SÜREÇ Fanzin
Sayı: 2
1
Süreç Fanzin Editör Furkan ERKUL
Kapak Tasarım / Mizanpaj Yuşa ARIĞ
Yazılar / Yazanlar •
(4-7) Nöronlardan Rüyalara / Barış AKAR
•
(8-11) Rüyanın En REM Hali / Gizem GÜNEŞ
•
(12-15) Rüya ve Toplum Üzerine / Yuşa ARIĞ
•
(16-17) Halk Hikayelerinde Rüya / Kadir KURT •
(18-23) Şiddetin Hazzı – 2 / Heisenberq
Bize Ulaşın surecfanzin@gmail.com /surecfanzin
2
Önsöz Merhaba Sayın Okur, 1 ay sonra fanzinimizin ikinci sayısını çıkarmayı başardık. İlk sayıda ne yapabiliyoruz diyerek bu işe giriştiysek de ikinci sayıda tematik ilerlemeye karar verdik ve “rüya” kelimesini tema olarak belirledik.
Bu sayımızın kapak tasarımında 2 tane meşhur tablodan “rüya” ve “süreç” kelimelerini çağrıştıran bir kompozisyon oluşturmaya çalıştık. Bu tablolardan birincisi Salvador Dali’nin “Belleğin Azmi” ikincisi İse Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosuydu.
Fanzinimiz, yazılarımız hakkındaki yorumlarınız, dönütleriniz bizim için değerlidir.
Heisenberq
3
Nöronlardan Rüyalara Hepimiz evrimsel, biyolojik ve fizyolojik olarak uykuya ihtiyaç duyarız. Uyku canlının yaşama devamı için mutlak kaynaktır. Bu kaynağın en tatlı hali de uzun bir günün sonrasıdır. Uyku sırasında hepimiz farklı bir boyuta çıkar ve orada bir hayata başlarız. Bu hayat oldukça olağanüstü olabilir. Örneğin iş yerindeki amirimizin sert tavrı rüyamızda onu dinozor olarak görmemize sebep olabilir veya bu sert tavrından sıkıldığımız için onunla savaşa girebiliriz. Bunlar ise bizi rahatlatır. Peki bunlar yaşanırken beynimizde neler yaşanır biraz da ona bakalım? Uykuyu temel anlamda iki bölüme ayırarak bu iki bölüm üzerinden gitmek kolaylık sağlayacaktır: REM ve NREM. REM uykusu (ki Gizem daha detaylı uykunun bölümünü sonraki yazıda işleyecektir.) gördüğümüz rüyanın olağanüstü olan kısmıdır. NREM ise rüyanın daha olağan olan kısmıdır ve genellikle REM uykusu NREM uykusundan daha fazla sürmektedir.
4
Örneğin, amiriniz ile rüyada normal muhabbetiniz NREM iken onu bir dinozora benzetmeniz REM uykusudur. Ki bir mantıkla şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: NREM uykusu sırasında nöronlar dinlenme sürecine girer, nöronlara yardımcı olan astrosit hücreleri vücutta enerji sağlayan glikojeni kendi içerisinde depolar. Bu depolama ve dinlenme sürecinde NREM uykusu görülür. REM uykusu döngüsüne girildiği zaman astrositlerde bulunan glikojen yakıta çevrilir. Bu yakıt bir hız, aktifliğe neden olacağı için REM uykusuna neden olur. REM’de görülen olağanüstü uyku beyni telaşlandırır, kaygıya sokar ve heyecanlandırır. Bu durumlar için aslında tam da glikojene ihtiyaç vardır. Bir de bu işin en önemli hormonu olan melatonin “uykunun bastırılması” durumunda oldukça etkili bir hormondur. Melatonin genel olarak; sindirimde, kanser hücrelerin büyümesini engellemede, psikolojik hastalıklarda ve immün sistemde oldukça önemlidir. Uykunun başlangıcında melatonin artışı uyku ile tam olarak bağlantılı değildir. Karanlık ortamın bireyin uykusunu getirmesi aslında melatonin düzeyinin oldukça üst düzeye çıkmasından dolayıdır.
