ile dönüşür. Doğadan aldığı ilham ile doğanın hareketine katılır. Bir samuray deyişinde olduğu gibi: “Dünyayı yaratan eylem, onu tamamlayan eylem ile aynıdır.” Yazı nedir?

İnsan her zaman kendini ifade etme ve diğerleri ile iletişim içerisinde bulunmak amacıyla farklı yöntemler kullanmıştır. Prometheus’tan ateşi aldığından, diğer bir deyişle,

bir zihne sahip olduğundan itibaren kendini daha incelikli ifade etme ihtiyacı doğmuş, iletişim ve aktarma başlamıştır.

boliktir. Modern dünyanın ilkel ve zor bulduğu bu metot, aslında modern dünyanın zihinsel dünyası açısından kavraması zordur ama daha ilkel değildir. Çünkü semboller insanın doğasına, harflerden ve seslerden çok daha yakındır. İnsan şeyleri en iyi görerek öğrenir. Duyduğu şeyi unutur ama gördüğü şeyi unutmaz. Bir sembol görünür olmasının yanı sıra, o şeyin doğasına en yakın ifadeyi bir bütün olarak ve tek seferde karşıdakine iletir.

İnsan ses ve şekiller aracılığı ile zihninde var olanı karşısındakinin zihninde de görünür kılmaya, bilimleri, sanatları, teknikleri aktarmaya çalışır. Konuşmak ve yazmak en temel iki ifade şeklidir. Konuşmak zihindekileri sesler aracılığı ile aktarırken, yazı semboller, şekiller kullanarak aktarır. Özellikle arkaik yazıların neredeyse tümü ideograf- Önceleri ideografik olarak lardan oluşur, yani sem- kullanılan dil, gitgide yerini 25


FELSEFE nesneler önce arketipsel olarak sonra da somut olarak var olurlar. Bu nedenle semboller arketipsel (ilk örnekler) dünyaya en yakın varlıklardır.

“Öğrenmenin başlangıcında, cahilin yönlendirilmesi ve Ptah’ın yarattığı ve Thoth’un yazdığı var olan her şeyi öğrenmesi için…”

“Hiyerogliflerin tamamı kalbin düşündüğü ve dilin söylediği ile yaratılmıştır. Ptah, her şeyi ve tüm hiyeroglifleri yarattığında memnundu.”

seslere ve ideograflara göre daha az anlam taşıyan şekillere (harflere) bırakmıştır. Dilin yetenek edinmesi, onun evrildiğini gösterir; aynı zamanda anlamın dönüştüğünü de gösterir. Liu Hiseh’e göre yazı sistemleri düşünce sistemlerimize göre şekillenir. Biz ne isek, kullandığımız araçları da buna uygun şekilde yaratıyoruz. Bu farklılıkları aynı çağda farklı kültürler arasında dahi görmek mümkündür. Bazı kelimelerin çevirileri zordur, çünkü

Tüm şeyler ve tüm hiyeroglifler doğanın formları ve yazıdaki temsilleridir. Kalp şekilleri tasavvur eder, dil onları kelime olarak seslendirir ve hâkim güçler şeylere fiziksel varlık kazandırır. Şeyler kalp ve dil ile ifade hedef dilde anlamının kar- edildiği anda, fenomenler şılığı yoktur. Bazı dillerde dünyasında algılanır hale daha teknik ve yüzeysel gelir. kelimeler varken, bazı dillerde derin manalar içeren “Doğal evren doğrusal bir sistem değildir. Aynı anda kelimeler mevcuttur. etkileşen sayısız değişkenÇince ve Japonca gibi, Antik den oluşur; işleyişinin bir Mısır dili de ideografik bir dildir. Mısır hiyeroglifleri var olan tüm nesnelerin modellerini ifade eder. Yazıcı Tanrı Thoth’un yazdığı şeyler kelimeler değil, nesnelerin kendisidir. Thoth yazarak, tezahür eden her şeyin modelini çizer ve 26

Yazıcı Tanrı Thoth


FELSEFE

“Yalnızca Zen’in sonsuz canlılığını yansıtan bir sanat; zihni, aydınlanma yolunda cesaretlendirebilir.” anını doğrusal, alfabetik dile çevirmek için hesaplara sığmaz uzunlukta zaman gerekir. … Bu yüzden ideografik dil doğaya katı bir şekilde doğrusal ve alfabetik olandan biraz daha yakındır.”

Shodo nedir?

