NO.26 OCAK, 2017
Hayatı paylaşmak İçİn
engel yoktur
2
U L A S. I N
3 5 7
MESAJ VAR .. .. . Dünya Üzerindeki Atatürk Anıtları ATATURK KOSESI . .. SERBEST BOLGE Ne Derece Kendi Hayatımın Öznesiyim? .. ROPORTAJ Deren Ümit
11
TECH&TECH Yerli Projeler . ASTROLOJI 2017’de Burçlar .. .. KULTUR & sANAT & SPOR
13
LEZZET DURAGI
14
NELER YAPTIK?
9 10
-
Pufuduk Börek
-
Öne Çikanlar
NELER YAPACAGIZ? .. MUTLU GUNLER
3
. . . . ICINDEKILER
. QR KOD . ILE RAPTIYE'YE O N L I N E
Atatürk Kösesi .
7
Röportaj
9
Dünya üzerindeki Atatürk anıtları ve hikayeleri.. Detayları ile Kerem Sağlam’ın yazısında.
Cansu Gümüşçü ve Emir Gözüm’ün hazırladığı Röportaj köşesinin bu ayki konuğu: Deren Ümit.
Hayatımızı kolaylaştıran projeler. Hemde yerli! Durukan Cedim’in kaleminden..
Teknoloji
MESAJ VAR!
Sevgili Raptiye okurları; Yeni yılın ilk Raptiyesi’nden herkese merhabalar. 2016-2017 Hizmet Dönemi’ni yarılamış bulunmaktayız. Hizmetlerle dolu yeni bir yıl daha bizi beklemekte. Dolayısıyla şimdiden Şubat ayında gerçekleştireceğimiz 2. H.İ.S ziyaretimizin müjdesini vermek isterim. Yeni yılda yeni bir konsept ile karşınızdayız. Bu ve önümüzdeki ay işleyeceğimiz konsept “İşitme Engeli”, amacımız ise yine farkındalık yaratmak ve insanları bilinçlendirmek. Ayrıca konu ile ilgili yapmayı düşündüğümüz yan aktivitelerle de daha çok insana ulaşabilmeyi umuyoruz. Yeni yılda herkese barış, huzur ve mutluluk diliyorum. En Derin Leo Sevgi ve Saygılarımla,
Kerem Sağlam, Hamit Kavas
Sponsorluk desteğinden dolayı Ln. Murat Şenel’e teşekkür ederiz.
DORUK SAY Fenerbahçe Leo Kulübü
2
ATATÜRK KÖŞESİ
.. .. . ATATURK KOSESI . KEREM SAĞLAM
..
Cholpon Ata / Kırgızistan
DUnya . .. . Uzerindeki .. AtatUrk AnItlarI Sevgili Raptiye okurları, Ulu Önderimiz Atatürk’e, dünyada gerek sömürge ülkelerine umut olması açısından gerekse diğer ülkeler tarafından takdir edilmesi bakımından çok büyük saygı duyulmaktadır. Özellikle “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü ile Çanakkale Savaşı’ndan sonra Anzak askerleri için söylediği “Artık onlar da bizim evlatlarımız olmuşlardır” ifadelerinin dünya tarihinde eşi benzeri yoktur. Kendisine duyulan bu saygı, isminin dünyanın dört bir yanında sokaklara, caddelere verilmesi ve heykellerinin yapılması ile gösterilmektedir. Aklınıza bile gelmeyecek bir yerde, dünyanın ta öteki tarafında bu anıtlara rastlamak oldukça mümkün. Şimdi sizleri bir yolculuğa çıkarıyorum. Gelin, bu anıtlara birlikte bakalım.
3
Kültür, kısaca bir millete ait maddi ve manevi değerlerin tümüne verilen addır. Kültüre de fazlaca önem veren Atatürk’ün, devletimiz düşmanlardan temizlendikten sonra yaptığı ilk işlerden biri kültürümüzü geliştirmek olmuştur. Bunun için birçok çalışma yapmış; dil alanında Türk Dili Tetkik Cemiyetini; tarih alanında ise Türk Tarih Kurumunu kurmuştur. Müziğimizde yabancı unsurların temizlenmesini de önemsemiştir. Ulu Önder bu çalışmaları gerçekleştirme amacını ise şöyle açıklar: “Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.”
Bu heykel, Le Reforma Caddesinde yer alır. Ayrıca Mexico City’de Osmanlı tarafından hediye edilmiş bir saat kulesi de bulunmaktadır.
ATATÜRK KÖŞESİ
Bu anıt, Çanakkale Savaşı’nda kaybedilen Türk ve Anzak askerlerinin anısını yaşatmak için yapılmıştır. Canberra, Avustralya
Küba’daki Atatürk sevgisi çok fazladır. Küba devriminde Atatürk’ün örnek alındığına ilişkin Fidel Castro’nun demeci vardır. Bu arada Küba’da Atatürk’ten başka yabancı bir devlet adamının heykeli yoktur. Dipnot: Fidel Castro’nun da ülkesi Küba’da bir anıtı yoktur. Havana, Küba
Küba’daki ikinci heykel.
Ana kapı yanında bir levhada Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün burada 1918 Temmuz’unda ikamet ettiğini belirten bir yazı bulunmaktadır.
Karlovy Vary, Çek Cumhuriyeti 1370 yılında kurulan Karlovy Vary, Mustafa Kemal Atatürk'ün de tedavi amacıyla bulunduğu bir kaplıca merkezidir.
4
SERBEST BÖLGE ESSTT. 20
SERBES SERB S ER EERB RB R BES B EES STBO STB ST S T TB B BO OLG OL O LLG G GEE
Hazırlayan: Hamit Kavas
Ne derece
..
.
.
kendi hayatImIn Oznesiyim?
