Yıl: 8 Sayı: 86 - Fiyatı: 12 TL Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Nebevi Hayat Dergisi İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Ocak 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.
Editör Hamd; “Müminler Allah’a tevekkül etsinler (güvenip dayansınlar!)” (İbrahim, 11) buy urarak Allah azze ve celle’ye iman ettiklerini söyleyen ve bu iman iddialarında samimi olanların sadece Allah’a tevekkül etmesini ve başkalarına itimad etmemeleri gerektiğini emreden Allah’a, Salât ve Selâm; “Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Nitekim kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler” buyurarak gereği gibi tevekkül etmenin nasıl olacağını ve tevekkülü gerçek manada anlamanın önemine değinen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Allahu Teâlâ’nın lütuf ve ihsanı, affı ve keremi, sonsuz ikramı ise tevekkülün hakikatini anlayıp söz ve fiilleriyle hayatına dâhil eden ve bu inancını “Hasbunallahu ve ni’mel vekîl” sözleriyle de taçlandıran mümin ve müminatın üzerine olsun. Değerli okuyucularımız; Bu sayımızda daha önce detaylıca işlediğimiz, kişiyi imanın zirvesine taşıyacak kalp amellerinden “tevekkül” konusunu kalemimiz yettiğince tekrardan hatırlatmak istedik. Her geçen gün dozajını arttırarak şeytanın, küffarın ve dostlarının üzerimize olanca güçleriyle çullandığı, Allah azze ve celle ile ünsiyetimizin kötüye gittiği şu zamanda Rabbimizden niyazımız okuduklarımızla amel etmeyi, yalnıza O’na dayanıp güvenebilmeyi bizlere nasip etmesidir. Nebevi Hayat Dergisi olarak 2020 yılı abonelik çalışmalarımız tüm hızıyla devam etmektedir. 2020 Ocak ayı itibariyle ve Allah azze ve celle yayın ömrü verdiği müddetçe gelecek aylarda da abone olarak ve yeni aboneler bularak bu hayırlı çalışmamızda bize yardımcı olabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın. Selam ve dua ile...
İçindekiler İslam’da Tevekkül Hakan Sarıküçük
04
Tevekkül Etmeye Mani Olan Etkenler Ahmet İnal
11
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Ehli Kitaba İttibanın Felaketi M. Sadık Türkmen
17
NEBEVÎ DAMLALAR
Helal Kazanç ve Dua Adabı Yener Yılmaz
23
Kavramlar Tevhid Kavramı Mahmut Varhan
30
Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Çağdaş Firavunların Kıskacında Mısır Muhammed Eyüp
37
Gündem Analiz Gençleri Bekleyen Büyük Tehlike; Deizm -1Nedim Bal
46
İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi İslam’da İdare ve İdarecilik Cihan Malay
53
Nebevî Aile Modernizmin Kıskacında Müslümanca Duruş Halime Yılmaz
59
Serbest Köşe Ey Din-i İslam Derya Fıçıcı
63
KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük
İSLAM’DA TEVEKKÜL
Bir mümin için tevekkülün en kısa ve kesin ifadesi: “Hasbunallahu ve ni’mel vekil” sözüdür. İbrahim aleyhisselam ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, en kritik anlarında bu cümleleri söyleyerek Rablerine yönelmişlerdir.
H
amd; “Müminler Allah’a
sabahları kursakları boş olarak
tevekkül etsinler (güve-
çıktıkları
nip dayansınlar!)”
buyurarak Allah
(İbrahim, 11)
kursaklarla dönerler”
(1)
dolu
buyura-
rak gereği gibi tevekkül etme-
iman ettiklerini söyleyen ve
nin nasıl olacağını ve tevekkülü
bu iman iddialarında samimi
gerçek
olanların sadece Allah’a tevek-
önemine değinen Rasûlullah
kül etmesini ve başkalarına
sallallahu aleyhi ve sellem’e,
emreden Allah’a,
manada
anlamanın
Allahu Teâlâ’nın lütuf ve ihsanı, affı ve keremi, sonsuz ikramı
Salât ve Selâm; “Eğer siz Allah’a
ise
gereği gibi güvenseydiniz, (Allah),
anlayıp söz ve fiilleriyle haya-
kuşları doyurduğu gibi sizi de
tına dâhil eden ve bu inancını
rızıklandırırdı.
“Hasbunallahu ve ni’mel vekîl”
Nitekim
kuşlar
1. Tirmizî, Zühd, 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd, 14.
4
akşam
azze ve celle’ye
itimad etmemeleri gerektiğini
Ocak 2020
halde
tevekkülün
hakikatini
sözleriyle de taçlandıran mümin ve
ile beraber azmederek çalışmanın
müminatın üzerine olsun.
önemini de göstermektedir.
Tevekkül
sözlükte:
dayanmak,
işi
“Güvenmek,
başkasına
Örneğin; bir çiftçi öncelikle, tarlasını
havale
zamanında sürecek, toprağı ekime
etmek” anlamlarına gelir. Terim
elverişli hale getirecek, ardından
olarak ise: “Hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan sonra Allah azze ve celle’ye dayanıp güvenmek ve işin sonrasını Allah
azze ve celle’nin
takdirine bırakmak” demektir. Bizi hayra götürecek sebeplere sarılıp çalışmak, Allah yardımcımız
azze ve celle’nin
olduğunu
mak ve neticeyi Allah
bizim
unutma-
azze ve celle’ye
doğru tohumu atacak, tarlasını sulayacak; mahsulüne zararlı olabilecek otlardan arındırmak için çapalayacak, zarar verme ihtimali olan böcek ve haşerelere karşı gereken ilâcı atacak, gerekirse ekim öncesi ve bitkinin büyüme evresinde gübresini de verecek, elinden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra da iyi azze ve celle’ye
bırakmak ve sonuçta meydana gelen
ürün vermesi için Allah
kazaya da rıza göstermektir. Yani bu
güvenip sonucu O’ndan bekleye-
sonucun bizim için mutlaka hayırlı
cektir. Bunların hiçbirisini yapma-
olduğuna inanmaktır.
dan “kısmetimizde ne var ise o olur”
Tevekkül, bâki olana yönelik olma-
deyip tarlayı ekmeden mahsulün
lıdır. Tevekkül ancak bu takdirde
yetişmesini
bir anlam ifade eder. Fânilere güve-
(elinden gelen tüm gayreti göster-
nenler ise eninde-sonunda büyük
dikten sonra gerisini Allah
bir
celle’ye
pişmanlık
yaşarlar.
Nitekim
beklemek
tevekkülü azze ve
havale etmeyi) hazır yiyicilik
Allahu Teâlâ: “Ölümsüz ve daima
olarak anlamaktan kaynaklanır. Bu
diri olan Allah’a güvenip dayan.
durum İslam’ın tevekkül anlayışıyla
Onu hamd ile tesbih et!..” (Furkan, 58)
bağdaşmaz.
buyurmuştur. Doğru sebebe yapışan doğru netice alır. Tevekkül, dinimizin bildirdiği sebeplere yapıştıktan
Hangi şartta olursa olsun Allahu Teâlâ’ya devamlı bir güven içinde
sonra neticeyi sebeplerden değil,
olmak ve rızık verici olarak sadece
sebepleri
Allah
yaratandan
beklemek-
azze ve celle’yi
bilmek ve bu
tir. “Bir işe karar verdiğin zaman,
bilinçle hareket etmek, Allah
Allah’a tevekkül et, Ona güven!” (Âl-i
celle’ye
İmran, 159)
ayet-i kerîmesi, tevekkül
azze ve
gereği gibi tevekkül etmek
anlamına gelmektedir.
Cemazi-el Evvel 1441
5
Çalışmak, çabalamak, tedbir almak
Çalışan kardeşin, diğerini yani ilim
gibi davranışlar her ne kadar rızkın
tahsiliyle
zahiri sebepleri olsa da gerçek sebebi
üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi
değildir. Rızkı veren yalnızca Allah
ve sellem’in:
azze ve celle’dir.
de onun vesilesiyle rızıklandırılıyor-
Bazen rızık, bakımını
üstlendiğimiz
evlatlarımız
veya
eşimiz veya bir yetim ve bir fakire yardım etme vesilesiyle ve daha nice kendimiz haricindeki benzer sebeplerle Allahu Teâlâ tarafından bizlere takdir edilebilir. Allah
azze ve celle
kendisine güvenen kulunu mahrum bırakmaz, onu değişik şekillerde rızıklandırır. Tevekkülün karşılığı, sebepler dünyasında herhangi bir yolla, herhangi bir şekilde mutlaka görülür.
meşgul
olanı
şikâyeti
“Nereden biliyorsun! Belki
sundur!” (2) demesi, rızkı kendinden bilmeyip gerçek rızık verenin Allah azze ve celle
olduğu bilincine sahip
olmanın önemine ve bu uğurdaki gayretlerin ancak bu inanç ile bir anlam kazanacağına işaret eder. Rızkı, çalışma ve gayrete bağlamak, sebebi yaratıcı yerine koymak gibi büyük bir yanlışa götürür. Çünkü ayette de beyan buyurulduğu gibi: “Yeryüzündeki
bütün
canlıların
rızkını ancak Allah verir.” (Hud, 6)
“Güçsüz ve zayıflarınız sebebiyle rızıklandırılıyor
ve
destekleniyorsunuz”
hadisi şerifi de bu anlattıklarımızı
“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi
desteklemektedir. İlahi yardım ve
(rakîk ve güven içinde)dir.”
tecellinin birçok yolu vardır. “Allah,
cennete girecek birtakım insanla-
akla hayale gelmeyen yer ve yönler-
rın kuş kalpli olmasından maksa-
den kullarını rızıklandırır.”
dın, “Allah’a güvenen ve tevekkül
Aileden birinin Allah
azze ve celle’nin
dinini öğrenmeye kendini adaması sebebiyle diğer tüm fertler rızıklan-
(3)
hadisi
edenler” olduğunu söylemişlerdir. Konunun
başında
zikrettiğimiz
hadisi şerif, kuşların erken saat-
sallal-
lerde yuvalarından çıkarak rızık-
devrinde, yanına
larını aramalarını; çalışma ve rızık
gelip ilim tahsil eden ve diğeri de
aramanın tevekküle ters düşmedi-
çalışıp rızık teminiyle meşgul olan
ğini, bilakis, sabahları boş kursakla,
iki kardeş arasında geçen kıssada
endişesiz bir şekilde rızık aramaya
sallallahu aleyhi ve sellem’in
çıkan kuşların rahatlığı ve tesli-
dırılabilir. Nitekim Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in
Peygamber
cevabı pek manidardır.
miyeti
içinde,
2. Tirmizi, Zühd,33. 3. Müslim, Cennet 27. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331
Ocak 2020
6
yersiz
endişelere
ve düşüncelere kapılmadan nasip
demek olan tevekkül, kalpte bulunur.
aramanın önemini ve boş oturma-
Bu duygu kalpteki yerini koruduğu
mayı, tevekkülün gereği saymak-
sürece gayret ve çabalar tevekküle
tadır. İşin doğrusu da budur. Zira
asla ters düşmez. Bir zorluk çıkarsa,
kuşlar her sabah, her türlü endişe-
bu, Allah azze ve celle’nin takdiri iledir,
den uzak olarak tam bir tevekkül
bir kolaylık olursa, bu da Allah
içinde yeni güne başlarlar ve bütün
ve celle’nin
korkaklıklarına,
çekingenliklerine
kendisinde bir varlık ve güç görüp
rağmen karınlarını doyururlar. Allah
işi zora sokmamalı, üzerine düşeni
Teâlâ onlara da günlük rızıklarını
yapmakla yetinmeli, neticeyi daima
verir. Nitekim bir ayet-i kerîmede
Allah
“Nice canlı yaratık vardır ki rızkını
O’ndan bilmelidir.
(biriktirip yanında) taşımaz. Allah ona da size de rızık verir” (Ankebut, 60)
buyurulmuştur. Rivay ete göre,
Mekke’de
müşriklerden
gördük-
leri baskı ve işkenceler karşısında Peygamber aleyhisselam, Müslümanlara Medine’ye hicret etmelerini tavsiye etmişti. Bunun üzerine içlerinden bazıları “Oraya nasıl gider, orada ne yer ne içeriz?” diye endişelerini belirtmişlerdi. İşte o zaman Allahu Teâlâ, böyle düşünenleri bu ayette uyarmış, rızkı verenin Allah celle
azze ve
olduğunu ve dolayısıyla O’na
güvenmek gerektiğini hatırlatmıştır.
kolaylaştırması iledir. Kul
azze ve celle’ye
havale etmeli,
Önemli olan; âlemlerin Rabbi ve hepsinin rızkına kefil olan Allah azze ve celle’ye
itimadı ve inancı sars-
mamak, gereksiz, yersiz ve caiz olmayan duygulara kapılmamak ve yanlış eylemlere ve fiillere tevessül etmemektir. Zira böylesine bir güven sapması, gösterilen gayretlere rağmen, tatmin edici sonuçlara ulaşamamanın sebebi olur. Özellikle şu zamanlarda insanların ekonomik sıkıntılarının çözümünü ve refahı, Allah
azze ve celle’nin
dinine ihlas ile
yönelmek ve O’na tevekkül etmek yerine, çalışıp çaba göstermeden
azze
İslam’a muhalif olan kısa yollardan
karşı tam bir güven içinde
elde edilecek kazançlara ve Allah
Kulların rızık konusunda Allah ve celle’ye
azze
olmaları, bu açıdan kuşları örnek
azze ve celle’nin
almaları ve kendilerini Allah
azze
şans oyunlarına, piyangolara ve
rızıklandırdığı, rızkını
çekilişlere bel bağlamaları hakiki
sırtında taşımayan nice canlıların
manada iman ve tevekkül inancıyla
bulunduğunu unutmamaları esastır.
bağdaşmamaktadır.
Allah
olmayan insanlar değişik varlıklara
ve celle’nin
azze ve celle’ye
güven duygusu
haram kıldığı kumara,
Müslüman
Cemazi-el Evvel 1441
7
bel bağlayabilirler. Ama müminler sadece Allah
azze ve celle’ye
bel bağla-
Allah
azze ve celle’ye
itimat,
insanı
güven ve tam
dünyada
birta-
malı ve O’na tevekkül etmelidirler.
kım yersiz kuşku ve duygulardan,
Zaten müminlere de ancak bu yakı-
yanlış uygulamalardan, ahirette de
şır. Allahu Teâlâ şöyle buyurmuş-
sorgu-sualden ve azaptan kurta-
tur: “Kim Allah’a tevekkül ederse,
rır. Yine hesapsız-azapsız cennete
O, ona yeter. Muhakkak ki Allah,
girecek yetmiş bin kişinin kimler
emrini yerine getirendir.” (Talak, 5)
olduğunu Nebi
Allahu Teâlâ, kendisine tevekkül
“Onlar rukye yapmayan, yaptırmayan,
edeni, güvenip itimad edeni başka-
uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine
sına muhtaç etmez. Allah’ın yardımı
tevekkül edenlerdir (O’na dayanıp güve-
tevekküle bağlıdır. Gerçek mümin-
nenlerdir)” (4) şeklinde izah etmiştir.
ler Rablerine tevekkül edenlerdir.
sallallahu aleyhi ve sellem:
Bir mümin için tevekkülün en kısa
“Gerçek müminler o kişilerdir ki,
ve kesin ifadesi: “Hasbunallahu
Allah
ve ni’mel vekil” sözüdür. İbrahim
anıldığı
zaman
yürekleri
titrer. Allah’ın ayetleri okundu-
aleyhisselam
ğunda bu ayetler onların imanla-
aleyhi ve sellem,
rını pekiştirir de sadece Rablerine tevekkül ederler (güvenip dayanırlar).” (Enfal, 2) Seyyid Kutup
rahimehullah’ın:
“Onlar
(Müslümanlar) Allah’ın işçileridirler. Allah nerede, ne zaman ve nasıl çalışmalarını diliyorsa o şekilde çalışıp
belirli
ücretlerini
alırlar.
Ama ellerinde ne lehte ne de aleyhte bu daveti belirli bir sonuca doğru
ve Peygamber
sallallahu
en kritik anlarında
bu cümleleri söyleyerek Rablerine yönelmişlerdir. İbrahim
aleyhisselam’ın,
Nemrut tara-
fından mancınıkla ateşe atılması olayı Kur’an-ı Kerîm’de tafsilatlı bir şekilde anlatılmaktadır (Enbiya, 51-70). Ta baştan beri Allah celle’ye
azze ve
tam bir güven içinde bulu-
nan İbrahim aleyhisselam en son anda,
yön verme yetkisi yoktur. Çünkü bu
ateşe fırlatılırken de aynı itminan
iş sahibini ilgilendirir, işçiyi değil.”
ve güven ile “Allah bana yeter, ne
sözleri
güzel vekildir O!” teslimiyeti içinde
de
burada
gereken, Allah
hatırlanması
azze ve celle’nin
dini ve
sadece Allah
azze ve celle’den
yardım
inancımı-
beklediğini dile getiriyordu. Ateşe
zın nasıl olması gerektiğini ortaya
düşerken Hazret-i Cebrail gelip, “Bir
koyan önemli sözlerdendir.
dileğin var mı?” diye sorunca, “Var
tevekkül
hususundaki
4. Buhârî, Tıb, 1; Rikak, 50; Libâs, 18; Müslim, Îmân, 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet, 16.
Ocak 2020
8
fakat sana değil” diyerek sözünün
Sufyan’ın isteğini yerine getirerek:
eri olduğunu göstermişti. Bunun
“Ebu Sufyan, Mekkelileri toplayıp
için âyet-i kerimede “Ve (ahdine)
gelmiş,
vefa gösteren İbrahim’in…” (Necm,
hiçbiriniz
37)
diye övüldü. Sonuç ise gerçek
sizi
bekliyor.
geri
Müslümanları
Giderseniz
dönemez!” korkutmak
diye istedi.
tevekkülün akıllara hayret veren
Başta Peygamber
mutlu sonu idi: Kızgın ateşin serin-
sellem
lik veren bir ortama dönüşmesi...
Allah’a iman ve güvenleri artmış ve
Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
“Allah bize yeter, ne güzel vekil-
Mesele sadece O’na güvenmektedir.
dir O!” demişler ve sözleşilen yere
İkincisi de İslam tarihinde “Bedr-i Suğra” (Küçük Bedir Savaşı) diye bilinen hadisedir. Peygamber hisselam
aley-
ile ilgili olaya ise Âl-i İmran
Suresi’nin 173. ayetinde işaret buyu-
sallallahu aleyhi ve
olmak üzere ashâb-ı kirâmın
hareket etmişlerdi. Bedir mevkiine gelince düşmanın çoktan çekip gittiğini gördüler. Panayır süresinde orada kalıp ticaret yaptılar, sonra da Medine’ye döndüler. ve Rasûlullah
rulmaktadır. Uhud Savaşı’ndan sonra
İbrahim
Ebu Sufyan “Bir sene sonra Bedir’de
sallallahu aleyhi ve sellem’in
buluşalım” demiş, Peygamber
aley-
bir taraftan tevekkül ve yakînin
da “İnşaallah” diy e cevap
peygamberlerin hayatındaki yerini
vermişti. Vakit gelince Ebu Sufyan
gösterirken, diğer taraftan bu duru-
Mekkeli
mun fevkalâde yüksek seviyeli bir iş
hisselam
müşriklerden
topladığı
güçle Merru’z-Zahran denilen yere kadar
gelip
ordugâh
kurmuştu.
aleyhisselâm
bu tavırları
olduğuna ve bu seviyeyi kazanmaya dair teşvikte bulunmaktadır.