Japon kaligrafisinin Japon dilindeki karşılığı Shodo’dur, yani “Yazının Yolu”dur. Japon sanatları-

nın tümü felsefi bir disipline dayanmaktadır. Chado (çay seremonisi), İkebana (çiçek düzenleme sanatı), Bonzai (ağaç budama sanatı) vb. Her sanat “evrenin işleyişini” yeniden harekete geçirme anlamı taşır. Bir samuray deyişi şöyle der; “Dünyayı yaratan eylem, onu tamamlayan eylem ile aynıdır.” Evrenin yaratımında ilk hareketi gerçekleştiren öz her ne ise, bu sanatların uygulayıcısı da kendi

27

içinde bu özü arar. Denge, sükûnet, dinginlik, aşk (birleştirme) ve derin kavrayış. Bu sanatlar en temelde savaş sanatlarının çalışma alanları olmuştur. Savaş sanatları da birer “yoldur”. Yol Çincede Tao’ya, Hint’te Dharma’ya denktir. Bu sanatların her birisi Tao’nun yeryüzündeki ayak izlerini takip etmek anlamına gelir. Göksel yasanın prensipleri bu sanatların da prensiplerini oluşturur.


FELSEFE Çay ustası Sen no Rikyu Zazen; oturarak meditas(1522-1591) bu sanatlarla yon (za-zen) anlamına ilgili olarak şöyle demiştir. gelir. Tüm dikkat duruş biçimi ve nefeste odakla“Yalnızca Zen’in sonsuz nır. Kişi iç ve dış uyarılara canlılığını yansıtan bir sa- açıktır, kendini kapatmaz. nat, zihni aydınlanma yo- Farkındalığı ile ilgili bilinlunda cesaretlendirebilir.” cine bir sınır oluşturmaz. olmaya ve bilincin Shodo’nun Kökleri Uyanık hareketini ortaya çıkarmaya çalışır. Her türlü iç ve dış Zen Öğretisi algısını izler, düşünceleriKökeni Hindistan Dhya- nin bulutlar gibi geçişini na okullarına kadar da- izler, müdahale etmez ama yanır. Zen öğretisi MS 500 düşünceleri ile kendini yıllarında Boddhidharma özdeşleştirmez, kişileştirismindeki bir Hintli keşi- mez. Amaç “an”da olmaktır şin Çin’e gelişi ile ortaya (“Carpe Diem”. Bu terim de çıkmaya başlar. 6.yy’da batı tarafından yanlış anÇin’de Zen okulları kurul- laşılmıştır). Zazen’de kişi maya başlanır. Ve sonra- anda olmayı bu şekilde alsında Kore, Vietnam ve gılar. İnsanın farklı hayatJaponya’ya ulaşır. Hintçe- ta kalma şekilleri vardır. deki karşılığı Dhyana, Çin- Genelde “düşünerek, zihin cede Chan ve Japonca’da ile ve hissederek, duygular Zen olarak ortaya çıkar ve ile” hayatı sürdürürüz. Ama bu ismi ile dünyada tanınır. bir Zen takipçisi daha iç bir Zen’in kelime anlamı “dal- dinamiğe ulaşmaya çalışır, ma, içine çekilme, meditas- “zihnin olmadığı” bir duruma geçmeye çalışır. Tüm yon hali”dir. şeyleri izler, dikkati her Her birey bir Buddha ol- şeydedir, her yerdedir ama mak için yaşamaz, onun hiçbir yerde değildir. Çüniçinde zaten bir Buddha kü hiçbir yere ait değildir. doğası vardır. Kişi günlük Kişinin bilinci genişledikçe yaşamda uyguladığı pratik- ve şeylere hâkim oldukça, ler aracılığı ile meditasyon evrensel bilince yaklaşır ve ve farkındalık ile bu gerçeği onunla Bir olmaya başlar. keşfetmeye çalışır.

Birisi rasyonel, somut şekilde çalışan arzuların zihnidir. (Sk. Kama-Manas) Bu zihin dualite dünyasının, zıtlıkların zihnidir; şeyleri soğuk-sıcak, uzun-kısa, uzak-yakın vb. zıtlıklarla algılar. Diğer bir zihin ise bunun tam tersi şekilde varlığını sürdürür. Şeyleri bir bütün olarak algılama kapasitesine sahiptir, birliği tefekkür edebileceğimiz bir zihin yapısıdır (Sk. Manas). Zen öğretisi rasyonel zihni bertaraf etmek üzerine kurulmuştur. Koan adı verilen diyalog, soru, şiir ve bilmeceler aracılığı ile dualite zihin şaşırtılır. Koanlar öğrencinin içindeki “büyük şüpheyi” ortaya çıkarmaya, ateşlemeye çalışır. Her seferinde yıkılacak bir duvar daha vardır. Çünkü Kama Manas sınırlıdır, duvarları, kalıpları vardır. “Buddhalar ilkeleri tutmazlar ve Buddhalar ilkeleri çiğnemezler. Buddhalar herhangi bir şeyi tutmaz ve çiğnemezler.” Boddhidharma.

Koan’ın cevapları yazılmamış veya basılmamıştır. Her kişi bireysel olarak sezgileri ile ulaşır.

