RAPTİYE No: 31

Fries&Beers

NO.31 MAYIS, HAZÄ°RAN 2017

2

U L A S. I N

3

MESAJ VAR .. .. .

ATATURK KOSESI .

Atatürk ve Spor

4

SERBEST BOLGE

Çocuk İstismarı

5

DEGISIK . BI'SEYLER .

7

ROPORTAJ

9

GEZI REHBERI

11

SPOR

13

15

TEKNOLOJI Miops .

ASTROLOJI .. ..

KULTUR & SANAT

17

NELER YAPTIK?

18

NELER YAPACAGIZ? ..

MUTLU GUNLER

.

.

Konpost

Alper Türedi

.

.

Antalya, Olympus

Formula 1

.

Öne Çikanlar

-.

..

14

..

7

-

9

. . . .

ICINDEKILER

.

QR KOD . ILE RAPTIYE'YE O N L I N E

14

Röportaj

Gezi Rehberi

Astroloji

Emir Gözüm ve Cansu Gümüşçü’nün Bir Dileğim var Derneği’nin kurucusu sanatçı Alper Türedi ile dernek üzerine gerçekleştirdiği bu çok önemli röportajı kaçırmamak gerek!

Yaz tatili planlarınız hala hazır değilse belki bu yazı size yardımcı olur! Ceren Gülcek bu sayıda bizlere Antalya-Olympos’a dair her şeyi anlatıyor!

Astroloji yazarımız Ece Pirpir’in kulübümüzün geleceğine dair tüyoları paylaştığı bu heyecanlı yazıyı mutlaka okuyun!

/raptiyedergi

raptiyedergi@gmail.com

www.issuu.com/raptiyedergi

MESAJ VAR! KÜNYE Editör

Özlem Özkan Merhaba Sevgili Raptiye Okurları; Mükemmel bir gelir getirici aktiviteyi geride bıraktık. Çok yakında, gelir getirici aktivitemiz kadar mükemmel bir hizmet aktivitesi de gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. Ay sonu itibariyle dönemin sonuna geliyoruz. Her son bir başlangıç aslında, kişiler gelip geçiyor görevler de öyle ama parçası olduğumuz bu kulüp ve kurduğumuz dostluklar hiçbir zaman geçmeyecek. Buradaki güzellikler hiçbir zaman unutulmuyor.

Hayatın kendisi gibi aslında burası; inişli, çıkışlı, mutlu, yoğun, heyecanlı, stresli, eğlenceli, keyifli, kısa bir o kadar da uzun. Ne olursa olsun ekip ruhunu kulüp olarak yaşamak ve birlikte vakit geçirmek mutluluk verici bir şey, bu güzel kulübe başkanlık yapmak herhalde hayatımda yaşayacağım en güzel deneyimlerden biri oldu; bunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Bütün teşekkürlerimi devir teslim töreninde gerçekleştireceğim ama birlikte dönemi paylaştığım bütün arkadaşlarıma, elini taşın altına sokmaktan çekinmeyen ve birlik olan herkese çok ama çok teşekkür ederim.

Umarım herkes benim gibi güzel anılarla dönemi kapatıyordur. Gelecek günlerde de birbirinden güzel anılar biriktirmeye devam edeceğimize eminim.

Sevgiyle kalın arkadaşlar, unutmayın bu dünyada sizin gibi güzel insanlara daha çok ihtiyaç var…

En Derin Leo sevgi ve saygılarımla,

Adnan Ayvaz

YAZARLARIMIZ Röportaj Astroloji

Ece Pirpir

Teknoloji

Durukan Cedim Ecem Gözüm

Gezi Rehberi Ceren Gülcek

Kültür & Sanat Spor KONUK YAZARLARIMIZ

DORUK SAY Fenerbahçe Leo Kulübü

2

ATATÜRK KÖŞESİ

.. . ..

ATATURK KOSESI .

KEREM SAĞLAM

ATATÜRK ve SPOR

Fenerbahçe Basketbol Takımının Avrupa’da kazandığı başarıları takdirle seyrettiğimiz şu günlerde sizlere Atamızın spora verdiği önemden bahsetmek isterim.

Ulu önder, gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşabilmek için genç kuşağın bedenen, ruhen, zihnen, fikren, ahlâken ve ilmen iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmıştır. Bu nedenle Atatürk, beden eğitimi ve spor faaliyetlerini çok önemsemiştir.

Onun spora verdiği önem TBMM’nin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 gününü “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak ilan etmesiyle de görülmektedir. Daha sonrasında ise ülkemiz sporunu 48 yıl boyunca yönlendiren 3530 sayılı “Beden Terbiyesi Kanunu” 29 Haziran 1938 günü kabul edilmiştir. Bu kanun ile Türk gençliğinin spor sahasında da ideal olana ulaştırılması hedeflenmiştir. Ulu Önder’in “Ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim” ve “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözleri herkese örnek olmuştur.

3

bir uzman öğretmen getirilmiş ve bu bilgili hoca tarafından bu enstitünün beden eğitimi bölümü faaliyete geçirilmiştir. Bu sırada eğitim için Avrupa’da bulunan bulunan asker ve sivil beden eğitimi öğretmenleri de yurda dönmüş, böylece genç cumhuriyetin ilk beden eğitimi öğretim kadrosu kurulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de parasal yönden ciddi sıkıntılar içinde bulunduğu 1924 Paris Olimpiyatları zamanında Atatürk’ün emir ve direktifleriyle bu turnuvaya katılım gösterilmiştir.

Sağlık açısından vazgeçilmez bir unsur olan sporu Mustafa Kemal’in kendisi de yapmaktaydı. Güreş en sevdiği spordu. Sık sık güreş müsabakalarını izlemekteydi. İyi bir biniciydi. Ayrıca yüzme ve kürek sporları da ilgilendiği spor dalları arasındadır. Bu ikisini yaz aylarında İstanbul’da Florya sahilinde gerçekleştirmekteydi. Ayrıca, Fenerbahçe kıyılarının da aynı Florya gibi gençliğin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez haline getirilmesi yolunda yetkililere direktifler vermiştir.

Sporu her yönü ile teşvik eden Atatürk, spor sayesinde zindelik ve güç kazanılacağını söylüyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu konuda kurslar açılmış olup başına da Avrupa’da beden eğitimi öğrenimi yapmış olan Selim Sırrı Tarcan getirilmiştir. Bu kurslarda başarılı olan öğrenciler ise eğitim görmek üzere Avrupa’ya gönderilmiştir.

Özel bir sevgi duyduğu ağır sıklet dünya şampiyonumuz Çoban Mehmet’le bir müsabaka sonrası Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde şakalaşmış ve ona şöyle demiştir:

Ankara’da kurulan Gazi Terbiye Enstitüsü’nün Beden Eğitimi Bölümü içinse Almanya’dan Kurt Dainans adında

- Çoban Mehmet’in cevabı ise oldukça güzeldir; “Sizi dünya yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?”

- Sen herkesi kolayca yeniyorsun, seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?

..

SERBEST BOLGE

SERBEST BÖLGE

SENA NURTEN

Herkese merhaba, ben Sena Nurten.

Bu ay Serbest Bölge’de çocuk istismarına dikkat çekmek istiyorum.

Okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim.

C .. O CUK .

ISTISMARI

Çocuk istismarına göz yummayın!

Duygusal, fiziksel ve cinsel istismar çeşitleri, çocuğun dünyasında tamiri imkansız yaralar açmakta, çocuğun gelişimini kötü yönde etkilemektedir. İngiltere’de haftada dört, Amerika’da ise günde üç çocuk, çocuk istismarı ve ihmali nedeniyle ölmekte, 4 yaş altındaki her bin çocuktan biri fiziksel istismara uğramaktadır. Maalesef ülkemizde ise çok daha fazla sayıda çocuğumuzun hayatı bu yüzden kararmaktadır. Çocuk istismarı oranı dünyada %1 ila %10 arasında değişirken ülkemizde bu durum %10 ila %53 arasındadır ve duygusal istismarın %78, fiziksel istismarın %24, cinsel istismarın ise %9 oranında olduğu bulunmuştur. İstismara maruz kalan çocukların %70’i 2-10 yaş arasındadır.

Peki bir çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını nasıl anlayabiliriz?