Ancak kalbine düşen korku sonucu
Tevekkül ve yakîn duygusu, kemâl
Mekke’ye
karar
noktasını bulduğu zaman kul, Allahu
vermişti. Tam bu sırada Medine’ye
Teâlâ’nın yardım ve korumasını
gitmekte olan Nuaym bin Mesud
sanki gözleriyle görüyormuş gibi bir
ve adamlarıyla karşılaştı. Henüz
huzur ve tatmine ulaşır. Bu nokta-
Müslüman olmayan Nuaym’a: “Al
dan sonra da hiçbir şeyin kaygısı söz
sana on deve! Medine’ye gittiğinde,
konusu olamaz. Nitekim hicret esna-
büyük bir kuvvetle gelmişler, seni
sındaki Rasûlullah
bekliyorlar,
Muhammed’i
sellem’in tavırlarında bunun neticesini
korkut!” demişti. Nuaym, Medine’de
görürüz. Peygamber aleyhisselam, hicret
Peygamber
esnasında yol arkadaşı Ebu Bekir radı-
geri
dönmeye
diye
sallallahu aleyhi ve sellem’i
harp hazırlıkları içinde buldu. Ebu
yallahu anh
sallallahu aleyhi ve
ile birlikte Mekke’den çıkıp
Cemazi-el Evvel 1441
9
birkaç günlüğüne Sevr mağarasına
ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından
sığınmıştı. Müşrikler ise her tarafta
korundun' diye cevap verilir. Şeytan da
onları arıyordu. İşte onlardan bir
kendisinden uzaklaşır.'
grup mağaranın üzerinde gezinip dururken, içeriden Ebu Bekir lahu anh
radıyal-
onların ayaklarını görmüş ve
endişesini “Şöyle eğilip ayaklarının
Ebu Davud’un rivayetinde şu ilâve vardır:
“Şeytan,
diğer
şeytana:
Hidâyet edilmiş, ihtiyaçları karşılan-
dibine bakacak olsalar, bizi görecek-
mış ve korunmuş kişiye sen ne yapabi-
ler” sözüyle dile getirmişti. Allah azze
lirsin ki? der.” (5)
ve celle’ye karşı her an tam bir güven ve
tevekkül içinde bulunan Peygamber aleyhisselam
ise: “Üçüncüsü Allah olan
iki kişiyi sen ne sanıyorsun? Onlar hiç ele geçer mi?” diye onu teselli etmiş, Allah’ın
kendilerini
koruyacağına
olan güvenini açıklamıştır. Kur’ân-ı Kerîm bu olayı anlatırken: “Üzülme, endişelenme,
Allah
(Tevbe, 40) şeklinde
bizimledir”
bildirmektedir.
Yine Allahu Teâlâ: “Şüphesiz biz Peygamberimize
ve
müminlere
bu dünya hayatında da şahitlerin şahitlik edecekleri günde de yardım ederiz” (Müminun, 51) Peygamber
buyurmuş,
sallallahu aleyhi ve sellem’ı
ve
inananları yalnız bırakmayacağını bildirmiştir. Bir hadisi şerifte, “Kim, evinden çıkarken: 'Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır' derse kendisine: 'Doğruya iletildin, 5. Ebu Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34
Ocak 2020
10
Hadiste evinden çıkarken “Bismillah, tevekkeltü alallah ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” diyenin, Allah azze ve celle’ye
güven tazeleyip, işlerini,
hatadan korunmasını, tâat ve hayırlara muvaffak kılınmasını Allah azze ve celle’nin
yardımına bağlayan,
yani inancını böylece ortaya koyan kişinin, umduklarına kavuşacağını haber vermektedir. Üstelik şeytanın kendisini yanıltmaktan ümidini kesip uzaklaşacağını bildirmektedir. Biz de bu vesileyle evimizden her çıktığımızda bu zikirlerle meşgul olmalı, Rabbimize olan tevekkülümüzü bu cümlelerle dillendirmeliyiz. Unutmayalım ki umduklarımıza nail olmamız ve şeytandan korunabilmemiz bu zikirleri çokça söylemekle mümkün olacaktır. Rabbimiz bizleri gereği gibi tevekkül ehli kimselerden eylesin. Selâm ve Dua ile…
KAPAK DOSYA Ahmet İnal
TEVEKKÜLE MANİ OLAN ETKENLER
S
özlükte; “Allah
azze ve celle’ye
Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde
güvenmek” anlamındaki vekl
defalarca
kökünden türeyen tevekkül
İslam’ın en temel değerlerinden
“birinin işini üstüne alma, birine
birisidir. Bu nedenledir ki tevek-
güvence verme; birine işini havale
kül kulun tercihine bırakılmamış,
etme, ona güvenme” manalarına
Rabbin bir emri olarak çoğunlukla
gelir.
“Müminler ancak Allah’a tevekkül
Tevekkül dini bir terim olarak “bir kimsenin kendini Allah azze ve celle’ye teslim etmesi, rızkında ve işlerinde
zikredilen
tevekkül,
etsinler; sen, o ölümsüz ve daima diri olana tevekkül et…” şeklinde emir kalıplarıyla zikredilmiştir.
Allah’ı kefil bilip sadece O’na güven-
Tevekkül, iman etmiş olmanın tabii
mesi” şeklinde tanımlanmaktadır.
bir
(1)
gereğidir.
Tevekkül,
imanın
1. DİA, Tevekkül mad.
Cemazi-el Evvel 1441
11
sağlamasının yapıldığı mühim bir
Bu insanları kendi tuzağına çekmek,
noktadır. İman tek seferlik bir durum
onları
değildir. Zayıflayıp güçlenmesi ya da
misali bir o yana bir bu yana savur-
tamamen yok olması mümkündür.
mak şeytan için zor olmasa gerek…
İman soyut ve değişken oluşu itiba-
Bu nedenle, Müslüman kimse hem
riyle kati olarak ölçülemez. Ancak
Rabbine yakın olmak hem hayatın
tevekkül sayesinde kişi imanını bir
bela ve musibetlerine göğüs germek
nebze
imkanına
hem de kendisini avlamak için gece
tevekkül
gündüz pusuda bekleyen düşma-
olsun
kavuşur.
hissetme
Çünkü
hakiki
rüzgar
önündeki
yaprak
sadece imandan beslenir.
nına galebe çalmak için elindeki
Tevekkül, kişinin sırtını en güçlü
bu kıymetli hazineye sahip çıkmak
olana
yaslamasıdır.
Müslüman,
zorundadır.
hayatın tüm debdebesine karşın
Tevekkül, insanların çoğunun sahip
arkasında dağ gibi duran, daima
olamadığı kıymetli bir hazinedir.
kendisiyle
yüceler
Bela ve musibetle imtihan olunup da
yücesi Rabbini hisseder ve onun
isyan eden, bağırıp çağıran, azgın-
varlığından güç alır. Dağ gibi sorun-
laşan nice insan vardır ki tevek-
ların karşısında dağlar kadar metin
külden zerre nasipleri yoktur. Böyle
yiğitlerin varlığı işte bu sayededir.
insanlar, sebeplere sarılıp sonucunu
Tevekkül,
ne olursa olsun Allah
beraber
olan
Müslümanın
işlerini
azze ve celle’ye
düşmanlık
bırakmayı bilmezler. Hele bir de
eden şeytanın işlerini de zorlaş-
Rabbin takdiri böyle kulların arzu-
azze ve celle’ye
suna tevafuk etmemişse o zaman
tam bir teslimiyet ile bağlanmış,
durum çok daha vahimdir. Feryat
kolaylaştırırken, tırmaktadır.
ona
Allah
vekil
figanlar, sızlanmalar, verdiği tüm
kabul etmiş bir kimseyi şeyta-
nimetlere rağmen Allah azze ve celle’ye
nın alt etmesi öyle kolay değildir.
duyulan sitemler... Peki bu insan-
Şeytan bu hakikati çok iyi bildi-
lar sabredip mükafatını Allah
ğinden dolayı gözünü mütevekkil
ve celle’den
insanlara dikmiş ve onlarla olan
isyan etmektedirler? Tevekkül ile
mücadelesini, tevekküllerini yok
acıların üstesinden gelmek durur-
etme gayesiyle devam ettirmiştir.
ken niçin isyan ateşiyle acılarını
her işinde Allah
azze ve celle’yi
Şeytan tek bir şeyi arzulamaktadır.
azze
beklemek varken neden
dağlamayı seçmektedirler?
Rabbiyle bağını kesmiş ve gücünü
Tevekkül eden insanlar bu makama
kaybederek yalnızlaşmış insanlar…
nasıl iki günde gelmedilerse, nasıl
Ocak 2020
12
ki bunun ardında çeşitli manevi
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk
etkiler varsa bu durum tevekkülsüz
kendilerine, “İnsanlar size karşı
insanlar için de geçerlidir. İnsanlar
ordu toplamışlar, onlardan korkun”
şeytanın tuzağına öyle iki günde
dediklerinde, bu söz onların imanını
düşmüyorlar. Bu sürecin de arka-
artırdı ve “Allah bize yeter, O ne
sında insanı adım adım Rabbinden
güzel vekildir!” dediler. (Ali İmran, 173)
uzaklaştırmaya sebep olan etkenler vardır. Şimdi bunları irdeleyelim.
“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri
1- İmani Zayıflık
ürperir. O’nun âyetleri kendile-
Tevekkülsüzlüğün en büyük sebebi
imanlarını artırır. Onlar sadece
imansızlık ya da imanda gösteri-
Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2)
rine okunduğu zaman (bu) onların
len zaafiyettir. Tevekkül ve iman birbirinden
ayrılmaz
iki
parça-
dır. Tevekkül tüm varlığını imana borçludur. Allah
azze ve celle’ye
karşı
hüsnü zannı olmayan bir kimse ona niye itimad etsin ki? Sahte ilahları varken niye ona iltica etsin ki? Tevekkülün
Kur’an-ı
Bu ayet-i kerîmelerde tevekkül etme ancak müminlere yakışır bir vasıf olarak
zikredilmiştir.
Tevekkül,
Allah azze ve celle’nin gücünü kuvvetini ikrar etmenin bir şekli olduğundan dolayı bunun hakkını ancak iman etmiş olanlar verebilir. Çünkü inkar-
Kerim’de
cıların
dayandıkları,
kendilerini
kullanılışına bakıldığında iki şey
nisbet ettikleri bir Allahları yoktur.
dikkatimizi çeker. Birincisi daima
Onlar sahte ilahların çevrelediği aciz
müminlere
kimselerdir. Sahte ilahlarına dayanıp
ait
bir
vasıf
olarak azze
güvenecek olsalar da sonları hüsran-
rububiyet ve uluhiyetiyle
dan başka bir şey olmayacaktır.
yakın ilişki içinde zikredilmesi. Şu
Oysa müminler öyle değildir. Onlar
ayetlere göz atalım.
iman ettikleri andan itibaren o yüce
kullanılması, ikincisi ise Allah ve celle’nin
“Eğer müminler iseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 23)
yaratıcının gücünü, kuvvetini tüm bedenlerinde hisseder ve güvenirler. Bu yüce güce kulluk yapmak, sırtını
“Musa, “Ey kavmim! Eğer siz
ona yaslamak, yetişemediği yerde
gerçekten Allah’a iman etmişseniz,
“Yetiş Ya Rabbi!” demek mümine
eğer O’na teslim olmuş kimseler
eşsiz bir haz verir. Bunun en somut,
iseniz, artık sadece O’na tevekkül
en canlı örneğini sihirbazların iman
edin” dedi. (Yunus, 84)
etmesi olayında görürüz.
Cemazi-el Evvel 1441
13
"(Firavun dedi ki:)Mutlaka sizin
rağmen yine de sihirbazlar kadar
ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz-
olamamışlardı. Başları her sıkıştı-
lama keseceğim, sonra da (ibret
ğında “Allah” demeleri gerekirken
olsun diye) sizin tümünüzü elbette
onlar “eyvah!” demekten bir türlü
asacağım". (Sihirbazlar) Dediler ki:
kurtulamadılar. Allah
"Biz mutlaka Rabbimize dönece-
bir türlü teslimiyet gösteremediler.
ğiz". "Sen sırf, Rabbimizin âyet-
Biz emredileni yapalım, Rabbim
leri bize geldiğinde iman ettiği-
vekilimizdir, bizi yardımsız bırak-
miz için bize hınç duyuyorsun. Ey
maz diyemediler. İsyan üstüne isyan
Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır
ettiler ve en sonunda Firavundan
ve Müslüman olarak bizim canı-
daha beter kaybettiler.
mızı al." (Araf, 124-126)
“Firavun ve adamları gün doğarken
Düşünebiliyor musunuz? Daha az önce firavunun hizmetinde bulunmuşlardı, makam ve mevki istiyorlardı. Dünyaya tamah etmişlerdi. Ama şimdi… Şimdi hakikat ile tamamen değiştiler. Rablerinden aldıkları güç ile sahte Rab olma iddiasındaki Firavuna meydan okuyorlardı. Korkacakları bir şeyleri yoktu. İman ederek ve geri dönmeyerek üzerlerine düşeni yapmışlar, gerisini de Allah
azze ve celle’ye
bırakıvermişlerdi.
Onlardaki bu değişim imanın ve ondan doğan tevekkülün gücüydü. Sihirbazlar, belki bir kaç saatlik bir iman ile bu makama ulaşmışlardı. Bu, Musa
aleyhisselam
için müjdeli
bir haberdi. Ama Musa
aleyhisselam’ı
bekleyen başka imtihanlar vardı. Yanındaki herkes, sihirbazlar kadar mütevekkil değildi. İsrailoğulları, Allah
azze ve celle
tarafından gönde-
rilen onca lütfa şahit olmalarına
Ocak 2020
14
azze ve celle’ye
onları takibe koyuldular. İki topluluk birbirini görünce Musa'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler. şüphesiz
Musa,
"Hayır!
benimledir,
Rabbim
bana
yol
gösterecektir" dedi. Bunun üzerine Musa'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. Ötekileri de oraya yaklaştırdık. Musa'yı
ve
beraberindekilerin
hepsini kurtardık. Sonra ötekileri suda boğduk.” (Şuara, 60-66)
2- Marifetullah Hakkında Cahillik Kur’an-ı zikredildiği
Kerim’de
tevekkülün
yerlere
baktığımızda
Rabbimizin şanına, güç ve kudretine
atıfta
bulunulduğunu
fark
ederiz. Şu ayetleri inceleyelim; "Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et….” (Furkan,58)
Göklerde
ve
yerde
ne
varsa
Allah
azze ve celle
tarafından yalnız
Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
bırakılmayacaklarının
(Nisa, 132. ayet)
hareket ettiler. Bu bilinç ile putları
Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. (Araf, 89) Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü
bilinciyle
yıktılar,
Firavunlara
Nemrutlara
meydan
okudular.
Kızıldenizle,
ateşle burun buruna geldiklerinde dahi “acaba mı?” demediler. Teslim oldular ve kazandılar.
olandır, hüküm ve hikmet sahibi-
3- Şeytanın Tahakkümü
dir. (Enfal, 49)
"Gerçek
Tevekkül eksikliği bazen kişinin
yalnız Rablerine tevekkül edenler
Allah
üzerinde onun (şeytanın) bir haki-
azze ve celle’yi
yamamasından
hakkıyla tanı-
ileri
gelir.
Kişi,
şu
ki:
İman
edip
de
miyeti yoktur." (Nahl, 99)
kendisini ne kadar zorlasa da böyle
"Benim
durumlarda tam teslimiyeti bir türlü
üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün
başaramaz. Bu ise tevekkül etmeye
(hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak
çalıştığı
Rabbin yeter. (İsra, 65)
zamanlarda
onu
yorar.
İnsanlar tevekkül konusunda bebeklerin anneleriyle olan ilişkilerine ibretle bakmalıdır. Çünkü bir bebek annesini
kokusundan,
kullarım;
Şeytan, Allah
senin
azze ve celle
onlar
ile kulu
birbirine bağlayan tüm rabıtalardan nefret eder. Bu yakınlığı yok
kıyafetin-
etmek ve yerine kendisiyle kuracağı
den, yüzünden tanımış ve kendisini
bir bağ tesis etmek ister. Tevekkül
koruyacağına dair tam bir itimad
ise bu noktada şeytanın önünde
içine girmiştir. Annesinin kendisini
duran kocaman bir engeldir. Şeytan
yardımsız bırakacağını asla düşün-
Rabbine hakkıyla güvenmiş kimse-
mez. Bunun için annesi yanındayken kendisini güvende hisseder ve cesur davranır.
Mütevekkil
insanların
durumları da böyledir. Rablerine karşı sonsuz güven içinde ve rahattırlar. İbrahim
aleyhisselam’ın
atılırkenki hali, İsmail
ateşe
aleyhisselam’ın
ler için tuzaklar kursa da onlara nüfuz edemez. Şeytanın etki alanına girecek
kimseler
bellidir.
İmani
zaafiyete uğramış, Rabbinden uzaklaşmış, yalnız kimseler... Şeytan onlara
kancayı
kolayca
atmış,
benliklerini ele geçirmiştir. Onlar, farkında
olmasalar
da
şeytanın
bıçak altına girerkenki cesareti bu
emir eri olmuş ve kendi iradelerini
tevekkülün bir sonucudur. Onlar
kaybetmişlerdir. Artık, bu kimseler
Allah
için birçok meziyetin geride kalması
azze ve celle
için çıktıkları yolda
Cemazi-el Evvel 1441
15
gibi tevekkül duygusu da çoktan kaybedilmiştir. Şeytanın sancağını diktiği bu kalpte Allah
azze ve celle’ye
﴾33﴿ Bağların ikisi de yemişlerini
verip hiçbir ürünü eksik bırakmamışlardı. İki bağın arasından bir de
güvenmek, işlerine vekil tayin etmek
ırmak akıtmıştık.
imkânsız gibi bir şeydir. Kul tevbe
﴾34﴿ Böylece adamın bol ürünü
edip Rabbine yönelmediği sürece kalbindeki istiladan kurtulabilmesi mümkün olmayacaktır.
oluyordu. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: "Ben, servetçe senden daha zenginim;
4- Kendini Müstağni Görme
nüfusça da senden daha güçlü-
(Ey Peygamber!) Heva ve hevesini (kötü duygularını ve nefsânî ihtiraslarını) kendisine ilâh edineni
yüm." ﴾35﴿ Böyle bir böbürlenme içinde
kendine kötülük ederek bağına
gördün mü?..” (Furkan, 43)
girdi ve şöyle dedi: "Bunun hiçbir
Kişinin kendisini olduğundan büyük
zaman yok olacağını sanmam.
kabul
etmesi
ve
kendi
kendine
yeteceğini düşünerek Allah’tan yüz
﴾36﴿
Kıyametin
kopacağını
da
sanmıyorum. Rabbimin huzuruna
çevirmesi felaketlerin en büyüğü-
götürülürsem bile, hiç şüphem yok
dür. Böyle bir kimseden tevekkül
ki, orada bunun yerine daha iyisini
sahibi olmasını beklemekten ziyade
bulurum."
imanını
tazelemesi
istenmelidir.
Kendisini her şeyden üstün gören, gücünün ve servetinin her şeye yeteceğini düşünen bir kimse Allah azze ve celle’ye
Bu
niçin dayanıp güvensin ki?
durumda
olan
kimselerin
akıbetleri Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde zikredilmiştir. İbret olması açısından Kehf Suresi’nde anlatılan bahçe sahibi iki kimsenin kıssasını paylaşmakta fayda var.
……... ﴾42﴿ Çok geçmeden adamın ürünleri (felâketlerle) kuşatıldı. Sahibi, çardakları yere çökmüş haldeki bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü çırpınmaya başladı. "Ah" diyordu, "Keşke ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!" ﴾43﴿ Ona Allah’tan başka yardım
edecek yandaşları da yoktu; kendisi
﴾32﴿ Onlara, misal olarak şu iki
de (bu felâkete) engel olamadı.
üzüm bağı vermiş, her ikisinin
luk, Hak olan Allah’a mahsustur.
adamı anlat: Bunlardan birine iki
﴾44﴿ İşte burada yardım ve dost-
de etrafını hurmalarla donatmış,
Mükâfatı en iyi olan O, en güzel
aralarında da ekin bitirmiştik.
âkıbeti veren yine O’dur. (Kehf, 32-44)
Ocak 2020
16
KUR'AN'I KERIM'DEN MÜ'MINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen
Ehli Kitaba İttibanın
FELAKETİ “Ey İman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vaz geçirip yeniden küfre döndürürler.” (Al-i İmran, 100)
D
üşmanının sözünü dinle-
Baltasını alıp yola çıkmış, yolun
menin akıbetinin hüsran
ortasında şeytan onu engelle-
ile sonuçlanması konu-
mek
için
karşısına
dikilmişti.
sunda halk arasında yaygın güzel
Şeytan zahide nereye, ne amaçla
bir kıssa vardır. Özetle şöyle anla-
gittiğini sormuş, zahit Allah için
tılır;
samimi niyetini ona söylemişti.
Vaktiyle bir beldede insanlar bir
Ağacın
ağaçtan medet umuyor ve ondan
Rabbleri olan Allah’a yönelece-
dilekte bulunuyorlardı. Bu durum
ğinden endişelenen şeytan, zahit
öylesine ileri bir hâl almıştı ki
ile güreşe tutuşur. Ancak bir iki
artık insanları Allah
azze ve celle’ye
derken her seferinde zahit onu
şirk koşar bir seviyeye getir-
yere çarpar. Bunun böyle olma-
mişti. O beldede yaşayan zahit bir
yacağını anlayan şeytan, adama
zat bu duruma çok sinirlenmiş
bir teklifte bulunur. Der ki: “Sen
ve
bu ağacı kesmekten vazgeç, her
ağacı
kesmeye
azmetmişti.
kesilmesiyle
insanların
Cemazi-el Evvel 1441
17
bu defa zahit sırt üstü art arda yere çalınır. Bu durum onu hayret içinde
Müslümanlar hiçbir zaman için ehli kitabı sayı ve silah üstünlüğü ile dize getirmemişlerdir. Bilakis kendi berrak kaynaklarından beslendikleri zaman tüm dünyaya kafa tutmuşlar ve İslam’ı uzak beldelere taşımışlardır. İmanı esas aldıklarında neler yapabileceklerine dair sadece yaptıkları savaşların isimlerini sıralasak elbette bunu sayfalara sığdıramayız. Ancak onların maddi güçlerinden etkilenip şaşalı hayatlarının tesirine kapılınca ve o hayata özenti duymak Müslümanlar arasında yaygınlaşınca artık düşmanın eline düşmüş ve kendisini tamamen ona teslim etmiş oldular.
bırakınca şeytana bunun sırrını sorar: Şeytan der ki: “İlk seferinde Allah için çıktığından ben sana galip
gelemedim.