Zen hakkında daha derin fi- Koan “Tek elin sesi nasıldır?” kir edinebilmek için birkaç Pek çok antik öğretinin akkavramdan bahsedeceğiz. tardığı gibi, insan iki yönlü “Ses çıkarmayan şeyi duyabir zihin yapısına sahiptir. bilir misin?” 28


FELSEFE “Kırkayak mutlu ve sakindi, Bu nedenle tam sembolik dillerde özne yoktur ve bu Ta ki karşısına bir kurbağa bütünlük Shodo’da (kaligçıkıp, rafi) da kendini gösterir. Şakayla karışık, söyle bakaTarihi ve lım Hangi ayak hangisini takip eder

Gelişimi

Japon kaligrafisi Shodo’nun kökenleri yine Çin’e dayanDiye soruncaya kadar. maktadır. Çin’deki geçmişiBu kırkayağın kafasını ne baktığımızda, MÖ 4000 yıllarına kadar gitmekÖyle bir karıştırdı ki teyiz. MÖ 600 yıllarında Dikkati dağıldı zavallının Japonya’da uygulanmaya başlandığından bahsedebiVe bir hendeğe yuvarlanıliriz. Japon kaligrafisi Çin verdi kaligrafisi ile ortak ilkelere, Nasıl yürüyeceğini düşünerek.” Somut zihin açısından her şeyin bir yeri, bir şekli, bir başı ve bir sonu vardır. Yaşadığımız dünya, evreni bu şekilde algılıyoruz. Fakat Zen öğrencisinin aradığı Gerçek olan “Hakikat” tüm bu algıların üzerindedir. Ve eğer ulaşılacak ise, bunun yolu rasyonel zihin değil, irrasyonel zihin olacaktır. Çünkü Hakikat’e sezgilerin aklı ile ulaşılır. Bu nedenle Koan’lar öğrencilerin rasyonel gerçekliğini sarsar ve gerçeğin ışığı her türlü zihinsel aralıktan içeriye doğru akmaya başlar. Saf zihnin dünyasında özne ve eylem yoktur. Özne de eylem de yapan da yapılan şey de aynı şeye dönüşmüştür.

29

tekniklere ve stillere sahiptir. İlk Japon kaligrafisi Nara’da bulunan Horyu-ji Tapınağındaki Buddha heykelinin halesinin üzerindedir. 7.yy’da Çince olarak yazılmıştır.

Kanji

Kanji, Çin yazı dilinin Japoncadaki karşılığıdır. Japonya Çin yazı dili ile tanışmadan önce, sözlü bir dildi ve yazı dili bulunmamaktaydı. İlk olarak Çince harfler ile karşılaşmaları Çin’den ithal


FELSEFE edilen ürünler aracılığı ile olmuştur. MÖ V. YY’a kadar bu yazıların okunamadığından bahsedebiliriz. İmparator Ojin (270-310) zamanında, Wani isminde bir kahramanın Çin’e gönderildiği ve burada Çince karakterleri öğrenip Japonya’ya getirdiği ile ilgili bilgiler, Japonya’nın efsanevi yazıtları olan Nihon Shoki ve Kojiki’de anlatılır. Wani yalnızca Çince karakterler olan Kanji sistemini değil, aynı zamanda Konfüçyanizm etkilerini de berabe- Doğanın sembollerinin karakterlere dönüşümü-1 (Suyun Yolu Tao, Alan Watts) rinde getirmiştir. Çince ve Japoncanın dilbilgisi sistemleri birbirinden tamamen farklıdır. Japonca sondan eklemeli bir dildir. Çincede cümleyi meydana getiren kelimeler ek almazlar ve şekil değişikliğine uğramazlar. Kelimenin vurgu, tonlaması ve cümle içindeki sırasına göre görevi anlaşılır. Bu nedenle tonlamalar çok çeşitlidir. Japoncada ise kelime kökleri ve ekler vardır. Bu nedenle Çin yazı dilindeki kelime köklerini ifade eden ideogramlar Japoncanın yazılması için yeterli olmamıştır. Önceleri iki dilin uyumu için fonetik işaretleri kullanılmış olsa da, sonrasında iki ayrı alfabenin eklenmesiyle Çince karakterler Japonca’da rahatlıkla kullanılmıştır. Bu iki hece alfabesi Hiragana

ve Katakana’dır. Hiragana cümle içindeki ekler ve çekimler için kullanılırken, Katakana Japonca diline diğer dillerden geçen kelimeler için kullanılır. Bu iki alfabe Kanji’den türetilmiştir. Kanji sistemi ideogramlar yani sembollerden oluşur. Bu ideogramlar da, nesnelerin doğadaki şekillerinden evrimleşerek oluşmuşlardır.

Kaligrafinin Özellikleri

Hızlı kavrama İdeogramlar bize ilk bakışta çok uzakmış gibi görünseler de aslında günlük yaşamda biz de pek çok şeyi ideogramlar aracılığı 30

ile kullanıyor ve anlıyoruz. Aşağıdaki şekilde özellikle Batı ülkelerinde kullanılan bazı ideogramları görebilirsiniz.