5
Peki, ne kadar uyuyacağımızı belirleyen yapı nedir? Bu soruyu ilk önce biyolojik saat/biyolojik ritim/sirkadiyen ritim ile açıklamak isterim. Biyolojik saat vücutta bulunan tüm organların çalışma ve mesai saatlerini belirleyen vücudun iç dengesini sağlayan yapıdır. Bu yapının ana etmeni “ışık”tır. Işığın değişimiyle değişen hormonal yapılar adeta bütün vücudu bir şef gibi yönlendirir. Ancak tabi ki birey de kendi biyolojik saatin dengesini bozabilir. Örneğin, bir iki gün boyunca hiç uyumazsanız biyolojik saatiniz değişir ve hormonal yapılar değişim sonrası vücudunuzda ki organlara –beyin de dâhil- ona göre emirler vererek sistemi tekrar düzenler. Bu durumda melatonin duruma göre salgılanır. Ancak gece karanlık ortamda düzenli uyumaya başlarsanız bir süre sonra bu hormonun da etkisiyle uyku kaliteniz katlarca artar. Ayrıca uyku düzeninize sağlığınız için de dikkat etmelisiniz ki bu durumun çeşitli bozuklukları da vardır.
Peki nedir bu bozukluklar? •
Narkolepsi: Birey bir anda ve bilinçsizce uykuya dalar. Bu durum sakin ve yavaşça olmaz. Bireyin sanki beyinde bulunan bütün elektrik sisteminin çökmesi ile aniden uykuya geçmesidir. Hastalığın tehlike boyutu çoktur. Çünkü hasta yolda yürürken, araba kullanırken veya yüzme gibi aktivitelerde bulunuyorsa ölüm riski taşıyor olabilir.
•
İnsomnia: Bireyin günlerce veya aylarca uyuyamamasıdır. Bu hastalığa sahip olan bireyler ya fazlasıyla kalitesiz bir uyku geçiriyordur ya da hiç uyuyamıyorlardır. Yine bu durum oldukça psikolojik ve fizyolojik olarak rahatsızlığa sebebiyet verebilir. İnsomnia psikolojik olarak paranoid veya şizofrenik durumlara yol açarken fizyolojik olarak (vücudun iç denge sistemi düzenlenmediğinden dolayı) fazlasıyla zayıflık, bilinçsizlik gibi durumlar görmek mümkündür.
•
Uyku Apnesi: Uyku apnesi olan birey uyku esnasında solunum sıkıntıları çekmektedir. Solunum yetersizliği horlama ve kalitesiz bir uykuya neden olabilir. Yine bu hastalık da ölüm riski taşımaktadır. Uyku neredeyse bilinçsiz bir eylemdir keza solunum aktivitesi de öyle. Solunumun uykuda kesilmesi sonucu birey bunu fark etmeyebilir ve bir anda ölebilir.
6
Bunlar genel olarak REM ve NREM’in beraberinde getirdiği uyku bozukluklarıdır. Ancak ikisinin ayrı olarak uyku evrelerinde görüldüğü bozukluklar daha farklıdır. Örneğin, REM uyku süresinde beyinde bulunan motor korteks ve beynin iç bölümünde bulunan motor korteksler aktif olamazlar. Kişi bu sayede uykuda hareketlerinde bilinçsiz olur ve kendini bilinçli hareket ettirmez. Narkolepsi yaşayan bir bireyde durumun tehlike arz etmesi bu kortekslerin kullanılmaz hale gelmesinden dolayıdır. Narkolepsi hastalığı olan birey bir anda uykuya dalmasından (direkt olarak REM uykusuna girer) dolayı bütün beyninde bulunan motor (kas ve harekete ilişkin) bölümleri deaktive olur ve hareket sağlanamaz. NREM’de görülenler ise REM kadar tehlike arz etmese de yine ciddi vakalar vardır. Örneğin; Noktürnal Enürezis (Yatak Islatma), Samnambulizm (Uykuda Yürüme) ve Pavor Nokturnus (Gece Terörleri (Gece çığlık atma veya titreme)) daha çok çocuklarda görülen bozukluklardır. NREM’de motor hareket kontrolü REM uykusuna göre biraz daha aktif olduğu için bilinçlilik hafif düzeyde olsa da vardır.(Samnambulizm hariç) Her şeyin sonunda uyku güzel şey. Bundan sonra güzel bir uyku çekmek için mutlaka her gece düzenli saatlerde uyuyun ve ışığı kapatın. Size güüzel rüyalar gösterebilir. İyi Uykular…