Cinsel istismara uğramış çocuklar bir dizi duygusal ve davranışsal tepkiler gösterirler, bunların birçoğu bir çeşit travma geçiren çocuk karakteristiğidir. Bu tepkilerden bazıları şunlardır:

• Gece kabusların artması, • İçe kapanma, • Öfke patlamaları, • Anksiyete (kaygı), • Belli bireylerle yalnız kalmak istememesi, • Yaşına göre uygun olmayan cinsel kelimeler kullanma ya da davranışlarda bulunma.

Son olarak sizlere güncel bir haberden bahsetmek istiyorum…

Yurt dışı menşeli e-ticaret yapan internet sitesi alibaba. com bir süre önce çocuklar için sattığı ürünlerde kullandığı çirkin ifadeler ile tepki topladı. Site, çocuklar için mayo gibi ürünleri ‘sevimli seksi’ ismiyle satışa sunuyordu. İlk bakışta çok dikkat çekmeyen bu ufak detaylar maalesef ki iradeden yoksun, sağlıklı olmayan bir çok istismarcıyı daha çok tetiklemektedir. Konunun özellikle sosyal medyada tepki toplaması sebebiyle ise bu korkunç ibareler siteden kaldırıldı.

Çocukları birer cinsel obje olarak gören bu ve buna benzer sitelerden lütfen alışveriş yapmayın, “Ben alsam ne olur almasam ne olur” demeyin.

Unutmayın ki hepimiz bir gün anne baba olacağız… Sevgilerimle…

4

DEĞİŞİK Bİ’ ŞEYLER

- .

.

.

DEGISIK BI’SEYLER . .

ECEM GÖZÜM

Merhaba Sevgili Raptiye Okurları, Çok severek başladığım köşeme bir süredir hayatımda yaşadığım yoğunluk ve çeşitli sağlık problemleri sebebiyle ara vermek zorunda kalmıştım. Şimdi geri dönme vakti geldi :) Bu ay size değişik ve bir o kadar da önemli olduğunu düşündüğüm bir konuyu paylaşacağım: KOMPOST! Nedir bu kompost? Neden yapılır? Nasıl yapılır? Niye yapılmalıdır? Basit örneklerle ve deneyimlerimle bunları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Başlıktan da biraz ipucu verdiğim gibi aslında geri dönüşüme fazlasıyla katkı sağlayacak kompostu anlattığım yazının sonunda “Ben neleri çöpe atıyormuşum, boşa çevreye zarar veriyormuşum, ev çöpüme bile birazcık dikkat ederek nelere katkı sağlayabilirmişim” dendiğini göreceğiz.

Kompost Nedir?

Kompost, bir miktar organik maddenin bir araya toplanıp, bir yığın haline getirilmesiyle oluşur. Kompost, temelde, organik maddelerin mikrobiyolojik aktivite sayesinde parçalanmasını ifade ediyor. Tarımsal faaliyetlerde toprak zenginleştirici ve gübre olarak kompost yapımı ve kullanımının tarihi ise binlerce yıl öncesine dayanıyor. Daha sistematik çalışmalar 12.yy Avrupa’sında başlamış, 20. yüzyılda da yaygınlaşarak yerleşik bir yöntem haline gelmiş. Günümüzde ise birçok farklı ölçekte ve koşulda kompost uygulamaları yapılabiliyor. Kompostun maksimum verimde olabilmesi içinse bazı koşulları sağlamak gerekiyor: Yığın hacmi, yığının hava (oksijen) alması, nem oranı ve sıcaklık gibi. Bu temel parametrelere hakim olduktan sonra, her türlü organik maddenin çok çeşitli şartlar altında kompostlaşmasını sağlamak mümkün.

Kompostun Faydaları Kompostun topraktaki faydaları, tabiri caizse, saymakla bitmez. Her şeyden önce kompost, özellikle tarım ve bahçecilik uygulamalarında bitkilerin ihtiyaç duyduğu mikrobiyolojik zenginliği sağlar. Sağlıklı bitkiler, ancak sağlıklı toprakta bulunur.

Naylon poşetlerde çöpe atılan mutfak atıkları ciddi ekonomik ve ekolojik masraflar doğurur. Büyük şehirlerde kişi başı üretilen bir günlük çöp miktarı yaklaşık 1,5 kg’dır ve bunun % 50- 60’ını kompostlaştırılabilecek organik atıklar oluşturur.

Çöp taşıma işleminde tüketilen fosil yakıtlar, kontrolsüzce yığılan biyolojik kütlenin çıkardığı metan gazı, çevreye yayılan toksik su, koku ve diğer tehlikelerin yanı sıra, her gün çöpe dönüşen sayısız naylon poşetin yol açtığı tahribat, atık dediğimiz ”kullanılmamış kaynakları” dönüştürebildiğimiz ölçüde azalır.

Kompost; her yerde, her koşulda yapılabilir. Apartman dairesinde oturuyorsanız, fazla yer kaplamayan, koku ve sinek yapmayan kompost yöntemleri kullanabilirsiniz. Eğer mutfak atığınız çok değilse, komşularınızla bir araya gelerek yeterli malzeme toplayabilirsiniz. Hızlı bir şekilde kompost üretmek istiyorsanız sıcak kompost yöntemini, eğer günlük işler nedeniyle ilgilenecek zamanınız yoksa, buna karşın bahçede yeriniz varsa sizi fazla uğraştırmayacak soğuk kompost yöntemini kullanabilirsiniz.

Hiç şüphesiz başarılı kompost uygulamaları kadar, başarısız kompost girişimleri de mevcut. Çoğumuz kompostu, tüm mutfak atıklarını bir kutuya atıp çürümeye terk etmek kadar basit bir yöntem olarak düşünüyoruz. Doğrusu bu sadece mutfağınıza sineklerin istila etmesine ya da kötü kokulara yol açar. Evet kompost kolay bir uygulama, ama tüm çöpü bir kutuya tıkmaktan çok daha fazlası gerekiyor.

Kompost sadece gezegenimizin iyiliği için edindiğimiz çevreci bir alışkanlık değil, aynı zamanda ürünlerimizi sağlıklı bir şekilde yetiştirmek için önemli bir uygulama • • • • • • •

5

Organik atıkları değerlendirir.

Toprak yapısını iyileştirir.

Toprağın havalanmasını sağlar.

Bitkilerin ihtiyacı olan zamanda besin sağlar.

Topraktaki toksinleri etkisiz hale getirir.

Toprağın pH dengesini düzenler.

Büyümeyi hızlandırır ve bitkileri güçlendirir.

DEĞİŞİK Bİ’ ŞEYLER O zaman hem acemi kompostçular için, hem de bu konuda deneyimli olanlar için birkaç ipucu verelim.

1-Bol miktarda karbon malzemesi kullanın İyi bir kompostta, azottan çok karbon malzemesi bulunur. Kararmış, kurumuş ot ve yapraklar, kâğıt, karton ve talaş materyaller karbon elementlerken; baklagiller, mutfak atıkları ve yeşil olan yaprak, ot azot materyaller kategorisine girer.

Genelde iyi bir kompost karışım için azotun karbona oranı 1/3 olmalıdır. Azotun fazla olduğu kompostlar sinekleri ve kemirgenleri çeker ve etrafa koku yayarken, karbon bu kokuyu emer ve kompostu tamamlar.

2-Karbon malzemeyi parçalayın Komposta dahil ettiğimiz karbon malzemeler, yani kağıt vb. materyaller şayet büyük parçalar halinde olursa hem kompost oluşumu çok uzun sürer hem de yığın halinde oldukları için oksijen akışını engellerler. Bu şekilde daha fazla oksijen cebi oluşur ve kompostu düzenleyen mikroorganizmaların işleri kolaylaşır.

3-Bol miktarda su kullanın İyi bir kompost bol miktarda su ister. Çünkü içine dahil ettiğimiz karbon materyaller oldukça kurudur ve onları kompost edebilmek için neme ihtiyaç vardır. Şayet karışımınız kuru görünüyorsa, mutlaka su ilave etmelisiniz. Kuru olup olmadığını anlamanın en iyi yolu, elinize bir miktar karışım alıp sıkmanız, iyi bir karışım sıkıldığında mutlaka birkaç damla su akacaktır. Şayet akmıyorsa karışımınız kuru demektir.

4-Mikroorganizmalar fark yaratır Kompostu oluşturan mikroorganizmalardır ve iyi bir kompost için mikroorganizmaların iyi çalışabilmesi gerekir. Kompost karışımı bir süre sonra kendi mikroorganizmalarını üretir ama süreci hızlandırmak için bir önceki kompostunuzdan bir parçayı, yeni komposta ekleyebilirsiniz.

