RAPTİYE No: 45

NO.45 AÄžUSTOS, 2018

r i b .. lunmez " . o b z a i .. k vatan arc.alanam p "Tur

. , . . .. t. undur bu

2

MESAJ VAR

3

ATATÜRK KÖŞESİ

4

GEZİ

5

SERBEST BÖLGE

7

SPOR

9

ASTROLOJİ

10

TEKNOLOJİ

11

LEZZET KÖŞESİ

12

2 NY / 1 MG

13

KÜLTÜR & SANAT

/raptiyedergi

Atatürk’ün 9 Samimi Açıklaması

Prag Tanımadığımız Kardeşlerimiz

Su Topu

Yapay Damar Serinletici Lezzetler

raptiyedergi@gmail.com

. İCİNDEKİLER

QR KOD İLE RAPTİYE’YE O N L I N E U L A Ş I N

www.issuu.com/raptiyedergi

İCİNDEKİLER

MESAJ VAR!

Merhaba Sevgili Raptiye Okurları, Yine dopdolu bir sayıyla karşınızda olmanın haklı gururunu yaşıyoruz! Bu vesileyle tüm yazarlarımıza ve sevgili tasarımcımız Adnan’a tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Emekleriniz sayesinde Raptiye her geçen gün daha da güzelleşiyor :).

Yoğun bir Temmuz ayını geride bıraktık. 3 değerli üyemiz Hande başkan, Ebru ve Çağlar’ın jübilelerini de gerçekleştirdiğimiz tropikal temalı toplantımız sonrasında toplantı temamıza uygun bir biçimde Havuz Partisi KİKAmızı gerçekleştirdik. İnanılmaz keyif aldığımız KİKAmıza ev sahipliği yapan başkan yardımcımız Emre’ye ayrıca teşekkür ederiz.

Bunun dışında, dönemin daha başındayken dönem boyunca neler yapabileceğimizi şekillendirmek adına HİS Projemize yoğunlaştık ve önce GAD Komitemiz ile iş birliği yaparak değişim programı öğrencileri eşliğinde dönemin ilk barınak ziyaretini Ataşehir Hayvan Barınağı’na yapmış olduk. Aynı günün akşamı ise kalabalık bir komite toplantısı ile 2018-2019 dönemi boyunca HİS Projemiz kapsamında daha neler yapabileceğimizi konuştuk ve çok önemli kararlar aldık. Dönem içinde sizi birbirinden farklı bolca etkinliğin beklediğini söyleyebilirim :).

Peki, Ağustos ayında neler yapacağız? Ağustos ayının büyük bir kısmı tatil olsa da bizler kulübümüz için çalışmaya devam edeceğiz. Bu ayın önemli konuları ise Adaylarla Buluşma ve Raptiye Komitesi Toplantısı olacak. Yani Ağustos ayında bir yandan aramıza katılan yeni üye adaylarımızla buluşarak onları daha yakından tanıyacağız bir yandan da kulübümüzün dergisi Raptiye’yi daha da geliştirmek üzere toplanacağız...

Anlayacağınız bizi yine keyifli bir ay bekliyor :).

Eylül sayımızda görüşmek üzere!

Özlem ÖZKAN 2018-19 Çalışma Dönemi Başkanı Fenerbahçe Leo Kulübü

2

ATATÜRK KÖŞESİ

Atatürk’ün Kendi Hakkında Dile Getirdiği 9 Samimi Açıklaması

K

endisine olan özlemimiz her geçen gün daha da artarken O, bizlere bıraktığı manevi mirasıyla aslında her daim yanımızda olmaya ve yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 96ncı yılını kutladığımız bu ayda gelin Atamızı kendi ağzından dinleyerek daha da yakından tanıyalım.

- “Çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım.”

- “Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.”

- “Ben diktatör değilim. Çünkü fikirlerimi ve düşüncelerimi zora dayanarak kabul ettirmeyi asla benimsemedim, arzulamadım ve uygulamadım. Ben yaşadığım zaman içinde milletimin hayrına, refahına ve maddî manevî mutluluk ve onuruna uygun gördüğüm önlemlerin alınmasına çalıştım.

Hepsinin bileşkesi uygar ve ileri bir yaşamın yaratılması çabasıdır.”

- “Çocukluğumdan beri bir tabiatım vardır, oturduğum evde ne ana, ne kız kardeş, ne ahbapla bulunmaktan hoşlanmam.

Ben, yalnız ve bağımsız olmayı, çocukluktan kurtulduğum günlerden başlayarak daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır. Tuhaf bir halim daha var: Ne ana -babam çok erken ölmüş-, ne kardeş, ne de en yakın akrabamın, kendi tutum ve düşüncelerine göre, bana şu veya bu tavsiye ve nasihatta bulunmasına tahammülüm yoktu.”

- “Biz, eğer millet ve tarih önünde herhangi bir hata işliyorsak, bunun sorumluluğunu vicdanımızda ve sağduyumuzda hissetmekten ve ödemekten, hiçbir zaman çekinecek insanlar değiliz.”