KAYNAKÇA ŞAHİN Leyla, AŞÇIOĞLU Meral, ‘’Uyku ve Uykunun Düzenlenmesi’’, Sağlık Bilimleri Dergisi, 2013; 22(1), s.s 94-96 ERTUĞRUL Aygün, REZAKİ Murat, ’’Uykunun Nörobiyolojisi ve Bellek Üzerine Etkisi’’, Türk Psikiyatri Dergisi, 2004; 15(4), s.s. 300-308 ERBAŞ Oytun, ATASOY Büke Özüm, ‘’Melatonin Hormonun Fizyolojik Etkiler’’, Bilim Tıp Dergisi, 2017; 3(1), s.s. 57-59
7
Barış AKAR
Rüyanın En REM Hali
Uykunun İki Tipi: Her gece, birbirini art arda izleyen uykunun iki farklı döneminden geçeriz. Bunlar beyin dalgaları çok yavaşladığı için yavaş dalga uykusu yani non-Rem ve uykuda olmamıza rağmen gözlerde hızlı hareketler oluştuğu için REM (rapid eye movement) uykusu olarak adlandırılır. Uykularımızın büyük kısmı non-Rem tipinde geçer. Bu uyku, saatler boyunca uyanıklık sonrası uykunun ilk saatindeki derin ve dinlendirici tipteki bölümüdür. REM uykusu, uyku boyunca periyodik olarak ortaya çıkar. REM uykusu genç erişkinde uyku süresinin %25’ini kaplar. Bu uyku tipi pek sakin değildir ve normalde canlı düşlerle yani rüyalarımızla bağlantılıdır.
8
Normal bir gece uykusunda, 5-30 dakika süren REM uykusu dilimleri ortalama 90 dakikada bir ortaya çıkar. Çok uykulu isek, REM uyku dilimlerinin süreleri kısalır ve hatta ortadan kalkar. Öte yandan, gece boyunca gittikçe daha fazla dinlemiş olduğumuz için REM uykusu dilimleri giderek uzar. REM uykusunun birçok önemli özelliği vardır: •Genellikle aktif düş görme ve aktif vücut hareketleri ile birliktedir. •Kişi, yavaş-dalga uykusuna göre duysal uyaranlarla daha zor uyanır.
Ancak sabahları genellikle yavaş-dalga uykusu değil, REM uykusu sırasında uyanılır. •Düş görmenin karakteristiği olarak kalp ve solunum hızı düzensizleşir.
•Periferik kasların aşırı inhibisyonuna karşın birkaç düzensiz kas hareke-
ti oluşur. Bunlar özellikle hızlı göz hareketlerini içerir. Beyin REM uykusunda yüksek bir aktivasyon gösterir. Toplam beyin metabolizması % 20 oranında artma gösterebilir. Elektroansefalogram (EEG) uyanıklıkta görülenlere benzer beyin dalgaları gösterir. Bu uyku tipi, kişi beynindeki aşırı aktiviteye rağmen uyumakta olduğu için “paradoksal uyku” olarak da adlandırılır. Normal bir gece uykusunda 4-5 kez REM dönemi yaşanır (İlk REM evresi çok kısadır, ancak birkaç dakika sürer, fakat gece ilerledikçe sonraki REM evreleri 30 dakikanın üzerine çıkabilir).
9
Peki, REM uykusu almazsak ne olur? Başlangıçta, araştırmacılar REM uykusu olmadan rüya göremeyeceğimizi düşünüyorlardı. Fakat düşsüz uyku olarak da adlandırılan non-Rem yani yavaş-dalga uykusu sırasında da düş görülmekte, hatta bazen kâbuslar ortaya çıkmaktadır. Ancak bunlar silik, renksiz ve kısa rüyalardır. REM uykusu sırasında görülen düşleri daha rahat hatırlayabilirken yavaş-dalga uykusu sırasında görülen düşleri genellikle hatırlamayız. REM’de uyandırılırsak rüyamızı en ince ayrıntısına kadar anlatabilir ancak özel bir çaba harcamazsak hemen unuturuz. Bu yüzden genellikle sabah uyandığımızda en son gördüğümüz rüyayı hatırlarız.