Ancak
benim
sözümü dinleyip geri döndüğün için o gücünü kaybettin.” Müslümanların
netice
itibariyle
kendilerini zor duruma düşürecek yönlendirmelerden son derece sakınmaları velayet
gerekir.
noktasında
Dinimiz,
Müslüman’ın
itimat edeceği mercileri Allah ve celle, sellem
Rasûlullah
azze
sallallahu aleyhi ve
ve dini yaşayan müminler
olarak açıklamıştır. Bunun farkında oldukları müddetçe düşmanlarının kendilerine bir zarar veremeyeceği muhakkaktır. Bu noktada Allah azze ve celle’nin kelamından ve Rasûlullah ve sellem’in
sabah yastığının altında bir altın bulacaksın”. Zahit bu teklifi kabul eder. Gerçekten her sabah yastığının altında bir altın bulur. Bu böyle bir zaman devam eder. Günün
sallallahu aleyhi
sünnetinden bize yapılan
uyarıları can kulağıyla dinlemeli ve düşmanın bizim için tasarladığı nihai amacın ne olduğunu bilmek zorundayız.
AllahuTealâ
şöyle
buyuruyor:
birinde zahit yastığını kaldırınca
“Ehli kitaptan kâfirler ve putpe-
altını görmez. Tekrar baltasını alıp
restler Rabbinizden size iyi bir
ağacı kesmeye gidince şeytan yine
şey
indirilmesini
istemezler…”
karşısına dikilip amacını öğrenir.
(Bakara, 105)
Adam yolundan dönmeyince şeytan
“Ehli
yine onunla kavgaya tutuşur. Ancak
kendilerine apaçık belli olduktan
Ocak 2020
18
kitaptan
çoğu,
hakikat
sonra,
sırf
içlerindeki
haset
duygusundan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek isterler…” (Bakara, 109) “Sen onların dinine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır…” (Bakara, 120)
İslam tarihini incelediğimizde ehli kitaba karşı şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır: Müslümanlar hiçbir zaman için ehli kitabı sayı ve silah üstünlüğü ile dize getirmemişler-
büyük tehlike arz eden bu söylemler ancak İslam’a sımsıkı sarılmakla bertaraf edilebilir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
dir. Bilakis kendi berrak kaynak-
“Allah’ın hükmü yerine getirilince
larından beslendikleri zaman tüm
şeytan şöyle der: Şüphesiz Allah
dünyaya kafa tutmuşlar ve İslam’ı
size gerçek bir vaatte bulunmuştu;
uzak beldelere taşımışlardır. İmanı
ben de size bir söz verdim ama
esas aldıklarında neler yapabilecek-
yalancı çıktım. Aslında benim sizi
lerine dair sadece yaptıkları savaş-
zorlayacak gücüm yoktu; benim
ların isimlerini sıralasak elbette
yaptığım size çağrıda bulunmak-
bunu sayfalara sığdıramayız. Ancak
tan ibaretti; siz de benim çağrıma
onların maddi güçlerinden etkilenip şaşalı hayatlarının tesirine kapılınca ve o hayata özenti duymak Müslümanlar
arasında
yaygınla-
şınca artık düşmanın eline düşmüş
uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın.” (İbrahim, 22)
Âlimlerin Ayet İle İlgili Açıklamaları:
ve kendisini tamamen ona teslim
İbn Cerir et-Taberi
etmiş
rinde
oldular.
İşte
Endülüs’ten
ayetin
rahimehullah,
genel
tefsi-
mefhumunu
başlayan bu süreç günümüze kadar
şöyle açıklıyor: “Bu ayetin tevili şu
gelmiştir.
şekildedir: Ey Allah ve Rasûlünü
Kurdukları
tuzaklarla
Müslümanları adeta tutsak hale
tasdik edip, Nebileri
getiren kitap ehlinin en büyük
sellem’in
silahı kuşkusuz şeytanın vesvesesi
rine getirdiği her şeyi kabul edenler!
kadar
söylemleridir.
Tevrat ve İncil’e kendilerini bağla-
Dinlerinden habersiz yaşayanlar için
yanlar topluluğuna itaat edip size
tesirli
olan
sallallahu aleyhi ve
Allah azze ve celle’den kendile-
Cemazi-el Evvel 1441
19
emrettikleri şeyi kabul edecek olur-
ve Hazreçlilerin beraber oturmuş
sanız onlar sizi saptırır ve böylece
sohbet ettiği bir topluluğun yanın-
Rabbinizin
tasdikten
dan geçince bu durum onu çok
sonra ve onun Rabbiniz katından
kızdırdı. Kendisiyle beraber olan bir
getirdiği şeyleri kabulden sonra,
gence onların yanına oturup onlara
sizi kâfirler topluluğuna döndürür-
şiirler okumasını ve Buas gününü
ler. Size Peygamber
sallallahu aleyhi ve
hatırlatmasını istedi. O genç onlara
Rabbinizin katından getir-
şiir okuyup eski günleri hatırla-
diği, iman edip tasdik ettiğiniz
tınca onların da hamaset duyguları
hakkı inkâr ettirirler. Övgüsü yüce
kabardı, silahlara sarılıp savaşmaya
olan Allah müminlerin kitap ehlin-
azmettiler.
Onların
den nasihat almalarını, görüş veya
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e
istişarelerini kabul etmeyi yasak-
ulaşınca
lıyor. Zikri yüce olan Allah onla-
vardı. Onlara: “Allah size İslam nime-
rın müminlere karşı kin, ihanet,
tiyle ikram ettikten sonra daha ben sizin
kıskançlık ve öfke dolu olduğunu
içinizde iken cahiliye davasını mı güdü-
müminlere öğretiyor.” (1)
yorsunuz?” dedi. Toplananlar bunun
sellem’in
Rasûlünü
hemen
bu
onların
durumu yanına
Gayetul-
şeytanın dürtmesi olduğunu anla-
Emani Fi Tefsiri-Kelamir-Rabbani
yarak silahı atıp birbirlerine sarıl-
isimli tefsirinde der ki: “Burada
dılar. Başlangıç itibariyle bugünden
Yahudilerin tuzaklarından başka
daha kötü sonu itibarıyla da bundan
bir çeşidi vardır: Evs ve Hazrec
daha hayırlı bir gün yoktu. Tıpkı
Yemen Araplarından Sebe koluna
yıldızlar içinde ay olduğu gibi içle-
bağlı iki kabile idi. Onlar “bir daha
rinde Rasûlullah
bir
olduğu halde döndüler.” (2)
Molla Gürani
araya
rahimehullah
gelemeyecek
şekilde
dağılan Sebe” diye darbı mesel olan Sebe’ye aittirler. Bu iki kabile arasında eski bir düşmanlık vardı ve pek çok savaş olmuştu. O savaşlardan biri Buas savaşı idi. O savaşta zafer Evs’in olmuştu.
sallallahu aleyhi ve sellem
Yukarıda geçen kıssayı tefsirinde ele alan Fahreddin er-Razi lah
rahimehul-
şöyle der: “Bu ayetten yukarıda
geçen hadisenin kastedilme ihtimali olduğu gibi onların delalete düşürmek için yaptıkları hamle-
İslam’a ve ona bağlı olanlara şiddetli
ler de ihtimal dâhilindedir. Allahu
düşmanlığı olan Şas b. Kays, Evs
Teâlâ şayet müminler onlara karşı
1. Taberi Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden. 2. Taberi Tefsiri, c:3, s:23; İbn Ebi Hatim Tefsiri, c:3, s:718)
Ocak 2020
20
yumuşak olup, onların sözlerine
hiçbir şeye hırslı değillerdir. Bu
kulak verecek olurlarsa bu durumu
akide kurtuluş kaynağı, savunma
yavaş yavaş onları kâfir olmaya
hattı
çevireceğini beyan etmiştir. Küfre
savunma
girmek dünya ve din konusunda
Onun düşmanları bu durumu çok
helak
iyi biliyorlar. Bu akideyi geçmişte
olmak
demektir.
Dünyevi
ve
Müslüman gücünün
kaynağıdır.
işlerde helak düşmanlığın belirmesi,
de
öfke, fitnenin ortaya çıkması ve
biliyorlar. Bu sebepten dolayı bu
kan akıtmaya yol açacak savaşların
ümmeti
meydana gelmesiyle olur. Din işle-
için ellerindeki tüm hile ve tuzak-
rindeki helak ise zaten açıktır.” (3)
ları kullanmaktadırlar. Tüm kuvvet
Şehit Seyyid Kutup Fi Zilal’de bu konuyu şöyle açıklamıştır: “Ehli kitaba itaat, onlardan bazı şeyler alma, onların yöntem ve sistemlerinden faydalanma öncelikle iç hezimete ve bu Müslüman ümmetin üzerine inşa edildiği liderlik
konumundan
uzaklaşmaya
yönlendirir. Aynı zamanda hayatı
biliyorlardı,
ümmeti
günümüzde
akidesinden
de
saptırmak
ve hazırlıklarını aynı şekilde sarf etmektedirler. Bu akideye açık bir şekilde saldırmaktan aciz kalınca onun aleyhine tuzak kurarlar. Tek başlarına
onunla
savaşmaktan
yorulunca, bu akidenin içinde delik açması, insanları ondan saptırması, onun yönteminden başka yöntemler benimsetmesi, sisteminden başka sistemler alması ve onun liderli-
idarede, onu düzenlemede, yükse-
ğinden başka liderliklere bağlan-
liş ve gelişme yolunda zorluklara
ması için görünüşte İslam’a girmiş
tırmanma konusunda yol almada
münafıkları ve yalandan İslam’a
Allah’ın sisteminin yeterli olmaya-
bağlanmış görünenleri hazır kıta
cağı hususunda şüpheye sürükler.
askerler gibi donatırlar.
Sadece bu bile nefislerde küfrün hareket etmesi için yeterlidir. Oysa nefisler bunu hissetmez ve yakın tehlikesini fark etmez.
Kitap
ehli,
Müslümanların
bir
kısmından itaat, söz dinleme ve kendisine uyma arzusunu görünce, şüphesiz bu durumların hepsini
Bu Müslümanlar açısından böyledir.
kendilerini uykusuz bırakan gayeye
Diğer açıdan bakacak olursak şunu
ulaşmak
görürüz: Kitap ehli, ümmeti akide-
Hem kendisine hizmet edenleri
sinden saptırmadaki hırsı kadar
hem de tüm Müslümanları kendi
için
kullanacaklardır.
3. Et-Tefsirul Kebir, aynı ayetin tefsirinden
Cemazi-el Evvel 1441
21
arkalarından
küfre
sürükleyeceklerdir.”
ve
dalalete
İslam’ın
hayat
veren
sistemine
dönmekle olur.
(4)
Ayetten Çıkarılacak Bazı Dersler:
Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey
1) Her Müslüman, kitap ehlinin onu
cek şeylere çağırdıklarında Allah
akidesinden saptırmak için çalıştı-
ve Rasûlünün çağrısına uyun…”
ğını çok iyi bilmelidir. Onların diyar
(Enfal, 24)
diyar dolaşmaları boşuna değildir. Bizzat kendi âlimleri tarafından tahrif edilen Tevrat ve Yahudilerin sinsi oyunlarıyla tahrif edilen İncil’e inananlar geldiği ilk günkü gibi tertemiz olan Kur’an-ı Kerim’i nasıl tahrif edemediklerinin şaşkınlığı içerisindedirler. Bu durum onların uykularını kaçırıyor ve İslam’ı kaldırmak için bunca uğraş veriyorlar. Abdullah b. Sebe’den beri bu
iman edenler! Sizi hayat vere-
3) Müslümanların gündelik hayatlarında İslam’ın belirlediği kurallara yönelmeleri gerekir. Kitap ehlini ve İslam düşmanlarını taklit etmekten kaçınmaları Nuh
gerekir.
aleyhisselam’ın
Putçuluğun
ümmetine peyder-
pey girdiği unutulmamalıdır. Kılıkkıyafet, eğlence, sosyal aktivite ve aile içi diyaloglar gibi daha pek çok alanda kitap ehli menşeli uygu-
uğraşları Allah tarafından mahfuz
lamaları
olan itikadın sağlam duvarlarından
yız. Bizler kendimizi İslam üzere
geri dönmektedir.
gördüğümüzü söylesek de gelecek
2)
Müslümanın
hayata
bakışı
İslam’ın kaynaklarının yönlendirdiği şekilde olmalıdır. Hayata yön
hayatımızdan
atmalı-
nesillerimizin akidesini bozacak, onları yavaş yavaş küfre sürükleyecek ortamlardan uzak durmalıyız.
veren kanunlar tıpkı bir ağaç gibidir.
4) Kitap ehlinin fitnesinin şeyta-
Hangi meyvenin fidanını ekersen
nın vesvesesi gibi veya Deccal’in
o meyveyi devşirirsin. Kitap ehli-
ateşi gibi olduğunu unutmayalım.
nin Müslümanlara dayattığı hayat
Onlara karşı tek kalemiz doğru bir
sistemleri ne kadar yaldızlansa da
yöntemle Allah
günümüzde görüldüğü üzere akide
maktır. Haktan sonra sapıklıktan
ve
fesada
başka bir şey olmadığına, hakkın
Müslümanların
batılı eninde sonunda yeneceğine
ahlakta
ümmetimizi
uğratmaktadır. bu
fesattan
kurtulmaları
ancak
4. Fi Zilal-i Kur’an, aynı ayetin tefsirinden
Ocak 2020
22
azze ve celle’ye
inancımız tam olsun.
sığın-
NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz
HELAL KAZANÇ VE DUA ADABI Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Ey insanlar! Allah temizdir ve ancak temizi kabul eder. Şüphesiz Allah müminlere, peygamberlere emrettiği şeyi emretmiştir. Allah “Ey Rasuller! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” (Müminun, 51) buyurmaktadır. Yüce Allah yine “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” (Bakara, 172) buyurmaktadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem daha sonra bir insandan bahsetti: “Uzun yol yürümüş. Üstü başı dağınık halde elini göğe uzatır. Adam sürekli ‘Ya Rabbi Ya Rabbi’ der. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, elbisesi haramdır ve haramla beslenmiştir. Hal böyle iken duası nasıl kabul olunur.” (1) 1. Müslim, Zekât 65
Cemazi-el Evvel 1441
23
Açıklama
şekilde namaz kılan bayanın sevap
Bu hadisi şerif içerisinde önemli kaideleri
barındıran
hadistir.
Genel
değerli
olarak
bir
Allahu
alamayacağı ifade ediliyor. Kabul
edilmeme
durumlarda
da
ifadesi
“reddedilme
bazı ve
Teâlâ’nın temiz olan sadaka ve
amelin geçersiz olması” anlamında
ibadetleri kabul edeceğini ve haram
kullanılır. Örneğin; “Sizden herhangi
yollarla hayatını devam ettirenlerin
biriniz abdestini bozacak olursa, abdest
dualarını kabul etmeyeceğini ifade
almadıkça Allah onun namazını kabul
eder.
etmez”
abdestsiz namaz kılan kişi sevap
“Allah temizdir”
alamadığı gibi farz olan sorumlulu-
Şanı yüce olan Allah her türlü eksiklikten
münezzehtir,
O’nun
temiz oluşundan maksat; her türlü eksiklikten uzak oluşudur. Çünkü temizin
. Bu hadisi şerife göre,
(3)
anlamlarından
biri
de
"mukaddes sayılan tüm kusurlardan beri olan"dır. Tüm kusurlardan beri olan Allah ancak temiz olan ibadet ve sadakaları kabul eder.
ğundan da kurtulmuş olmaz. Bu durumda temiz olmayan bir şey Allah
azze ve celle
için sadaka olarak
verildiği takdirde Allahu Teâlâ o kişiye sevap vermeyecek ve yaptığı bu ameli övgü vesilesi saymayacaktır. Haram olan bir mal sadaka olarak verilecek olduğu zaman, kesinlikle
“Ancak temizi kabul eder”
kabul edilmeyecek ve sevap vesilesi
Bu ifade bazı söz ve amellerin Allah tarafından kabul edilip bazılarının kabul edilmeyeceğini ifade eder.
olmayacaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Allah abdestsiz kılınan namazı ve ganimet-
Bir amelin kabul edilmemesi bazen
ten çalınan maldan verilen sadakayı
“sorumluluğun
kabul etmez” (4) buyurmaktadır.
kalkacağı
ancak
sevap alınamayacağı” anlamında kullanılır. Örneğin; “Mescide giderken üzerine koku süren bir kadın, eve dönüp gusül abdesti almadıkça kıldığı
Sahibi bilinmeyen haram mal ya da faizden elde edilen para nasıl sarf edilmeli?
. Bu hadisi
-İmam Şafi haram malın sahibi
şerifte, kılınan namaz ile farz olan
tespit edilinceye kadar yetkililer
sorumluluğun kalktığı ancak bu
tarafından koruma altına alınıp
namaz kabul olmaz”
2. Elbani sahihul cami 3. Buhari 4. Tirmizi ve Müslim
Ocak 2020
24
(2)
sadaka
olarak
dağıtılamayacağı
hayırlı bir yere sarf etmek, denize
görüşündedir. -Bu meseleyi haram malın sarfı bahsinde
anlatan
İmam
Gazali,
iki görüşün var olduğunu ifade eder. Birisi o malın sadaka olarak verilebileceğini,
“Zaruri olarak bilinir ki bu malı
diğer
görüş
ise temiz bir mal olmadığı gerekçesiyle fukaraya sadaka olarak verilemeyeceğidir.
atmaktan daha hayırlıdır. Bunun ne atana ne de malın sahibine bir faydası vardır. Hâlbuki bir fakirin eline verildiği takdirde, o fakir faydalanacağı gibi mal sahibine de duacı olacaktır”. “Kendimiz haramı nasıl yemiyorsak, fakirlere de yedirmeyiz.” görüşünde olan âlimlere ise Gazali şu cevabı vermektedir: “Bu
İkinci görüşü benimseyen âlimler-
söz doğrudur. Fakat bu mal, ona ihtiya-
den Fudayl bin İyad, eline geçen iki
cımız olmadığı zaman bize haramdır,
dirhem paranın helâl yoldan kaza-
fakire ise helaldir.” (6)
nılmış olmadığını fark edince, onu götürüp taşların arasına koymuş
Helal Kazanç ve Helal Lokma:
ve “Ben ancak helal ve temiz olan
“Ey Rasuller! Temiz olan şeylerden
malı tasadduk ederim. Kendim için hoş görmediğimi başkası için de uygun görmem.” demiştir. İmam Gazalî, Fudayl’ın bu hâlini anlattıktan ve bu görüşü bir derece kabul ettikten sonra, diğer görüşü destekleyen bir hadisi şerifi aktarır. Rasûlü Ekrem
yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” (Müminun,51) “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” (Bakara, 172) Bu ayeti kerimeler açıkça helal
sallallahu aleyhi ve sellem
yemenin bir zorunluluk olduğunu
bir cenaze defninden dönüşünde
haram lokmadan uzak durmanın
Kureyşli bir kadının verdiği ziya-
gerekli olduğunu ifade ediyor.
fete davet edilmiş, önüne konulan kızartılmış koyunun haram olduğu bildirilince “Bunu kaldırın ve esirlere yedirin” (5) buyurmuştur.
Allah azze ve celle insanlara rahmetinin bir gereği olarak haram olanların sayısını belirlemiş bunu Kur'an ve sünnet vesilesiyle bizlere aktarmış-
Her iki görüşle ilgili geniş açıkla-
tır, bunların dışında kalan nimetle-
malarda bulunan İmam Gazali özet
rin ise helal oluşu, hayatı bizim için
olarak şunları söylemektedir:
kolay hale getirmiştir.
5. Tirmizî, Savm: 3 6. İhyâ, 2: 127-132
Cemazi-el Evvel 1441
25
Amellerin Kabul Olması İçin Gerekli Olan Şartlar “Rabbine
kavuşmayı
arzulayan
salih amel işlesin” (Kehf, 110)
ihlastır. İhlas varsa amel vardır, ihlas yoksa amel yoktur. İhlas, kişinin amellerinde sadece Allah celle’nin
azze ve
rızasını kast etmesidir. “(Ey
Peygamber! İnsanlara) De ki: Bana,
Bir amelin makbul ve salih olabil-
dini Allah’a hâlis kılarak yalnızca
mesi için gerekli olan birtakım
O’na ibadet etmem emrolundu.”