3

- “Benim tutkularım var, hem de pek büyükleri; fakat bu tutkular, yüksek makamlarda bulunmak veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin doyumuyla ilgili bulunmuyor. Ben bu tutkularımın gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydalar dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir görevin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün yaşamımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.” “İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”

- “Biz keyfî hareket etmeyiz. Zorba asla değiliz. Yaşamımız bütün çalışmamız, memleket işlerinde keyfî ve zorbaca hareket edenlere karşı mücadele ile geçmiştir. Bizim akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek belli özelliğimizdir.”

- “Benim yaşamımı inceleyenler görürler ki, ben Mısır firavunları gibi kendime mezar yaptırmak için kırbaçlar altında insanları sürmedim. Ben, memlekette uygulamak istediğim herhangi bir fikri evvelâ kongreler toplayarak, onlarla konuşarak bu fikirleri onlardan aldığım yetkiye dayanarak uyguladım. İşte Erzurum, Sivas kongreleri, işte Büyük Millet Meclisi bunun en canlı ifadeleridir.”

Kaynakça:

Cemal Granda - Atatürk’ün Uşağı İdim

İsmail Habib Sevük: Atatürk İçin

Enver Ziya Karal – Atatürk’ten Düşünceler

Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Millî Mücadele

Tarihi

Mazhar Müfit Kansu - Erzurum’dan Ölümüne

Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt I

Hamdullah Suphi Tanrıöver - Yerli, Yabancı 80

İmza Atatürk’ü Anlatıyor

Melda Özverim - Mustafa Kemal ve Corinne Lütfü

GEZİ / Dilara Hadroviç

2

günümü geçirip dar sokaklarına, güzel yapılarına doyamadığım bir kentten bahsedeceğim bu ay sizlere. Eskiden Bohemia diye anılan bu bölgenin yemeye doyamadığınız sokak lezzetlerinden mi bahsetsem yoksa dünyada sadece bu şehrin sınırları içinde bulunan spesifik biralardan mı bahsetsem bilemedim... Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın şehir merkezi Staré Město ve Malá Strana olmak üzere iki ana bölgeden oluşuyor. Bölge dediğime bakmayın Prag’da bir yerden bir yere çok kolay bir şekilde yürüyerek ulaşım sağlayabilirsiniz. 2. Dünya Savaşı nedeniyle tarihi binaların bir kısmı yıkılmış olsa da Prag Kalesi’nin hemen dibinde yer alan yapıların temeli 885 yılına kadar dayanıyor. Bu iki bölge de romanesk binalardan kübist binalara kadar Avrupa’daki mimarinin her katmanını gözlemleyebileceğiniz adeta yaşayan bir müze. Frank Gehry’nin “Dancing Buildings” binası ve Adolf Loos’un villası ise şehir merkezinde bulamayacağınız ve de modern mimaride önemli yere sahip yapılar...

Mimarinin yanı sıra ortak noktaları şehrin dışında olmaları olan fakat konsept olarak birbirinden çok uzak 2 önemli nokta daha var. Bunlardan birincisi 2. Dünya Savaşı’ndan kalan ve Terezin’de bulunan Theresienstadt Toplama Kampı.

Auschwitz’e gönderilmeden ya da bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmadan önce neredeyse Prag’da yaşayan tüm Yahudilerin bulunduğu kamp... Diğeri ise Plzen (Pilsen) şehri. Burası 1295’te bira üretiminin başladığı ve 1842’de ilk Pilsener birasının üretildiği şehir. Hâlâ bira üretimine devam eden bu yerde çok farklı lezzetlerde biralar deneyebilir ve Çek halkının özgün geleneklerini öğrenebilirsiniz.

Prag’a geri dönmek gerekirse, bence kaçırılmaması gereken noktalardan biri de müzik. Her ne kadar komünist dönemde yer altına itilmiş olsa da neredeyse her müzik türünü bünyesine almış bir kültür barındırıyor bu şehir... Tabii tarihi itibariyle bunlardan en çok öne çıkanı klasik müzik. Ünlü Çek besteci Dvorak’ın yanı sıra şehir Mozart için de önemli bir yer olmuş çünkü operaya geri dönüşünü bu şehirde yazdığı ve ilk defa bu şehirde oynanmış olan “The Marriage of Figaro” ve “Don Giovanni” ile yapmış.

Bunların dışında sizlere pek bilinmeyen korkunç bir gelenekten de bahsetmek istiyorum: Defenestration.

Ya da insanları camdan atarak idam etme... Söz konusu gelenek, ilk olarak 1419’da kızgın bir topluluğun, tutsakları serbest bırakmaması üzerine yargıcı ve birkaç jüri üyesini camdan aşağı atmasıyla başlamış. Daha sonraki en bilinen örneği ise 30 Yıl Savaşlarını da tetiklediği söylenen, Roma İmparatorluğunda Protestanlar ve Katolikler arasındaki gerginliğin büyümesiyle birlikte, Protestan kiliselerinin kapatılması üzerine birkaç imparatorluk valisi Prag Kalesinin 3. katından aşağı atılmış.