Merhaba, ben Hamit Kavas. Bu ay Serbest Bölge’de sizi farklı düşüncelere yönlendireceğini umduğum yazımla karşınızdayım… Belli bir entelektüel seviyeye ulaşan her birey için sistem eleştirisi yapan bir filmi izlemek ya da aykırı bir sanatçıdan çıkan bir sanat eseriyle karşılaşmak mutluluk; her şeyden önce ümit vericidir. Bu farkındalık anları kendimize her şey için çok geç olmadığını, şimdiye kadar yaptığımız yanlışların düzeltilebileceği fikrini ve beraberinde bu yanlışlardan dönme isteğini getirir. Lakin bu aydınlanmalar birkaç gün içerisinde çok büyük oranda unutulup gidecek ve yeniden dönen çarkların bir parçası olarak sisteme dâhil olunacaktır. Ancak unutmamak lazımdır ki öğrenilmiş çaresizlik denemekten vazgeçince gerçekleşir. Ben, büyümek isteyen her insan ara ara durup “Ne derece kendi hayatımın öznesiyim?” diye sorması gerektiğine inanıyorum. Bu yazı da bahsedilen sorgulamayı teşvik edecek praksis bir kıvılcım uyandırmak ümidiyle yazıldı. 1900’lü yılların başında yaşanan büyük buhran göstermişti ki çarkların dönebilmesi için insanların ihtiyaçlarından fazlasını tüketmeleri gerekiyordu. Amerikalı bankerler ve devletler kara kara bu durumu düzeltmek için düşünürlerken, Edward Berneys’in; amcası Sigmeund Freud’un fikirlerini Wall Street’e taşıması onlara ilaç gibi geldi.
5
.
Freud modern toplumun düşünce yapısının hemen altında gizli güçlerin gezindiğini ortaya koymuştu. Her daim kolay kandırılabilen ve kolay unutulan bilincin aksine bilinçaltı, çok daha sinsi ve güçlüydü. Bu fizyolojik zaaf kullanılarak daha çok tüketen bir toplum oluşturulabilirdi. Bir bakıma aydınlanmış despotizm uygulayarak insanların en derin arzularına, fark edilmemiş özlemlerine, en büyük korkularına dalınabilir; bunları kendi amaçları uğruna kullanılabilirlerdi. Yani bir bakıma Aldoux Huxley’in Cesur Yeni Dünya kitabındaki tabiriyle “Şartlandırma Merkezleriyle” karakterize edilebilecekleri bir toplum yaratmak istiyorlardı. Ancak, kendi idealize edilmiş dünyalarına aktüel insanı yerleştirmeye çalışan psikanalistler başarıyla ilerledikçe birtakım dirençlerle karşılaştılar. Bazı bireyler bu totalitarizme karşı çıkıyor, endüstriyelleşen dünyanın eski güzel yaşantılarına zarar verdiğinin farkına varıyorlardı. “Bu sene kırmızı ayakkabı giymelisin, çünkü moda bu” diyenlere; “Neden? O ben değilim ki, o zaman başka birisi olurum” diyen; başkasının adamı olmak değil kendi olmak isteyen özgürlükçü bireyler... Sıradan tüketicilerden farklı olarak dünyaya farklarını yansıtmak ve bireyselliğini ortaya çıkarmak isteyen bu güruhla karşılaşan Amerikan kapitalizmi duruma ivedilikle müdahale etti. Abraham Maslow’un “hisleri özgürleştikçe farklı duygusal aşamalara ulaşan
SERBEST BÖLGE milyonlarca insana acıdığımız kadar, tüm kaynaklarını olması beklenen kişi gibi olmak veya görünmek üzere harcayan üst kesme de acıyarak başlayabiliriz belki de. Veyahut bu kişilerdeki temayüllerin kaynağı olan dürtülerin bizdeki varlığını sorgulayarak. Çünkü önemli olan “Ekonomik bağımsızlık değil, ekonomiden bağımsızlıktır”. Wayne Dwyer, “İç huzuru yakadığınızda ve kendinizle ilgili hisleriniz gerçekten olumlu olduğunda başkaları tarafından kontrol ya da manipüle edilmeniz neredeyse imkansızdır” der. insanının içsel yapısını” yansıtan ihtiyaçlar hiyerarşisini temel alan şirketler, bireylere kendilerini ifade etmeleri için büyük bir zevkle yardımcı oldu. Sonuç olarak bu yeni insanlar bir yandan özgür hissederken diğer yandan kimliklerini oluşturmak için şirketlere gittikçe bağımlı hale geldiler. Şirketler ve siyaset tarafından manipüle edilmeye öncekilere kıyasla çok daha yatkın bir kişilik vardı artık ortada. İnsanların konformizme isyan ettiğini hissederek yaşadığı bir dünya, kapitalizm için bir tehditten öte, en büyük fırsat haline gelmişti. Artık iktidardakiler benliği kontrol etmek için onu manipüle etmeye ya da bastırmaya değil sonsuz arzularını beslemeye başlamıştı. Yazının buraya kadarki bölümünde Neoliberalizm çerçevesinde şekillenerek bugünkü halini alan tüketim toplumumuzun oluşumundan ve sistem olgusunun bizleri böylesine çaresiz hissettiren mevcudiyetinin gelişiminden kısaca bahsetmiş oldum. Birileri insanları aldatmak için sürekli düşünüyorlar. Biz de onların düşüncelerini tersine çevirebilmemiz için hile yollarını bilmek zorundayız. Dönemin Yippie partisinin kendine ilke belirlediği üzere; “Globalleşen devleti yıkmak mümkün değilse o zaman herkes kendi zihnine ulaşmanın bir yolunu bulmalı ve yerleştirilen kontrol mekanizmalarını kırmalıdır.” “Olabileceğinizin en iyisi dışında bir şey kabul etmeyin”, “Hayatınızı bir sanat eserine dönüştürün”, hemen her Ted Talks konuşmalarında ana tema olan; “Ben başardım sen de başarabilirsin!” ve daha nice benzeri slogan aslında her seferinde bizi biraz daha makinalaşmaya iter. İnsanlara ne yapacaklarını sürekli olarak dayatmak, bir bakıma despotizm ve tahakküm yoluyla düşünme imkanını sınırlamaktır. Evet insanların içsel duyguları ve güdüleri vardır, ama bunlar muhteviyatında şiddet dolu veya kötü değildir. Bu güdüleri tehlikeli yapan şey onları düzene uyumlu hale getirmeye çalışan, bastıran ve çarpıtan toplumdur. Kriminolojik araştırmalar da göstermiştir ki herhangi bir suçun arkasında yatan bastırılmış duygular suçlu psikolojisinin en temel dayanaklarındandır. Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u da bastırdığı duygularının esiri olup suçu işlememiş midir? Kitapta da anlatılır; ona suç işleten kötülüğün kaynağı bir bakıma insanın iç çatışması değil, yozlaşan toplumsal yapıdır.