5-Gıda atıkları için solucanları kullanın Gerçekte çoğumuz kompostu sadece mutfak atıklarından yapıyoruz ve içerisindeki karbon miktarı çok az oluyor. Evimizde karbon atıklar pek olmuyor ya da onları kompost için bir kenarda saklamıyoruz. Şayet kompostunuz çoğunlukla gıda atıklarından oluşuyorsa, karbon miktarı azsa, bunu telafi etmenin yolu solucanlardır. Solucanlar, gayet mutlu bir şekilde gıda atıklarındaki azotu tüketip yerine daha verimli olan gübrelerini bırakacaklardır.

6- Tüm atıkları tek seferde koyun Komposta yeni başlayanlar, kompost için oluşturdukları kutuya atıklarını, mutfaklarından çöp çıktıkça bırakırlar. Böylece kompost alanı yavaş yavaş dolar. Oysa bu iyi bir yöntem değildir, kompostu hızlandırmak için tüm kompost malzemesini kutuyu aynı zamanda koymak gerekir. Çünkü kompostun oluşabilmesi için yeterli ısıyı oluşturacak büyüklükte malzeme hacmi gerekmektedir.

7-Çevirmek için kaslarınızı kullanın Birçoğumuzun isteği kompostun en kısa sürede oluşması elbette. Ama bunun için istifi çevirmemiz gerekiyor. En hızlı kompost yöntemi olan Berkeley Metodu’nda istiflerin birkaç günde bir çevirilmesi gerekir. Bunun sebebi oksijen. İstiflerin çevirilmesi oksijen miktarını artırır ve kompostun oluşma süreci hızlanır.

Tabii ki ben de bazı denemelerde bulundum:)Şu anda başarılı olup olmadığım tartışılır ancak denemeden öğrenemem. Henüz bir toprak ve ya bahçe sahibi olmadığımdan kent bahçeciliği usulü balkonda kompost denemelerimi sürdürüyorum.

Aşağıdaki fotoğraflarda yaptığım denemenin gidişatını görebilirsiniz.

Unutmayın: “Yaşamış olan her şey tekrar yaşayabilir.”

6

RÖPORTAJ

..

ROPORTAJ i EM R GÖZÜM, CANSU GÜMÜŞÇÜ

.

A LP E R TÜRE DI Kendisini gerek oyuncu ve tiyatro sanatçısı kimliğinden gerekse de başarılı dernek faaliyetlerinden tanıyor olabilirsiniz. Her iki şekilde de şimdiye kadar tanımamışsanız, bizce geç kalmış sayılabilirsiniz. Sizler için Alper Bey ile buluşup “Bir Dileğim Var Derneği” hakkında konuştuk.

Alper Türedi kimdir? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1971, Bursa doğumluyum. Cihangir’de büyüdüm. Evliyim, bir oğlum ve bir kızım vardı. Kızımı 2002 yılında lösemiden kaybettim.

Küçüklüğümden beri aşırı derecede tiyatro merakım vardı. Aslında alaylı bir tiyatrocuyum, asıl mesleğim lojistik üzerineydi. Fakat kızımın vefatından sonra bu hayatı yarın yokmuşçasına yaşamayı hedef edindim. İçimde oyuncu olmak vardı ve o sektöre girdim. Şu an hem oyunculuk hem de dernek işleriyle uğraşıyorum.

Dışarıdan bakıldığımda amiyane tabirle çok pislik(!) göründüğümü biliyorum ama beni tanıyan herkes iyi bir insan olduğumu bilir :).

“Bir Dileğim Var” hangi yılda, ne amaçla kuruldu? Bize dernek hakkında bilgi verebilir misiniz?

2002 yılında kızımı lösemi hastalığı nedeniyle kaybetmek eşim ve benim için hiç kolay olmadı. Sürekli aklımda bu hastalık ile mücadele eden çocuklar için bir şeyler yapabilmek vardı. Bir gece geç vakitte dizi setinden eve dönüp, Facebook’ta vakit geçirirken adeta ilahi bir el beni bu grubu kurmaya itti. Bir anda Facebook grubunu kurdum, fakat ne yapacağımı açıkçası hiç bilmiyordum.

Eşime bile grubu kurduğumu daha sonra söyledim... Tam olarak 27 Mayıs 2014 tarihinde kurulan bu grubun amacı, lösemi hastalığına tutulmuş olan çocuklarımızın dileklerini gerçekleştirmek. İlk olarak Okmeydanı SSK Hastanesi Onkoloji servisinde başladı dilekleri öğrenme maceramız. Orada tedavi gören çocuklarımızın dileklerini öğrenip Facebook sayfamıza yüklediğimizden sonra 48 saat içerisinde tüm dilekler bağışçılar tarafından üstlenildi. Bu bize oldukça cesaret verdi ve nihai olarak şu anda 19 farklı ilde 27 hastaneyi ziyaret ederek lösemili çocuklarımızın dileklerini yerine getirmiş bulunuyoruz.

Himayemize aldığımız ailelerimiz de mevcut. Bu ailelere gıda desteği sağlanmasına yardımcı oluyoruz. Şu anda derneğimizin aktif olarak 22 üyesi bulunuyor, bu üyelerimizim bir kısmı yönetim kurulunu oluşturmakla birlikte, azami üye sayımızın da 30’u aşmaması niyetindeyiz.

Bundan sonraki yolumuz, gönüllülerimiz ve destekçilerimizle bu zorlu hastalıkla mücadelede tüm Türkiye’deki onkoloji meleklerine ulaşabilmek ve onların dileklerini gerçekleştirip moral bulmalarını, yüzlerinin gülümsemesini sağlamak.

Hastane ziyaretleriniz belirli aralıklar mı yapılıyor? Özellikle şehir dışındaki hastanelere daha etkili bir şekilde ulaşmak adına bir çalışmanız var mı?

Ortalama bir – bir buçuk ayda bir defa değişik hastaneleri ziyaret edebiliyoruz. Ziyaret ettiğimiz bir hastanedeki çocukların dilekler-

7

ini yaklaşık 15 gün içerisinde yerine getirebiliyoruz. Vakit ayırabildikçe daha sık bir şekilde ziyaretler gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Fakat biz dilekleri toparlayıp tekrar ziyarete gittiğimizde her çocuğa ulaşabilmekte sıkıntı yaşayabiliyoruz. Dileklerini aldığımız çocukların yerine başka çocuklar gelmiş olabiliyor. Bu aşamada çaresiz kaldığımızı itiraf etmeliyim. Elimde olan hediyeyi veremem, yeni dilek de toplayamam. Aksi takdirde her 15 günde bir aynı hastaneyi ziyaret etmemiz gerekir, bu da diğer hastaneleri ziyaret edememem anlamına gelir.

Buna bir nebze bile olsa çözüm olması adına, özellikle şehir dışındaki hastanelere daha etkili bir şekilde ulaşabilmek için temsilcilikler oluşturmaya karar verdik. Bu işe gönüllü olacak kişilerin taleplerini toplayarak biz bir eleme yapacağız ve 17 il için temsilcilerimizi belirleyeceğiz. Böylelikle daha fazla çocuğun dileğini daha hızlı ve eksiksiz bir şekilde yerine getirebileceğimizi düşünüyoruz.

Dernek olmanın avantajlarını görüyor musunuz?

Aslında dernek olmak gibi bir niyetimiz yoktu ve dernek olmadan da bu işlerin başarılabileceğini kanıtlamayı istiyorduk. Fakat yaşadığımız bazı olaylar sebebiyle dernek olmamızın daha uygun olacağını düşündük. Hatta daha da doğrusu bizi bu düşünceye ittiler.

Dolayısıyla biz de dernek olarak yolumuza devam etmeye karar verdik. Ve tabii ki şu an dernek olmanın avantajlarını da yaşıyoruz.

En azından maddi bağış kabul edebiliyorsunuz. Çok mu maddi bağış geliyor? Hayır. Yine de bu imkanımız bulunuyor. Biri dilek gerçekleştirmek yerine para göndermek istediğinde önceden kabul edemiyorduk fakat şimdi dernek hesabına gönderin diyebiliyoruz.

Sonuçta hem kendi içimizde hem de devlet tarafından kontrol ediliyor bu hesaplar.

Her dernek gibi bizim de tüzüğümüzde kar amacı gütmediğimiz yer alıyor. Bizim derneğimiz o kadar şeffaf ki diğer derneklerin de yakın zaman içerisinde şeffaf olmasına sebep olacağız. Biz doğruyu yaptığımıza inanıyoruz.