Bu şekilleri kullanmamızın sebebi şeyleri en basit ve en kısa yoldan anlatmak ve anlamaktır. Aynı zamanda tüm dünyada az çok anlaşılan ortak bir dildir. Çünkü nesnelerin şekillerinden yola çıkarak sadeleştirilmişlerdir ve bu da onu ortak olarak anlaşılabilen bir hale getirmiştir. Kendiliğindenlik

İnsan, yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır ve asla ona yabancı değildir. Bu nedenle doğanın akışını izlemek ve doğanın prensiplerini takip etmek insanın doğasına ait


FELSEFE

Doğanın sembollerinin karakterlere dönüşümü-2 (Suyun Yolu Tao, Alan Watts)

bir ihtiyaçtır.

“Evimi terk etmeden, tüm evreni bilirim.” der Lao Tzu.

Yaşam bir kavga veya bir savaş değildir; yaşam bir denizcinin tavrına benzer. Bir denizci denizin fırtınaları, gelgitleri, akıntıları, mevsimleri, inişlerin ve çıkışların ilkelerini anlar ve onları yolculuğunu sürdürmek için kullanır.

maktır, onunla beraber akmaktır. Kaligrafi sanatında da “kendiliğindenlik” olmalıdır. “Kendiliğindenlik” Lao Tzu’nun da birçok kez betimlediği şekilde “su gibi olmaktır.” En büyük iyi su gibidir

seviyeyi).

Bu yüzdendir ki dünyadaki Tao

Vadiden okyanusa inen ırmak gibidir.

Dünyadaki en yumuşak şey en katı olanı yener.

Çünkü suyun iyiliği her şeyi Göller ve okyanuslar nasıl beslemesindedir gayret et- yüzlere ırmağın kralı olur? meden. Çünkü onlar aşağıda kalBütün insanların kötü de- makla iyi ederler Bu yaşamın akışına katıl- diği yeri kaplar (en alçak 31


FELSEFE

Suyun Yolu Tao, Alan Watts

Savaş sanatlarında rakibin kendi uyguladığı güç ile alt edilmesinde de aynı prensip vardır. Usta kavga etmez, kör bir mücadeleye girmez, yasa ile birlikte akar ve gelen enerjiyi karşıya göndererek rakibi alt Suyu kimse hizaya soka- eder. maz. İnsan da yaşam üzerinde güç uygulamaya ça- Edimsizlik lıştığında her şey onun üzerine doğru baskıcı şe- “Hiçbir güç uygulamaksıkilde gelir, tıpkı kendisinin zın, kontrol etmeksizin” yaptığı gibi. Fakat su ile ak- anlamlarını taşıdığını söytığında, yasaları takip etti- leyebiliriz. Hint felsefesinğinde doğal olarak onun bir deki “eylemde eylemsizlik” kavramı aslında buna benparçası olarak yerini alır. zerdir. Kaligrafide “enso”

Bu yüzden onlar yüzlerce organik damar olarak tercüme ederler, oysa daha ırmağın kralıdır. çok şeylerin “sebep” veya Dünyada hiçbir şey sudan “esası” olarak anlaşılır. Li, daha zayıf değildir kişi Tao ile doğanın seyriyle Ama üstüne yoktur katıyı uyumlu olduğunda ortaya çıkan davranış modelidir. yenmede. “Kendiliğinden” Kanji ile çizilirken “Doğa” kelimesi kullanılır; yani kendiliğinden doğaya uygun anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Çinliler bu tip güzelliğe li”nin yolundan gitmek derler; ideogramı orijinal olarak elmasın veya ağacın damarını gösterir ve bunu

32


FELSEFE daire şekli bu ilkeyi ifade ğinde, kendindeki karşılığı rekkep, emici kâğıt (Washietmek için kullanılır. “erdem” olacaktır. ),(Genelde kâğıt dutundan, bambu ve pirinçten Enso çizmek Japon kaligrafi “Üstün erdem, kasten eryapılır), yumuşak fırçadır ve mürekkep çalışmaların- demli değildir. (fude). Aynı zamanda shoda günlük bir pratik olarak do ustaları kırmızı renkte kullanılır. Yalnızca fiziksel Bu yüzden erdemdir. bir mühür kullanırlar. Bu bir hazırlık değil, zihinsel Bayağı erdem erdemliliği mühürde isimleri yazılıdır. bir hazırlık yapılmasına da elden bırakmaz Bir bez (shitajiki) kâğıdın yardımcı olur. Aydınlanmaaltına mürekkebin geçmeyı, hiçliği, her şeyi ve mü- Bu yüzden erdem değildir. sini önlemek için kullanılır. kemmelliği temsil eder. DiÜstün erdem hiçbir güç Kâğıdın düzgün bir şekilde ğer kaligrafi çalışmalarında kaymadan durabilmesi için kullanmaz. da olduğu gibi, tek bir ağırlık (buncbir seferde çizilir hin), mürekkebi ve çizim bittikten su ile karıştırmak sonra geriye dönük için kullanılan bir bir düzeltme yamürekkep taşı (supılmaz. Yaratıcının zuri), fırçayı dayakarakterini ve bimak için bir fırçalık linç seviyesini yan(sumi) gerekir. sıtır. Bu fırçanın yoludur, dönüşümün Ünlü Shodo Ustalakendisidir. rından Seçmeler Zen kaligrafisinde “boşluk” (Sk.Shunyata) aranır. Yaratım için boşluk gerekir. Şeylerin görünebilmesi için boşluk gerekir. Bu yüzden kişi bir yaratım gerçekleştirmek için kendi içindeki boşluğu arar. Bunun yolu da zihni boşaltmaktan geçer. Yaşam Gücü “Erdem”