Yine araştırmacılar, rüyaların beynimizin gün boyunca dökemediği şeyleri bırakmasına yardımcı olan bir tür emniyet kapağı olduğunu teorize ettiler. Şu anda Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışan William Dement, 1960 yılında REM uykusuna her girdiklerinde deneklerin uyandığı bir çalışma yaptı. Bulgular arasında anksiyete, sinirlilik ve konsantrasyon zorluğu gibi hafif psikolojik rahatsızlıklar vardı. Ayrıca iştahta bir artış kaydetti. Bazı çalışmalar bu fikirleri desteklerken Dement daha fazla çalışma yapmadı.
10
Ek çalışmalar, bir şeyleri hatırlamada güçlük ve REM uykusu eksikliği arasında bir bağlantı kurmaya çalıştı ancak bu çalışmalar da daha fazla araştırma ile onaylanmadı. Hafıza kaybı fonksiyonu teorisindeki engellerden biri, REM uykusu yaşamamasına neden olan bir beyin hasarı yaşayan bir adamdı. Hukuk fakültesini bitirdi ve günlük yaşamında hiç problem yaşamıyordu. REM uykusuyla ilgili en son fikirler öğrenme ile ilişkilidir. Araştırmacılar, REM uykusu ve REM uykusuzluğunun, belirli tipte becerileri - genellikle hafızayı değil fiziksel becerileri - öğrenme üzerindeki etkilerini belirlemeye çalışıyorlar. Bu bağlantı, bebeklerin ve küçük çocukların yetişkinlerden daha fazla REM uykusu yaşaması nedeniyle bazı açılardan güçlü görünmektedir. Rüyalarla ilgili bazı gerçekler: •
Çoğu rüya 5 ila 20 dakika arasında sürer.
•
Bir zamanlar insanların sadece siyah-beyaz rüya gördüğüne inanılıyordu.
•
Hatırlamasak bile hepimiz geceleri birkaç kez rüya görürüz.
•
Ortalama bir yaşamın altı yılı rüya görerek geçiyor.
•
Doğuştan kör olan insanların diğer duyularından (dokunma, koku, ses) oluşan rüyaları vardır.
•
İnsanlar horlarken rüya görmezler.
•
Filler (ve bazı hayvanlar) non-REM’de ayakta dururlar ancak REM uykusu için uzanırlar.
Son olarak rüyalarla ilgili tavsiye edebileceğim birkaç film: Mr. Nobody, Vanilla Sky, Abre Los Ojos Kaynakça Guyton Hall Tıbbi Fizyoloji, 10.Baskı, 59.Bölüm https://science.howstuffworks.com/life/inside-the-mind/human-brain/ dream3.htm Gizem GÜNEŞ
11
Rüya ve Toplum Üzerine
Hava kararır, uyku bastırır ve o muazzam süreç başlar. İçerden biri seni hızlıca yatağa atar, gözlerini kapatır ve işe başlamak için izin ister. Verilmemesi mümkün olmayan izin verilir ve gözler kapanır. Gün, bir de onun elinden tekrar yaşanmaya başlar. Bilmem kaç raflık bu arşivin içindeki her dosya taranır ve dosyalar muntazam şekilde ana deponun ya ücra köşelerine ya da en ortalık yerlerine dizilir. Bu düzen ise dosyanın kapanan gözlerdeki duygusal birikimine göre yapılır. Ancak bu birikime dokunmak beraberinde bir şeyi daha getirir: Yerinden oynatılan her dosya, kapanan mantık yahut üst akıl gibi işlevleri hiçe sayarak bir oyun sergilemeye başlar. Bu oyunun yönetmeni içerdeki, öylesine şanslıdır ki aklın hiçbir engeline takılmaz. Dileyeni uçarak yürütür, dileyene kuru üzümden koca bir elma yedirir. Kapalı gözleri gördüren bu oyunun yönetmeni içerdeki, oyunu bitene dek asıl işlerini yapar ve aynı gözlerin aralanmasına bu sefer kendisi izin verir. Böylece uyku (oyun) evreninden gerçek evrene geçiş başlar. Ancak gerçek adıyla süslenmiş bu evrende de işler birkaç fark dışında uyku evreniyle aynıdır.