Oyuncu kimliğinizin olmasının bu oluşumun hızla büyümesinde etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Bence olmadı. Ama çok şükür ki bu işe başladıktan sonra hiç işsiz kalmadım. Biliyorsunuz bizim sektörde işler genelde dönemsel oluyor, ancak hep kendimi geçindirecek kadar kazanç sağlayabildim ve bu da benim bu derneğe daha fazla emek verebilmeme olanak sağladı.

Derneğinizin çocukların dileklerini gerçekleştirmek dışında bir faaliyeti bulunuyor mu?

Ana amacımız tabii ki çocukların dileklerini yerine getirebilmek.

RÖPORTAJ Fakat şu an himayemiz altında olan birkaç ailemiz mevcut ve bu ailelere bağışçılar tarafından gıda desteği sağlanmasına aracı oluyoruz. Çünkü kimi bağışçı bu tipteki bir yardıma daha sıcak bakıyor...

Son zamanlarda sosyal medya üzerinde derneğinize ait olan bir cep telefonu projesine rastlıyoruz. Bu proje hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?

Evet, projemizin adı “Eski Telefonun Bir Dileğe Dönüşsün!”

Biz bu proje sayesinde şu an insanların kullanmadığı ya da eskidiğini düşündüğü cep telefonlarına talip olmuş durumdayız. Ülkemizde yapılan araştırmalar neticesinde sekiz milyon adet kullanılmayan cep telefonu olduğu bilgisine ulaşıldı. Biz bu telefonların en az 500.000 adedine talibiz. Kullanılmayan cep telefonlarına ulaşabildikçe daha fazla dileği yerine getirme şansımız olacak. Cep telefonlarının içerisinde bulunan altın ve bakır malzemelerin geri dönüşüm tesislerince işlenmesi neticesinde gelir elde edeceğiz ve asıl hedefimiz bu proje sayesinde bir konuk evi yapabilmek.

O zaman biraz yapmayı planladığınız konuk evi hakkında konuşalım. Böyle bir eksiklik mi mevcut?

Aynen öyle! Belki de en büyük ihtiyaçlarımızdan bir tanesi böyle bir konuk evinini olmayışı. Çünkü İstanbul’daki hastanelere yalnızca bu şehirdeki hasta çocuklarımız gelmiyor, şehir dışından tedavi olmaya gelen aileler mevcut. Fakat hastanelerimizde yeteri kadar yatak olmadığı için geri gönderilmek ya da birkaç gün sonrasına randevu verilmek durumunda kalınıyor. Bu yüzden de ailelerin konaklama sorunları ortaya çıkıyor. Biz konuk evi yaparak bu ihtiyacı karşılamayı, özellikle şehir dışından gelen ailelerimizin hiçbir ücret ödemeden konaklamalarını sağlamayı arzu ediyoruz. Tedavi sürecinde olan çocuklar çok hassaslar, toplu taşıma ile ulaşımlarını sağlamaları mümkün değil. Dolayısıyla hastaneye yakın olan bir bölge belirleyip, söz konusu konuma konuk evimizi yapmayı hedefliyoruz. Hatta Kurtköy’de olan ofisimizi de bu konuk evine taşıyarak ailelerimiz ile daha yakından ilgilenmeyi istiyoruz. Şu an konuk evimizin projesi de çizilmiş durumda, yeteri kadar cep telefonunu geri dönüştürdüğümüz anda proje hayata geçirilecek.

Bağışçılarının dilekleri üstlenmesi dışında derneğin mutlaka bir finansman ihtiyacı da oluşuyordur. Ayrıca bahsettiğiniz bazı projeleriniz de ciddi anlamda maddi bütçe gereksinimi doğuracak cinsten. Derneğinizin finansman ihtiyacını karşılamak için neler yapıyorsunuz?

Bu konu hakkında ünlüler ile anlaşarak konserler düzenliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde düzenlemiş olduğumuz bir defilemiz mevcut, yine ünlüler aracılığı ile bu etkinliğimizi gerçekleştirdik ve bilet satışı yaptık. Bunların haricinde ilerleyen dönemlerde çok daha büyük çaplı bir konser düzenleyebilmek istiyoruz. Öyle ki, bu konser Ülker Sports Arena’da düzenlenebilecek kadar büyük çaplı ve çok ses getirecek. Ayrıca derneğimizin üzerine kayıtlı olacak şekilde gayrimenkul almayı planlıyoruz ve bu sayede düzenli kira geliri elde edebileceğimizi düşünüyoruz.

Dilekleri üstlenen kişilerin çocukları ziyaret ederek hediyelerini bizzat verme şansları var mı?

Hayır, maalesef yok. Çünkü bu tip görüşmeler suiistimale yol açabilir ve biz de bunun oluşmasını asla istemeyiz. Dolayısıyla dilekleri üstlenen kişiler ile hasta ve hasta yakınlarını bir araya getirmemeye özen gösteriyoruz.

Peki bağışçıların size güven duymasını nasıl sağlıyorsunuz? Çocuklarımızı tekrar ziyaret edip dileklerini gerçekleştirmek üzere yanlarına gittiğimizde hediyelerini verirken o anları video ve fotoğraflar ile ölümsüzleştiriyoruz. Hemen akabinde ise tüm görüntüleri Facebook sayfamızda yayınlıyoruz. Bu sayede şeffaf olabiliyoruz. Ayrıca çocuklarımız ile dileklerinin gerçekleşmes-

ine sebep olan bağışçılarımız arasında telefon görüşmesi de sağlayabiliyoruz.

Dilekler arasından hiç üstlenilmeyen ve finansmanını kendiniz sağlamak durumunda kaldığınız oldu mu?

Açıkçası şöyle bir durum oldu... Daha yeni yeni dolaşıyoruz hastaneleri, bir tanesinde bir çocuk cep telefonu istedi ve biz de bunu sayfamızda yayınladık. O hastanedeki diğer çocukların dilekleri üstlenildi, fakat bu üstlenilmedi. Eşimle birlikte bunu bizim üstlenmemiz gerektiğine kanaat getirdik çünkü burada bir tane bile dilek gerçekleştirilemediği takdirde burayı kapatır giderim mantığına sahiptim. Tam da bu esnada, bir yapım şirketi bize ulaşarak o cep telefonunu kendilerinin üstlenmek istediği bilgisini verdi. Hem de ellerinde istenilen değil, bir üst modeli olduğunu ifade ederek...

Biz çocuğumuza dilediğinin bir üst modelini götürdüğümüzde ise tabii ki çok sevindi ve bize aslında üst modeli istediğini fakat kimse almaz diye düşük modeli dilediğini açıkladı.

Sizi en derinden etkileyen dilek hangisiydi?

Bir çocuğumuzun yanına girdik fakat kendisi hep ağlıyordu.

Biraz konuşmaya çalıştığımızda acı çektiğini söyledi bize. İçimiz parçalandı. Oluşumumuzu anlattık ve dile bizden ne dilersen dedik. Önce şaşırdı, sonra da “Tek dileğim var, o da iyileşmek” dedi. Oda o an buz kesti. Ne diyeceğimi bilemedim... Sonra bir anda ağzımdan onu yüreklendirecek cümleler çıkıverdi ve göz yaşlarını sildik. Bu dilek karşısında söyleyecek ve ona cesaret verecek cümleler kuramasaydım mahvolurdum. Çocuğumuzun morali yerine geldikten sonra bizden Playstation diledi ve biz de bu dileğini yerine getirdik.

Başınıza gelmiş olan enteresan bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz? Çocuk bezi ihtiyacımız oluştu ve Facebook sayfamızda bu ihtiyacımızı paylaştık. Belirli bir süre sonra ihtiyacımız olan bez adedine ulaştık.

Fakat buna rağmen çocuk bezleri adeta yağmaya devam ediyordu. Artık ofisimize sığmayacak kadar fazla sayıda bez bağışı yapıldığında aklımıza geldi ki Facebook sayfamızdaki ilanımızı kaldırmayı unutmuştuk :).

Elimizde hala daha ihtiyaç sahibi bulamadığımız çocuk bezlerimiz bulunuyor, tez vakitte onları da ihtiyaç sahiplerine iletiyor olacağız.

Zor bir soru olabilir... Çocukların dileklerini gerçekleştirmeyi vaat ettiğinizde, sizin onları hayal kırıklığına uğratacağınız yönünde bir korkuları oluyor mu?