şartlar vardır. Bunları kısaca ifade
(Zümer, 11)
edecek olursak;
c) Yapılan amel sünnete uygun
a) Amel sahibinin mümin olması
olarak yapılmalıdır.
gerekir.
“Rasûl size neyi verdiyse (hüküm Teâlâ
olarak neyi meşru kıldıysa) onu
yaptıkları
hemen alın. Neyi de (almaktan veya
hayırlı işlerin dahi katında makbul
yapmaktan) yasakladıysa ondan
olmadığını, imanın makbul ve salih
hemen vazgeçin.” (Haşr, 7)
amel için şart olduğunu ifade eder.
“Kim Rabbine ve ahiret gününe
- “Onların (iman etmeyenlerin)
kavuşmayı umuyorsa salih amel
Ayet-i
kerimede
mümin
Allahu
olmayanların
yapmış oldukları her salih ameli
yapsın ve Rabbine hiçbir şeyi ortak
ele alırız, onu saçılmış zerreler
koşmasın.” (Kehf, 110)
haline getiririz (geçersiz kılarız).”
Âlimler genel olarak bu ayeti şöyle
(Furkan, 23)
anlamışlardır: "Salih amel yapsın”-
- “Her kim erkek olsun, kadın olsun, mümin olarak salih amel işlerse, ona (dünyada malı az da olsa)
mutlaka
güzel
bir
hayat
yaşatırız ve (ahirette de) onlara mükafatlarını, elbette (dünyada) yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl, 97) b) Yapılan amel sadece Allah rızası için ihlaslı bir şekilde yapılmalı, insanlar görsün ya da duysunlar niyetini taşımamalıdır.
dan maksat sünnete uygun olsun manasıdır.
"Rabbine
hiçbir
şeyi
ortak koşmasın" dan kasıt ise ihlaslı olsun
manasındadır.
Allah Rasûlü Ekrem sellem’e
Sahabiler,
sallallahu aleyhi ve
en güzel şekilde tabi oluyor-
lar, hayatlarının her alanında onu kendilerine örnek ve önder olarak alıyorlardı. “Bir gün Peygamber ve sellem,
sallallahu aleyhi
sahabesiyle birlikte namaz
kılarken
Cibril,
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem’e
gelip ayağında
Amel konusunda dikkat edilmesi en
necaset olduğunu haber veriyor.
mühim unsurlardan biri şüphesiz
Peygamber
Ocak 2020
26
sallallahu aleyhi ve sellem'de
bunun üzerine ayakkabısını çıkarıp kenara koyuyor, takiben sahabe de ayakkabılarını çıkarıp kenara koyuyor. Namazdan sonra Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem
sebebini
Duanın Kabul Olması İçin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Bu hadisi şerif, yapılan duanın neden
kabul
birtakım
olmayacağına
işaretleri
dair
içermektedir.
sorunca: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Senin
Bu işaretlerden yola çıkarak duanın
çıkardığını görünce biz de çıkardık.’
kabul
diyorlar. Bunun üzerine Allah Rasûlü
sebepler alimler tarafından açık-
durumu onlara izah ediyor.”
lanmıştır. Bunlar kısaca;
(7)
olmasını
sağlayacak
d) Yapılan amelin temiz olması
Yolculuk yapmak:
gerekir. Çünkü Allah
Hadisin
azze ve celle
“Sadece temiz olanı kabul eder”. Bu hadisi şerif sadaka olsun diğer ameller olsun ancak temiz olduğu zaman makbul olduğunu ifade eder. Sadaka ile alakalı bir diğer hadisi şerif şudur: “Her kim helal bir kazançtan, bir hurma kadar bir şeyi sadaka olarak verecek olursa -ki Allah helal ve temizden başkasını zaten kabul etmezşüphe yok ki Allah onu sağı ile alıp
son
bölümünde
bazı
uzun
yolculuktan gelmiş bir şahıstan bahsedilerek, yolculuğun aslında duanın
kabul
edilmesine
vesile
olan bir durum olduğu ifade edilmektedir. “Mazlumun, yolcunun ve babanın duasına şüphesiz icabet edilir” hadisi şerifi bu görüşü destekler. Yolculuk her ne kadar günümüzde kolaylaşmış olsa da içerisinde
zorluk
ve
meşakkat
sürekli vardır. Kişinin evinden ve
kabul eder. Sonra onu sahibi için sizden
yaşadığı yerden uzaklaşması ona
herhangi birinin tayını büyütmesi gibi
bir sıkıntı doğuracak, bu durumda
-bir dağ gibi oluncaya kadar- besleyip
kişiyi Allah
büyütür.” (8)
bir sebep olacaktır.
Sadakanın
dışında
kalan
diğer
Saçın
azze ve celle’yeyaklaştıran
sakalın
birbirine
karışa-
amellerin de kabul olması manevi
rak, toza bulanarak kılık kıyafetin
olarak temizliğine bağlıdır. “Güzel
olumsuz bir görünüş arz etmesi. (9):
(ve temiz) söz yalnız O’na yükselir,
Bu da Rasûlullah
onu da salih amel yükseklere çıka-
sellem’in: “Saçı sakalı birbirine karış-
rır” (Fatır, 10)
mış toza bulanmış” ifadesinden
sallallahu aleyhi ve
7. Ebu Davud 8. Buhari-Müslim 9. Bu açıklamaların birçoğu İbn Recep el-Hanbeli’ye aittir
Cemazi-el Evvel 1441
27
anlaşılmaktadır. Rasûlullah sallallahu
Peygamberimiz
aleyhi ve sellem’in
şu buyruğu da buna
Bedir Savaşı esnasında ve yağmur
tanıklık eder: “Saçı sakalı birbirine
dualarında ellerini semaya doğru
karışmış, kapılardan kovulan nice
açmış ve o şekilde dua etmiştir. Dua
kişiler vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa, Allah onun yeminini boşa çıkarmaz" (10)
sallallahu aleyhi ve sellem
esnasında sadece şehadet parmağını havaya kaldırdığı, ellerinin arkası kıbleye gelecek şekilde kaldırdığı
Nitekim Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve
ve yağmur duası esnasında ellerini
istiska (yağmur duası) için
kaldırıp arka tarafını semaya doğru
pek iyi olmayan bir dış görünüşü ile
çevirdiğini ifade eden rivayetler de
sellem’in
alçakgönüllü bir şekilde ve yalvarıp yakaran bir halle çıkışı da buna
mevcuttur. (13)
tanıklık etmektedir.
Duada ısrarcı olmak:
Mutarrif b. Abdullah’ın kardeşinin
İnsanoğlu yapısı itibariyle bir şeyden
oğlu hapsedilmişti. O da eski püskü
çabucak sıkılıp onu terk edebilir
elbiselerini giyindi, eline bir baston
fakat Allahu Teâlâ az da olsa sürekli
aldı. Kendisine: “Bu da ne oluyor?”
olarak yapılan işleri sever. İstediğini
denilince şöyle dedi: “Rabbime alçak
alıncaya ya da Rabbinin rızasını
gönüllülüğümü, boyun eğdiğimi arz
kazanıncaya kadar kişi Allah
ediyorum. Olur ki kardeşimin oğlu hakkındaki şefaatimi kabul eder.” (11)
“Ellerini kaldırıp ‘Ya Rabbi Ya Rabbi’ ifadesi
dua
ederken
elle-
rin kaldırılmasına işaret eder. Bu konuda ve
sellem
Rasûlullah “Şüphesiz
sallallahu aleyhi
Allah
dua etmekten, O’ndan bir
şeyleri istemekten uzaklaşmamalı, bu konuda mümkün mertebe ısrarcı
Ellerini semaya doğru açmak:
der”
ve celle’ye
azze
Hayy’dır,
davranmalıdır. - İbn Mesud yor: Rasûlullah
radıyallahu anh
anlatı-
sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdular ki:
Kerim’dir. Bir kişi elini kaldırır ondan
“Allah Teâla Hazretlerinin fazlından
bir şeyler isterse onun ellerini bomboş
isteyin. Zira Allah, kendisinden isten-
çevirmekten haya eder.”
mesini sever. İbadetin en efdali de (dua
(12)
buyur-
edip) kurtuluşu beklemektir.” (14)
muştur. 10. Tirmizi, Menakib 55 11. Cami ulum vel hikem 12. Ahmed, Ebu Davud 13. Ana çizgileriyle islam, 40 Hadis şerhi 14. Tirmizi, Da’avât 126
Ocak 2020
28
- “Acele etmediği müddetçe her birini-
aile bireyleri arasında saygısızlık
zin duasına icâbet olunur.”
ayyuka çıkıyor.
(15)
Sabır ve istikrar kuldan beklenen
Haram kazancın bize katkısı sadece
en önemli görevlerdendir ancak kul
huzuru
yapısı itibariyle hem acele davran-
olsaydı bile, ahirete bir şey kalma-
mayı hem de yaptığı hayırlı işi çabu-
saydı bile yine de terke değer bir
cak bırakmayı daha hoş karşılar.
belaydı fakat haramın başlangıcı
Yiyecek, içecek ve giysilerin helal olması: “Yediği, içtiği, giydiği haram, haram ile beslenmiş bunun duasına nasıl icabet edilsin” buyuran Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
helal lokmanın
icabete vesile olduğunu öğretmektedir. Günümüzde haram kazancın kapısı olabildiğince açılmış, faiz, kumar vb. yollarla maalesef birçok Müslüman haram yemeyi alışkanlık haline getirmiştir. Artık insanlar kredi çekmeyenlere farklı bir gözle bakıyor ve onları akılsızlıkla itham ediyorlar. İmkanların bu kadar kolay olmasına rağmen “Rabbim evime haram lokma sokmasın” diyen yiğit insanların varlığı bir nebze olsun gönlümüze su serpiyor. Haram
kazancın
tın çöküşünü gözleriyle görüyor, bu
değerleri
götürmesi
tatlı olduğundan terki o kadar kolay olmuyor. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
“Ey
Saad helal ye ki Allah duana icabet etsin” buyurarak aslında asıl dikkat etmemiz gereken durumu bize izah ediyordu. Evlatlarımızın, istediğimiz hâl ve tavırları sergilemiyor oluşu ya onlar hakkındaki dualarımızın kabul edilmeyişinden ya da onlara güzel örnek olamayışımızdan kaynaklanıyor olması uzak bir ihtimal değildir. Haram ile beslenen bedenlerin helal yollarda yürümesi zor olabilir. Allah
azze ve celle
helalin-
den kazanıp, helal yollara harcayabilmeyi
nasip
eylesin.
Haram
ile aramıza engeller halk eylesin… Hepimizin
ezberleyerek
sürekli
tekrar etmesi gereken bir dua ile
yaygınlaştığı
toplumlar huzurun ve maneviyakaybettikleri
yuvamızdan
artık
göremedikleri için kimileri ah vah çekerken kimileri hayata küsüyor, evlerde huzur mumla aranırken,
bitirelim: ALLAHIM
HELAL
HARAMDAN BANA
NASİP
İLE
UZAK
YETİNİP DURMAYI
EYLE.
LÜTFÛN
İLE BENİ BAŞKASINA MUHTAÇ EYLEME. (16)
15. Buhari Daavat 22 16. Tirmizî
Cemazi-el Evvel 1441
29
Kavramlar
KAVRAMLAR Mahmut Varhan
TEVHİD KAVRAMI
B
iz bu makalemizde tevhidin
a. Küçük büyük, canlı cansız bütün
tanım ve öneminden, tevhid
varlıkları Allah azze ve celle yaratmıştır.
kelimesinin
Yaratmada O'nun herhangi bir ortağı
faziletinden,
tevhidin kısımlarından, muvahhidlerin felâhı ve tevhidi bozanların hüsrânından bahsetmeye çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Yüce Allah'tandır.
1- Tevhidin Tanımı ve Önemi Tevhid; Allah
azze ve celle’yi
yoktur. b. Bütün mahlukatın sahibi, mâliki ve bütün mahlukat üzerinde yegâne tasarruf sahibi Allah Kâinatın
zâtında,
sıfatlarında ve fiillerinde birlemek;
mâliki
ve
azze ve celle’dir.
mütasarrıfı
olmak konusunda O’nun herhangi bir şeriki yoktur.
zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde
c. Kainatta bulunan bütün varlıkların
O’na ortak/şirk koşmaktan şiddetle
ihtiyaçlarını tedarik eden ve rızıkla-
sakınmaktır. Tevhid ancak şu temel
rını temin eden Allah
beş prensibi kabul ve tasdik etmekle
Rızık
gerçekleşir:
herhangi bir ortağı yoktur.
Ocak 2020
30
verme
azze ve celle’dir.
konusunda
O’nun
d. Bütün varlıkların yegane ilahı ve
şirkten sakındırmak üzere indi-
hakk ile ma’budu Allah azze ve celle dir.
rilmişlerdir. Öyle ki tevhid daveti
O’ndan başka ilah olmayıp, ibadet
hususunda ifadeleri bile ay nı olmuş-
edilmeye müstehak herhangi biri
tur. Nitekim bütün ilâhi kitaplarda
yoktur.
ve bütün peygamberlerin dilinde
e. Kainatın nizam ve düzenini sağlayan kevni kanunları koyan Allah azze ve celle
olduğu gibi; yeryüzünde
imtihan edilmek üzere belirli bir
yankılanan “Lâ ilâhe illallah” sözü tevhid kelimesi olarak şu arzda ve kâinatta yankılanıp durmaktadır. Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
süre yaşamaları takdir edilen insa-
“Biz senden önce gönderdiğimiz
noğlunun hayatını düzene koyan
her bir peygambere muhakkak
şer’i kanunları/hükümleri koyma
şunu
hakkına sahip olan da sadece O’dur.
başka ilâh yoktur. O halde sadece
İlk üç maddede belirtilen esaslar,
Bana ibadet edin!” (Enbiya, 25)
rububiyet tevhidinin esasları olup;
“Yemin olsun ki Biz Nuh’u kavmine
son iki maddede beyan edilen esas-
gönderdik; o da onlara şöyle dedi:
lar ise ilâhiyet tevhidinin esaslarıdır.
“Ey kavmim, Allah’a ibadet edin;
İşte tevhid, kişinin bütün bu esas-
zira sizin için O’ndan başka bir ilâh
ları kabul etmesiyle meydana gelir.
yoktur!” (A’raf, 59)
Bütün bunları kabul etmeyen kimse muvahhid olamaz. Buna göre Allah azze ve celle’nin
varlığını kabul edip,
yaratmada veya rızık vermede O’na ortak koşanlar muvahhid olamadıkları gibi yaratıcı ve rızık verici olarak sadece Allah
azze ve celle’yi
birleyip de
vahyetmişizdir:
“Benden
“Ad Kavmi’ne de kardeşleri Hûd’u gönderdik; onlara şöyle dedi: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin; zira sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur!” (A’raf, 65) “Semud Kavmi’ne de kardeşeleri
ibadet etmede ve kanun koymada
Salih’i
O’na ortak koşanlar da muvahhid
dedi: “Ey kavmim, Allah’a ibadet
olamazlar. Kur’an-ı Kerim baştan
edin; zira sizin için O’ndan başka
sona bu hakikatleri açıklamak üzere
bir ilâh yoktur!” (A’raf, 73)
gelmiş son ilahi kitaptır.
gönderdik.
Onlara
şöyle
“Medyen’e de kardeşleri Şuayb'ı
Bütün peygamberler tevhide davet
gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ey
etmek
sakındırmak
kavmim, Allah'a ibadet edin; zira
için gönderilmişlerdir. Bütün ilahi
sizin için O'ndan başka bir ilâh
kitaplar da tevhidi beyan etmek ve
yoktur!" (A’raf, 85)
ve
şirkten
Cemazi-el Evvel 1441
31
Abdullah
bin
Ömer’in
rivayet
Bütün bu hususlar Kur’an-ı Kerim’in
ettiği hadis-i şerifte Peygamber
özeti olan Fatiha Suresi’nde açık bir
Efendimiz
şekilde beyan edilmiştir.
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
buyurmuştur: “Ben, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in
2-Kelime-i Tevhid’in Fazileti
Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet
Ebu Hureyre
edinceye dek insanlarla savaşmakla
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem
emrolundum.” (1)
buyurdu:
“İmanınızı
Kur’an-ı Kerim’in bütün sureleri tevhidden bahsetmektedir. Çünkü Kur’an, Allah
azze ve celle’yi
kulla-
radıyallahu anh
buy urdu: “
َّ ال إل َه إ الل ُ َّ ال ِ َِ
ilahi
isimlerini,
Cabir b. Abdullah
sıfatlarını ve fiilerini tafsilatlı bir
dedi ki: Rasûlullah
şekilde beyan etmektedir. Kur’an-ı
sellem
Kerim yalnızca Allah
azze ve celle'ye
ibadet etmeye ve O’ndan başkasına kul olmamaya davet etmektedir.
yenileyin.”
leyeceğiz ey Allah’ın Rasulü?” şöyle söyleyin. ” (2)
O’nun
şöyle
Denildi ki: “İmanımızı nasıl yeni-
rına tanıtmak için gelmiş son kitaptır.
dedi ki:
sözünü çokça
radıyallahu anhuma sallallahu aleyhi ve
şöyle buyurdu: “En faziletli
َّ ال إل َه إ الل ُ َّ ال ِ ِ َ , en faziletli dua da ”ِ“أَ ْل َح ْم ُد ِ ّلdır.”
zikir
(3)
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın muvah-
Ebu Hureyre
hid müminlere nasıl ikram ettiğini,
Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasulü, kıya-
onları ahirette cennete koyacağını
met gününde senin şefaatinle en çok
haber vermektedir ki bu ikram
saadete nail olacak insanlar kim-
tevhidin mükâfatıdır. Yine Kur’an-ı
lerdir?” Bunun üzerine Rasûlullah
Kerim Allah
sallallahu aleyhi ve sellem
azze ve celle'nin
kafirleri
radıyallahu anh
dedi ki:
(bana) şöyle
zelil kıldığını ve onları cehennem
buyurdu: “Ey Ebu Hureyre, hadise
ateşinde azaba maruz bırakıp ceza-
olan hırsını gördüğümden dolayı
landıracağını haber vermektedir ki
biliyordum ki, bu hadisi senden önce
bu da onların tevhidden yüz çevirip
kimse bana sormayacak. Kıyamet
şirke bulaşmalarının cezasıdır.
gününde şefaatimle en çok saadete
1. Buhari 25, Müslim 22 2. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/359. Hafız el-Münziri “Terğib ve Terhib (2/394) de şöyle demektedir: “Bu hadisi Ahmed ve Taberani rivayet ettiler. Ahmed’in isnadı Hasendir.” Hafız el-Heysemi de “Mecmeu’z-Zevaid” de (10/82) İmam Ahmed’in senedindeki adamların güvenilir/sika olduklarını belirtmektedir. 3. İbni Mace, 3800. hadis; Nesai, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyleti, 831. hadis; Hakim, “el-Müstedrek”, 1/498.
Hakim bu hadisin, Sahih olduğunu belirtmiş, Hafız Zehebi de ona müvafakat etmiştir.
Ocak 2020
32
nail olacak insanlar, kalbinden veya
olduğuna kalbinden sadakatle/ihlâsla
içinden ihlâslı olarak
şehadet eden her bir kulu, muhakkak
diyenlerdir.” (4) Enes b. Malik “Peygamber
َّ ال إل َه إ الل ُ َّ ال ِ ِ َ
radıyallahu anh
dedi ki:
sallallahu aleyhi ve sellem
Allah ateşe haram kılar.”
(5)
Bu ve benzeri hadisler hakkında âlimlerin üç görüşünü nakleden
bineğin üzerinde, Muaz terkisin-
Hafız el-Münziri şöyle demektedir:
deyken: “Ey Muaz!” dedi. Muaz:
1- İlim ehlinin büy üklerinden birçok
“Emrine
ya
kimsenin görüşü şudur ki: “La ilahe
sallal-
illallah diyen cennete girer veya
yine: “Ey Muaz!”
ateş ona haram olur” gibi mutlak
dedi. Muaz: “Emrine amadeyim
ifadeler, İslam’ın ilk dönemlerinde
amadeyim
buyur
Rasûlallah” dedi. Peygamber lahu aleyhi ve sellem
buyur ya Rasûllallah” diye cevap verdi.
Peygamber
ve sellem
tekrar: “Ey Muaz!” dedi.
sallallahu
aleyhi
Muaz: “Emrine amadeyim buyur ya Rasûlallah” diye cevap verdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet eden her bir kulu, muhakkak Allah ateşe haram kılar.” Muaz dedi ki: “Ey Allah’ın
geçerliydi. Çünkü bu dönemde davet, zaten sadece tevhidi ikrar etmeye yönelikti. Fakat farzlar konulup, birtakım sınırlar belirlenince; bu neshedildi. Nitekim namaz, zekat, oruç, hac ve daha birçok konuda varid olan pek çok hadisi şerif de buna delalet etmektedir. Dahhak, Zühri, Süfyan es-Sevri ve daha başkaları bu görüştedir.