Japonca’da “erdem” kelimesinin karakteri “göz, gönül ve insan” sembollerinden oluşmuştur. Göz, gözler ve gönül idrak eder. İnsan da doğayı gözlemleyerek, doğanın ilkelerini idrak etti-

Ama hiçbir şey yapılmadan kalmaz Bayağı erdem güç kullanır.

Ama hiçbir şey elde etmez.”

Shodo Malzemeleri ve Uygulaması Kaligrafi uygulamadan önce zihnin boşaltılması gerekir. Zihni boşaltmak için meditatif teknikler kullanılır. Kişinin amacı içsel enerjisini (ki) kâğıda aktarmaktır. Bunun için kullandığı malzemeler mü33

S o n u ç : Japon Kaligrafisi semboller ve teknik aracılığı ile estetiği ve güzelliği, evrenin hareketini sağlayan yasaları ortaya koyar. Bu sanatı uygulamak zihni boşaltmak, gözleri ve kalbi doğaya açmak anlamına gelir. Japon kültürü her yönü ile bu ilke üzerine kuruludur. Doğadaki her unsur canlıdır ve bir ruhu vardır. Bu ruh ile temas etmek ise günlük eylemlerde gizlidir. Çünkü kişi, doğanın kendiliğindenliğini, eylemdeki eylemsizliğini, yaşam gücünü gözlemleyerek için-


FELSEFE

de büyüttüğünde bu her hareketine yansıyacaktır. Yazının yolu Yaşamın kendisidir. Kaynaklar: 1. Musashi, Miyamoto. Beş Çember Kitabı. 1998. Anahtar Kitaplar 2. Herrigel, Gustie L. İkebana Çiçek Yolu ve Zen. 1984. Yol Yayınları 3. Kakuzo, Okakuro. Çay ve Zen. 2014. Maya Kitap

5. Coulmas, Florian. Writing systems: An Introduction to their Lingustic Analysis -What is writing? 2003. Cambridge University Press

Art of Japanese Zen Calligraphy. Faculty of Arts and Humanities. Department of the study of the Religions.

10. http://www.sacredtexts.com/bud/zen/sa6. Watts, Alan. The yings.htm Way of Zen. 1989. Vintage 11. http://www.sakue-books. ra-japaneseculture.com/ 7. Nakao, Susan. PhD. what-is-shodo-japaneseFrom Shodo to Shosho: calligraphy/ A Peaceful and Powerful Revolution in Post World War II Japan. http:// Karen BEKTAŞ www.pittstate.edu/dotAs- Araştırmacı, Aktiffelsefe set/175099.pdf Güzelyalı Temsilciliği Başk.

8. http://zenpaintings. 4. Watts, Alan. Suyun com/ Yolu Tao. 2001. Dharma Ya9. Dr. Dolce, Lucia. The yınları 34


KENDİNİ TANI! 900,00 mm

Felsefe ve Psikoloji Seminerleri

3300,00 mm


KARİKATÜR

Yeni Yüksektepe Kültür Derneği Uluslararası Karikatür Festivali, Ana Tema: Felsefe Javad Alizadeh, food or book-İran