Başıma benzer bir olay gelmişti... Dileğini öğrendiğimiz bir çocuğumuzun kardeşi, biz odadan çıktıktan sonra dileğinin asla gerçekleşmeyeceğini ve bizim geri gelmeyeceğimizi ifade etmiş. Biz bunu çocuğumuzun dileğini gerçekleştirmek üzere tekrar ziyarete gittiğimizde öğrendik ve o an aslında bu masum çocukların bizlerden evvel belki de pek çok kez kandırıldığını, onlara umut verilerek hayal kırıklığına uğratıldığını idrak etmiş olduk. Bizim görevimiz ise bu endişeleri yok etmektir.

Bir Dileğim Var Derneği olarak halen daha ulaşamadığınız bir kitle olduğunu düşünüyor musunuz?

Var, hem de büyük bir kitle var. O kitleye ulaşmamız lazım. Bunu nasıl başarabiliriz diye düşündüm ve bir defasında lösemili çocuklara yönelik değil de düşük geliri olan ailelerin çocuklarının giydirilmesi adına bir duyuru yaptık. Bu duyuru neticesinde daha evvel bizim aracılığımız ile hiç dilek üstlenmemiş bağışçılara ulaştık.

Bu sayede öğrendik ki belki de herkes kanserli çocuklara yönelik bir bağış yapmak istemiyor. Belki de kanser kelimesinden kaçmak istiyor ama farklı bir bağışı yapmak istiyor. Bu yüzden ulaşamadığımız çok büyük bir kitle olduğunun bilincindeyiz. Çalışmalarımıza inanç ve bağlılıkla devam edeceğiz…

8

GEZİ REHBERİ

.

.

GEZI REHBERI CEREN GÜLCEK

AN TA LYA/ O LYMP O S

Merhaba sevgili Raptiye okurları, bu ay artık havaların güzelce ısınmasıyla beraber, size hafta sonu kaçamağında bulunabileceğiniz yerlerden bahsetmek isterim.

Hafta sonu kaçamağı dedim ama hemen İstanbul’a yakın diye düşünmeyin çünkü bir hayli uzak ama inanın çok eğleneceğiniz bir tatil olacak! Nisan ayı başında bir haftalık bahar tatilimde okulumun doğa sporları kulübü ile birlikte Antalya-Olympos’a gittim. Kulüple gittim dediğime bakmayın, kayıt tarihlerini kaçırdığımdan her şeyi kendim ayarlamak zorunda kaldım :). O yüzden nasıl gidilir konusunda oldukça deneyimliyim. Unutulmaz bir tatil için gerekenler listemiz tek malzemeden oluşuyor; spontane tatil ayarlayabileceğiniz gezmeyi seven bir arkadaş grubu!

Eğer elinizde bu imkânınız varsa her şey çok güzel oluyor. Öncelikle nasıl gideriz sorularını cevaplayayım. Araba ile fazla uzak olduğunu düşündüğümden ben uçakla gitmeyi tercih ettim. Antalya’ya bir uçak bileti almakla başlıyorsunuz ve önünüzde bir sürü seçenek beliriyor. Biz 5 kişilik bir ekip olduğumuzdan araba kiralamayı oldukça mantıklı bulduk. Tabi özel araç şart değil, havalimanından şehir merkezine giden otobüslere binip oradan direk Olympos’a giden dolmuşlarla da ulaşımı sağlayabilirsiniz. Ancak sezon dışı olduğundan biz risk almak istemedik çünkü yazın olduğu gibi sürekli araç yokmuş, ayrıca zamandan da tasarruf etmeliydik. Arabamızı kiraladık, navigasyonu açtık ve yola koyulduk. Yol 100 km ancak biz kahvaltı ve market alışverişi molası verdiğimizden yaklaşık 2 saat sürdü.

9

Cumartesi çok erken bir saatte uçağa binerek başladığımız tatilimizi salı akşamı yine uçakla dönerek bitirdik. 3 gece oldukça yeterliydi.

Peki neden Olympos? Benim gibi doğa aşığıysanız tatil şehri olarak bildiğimiz Antalya’da doğayla iç içe olacağınız en güzel yerlerden biri burası. Sit alanı olduğundan büyük oteller yok hatta doğal yapıyı bozmamak adına pansiyonlar bile ağaç evlerden (evet evet bildiğimiz ağacın gövdesine yapılandan) ve bungalovlardan oluşuyor. Tarihi önemine gelirsek bir liman şehri olan Olympos eski Yunancada “Ulu Dağ” anlamına gelmektedir ve konumu dolayısıyla antik Likya medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Uzun yıllar boyunca korsanlara ev sahipliği de yapmıştır. Helenistik ve Roma Bizans döneminden kalan antik kentin kalıntıları hala ormanın içinde bulunuyor ve gezip görebiliyorsunuz, bana yeterli gelmese de turistler için bilgi veren tabelalar da bulunmakta. Dağın eteklerinde Yanartaş olarak bilinen, kayaların arasındaki metan gazının oksijenle yanmasından dolayı alevler çıkan bir yer var. Tepeye çıktığınızda Çıralı sahili ayaklarınızın altında kaldığından buraya özellikle gün batımında gelmenizi tavsiye ederim. Hava karardıktan sonra da doğal alevlerle hem aydınlanıp hem ısınıyorsunuz. Sucuk mu pişirirsiniz marshmallow mu kızartırsınız ona siz karar verin :).

GEZİ REHBERİ ranların henüz açık olmayacağını düşündüğümüzden bu konuda çok da ümitli değildik. Çıralı sahilde yürürken tesadüfen çok şirin bir restoran bulduk ve geç saate rağmen bizi çok güzel ağırladılar. Bisiklet kiralama yerinin yanında da yöresel bir restoranda oturduk. Yemekler o kadar lezzetliydi ki otele dönünce herkese yerini tarif ettik ve ertesi gün tekrar gittik. Ayrıca orada tanıştığımız aslen Antalyalı olan bir arkadaş da bizi kahvaltı için havalimanına dönüş yolunda bulunan Ulupınar’a götürdü. Biz bu tatilde oldukça şanslıydık ancak yazın her yerin cıvıl cıvıl olduğuna ve gönlünüze göre yerler bulabileceğinize eminim :)

Bölgedeki tüm pansiyonlar nehir kenarında yanyana, portakal ve limon ağaçlarıyla çevrili bahçelerin içinde bulunuyor. Nehir kıyısı boyunca yürüyüp antik kente ulaşıyorsunuz, biraz daha devam edince de inanılmaz güzel mavisiyle sizi deniz karşılıyor. Sahilin bir tarafı kayalıklarla çevrili ve üstü de yemyeşil çalılıklarla kaplı. İsterseniz buraya tırmanıp yukarıdan fotoğraf çekebilirsiniz. Profesyoneller için de ayrıca bir dağ tırmanış rotası bulunuyor. Eğer dağcılığa meraklıysanız mutlaka ekipmanla gitmenizi tavsiye ederim.

Sahil boyunca yola devam ederseniz Çıralı merkeze gidersiniz. Burada da çeşitli kafeler, restoranlar ve butik oteller bulunmakta. Ayrıca çevredeki yerleri de görmek isterseniz turlar düzenleyen şirketler var. Ben gittiğimde sezon dışı olduğundan çoğu aktivite için hazırlıklı değillerdi ancak yaz boyu aktif olduğuna eminim.

Macera sevenleri rafting, bungee jumping gibi ekstrem sporları yapabilecekleri yerlere de götürüyorlar. Antik kente girişin ve Yanartaş’a tırmanışın da ufak bir bedeli olduğunu söyleyeyim. Ayrıca biz Çıralı’ dan dağ bisikleti kiralayıp etrafı keşfetmeye başladık. Öğleden sonra 3 kişi başladığımız macerayı akşam 10 kişilik bir ekip şeklinde Yanartaş’a çıkarak bitirdik.

Neyi sevdim neyi sevmedim konusunda da sizlere bilgi vermek isterim. Sabah uyandığınızda burnunuza gelen portakal çiçeği kokusunu çok sevdim! Odanın kapısından çıktığınızda portakallar ve limonlar sizi karşılıyor ve o görüntü ile beraber güne fazlasıyla güzel başlıyorsunuz.