Rasûlü, ben bunu insanlara haber
2- Diğer bir grup âlim ise şöyle
vereyim mi, bununla müjdelenip
dediler: Bu hususta neshin oldu-
sevinsinler?”
sallallahu
ğunu iddia etmeye ihtiyaç yoktur.
“O zaman buna dayanır
Çünkü dinin rükünlerinden olan ve
(amel etmeyi bırakır)lar” buyurdu.
İslam’ın farzlarından olan her şey,
Muaz
(ilmi
şehadeteyni ikrar etmenin gereği ve
girmekten
tamamlayıcısıdır. Dolayısıyla şeha-
kurtulmak için bunu haber verdi.”
deteyni ikrar ettikten sonra, inkâr
İmam
şöyledir:
ederek veya gevşeklik göstererek
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve
farzlardan birinden imtina eden
Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü
kimsenin
aleyhi ve sellem:
Rasûlullah
ölümü
gizleyerek)
esnasında,
günaha
Buhari’nin
lafzı
(gevşeklik
gösterenin
4. Buhari, 99.hadis. 5. Buhari, 128. hadis; Müslim, 147.hadis.
Cemazi-el Evvel 1441
33
hakkındaki ihtilafı da göz önünde
kaçınılması şartıyla - muhakkak
bulundurarak) küfrüne hükmedip,
gök kapıları açılır ve (onun) bu sözü
cennete girmeyeceğini söyleyebili-
Arş’a ulaşır.” (7)
riz. Bu görüşte doğruya yakındır.
Tevhidin bütün mertebelerini veciz
3- Başka bir grup âlim de şöyle
bir şekilde beyan eden “Allah’tan
dediler: Tevhid kelimesini söyle-
başka ilah yoktur. O tektir ve O’nun
menin, cennete girmeye ve ateşten
hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur.
kurtulmaya sebep olmasının bir
Hamd O’na mahsustur. Ve O, her şeye
şartı vardır ki o da farzları yerine
kadirdir (güç yetirendir)." zikrinin
getirmek ve büyük günahlardan
fazileti hakkında da pek çok hadisi
(kebair günahlardan) kaçınmaktır.
şerif varid olmuştur. Ezcümle;
Eğer farzları yerine getirmez veya
Bera
büyük günahlardan sakınmazsa,
Rasûlullah
tevhid kelimesini söylemesi ateşe
buyurdu: “...Her kim:
girmekten
onu
alıkoymaz.
Bu
b.
Azib
radıyallahu
anh’dan
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
Nitekim Vehb bin Münebbih’e: “Lâ
َّ ال إلَ َه إ َ ال َش ِر َ الل َو ْح َد ُه لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك،يك لَ ُه ُ َّ ال ِ َِ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل َش ْي ٍء َق ِدي ٌر،َُولَ ُه ا ْل َح ْمد
ilâhe illallâh cennetin anahtarı değil
derse bu onun için bir canı (köleyi)
midir?” diye sorulunca o şöyle cevap
azad etmek gibi olur.” (8)
vermiştir: “Muhakkak ki her anah-
Ebu Eyyüb el-Ensari
görüş ikinci görüşe yakındır veya onun aynısıdır. (6)
tarın dişleri bulunmaktadır. Şayet sen de dişleri bulunan bir anahtar getirirsen, sana kapıyı açarlar.” Ebu Hureyre (Allah ondan razı olsun)’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte Peygamber sellem
sallallahu aleyhi ve
şöyle buyurmaktadır: “İhlâslı
َّ ال إلـ َه إ الل ُ َّ ال ِ ِ َ
dedi ki: Rasûlullah sellem
radıyallahu anh
sallallahu aleyhi ve
şöyle buyurdu: “Her kim on
defa:
َّ ال إلَ َه إ َ ال َش ِر َ الل َو ْح َد ُه لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك،يك لَ ُه ُ َّ ال ِ َِ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل َش ْي ٍء َق ِدي ٌر،َُولَ ُه ا ْل َح ْمد
diyen her
derse İsmailoğullarından (araplar-
bir kul için - büyük günahlardan
dan) dört kişiyi (köleyi) azad eden
bir şekilde
6. Hafız el-Münziri, “Terğib ve Terhib,” 2/391 7. Tirmizi, 3590. Tirmizi dedi ki: “Bu Hasen Garib bir hadistir.” 8. Ahmed b. Hanbel 4/285. Hafız el-Heysemi “Mecmeu’z-Zevaid” (10/85) de ve Hafız el-Münziri “Terğib ve Terhib” (2/399) da bu hadisi şerifin ravilerinin, “Sahih”in ravileri olduklarını ifade etmektedirler.
Ocak 2020
34
kimse gibi olur (onun aldığı mükâ-
“Allah’ı
fatın aynısını alır).”
tenzih ederim. Hamd Allah’adır.
Ebu Hureyre Rasûlullah
(9)
radıyallahu anh
dedi ki:
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
tüm
noksanlıklardan
Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür.”
buyurdu: “Her kim günde yüz defa:
İşte bu mübarek kelimeler, İslam
َّ ال إلَ َه إ َ ال َش ِر َ الل َو ْح َد ُه لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك َولَ ُه،يك لَ ُه ُ َّ ال ِ َِ " "ش ْي ٍء َق ِدي ٌر َ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل،ُا ْل َح ْمد
akidesinin temellerini ifade eden
derse bu onun için on köle azad
meleri tekrar etmeye ihtiyaç vardır.
etmeye denk olur, onun için yüz
Bundan dolayıdır ki İslam akidesini
hasene yazılır ve onun yüz günahı
özetleyen bu mübarek kelimeler
silinir. O gün akşama kadar bu,
hakkında birçok hadisi şerif varid
onun için şeytana karşı korunak
olmuştur.
olur. Ve hiçbir kimse onun getir-
sadece birkaç tanesini seçip yaza-
diğinden daha faziletli bir amelle
cağız:
gelmez. Meğer ki bundan daha fazla yapmış bir kimse olsun.
derse; deniz
köpüğü kadar dahi olsa günahları silinir.” (10) Yine tevhid hakikatini bütün dereceleriyle veciz bir şekilde ifade eden şu
mübarek
kelimelerin
meleridir. Onun içindir ki ekmek, su ve nefesten daha fazla bu veciz keli-
Biz
fazileti
hakkında da pek çok hadisi şerif varid olmuştur.
َّ ال إلَ َه إ الل ِ َّ ِ هلل َوا ْل َح ْم ُد ِ ُس ْب َحا َن ا ُ َّ ال ِ ِ َ ل َو الل أَ ْك َب ُر ُ َّ َو
şimdi
Semûre b. Cündeb ki: Rasûlullah
“Her kim de günde yüz defa:
”الل َو ِب َح ْم ِد ِه ِ َّ “س ْب َحا َن ُ
tesbih, tahmid, tehlil ve tekbir keli-
bunlardan
radıyallahu anh
dedi
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: "Sözlerden Allah'a en sevimli olanlar dörttür:
َّ ال إلَ َه إ الل ِ َّ ِ الل َوا ْل َح ْم ُد ِ َّ " ُس ْب َحا َن ُ َّ الل َو ُ َّ ال ِ ِ َ ل َو "أَ ْك َب ُر söylerken
bunlardan
hangisiyle
başlarsan başla zarar etmez.” (11) Ebu Hureyre Rasûlullah
radıyallahu anh
dedi ki:
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle
buyurdu: “Benim ح ْم ُد ِ َّ " ُس ْب َحا َن َ الل َوا ْل
َّ ال إلَـ َه إ الل أَ ْك َب ُر ِ َّ ِ demem; ُ َّ الل َو ُ َّ ال ِ ِ َ ل َو
9. Buhari, 6404; Müslim, 6785. Ancak Buhari’de “dört köle” yerine “bir köle” şeklinde geçmektedir.
10. Buhari, 6403; Müslim, 6783. Ancak اهلل َو ِب َح ْم ِد ِه ِ ُس ْب َحا َنile ilgili bölüm Buha ed’irayrı bir hadis olarak 6405 rakamıyla geçmektedir. 11. Müslim,5566; İbni Mace, 3811.
Cemazi-el Evvel 1441
35
güneşin üzerine doğduğu her şey-
(Allah’ı bütün noksanlıklardan tenzih
den bana daha sevimlidir.
ederek O’na hamd ederim, büyük ve
Ebu Said el-Hudri Rasulullah
(12)
radıyallahu anh’dan:
sallallahu
aleyhi
ve
sellem
yüce olan Allah’ı her türlü ayıp ve kusurdan tenzih ederim)” (14)
şöyle buyurdu: “Kalıcı salih amel-
Abdullah ibni Amr
leri çokça yapınız.” Denildi ki:
dedi ki: “Rasulullah
“Bu ameller nelerdir ey Allah’ın
ve sellem
Rasulü?” şöyle buyurdu: “Tekbir,
peygamberi
tehlil,
ve
edeceği esnada oğluna şöyle dedi: “Ben
la havle vela kuvvete illa billahi
vasiyet olarak sana iki şeyi emreder, iki
sözleridir.”
şeyden de seni sakındırırım: “Lâ ilâhe
tesbih,
elhamdülillah
(13)
Bu hadisi şerifteki kalıcı salih ameller ifadesi, şu ayeti kerimede geçmektedir: “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin nezdinde sevapça da hayırlıdır, emelce de hayırlıdır.”
(Kehf, 46)
Tabi
ki bu hadisi şerifteki mübarek kelimeler kalıcı salih amellerin sadece bir kısmıdır. Diğer bütün salih ameller de bu genel ifadenin altına girerler.
şöyle
radıyallahu anhuma sallallahu aleyhi
buyurdu:
Nuh
“Allah’ın
aleyhisselam
vefat
illallah” demeni emrederim. Zira yedi kat gök ve yedi kat yer terazinin bir kefesine konulup, “Lâ ilâhe illallah”da diğer kefesine konulursa; muhakkak “Lâ ilâhe illallah” ağır gelir. Şayet yedi kat gök ve yedi kat yer tek bir parça demir olsa, “Lâ ilâhe illallah” sözü ağırlığıyla onu parçalar. Yine sana “Subhanallahi ve bihamdihi” demeni emrederim. Çünkü bütün varlıkların ibadeti/tesbihi bu şekilde olup, bu tesbihleri sayesinde rızıklandırılmaktadırlar. Diğer taraftan seni şirkten ve kibirden şiddetle sakın-
Ebu Hureyre
radıyallahu anh
“Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem
dedi ki:
şöyle buyurdu: “İki kelime vardır ki
dırırım...” (15) Devam edecektir...
bunlar Rahmân’a sevimli, dile hafif, mîzanda ise ağırdırlar: “Subhanallahi ve
bihamdih,
Subhanallahi’l-âzim
12. Müslim, 6787; Tirmizi, 3597. 13. Ahmed b. Hanbel, “el-Müsned”, 3/75. Hafız el-Heysemi “Mecmeu’z-Zevaid” (10/87) de şöyle demektedir: “Bu hadisi Ahmed ve Ebu Ya’la rivayet ettiler. İkisinin de senedleri Hasendir.” Hâkim de “Müstedrek” (1/512) de rivayet edip tashih etmiş, Hafız Zehebi de ona muvafakat etmiştir. 14. Buhari 7563. 15. İmam Ahmed; Müsned 6583 (270). Ahmed Şakir sahih bir hadis olduğunu belirtmiştir.
Ocak 2020
36
OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp
Çağdaş fİravunların Kıskacında MISIR
M
ısır İslam aleminde
Siyasi
geçmişten
Batı’nın zihniyeti ile yöne-
müze
dek
günügerek
ilmi gerek siyasi gerekse fikri açıdan önem arz eden bir coğrafya olmuştur.
tilen
açıdan Mısır,
halen sosyal
işgalci açıdan
İslami şuurdan günden güne uzaklaşmaktadır. Dini otoriteler ise siyasi güce bağlı bir
Osmanlı hilafetinin dağılması
kukla görünümünden ibaret
ve emperyalist Haçlı devlet-
kalmıştır. İslami hareketlere
lerin İslam coğrafyalarını bir
tüm dünyada uygulanan baskı
bir işgal etmesiyle Mısır’da da
Mısır’da oldukça şiddetlidir. Bu
derin krizler yaşanmıştır.
baskının şiddeti, Mısır’da bir
Ülke halen bu kapsamlı işgalin
asırdır kurulan fesat düzenine
getirdiği sorunları aşabilmiş
karşı
ve bağımsız İslami bir hüvi-
elini kolunu bağlamış vazi-
yete kavuşabilmiş değildir.
yettedir. Bu doğrultuda Mısır
Müslüman
toplumun
Cemazi-el Evvel 1441
37
toplumu, içtimai sahayı tamamen
eden Mısır’ın Fransa tarafından
kuşatan batıl girdabından kurtula-
işgaline Osmanlı tek başına engel
mamaktadır.
olamamış, Napolyon kumandasındaki Fransız orduları ancak İngiliz
Modern Dönemde Mısır
güçlerinin
Osmanlı Devleti’nin 11’inci padişahı Yavuz Sultan Selim döneminde 1517 yılında Memlüklerden alınarak Osmanlı topraklarına katılan Mısır, bu tarihin ardından, 3 asır sonrasına kadar genel anlamda dış etkilerden uzak ve İslami bir anlayışın
doğrudan
desteğiyle
mağlup edilebilmiştir. İngilizlerin Mısır’da Osmanlı lehine oynadığı rol, onlara ülke üzerinde asırlarca sürecek büyük bir otorite imkânı da tanımıştır. Fransız orduları Mısır’dan çekilmek durumunda kaldıktan sonra
egemenliğinde kalmıştır.
bu topraklar üzerinde ciddi bir
19. yüzyıla gelindiğinde Mısır’da
Osmanlı’nın
yeni bir dönem başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin
gücünün
azalmaya
yüz tuttuğu ve devletin egemenliğindeki toprakları koruyamadığı 1800’lü yıllarda, Mısır hem içeriden hem de dışarıdan siyasi ve askeri olarak Osmanlı’dan kopuş sürecine girmiştir. Osmanlı merkezi otoritesi, yerel güçler ve Memlükler arasında bir
güç boşluğu meydana gelmiştir. zayıflayan
askeri,
iktisadi ve siyasi gücünün paralelinde azalan merkezi otoritesi Mısır meselesini şiddetli hale getirmiştir. Mısır’da Osmanlı’nın yöneticisi konumundaki Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu güç mücadelesinde otoriteyi ele alan taraf olmuştur. Arnavut asıllı Mehmet Ali Paşa, 1805 yılında, Fransızların ülkeden çıkmasıyla yönetimi ele almış, zamanla
güç dağılımının olduğu toprakla-
Osmanlı’dan bağımsız bir hüviyet
rın 1798 yılında Napolyon Bonapart
kazanan Mısır’ın hakimi olmuştur.
liderliğindeki Fransız ordularınca
Mehmet Ali Paşa zamanında, etki-
işgali, Mısır’da günümüze dek gelen
leri bugüne dek uzanan Batılılaşma
süreci başlatmıştır.
hareketlerinin başladığı göze çarpar.
Kıta Avrupası’nda gücünü artıran
Kavalalı, Mısır’da yeni bir otorite
ve yeni sömürge toprakları arayan
inşa ederken, Batılıların da deste-
Fransa’nın, Mısır gibi önemli bir
ğiyle
coğrafyayı
üzerinde
işgali,
Osmanlı’nın
Sudan,
Suriye,
Arabistan
egemenlik
kurmuş
gücünün bu tarihte ne denli azal-
hatta Anadolu’ya dek ilerlemiştir.
dığının da bir göstergesidir. Siyasi,
Osmanlı’ya karşı alenen isyan eden
askeri ve coğrafi açıdan önem arz
Mehmet Ali Paşa, Kütahya önlerine
Ocak 2020
38
kadar
gelmiştir.
kendilerine
bağlı
Osmanlı’nın, eski
bir
vali
karşısındaki yenilgisi uzun süre devam etmiştir. Avrupalı güçlerin ve özellikle Rusya’nın Osmanlı’nın tamamen
yenilmesini
isteme-
mesi ve Kavalalı’nın ilerleyişine karşı Osmanlı’ya destek olmaları ile savaş sona ermiş. Mehmet Ali Paşa birçok imtiyaz alarak ve Mısır çevresindeki gücünü pekiştirerek geri çekilmiştir.
Birçok tarihçi Kavalalı’yı ‘modern Mısır’ın mimarı’ olarak anmaktadır. Gerçekten de Kavalalı Mehmet Ali Paşa zihniyet olarak Mısır’ı Batılıseküler bir sosyal toplum haline getirmenin temellerini atan isim olmuştur.
Bu tarihlerin ardından Mısır içerisinde Kavalalı reformları başlamıştır. Ülkede bir yandan askerîleşme, yerel sanayi, tarım gelişirken diğer
aynı zamanda İngiliz etki dairesine
yandan da Mısır hızla Batılı zihni-
girmiştir. Süveyş Kanalı’nın tamam-
yete açık bir pazar halini almıştır.
lanmasıyla Mısır’da İngiliz ve Fransız
Kavalalı zamanında fiilen özerk bir
etkisi doruğa çıkmış, bu doğrultuda
hal alan ülke, onun 1848 yılındaki
ülke
ölümünden sonra, 1867’de hidiv-
kurtulmayı amaçlayan İslami ve milli
lik
hareketler doğmuştur.
(1)
ilan edilmiş ve halen bağlı
çapında
yabancı
etkisinden
olsa da büyük ölçüde Osmanlı’dan uzaklaşmıştır.
Mısır’ın İşgali
Birçok tarihçi Kavalalı’yı ‘modern
1882 yılında İngiltere Mısır’ı resmen
Mısır’ın mimarı’ olarak anmaktadır. Gerçekten de Kavalalı Mehmet Ali Paşa zihniyet olarak Mısır’ı Batılı-seküler bir sosyal toplum haline getirmenin temellerini atan isim olmuştur.
işgal etmiştir. Askeri yönden elindeki toprakları savunacak gücü olmayan ve Mısır’ın uzak konumu nedeniyle işgale karşı çıkamayan Osmanlı, dış politikada İngiltere’nin Osmanlı’ya destek olması koşuluyla işgale ses
1867 yılının ardından Osmanlı’nın
çıkarmamıştır. Mısır, bu tarihten
ismi dışında ciddi bir varlığının
1914 yılına kadar yine de Osmanlı’ya
kalmadığı Mısır, hızla borca batarken
bağlı olarak görülmüş, 1914 yılında
1. 1867 yılından itibaren Mısır valilerine verilen unvan. Bu unvanla beraber Mısır’da valilik, babadan oğula geçer hale gelmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz: TDV İslam Ansiklopedisi, İsmâil Paşa, Hidiv
Cemazi-el Evvel 1441
39
1954 yılına kadar İngiltere ülkede asker bulundurmuş ve uzun bir süre Süveyş Kanalı’nı kontrol etmiştir.
Camp David Barışı ile Mısır, Arap dünyasında İsrail ile normalleşme akımını başlatmıştır. Bu tarihten itibaren Filistin’deki Siyonist işgale yönelik genel politikalar değişmiştir ve İsrail bölgede günden güne meşru bir aktör olarak görülmeye başlanmıştır. Bununla birlikte Arap dünyasında yöneticiler ve halklar arasındaki uçurum da belirginleşmiş ve halkların talepleri yönetim bazında karşılık görmemeye başlamıştır.
İngiliz
etkisindeki
meşruti
monarşi,
Mısır’da
1952
yılında
General Necip ve Albay Cemal Abdunnasır Subaylar
öncülüğündeki Hareketi’nin
Hür
yaptığı
askeri darbeyle son bulmuş, 1953 yılında cumhuriyet ilan edilmiştir. 1956 yılında ülkenin başına geçen Cemal Abdunnasır döneminde Mısır’da Arap milliyetçiliği doruğa çıkmış, ülke Batı bloğuna karşı Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmıştır. Aynı yıl Süveyş Kanalı millileştirilmiştir. 1958-1961 arasında Mısır ile Suriye “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adıyla birleşmiş ancak birlik kısa sürede dağılmıştır. Abdunnasır’ın Mısır’ı 1967’de katıldığı Arap-İsrail Savaşı’nda yenil-
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, ülkede resmi olarak İngiliz mandası ilan edilmiştir. Böylece Mısır, yaklaşık 12 asırlık İslam egemenliğinden tamamen çıkmıştır.