Çoğumuz nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor ve hiç ihtiyacımız olmayan, gereksiz şeyler alıyoruz. Belki de ilk iş olarak arzularımızın ne kadarının gerçek tutkularımız, hedeflerimizin ne denli kendi hayallerimiz olduklarını sorgulamalıyız. Ancak bu yolla, fikirleriyle 20. yüzyıla damgasını vurmuş büyük Aleister Crowley’in öğütlediği “Do what thou wilt” yani “Neyi arzu ediyorsan onu yap” felsefesine uyabiliriz. Bir otoritenin hedeflerini ya da arzularını yerine getirmeksizin takip edilen gerçek bir arzu... 1. Martin Seligman tarafından ortaya konulan, insanların ve hayvanların acı veren bir durum karşısında kontrolü kaybettiklerine inanmaları ve bu yüzden denemekten vazgeçmelerini açıklayan davranış çeşidi. 2. Karl Marx, praksisi kuramla eylemin birliği olarak tanımlamıştır. 3. Huxley’in Cesur Yeni Dünya kitabında insanların hiyerarşik yapıdaki yerlerini belirleyen, mutlak mutlu olması beklenen bireylerin hiç yaşlanmayacak şekilde yetiştirildikleri yer. 4. Ben Devri Belgeseli’nden (The Century of Self) alınmıştır. 5. Chuch Palanhiuk’un Dövüş Klubü kitabında geçer.
Toplumumuzda ve dünyamızda öyle popülerleşmiş çarpıklıklar var ki bunlara uyum sağlayamadığımızda uyumsuz olduğumuzu düşünmek yerine belki de kendimizle gurur duymalıyız. Sözde refah toplumu içerisindeki fakirlik kafeslerinde bulunan
6
RÖPORTAJ
.. rop rtaj Hazırlayanlar: Cansu Gümüşçü, Emir Gözüm
AYIN KONUĞU: deren ümİt Raptiye’nin Ocak sayısına konuk olduğunuz için teşekkür ederiz. Öncelikle okurlarımıza sizi tanıtmak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Ben de teşekkür ediyorum. 26 yaşındayım. İstanbul’da doğuştan işitme engelli olarak doğmuşum. İşitme engeli tanısı konduğunda bana işitme cihazı uygulandı; işitme ve konuşma eğitimi aldım. İlkokuldan ortaokula kadar işitme engelliler okullarında, lise eğitimimi Ataşehir Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesinde tamamlayıp buradan ikinci olarak mezun oldum. 2005 yılında koklear implant (biyonik kulak) ameliyatı oldum. 2009 yılında girdiğim Marmara Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden 2013 yılında mezun oldum. Lisans eğitimim sırasında, 2012 yılında değişim programı ile İspanya’nın en prestijli üniversitesi olan Universidad Computense de Madrid’te eğitim gördüm. Lisans eğitimimi tamamlayarak İtalya’ya gittim. Floransa’daki Accademia del Giglio’da 6 aylık çizim eğitimi bir yandan da Accademia Europa di Firenze’de restoratör Carlo Tarani’den restorasyon eğitimini aldım. Türkiye’ye dönüşümün hemen ardından Yeditepe Sosyal Bilimler Enstitüsü Plastik Sanatlar Ana Sanat dalında Yüksek Lisans programına girdim. Tez bitirme aşamasındayım. Pinelo Galerisinin sözleşmeli sanatçısı olarak çalışıyorum. Çalışmalarımı ise Acıbadem’deki atölyemde sürdürüyorum. Hızlı bir şekilde konumuza gelelim… Toplum olarak işitme engelli bir bireye bakış açımız ve yaklaşımımız hakkında neler söyleyebilirsiniz? İşitme engelliler hâlâ sosyal dışlanmışlık ve ayrımcılıkla karşılaşabiliyorlar toplum içinde; toplum bu konuda bilinçli değil. Toplumun bakış açısı; engelli bireyleri içine kapanık ve hayattan hiçbir beklentisi olmayan kişiler haline getiriyor. Toplumdaki bilgi eksikliği, aldırmazlık ve onların yanlış yaklaşımlarından doğan sorunlar, işitme engellilerin kendilerini toplumdan soyutlaması sonucunu doğuruyor. Toplumu bilinçlendirmekle bu sorunları ortadan kaldırabiliriz. Toplum üzerinde bir farkındalık yaratabilmek elbette ki oldukça önemli. Sizin bu konu hakkında önerileriniz ne olabilir? Toplumu bilinçlendirebilmek ve toplumun bakış açısını değiştirebilmek için farkındalık yaratmak gerekiyor. İşitme engellilerle iletişim kurmak isteyen herkese işaret dili eğitimi vermek, işaret dili hakkında seminerler sunmak; işitme cihazı ve koklear implant (biyonik kulak) konularında bilgilendirme yapmak için çeşitli sempozyumlar gerçekleştirmek bu amaçla yapılacaklardan bazılarıdır. İşitme engelli vatandaşın, bir gün boyunca yaşayabileceği zorluklar nelerdir? İşitme engelli bireyler günlük hayatta çok zorluk çekerler. En büyük sorun, karşısındaki bireyle iletişim kuramamak. Yani büyük iletişim sorunu yaşıyorlar. İşitme engelli bireylerin konuşma
7