Son olarak buralara kadar gelmişken sıcak şarap eşliğinde trdelnik tatlısını denemeden dönmeyin derim. Çeşit çeşit aromalarıyla karşınıza çıkacak absentlerden bahsetmiyorum bile...

Bakalım bir sonraki ay hangi şehri anlatacağım?

Takipte kalın! :)

4

SERBEST BÖLGE / Akın Açıkelli

Tanımadığımız Kardeşlerimiz Merhaba, ben Akın Açıkelli. Bu ay Serbest Bölge’de sizlere ilk insanlardan bahsedeceğim.

Umarım ilginç bulduğunuz bir yazı olur, keyifli okumalar!

İnsanlar ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da “Güney Maymunu” anlamına gelen Australopithecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleşti. Yaklaşık iki milyon yıl önce, bu arkaik erkek ve kadınların bazıları anayurtlarını terk ederek Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’nın çeşitli yerlerine göç ettiler. Kuzey Avrupa’nın karlı ormanlarında hayatta kalmak, Endonezya’nın nemli ormanlarından daha farklı özellikler gerektirdiğinden insan toplulukları farklı yönlerde evrildiler. Bunun sonucunda pek çok farklı tür ortaya çıktı. Bilim insanları da türlerin her birine ilginç Latince isimler koydular. 100 bin yıl önceki Dünya en az altı değişik insan türüne ev sahipliği yaparken bugün yalnızca biz kaldık...

5

Avrupa ve Batı Asya’ daki insanlar çoğunlukla “Neandertaller” olarak adlandırılan Homo Neandertalensis’e evrildiler (Neandertal Vadisi İnsanı).

Neandertaller; Sapienslerden daha güçlü, daha kaslıydı ve Buzul Çağı’nın Batı Avrupasına uyumluydular. Asya’nın daha Doğu bölgeleri “Dik adam” anlamına gelen Homo Erectus tarafından mesken tutulmuştu. Bu tür, bu bölgede iki milyon yıla yakın bir süre hayatta kalarak şu ana kadarki en dirençli insan türü oldu. Bu rekorun bizim türümüz tarafından kırılması oldukça zor görünmektedir. Homo Sapiens’in bin yıl sonra bile ortalarda olacağı şüphelidir, bu yüzden iki milyon yıl bizim başarabileceğimiz bir şey kesinlikle değildir.

SERBEST BÖLGE

Endonezya’daki Java adasında “Solo Vadisi İnsanı” anlamına gelen Homo Soloensis yaşamaktaydı. Bu tür de tropik yaşama uyumluydu.

Diğer bir Endonezya adası Flores’te arkaik insanlar ilk defa bir cüceleşme süreci geçirdi. İnsanlar Flores’e ilk defa deniz seviyesi olağanüstü derecede düşükken geldiler; bu esnada adaya anakaradan kolayca ulaşılabiliyordu. Denizler yeniden yükseldiğinde, bazı insanlar kaynakları çok kıt olan adalarda mahsur kaldılar. Daha çok yiyeceğe ihtiyacı olan büyük insanlar ilk önce öldüler, daha küçük yapılılarsa hayatta kalmayı başarabildiler ve Flores insanları nesiller boyunca cüce kaldı. Bilim insanları tarafından Homo Floresiensis olarak bilinen bu kendine has tür ancak bir metre boya ulaşabiliyor ve 25 kilogramdan daha ağır olmuyordu. Buna karşılık taştan aletler yapabiliyor ve hatta zaman zaman adadaki cüce filleri bile avlayabiliyorlardı.

2010’da, bilim insanları Sibirya’daki Denisova mağarasını kazarken fosilleşmiş bir parmak kemiği keşfettiklerinde, diğer bir kayıp kardeş de hiçlikten kurtarılmış oldu. Genetik analiz, parmağın daha önce bilinmeyen bir türe ait olduğunu kanıtladı.

Bu türe de Homo Denisova adı verildi.

Kim bilir daha kaç tane kayıp akrabamız diğer mağaralarda, adalarda ve farklı iklimlerde keşfedilmeyi bekliyor. Bu insanlar Avrupa ve Asya’da evrim geçirirken, Doğu Afrika’daki evrim de durmadı. İnsanlığın beşiği “Rudolf Gölü İnsanı” anlamına gelen Homo Rudolfensis, “Zeki İnsan” adını verdiğimiz türümüz Homo Sapiens gibi pek çok türe ev sahipliği yapmaya devam etti. Bu türlerin bazı üyeleri dev gibiyken, bazıları cüceydi. Bazıları korkutucu avcıyken, bazıları zararsız bitki toplayıcılarıydı. Bazıları tek bir adada yaşarken, pek çoğu kıtaları aştı. Ama hepsi Homo cinsine mensuptu. Hepsi insandı.