Dünya
Arap
dünyasındaki
popülaritesi
azalmıştır. 1970 yılında öldükten sonra yerine Enver Sedat geçmiş, Sedat
döneminde
Mısır
ABD’ye
yaklaşmıştır. 1973 yılındaki savaşta İsrail’e karşı elde edilen kazanımlar
Bağımsızlık Dönemi Birinci
miş, bunun ardından Abdunnasır’ın
ve ülkenin Batı’ya açılması, Mısır’da sona
sekülerleşmeyi doruğa taşımıştır.
ermesinin ardından Mısır’da artan
Abdunnasır döneminde Arap milli-
bağımsızlık
sonrası,
yetçiliği ve sol düşüncelerin etkisiyle
Mısır’a
dinden uzaklaşan Mısır toplumu,
bağımsızlık vermiştir. Ancak y ine de
Enver Sedat’ın ardından da sekü-
ülkede İngiliz etkisi son bulmamış,
lerizme iyiden iyiye yakınlaşmıştır.
İngiltere
hareketleri
1922
Ocak 2020
40
Savaşı’nın
yılında
Enver Sedat’ın bu politikası, 1977
Mursi ilk seçilmiş cumhurbaşkanı
yılındaki Israil ziyaretiyle doruğa
olmuştur.
ulaşmış, Mısır ile Israil arasında
teşkilatı süreçten güçlenerek çıksa
ABD öncülüğündeki Camp David
da, Mısır’da 2013 yılında Batı ve
Anlaşması ile de kendisini pekiştir-
İsrail destekli Abdulfettah es-Sisi
miştir.
öncülüğünde
Camp David Barışı ile Mısır, Arap dünyasında İsrail ile normalleşme
Müslüman
Kardeşler
gerçekleştirilen
ve
binlerce sivilin öldüğü askeri darbe ülkeyi geçmişe götürmüştür.
akımını başlatmıştır. Bu tarihten
2013 yılındaki darbenin ardından
itibaren Filistin’deki Siyonist işgale
ülkede işkencehaneler tekrar kurul-
yönelik genel politikalar değişmiştir
muş, yüzbinlerce Müslüman hapse
ve İsrail bölgede günden güne meşru
atılmış,
bir aktör olarak görülmeye başlan-
olarak işkence ve tecavüzde bulunul-
mıştır. Bununla birlikte Arap dünya-
muş, yüzlerce Müslüman zindanda
sında yöneticiler ve halklar arasın-
yahut idam edilerek şehit edilmiştir.
daki uçurum da belirginleşmiş ve
Binlerce Müslüman kadın, Müslüman
halkların talepleri yönetim bazında
Kardeşler üyesi olma gerekçesiyle
karşılık görmemeye başlamıştır.
terörist ilan edilmiş, zindanlarda
Sedat ise 1981 yılında Halid el-İslambuli’nin öncülüğündeki Müslümanlar tarafından
düzenlenen
öldürülmüştür.
Sedat’ın
suikastla ardından,
tek aday olarak girdiği referandumla Hüsnü
Mübarek
Mısır’ın
başına
geçmiştir. Mübarek döneminde Mısır, İsrail ve ABD ile yakın, içe dönük ve daha baskıcı bir devlet görünümü kazanmıştır.
30
yıllık
dönemde
Müslümanlara
sistemli
tecavüze uğramıştır. Mısır’da halen 100 bini aşkın Müslüman tutsağın olduğu bilinmektedir. Allah onların esaret bağlarını çözsün. Darbeyle başa gelen Sisi bir süre sonra
cumhurbaşkanı
olmuştur.
Sisi halen ülkeyi zulüm ve fesatla yönetmekte
ve
zulmetmektedir.
Müslümanlara
(2)
Mübarek, selefleri gibi Mısır’ı demir
MISIR’DA İSLAMI HAREKET
yumrukla yönetmiştir.
Osmanlı’nın yıkılmaya yüz tutması
2011 yılında başlayan Arap Baharı Mısır’da da kendisini hissettirmiştir. Mübarek, gösteriler şiddetlenir-
ve 1924 yılında hilafetin resmen ilga edilmesiyle İslam aleminde birçok hareket ortaya çıkmıştır.
ken istifa etmiş, ülkede ilk kez seçim
İlmi, fikri ve siyasi yönden İslam
gerçekleştirilerek,
coğrafyasında öne çıkan bir bölge
Muhammed
2. Kitap tavsiyeleri yap
Cemazi-el Evvel 1441
41
Mısır’da İslami hareketin temelini, merhum Hasan el Benna’nın 1928 yılında kurduğu ve kısa süre içerisinde büyüyen, zamanla tüm İslam aleminde alan bulan Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) oluşturmuştur. teşkilatı
Müslüman
gerek
iç
Kardeşler
yapılanması
gerek kullandığı yöntemler gerekse olan
Mısır
da
bu
hareketlerin
merkezlerinden biri olmuştur. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
eden
hilafet
cemaatleşme
müessesesi,
birçok anlamda Müslümanlar için bir kalkan olmuştur. En güçsüz vakitlerinde dahi İslam coğrafyası için bir
görmüştür. Özellikle Mısır’daki İngiliz etkinliğine karşı da faaliyetlerde bulunan İhvan ve Hasan el Benna, Mısır toplumunun
umut arz eden hilafet kurumunun
büyümüştür.
ortadan kalkmasıyla Müslümanlar
Mısır’da
derin bir krize girmiştir. Bu krizi aşabilmeyi, dağılan İslam toplumunu
bir
araya
toplayabilmeyi
ve nihai olarak hilafet kurumunu yeniden tesis edebilmeyi amaçlayan İslami hareketlerin, hilafetin ilgasının ardından en aktif olduğu ülkelerden birisidir Mısır. İslami ve gayri İslami birçok farklı ideolojiye merkezlik eden Mısır, 20.
yüzyılın
sine
girdiği
başlarında, sosyal
krize
mantığına
verdiği önem nedeniyle teveccüh
vefatından itibaren kesintisiz olarak devam
İslami
içerikarşı
farklı fikirlere şahitlik etmiştir. Bu bağlamda Arap milliyetçiliği,
takdirini
yakın
kazanarak
zamana
kadar
doğrudan siyasete girmeyen ancak siyasi arenada da farklı ittifaklara giden hareket, Mısır’da İslami çalışmalara temel teşkil etmiştir. İhvan içerisinden ayrılanlar ve harekete yakın
gruplar,
Mısır’da
İslami
hareket adına dikkat çeken yapıları tesis etmişlerdir. Kurulduğu 1928 yılından itibaren İhvan hareketinin yolu sürekli olarak zindanlardan geçmiştir. 1906 yılında doğan Hasan el Benna, 1949 yılında şehit edildiğinde, arkasında gerek İhvan
Sosyalizm, sekülerizm, demokrasi
içerisinde
gibi farklı ideolojilerin yanında,
linde önemli bir miras bırakmıştır.
İslami fikirler de Mısır için güçlü
Benna’nın ardından İslami hareket
bir kanat teşkil etmiştir.
büyümeye devam etmiştir.
Ocak 2020
42
gerekse
Mısır
gene-
Seyyid Kutub ve Sonrası Mısır’ın İslami hareket tarihi süresince en önemli köşe taşlarından biri de şüphesiz şehit Seyyid Kutub’tur. Kutub gerek miras bıraktığı pratik anlayış gerekse Mısır’daki İslami hareketlere kattığı ufuk sayesinde Mısır
Müslümanlarının
yolunda
önemli bir şahıstır. İhvan teşkilatının lideri olmamakla birlikte, Hasan el Benna sonrası öne çıkan en önemli isimlerden olan Kutub, 1953 senesinde resmen üye olduğu harekete önemli fikri ve pratik katkılarda bulunmuştur. Mısır’da İslami hareket, Kutub’un ardından daha pratik ve daha kararlı bir hal almıştır. Kutub’un kattığı ufuk,
Mısır’da
İslami
hareketin
içerisinden çok sayıda yeni filizler yeşermesine vesile olmuştur. Özellikle
yazıları,
kitapları
ve
fikirleriyle Mısır’ın İslami toplumunu ayağa kaldıran Kutub, birçok kez zindana atıldıktan sonra, 1966 yılında idama mahkûm edilmiştir. Rabbimiz şehadetini kabul etsin. Bu
dönemde
ülkenin
başındaki
Arap
aleminde
solun
milliyetçiliğinin
ve
sembolü
Arap olan
Abdunnasır’ın 1967 yılında İsrail’e yenilmesiyle, Mısır’da Arap milliyetçiliği ve sol zayıflama sürecine girmiştir. Kutub ve binlerce Müslüman gencin kanlarının bereketiyle bu tarihin ardından Mısır’da İslami
hareketin
etkinlik
alanı
artmıştır.
Enver Sedat Suikastı Kutub’un ardından İslami harekete karşı baskıların da artmasıyla Mısır’da cihadî hareketler genelleşmiştir. Daha önce Abdunnasır’a karşı planlanan suikast girişimleri, onun
ölümünden
sonra
Sedat’a
karşı da organize edilmiştir.
Cemal Abdunnasır, İhvan başta
1970’li yılların ardından Mısır’da bu
olmak üzere ülkedeki İslami hare-
paralelde Şeyh Ömer Abdurrahman,
kete karşı kapsamlı bir sindirme
Salih
furyası başlatmıştır. Ancak gerek
Muhammed
Seyyid Kutub ve etrafındaki isim-
gibi isimler öne çıkmıştır. 1979’da
lerin fikri faaliyetleri, gerekse 1967
Sovyetler Birliği’ne karşı başlayan
yılının
Abdunnasır’ın
Afgan cihadında Arap mücahidlerin
popülaritesini yitirmesi ile bu furya
önemli bir bölümünü de Mısır’dan
zayıflamıştır.
gidenler
ardından
Seriyye,
Eymen
Zevahiri,
Abdusselam
oluşturmuştur.
Farac
Dünya
Cemazi-el Evvel 1441
43
suikast girişimleri, Mısırlı grupların ülke dışındaki faaliyetleri ve Mübarek’in
baskıları
içerisinde
geçmiştir. Mübarek’in kendisi de 1995 yılında bir suikast girişiminden son anda kurtulmuştur. 1990’ların sonu, 2000’li yıllar ve sonrasında ise dünyanın geri kalaçapında artan cihadî şuur Mısır özelinde de kendini hissettirmiştir.
nındaki diğer İslami yapılar gibi Mısır merkezli grupları bir tercih beklemektedir. Bu süreçte Mısır’daki
şiddeti,
gruplardan silahlı olanlar ülke dışına
ABD ile ittifakı ve İsrail ile barış-
ve genellikle Afganistan’a gitmiş,
ması gibi sebeplerle halktan ciddi
siyasi hareketi benimseyen İhvan’a
tepki toplayan Enver Sedat, böyle
yakın oluşumlar ise ülkedeki faali-
bir atmosferde 1981 yılında öldü-
yetlerine devam etmişlerdir.
rülmüştür.
Mısır’ın
İslami
kesime
yönelik
Suikastin
arkasında
doğusundaki
Sina
olan Mısır İslami Cihad grubudur.
Yarımadası’nda da silahlı gruplar
Suikastın faillerinden, yıllar geçse
varlık göstermektedir. Bu varlık
de akıllarda yerini koruyan Halid
2000’li
el-İslambuli 1982 yılında, 27 yaşın-
göstermiştir.
dayken idam edilmiştir.
yılların
ardından
artış
İhvan, bu yıllarda Mübarek rejimi
Hüsnü Mübarek’ten 2011’e
tarafından zaman zaman kapsamlı
Hüsnü Mübarek’in başa geçmesi ve
hareket bazen ise siyasi arenada boy
ABD’nin ülkedeki etkinliği, Mısır’da
göstermiştir.
İslami hareketlere yönelik baskıyı
2011 yılındaki Arap Baharı ve başla-
günden güne artırmıştır. Mısır’da artan baskı ve ülke dışında faaliyet gösterme imkânı artarken, Mısır’daki
tutuklamalara maruz bırakılmış,
yan gösterilere sonradan katılan İhvan,
gösterilerde
konumda
bulunmuş,
önemli
bir
Mübarek’in
İslami hareketlerin bir bölümü ülke
istifasının ardından yapılan seçim-
dışındaki savaş sahalarına iştirak
lerde
etmiş, bir diğer kısmı ise ülkedeki
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi
faaliyetlerine devam etmiştir.
de İhvan içerisinden çıkmıştır.
1980 ve 1990’lı yıllar ülke içinde
Devam eden yıllarda Mısır, Mursi
rejimin üst düzey siyasilerine karşı
döneminde Genelkurmay Başkanı
Ocak 2020
44
ise
ülkenin
seçilmiş
ilk
olan Abdulfettah es-Sisi’nin 2013 yazında yaptığı darbe ile gündeme gelmiştir. Darbenin ardından yapılan gösterilerde binlerce silahsız sivil Müslüman meydanlarda şehit edilmiş, İhvan liderleri ve üyeleri tutuklanmış, işkence görmüş ve tecavüze uğramıştır. Halen Mısır zindanlarında yüz binlerce Müslüman bulunmaktadır. İhvan’ın önde gelen bazı liderlerine ve İslami harekete bağlı diğer
gruplardan
Osmanlı’dan kopması ve emperyalist Haçlı devletler tarafından işgal edilmesiyle Mısır’da İslam egemenliği sona erdikten sonra, ülke bir daha istikrara kavuşamamıştır.
Müslümanlara
idam cezaları verilmiştir. Çok sayıda Müslüman da idam edilmiştir. Muhammed Mursi de 2019 yılında, 6 yıllık zindan, işkence ve kötü muamele sürecinin ardından, çıkarıldığı
mahkemede
mazlum
bir
şekilde şehit olmuştur. İnşallah.
Mısır’da İslami Hareketlerin Bugünü Mısır merkezli İslami hareketler bugün genel olarak üç ana kısma ayrılmıştır. Bunlardan ilki İhvan’a yakın olan ve siyasi yöntemi benim-
Sonuç olarak, Osmanlı’dan kopması ve emperyalist Haçlı devletler tarafından işgal edilmesiyle Mısır’da İslam egemenliği sona erdikten sonra, ülke bir daha istikrara kavuşamamıştır. Mısır merkezli İslami hareketler, hilafetin yokluğunda Mısır toplumunun yönünü Batı’dan kıbleye döndürmek için büyük uğraşlar vermiş ve ağır bedeller ödemiştir.
seyen gruplardır. İkinci kısım ülke
Gerek ülke içinde gerekse dünyada
dışında varlık gösteren silahlı yapı-
İslami
lanmalar, üçüncü kısım ise Mısır’da
Mısırlı İslami hareketler, halen bu
çalışmalarda
önce
çıkan
faal bulunan silahlı gruplardır.
yolda gayret sarf etmektedir. Her
Mısır içerisinde ise Müslümanlara
İslami hareketlerin çalışmalarını
ne kadar 2013 yılındaki kanlı darbe
yönelik baskı ve sindirme politi-
sekteye uğratmış ve Mısır zindan-
kası hızla devam etmektedir. Halen
ları yeniden Müslümanlarla dolmuş
ülkede zindanlar Müslüman kadın
olsa da Mısır’da Müslümanlar nihai
ve erkeklerle doludur. Allah onları
gayeleri için bedel ödeyerek çalış-
esaretten kurtarsın.
maya devam etmektedir.
Cemazi-el Evvel 1441
45
GÜNDEM ANALIZ Nedim Bal
GENÇLERİ BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKE; DEİZM -1İ
nsanlık tarihi boyunca çeşitli
Deizm
dönemlerde
şirk
tevhit
inancı
inancının
diğer
batıl/
inançlarından
en
büyük
dışında bir takım uydurma
farkı gayet masum bir inanç-
dinler ve dini inanışlar ortaya
mış gibi gözükmesidir. Tabiri
çıkmıştır. Tevhit inancının olma-
caizse “şeytanın insana sağdan
dığı toplumlarda putlara, ateşe,
yaklaşma” halidir.
ineğe, ay ve güneşe tapma gibi Allah
azze ve celle’ye
ortak koşma/
şirk fiilleri sıklıkla görülmektedir.
Deizm Nedir? Deizm Latince’de “Allah” anla-
Bu günlerde duyarlı Müslümanlar
mına gelen “Déus” kelimesinden
tarafından da dile getirilen ve
türetilmiştir. “Yaradancılık" veya
özellikle gençler arasında hızla
“İlahcılık” da denilen Deizmi
yayılmaya başlayan batıl inanç-
tek bir tarif içine sığdırmak pek
lardan biri de Deizm inancıdır.
mümkün değildir.
Ocak 2020
46
Deizm; Allah’ı sadece ilk sebep olarak kabul eden, O’na hiçbir nitelik ve güç tanımayan “akılcı din
Deist Kime Denir? Âlemi yaratan gücün Allah olduğuna
öğretisi”dir. Bütün dinleri redde-
fakat Allah’ın bu yaratmadan sonra
den, sadece sınırlı bir Allah anlayı-
âlemin
şına dayanan felsefi bir sistemdir.
insanların uymaları için bir takım
Deizm inancına göre âlemi yaratan
emir
güç Allah’tır. Fakat âlemi yaratan
insanı tamamen başıboş bıraktı-
Allah, bu yaratmadan sonra insanı
ğına inanan, toplum içindeki ahlaki
tamamen
ve cezai kuralların tamamen insan
başıboş
bırakmıştır.
Âlemin işleyiş düzenine karışmamış, insan hayatına müdahale etmemiş, insanların uymaları için birtakım emir ve yasaklar koymamıştır. Deizm, temel olarak iki anlayıştan yola çıkmaktadır. “Âleme müda-
işleyişine ve
yasaklar
karışmadığına, koymadığına,
aklı ve bilimsel temeller üzerine bina edilmesi gerektiğini savunan kişilere Deist denir.
Deizm İnancının Ortaya Çıkışı
hale etmeyen bir ulûhiyet anla-
Deizm kelimesinin ilk olarak Viret
yışı” ve “akla ve bilime gösterilen
(1564)
büyük güven ya da bir başka deyişle
dan kullanıldığı kanaati yaygın-
tapınma”.
ve
Burton(1621)
tarafın-
dır. İngiliz filozof Edward Herbert
Deizm inancına göre din; beşeri
“De Veritate” (Hakikat Üzerine)
kavrayışa tabi olmalı, ahlaki değer-
isimli kitabı ile Deizm kurucuları
ler ve cezai durumlar ise rasyonel/ akli temeller üzerine kurulmalıdır. Dolayısıyla Deizm inancı mutlak
arasında sayılmaktadır. Deizmin fikir babası ise 17. yüzyılda
bilgiye sadece akıl yoluyla ulaşılabi-
yaşayan İrlandalı John Toland’dır.
leceği ilkesini esas alır. Bu sebeple
Katolik bir ailede doğmuş olup
vahye dayalı tüm inanış biçimlerini
“Pentheistikon”
reddeder. Bu inanca mensup olanlar
akla dayalı maddeci bir dinin gerek-
insan aklı yeterli olduğu için vahiy
tiğini savunmuştur. Toland’ın bu
ve kutsal kitaplara da gerek olmadığını, Yaratıcının dünyayı ve evreni bir kez yaratmış olduğunu sonra kendi
yasalarına
göre
işlemesi
isimli
kitabında
düşüncesi birçok düşünür tarafından kabul görmüş ve deizm olarak dünyaya
yayılmıştır.
Rousseau
gibi
Voltaire
için insanları ve evreni bir başına
ve
filozoflar
bırakmış olduğunu savunurlar.
Deizmin savunucusu olmuştur.
da
Cemazi-el Evvel 1441
47
Deizmin Kategorileri Her inançta olduğu gibi Deizm de zaman geçtikçe kendi içinde farklılıklara uğramıştır. Deizm sonrası ortaya çıkan akımlar ya da inançlar anlam karmaşasının oluşmaması adına başlarına isim veya ek alırlar. Günümüzde etkili olan 3 farklı deizm bulunmaktadır; Pan Deizm, Panen Deizm ve Spiritüel Deizm.
Deizmin Bazı Özellikleri
İnsanların Deizm İnancına Sapmalarının Sebepleri Türkiye’de,
özellikle
gençler
Deizm inancına göre; Allah ile
arasında Deizm inancının yayılma-
insan arasına hiçbir şey giremez.
sının altında yatan sebeplerin neler
Allah vahiy göndermez. Deizm’in
olduğu hususunda konuyla ilgili
kendine has hiçbir kutsal kitabı
araştırma yapan kurum ve kuruluş-
veya peygamberi de yoktur. İyi birey
ların yapmış olduğu bazı tespitler
olabilmek için peygamber ve kitap-
şunlardır:
lara gerek duymazlar. İyi ve kötüyü, güzel ve çirkini, yasak ve meşruyu belirleyen tek ölçü insan aklı ve bilimdir. Dolayısıyla deistler, Kutsal Kitapları Allah’ın sözü olarak kabul etmezler ve peygamberlere de inanmazlar. Vahye dayalı tüm inanışları reddettikleri için; sevap, günah, ibadet,
Sosyal Medya Üzerinden Seviyesizce Yapılan ‘Din Konulu’ Tartışmalar İnsanların algı seviyeleri gözetilmeksizin özellikle televizyon ve sosyal medya üzerinden fütursuzca yapılan dini konulu tartışmalar, bu tartışmalarda tarafların birbirlerine karşı muhalefet tarzları, sunulan dini bilgilerdeki tutarsızlıklar ve
dua, vahiy, melek, cin, şeytan,
zıtlıklar gençlerde din düşünce-
cennet, cehennem, ahiret ve kader
sinin saygınlığına zarar vermekte
gibi kavramların Deizm inancında
ve zamanla inanç problemlerinin
yeri yoktur.
oluşmasına neden olmaktadır.
