3 minute read
Kriminal Araştırmanın Objektif Koşulları
KRİMİNAL ARAŞTIRMANIN OBJEKTİF KOŞULLARI
Algı ve Anlamlandırma
Avukatların, saf duyusal izlenimden entelektüel kavramaya geçişte anlaması gereken şey; gözlemlenen olayın veya objenin yeniden tasarlanma imkânı olmasıdır.
Modern psikoloji algı ve hafıza arasında kesin sınırlar görmez, algı; problemin çözümünün, bilgi problemi olduğunu varsayar.
Bilincin duyu ve dış algılamadan oluşan iki ayrı bölgesi vardır. Duyu, organizmanın iç yapısını oluştururken; dış algılama organizmadan objektif dünyaya geçiş sağlar. Bilinç motor sinir sistemi ve kaslardan oluşan eylem bölgesine sahiptir. Dış algılama başlıca üç fonksiyona sahiptir; ilksezi, ayrışma ve birleşme. Objenin ne olduğunu, bizimle ilgisini, ismini bu fonksiyonlara bakarak anlarız.
İmgeleme
Tanıkların anlattıkları şeyler, daha önce imgelemelerinde var olan şeylerdir. Ne sunduklarının niteliğini, bu var olmanın nasıl olduğu belirler. “Şeyler” bizim bildiğimiz formların dışında; hatta bilinmeyen formlarda var olabilirler.
Şimdiye kadar hukukçular bilimsel cevapla değil; imgelemin güvenilirliğiyle ilgilenmiştir. Bir tanıkla konuşulduğunda, imgelemlerini ne koşullar altında elde ettiği bilinemez, bu sadece ondan öğrenilebilir. Kendi imajımızla onun imajı arasında bir ilişki yaratılmalıdır. İmgeler, sadece imgelerle kıyaslanabilir; aksi takdirde imgeler resimlerden ibarettir. Bu transmutasyon problemi hatırlama kaynaklıdır. Hatırlama asla objesiyle aynı olmaz.
İmaj ve obje arasındaki fark, henüz bilimsel anlamda kanıtlanabilmiş değildir. Sadece bu ayrımın geçerliliğinin evrensel olarak bilindiğini ve herkesin içsel bir cevabı olduğunu varsayabiliriz. Ancak herkesin benzer standartları yoktur.
Standart çeşitliliği çift taraflıdır. Bir taraf; imge ve objenin esasına dayanır, diğer taraf; imgenin algı sırasında ve sonrasında maruz kaldığı değişime dayanır.
Düşüncelerin Birleştirilmesi
Birleştirme, özellikle avukatlar için önemlidir. Çünkü bir çok davada, bazı kavramların varoluş koşulları sadece bu şekilde keşfedilebilmektedir.
Hangi tanığın hipnotize edilmeden veya ifadelerinin doğruluğu test edilmeden hafızasından yararlanılabileceği; veya gerçeği söyleyebileceği gibi konularda başvurulan yöntemlerden biridir. Bu konuda benzerlik, karşılaştırma, eş zamanlılık, birbirini izleme özellikleri incelenir. Bir imaj ve açıklama oluşturmak için bağlantı gereklidir. Tanığın bağlantılarını oluşturmasına yardımcı olan koşulları bilmemek, karşılaşılan zorluklardan biridir.
GELECEĞİNİZ YAPACAĞINIZ SEÇİMLERDEN İBARETTİR! GELİN, BAŞARI ÖYKÜNÜZÜ BİRLİKTE YAZALIM
ENTELEKTÜEL SÜREÇLER
Her bilim kendi felsefesini yaratır. Tanıklarımızın fiziksel nitelikleri ve fiziki doğası arasındaki bağlantıyı ne kadar algılayabildiğimizi bilmek ve anlamak sorumluluğumuz altındadır.
Tanık, düşündüğü ismi çabucak hatırlayamaz ama kendisine isim verildiğinde hemen tanımlayabilir. Tanıklığımızda doğru veya yanlışı taşımayan doğal psikolojik bir olguya sahibiz. Tüm paralel fenomen davalarında aynı ilişki gözlemlenebilir; isimler, semboller, tanımlar vs. fiziksel işlemlerin gün içindeki hız, değişim sorununa da uygulanabilir. Bechterew ve Higier’a göre sabahtan öğlene doğru fiziksel kapasitede artış varken 17.00 gibi düşer, 21.00’a doğru artışa geçer ve 00.00’da tamamen iner.
Bilinçdışı işlemler hukuki prosedürlerde yeterince değer görmemektedir. Bilinçdışı hareketler, derin anlamda alışkanlıklarımızla ya da karakterimizle özdeşleşen şartlar oluştuğunda tekrarlanmaktadır. Bu; bilinçaltı davranışlarımızı sınırlayan unsurlar olduğunu gösterir. Beyin, izlenimlere bilinçsiz olarak ulaşmakla kalmaz aynı zamanda bilincin yardımına ihtiyaç duymadan kaydeder, gizli kalıntıları uyandırır ve organik hayatın bahşettiği, vücudun diğer parçalarından aldığı iç uyarıcılardan etkilenen bir organ gibi hareket eder ki bu; imgeleme aktivitesini büyük ölçüde etkileyen bir süreçtir.
Bilinçaltı aktiviteler bilinçle yaptıkları ortak çalışmalarda, dikkatimizin başka bir uyaranla kesilmesi gibi davranır. Bilinçdışı yapılan her şey son derece kompleks olabilir, sınır çizilemez. Bu sebeple bilinçsiz yapılan eylemler aracılığıyla iddianın yanlışlığını kanıtlanamaz.
Her dil, en fazla kelime içeren terim grubunu, o dili konuşanlar için en önemli olan konularda barındırır. Tanıklar da, kullandıkları terimlerdeki biçim ve sıklık incelenip bu bilgiden yararlanarak sorgulanabilir.
Anımsama ve Hafıza
Düşüncelerin birleştirilmesi, anımsamak için dolaylı bir temas şeklidir. Tanık gerçeği söylemek istese bile, yine de ifadesi algı ve hafıza temelli olacaktır.
Hafıza; oldukça komplike, anlaması zor ve günlük hayatta bile farklı organize edilmiş fonksiyonları olan bir konudur. “Nasıl, ne kadar, imgelemin ne kadarı zihnin derinliklerinde” gibi sorular sorulur.
Avukatın bunu hesaba katmayıp diğer mevzularla bir tutması kabul edilemezdir. Hafıza hakkındaki bilgi eksikliğimiz, hafızanın evrensel önemi kadar büyüktür.
İrade
İrade güçlü dürtülerin iç etkisidir, bunun yanında eylem dürtülerin dış etkisidir. Hartmann irade için, “ideallerin gerçeğe dönüştürülmesi” der. İrade, birini yargılamada çok önemli bir faktördür.
Kriminologların unutmaması gereken şudur ki; tanık sorgulamalarında akıl ve iradenin ortak çalışması, işi daima zorlaştıracaktır. Suçlarını inkar edip gizlediklerinde, henüz üzerinde çalışılmamış olan irade gücü sergiledikleri kabul edilmelidir. Kant’ın dediği gibi; evrimin ilkeleri ve öznel prensipleri olan kanunlar, istemler ve eylemler olarak belirlendiğinde, kişinin eylemleri yargılanabilecektir.