Evrimleşmenin Ergaster’in Erectus’a, Erectus’un Neandertallere ve Neandertallerin bugünkü insana düz bir soy çizgisini izleyerek gerçekleştiğini düşünmek yaygın bir hatadır. Bu çizgisel model, dünyada belirli bir anda sadece tek bir insan türünün var olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadır.

Gerçekteyse yaklaşık 2 milyon yıl önceden 10 bin yıl öncesine kadar dünya aynı anda pek çok insan türüne ev sahipliği yapmıştır.

Ayrıca bugün dünyada pek çok tilki, ayı ve domuz türü varken neden yapmasın ki?

6

SPOR / Emre Balcı

Su şeklinde bir top ya da top şeklinde bir su:

SU TOPU

Merhaba Sevgili Raptiye Okurları, Bu ay sizler için su topunu araştırdım. Su topu nedir ve nasıl oynanır sorularının cevaplarını bu ayki yazımda bulabilirsiniz.

Nedir bu su topu?

Peki bu su topu nerede ve nasıl ortaya çıktı?

Su topu, 7’şer kişiden oluşan 2 takımla 2 yarı – 4 periyot süresince suda yüzerek ve topu kaleye sokmaya çalışarak oynanan bir oyundur. Takımlar; 6 oyuncu, 1 kaleci, 7 de yedek oyuncudan oluşur. Oyuncu değişikliğinde sınır yoktur. Oyun 7’şer dakikalık 4 devreden oluşur. Oyuncular sadece oyun durduğunda, yani periyot aralarında ya da gollerde değiştirilebilir. Tüm oyun içinde 2 mola hakkı vardır. Periyot araları 2 dakika, molalar da 1 dakikadır.

Molalarda havuzdan hiç çıkılmaz, oyuncular kendi yarı sahalarına çekilip taktiklerini alırlar.

Su topu, 1870’li yıllarda İngiltere’de ortaya çıkmış; kuralları belirlendikten sonra ise ilk kez 1890 yılında İngiltere ile İskoçya arasında oynanmıştır. 1900 yılında da Olimpiyat Oyunları’nda yer almıştır. Su topunun uluslararası yönetim organı, Amatör Yüzme Federasyonu’na (FINA) bağlı Uluslararası Su Topu Yönetim Kurulu olup bu kurul 1908’de kurulmuştur. 1920’li yıllarda su topunun güç ve yetenek isteyen spor dalı olmasını sağlayan derin havuzlar kullanılmaya başlanmıştır. 1937 yılında ise FINA, su topu oyununun tam şişirilmiş ve pas yapma becerisi yüksek bir topla oynanmasına karar vermiştir. Günümüzde Amerika ve İngiltere dışında, İtalya ve Macaristan’da da çok yaygın bir spor dalıdır.

Bir oyuncu 3 şekilde oyundan atılabilir: 20 saniye kuralı: 20 saniye ya da bir atak boyunca oyuncu dışarıda kalır. Bir oyuncu en fazla üç kez bu cezayı alabilir. Üçüncü kez aldığında bir daha oyuna dönemez ve yerine yedek oyunculardan biri girer.

Değişmeli atılma kuralı: Atılan oyuncunun yerine yedek oyuncu girer.

Değişmesiz atılma kuralı: Direkt olarak rakibi sakatlamaya yönelik yumruk ve kafa darbeleri gibi hareketler oyuncuyu oyundan ihraç ettirir ve yerine oyuncu giremez.

Su topu, süratli bir takım oyunudur ve oyuncuların iyi yüzücüler olmalarının yanı sıra ciğer kapasitelerinin de çok yüksek olması gerekir.

7

Su topu yurdumuzda 1930 yılında ele alınmaya başlandı.

Başlangıçta yüzme antrenörü Tegethoff’un büyük çabaları görüldü ancak bu çalışmalar kulüplerdeki eleman azlığı ve havuz yokluğu nedeniyle gelişemedi. İlk su topu maçı 1931’de açılışı aynı yıl yapılan, Büyükdere Yüzme Havuzunda düzenlendi. Bu karşılaşmalara Beykoz, Beylerbeyi, Deniz Lisesi ve Galatasaray takımları katıldı.

1932 yılında Fenerbahçe ve ISK su topu takımları kuruldu. Su topunda yurt dışında da ilk milli maç 1934 yılında Sovyetler Birliği ile; yurt içinde yabancılarla ilk maç ise

SPOR 1937’de Macarlar ile oynandı. 1966 Avrupa Şampiyonası’na katılan takımımız elenirken, 1975 yılında Galatasaray, Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası’na katılan ilk takımımız oldu. 1979 yılında İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü (İYİK) ilk defa Avrupa Şampiyon Kulüpler Turnuvası’nda ilk 8 takım arasına kalmayı başardı. 1985 yılında İstanbul’da düzenlenen Balkan Büyükler Su Topu Şampiyonası’nda takımımız başarılı olamadı. 1992’de Türkiye Büyükler Su Topu Ligi deplasmanlı hale getirildi. 1994 yılında yapılan Avrupa Su Topu Birliği Şampiyonası elemelerinde ise 2. olan Türkiye, play-off’a kalmayı başardı. Aynı yıl federasyon tarafından düzenlenen Uluslararası İspolo Gençler Su Topu Şampiyonası’nda Ümit Genç Milli Takım birinci geldi ve ilerisi için umut oldu. Türkiye’de şu an bu spor dalı, “Yüzme, Atlama, Su Topu Federasyonu” altında faaliyetlerini sürdürmektedir.