ve dil gelişimleri işiten akranlarına göre farklı düzeylerde ve çok geri kalmış oluyor. Yaşadıkları sorunları duyurmakta ve gündem yaratmakta zorlanıyorlar, evdeyken bile. İşitme engellilerin çoğunun kelime hazinesi çok dar. Bu durum; aldıkları eğitimin kalitesizliği ve ailelerin bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Saymış olduğunuz bu sorunlar/eksiklikler/zorluklar genelinde yasal olarak çalışmalar yapılmakta mıdır ve varsa bu çalışmaların engelli vatandaşlarımıza etkileri ne olmaktadır? Engellilerin hayatlarını kolaylaştırmak için düzenlen yasa ve yönetmeliklerin yeteri kadar açık olmaması, anlaşılamaması nedeniyle sorunlar çözülemedi hâlâ. Ülkemizde, engelli haklar yasası nadiren çalışıyor ve yeterince anlatılmıyor. Bu nedenle engellilerimizin üzerindeki yasal etki kendini yeterince gösteremiyor. Düşünceme göre bu ülkede eğitim kalitesi az olduğundan dolayı toplum genel anlamıyla insan hakları üzerinde pek durmuyor. Peki yeni doğan bir bireyde işitme engeli nasıl fark edilir ve işitme engeli mevcut ise nasıl ilerlemek gerekir? Yeni doğan bebeklere işitme taraması yapılıyor. Yeni doğan işitme taraması programları ile erken tanı mümkün oluyor. İşitme engeli ne kadar erken fark edilirse çocuğun konuşmayı öğrenmesi ve özel eğitimle desteklenip hayata tam bir uyum sağlaması o kadar başarılı olur. Çocuğa işitme engelli tanısı konulduktan hemen sonra özel bir eğitim programı uygulanmaya başlanır. Erken tanılamanın beraberinde, uygun cihazlandırma ve özel eğitim ile bu çocuklar, içinde bulundukları topluma daha kolay uyum sağlayabileceklerdir. Ailelerin etkisi de çok büyüktür. Ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi önemlidir. İşitme duyusundan yeterince yararlanamayan işitme engelli bireylerin beyinlerindeki öğrenme alanları daha çok görsel algılama ağırlıklıdır. Bu da görsel bildirişim araçlarının eğitimlerinde çokça kullanılması ve görsel algılarını geliştirmeye yönelik etkinliklerin özel eğitimlerinde temel alınması gerekiyor. Eğitim çağına gelmiş ve işitme engeli bulunan bir çocuğun yaşayacakları neler olabilir? Eğitim sürecinden bahseder misiniz? Eğitim çağına gelmiş ve işitme engeli bulunan bir çocuk, eğitim sürecinde iletişim yetersizliğinden kaynaklanan zorluklarla karşılaşacaktır. İşitme engelli çocuğun görme duyusuna hitap edecek görsel materyaller ile eğitimi zenginleştirmeli; işitme engelli bir bireyde öğrenmenin yüzde 80’i görme duyusuyla gerçekleşiyor. Bu nedenle işitme engellilerin eğitiminde konuya uygun bol görsel materyaller ve malzemeler kullanılmalı. Sınıf ortamında ön sırada oturma, duvarların ve yerlerin sesi geçirici özellikler taşıması gibi gerekli düzenlemeler yapılarak eğitim verilmeli.
RÖPORTAJ
İşitme engelli çocuklar, onlara özel eğitim programı ile duyan çocukların gittiği okullarda kaynaştırmalı eğitim görebilirler. Bu programda engelli çocuğun ihtiyaçlarına göre sınıftaki akranlarından farklı bir eğitim programı izleniyor. Ancak sınıfların kalabalık olması bu programı uygulamayı zorlaştırıyor, duymayan çocuk için de engeller oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı herhangi bir okulda özel alt sınıf açılabilmekte. Bu sınıflarda en çok öğrenci sayısı 10’dur. İşitme engelli çocuklara, onların ihtiyacına göre eğitim ve rehabilitasyon veriliyor. Bu eğitim şekli çocukların duyan bireylerle aynı okulda sosyalleşmesini sağlıyor. Ben de kaynaştırmalı eğitim almıştım, bunun çok faydasını gördüm. Ülkemizde işitme engelli olan ve eğitim görmek isteyen çocukların/gençlerin faydalanabileceği yeteri kadar eğitim kurumu mevcut mu? Ülkemizde 48 işitme engelliler okulu bulunuyor. Ama bu okulların çoğu batıda ve büyük kentlerde bulunuyor, kırsal kesimlerde yaşayan işitme engelli çocuklar ailelerinin bilinçsizliği nedeniyle eve hapsediliyor ve sosyalleşemiyorlar maalesef. Son yıllarda aileleri bilinçlendirme çalışmaları yapmaya başlandı. Ailesi eğitimli olan bir işitme engelli çocuk, böyle durumlara maruz kalmaz. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan 48 okul dışında özel kurumlarının sayısı da oldukça fazla. Fakat bu özel kurumlardan ekonomik durumlar nedeniyle herkes faydalanamıyor. Kullanılmakta olan işaret dili alfabesi evrensel midir, yoksa ülkeden ülkeye hatta yöreden yöreye değişiklik gösterebilir mi? Bazı işaret dillerinde şive bile olduğu söyleniyor… İşaret dili, evrensel değildir. Bu dil ülkelere, kentlere göre farklılıklar gösterir. Kullanmakta olduğumuz işaret dili Türk işaret dilidir. Türk işaret dilinin de şehirlere göre has şiveleri var denebilir. Şehirlere göre farklı farklı konuşma şekilleri olduğu gibi… Uluslararası İşaret Dili olarak da bildiğimiz “Gestuno”, Dünya İşitme Engelliler Federasyonu’nun dünya çapındaki kongresi çerçevesinde ele alınan yapay bir işaret dilidir. Farklı ülkelerden işitme engelliler bir araya geldiğinde ve kendilerine özgü işaret dilleriyle anlaşamadıklarında uluslararası işareti diliyle iletişim kurarlar. Siz kendinizi geliştirmiş ve başarılı bir bireysiniz. Özellikle resim sanatı üzerine oldukça dikkat çeken çalışmalarınız var. Bu konu hakkında bize söylemek istedikleriniz nelerdir? Nasıl başladınız, hangi yollarda ilerlediniz? Dinlemek isteriz. Öncelikle çok teşekkür ederim. Küçüklüğümden beri resim yapıyorum. İşitme engelli bir birey olarak her zaman sanatla iç içeydim. Görseller benim için önemliydi. Resim yapmak benim için iletişim aracı gibiydi. Hiç duymuyordum. Ses diye bir şey yoktu. Dünya çok sessizdi. Sanırım bu sessizlik beni hayal gücümde yaşamaya itti biraz. Hep resim yaparmışım sınırsızca hayal kurarak.