12
İlk olarak gerçek evrende dosyalar ufak tefek arşivlerde bulunmaz. Binlerce, milyonlarca büyüklükteki depolarda bulunur. Bu dosyalar hiç durmadan sürekli taranır ve bilinemeyen bazı örüntülerle daha büyük depolara dizilir. Bu noktada uyku evreni ve gerçek evren kesişir, hareketlenen dosyalar yine çeşitli oyunların sahnelenmesine yol açar. Ve bu oyunlardan birine maruz kalmanızla, oyunun nedeni olan dosyalar arasındaki ilişkiniz birbirinden bağımsızdır. Ayrıca izlenilmesi ve etkilenilmesi kaçınılmaz olan bu oyunların yönetmenleri -ki sayıları elbet birden fazladır- şüphesiz güç ve yetenek açısından uyku evrenindeki yönetmenle kıyaslanamaz. Bu evrende onlara ait güç ve yetenek o denlidir ki kimi zaman koca bir senaryoyu, o senaryoyu var eden bütün dosyalardan bağımsız işlerler. Ve biz, sahnelerin büyüsüne kapılan seyirciler oyunun gerçekliğine kapılmışken yönetmenler asıl işlerini hallederler ve gözler aslolana asla aralanmaz.
Bu durum da gösterir ki rüya yalnızca uyku halinde görülmez. Oyun her zaman sahnelerde oynanmaz. Her iyi oyuncu meşhur olmaz yahut her başarılı yönetmen “Oscar” almaz. Ve gerçek yalnızca gözleri aralayarak görülmez.
13
The Interrupted Sleep, Franรงois Boucher (1750)
14
“Toplumlar da bireyler gibi uyuduklarında rüya görürler. Ancak toplum nezdinde uyuma hali rüya görmenin ön koşulu değildir. Çünkü toplumlar kendindeyken de bazı toplum-zihinsel (mantık kullanımı, mantık çerçevesinde düşünmek…) işlevlerini yitirirler ve bu yitim onları gerçekdışı sahneleri görmeye iter, fantezi dünyalarına ait sahneleri görmeye. Şüphesiz bu durum onlara büyük bir haz sağlar ancak bunun devamının ve inanılırlığın korunması için yönetmenlere ihtiyaç duyulur. Usta yönetmenler ise ücret mükabilinde bu sahneleri yönetirler. Böylece sezonun en sükse yapmış sahneleri ekipsiz kayda alınır. Bu yönetmenler tebrik edilmez. Daha başka sahnelere çıkartılmaz ve hatta pek de bilinmez. Ancak en başarılı, en gerçekçi olanları onlardır. Ayrıca belirtmeliyim ki bu sahnelerin hiçbirinde ketçap kullanılmaz.”
Yuşa ARIĞ
15
Halk Hikayelerinde Rüya
Bilhassa aşkın temel konu olarak işlendiği halk hikâyelerinde, başlangıçta veya olayın akışı içerisinde hikâye kahramanının gördüğü rüya, hikâyenin temel öğelerinden birini teşkil eder ve hikâye kahramanına asıl kişiliğini kazandırır. Bu bağlamda geleneklerin yeni nesillere aktarılmasında yeri olan kültür örneği rüyalar, “ kişinin mitolojik figürlerle ilgi kurmasına, bu figürlerin yardımı ile şahsi refaha ulaşmasına vasıta olur ve kişinin topluluk içinde özel bir yere sahip olmasına yardım eder...” (1). Örneğin Âşık Emrah ve Selvihan hikâyesinde Emrah, sazın tellerini kırıp da babasından tokat yiyince ağlayarak bir çeşme başına gelir ve orada abdest alır, dua ederek yatar. Uykusunda bir rüya görür. Pir ona üç fincan dolusu bade (dolu) içirir. Üçüncü fincan Miloğlu Ahmet Bey’in kızı Selvihan aşkınadır. Köroğlu’nun İstanbul rivayetinde Hasan Bey ve Benli Hanım, rüyalarında pir elinden beraber aşk badesi içerler…
* Günay, Umay, “Aşık Edebiyatında Rüya Motifinin Tipleri ve Tahlili”, M. Kaplan’a Armağan, Dergah Yay., İstanbul 1984, s. 153-173 ; Günay, Umay, Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Atatürk Kültür M. Yay., Ankara 1986
16
Köroğlu ve kızları, gördükleri rüya neticesinde birbirlerinin sıkıntıda olduklarına hükmederler ve yardımlarına koşarlar. Köroğlu’nun Bolu Paşa’ya kendi arzusuyla esir olup İstanbul’a gitmesinden sonra İsa Balı, bir gece rüyasında Köroğlu’nu kan deryasında görür ve bundan onun tehlikede olduğunu anlar. Daha önce de zikrettiğimiz gibi Köroğlu, Bolu Beyi ve Ayvaz’a karşı harp ederken Deli Mihter de aynı rüyayı görür. Köroğlu da Ayvaz Bağdat’a turna teline gittiği zaman onun esaretini bu suretle anlar. Maraş rivayetinde de oğlunun imdadına yetişen Köroğlu, harp meydanında Gülzar’ı yalnız görünce Hasan’ı ölmüş zanneder ve o zaman kendisine felaketi haber veren rüyayı hatırlar. Özet olarak, daha çok aşk temasını işleyen türkülü halk hikâyelerinin çoğu bir rüya motifi zinciri içinde başlar. Halk hikâyelerinde aşk badesi aday şahsa rüyada verilmektedir. Kahraman gördüğü rüya sebebiyle hem saz çalıp şiir söylemekte hem de bir güzele sevdalanmaktadır.