Kurallar olmadan olmaz tabii… Sizlere biraz da oyunun genel kurallarından bahsetmek istiyorum.

• Havuzun boyu 33 metre (minik takımlar ve kadınlar için 25 metre) ve eni 20 metre olmalıdır. Su topu derinliği en az 1.90 ile 2.00 metre arasında olan havuzlarda oynanır.

• Kaleler yükseklik olarak 90 santimetre ve iki yan direğin arası 3 metre olarak yapılmıştır.

• Her takımda toplam olarak 13 oyuncu bulunur. Bunların 7’si (1 kaleci ve 6 oyuncu) oyuna başlar.

• Takımlardan biri mavi ve diğeri de beyaz takkeler (bone) takmak zorundadırlar. Hakemlerin daha rahat iletişim kurmaları için bu bonelerin üzerinde 1 ile 13 arasında numaralar bulunur.

• Bir atağın gol sayılabilmesi için topun hepsinin kale çizgisini geçmesi gerekir.

• Her takımın atak yapabilmesi için 335 saniye vardır. Bu zaman havuzun kenarlarındaki oyuncular, antrenörler, hakemler ve seyirciler tarafından rahatça görüntülenen kronometrelerle belirtilir. Bu süre bittiği zaman kronometreden “gonk” sesi gelir ve hakem topu diğer takıma verir.

• Oyuncu değişikliği sadece molalarda, gollerde ve devre aralarında yapılabilir. Eğer bir oyuncu çok kötü durumda ise hakeme belirterek kalenin arkasına geçer ve onun yerine biri girer. Bir takımın sınırsız oyuncu değiştirme hakkı vardır.

• Her takım mola alma hakkına sahiptir. Molalar ancak antrenörler tarafından istenir. Oyuncular istedikleri biçimde dizildikten sonra havuzun ortasındaki kalecinin pası atmasıyla oyun tekrar başlar.

Ve bir yazının daha sonuna geldik. Ülkemizde bu tür spor dallarına daha çok önem verilmesi biz yeni neslin vizyonu ve spor ahlakı ile gerçekleştirilebilir. Şu an bizim yaş grubumuz için profesyonel olarak başlamak mümkün olmasa da çevremizdeki küçüklerimizi bu tür spor dallarına yönlendirmeliyiz. Unutmayın ki spor sadece futbol veya basketboldan ibaret değildir ve bir ülkede ne kadar farklı spor aktif olarak oynanabilirse o ülke o kadar gelişmiştir. Önümüzdeki ay başka bir spor dalıyla karşınızda olacağım, görüşmek üzere.

• Havuzun kenarında 2 metre, 4 metre ve 7 metreyi belirten koniler bulunur. Su topu maçları dört tane 7 dakikalık devre olmak üzere toplam 28 dakikada oynanır.

Bu devreler arasında 2 dakikalık molalar vardır. Eğer bir oyunun mutlaka bir kazananı olması gerek ise ve durum beraber ise iki tane 3’er dakikalık devre oynanır. Eğer beraberlik hala bozulmamışsa altın gol devreleri oynanır.

Ve maç bir takım gol atana kadar uzar.

• Her devre oyuncuların kaleyi yan kulvarlara bağlayan kulvarlara dizilmesiyle başlar. Hakem düdük çalıp topu tam ortaya bırakır. Hakemin düdüğü ile yüzmeye başlayan en hızlı oyunculardan hangisi topu ilk olarak alırsa o oyuncunun takımı devreye başlar.

8

ASTROLOJİ / Ece Pirpir

Burcuna Göre

Hangi Ülkede Bir Yıldız ** *

**

*

Olma Şansına Sahipsin?

A

strolojik açıdan değerlendirdiğimizde herkesin doğduğu saat, gün, ay, yıl ve yer verilerine dayanarak çıkardığımız bir doğum haritası vardır.

Bunun bir başka anlamı; siz doğduğunuz esnada Güneş hangi burçta konumlanmışsa buna göre sizin Güneş burcunuz Koç, Boğa, İkizler, Yengeç vb. olarak belirlenir.

Güneş; astrolojide yaşam enerjimiz, hayatta ulaşabileceğimiz maksimum değerler, irade gücümüz, büyümemizi besleyecek deneyimlerimizi anlatır.