bazı illustrasyonlarımda. 1960-1970 yıllarının reklam afişleri de beni etkiler. Empresyonistlerin ışık kullanımları çok hoşuma gider. Gustav Klimt ve Egon Sciele’nin eserleriyle tanışmam da şekillendirdi çizim tarzımı diyebilirim. Çoğu zaman kadın figürleri çizerim. Tabular ve ezilmelere karşı kadınları çiziyorum. Diğer taraftan büyük ölçekli doğa manzaraları çalışmalarımda, sade modernite ile reaksiyona girerek ultra-modern estetik yaratmak için geometrik şekillerle komite yapıyorum. Güçlü kontrastlar, canlı renkler, efektler yaratarak izleyici üzerinde güçlü bir etki bırakmaya çalışıyorum. Doğa bizimle birlikte değişiyor. “Yapılmış” ve “doğmuş”un birbirine karışıyor olduğu bir çağda olduğumuzu yansıtmaya çalıştım. Resim yolculuğumda değindiğim başka konu ise işitme kaybının etiyolojisidir. Bu etiyoloji üzerine küçük ölçekli “mutasyonlaşmış ve birbirine yapışmış kulak-el-göz”’ çalışmaları yapıyorum. İşlerim, 2009 yılından bu yana yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergi ve platformlarda sergilendi. Resim gibi görsel duyuların yoğun olduğu sanatlara yönelmede işitme engelinin olumlu bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Kesinlikle! Ben sık sık vurgulamaya çalışıyorum görsel sanatın işitme engellilere katkısının ne kadar önemli olduğunu. Çevredeki sese dayalı iletileri alamayan işitme engellilerin, bu alandaki eksikliklerini giderme sorumluluğunu yüklenen en önemli duyu organı gözdür. Sanat eleştirmeni John Berger, “Görme konuşmadan önce gelir.” demiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. İşitme engelli bireylerin beyindeki öğrenme alanları işitme-konuşma yerine görsel algıya dayalı olarak gelişir. Bazı araştırmacılar, öğrenmenin yüzde 80’inin görme ile gerçekleştiğini ortaya koymuşlardı geçenlerde. Sözlü iletişim kurmakta zorluk çeken öğrenciler görsel sanatlar yoluyla hem kendilerini özgürce ifade edebilirler hem de görme duyularına hitap eden etkinliklerde bulunabilirler. Benlik gelişimine de faydalı olan sanat eğitimi, görmeyi öğretir, yaratıcılığı ve yaratıcılığı destekleyerek sorunları farklı yöntemlerle çözme becerisini geliştirir; çevre ile ilgili gözlemlerini, izlenimlerini, duygularını, düşüncelerini ve heyecanlarını çeşitli sanat etkinlikleriyle anlatma alışkanlığı kazandırır. Sosyal çevresi ile iletişim kurmakta zorluk çeken işitme engelli bireyler, sanat aracılığıyla kendilerini daha iyi ifade etme yolları bulabilirler. Son olarak; tüm işitme engelli arkadaşlarımıza öğüt niteliğinde hayata dair bir cümle kuracak olursanız, bu cümle ne olurdu? Pat Mesiti’nın “Motivasyon yakıt olarak amaç depolar, vizyonla yola çıkar ve eylemle kendini gerçekleştirir.” diye bir sözü vardır. Biraz basit olacak ama öğüdüm; “Kendini hep motive et!” olurdu.
Marmara’da resim bölümünde okurken kısa sürede illustrasyona yönelmiştim. Frida Kahlo ve Boticelli’nin etkilerine rastlanabiliyor
8
TECH&TECH
tech&tech DURUKAN CEDiM
YERLİ
PROJELER Merhaba değerli Raptiye Dergisi okurları, Bu ay sizlere işitme engeli olan kişiler için üretilen yerli projemizden bahsedeceğim. İşitme engellilerin yaşadıkları külfeti ortadan kaldırmak için iki Türk vatandaşımız eşi benzeri bulunmayan bir cihaz tasarladı. Çekmeköy Belediyesi Yenilik Akademisi’nde eğitim görmüş bu arkadaşlar, işitme engellilerin günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları yenebilmek için uzun süren çalışmalarının sonucunda bu ürünü hayatımıza soktu. Bu ürün; sesleri, işitme engeli olanların hissederek –evet, yanlış duymadınız hissederek- algılayabileceği titreşimlere dönüştürebiliyor. Cihazımız, bileğe takılabilen saat görünümlü bir cihaz. İşitme engellilerin hayatında büyük kolaylık sağlamasını amaçlayan ürünün çalışma prensibi ise söyle; ürün ses frekanslarını yakalıyor. Hem tanınmış sesleri hem de genel seslerin bütününü tanıyıp yazıya ve Mors alfabesine dönüştürüyor. Bununla birlikte cihaz üzerindeki butonlar, bir görme engelliyle anlaşmaya çalışmak veya hem görme hem de işitme engelliyle iletişim kurulmak gerektiğinde dışarıya ses veriyor. İşitme engelli olan birey ise kendisiyle iletişim kurmak isteyen kişilerin seslerini Mors alfabesi olarak kolunda takılı olan bu cihazın titreme şekilleriyle anlayabiliyor. Tabii ki bu aletin yapabildikleri yalnızca iletişim kurmayla sınırlı değil. Cihaz ayrıca ortam seslerini algılayabilecek ve caddedeki arabaların korna seslerini, yön ve mesafelerini dikkate alarak cihaz kullanıcısını uyaracak şekilde tasarlanmış.