Paşa
17
Ş
H
İ
A
D
Z
D
Z
E
I
T
-
İ
2
N Ivan the Terrible and His Son– İlya Repin Anahtar kelimeler: Sevgi, Sevişmek, Birleşmek, Aşk, Mastürbasyon Merhabalar… Metin üç farklı film hakkında spoiler içermektedir. Bunlar:
Gönül Yarası (2005 )
Ağır Roman (1997)
18
Kader (2006)
Aslında bu yazıyı yazmadan önce yazı ile ilgili aklımda farklı düşünceler vardı. Önceki yazının devamı olması sebebiyle aklımda diğer yazıda da bahsi geçen “Barda” ve “Sonora’yı Taşlamak” filmlerini biraz daha açmak ve detaylıca incelemek varken günlük yaşantımdaki bazı olaylar sonucunda fikir değiştirip konuyu biraz daha “sevgi” eksenine taşımaya karar verdim. Tabi bunu yaparken maalesef fanzinin temasından da uzaklaşmış oldum. Bu olayların sonucunda fark ettiğim bazı şeyler oldu: aşkın sadece karşı cinse duyulan bir şey olmadığı ve sevişmenin de sadece cinsel bir eylem olmadığıydı. Yazıyı daha sıkıcı hale getirmemek için “aşk” ve “sevgi” kelimelerini analitikçi bir felsefeci edasıyla bilimsel yöntem ile tanımlamaya ve kavramsallaştırmaya çalışmadan kısaca “sevgi”yi bir canlıya duyulan istek, arzu; “aşk”ı ise bir canlıya duyulan şiddetli sevgi olarak tanımayabiliriz. Bunu bazı basit örneklerle açıklamaya çalışayım örneğin: çok sevdiğiniz bir dostunuzla (yani az önce yaptığımız tanımlamaya göre aşık olduğunuz) bir arkadaş grubunuzla alkol alıp sarhoş olmanız, ailece akşam yemeği yemeniz, arkadaşlarınızla birlikte gittiğiniz konserde bağıra çağıra şarkıya eşlik etmeniz, bir yürüyüşte bağıra çağıra slogan atmanız. Açıkça söylemek gerekir ki bu eylemlerin hepsi sevişmektir çünkü: tüm bu eylemler ritüel halleridir. Bir insanın sevgilisiyle sevişmesi kişiye, sevgilisine rahatlama hissi verebilir, mutluluk hissi de verebilir veya başka güzel hisler de. Aslına bakarsanız yukarıda saydığım eylemlerde de benzer hisleri yaşarsınız: kendini yalnız hissetmeme, rahatlama, stresten uzaklaşmak, kendini belirli bir topluluğa ait hissetmek. Bu bağlamda sevişmek aslında birleşmektir. Aşık olduğunuz kişi ile birçok şeyinizi paylaşırsınız: dertlerinizi, mutluğunuzu, sabrınızı. Sadece duygularınızı değil aynı zamanda bedeninizi de paylaşırsınız.