Ayrıca her pansiyonda ağaçların ortasına kurulmuş hamakları da çok sevdim. Akşamları ateş yakıp etrafına oturup muhabbet etmeyi, gündüz vakti de sedirlerde uzanıp doğal nar suyu içmeyi de çok sevdim. Sevmediğim şeylerin başında ise antik kente verilmeyen önem geliyor. Ülkemizde doğal güzellikleri korumakla ilgili bir sorun olduğu zaten apaçık ortada ancak binlerce yıldır ayakta kalmış yerlere daha çok önem gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her yıl yüzlerce turistin uğrak noktası olan bu antik kenti tanıtan tabelalar oldukça yetersiz.

Gördüklerinizi açıklayan net metinler yok, bilgiler çok yüzeysel. Tarihe meraklıysanız araştırma yapıp gitmenizi tavsiye ederim. Ayrıca sezon dışı olduğundan çoğu restoranın kapalı olmasına bir şey diyemiyorum ancak açık olanların da taze balık ve meze bulundurmaması da orayı tercih etmememize sebep oldu. Oteller konusunda ise eğer lüks beklentiniz varsa Olympos kesinlikle size göre bir yer değil. Açıkçası ben fiyat performans olarak da yetersiz buldum. Oldukça düşük beklentiyle gitmeme rağmen yemekler beni hayal kırıklığına uğrattı. Tabi bu bizim kaldığımız pansiyonla da alakalı olabilir ama çevre pansiyonlarda kalan arkadaşlarım da memnun değildi. Bir diğer sorun ise marketler. Fiyatlar yine normalin üstünde ve çeşit az. Ancak Çıralı‘ya gittiğinizde durum biraz daha iyi; taze meyve-sebze hatta avokado bile vardı. İçki konusunda ise mutlaka Olympos’a gelmeden bir süpermarkete uğramanızı tavsiye ederim, maalesef yerel marketlerdeki içkiler önceki sezonlardan kalmış olabiliyor.

Bu aylık benden bu kadar. Mayıs ile beraber sezon açılmıştır diye düşünüyorum eğer bu yazıyı okuduktan sonra yolunuz düşer de Olympos’a giderseniz beni anmayı unutmayın.

Hepinize kucak dolusu sevgiler.

Yemek konusunda gelirsek, rahat bir ekip olduğumuzdan çok dert ettiğimiz bir konu olmadı. Ayrı pansiyonlarda kalıyorduk, kahvaltılar ve akşam yemekleri pansiyondaydı ancak genelde geç kalktığımızdan kahvaltıları kaçırdık ve etraftaki gözlemecilerde karnımızı doyurduk. Akşamları ise bazen otelde yedik bazen de dışarı çıktık. Tatile çıkarken gönlümüzde rakı-balık yapmak vardı ama resto-

10

SPOR

SPOR EMRE BALCI

.

67 YILLIK BIR CILGINLIK: .

Formula 1 Merhaba sevgili Raptiye okurları, İlk gününden bu yana motor sporlarının zirvesi kabul edilen ve dünyada en fazla izleyiciyi toplayan spor etkinliği Formula 1, 2017 yılında 67. yılını ve bu Mayıs ayında Rusya Grand Prix’inde 960. yarışını geride bıraktı. Peki nedir bu 67 yıllık Formula 1 çılgınlığı?

Öncelikle daha öncede belirttiğim gibi Formula 1 bir motor sporudur. FIA tarafından her yıl açıklanan tek sürücülü otomobiller için bir dizi teknik kurallara sahip bir araba yarışıdır. Bu kurallarda azami ve asgari boyutlar, motor kapasitesi, teknik olarak izin verilen ve verilmeyen hususlar ve belki en önemlisi pilotu korumak açısından araçta bulunması gereken güvenlik önlemleri yer almaktadır. Bu kurallara göre yapılan otomobil ise bir Formula 1 otomobilidir. Formula 3 ve Formula 3000 de FIA teknik kuralları arasındadır. Ancak bunların her birisinin performansı Formula 1’e göre daha düşüktür. Pilotun hayatını koruyan ve yarışların adil bir şekilde geçmesini sağlayan bu kuralları FIA’nin Formula 1 teknik çalışma grubu düzenler. Bu grupta her yarış ekibinin teknik müdürü bulunur. Bu grup; ekiplerin, yarış tanıtımcılarının, motor imalatçılarının, sponsorların, lastik imalatçılarının ve tabii FIA’nin temsil edildiği FIA Formula 1 Komisyonuna tavsiyelerde

11

bulunur. Sonra Formula 1 komisyonunun kararı FIA Dünya Motor Sporları Konseyi’ne gider ve sonunda da onay için FIA Genel Kurulu’na iletilir. Sonuç olarak buradan çıkan onay ise o senenin boyutlarını ve kurallarını belirler. Mevcut Formula 1 kuralları arabaların motor silindir kapasitesini 3 litreyle sınırlamakta, süper-şarjı yasaklamakta ve pilot ile yarış ekipmanı dahil toplam ağırlığı ise asgari 600 kg olarak belirlemektedir. Aslında bakıldığı zaman Formula 1 iki temel esasa dayanmaktadır: Birincisi hız, ikincisi ise güvenliktir. Bir taraftan güvenliği sağlarken diğer taraftan Formula 1’in teknolojik mükemmeliyetini koruyarak, hızını kontrol eder.

Diğer taraftan herhangi bir kaza sırasında oluşabilecek güvenlik sorunlarını minimuma indirir.

Bu yüzdendir ki silindir kapasitesi, yakıt, lastik boyutları, otomobilin asgari ağırlığı ve genişliği, aerodinamik aygıtların boyutları ve konumu ve elektronik sürüş

SPOR

yardımcı sistemleri üzerinde kısıtlamalar vardır. Ayrıca, sadece şasi ve devrilme durumunda koruma sağlayan barların mukavemeti ile ilgili olarak değil, aynı zamanda esnek yakıt depoları, yangın söndürücüler, zırh, baş ve boyun koruma vb. gibi konular hakkında da kurallar bulunmaktadır. Yakıt ve yağ depolarının konumu belirlenmiştir ve özel korumaya sahip olmaları gerekir.

Bu arada kokpit boyutları da kontrol edilmiştir. Tüm motorlar on silindirli ve dört zamanlıdır. Hiçbirisi oval olamaz. Otomobillerin dört tekerleri olması ve sadece ikisinin çeker tekerlek olması gereklidir.

Bütün bu önemli kararlarda payı olan FIA aslında FIBA ya da FIFA ile aynı şeylerdir. FIA yani Federation Internationale l’Automobile 1904 yılında, motor sporu yapan ülkelerin uluslararası seviyede uygulamak istedikleri kuralların kabul edilmesi ile kuruldu. İlk görevlerinden birisi pilot ve seyircilerin güvenliğini arttırmak ve kara araçlarının gelişmesine yarar sağlayacak biçimde motor sporunu yönetmek ve böylelikle motor sporlarının uzun geçmişi içinde sürekli uygulanan bir model oluşturmak için sınırlamalar getirmek oldu.

1904 yılından önce, her ülke ve otomobil kulübü kuralları kendileri koyarak yarışlar organize ediyordu. Netice olarak uluslararası yarış organize etmek olanaksızdı çünkü ortak kurallar yoktu. O zamanın en etkili otomobil kulüpleri bu yüzden tüm uluslararası yarışlara uygulanacak müşterek kurallar hazırlamak üzere bir uluslararası örgüt kurmaya karar verdiler. Bu da Federation Internationale de l’Automobile’in (FIA) ortaya çıkmasını sağladı. Peki şimdi kazananı nasıl belirliyorlar diye soracak olursanız eğer, o da puan skalası ile oluyor.

Her yarışta ilk altı sırayı alan yarışçılara verilen puan skalası iki yarışta değiştirilmiştir. Bunun en sonuncusu 1991’deki yarışlardır. Birinci gelen 10 puan alır. Takip edenlere ise 6, 4, 3, 2 ve 1 puan verilir. 1959 yılına kadar en hızlı tur derecesi yapan sürücüye 1 puan veriliyordu.

Bu yarışlarda güvenliği sağlamak, hızla yol alan araçları uyarmak ve bilgilendirmek için zamanla birden fazla bayrak yapılmış ve kullanılmıştır. Bunlar; Sarı Bayrak: Pistte tehlike yaratacak bir madde var demektir. Yarışçıların sarı bayrakların gösterildiği yerler arasında birbirlerini geçmesi yasaktır. Eğer sarı bayrak sallanıyorsa madde pisttedir. Bayrak sabit tutuluyorsa madde pist kenarındadır.