PSİKOLOJİ

KONSANTRASYON H

erkes konsantrasyo- bilmek ile ilgisi büyüktür. nunun az olduğundan şikâyet eder. An- Aynı zamanda bir şeye yakcak nedir bu konsantrasyon laşarak detayını görmek gibidir. Mesela uzaktan baktıve nasıl gelişir? ğım tablo hakkında az fikrim Konsantrasyon nedir: Ayrıl- var. Yaklaştıkça daha çok mış ve dağınık olan şeyleri farkında olabilirim, daha çok bir araya toplamaktır. Evi şey bilebilirim. Bu yaklaşma toplamak gibidir. Konsant- süreci konsantrasyondur. rasyon iradenin belirlediği Çoğumuz zaman zaman bir alanda dikkatin belli bir şekil ve süre boyunca daral- zihnimizin dağınıklığından, ması, yoğunlaşmasıdır. Kon- belirli bir konuya odaklanasantrasyon görünenin ötesin- mamaktan şikâyet ederiz. Bu yüzden ihtiyacımız olan şey dekini görmemizi sağlar. yaptığımız iş her ne olursa Bir Zen öğretmenine sormuş- olsun ona tam olarak odaklar; Nasıl hep derin bir kon- lanmak ve onu iyi bir şekilde santrasyondasın? O da cevap yapabilmeyi istemektir. Ama vermiş; Ben yürüyorsam gerçekten istemek. Eğer süyürürüm, yiyorsam yerim, rekli isteklerimiz değişiyorsa konuşuyorsam konuşurum. biz istemeyi bilmiyoruz deZen hikâyeleri hep böyle sa- mektir. dedir. Size basit geldiyse bu cevap, kendinize sormanı- Başarılı bir kimse, sporcu, zı öneririm. Ben gerçekten sanatçı, politikacı, bilim adayürüdüğüm zaman yürüyor mı, gezgin, filozof, tüccar vs. muyum yoksa kafamdan bin bize başarısının sırrını kontane fikir mi geçiyor? Yemek santrasyon disiplini olarak yerken orada mıyım yoksa açıklar. Ampulü bulmak, teaklım seyahatte mi? Konu- lefonu icat etmek gibi hedefşurken konuşuyor, dinlerken ler için kaç deneme yaptılar dinliyor muyum gerçekten? biliyor musunuz? Bir kişi bir Konsantrasyonun anda ola- seminer vermeden önce kaç 38

yıl onunla ilgili eğitim aldı kaç kitap okudu, kaç egzersiz yaptı, hayatına nasıl geçirdi bütün o bilgileri? Konsantrasyon bozukluğu daha çok hırs odaklı batı dünyasında yaygın. Çünkü kişi hem başarmak istiyor hem de konsantrasyon kabiliyeti çok zayıf. Dikkati dağıtan çok fazla değişkenle de bir arada yaşanmaya çalışıyor. Kişinin ne telefonu susuyor, ne e-postası duruyor, sosyal medyası sürekli onu çağırıyor… Konsantrasyon konusundaki tüm öğreti ve egzersizler Doğu kaynaklı. Doğu felsefesine göre zaten konsantrasyon ruhsal yolculuğun ilk adımı gibi 3 temel aşamadan bahsedilir; Dharana; Belli bir alan konusunda açık görüş kazanmaktır. Konsantrasyon’dur. Kendi içimize konsantre olmak, camı temizlemek gibi, daha net görmeyi sağlayandır. İçeri doğru bir harekettir, dikkat gerekir. Dhayani;

Meditasyondur,


PSİKOLOJİ

konsantrasyon yoğunlaşmak ise, meditasyon konsantrasyondaki görüşü muhafaza etmek ve yaymaktır. Samadhi; Kontemplasyon, kendine bakmaktır, fakat ben, merkez alınmadan. İçimizdeki herhangi bir yüksekliğe değil, artık zirve noktasına bakmaktır, taraf olmayana, nihai olana bakmaktır.

man zaman dizi seminerlerde açılıyor Aktiffelsefe’de. Birlikte konsantrasyon egzersizleri yapıyoruz. Çünkü fizik bedenini güçlendirmek istediğinde nasıl egzersiz yapman gerekiyorsa, zihnimizi de güçlendirmek için ona yönelik egzersizler yapmak şarttır.

rasyon egzersizi bulunuyor. Mutlaka size de hitap eden konsantrasyonunuza yol aldıracak egzersizler mevcuttur. Konsantrasyon ile zihnin gücünü keşfetmeniz ve istediklerinizi gerçekleştirmeniz dileğiyle…

Bununla ilgili tavsiye edebi- Ezgi UZGEL leceğim harika bir kitap var. Aktiffelsefe Eskişehir Yani hem dünyasal hem Ernest Wood’un yazdığı Zi- Şubesi Başkanı ruhsal olarak yol almak için hinsel Konsantrasyon kitabı. ilk adım konsantrasyondur. Bu kitapta 36 adet konsantKonsantrasyonla ilgili za39


FELSEFE

UMUDUN YAPICI GÜCÜ

Y

azımıza bu sözle başlamak istedik çünkü yaşadığımız dünyanın sorunlarını gözlerimiz zaten açık bir şekilde görüyor. Hatta bu, bazen öyle bir sap-

lantı halini alıyor ki iyi olan şeylere kuşku ile yaklaşıyor, arkasında kötü bir şey arıyor hatta iyi olan tarafları ya da salt iyi şeyler gözlemimizden kaçıyor. Buradan bu sorunların uzun bir listesini 40

yazmanın gereksizliğini biliyoruz. Bunu söylerken ne bir devekuşu edasıyla gerçeklere gözlerimizi yummaktan ne de vurdumduymaz bir tavırla sadece iyi olayları işaret etmekten söz