19
Yönetmenliğini Serdar Altıoklar’ın yaptığı “Ağır Roman” (1997) filminde Salih, (Okan Bayülgen) sevgilisi Tina’nın (Müjde Ar) yüzünün Nihat (Naci Taşdöğen) tarafından jiletlenmesi üzerine Salih de kendi çakısıyla kendi göğsünü keser. İşte bu sahne bahsettiğimiz birleşmenin vuku bulmuş halini gözler önüne serer, beden de, acı da paylaşılır. Yukarıda bir insanın sevgilisi ile sevişmesini, bazı diğer eylemlere benzettim. Peki ya insanın hiç sevmediği hatta sevmeyi bırakın tanımadığı birisiyle sevişmesi ne demektir? Gerçekçi olmak gerekirse buna sevişmek demek pek de doğru değildir çünkü: kelimenin kökü olan sev - ile hiçbir alakası yoktur, olsa olsa düzüşmektir. Gerçekçi olmak gerekirse ruhsuzluktur, duygusuzluktur, bedenin bir ihtiyacını tatmin etmesidir, tanımadığın insanla yemek yemeğe, tanımadığın insanla rakı içmeye benzer. Arada ne samimiyet vardır; ne mutluluklar, ne acılar ne de duygular paylaşılır. Peki tek başına alkol içmek, size aşık olmayan birine aşık olmak, sevip de sevilmemek… İşte bu eylemler birer mastürbasyon eylemleridir. Kişi tek başına eyler, sevgi vs. yoktur fakat bir yandan mastürbasyon bir asilzade uğraşıdır. Resim çizmek, kitap okumak, bir bebeğin bez bebeğini sevmesi, bu eylemlerin hepsi mastürbasyon eylemleridir. Kişi aşık olmaz, bu yüzden bir başkasından beklenti içine de girmez cansız bir nesne aracılığıyla kendisiyle sevişir. Pesseoa’nın sözleriyle: “Otuzbir çekmeden yapamayanlar iğrenç insanlardır ama iyi düşünüldüğünde, aşkın mantığını kusursuzca ortaya koymaktadırlar. Ne bir başkasını, ne kendini; hiç kimseyi aldatmayan bir onlar vardır.” (Pessoa, 2006)
20
Mastürbasyon eylemindeki kişi sevgiye, sevgiliye, aşka ihtiyaç duyar fakat bunları gerçekleştiremediğinden, sevgisi kendisine, kendi içine yönelir ve bu noktadan sonra ihtiyaç duyduğu şey sevgi değil bir araç olarak nesnedir. Bu kendi içini kendisine dökmek için gerekli olan nesne kağıt ve kalem de olabilir, tuval ve fırça da olabilir, herhangi bir müzik aleti veya şarkı, söz konusu pornografi de da olabilir. Mastürbasyon ile sevişmeden alınan hazlar birbirinden farklıdır. Kişi sevişme ile birliktelik, ait olma hislerini yaşarken mastürbasyonda durum tam tersidir. Kişi kendi yalnızlığıyla baş başadır. Kişi mastürbasyon ile sevişmenin tersine, yalnızlıktan, ait olamamaktan haz alır. Birliktelikten, bir olmaya geçer. Kişi yaşadığı aşktan sonra da –kendisine sevgi gösterilmediği takdirdemastürbasyon haline geçiş yapabilir. Bu durumda öznenin aşık olduğu kişi onun kafasında nesneleşmeye başlar, sevgisine karşılık bulamadığı için zamanla aşık olduğu kişiye sevgisini yitirse de bu aşık olduğu kişiye daha fazla istek duymasına sebebiyet verebilir. Önemlidir ki belirli bir noktadan sonra – biraz önce yaptığım ayrımdan hareketle- sevgi değil istek duymaya başlar. Sevdiği kişi, sevgisine ihanet ettiği için ona olan sevgisini de yitirmeye başlar. Zamanla, deli gibi sürekli sevdiği kişiyle birleşmek, onu görmek istese, onunla zaman geçirmek istese de bu gerçekleştiğinde onunla olan sohbetinden, ondan aynı hazzı alamadığını fark eder. İşte burada artık sevgi tükenmiştir. Oysa aşık olduğu kişinin yanından ayrıldığında bile tekrar onu düşlemeye başlar fakat bu düşlediği o kişi değil o kişinin kafasındaki tasarımı, düşüdür yani ondan farklı bir nesnedir belki de onu değil ondan aldığı sevgiyi istemektedir. Artık sevgi, isteğe; sevgili, nesneye dönüşmüştür. Öznenin, sevgili ve nesne, nesne ve düş ayrımını kuramaması bu sevgiliyi kendisi için “en yüksek iyi” olarak düşlemesine sebebiyet verebilir. Öyledir ki bu yanılgı içinde öznenin, nesneye duyduğu isteğin tatmin edilemez hayat, pahasına bir saplantıya dönüşmesi olasıdır ve iki taraf için de son derece tehlikelidir.