Siyah Bayrak: Yarışan otomobillerden herhangi birinin kurallara uymaması durumunda gösterilir. Siyah bayrak gösterilen yarışmacının kapı numarası gösterilerek pite çağrılır. Pite girmek mecburidir.

Beyaz Bayrak: Pistte yavaşlayan bir aracı ya da ambulansı belirtmek için kullanılır. Durduğu anda sarı bayrak gösterilir.

Yeşil Bayrak: Genelde sarı bayraktan sonra gösterilir, geçmek serbest demektir.

Siyah Ortası Kırmızı Noktalı Bayrak: Otomobilin mekanik sorunu olduğunda gösterilir. Kapı numarasıyla birlikte pite girip en kısa zamanda sorunu gidermelidir.

Sarı Kırmızı Çizgili Bayrak: Yağ bayrağı, pistte yağ olduğu zaman ya da benzer şekilde tehlike yaratacak durumlarda gösterilir.

Siyah Beyaz Bayrak: Sportmenliğe uymayan davranışlarda o otomobilin kapı numarasıyla birlikte gösterilir. Tutum değişmezse siyah bayrak gösterilir.

Kırmızı Bayrak: Yarışın durdurulduğunu belirtir. Pisti engelleyecek büyük bir kaza olduğunda veya olumsuz hava şartları yüzünden gösterilir. Pilotlar yerlerini koruyarak durmak zorundadırlar.

Mavi Bayrak: Daha yüksek süratli bir otomobilin bir başka otomobili geçmek istemesi durumunda gösterilir.

Genellikle tur bindirilen otomobile gösterilir. Amaç tehlikeli bir durumu engellemektir.

Siyah Beyaz Damalı Bayrak: Yarışın bittiğini gösterir. İlk üç otomobile sallanır. Bu bayrağı yarış direktörünün tayin edeceği kişi kullanır.

Bu kadar bilgi ışığında yazıma size güzel bir haber vererek bitirmek istiyorum. Geçtiğimiz Nisan ayında Intercity İstanbul Park pistinin işletmecisi Vural Ak verdiği müjdeli haberle birçok Formula 1 hayranını sevindirdi ve Türkiye’nin 2018 yılında tekrar F1 takvimine eklendiğini söyledi. Formula 1 Türkiye’de ilk olarak 2005 yılında gerçekleştirilmiş ve sonraki 7 sene boyunca Türkiye GP takvimde kalmıştı. 2011’de dönemin F1 patronu Bernie Ecclestone ile yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamamasının ardından Türkiye GP, F1 takviminden düşmüştü. Umarım yeniden takvime giren ülkemiz daha uzun yıllar F1’e ev sahipliği yapar ve bu güzel spor burada da gereken saygıyı görür.

Hepinize hızlı ama bir o kadar da güvenli bir Mayıs ayı diliyorum. Bir sonraki ayda başka bir spor dalıyla yeniden karşınıza çıkabilmek ümidi ile…

En derim LEO sevgi ve saygılarımla…

12

TEKNOLOJİ

.

TEKNOLOJI DURUKAN CEDiM

Merhaba Raptiye Dergisi okurları; bu ay sizlere fotoğrafçılık için yeni bir icat olan ama temelleri 2013’e uzanan Miops Smart’ı tanıtacağım ve bu anlatacağım ürün tabii ki yerli bir ürün üstelik Amerikan ordusuna ve NASA’ya sattığımız belki de ilk icadımız.

Evet, bayrakları asalım lütfen! Fotoğrafçılık ile ilgilenen amatör ya da profesyonel olarak çalışma yapan veya yapmak isteyenler hazır olun.

Bu icadın hikayesi iki Türk mühendisin yıldırım fotoğrafı çekme isteği ile başlıyor. Önceleri tamamen el üretimiyle geliştirdikleri, daha sonra uluslararası fonlama platformundan destek alarak seri üretime geçtikleri fotoğraf makinesine monte edilebilen Miops Smart adlı cihazı, Amerikan ordusu ile Amerikan Ulusal Uzay ve Havacılık Dairesi’ne (NASA) satmayı başarmışlar.

Peki nedir bu Miops Smart’ biraz irdeleyelim.

Miops Smart üstün yetenekleri sayesinde çok daha akıllı fotoğraf çekmenizi sağlıyor. Miops Smart ile hem daha kaliteli çekimler yapabilir, hem zamandan tasarruf edebilir hem de telefonunuzu kullanarak fotoğraf çekimi yapmanın tadını çıkarabilirsiniz. IOS için uygulama mevcut lakin android için olan versiyonu bulamadım. Yani telefonunuz burada uzaktan kumanda görevi görecektir böylece tüm işlemleri telefondan kontrol edebilirsiniz... Karanlık bir gecede gökyüzünde şimşeği anlık çakarken yakalamak, çok hızlı hareketli bir objeyi yakalamak veya ses duyarlı olarak anlık çekim yapmak ya da ışığa duyarlı bir çekim yapmak... Bu özelliklerin hepsi ve daha fazlası Miops Smart’ta bulunuyor. Hatta time-lapse video çekimi

13

yapmak istiyorsanız bu da Miops Smartla mümkün olacak. Tüm bu özelliklere ek olarak senaryo modu ile birlikte birden fazla fonksiyonu eş zamanlı çalıştırabilirsiniz.

Profesyonel fotoğraf makinelerinin çekim sırasında uzaktan kısmi kontrolünü sağlayan Miops Smart, öncelikli olarak ABD, Avrupa ve Avustralya’yı hedefleyen bir üründü. Geçen iki yıllık sürede 5 bin adet Miops Smart satışı yapan girişim bu sürede, 1.7 milyon TL’lik ihracat rakamına ulaştı. Miops Smart hem online satış mağazası hem de perakende olarak, 18 farklı ülkedeki bayiler aracılığıyla halihazırda satılmaktadır.

Miops Smart’ın müşterileri arasında, dünyanın en büyük kamera ekipman mağazalarından B&H Photo, NASA ve Amerikan ordusu gibi büyük isimlerin de olduğunu da sözlerimize ekleyelim. Miops’un kurucularından Onur Çelik’in bir röportajına göre Amerikan ordusunda aktif olarak kullanılan 10 cihazımız, NASA’da ise 5 cihazımız var. NASA roket kalkış anlarının fotoğraflanmasında, Amerikan ordusu ise bomba infilak testlerinin fotoğraflanmasında bu ürünleri kullanıldığını belirtmiş. Ee, bu durumda bize de tebrik etmek düşüyor.

Değerli Raptiye okurları bu ay sizlerle fotoğrafçılıkta kullanılan ve bundan sonra kullanımının yaygınlaşacağını tahmin ettiğim Miops Smart’ı tanıttım. Umarım ilgilinizi çekmiştir. Hepinize teknolojik günler diliyorum.

.

ASTROLOJI

ASTROLOJİ

ECE PiRPiR

kulÜbÜmÜzÜn 2017 .

yıldız harıtası

Astroloji köşemizde bu ay kulübümüzün yıldız haritasını ele alıyoruz. Geride bıraktığımız sene nasıl geçti? Önümüzdeki dönem kulübümüzü neler bekliyor? Hepsi bu köşede!

17 Ocak 1985 doğumlu olan kulübümüzün burcu Oğlak.

2017 yılında şans ve fırsatlar gezegeni Jüpiter’in 11 Ekim tarihine kadar Terazi burcunda kalması kulübümüzün iş ve kariyer alanında etkili olmasını sağlayacak. Kariyer hedeflerimizi geliştireceğimiz; yeni fırsatlar yakalayacağımız; daha fazla tanınma, prestij ve statü kazanacağımız bir dönemde olacağız. Yeni dönem, 11 Ekim’den itibaren arkadaşlıklar, sosyal gruplar topluluklarla yapacağımız etkinlikler ve gelecek planları konusunda şans ve fırsatlar getirmeye devam edecek. Yeni arkadaşlar edinebilir, arkadaşlıklarımıza daha fazla uyum ve denge getirebiliriz. Bu dönemde grup çalışmalarımız hiç olmadığı kadar iyi gidecektir, yeni grupların içine dahil olabiliriz. 7 Ağustos‘ta Kova burcunda bir ay tutulması gerçekleşecek ve para kaynakları ve kazanlar alanımızda yer alacak. Para birikimlerimiz ve harcamalarımızla ilgili konularda stresli bir dönem olabilir. Kazançlarımızı artırmak için planlar yapabiliriz. Gelir getirici kapıda diyebiliriz!