Ocak 2020
48
Okullarda Verilen Dini Bilgilerin Yetersiz Olması MEB’in çocuklara
ders ve
gençler doğru ve ikna edici şekilde aydınlatılamadığı
materyallerinin gençlere
yönelik
olmaması veya yetersiz olması en büyük sorunlardan bir tanesidir. Buna ilaveten gençlerin sorduğu dini soruların öğretmenler tarafından geçiştirilmesi, gerekli doyurucu cevapların verilememesi ya da soru soran gençlere hakaret edilerek kişilerin bastırılması gibi durumlar gençlerin iç dünyalarında farklı fırtınaların kopmasına sebep olmaktadır. Zamanla bu gençler İslam’ı yetersiz bulmakta ve farklı inanç arayışlarına yönelmektedir.
için
zamanla
kişilerde bir inanç problemi ortaya çıkmaktadır. Örneğin; öğrencilerin “Kötülükler/Zulümler”
meselesi
çerçevesinde “Allah’ın yeryüzündeki kötülüklere, zulümlere neden müdahale etmediği veya müsaade ettiği” gibi soruların cevapsız kalışı veya bu hususlarda kişilerin bilgi seviyelerinin yetersiz oluşu Deizm inancını ön plana çıkarmaktadır. Çünkü Deizm inancına göre “Allah; yeryüzünü yarattıktan sonra insanları başıboş bırakmıştır. Dolayısıyla ilah, insanların hiçbir fiil ve eylemine müdahil ol(a)mayan bir varlıktır. Bu sebeple Allah’ın yeryüzünde
Müslümanların Rol Model Olamaması
yapılan zulümleri engellemek gibi
Topluma ve özellikle gençlere İslam
yoktur.
dinini anlatan gerek din dersi öğretmenlerinin gerek cami imamlarının gerekse kendilerine İslam davetçisi diyen Müslümanların İslam adına anlattıklarıyla kendi öz yaşamlarındaki
çelişkiler,
tutarsızlıklar,
ahlaki ve insani zaaflar toplumu ve özellikle gençleri dolaylı olarak İslam dininden soğutmaktır.
bir mükellefiyeti de sorumluluğu da İlk bakışta çok masummuş (!) gibi gözüken bu inanç, maalesef zihin ve kalp dünyasında aradığı pek çok sorunun cevabını bulamayan gençler için bir çıkış kapısı olarak görülmektedir.
Deizm İnancı, Ateizm ’den Daha Sinsi ve Daha Ürkütücü Bir Tehlikedir Burada
İtikadi Hususlarda Yeterli Bilincin Oluşturulamaması
şunun
altını
önemle
çizmekte fayda var. Evrenin ve içindeki mükemmel nizamın kendi
Özellikle kader ve sebepler, irade,
kendine var olabileceği saçmalığına
imtihanın hikmetleri, Allah
azze
bir türlü vicdanı basmayan dola-
zatı ve tasavvuru, sabır,
yısıyla Allah’ın varlığını tamamen
tevekkül gibi konularda maalesef
inkâr edemeyen fakat öte yandan
ve celle’nin
Cemazi-el Evvel 1441
49
zihnindeki inançla ilgili soruların
ateist olduklarını söyleyemiyorlar.”
cevabını da tam olarak bulamayan
(T 24)
kişilerin en kolayca sapacağı inanç veya çıkış yolu Deizm’dir.
İlahiyat Fakültesi Öğrencisi
Bu sebeple Müslüman aileler in,
“Önce İslam’ı mantığa dayandır-
çocuklarının ilk aşamada Ateist
maya çalışıyorduk. Sonra...”
olmalarından daha çok Deist olma ihtimallerinden korkmaları ve bu hususta çocuklarını doğru, sahih bir dini eğitimden geçirmeleri gerekmektedir. Çünkü Deizm sapıklığının bir sonraki adımı Ateizm’dir. Müslüman ailelerin içinde yetişen gençlerin durumuyla ilgili bilgiler gün yüzüne çıktıkça bu tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
İlahiyat fakültesi öğrencisi olan Bekir,
Deizm
ile
olan
ilişkisi
hakkında şunları beyan etti: "Önce İslamiyet'i mantığa dayandırmak istiyorduk. olmuyor.
İttire Sonra
kaktıra
baktık
mantık
olarak
yorumlamaktan çıkarttık. Allah’a inanmaya başladık sadece.
Yani
deist olduk anlayacağınız.” Bekir, ilahiyat fakültesine geldi-
İBRETLİK HADİSELER
ğinde hala deist olduğunu, namazı,
Ateizm Derneğinden Açıklamalar
orucu bıraktığını ancak daha sonra Tanrı’nın varlığını da sorgulamaya
ateizm
başladığını ve ateizme yöneldiğini
derneği yönetim kurulu üyelerinden
söylüyor. Bekir’in ailesi halen bu
Şener Atik bu konuda şunları söylü-
düşüncelerini
yor: “Ateistler arasında imamlar ve
ben ateist olduğumu söyleyemem.
müezzinler var. Fakat bu insanlar
Babam başında takkeyle gezen bir
farklı sebeplerden dolayı açıkça
adam. Annem günde yedi vakit
Türkiye’nin
Ocak 2020
50
ilk
ve
tek
bilmiyor:
“Aileme
namaz kılar. Beş vakit, üzerine kuşluk namazı, bir de gece namazı. Gerçekten muhafazakâr bir aile yapımız var. Söyleyemem. Söylesem
Müslüman aileler in, çocuklarının ilk aşamada Ateist olmalarından daha çok Deist olma ihtimallerinden korkmaları ve bu hususta çocuklarını doğru, sahih bir dini eğitimden geçirmeleri gerekmektedir.
aramızda soğuma olur.”
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni “Beni Müslüman olarak tanımlayan tek şey bu başörtüsü artık” “Benim
radikale
kaçan
bir
Müslümanlığım vardı. Daha birkaç yıl öncesine kadar erkeklerle tokalaşmazdım bile. Kendimi Müslüman olarak
tanımlıyor,
şekilde
yaşamaya
hayatımı
o
çalışıyordum.
Beş vakit namazımı kılıyordum. Nafileleri yerine getirmeye çalışıyordum. Orucumu tutuyor, Kur’an okuyor, ilmihal bilgileri olsun, hadis olsun o tarz şeyleri tamamlamaya çalışıyordum. Tefsir, hadis derslerine gidiyordum.”
“Ders sorular
verirken
bazen
soruyorlar.
çocuklar
Öğretmenim
başörtüsü takmak gerçekten gerekir mi, ben büyüdüğümde saçım görünürse günah olur mu? Şu an ona karar vereceğiniz bir durum
okumak
yok, 18 yaşına gelin ne isterseniz
istemediğim için bari öğretmen
yaparsınız diyorum. Böyle cevap
olayım diyerek Din Kültürü ve Ahlak
vermek beni rahatlatıyor.”
“İlahiyat
Fakültesi'nde
Bilgisi öğretmenliği üzerine eğitim almaya karar verdim. Dinle ilgili araştırmalarım ve bilinçlenmem (!) de o döneme denk geldi.” “Beni Müslüman olarak tanımlayan tek şey bu başörtüsü artık. Gerek
Başörtülü Ateistler Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu “Odama gelen başörtülü öğrenciler”
ailevi gerekse yaptığım işten dolayı
“(Geçmişte)
Okuduğum
İmam
başörtümü çıkaramıyorum. Fakat
Hatip okulundan bir heyet gelerek
belki birkaç yıl sonra başörtümle
benimle fikir alışverişinde bulun-
vedalaşabilirim.”
mak istediklerini söylediler. Deizm
Cemazi-el Evvel 1441
51
yayılıyor, bu çocuklara ne anlatalım
misyonerler gibi dış etkenlerin de
ne yapalım diye sordular. Dedim
üzerinde duran Yetim Vakfı Eğitim
ki, konuşmayı bırakın, yapın artık.
Sorumlusu Hatice Naç bu konuda
Devamlı
şunları söylüyor:
konuşuyoruz.
Terbiye
temsil ister. Örnek olacaksınız. Dini temsil
makamındaki
insanların
bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler. 15 Temmuz’dan bu yana benim odama 17 tane başörtülü, deist bile değil Allah tanımaz öğrenci gelip benimle bu konuları konuştular. Başörtülüler, öyle geleneksel de değil, bildiğin başörtülü. Sosyal
“Ateizm, deizm ve madde bağımlılığı yayan ekip müthiş profesyonel çalışıyor. Asla hedef kitlesinden vazgeçmiyor. Aileler çocuklarını ya aşırı serbest bırakıyor ya da aşırı baskılıyor. İkisi arasında savrulan genç kendince itilmiş hissediyor. Zaten ilgilenilmeyen ailelerin çocukları ise kendince savrulup duruyor. Tam o esnada bu ekipler çocuklara ulaşıyor.
statüleri gereği ve aileleri nedeniyle
75 Arjantinli 3 ay önce işini gücünü
hala başörtüler ama Allah’a bile
bırakıp
inanmıyorlar.”
Suriyelilere
gelip
diklerini
Maalesef larında da görülen bu itikadi sapma ilgili
örnekler
çoğaltılabilir.
Lakin bu örneklerden bahsederken dahi insanın içi daralıyor. O yüzden bu moral bozucu örnekleri burada sonlandırırken durumun çok daha vahim olduğu gerçeğini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Yetim Vakfı Eğitim Sorumlusu Hatice Naç: Deizm inancının yayılması noktaiç
Ocak 2020
52
etmek
söylüyorlar.
iste-
Aylardır
etkenlerin
ları örgütlemek için birçok STK, vakıf
kurdular.
yanı
sıra
Bunlar
gelen
çocukları nasıl organize edebileceklerinin denemelerini yapıyorlar. Misyonerlik, olmadı ateizm, olmadı deizm üzerine çalışıyorlar. Van’da 100 Koreli üniversite öğrencisi var. Uluorta insanları durdurup tanışıyor ve inançlarını yaymaya çalışıyorlar.
“Arjantin’den Antep’e Yerleştiler”
sında
yardım
yerleşti.
Suriyelilerle çalışıyorlar. Bu çocuk-
Müslüman dindar ailelerin çocukile
Antep’e
Madde
bağımlılığına
alıştırmaya çalışanlar da bunlar. Maddeye alışan çocuk zaten daha sonra deizm, ateizme kadar gidebiliyor.”
İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay
İSLAM’DA İDARE VE İDARECİLİK
E
lhamdulillah, iki yıldır
sağlayan özelliklerini aktar-
İslam
maya çalışacağız. Rabbimizden
Medeniyeti’nin
Dünya
Tarihi’nde
niyazımız:
“Aktaracağımız
çalışmaları
şahsiyetlerin hayatlarını anla-
tanıtmaya çalıştığımız “İslam
mayı kolaylaştırması ve anla-
Coğrafyasındaki
Müslüman
dıktan sonra da bu nitelikleri
Kâşifler” başlıklı yazı dizimiz
yaşamada bizden yardımını
geçen ay itibariyle sona erdi.
esirgememesidir.”
Yeni yıldan itibaren de gücü–inşallah-,
Yakın Tarihte İdare ve İdareciliğe Kısa Bir Bakış
İslam Medeniyeti’nin yönetim
Tarihi süreç içerisinde insan-
ve idare anlamında öne çıkmış
lığın içinde bulunduğu sorun-
bazı kişilerinin hayatlarında
ların çözümü adına çeşitli fikir
yönetimde başarılı olmalarını
ve düşünceler ortaya atılmıştır.
yaptığı
müz
bilimsel
nispetinde
Cemazi-el Evvel 1441
53
iddia ettiklerinin tersine bir grubun aşırı zenginleşmesi karşında insan-
Müslümanlar idareyi ele aldıkları topraklarda adaleti gözeterek bulunmuşlardır. Adalet karşısında gün gelmiş Mecusi bir adamla davalaşan Ali radıyallahu anh gibi bir halife, gün gelmiş verdiği kararın doğruluğu tartışılan Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah, gün gelmiş valiler geçmiştir. Karşısında kim olursa olsun adaleti uygulamada hiç bir taviz vermeyen kimseler tarafından kararlar alınmıştır.
lığın içerisine düştüğü sefalet ve daha nice komünizmin getirdiği sıkıntılar. Aynı şekilde komünizm düşüncesinden daha yaygın hale gelmiş bulunan kapitalizm düşüncesinin de insanlık tarihine kazandırdıkları ortadadır. Eşyanın üstünlüğünü insana tercih eden, her şeyin merkezine eşya ve parayı koyan, insanın ve insani değerlerin yozlaşmasına ve değersizleşmesine kadar varan durumlar, aşırı bir şekilde yaygınlaşan israf kültürü, aile ve toplum problemlerini, maneviyatı elinin tersiyle iterek maddi gözle meseleleri
halletmeye
(çözmeye)
çalışmak ve daha nice kapitalizmin getirdiği problemler. Yine toplumda liberalizm (bireysel özgürlük) düşüncesi ile toplumu idare etme fikri, bireyin ve idarenin
Bu fikir ve düşüncelerin yönetimi
başındaki kişilerin istediği zaman
ele aldıklarında yaptıklarıyla geride
istediğini sadece menfaati gözete-
ne kötü iz ve mağduriyetler bırak-
rek yapmasını öngörmektedir. Sırf
tığı insanlık tarihinde malum olan
menfaat adına hiç bir kural tanıma-
bir durumdur.
dan merkeze menfaatin konulması
Örneğin; 20. yy. da bütün halkı
sebep olmuştur. Özgürlük adına
eşit göreceğini iddia ederek ortaya
da birçok zulmün ortaya çıkmasına bireyin istediğini yapabilme özgür-
atılan komünizm fikrinin yöne-
lüğünü kendinde hissederek bir
timi ele aldıktan sonra geride ne
anlamda kişinin benliğini putlaş-
kadar ağır izler bıraktığı malumdur.
tırması ya da bencilliğini ilahlaş-
Milyonları bulan ölü, hapishane-
tırması sonucunu doğurmuştur. Bu
lere doldurulan insan kalabalıkları,
fikir de diğer iki örnekte verildiği
Ocak 2020
54
gibi topluma getireceklerinden çok, götürdükleriyle anılmıştır. Kısacası toplumda idareyi ele aldık-
İslam İdaresinin Hâkim Olmasıyla Toplumda Meydana Gelen Değişiklikler
larında topluma huzur ve mutluluğu
Kötü bir şekilde tecrübe edilen ve
vadetmek üzere yola çıkan örnek-
acısının tüm dünyayı kapladığı bu
teki bu üç idare şekli ve idarecileri,
düşüncelerin tam karşısında yaşa-
toplumda
yara-
dığı çağa huzur ve mutluluk getiren,
lar açmışlar ve açmaya da devam
adaleti ve insanca yaşamayı öğreten
etmektedirler.
bir hayat nizamı ve yönetim şekli
Seyyid
kapanması
Kutub
zor
“Yoldaki İşaretler”
durmaktadır ki onun adı İslam’dır.
eserinin önsözünde özetle şu sözlere
İnsana sadece insan olduğundan
yer vermektedir:
dolayı değer veren, İslam’dır.
“Bugün beşeriyet derin bir uçuru-
Bütün
mun
durmaktadır.
hususunda bir tarağın dişleri gibi
Sebebi; değerler âleminde (mane-
eşit gören, temel hak ve hürriyet-
viyatta) iflas etmiş olmasıdır. Bu
lerine (can, mal, namus, din, akıl (1))
durum Doğu’da da Batı’da da açıkça
zarar veren her türlü adımı yasak-
kenarında
görülmektedir. O halde beşeriyet için yepyeni bir önderlik gerekir. Artık batılı insanın önderlik yapamayacağı ortadadır... Beşeriyet adına sunulan önderlik
insanları,
insan
hakları
layan İslam’dır. Toplumun saadetini bulacağı ve emniyet içerisinde rahat bir yaşamı bulacağı adresi, İslam’dır.
için şunlar gerekir:
Ailelerin aradığı huzuru, her yönden
- İnsanların tarih boyu elde ettiği
çözümü de İslam’dır.
maddi medeniyeti (teknik vs.) hem koruyacak hem de geliştirecek, - Beşeriyete daha önce duymadıkları yepyeni değerler sunacak (kula kulluktan Allah’a kulluğa çağrı), - Köklü, olumlu ve gerçekçi bir metot sunacak. Bu
şartları
İslam’dır.”
kendilerini sardığı problemlerinin
Bu söylediklerimizin ispatını şöyle delillendirebiliriz: İnsanlığın acılar içerisinde kıvrandığı, kopkoyu karanlıklar içinde kalakaldığı, cahiliyet adına adeta insanlığın zirveleri yaşadığı, öyle ki kendi öz evladını diri diri toprağa
sağlayacak
düzen,
gömecek kadar alçaldığı, insana verilen değerin mal ve mülk üzerinden
1. İslam bu beş maddeyi, makasıd-ı şeria (dinin şeri delillerinde yer alan ameli hükümlerinin gayeleri) olarak adlandırmıştır.
Cemazi-el Evvel 1441
55
olduğu, basit ve değersiz nedenlerle
İslam toplumunun çekirdeğini oluş-
insanların ölümle tanıştığı, kadının
turan sahabe toplumunda meydana
eşyadan dahi değersiz görüldüğü bir
gelen çok büyük değişiklikler ve bu
toplumda İslam idaresi geliyor ve
değişikliklerin insanların dikkatini
bunların tamamını yıkıyor.
çekmesi, zamanla Müslüman olma-
Önceleri birbirini basit sebeplerle öldürenler, gün geliyor İslam ile
yanların da İslam’a girmelerine vesile olmuştur.
kardeş olup birbirleri için kendile-
Rasûlullah
rini feda eder hale geliyor. (2)
O’nun
Kız çocuklarının yüzü gülüyor ve artık öldürülme endişeleri ortadan kalkıyor. Eşyadan
sallallahu aleyhi ve sellem
önderliğinde
ve
oluşturulan
Müslümanlar topluluğu, Mekke’de yaşanılan
zorlukların
ardından
Medine’ye hicret ederek devletleşme adımını atmışlar, zamanla
dahi
değersiz
görülen
Medine’de
sözü
dinlenilir
bir
kadınlar, el üstünde tutulur hale
konumu elde etmişlerdir. Bu ilerleme
geliyor.
hızla
(3)
Cahiliyenin
koyu
karanlıklarının
yerini, ilmin ve âlimlerin aydınlattığı bir toplum meydana geliyor. Ve bu toplum insanlara faydalı olmayı kendisine şiar edinmiş bir mertebeye ulaşıyor. (4)
tekrar
büyüyerek, Dünya
Müslümanların
Tarihi’nde
duyulmasını sağlamıştır.
adının
(6)
Müslümanların Dünya Tarihi’nde İdareyi Ele Almalarında Öne Çıkan Üç Unsur Müslümanların
Rasûlullah
sallal-
Kapitalizmin o asırdaki hali olan
lahu aleyhi ve sellem
kişiye mal ve makamdan dolayı
dönemde hızla idareyi ele almala-
değer
rında etkili olan faktörler çoktur.
verme
anlayışının
yerini,
ve ardından gelen
sadece Allah için sevmek duygusu
Ancak
alıyor.
gördüğümüz üç unsura değineceğiz.
(5)
biz
burada
çok
önemli
2. “Sizden biriniz kendisi için arzuladığı şeyi din kardeşi için de istemedikçe (tam) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, “İman”, 17) 3. Enes b. Malik radıyallahu anh ’dan rivayet edilir ki Enceşe isimli bir sahabe Veda Haccı dönüşünde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarını taşıyan develeri sürmekteydi. Yanık sesi ve hızlı ritmiyle söylediği şarkılarla develeri koşturdu. Rasûlullah: “Ey Enceşe! Yavaş sür, kristalleri kırma” dedi. (Dârimî, “İstizan”, 65; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 19/96, 143, 207; İbn Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 1/284, 285) 4. “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Buhârî, “Mağâzî”, 35) 5. “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız...” (Müslim, “İman”, 22) 6. Müslümanların daha önce de idareyi elinde bulundurduğu zamanlar olmuştur. Daha önceki hükümdar bazı peygamberlerden olan Davud ve Süleyman aleyhumesselam döneminde olduğu gibi.