FELSEFE hasta olsak da bir gün zor günlerin geçeceğini biliriz ve o günlerin umuduyla ayakta kalmaya çalışırız. Kendisini zorlu mücadelenin ortasında bulan bir kahramanın da içindeki şanlı zafer duygusu karanlıktaki bir yıldız gibi gideceği yeri işaret eder ve her karanlık geceden sonra güneşin doğması kaçınılmazdır. Pandora’nın kutusunda ne kadar çok kötülük saçıldıysa dünyaya, kutunun içinde kalan umut, daha iyi ve daha yeni olan bir dünyayı inşa edebilecek gücü bize verecektir. İşte bizler diyoruz ki sadece kötü şeyler haber olmamalı ve iyi şeyleri yaygınlaştırmanın bir güzel tarafı vardır. “Sadece kötü şeyler olmuyor, merak etmeyin, çok iyi şeyler de oluyor yaşadığımız ülkede ve dünyada” diyebilmek için bu işe giriştik. Güneşin doğmasını oturup beklemek yerine bir meşale ediyoruz. Aslında iyimserli- yoruz. Bunu artık çocuklar olmasa da küçük bir mumu ğin gücü ile gerçeklere yak- bile biliyor ve “herşey iyi elimize alarak karanlıkta laşmaktan söz ediyoruz. Tıp- olacak!” demek çok saçma kı kadim filozof Sokrates’in olur. Ancak kötümserlik ye- kaybolan kişilere yol gösdiyalektik yoluyla gerçeğe rine iyimserliği yüceltmenin termek niyetindeyiz. Bunlar yaklaşması ve bu yolla ger- umutları yeşertecek gerçekci başkalarına umut olsun ve esin kaynağı olsun diye.. çeğin ateşli doğasını aktaryol bir olduğunu da biliyoması gibidir buradan aktarruz. İyi haberler de duymak dilemaya çabaladığımız. ğiyle. Neden mi? Dünyanın içinde bulunduNazım ÖZDEMİR Ne kadar uzun ve zahmetli ğu tarihi dönemde zor bir dönem geçirdiğini anlamak bir yolun başında bulsak Yeni Yüksektepe Yayınları da kendimizi bir gün gelip için bir yetişkin akla sahip Editörü bunun sonlanacağını biliriz, olmak gerekmediğini bili41


FİLM YORUM

N

uri Bilge Ceylan, kendisine Cannes Film Festivali’nin en büyük ödülünü kazandıran Kış Uykusu filmi için, doğal ve enteresan yapısıyla çok büyüleyici bir platform oluşturabilecek Kapadokya’yı seçmiş. Fakat filmin ilk sahnelerindeki görkemli görsellik, ilerleyen saatlerde eserin tümüne işleyen bir özellik olmaktan gitgide uzaklaşıyor. Öyle ki, Ceylan’ın Mayıs Sıkıntısı ve İklimler gibi filmlerindeki güçlü görsellik geleneği, Üç Maymun ve Bir Zamanlar Anadolu’da filmleri ile zayıflamış olsa da, Kış Uykusu gibi tamamen diyaloglara ve edebi göndermelere yönelmiş bir filmde Kapadokya’nın mekân olarak seçilmesi ister istemez daha güçlü bir görsellik beklentisi yaratıyor.

Kış Uykusu ve Mutsuzluğun Kışı 42

25 yıl tiyatro oyunculuğu yaptıktan sonra ata topraklarına dönerek Hotel Othello isminde bir otel açan Aydın(Haluk Bilginer), zayıf evlilik bağlarının eksikliğini hayır işleriyle tamamlamaya çalışan genç karısı Nihal( Melisa Sözen) ve biten evliliğinin ardından kendisiyle hesaplaşmasını sonlandıramayan Aydın’ın amaçsız ve mutsuz kardeşi Necla (Demet Akbağ) arasındaki, temelinde “en yakınımızda-


FİLM YORUM

kilere söyleyemediklerimiz” olan uzun ve gerilimli diyaloglar, görselliğin en üst düzeye ulaştığı kısa bir görüntüye bağlanıveriyor. Bu görüntü bazen, aniden yağmaya başlayan kar, nehirde ölümüne bir özgürlük mücadelesi veren bir yılkı atı, karla kaplı bir mezarlığın panoramik görüntüsü gibi doğal görüntüler olurken, bazen de kahramanların beklenmedik ve ani hareketleriyle benzer bir etki yaratılmaya çalışılıyor. Filmin görselliğini ve temposunu yükseltmeye ait tüm bu iyi niyetli çabalara rağmen, yönetmenin diğer filmlerine göre oldukça kalabalık olan oyuncu kadrosu, karşılıklı uzun konuşmalar ve edebi göndermeler, izleyi-

ciyi zaman zaman bir tiyatro eserini sinemada izliyor olmanın atmosferine sokabiliyor. Yaklaşık 3,5 saatlik süre içinde, görsellikten ve müzikten beslenmeksizin, iletilmek istenilen mesajların, hangi sözcüğün, cümlenin ya da karakterin altında olduğunu bulmaya çalışarak ki merkezine “insan” ı alan bir filmde bu düşünce tarzı çok doğal, sıkılmadan filmin sonunu getirmeniz mümkün. Ama filmden çıkarken damağınızda kalan tat, sinema dünyasının en gözde festivallerinden birinin en büyük ödülünü almış bir filmi izlemek üzere salona girerkenki beklentinizle bire bir örtüşüyor mu? 43