Peki her birimizin belli burçlara sahip olduğu gibi ülkelerin hatta şehirlerin de belli burçlarla ifade edildiğini biliyor musunuz? Ülkelerin doğum haritalarını ve burcunu nasıl belirlediğimiz sorusunun yanıtı ise şöyle; O ülkenin kuruluş tarihi ya da ulusal bağımsızlığını ilan ettiği tarihi esas alarak ülkenin astrolojik haritasını çıkarmaktayız. Örneğin; ülkemizin doğum günü olarak referans aldığımız tarih 29 Ekim 1923‘tür ve bu tarihe göre Türkiye Cumhuriyeti‘nin Güneş burcu Akrep‘tir.

Sizin burcunuzla aynı burca sahip olan bir başka ifadeyle aynı Güneş’lere sahip olduğunuz ülkede kişisel hedeflerinizi gerçekleştirebileceğiniz kişilerle etkileşime geçmek, yıldız olmanızı sağlamak adına o ülkede bulunmak ve o ülkeye seyahat etmek size artı yönde etkiler sağlayabilir. Mesela Koç burcu olan biri yine bir Koç ülkesi olan Lüksemburg‘ta kariyer hedeflerini gerçekleştirmekte hırslı, öne çıkan kimliğini göstermekte daha başarılı olacaktır.

Ancak dikkat edilmesi gereken nokta; aynı burca sahip olduğumuz ülkenin Güneş’in çok olumsuz açılarına sahip olmaması olacak.

9

İşte her burç için birkaç ülke örneği; ABD : Yengeç Arjantin : İkizler Avustralya : Oğlak Almanya : Kova Belçika : Terazi Brezilya : Başak Çin : Kova Fas : Balık Finlandiya : Yay Fransa : Başak Hollanda : Aslan Irak : Yengeç İngiltere : Boğa İran : Koç İsrail : Boğa İtalya : İkizler İspanya : Akrep Kanada : Yengeç Kuzey Kore: Aslan Küba : Boğa Rusya : Oğlak Türkiye : Akrep Ukrayna : Başak Yunanistan : Koç

TEKNOLOJİ / Kerem Sağlam

İTÜ’den Yapay Damar Tasarımı

K

öklü üniversitelerimizden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bir doktora tez çalışması vasıtasıyla sağlık biliminde çok konuşulacak bir araştırmaya imza attı. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Öğretim Üyesi Doktor İpek Yalçın Eniş ile İTÜ Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu’nun danışmanlığında yürütülen doktora tezi kapsamında, gerçek damar yapısını taklit eden katmanlı biyobozunur damar üretildi. Üretilen yapay damar sayesinde baypas ile damar değişimine ihtiyaç duyan hastalar için çare olunabilecek.

Günümüz teknolojisi yapay damar üretimine imkan verse de küçük çaplı yapay damarların değişimi noktasında çeşitli güçlükler yaşandığına dikkat çeken Eniş, 8 yıllık çalışmanın sonucunda damar tasarımında önemli adımlar attı.

Türkiye’de bu konuda ilk kez araştırma yaparak bilim dünyasına adını yazdıran Eniş, gerçek damar histolojisinin kompleks yapısının ancak her katmanında farklı tasarım ölçütlerine sahip, katmanlı yapay damarlar ile sağlanabileceği sonucuna ulaştı. Üretilen yapay damar, klinik öncesi testlerden başarıyla geçti. Deneysel çalışmaların bir kısmı Liberec Teknik Üniversitesi’nde Prof. Dr. David Lukas’ın eş danışmanlığında gerçekleştirildi. Üretilen damarlar küçük hayvan modelleri üzerinde denenerek ilk bulgulardan başarılı sonuçlar elde edildi. Büyük hayvan modelleri üzerinde ise çalışmalar halen devam ediyor.

Bununla birlikte, bu çalışmalara ek olarak TÜBİTAK 1001 projesi kapsamında kan akışını taklit edecek biyoreaktör tasarımı ile dinamik hücre ekimine dair ön çalışmalar da gerçekleştirildi. Burdaki hedef uzun vadede vücuda kendi yapacağı damar için bir iskelet üretebilmek.ülke açısından çok önemli olan çalışmaya, İTÜ’nün ev sahipliğinde Uludağ Üniversitesi Mühendislik ve Tıp fakültelerinden akademisyenler de katkı sağladı. Proje ekibinde, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşah Çeçener ve Prof. Dr. Berrin Tunca ile Mühendislik Fakültesi, Tekstil Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Aslı Hockenberger de araştırmacı olarak yer aldı.

10

LEZZET KÖŞESİ / Aysu Bulak

SERİNLETİCİ LEZZETLER Kahve severlerin bayılacağı, sıcaklara minik bir ara verip serinleyecekleri tarifimiz için gerekli malzemeler:

•5 cl Votka •2.5 cl Kahve Likörü •0.5 cl Şeker Şurubu •1 Shot Espresso

“Iced Tea” adına rağmen içindeki malzemeleri öğrendiğimde beni adeta yıksa da çok lezzetli olduğunu bildiğim kokteylimizin malzemeleri şöyle:

• 1 cl Portakal Likörü • 2 cl Cin • 2 cl Rom • 2 cl Tekila

• 2 cl Votka • 1 cl Limon Suyu • 1 kaşık Esmer Şeker • Kola

“Limonata benim vazgeçilmezim” diyen viski severler için çok güzel bir tarifle karşınızdayız.