9
Gelelim fiyat konusuna… Kesin olmamakla birlikte cihaz tasarımcılarının dediklerini baz alırsak, bu ürün; engellilerin implant ameliyatları ve kulaklıklarının yakınından bile geçmeyecek kadar ucuz olup 600 ila 700 TL arasında bir fiyatla piyasaya sunulacakmış. Ufak bir not ile yazımı sonlandırayım. Telefon uygulaması olan BiTaksi, geliştirdiği yeni yazılımla işitme engellilerin taksi bulmasını ve taksiciler ile iletişim kurmasını sağlamış. Yeni güncelleme sayesinde işitme engelli yolculara, uygulama üzerinden taksi şoförleriyle yazılı olarak mesajlaşma olanağı sağlıyor, harita bilgileri ve yol güzergahları gibi bilgileri paylaşmasını kolaylaştırıyor. Yolcu sistemde işitme engelini belirten seçeneğe tıklayarak uygulamaya kaydını gerçekleştiriyor, şoförler işitme engeli bulunan yolcunun çağrısını uygulama içindeki özel bir işaretle görüyor ve cevaplıyor. Bu uygulama, iOS ve Android cihazlar için ücretsiz indirilebiliyor. Hepinize teknolojik günler dilerim.
ASTROLOJi
. ASTROLOJI ECE PiRPiR
2017’DE BURÇLAR Yeni bir yıl birçok kişi için yeni umutlar, yeni başlangıçlar demektir. Geride bıraktığımız tatsız senenin ardından 2017’ye güzel mesajlarla ve iyi dileklerle girdik. Maalesef buna rağmen yılın ilk gününde ve sonrasında bizleri üzen olaylar yaşadık. Peki 2017 genel anlamda nasıl geçecek ? Dünya ve ülke gündemi nasıl şekillenecek? “Gelen gideni aratır” mı diyeceğiz yoksa umut dolu bir yıl bizleri mi bekliyor? Tüm bu soruların cevabı Ocak ayı astroloji köşemizde. İki hafta önce yepyeni bir yıla “Merhaba” dedik. Gerçekten de çok zor bir 2016 senesi geçirdik. Sadece Türkiye açısından değil, dünyada meydana gelen olaylar bence ruhumuzu biraz yordu. Hele ki ülkemizde peşi sıra şok etkisi yaratan olaylarla birlikte… Dolayısıyla hepimiz biraz daha huzur bulabileceğimiz bir 2017 niyeti içindeyiz. Yani en azından benim için öyle. Bakalım bu senenin gökyüzü işaretleri bizi nasıl bir 2017’ye hazırlıyor? Öncelikle senenin genel tablosunu Güneş ve Ay tutulmaları ile anlarız. Tutulmaların en güçlü etkilerini ise 3 aylık bir dilim içinde hissederiz. Şubat’taki tutulmaların etkilerini Ocak – Şubat – Mart ve Ağustos’taki tutulmaların etkilerini de Temmuz – Ağustos – Eylül olarak okumamız gerek. Bu sene sırasıyla meydana gelecek olan tutulmalar ve tarihleri şöyle; - 11 Şubat’ta 22 derece Aslan burcunda Ay Tutulması, - 26 Şubat’ta 8 derece Balık burcunda Güneş Tutulması, - 7 Ağustos’ta 15 derece Kova burcunda Ay Tutulması, - 21 Ağustos’ta 28 derece Aslan burcunda Güneş Tutulması. İlk tutulmamız Aslan burcundaki Ay Tutulması. En son Aslan burcundaki tutulmaları 2008 – 2009 yıllarında yaşamıştık. Aslan burcu politik astrolojide; ülke yöneticileri, çocuklar, ulusal zevkler, spor, eğlence, altın, ünlü kişiler, sinemalar, tiyatrolar, gösteriler, şovlar, tatil yerleri,
oyuncular, kumarhaneler, lüks tüketimlerle sembolize edilir. Tutulma ile beraber öncelikle ekonomik olarak altının mercek altına alınmasında fayda var. Zira gökyüzünde tutulma ile birlikte büyük ateş üçgeni dediğimiz özel bir açı kalıbı oluşacak. Ateş üçgeni ile beraber öncelikle her şey hız kazanacak demektir. Altında da ani yükselişler olmasını bekleyebiliriz. Aslan burcu, yönetim ve yönetimdeki kişilerle ilgilidir. Özellikle Türkiye’nin yönetimi ile ilgili majör konular gündeme gelebilir. Aslan – Kova aksı, bir yandan yöneticilerin baskıcı ve kuralcı tavırlarını gösterirken diğer yandan halkın özgürlük isteklerine, hareketlerine işaret eder. Bu sene bol bol bu temalarla karşılaşacağız demektir. Bir yandan özgürlükler, eğlence anlayışı, oyuncular, sanatsal konularda bazı kısıtlamalar oluşurken diğer yandan buna karşı çıkan bir kitle ve çekişmelere şahit olacağız. İkinci tutulma, Balık burcunda gerçekleşecek. 8 Derece Balık burcundaki tutulma, özellikle Türkiye açısından çok önemli! Çünkü Türkiye haritasında 8 Derece Balık burcunda karma noktalarından biri olan Güney Ay Düğümü var. Güney ay düğümü geçmişten getirdiğimiz ve artık çözülmesi gereken sorunlar, en iyi bildiğimiz konular demektir. İşin içinde Balık burcu olduğu için genel olarak çözülmesi gereken konular ise inançlar, uyuşturucular, halk sağlığı, su kaynakları ile ilgili sorunlar, yönetimle ilgili konular olacaktır. Bu konularla ilgili belirsizliklerin sistemli bir şekilde ortadan kaldırılması gerek. Yalnız, Güney Ay Düğümü‘nün olduğu alan karadelik gibi çalışır; kayıplar, zorlanmalar söz konusudur. Burada kayıplar uluslararası prestij ile ilgili konular olabilir, ünlüler-sanatçıların vefatları olabilir ya da yönetimle ilgili olabilir. Başkanlık sistemi konuları her ne kadar gündeme gelecek olsa da, yoğun bir belirsizlik, tanısızlık söz konusu. Başkanlık gibi ama değil gibisinden açıklamalar yapılabilir ve kafalar karışabilir. 3. tutulma ise 7 Ağustos’ta Kova burcundaki Ay