Sinema izleyicisinin samimiyetle yanıtlaması gereken asıl soru bu bence. Ana eksen, bu kez yönetmenin son iki filminden daha fazla “ insan” olunca, insanın tüm kötücül ve şaşırtıcı hallerini, edebi metinlerle bağlantı kurarak takip etmek bir edebiyatsever için bulunmaz hazine elbette. Babasının polis tarafından dövülmesine tanık olan ve buna sebep olandan kendi yöntemiyle intikam almaya çalışan küçük İlyas ve Aydın Bey arasındaki durum, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanının “ Ve Temiz Havada” isimli bölümünde yer alan küçük İlyuşa ve Dimitri Fyodorovic arasındaki hikâyeye çok benzer.


FİLM YORUM (İlyas ve İlyuşa isimlerinin benzerliği de müthiş bu arada.) Yine Aydın ve kardeşi Necla arasındaki bir diyaloga konu olan “kötülüğe karşı direnmeme” düsturu, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanında uzunca bir bölüm şeklinde işlenmiştir. Ailesine para gönderdiği için evlenemeyen, buna rağmen çevre ilçelerin okulları için yardım toplayan genç öğretmen Levent’in tam bir sarhoşluk halindeyken elini masaya vurarak söylediği şu cümle ise Shakespeare’e bir selam niteliğindedir: “Vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür. Ve öncelikle güçlülere dehşet salmaya yarar..” Bütün bu edebi göndermeler ışığında, sadece “metinler arası ilişkiler” göz önüne alındığında bile, konuya biraz ilgi duymuş biri, filmin bir postmodernizm harikası olduğunu rahatlıkla söyleyebilir. Ama ortalama düzeyde bir kitap okuru ve film izleyicisi, aldığı büyük ödülle ilgisini çektiği için gittiği bir filmi izlerken tüm bunları gözlemleyebilir mi? Bu durum o çok eski bir tartışmayı da gündeme getirmiyor mu? Sanat kimin için? Öte yandan dikkatle izlendiğinde tipik bir burjuva “aydın”ı olan Aydın karakterinin tutarsızlıkları, ikiyüzlü-

lükleri ve kötücüllüklerinin diğer karakterlerden az ya da çok olmadığı görülür. Yakaladığı yılkı atını bırakırken, tavşanı vuran, en yakınındakilerin sıkıntılarına duyarsız kalırken övgü dolu sözlerle yardım isteyen hiç tanımadığı birinin mektubundan çok etkilenen ya da etrafındakilere bir karış surat asarken ilk kez tanıştığı turistlerle koyu muhabbet kurmaya çalışan 44

Aydın ne kadar bizden biridir. Tıpkı, dolmuşa verecek paraları olmadığı için karda 10 km yolu yürüyerek gelen küçük İlyas ile amcasına acırken, kırdığı iki çay bardağını hizmetlinin maaşından kesmeyi düşünen kardeşi Necla gibi… Yapmak zor eleştirmek kolay elbet. Her şeye rağmen Nuri Bilge Ceylan, sanat anlayı-


FİLM YORUM

şından ve kendi sanat yolculuğundan hiç taviz vermeyen duruşuyla dünya sinemasına açılan en gurur duyduğumuz penceremiz. İki tanesi En İyi Yönetmen, biri Jüri Büyük Ödülü olmak üzere Cannes Film Festivali’ndeki 6.ödülünü alan Ceylan’ı yürekten kutlarım. Sinema dünyasının en ünlü isimlerinin bulunduğu salonda kendisine sunulan ödülü, ülkemizde son bir yılda ölen genç insanlar adına aldığını söyleyerek Gezi’ye

çaktığı selamın izlerini Kış Uykusu’nu izlerken aramadım değil. Sanırım buldum da… Necla’nın “kötülüğe kötülükle karşılık vermeme” düsturunu savunduğu diyalogda, Aydın’a söylediği “ Her türlü kötülüğün ‘dış mihraklı’ olduğunu düşünen sürüye katılmak için ne bekliyorsun?” cümlesinin yanı sıra Aydın’ın çevre okullara yardım toplayan ekip için “çapulcular” sıfatını kullanması belki de 45

konuya olan hassasiyetimin de etkisiyle bende şifreli mesaj hissi uyandıran bölümler oldu. Umarım yanılmıyorumdur:) Özlem Kekeç Bülbül


RÖPORTAJ

46


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.