Malzemelerimiz: • 2.5 cl Portakal Likörü • 5 cl Jack Daniels • 2.5 cl Sweet and Sour ( Limonata) • 5 cl Gazoz

Espresso Martini Yapımı bir o kadar kolay olan tarifimiz için önce içine bolca buz koyduğumuz shakerımıza tüm malzemelerimizi koyuyoruz. Sonrasında shakerımızı iyice çalkalıyoruz. Şimdi, önceden soğuttuğumuz bardağımıza ferahlatıcı içeceğimizi süzüyoruz. Afiyet olsun.

Long Island Iced Tea Bütün alkollü içeceklerimizi şeker ile birlikte shakerımızda karıştırıyoruz. Buz doldurduğumuz bardağımızın içine önce limon suyumuzu daha sonra alkol karışımımızı ilave ediyoruz. Daha sonra içkimizin rengi Ice Tea rengini alana kadar kolayı ekliyoruz. Evet; içeceğimiz adını malzemelerinden değil, renginden alıyor! Afiyet olsun.

Lynchburg Lemonade Lynchburg bardağımızı buz ile dolduruyoruz.

Eğer Lynchburg bardağınız yoksa geniş ağızlı bir bardak kullanabilirsiniz. Önce viskimizi, daha sonra portakal likörümüzü bardağa ekliyoruz. Limonatamızı da ilave ettikten sonra içeceğimizi bir kaşık ile güzelce karıştırıyoruz. Son olarak, gazozu da katarak içeceğimizi bir kez daha karıştırıyoruz ve Lynchburg Lemonadeimiz içilmeye hazır!

Umarım tariflerimizi beğenirsiniz! Önümüzdeki ay görüşmek dileğiyle...

11

Neler Yaptık 3 9 17 21 Temmuz

22 22

23 23 25

Temmuz

Yönetim Kurulu Toplantısı Temmuz

118Y LYÇ Temmuz Ayı Konsey Toplantısı Temmuz

Fenerbahçe Lions Kulübü Temmuz Ayı Toplantısı Temmuz

Başkanlar ve Yönetmenler 1. Toplantısı Fenerbahçe Leo Kulübü Temmuz Ayı Toplantısı & Jübile Temmuz

KİKA: Havuz Partisi Temmuz

HİS: Ataşehir Hayvan Barınağı Ziyareti Temmuz

HİS Komite Toplantısı Temmuz

Yönetim Kurulu Toplantısı

Neler Yapacağız 2 3 9 12 12

✓

2 NY / 1 MG

?

Ağustos 118Y LYÇ Ağustos Ayı Konsey Toplantısı Ağustos KİKA: Uluslararası Bira Günü

Ağustos Adaylarla Buluşma

Ağustos Fenerbahçe Leo Kulübü Ağustos Ayı Toplantısı

Ağustos Raptiye Komitesi Toplantısı

12

ŞİMDİ VE BURADA

“Bakış Açıları” isimli koleksiyon sergisi sanatseverlerle buluştu. 1960’lı yıllardan günümüze fotoğraf alanındaki deneysel üretimlerin bulunduğu “Bakış Açıları”, İstanbul Modern Fotoğraf Koleksiyonu’nda yer alan farklı kuşaklardan altı sanatçının kompozisyon, malzeme ve ele aldıkları konuları yeniden düşünerek yarattıkları eserleri tek bir sergide buluşturuyor. Günümüz fotoğrafına dünü ve bugünü içeren bir perspektiften bakmayı hedefleyen 25 çalışma ilk defa sergileniyor. Ali Alışır, Ani Çelik Arevyan, Orhan Cem Çetin, Şahin Kaygun, Boris Mikhailov ve Murat Germen’in çalışmalarının yer aldığı serginin küratörlüğünü Demet Yıldız üstleniyor.

Dila Yumurtacı’nın “Şimdi ve Burada” adlı ilk kişisel sergisi sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçı sergide bir yandan beden ve zaman ilişkisini üreme, kadın ve doğum üzerinden sorgularken bir yandan da eserlerinde içeri/ dışarı olan, beden/ beden dışı, akan/ duran ve bilinç/ bilinç dışı ikilemleri üzerinden zaman, beden ve zihin arasındaki ilişkiye yoğunlaşıyor. Beden, zihin ve zaman ilişkilerini yorumlayan “Şimdi ve Burada” sergisi 28 Eylül’e kadar görülebilecek.

.

YENİ BİR GÖRSEL DİL

SERGI

.