Ocak 2020
56
Bunlar:
İslam ile izzetlendirdi. Biz izzeti Allah’ın
1. İnançlarına Olan Bağlılıkları
bizi izzetlendirdiği şeyin dışında arar-
Müslümanlar
devletleşme/idareyi
ele alma ve ardından yayılmalarını sürdürdüğü
dönemlerde
çoğun-
lukla sayı olarak az olmuşlardır. Nitekim bunu Bedir, Uhud, Hendek, Mute gibi savaşlarda görmekteyiz. Hatta bu duruma daha sonra Moğollara karşı yapılan Seyfuddin
sak, Allah bizi zillete düşürür.” (7) Evet, Müslümanların asırlar boyu idareyi ele almalarındaki en büyük etken bu. Zira Allah
azze ve celle’nin
devre dışı bırakıldığı yönetimlerde idareye zulüm bulaşacaktır. Zulmün bulaştığı yönetimler de son bulmaya mahkûmdur.
Kutuz komutasındaki Ayn-ı Câlut
Müslümanların
Savaşı’nda, Yusuf b. Taşfin komu-
bağlılıklarının zayıflaması, bera-
tasında Kastilya Krallığı’na karşı
berinde
yapılan Zellakâ Savaşı’nda, Bizans
sayısının ve teçhizatının fazlalığı
ordularına karşı Alpaslan komu-
korkuyu doğuracaktır. Doğal olarak
tasındaki Malazgirt Savaşı’nda da
da düşman karşısına çıkmaya güç
şahit olmaktayız. Daha nicelerini
bulamayacak,
sayabileceğimiz
boyun eğmeye mahkûm kalacaktır.
birçok
Müslümanların,
savaşta
karşılarındaki
düşmana karşı sayıca az olduklarına şahit olmaktayız. Peki, Müslümanların az olmalarına rağmen idare ettikleri alanın genişlemesinde ne gibi bir faktör vardı
inançlarına
göze
gelen
olan
düşmanın
güçlü
karşısında
2. Adalet Müslümanların idareyi ele almalarında ve sürdürmelerinde önemli ikinci husus, her durumda adaleti gözetmeleridir.
acaba? Bu sorunun cevabı, elbette
Müslümanların
ki Müslümanların inançlarına olan
nan topraklarda işlenen herhangi
bağlılıkları idi. Çünkü Müslümanlar
bir hata ve suç karşısında esas olan,
için savaşta mağlubiyet yoktu: Ya bu
adaletin
yolda şehadet gibi yüce bir merte-
gözetilmesi sırasında kim olduğuna
beye ulaşmak ya da gazi olup da bu
bakılmaksızın adaletin çarkı işler. Bu
yola bir daha girmeye fırsat tanın-
bir yönetici olabileceği gibi herhangi
mış olmak duygusu hâkimdi.
bir sıradan vatandaş da olabilir.
Ömer
radıyallahu anh,
Müslümanların
Hayat
idaresinde
gözetilmesidir.
kitabımız
olan
olması
bulu-
Adaletin
Kur’an’da
galibiyetlerdeki bu durumunu şu
müminlerde
gereken
sözlerle ifade etmektedir: “Allah bizi
vasıf şu şekilde belirtmiştir:
bu
7. Hâkim, Sahih, 1/61-62.
Cemazi-el Evvel 1441
57
“Ey iman edenler! Kendinizin veya
öyle bir duruma gelmiştir ki Fatih’in
anne babanızın ve akrabanızın aley-
İstanbul
hine de olsa adaletten asla ayrılma-
Rum halkı, şu sözleri söylemiştir:
yan, Allah için şahitlik eden kimse-
“Müslüman sarığını görmek, Latin
ler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar,
serpuşunu görmekten evladır.”
yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız, bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Nisâ, 135) Müslümanlar
idareyi
kuşatması
sırasında
Müslümanlar daha gittikleri yerlere varmadan,
oraların
idarelerini
ele almadan önce Müslümanların merhametli olduğu onlara ulaşmıştı. Bu da gidilen bazı yerlerde çok fazla kanlı mücadeleye girişmeden ve kan akıtmadan fetih-
ele
aldık-
ler
yapılmasına,
Müslümanların
ları topraklarda adaleti gözeterek
idareyi ele almalarının kolaylığına
bulunmuşlardır. Adalet karşısında
zemin hazırladı.
gün gelmiş Mecusi bir adamla davalaşan Ali
radıyallahu anh
gibi bir
halife, gün gelmiş verdiği kararın doğruluğu tartışılan Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah, gün gelmiş valiler geçmiştir. Karşısında kim olursa
Müslümanların
gittikleri
yerleri
yakıp yıkmamaları, oranın halkına herhangi bir zarar vermemeleri yani imha değil de inşada bulunmaları, onların idarelerinde uzun süre kalmalarına olanak sağlamıştır.
olsun adaleti uygulamada hiç bir
Müslümanların Endülüs’te (İspanya
taviz vermeyen kimseler tarafından
ve çevresinde) yaklaşık sekiz asır,
kararlar alınmıştır.
Hristiyanların
Adalet karşısında Müslümanların bu tutumları, insanları hayrette bırakacak düzeye ulaşmıştır ve bunu gören diğer toplumlar da bu adalet karşısında boyun bükmüşlerdir.
çoğunlukta
olduğu
Balkan topraklarında dört asır idarede bulunmaları bu durumun göstergesidir. Nitekim Müslümanların bu topraklardan ayrılmalarının ardından yaşanan katliam ve zulümler şu sözlerin söylenmesine sebep olmuş-
3. Merhamet
tur: “Ah! Eski günler.”
Müslümanların idarelerinde bulu-
Müslümanlara merhamet etmeleri
nan
gerektiğini şu hadis onlara öğret-
halklara
karşı
uyguladığı
merhamet, diğer yerlerde insanla-
mişti:
rın da dikkatini celp etmiştir. Hatta
etmeyene rahmette bulunmaz." (8)
"Allah, insanlara merhamet
8. Buhârî, “Tevhid”, 2, “Edeb”, 27; Müslim, “Fedâil”, 66; Tirmizî, “Birr”, 16.
Ocak 2020
58
NEBEVÎ AILE Halime Yılmaz
MODERNİZMİN KISKACINDA MÜSLÜMANCA DURUŞ
M
odernlik;
yenilikçilik,
sistemidir. Kilisenin baskılarından
aklı her şeyin üstünde
y ılan Avrupa’nın dine genel bir tepki
tutma,
yeni-
olarak ortaya koyduğu bir akımdır.
liğe uydurma ve vahyi ikinci plana
Bu akım, vahyi öteler, aklı ön plana
atma gibi manaları akla getiren bir
çıkarır.
kavramdır.
geleneği
Modernizm,
moder-
nleşmeyi de içinde barındıran bir süreçtir. Bu süreç sosyolojik, ekono-
2-Modernizm iyi bir şey midir? Müslüman modern olabilir mi?
mik ve teknolojik unsurları da içine
Modernizmi yenilik ve çağa ayak
alır. Bu yüzden modernite, toplum-
uydurma olarak ele alırsak eğer
lara göre farklı algılanabilmektedir.
vahyi birinci dereceden ölçü kabul
Türk toplumunda “Modern insan” denilince İslami yaşamı geleneksel gören, yenilikleri İslam’a uydur-
ederek, değişen dünyaya ve gelişen teknolojiye ayak uydurmak kötü değildir.
ması gerekirken, İslam’ı yeniliklere
İslam her daim akıllı olmayı tavsiye
uydurmaya çalışan, vahyi ikinci
eder. İnsanların çoğunun aklını
dereceden ölçü kabul edip, aklı ön
kullanmadığını beyan ederek, akılla
plana çıkaran insan figürü akla
hayatı kolaylaştırmanın ve Allah azze
gelmektedir.
ve celle’ye
iyi bir kul olmanın yollarını
açar. Müslüman akıllıdır. Ama akılcı
1-Modernizmin kaynağı nedir?
değildir. Yeniliklere açıktır. Ama 17.
geçmişini unutmaz. Onun prensip-
Yüzyılda ortaya çıkan, zamanla tüm
leri ve ölçüsünü her zaman ve çağda
dünyaya yayılan toplumsal değerler
İslam belirler, aklı değil.
Avrupa’da
yaklaşık
olarak
Cemazi-el Evvel 1441
59
Modernizm’de akıl haşa vahiyle
Dikkat
savaşır. Aralarında adeta bir salta-
Farklıdır! Çağımızın Putu Akıl Ve
nat yarışı varmışçasına, moder-
Bilim!
nizmin söylemlerinde aklın iktidar olması gerektiği vurgulanır. Avrupa,
kilisenin
Edin!
Her
Çağın
Putu
Akıl ve bilim yoluyla bir gün “evrensel bir mükemmelliğe” ulaşabilece-
baskısından
ğini düşünenler, çok feci bir şekilde
kurtulmak isterken, aklın ve madde-
şeytan tarafından uyutulmakta ve
nin kölesi haline gelmiştir. Bilim ve
kandırılmaktadırlar.
akıl ilahları olmuş, tecrübe etmedik-
kavrama, gereği gibi yaşama, Allah
leri, gözle görmedikleri ve akıllarına
azze ve celle’ye kul olma yolunda sadece
yatmadığı sürece hiçbir şeyi kabul
bir araç kabul edilmelidir. Biz onu
edemez
kullanabilecekken, o bizi kullan-
hale
gelmişlerdir.
Onlar
akıl, tecrübe ve bilimle zamanla “mükemmel ve evrensel doğruya” ulaşacaklarına inanmaktadırlar. İşin kötü ve ilginç tarafı, bu akılcılık ve yenilikçilik oyununa Müslümanların da katılması, onu müdafaa etmesi, bu yolun öncülerine dalkavukluk ederek İslam ile Modernizmi birleştirmeye çalışmalarıdır. Her çağda gereken materyallerin
bulunması,
gelişti-
rilmesi ve kullanılmasında İslam’ın emir ve yasaklarına aykırı olmadığı sürece bir sıkıntı yoktur. İslam, aklı kullanmayı tavsiye etmiş ama akılcı
Akıl;
vahyi
mamalıdır. “Akılcılık ve modernizm akımlarının” tertemiz İslam dinine bulaşması neticesinde, Müslümanların kafasını bulandıran ve onları cehenneme doğru sürükleyen, sorgulayıcı ve eleştirel bir yaklaşımla İslam’ın esaslarına yönelen birçok düşünce meydana geldi. Felsefik yaklaşımlarla her kafadan bir ses çıkartan bu hareket, Kuran ve Sünnet hakkında “şüphecilik” hastalığını tüm dünya Müslümanlarının zihinlerine kazıdı.
olmaya, aklı ilahlaştırmaya ve aklı
Bu şüphe, öyle kötü sonuçlara mal
vahyin önüne geçirmeye asla müsa-
oldu ki Allah
ade etmemiştir.
noğlunu sadece yarattığına, ondan
Her çağın Allah
azze ve celle’ye
şirk
koştuğu bir putu vardı. Mekke Müşrikleri kendi elleriyle yaptıkları putlara taparak şirke düşmüşler-
azze ve celle’nin
insa-
sonra hiçbir şeyine karışmadığına ve elçiler vasıtasıyla onlara yol göstermeyeceğine inanan Deist bir nesil türedi.
ken, günümüzde de “akla” taparca-
Modernizm sadece bir kötülüğe
sına onu birinci dereceden doğruyu
değil binlerce şerre ön ayak olan bir
bulma aleti görerek Allah
başlangıç oldu. O, akılcı ve isyankâr
celle’ye
ortak koşulmaktadır.
Ocak 2020
60
azze ve
bir kesim tarafından yüzyıllar evvel
ekilmiş bir tohum; günümüzdeki
Karl
sonuçları
afyonudur” sözüyle İslam hakkında
da
onun
meyveleri...
Marx’ın
“Din
Gelecekte daha nice dallara ayrıla-
sorgulama
cak Allah bilir.
yetkili gören insanlara reddiyemiz
Diğer yandan Allah
azze ve celle’ye
iman ettiğini söyleyen ama kıt aklıyla
sadece
Kuran’ın
vahiy
kaynaklı olduğuna inanan, sünneti inkâr eden, onunla alay eden ve tüm mesaisini bu yolda harcayan birtakım belamlar da ortaya çıkardı. Kur’anî ilimlere ve onu okuma becerisine bile sahip olmayan bu
ve
toplumların
eleştiriye
kendini
ve cevabımız şudur: “İslam dışı her sistem, toplumların yangını ve afyonudur. Onları sadece ateşe ve boşluğa sürükler” İslam kimseyi uyutmaz. Aksine diriltir. Uyuşturmaz, bilakis gerçeklerle yüzleştirir. Fıtrat dışı bir şey emretmez. Çağlar ötesi bir yaratılışa uygunluk özelliği bir tek İslam’da vardır.
kendini bilmezler, dine bir oryan-
Asıl onlar insanları uyutmaktadır-
talist ve İslam düşmanından daha
lar. Müslümanları savaş ve güçle
büyük zararlar verdiler.
yenemeyeceklerine
Kendini
hadisleri
eleştirebilecek
seviyede gören küçük beyinliler, İslam’ın
ahkamını,
sallallahu aleyhi ve sellem’in
Peygamber ahlakını ve
kanaat
geti-
rince düşünce ve hayat tarzlarını değiştirmeye çalışarak bizi mağlup etmeye ve böylece hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar.
dosdoğru yolunu bırakıp, dünya-
Modernizmi Bize Nasıl Aşıladılar? Bizi Nasıl İkna Ettiler?
perest ve materyalist bir anlayışa
Düşünce emperyalizmi yani düşünce
büründüler. Neticede ne ahlak kaldı
yayılmacılığı ile bunu gerçekleştirdi-
ne aile yaşantısı ne saygı ne sevgi ne
ler. Hıristiyanlar, Haçlı savaşlarında
muhabbet ne de güven… Zamanla
Müslümanların karşısında aldıkları
kendilerinden
ağır mağlubiyetlerinin sonucunda
yaşam tarzını ve Allah azze ve celle’nin
bile
şüphelenen
şizofrenik tipler çoğaldı.
Müslümanları askeri saldırıyla asla
Bu, bir beşer ürünü olan modernizmi bir şey sanmanın bir sonucudur. Peygamber sellem’in
sallallahu aleyhi ve
çağları aşan sünnetini terk
yenemeyeceklerini anladılar. Çünkü Müslümanların imanları vardı. Bu gizli güç, onları düşman karşısında yenilmez kılıyordu.
edip, beşer üretimi basit bir akımın
IX.
sapkın
etmektir.
Müslümanlara karşı elde ettikleri
bundan
mağlubiyetin ardından dindaşlarına
yolunu
Günümüz
tercih
Müslümanları
daha iyi uyutulamazdı!
Louis
Haçlı
seferlerinde
şöyle dedi:
Cemazi-el Evvel 1441
61
“Müslümanları
uğrat-
en üstün olanların müminler oldu-
onlara
ğuna inananlar kazanacaktır. Zafer,
karşı sırf silahlı mücadele meto-
tüm gelişmiş silah ve teknolojilerine
dunu kullanmayın. Zaten silahlı
rağmen onları “cahiliye düzeni”
mücadele
gören akıllı müminlere verilecektir.
mak
yenilgiye
istiyorsanız,
sakın
alanında
onlara
karşı
bozguna uğradınız. Onlarla inançları alanında savaşın. Çünkü onların
2-Yayın Propagandaları
gizli güç kaynakları, bu alanlarında
Bu yolla birçok başarı elde etti-
y atar.” (1)
ler. Günümüzün en iyi uyutma ve
Dindaşları, IX. Louis’in bu öğüdünü dinlediler. Artık sadece savaşarak değil “düşünce emperyalizmi” denilen sinsi metodu da yanlarında
getirdiler.
Bu
düşünce-
nin nihai amacı, İslam inancını, Müslümanların kalplerinden söküp atmak ve onları İslam’a bağlılıktan vazgeçirmektir.
(2)
Bunun için çok
araç vardır. Onlardan en önemlileri şunlardır:
kandırma yolu olarak kullanılır. 3-Kadın Özgürlüğü İslam’la zaten özgür ve şerefli olan kadını sokağa dökerek, onu çırılçıplak soyarak, kocası dışında her erkeğe köle yaparak özgür olacağı saçmalığına
inandırdılar.
Bunun
neticesinde modern, özgür, çocuklarının eğitimini başkalarına bırakan, mutlu görünen ama içi darmadağın feminist bir kadın profili
1-Eğitim ve Öğretim Programları
ortaya çıktı. Ve daha nice sonuçlar…
Bu alanda dünya çapında misyoner-
İslam’a sımsıkı sarılıp, Allah
lik okulları açıldı. Ve yavaş yavaş amaçlarına
ulaşmayı
başardılar.
Bunu da İslam ülkelerine uyguladıkları eğitim politikasına borçlu olduklarını itiraf ettiler.
celle
ve Rasulü
azze ve
sallallahu aleyhi ve sellem’in
yolundan gider, İslam karşıtı görüş ve akımlarla mücadeleye devam edersek zafer kazanacağız. Mümin olmanın en üstün olmak için yete-
Bu dinde onları en çok korkutan
ceğini iyice beller ve ölene dek bu
“cihat ruhu” ve müminlerin tekrar
yolda çalışırsak her durumda kaza-
en üstün olanların kendileri oldu-
nan biz olacağız inşallah. Yeter ki
ğunu hatırlamalarıdır.
inancımızı yitirmeyelim.
Hakla batıl arasında yapılan bu
Hamd
savaşta doğru mücadeleyi veren ve
mahsustur…
1. Çağdaş Konumumuz, Muhammed Kutup, s.253 2. A.g.e.
Ocak 2020
62
Alemlerin
Rabbi
Allah’a
SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı
Ey Din-i İslam Sen karanlıkların nuru, gözlerin
Modern çağın sahte ışıkları sönüyor
aydınlığısın.
bir bir.
Sen, uğrunda şehitlerin verildiği
Aydınlık çağ dedikleri, karanlığa
Din-i Mübin’sin.
gömülüyor.
Sensiz beldeler harap,
Senin fecrin doğuyor ufuktan.
evler virane.
İnsanlık sana susadı, kana kana
Bakıyorum şu modern çağ dedikleri
içmek istiyor hidayet menbağından.
zamanın caddelerine. Rengarenk yanan ışıkların altında ölülerden başka bir şey görmüyorum. Her ceset bana bakıyor, sanki beni suçluyor ölümünden. Kimi sarhoş, kimi kumarbaz... Kimi sevda diyor zinaya, kimi yüzde kaç faiz oranını hesaplıyor alacağı kredinin Kimi “Lut kavminin çocuklarıyız!” diye naralar atıyor ortalıkta.
“Hayyel el felah” “Hayyel es salah” İslam davetçileri senin nurunu taşıyor. Gönülden gönüle koşuyorlar, Evlerden, sokaklara, mahallelere, şehirlere... Rahleler senin talebelerinle dolup taşıyor. İffet timsali gençler, vakarla etrafta dolaşıyor. Namazla yüzleri aydınlanmış
Kimi bıkmış bu hayattan, ölümü
amcalar, teyzeler
kurtuluş sanıyor.
Özlemle senin adaletini konuşuyor.
Ey Din-i İslam!
Ey Din-i İslam!
Sensiz kalplerin sessiz çığlıkları
Ellerimiz vesile olsun gelişine,
bunlar.
Dillerimiz seni haykırsın,
Her yerden feryat figan sesler
Allah’ı birlesin kalpler.
yükseliyor.
Zindanlar esirlerini bıraksın.
Cemazi-el Evvel 1441
63
Kapansın tek tek günah zindanlarının kapıları, Hürriyete açılsın bütün kapılar. Allah’a kullukla erisin tüm köle düzenleri. İzzet bulsun seninle, yeniden Bilal’ler, Ammar’lar, Yasir’ler... Mazlumların, mustazafların yüzleri gülsün. Çocukların hayallerinde ekmek yiyebilmek, su içebilmek olmasın. Renkli hayaller kursunlar çocuklara ait. Anne babalarına sarılsınlar, kabirlerine değil. Burası Suriye, burası Filistin, Arakan, Afganistan, Çeçenistan... İşte, fetih müjdeleri geliyor! Geride kaldı, hüzünlü ve buruk bayramlar Dediğimiz günler gelecek elbet. Ey Din-i İslam! Nice erlerin var ki senin, nice yiğitlerin Senin sabahına uyanırlar her gün Senden başka sevdaları olmayan.
Ocak 2020
64
Medinelilerin Musab’ı olmak isterler hep. Bazen zindanların Yusuf’u olurlar. Bazen de kuyuların Yusuf’u. Bazen dar ağaçlarında Seyyid Kutub rahimehullah...
“Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi göğsümde taşıyorum. Sürgün edilmem seyahat, hapsedilmem halvet, öldürülmem şehadettir.” diyen İbni Teymiyye rahimehullah olurlar.
Kimi zaman da “Bütün insanları O’na davet edeceğiz. Ya fikrimiz galip gelir, izzetle yaşarız veya yolunda şerefle can veririz.” diyerek şehadete kavuşan Hasan El-Benna rahimehullah olurlar. “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 23)
Selam ve dua ile