21
Zeki Demirkubuz’un Kader (2006) filmi bize bu örneği gözler önüne sermektedir. Filmde Bekir, (Ufuk Bayraktar) Uğur’un (Vildan Atasever) peşinden tatminsizce koşarken onu bir pansiyonda bulur. Bunun üzerine Uğur tarafından azarlanan, aşağılanan Bekir, çareyi intihar etmekte arar ve bileğini keserek intihar girişiminde bulunur. Bekir’in bu düş yanılgısı onu gittikçe içinden çıkılamaz bir duruma sürüklemiş. Uğur’un (yani nesnenin) hayatının yegane amacı haline gelmesine sebep olmuştur. Film boyunca sürekli mastürbasyon halinde olan Bekir’in bu hali finalde adeta gözler önüne serilir ve Bekir, Uğur’a şu sözleri söyler “ Hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter. Bak söz veriyorum bu sefer hiçbir şeye karışmayacağım”. Bekir, Uğur’dan ne sevgi ne de başka bir şey ister. Oysa sevişme halindeki kişi beklenti içerisindedir. Sevgi gösterdiği gibi sevilmeyi de bekler. Bu mastürbasyon halini Bekir kendisi de kabullenmiştir. Bu durumun daha tehlikeli bir hal aldığı başka bir örnek ise Yavuz Turgul’un Gönül Yarası (2005) filmidir. Aynı Bekir gibi bir mastürbasyon halinde olan Halil, (Timuçin Esen) Dünya’nın (Meltem Cumbul) peşinden saplantılı şekilde koşmakta ikisine de hayatı zindan etmektedir.
22
Kişilik bozuklukları olan Halil, -aslında sevmeyi de bilmeyen bir kişi olduğundan- sonunda bir şekilde Dünya’yı tabiri caizse elde etse de sevmeyi başaramadığı gibi sevilmeyi de başaramaz. Dünya’yı tekrar elinden kaçırırken otogarda yakalar ve filmin en can alıcı sahnesi gerçekleşir. Halil en sonunda Dünya’yı da kendisini de öldürür. Halil’in bu eyleminin sebeplerinden birisi de Dünya’nın ondan başka birisini Nazım Bey’i (Şener Şen) dost gibi sevmesidir sebebi ise severek de, güç ile de elde edemediği, Dünya’nın sevgisini (Halil için Dünya’nın sevgisi nesne konumundadır ve bu durum Bekir’in durumundan daha da tehlikelidir) başkasına kaptırmamaktır. Halil’in bu düş yanılgısı ve saplantısı kendisinin de Dünya’nın da ölümüne sebep olmuştur.
“Aşkın ne kadar çok yüzü var” Gönül Yarası(2005)
Kaynakça
Pessoa, F. (2006). Huzursuzluğun Kitabı (23. b.) (161. s.). (S. Özen, Çev.) Can Sanat Yayınları.
23
Süreç Fanzin; sürekli, süresiz ve her tür fikir, ideoloji veya buna benzer çerçevelerden bağımsız bir yazı dizisidir. Süreç Fanzin; varoluşu itibariyle bilim, sanat, kültür gibi başlıca konularda içerik üretmeyi hedeflemektedir.
Değer üretmeyi ve zaten üretilmiş değeri eleştirmeyi bazen sorulara cevap bulmayı bazen sorular sormayı okuyucuya öğretmeyi ana amacı bilir. Bu doğrultuda çeşitli alanlardan yazarları birleştirmeyi hedefler.
Süreç’te bir yaratının yer alabilmesi için hiçbir ön koşul yoktur. Bu fanzinin sayfalarında her daldan bir çiçek olacak ve o çiçekler okundukça açacaktır.
Süreç, birçok farklı mecrada etkinliğini sürdürmeyi hedefleyen interaktif bir topluluğu içinde kapsar. Yalnızca bir fanzin ya da yazıların paylaşıldığı ortam değildir. İlgi duyan meraklı ve öğrenmeye istekli insanların bir araya gelebilecekleri, fikirlerini tartışabilecekleri bir de topluluğun ismidir.
surecfanzin