SERGI

KÜLTÜR & SANAT / Özlem Özkan

Yer : Galeri 5 Tarih : 25 Haziran – 28 Eylül 2018

Yer : İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi Tarih : 23 Mayıs – 11 Kasım 2018

HERMİT

Yer : Bahane Kültür Tarih : 15 Ağustos, 21.00

13

Uykusuz’dan ve Penguen’den tanıdığımız Alpay Erdem yeni gösterisi Laheyya ile sahnedeki yerini alıyor: “Laheyya komik bir gösteridir. Komik. Kısaca komik.

Komik, komik, komik. Komik şeyler anlatır. Komik.”

Biz ikna olduk ama siz ne dersiniz? :) Yer : Bahane Kültür Tarih : 25 Ağustos, 21.00

TİYATRO

Hermit; bir öğretmenin varoluşunu sorgulama hikayesi... Çocukluğundan beri idealize ettiği meslek, sistemin daha doğrusu sistemsizliğin içinde değer kaybetmiş ve kahramanımızın hiç tasarlamadığı abuk bir şekle dönüşür. O da yeterince oyunlaştıramadığı ve öğrencilerine ulaşamadığını düşündüğü öğretmenlikten vazgeçerek hayattaki bir diğer tutkusu olan tiyatroyla insanlara ulaşmayı hedefler.

Derdini böyle anlatmayı deneyerek bu oyunu yazan Ayşegül Sağlam, bu süreç içerisinde başından geçenleri mizahi bir dille anlatarak kendisinin de seyircinin de keyifli vakit geçirmesini hedeflediği sahne gösterisi ile karşınızda.

LAHEYYA

KÜLTÜR & SANAT

DOVLATOV

Under Electric Clouds’un yönetmeni Alexey German Jr., dünya prömiyerini Berlin’de yapan yeni filminde Sergei Dovlatov’un hayatından altı günü anlatıyor ve bu hikâye üzerinden dönemin entelektüel çevresi ve onların Brejnev zamanı Sovyetler Birliği’yle ilişkisinin de portresini sunuyor. 1971, Leningrad. Ölümünden sonra ünlenecek Rus yazar Sergei Dovlatov, günlerini; yazılarının yayımlanmasının koşulu olan Yazarlar Sendikası’nda üyeliğini kovalayıp ufak yazı işleriyle geçirmektedir. Akşamları ise caz dinlenen partilerde kentteki sanatçı ve yazarlarla bir araya gelir... Bakalım biyografi türündeki bu filmin devamında bizleri neler bekliyor? Film, 10 Ağustos’ta izleyiciyle buluşuyor.

DOLAPDERE BIG GANG

Yerli ve yabancı şarkıları kanun, darbuka, klarnet, keman gibi sazlarla alaturka tarzda yorumlayan Türk müzik grubu Dolapdere Big Gang kulaklarınızın pasını silmeye hazırlanıyor! Dünyada 350’den fazla konser veren grup dinleyicisiyle buluşmak için gün sayıyor. 2006 yılında ilk albümleri Local Strangers’la müzik dünyasına iddialı bir giriş yapan grubun bu konseri kaçmaz, bizden söylemesi :).

Yer : IF Performance Hall, Beşiktaş Tarih : 17 Ağustos, 20.00

İNANILMAZ AİLE 2

Yaklaşık 13 yıl önce gösterime giren ilk filmde olduğu gibi Brad Bird’ün yazıp yönettiği İnanılmaz Aile 2, süper güçleri olan ailenin yeni maceralarıyla karşımıza çıkıyor. Helen, Bob’u Violet ve Dash ile bırakıp “normal” hayatının günlük kahramanlık işlerine yoğunlaşır. Bu herkes için zor bir değişim olurken ailenin bebek Jack-Jack’in gelişen süper güçlerinden habersiz olması işi daha da karmaşık bir hale sokar. Filmin yeni kötü karakteri zeki ve tehlikeli bir plan yapınca, aile ve Frozone yeniden birlikte çalışmanın bir yolunu bulmak durumunda kalır.

Tabii, söz konusu İnanılmaz Aile olunca söylemesi kolay... Tüm sinemaseverlerin uzun zamandır merakla beklediği animasyon filmi 22 Ağustos’ta vizyonda!

OH SEES

San Francisco’nun post-milenyum çocukları garage/ psychın eşsiz isimleri Oh Sees ilk kez İstanbul’da!

Müziğinde sıklıkla deneysel seslere yer veren Oh Sees, renkli karnavalları anımsatan harikulade canlı performansları ile göz dolduruyor. Primavera Festival, POP Montreal, AMA Music Festival gibi dünyaca ünlü sahnelerde boy göstermiş olan grup bu yaz ise Coachella’da hayranlarını coşturdu. Şimdi siz de bizim kadar heyecanlandınız değil mi? O halde detayları aşağıda bulabilirsiniz.

Yer : Zorlu PSM Tarih : 28 Ağustos, 22.30

14

İHTİYAÇ SENSİN OMNO

Ha

evgi