Tutulması. Bu tutulmanın başrolünde ise Mars olacak. Kova burcu astrolojide; dâhileri, devrimleri, sürgünleri, bilim adamlarını, icatları, objektif olmayı, hümanizmi, insan haklarını, bağımsızlığı, aykırı olan her şeyi, toplum için olan her türlü konuyu, yüksek teknolojiyi, dernekleri, örgütleri, sivil toplum kuruluşlarını, ufoları, uzayla ilgili her türlü konuyu, astrolojiyi, dostlukları, arkadaşlıkları, havacılık sektörünü, yüksek zekayı, grevleri, yapay zekayı, bilimsel gelişmeleri, internet dünyasını, sağlık olarak ise dolaşım sistemini, kalp ve tansiyon sorunlarını sembolize eder. Uzay ile ilgili yeni keşifler, yeni yaşam formları, yeni gezegenler, yeni galaksi keşifleri söz konusu olabilir. Özellikle düşünce ve fikir özgürlüğü, insan haklarına ilişkin konular ön planda olacaktır. Fakat insan haklarının ihlalleri, fikir ve düşünce öncüleri ile ilgili zorlayıcı gelişmeler söz konusu. Yüksek teknolojiler, çığır açacak hatta belki de devir başlatacak olan yeni icatlar, yeni buluşlar gündemde olacaktır sık sık. Ve Uranüs’e geldi sıra. Uranüs bu sene oldukça önemli ama sadece Türkiye açısından değil, Dünya açısından da önemli… Zira Uranüs 2018 yılında burç değiştirerek Koç burcundan çıkıp Boğa burcuna geçiş yapacak. Uranüs; devrimler, asiler, radikal olaylar, grevler, sıra dışı konular, düzen ve sistemin değişmesi demektir. Boğa burcu da dünya astrolojisinde para sistemleri, kapital, finans ve ekonomi demektir. 2018 yılında Uranüs’ün Boğa burcuna geçişiyle özellikle parayla ilgili tüm dinamikler, veriler değişmeye başlayacak, tüm ekonomik sistemler yeniden yapılandırılacak ve kapitalist sistemin artık sonu gelmeye başlayacak. Fakat bunun en büyük ayak seslerini biz 2017 senesinde duymaya başlayacağız. Zira büyük jenerasyon gezegenlerinin burç geçişlerinde meydana gelecek olan olaylar öyle hoop diye birden sihirli değnek değmişçesine olmuyor tahmin edersiniz ki. Öncesinden artçı ayak seslerini hissettiriyor. Herkese şimdiden her şeye rağmen huzurlu ve barış dolu, harika bir 2017 senesi diliyorum.
10
KÜLTÜR & SANAT & SPOR
.. .. KULTUR & SANAT & SPOR Kozmİk Sevgİlİ
Murat Dalkılıç
2017 yılına iyi kötü girdik, önümüzde koskoca bir yıl bizi bekliyor. Siz de yıla başarılı bir tiyatro oyunuyla başlamak istiyorsanız bu oyun tam size göre. İki kişilik dev kadrosuyla bu oyun sizi içine çekecek. İyi seyirler.
Sevgili Raptiye okurları, en yakın arkadaşlarınızı kapıp gitmelik, çılgınca dans etmelik deli gibi eğlenmelik bir konsere çağırıyoruz hepinizi. Siz de bize ayak uydurabileceğinizi düşünüyorsanız bu konserde görüşürüz.
Yer : Caddebostan Kültür Merkezi Tarih : 26 Ocak 2017, 20.30
Yer : Fiyord Live Performance Tarih : 27 Ocak 2017, 22.30
Roger Ballen Retrospektİfİ Dünyaya Amerika doğumlu Güney Amerikalı sanatçı Roger Ballen’ın gözünden bakalım bir de. Sanatçının 1980’lerden itibaren yarattığı çalışmaları içeren bu sergide sanatçının ilerleyişini, aynı zamanda da değişimini izlemek mümkün. Yer : İstanbul Modern Tarih : 28 Aralık - 4 Haziran 2017
11
Şaİrİn Rüyaları “Şiir yazar gibi resim yapmak. Umarsızca, yalın ve lirik.” demiş Funda İyice Tuncel. Hikayeler, yaşanmışlıklar, hüzün, acı, sorgulamalar anlatılmış eserlerinde. Siz de bir göz gezdirmek isterseniz bu sergiyi kaçırmamanızı öneririm. Yer : Galeri Eksen Tarih : 5 Ocak - 16 Ocak 2017
KÜLTÜR & SANAT & SPOR
Uzay Yolcuları
Jackie
Avalon adlı uzay gemisi, Homestead II adında çok uzak bir koloniye 5000’den fazla kişiyi götürmek üzere 120 yıl sürecek bir yolculuk yapmaktadır. Giden kişiler bu yolculuk sonunda sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebilmek için özel tasarlanmış “uyku kapsüllerinde” uyutulmaktadırlar. Ancak yaşanan teknik bir sorun nedeniyle tamirci Jim Preston (Chris Pratt) ve yazar Aurora Dunn’ın (Jennifer Lawrence) kapsülleri olması gerekenden önce açılır. Gemide bir başlarına kalan ikilinin önünde, hâlâ 90 yıllık bir yol bulunmaktadır. Senaryosu Doctor Strange’in senaryosunu kaleme alan Jon Spaihts tarafından yazılan bilim kurgu türündeki film, 13 Ocak’ta gösterime girecek.