Özet olarak bu yıl Oğlak burcu olan kulübümüzün karakteristik özellikleri biraz daha güçlenmeye başlayacak. Özellikle yılın ikinci yarısından itibaren kişisel gelişimimiz üst seviyelerde olacak. Bu yıl içerisinde aldığımız ya da alacağımız her türlü karar önemli olacak ve ne olursa olsun, aldığımız kararların arkasında duracağız. 2017 yılı bizim için ilerleme yılı gibi duruyor. Kendimize yeni yol haritası çıkartmalı ve her zaman olduğu gibi durmadan devam etmeliyiz.

Geride bıraktığımız muhteşem dönem için herkese teşekkür ederken yılın geri kalanında ve yeni dönemimizde tüm kulübe başarılar diyorum. Astrolojiyle ve sevgiyle kalın.

14

KÜLTÜR & SANAT

.. ..

KUlTUr & Sanat ÖZLEM ÖZKAN, MERiÇ TANSi, ZEYNEP DEMiRKILIÇ

Müfettİş

Mam’art Nereye Gİttİ Bütün Çİçekler

Büyük usta Haldun Dormen’in baş rolünde oynadığı “Müfettiş” bu ay seyircisiyle buluşuyor. Oyunda, yüzyıllardır bürokraside bitmeyen yozlaşmış kirli ilişkiler, sahtekârlıklar ve insanların ikiyüzlülüğü, dönemin sosyal ve toplumsal konularının içerisinde çok iyi bir mizahi üslup ile anlatılıyor. İyi seyirler.

Yer : Trump Kültür ve Gösteri Merkezi Tarih : 19 Haziran 2017, 21.00

“Nereye Gitti Bütün Çiçekler”, ruhlarındaki ışığın yok olmaması için mücadele veren, birbirinden apayrı yazgıları ve hayalleri olan 7 kadının hikayesi. Onları birleştiren tek şey, aynı yerde yaşamak zorunda olmaları... Savaş mağduru olan ve bir arada yaşamaya mecbur bırakılmış 7 kadının öyküsü, kendilerine yardımcı olması için devlet tarafından görevlendirilen Amerikalı bir psikiyatr ve travma danışmanının gelişiyle farklı bir akışa kavuşur...

Bu öyle bir hikaye ki, izleyicilerine kahkahalar attırırken, derin iç çekişlere de sürükleyebiliyor. Tıpkı hayatın kendisi gibi...

Hikayelerin bir başka güzelliğiyse yer yer bir müzikal havasına bürünmesi.

Yer : ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu Tarih : 3 Temmuz 2017, 21.15

45. İstanbul Müzİk Festİvalİ

Bülent Ortaçgİl & Bİrsen Tezer

İstanbul Kültür Sanat Vakfı bu sene de bizleri dünyaca ünlü bestecilerle, St. Petersburg Rus Oda Filarmonisi, Viyana Oda Orkestrası gibi seçkin topluluklarla ve önemli solistlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Siz de bir müzikseverseniz, kendinize göre olanı bulacağınıza inancımız tam! Kaçırmayın deriz.

Kulaklarınızın pasını silmeye hazır olun! Bu konser, yaza huzurlu bir başlangıç yapmak ve ruhunuzu beslemek için bizce ideal. 2 dev isim Bülent Ortaçgil ve Birsen Tezer sizlere unutamayacağınız bir müzik ziyafetini vaat ediyor.

5 -21 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan konserler; Zorlu PSM Drama Sahnesi, Aya İrini Müzesi, Lütfi Kırdar Auditorium, Süreyya Operası, Sakıp Sabancı Müzesi gibi İstanbul’un çok farklı yerlerinde düzenlenecek.

15

Yer : Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi Tarih : 19 Haziran 2017, 21.15

KÜLTÜR & SANAT

Kedİ

Transformers 5: Son Şövalye

Ceyda Torun’un yönetmenliğini üstlendiği belgesel Kedi, İstanbul sokaklarında hayatlarını idame ettiren kedileri odağına alıyor. İstanbul’un sokaklarında her gün yüz binlerce kedi özgürce dolaşıyor. Bu şehrin zengin yapısının önemli bir parçası haline gelen, sahip tanımayan ve İstanbul’da vahşi ve evcil hayat arasında bir çizgide yaşayan bu kedilere çok yakından bir gözle bakmaya ne dersiniz? İçimizi ısıtacak 2016 yapımı belgesel 9 Haziran’da vizyonda!

Michael Bay’in Transformers serisinde son kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu Transformers 5: Son Şövalye, kahramanların düşmana dönüştüğü iki dünya arasındaki son büyük savaşı konu ediniyor. Son Şövalye, Transformers serisinin özündeki efsaneleri paramparça ediyor ve kahraman olmanın anlamını yeninden tanımlıyor. İnsanlar ve Transformerlar savaşta, Optimus Prime gitmiş. Geleceğimizi kurtarmanın anahtarı Transformerların dünyadaki gizli geçmişinde yatıyor. Dünyamızı kurtarmak Cade Yeager (Mark Wahlberg), Bumblebee; bir İngiliz lordu (Sör Anthony Hopkins) ve bir Oxford profesöründen (Laura Haddock) oluşan beklenmedik bir ittifaka düşüyor.

Macera ve heyecan dolu film, 23 Haziran’da sevenleriyle buluşmayı bekliyor.

Antİk Gelecek

CERN - ‘Bİlİmİ Hızlandırıyoruz’

Sergide çağdaş sanatçı Genco Güşan’ın gerçek insanlardan veya nesnelerden kalıp ile alınmış parçalarla oluşturduğu arkeolojik referanslı heykeller sanatseverlerle buluşuyor.

Sanatçı, Hermes, Poseidon ve Zeus’u birer mutant ya da robot haline getirirken, günümüz insanının gelecekteki evrimini de sorguluyor. Üstelik bu sergide, dünyada bir ilk olan otonom hareket eden, antik referanslı robot heykeller yer alıyor.

Kaçırmayın derim!

Sergi, başlangıcından bugüne evrenin 13,7 milyar yıllık öyküsünü etkileyici bir sunumla bilimseverlerle buluşturuyor. Burada, son derece yalın bir dille CERN’de yapılan araştırmalar ziyaretçilere aktarılıyor. Evrenin en ilgi uyandırıcı gizemlerinden büyük hadron çarpıştırıcısından araştırmaların nasıl yapıldığına kadar farklı konularda bilgi sahibi olabileceğiniz bu sergiyi ziyaret etmenizi öneririm.

Yer : Galeri Khas Tarih : 13 Nisan - 13 Temmuz 2017

Yer : Santralistanbul Kampüsü Çağdaş Sanatlar Müzesi Binası Tarih : 24 Mart - 23 Temmuz 2017

16

NY

NELER YAPTIK? 15 NİSAN

3 NİSAN

Yönetim Kurulu Toplantısı

6 MAYIS

Fenerbahçe Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi “Fries&Beers“

17

10 NİSAN

118Y LYÇ Nisan Ayı Konseyi

14 MAYIS Salacak Leo Kulübü Mayıs Ayı Toplantısı

Fenerbahçe Leo Kulübü Nisan Ayı Toplantısı ve Genel Kurulu

14 MAYIS

İstanbul Güneş Leo Kulübü Hizmet Aktivitesi: Otizm Festivali

18 NİSAN

Fenerbahçe Lions Kulübü Nisan Ayı Toplantısı

15 MAYIS 118Y LYÇ Mayıs Ayı Konseyi

21 NİSAN

23 NİSAN

Kadıköy Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi: Bollywood Night

KAÇUV ile 4. Etkinlik: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk

16 MAYIS Fenerbahçe Lions Kulübü Mayıs Ayı Toplantısı

Yönetim Kurulu Toplantısı

Bayramı

28,29,30 NİSAN 34. Ulusal Leo Forumu: ForumFest, Marmaris

17 MAYIS

21 MAYIS

Fenerbahçe Leo Kulübü Mayıs Ayı Toplantısı

27,28 MAYIS 4. MD Konseyi, Antalya

B U AY

NY / MG

-

NELER YAPACAGIZ?

29 MAYIS

11 MAYIS

.

Ipek Yazıcıoğlu

Seda Çağlar Taşkın

.

7 HAZIRAN

.

15 HAZIRAN

.

16 HAZIRAN

Durukan Cedim

Doruk Say

Meriç Tansi

18