Başkan John F. Kennedy’nin 1963’te süikast sonucu ölmesinin ardından First Lady Jacqueline Kennedy (Jackie), tüm ülkenin gözü üzerindeyken bu büyük travmayı atlatmak, kocasının tarihi mirasını yaşatmak ve çocuklarının karşısında dik bir duruş sergilemek zorundadır. Natalie Portman’ın Jackie Kennedy’i canlandıracağı politik-drama filminin yönetmen koltuğunda Pablo Larrain yer alıyor. Başroldeki Natalie Portman’a Greta Gerwig, John Hurt ve Max Casella eşlik ettiği film 20 Ocak’ta vizyonda olacak.
Spor Toto All-Star 2017
Fenerbahçe – Panathinaikos Superfoods
Basketbolun büyüsünün dayanılmaz hazzına hazır mısınız? Avrupa’nın en iyi ligi olarak gösterilen Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nin yıldızları, İstanbul’da “Yılın Basketbol Olayı” için bir araya geliyor. Süper Lig’in tüm yıldızlarının parkedeki şovuyla birlikte sürpriz sanatçıların katılımıyla gerçekleştirilecek mini konseri, devre arası sürpriz etkinlikleri, göz alıcı şovlarıyla sizleri Basketbolun Büyülü Dünyası’na davet ediyor.
Euroleague’in 12. haftasında deplasman maçında rakibine 81-70 mağlup olan Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, Turkish Airlines Euroleague’in 18. haftasında Panathinaikos Superfoods’u evinde ağırlıyor. Yer : Ülker Sports Arena Tarih : 19 Ocak 2017, 20.30
Yer : Ülker Sports Arena Tarih : 15 Ocak 2017, 14.00
12
LEZZET DURAĞI
Malzemeler • 4 yumurta • 4 yufka • 3 çorba kaşığı sıvı yağ • 1 tatlı kaşığı tuz • Bir kalıp peynirin 4’te 3’ü • 1 litre süt
Pufuduk Börek Hazırlanışı Eveet hem lezzetli hem kolay bir börek yapımına hazır mısınız? Hemen elimize 1 büyük kap alıyoruz ve başlıyoruz... 3 yumurtaya 3 yufkayı didikliyoruz. Sonrasında 3/4 kalıp peyniri, peynirinizin tuz oranına göre 1 tatlı kaşığı tuz ile beraber 3 çorba kaşığı sıvı yağı kabımızda karıştırıyoruz. ÖNEMLİ: Burada peynirinizin tuz oranı ağız tadınıza göre önemli. Eğer tuzlu bir peyniriniz var ise yarım tatlı kaşığı tuz koymanız daha iyi olacaktır. 1litre sütün ¾’ünü kabımıza boşaltıyoruz ve kaptaki karışım cıvık cıvık olana kadar karıştırıyoruz. Daha sonra böreğimizin yufkası tepsimize yapışmasın diye tabii ki tepsiyi yağlıyoruz. 1 yufkayı tepsimize seriyoruz ve kabımızdaki harcı tepsimize mümkün olduğunca eşit şekilde boşaltıyoruz. Tepsimizden taşan yufkaları harcımızın üstüne doğru kapatıyoruz. Böreğimizin üstüne sürebilmek için küçük bir kaseye 1 yumurtanın sarısını ve 1 litreden geriye kalan sütümüzü koyup 3-4 damla sıvı yağ ekleyip karıştırıyoruz. Bu karışımı böreğimizin üzerine fırça yardımı ile sürüyoruz. Bu malzeme size biraz bol gelecektir ancak kasenin tamamını böreğin üstüne koymanız kesinlikle tavsiyemdir. Böreğimizi 180 derecelik fırına yerleştiriyoruz ve 40 dakika boyunca pişiriyoruz. Vee bu süre sonunda pufuduk böreğimiz hazır! Afiyet olsun.
Hazırlanış süresi: 60 dakika
13
2NY / MUTLU GÜNLER
NELER yaPTIK? 2 Aralık
Zeugma Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi: “70’s Disco Flashback Festival“
16 Aralık
Salacak Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi: King of the Jungle IV
4 Aralık
7 Aralık
118Y Leo Yönetim Çevresi Kulüpleri 5 Aralık Dünya Leo Günü Ortak Toplantısı
17-18 Aralık 2. MD Konseyi, Antakya
KAÇUV ile Organizasyon Komitesi Toplantısı
20 Aralık
Fenerbahçe Lions Kulübü Aralık Ayı Toplantısı ve Genel Yönetmen Ziyareti
8 Aralık
12 Aralık
9 Aralık
Yeni Ataköy Leo Kulübü Aralık Ayı Toplantısı
118Y LYÇ Aralık Ayı Konseyi
Ev Sohbet
25 Aralık Organizasyon Komitesi Toplantısı
-
NELER yaPacaGIZ?
3 OCAK
Ece Pirpir
8 OCAK
Ceren Gülcek
14
Dünyada 1 milyar engelli birey yaşıyor. Dört engelliden ancak 1’i yardım alabiliyor. AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60 AB’de engellilerin %29.9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altında, Türkiye’de bu oran %77.1 25-64 yaş arası çeşitli eğitim programlarına (yaşam boyu öğretim) katılım oranı engelli olmayan bireyler için %9.8 ken bu oran engelli bireyler için %6.9. Türkiye’de ise bu oranlar sırasıyla %4.1 ile 1.7… 30-34 yaş arası engellilerin yüksek öğrenimi tamamlama oranı AB’de %22.1 iken bu oran Türkiye’de 6.8.
Türkiye’de 2016 yılı itibariyle yaklaşık 550 bin engelli birey engelli yardımlarından düzenli olarak yararlanıyor, bu oran kayıtlı bireylerin %38.4’ü demek. Kayıtlı olanların %27’si “özürlü aylığı”ndan, %11,2’si ise Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün ayni ve nakdi yardımlarından düzenli olarak yararlandıklarını belirtiyor. Kayıtlı olanların %55,7’si ağır fiziksel iş ve güç gerektirmeyen işlerde çalışmayı istiyor.
#ocaktafenerbahce