Belediyelerden Korona İhlallerine Büyük Cezalar: Milyonları Aştı!
“Sosyal Yardım 600 Euro’ya Çıkarılsın” Çağrısı S. 12
ALMANYA
ÇOCUKLARI KORONAVİRÜSLE İLGİLİ FAZLA BİLGİYE MARUZ BIRAKMAYIN
Vefatı Büyük Üzüntüye Neden Olmuştu: Cenaze Günü Su Kuyusu Haberi Geldi! S. 16
S. 17
5 Şubat 2021 | 23 Cemâziyelâhir 1442 — Sayı 183
Almanya Koronavirüs Risk Bölgelerini Yeniden Sınıflandırdı S. 7
www.camiahaber.com |
camia ile habersiz kalmayın!
camiahaber
“Bu Yabancıları Zaman Kaybetmeden Öldürmeliyiz”
Türkiye Kökenli Göçmenler
DAHA DINDAR
→S. 6
“Yabancılara Seçme ve Çifte Vatandaşlık Hakkı Verilsin” ALMANYA →S. 13
Hasene’den Bosna’da Zorda Kalan Mültecilere Yardım Eli
Almanya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından “Göçmen Toplumunu Ne Birleştirir?” adlı raporda göçmenlerin, göç geçmişi olmayanlara kıyasla daha dindar oldukları ortaya kondu. En yüksek dindarlık oranı ise yüzde 82 ile Türkiye kökenli göçmenlere ait.
Almanya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından Usuma adlı anket şirketine yaptırılan araştırma kapsamında Ekim 2018 ile Şubat 2019 tarihleri arasında “Göçmen Toplumunu Ne Birleştirir?” başlığı altında 3.003 kişiye telefon yoluyla sorular yöneltildi. Ankete katılanların 1.001’i göç geçmişi olmayan Almanlar, 1.001’i göçmen kökenli olan Almanlar ve Almanya’da yaşayan yabancılardan (1.001) oluşuyor. Çalışmaya özellikle Rusya, Polonya, Türkiye ve Doğu Bloku ülkelerinden Almanya’ya göç eden göçmen kökenliler dahil edildi. GÜNDEM →S. 5
Avusturya İslam Cemaati: “İslam Yasası’ndaki Değişiklik Bizim İrademize Karşı Yapılmıştır”
→S. 15
Karantina Sürecinin Olmazsa Olmazı Doğru Ve Dengeli Beslenme →S. 22
Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Avusturya Parlamentosu’na 2015 yılında Müslümanların çeşitli hakları kısıtlanarak değiştirilen “İslam Yasası” ile alakalı görüşünü ilettiğini açıkladı. IGGÖ Başkanı Ümit Vural, kanun koyuculara yasa tasarısını reddetme çağrısı yaptı.
Fransa'da 2020'de İslam karşıtı saldırılar, bir önceki yıla göre yüzde 53 artış gösterdi.→S. 4
→S. 3
Yusuf Kutlucan
Kemal Ergün
İlgili Konularda Müslümanların Beklentileri Göz Ardı Edilmemelidir
Fransa’da 2020’de İslam Karşıtı Saldırılar Yüzde 53 Arttı
S. 3
Almanya’da 2021 Yılında Değişen Kanunlar - 1
Prof. Dr. Saffet Köse
S. 14
Müminler Birbirlerinin Velileridir
S. 19
HAC
HADSCH 2021
Avrupa’nın birçok şehrinden uçuşlar. Tüm Avrupa’dan 2, 3 ve 4 haftalık kafileler
Reiseantritt aus zahlreichen Städten Europas mit zwei-, drei-, und vierwöchigen Aufenthaltsmöglichkeiten
İSLAM TOPLUMU MİLLÎ GÖRÜŞ FARKI VE YARIM ASIRLIK HAC-UMRE TECRÜBESİ
MEHR ALS EIN HALBES JAHRHUNDERT ERFAHRUNG IM BEREICH DER HADSCH- UND UMRA-REISEN
Türkiye Temsilciliği|Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com
Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln
T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480
www.igmgreisen.com igmgreisen
GÜNDEM
BAŞYAZI Kemal Ergün
İlgili Konularda Müslümanların Beklentileri Göz Ardı Edilmemelidir Avusturya ve Fransa’da meydana gelen çeşitli terör olaylarından sonra her iki ülkede de sözde terörle mücadele adı altında Müslümanların tamamına yönelik birtakım yeni düzenlemeler yapılıyor. Fransa’da Müslüman kuruluşlardan, Müslümanları suçlayıcı ve ötekileştirici ifadeler içeren Ulusal İmamlar Konseyi İlkeler Tüzüğü’nü imzalamaları bekleniyor. Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu ve diğer iki kuruluşun daha tasvip etmeyerek imzalamadığı tüzük ülke Müslümanlarının geleceği açısından hayati öneme sahip. Avusturya’da ise 1912 yılından beri yürürlükte bulunan ve hâlihazırda 2015 yılında Müslümanların çeşitli hakları kısıtlanarak değiştirilen “İslam Yasası” terörle mücadele kapsamında yeniden değiştirilmek isteniyor. Her değişiklikte biraz daha fazla Müslümanları güvenlik sorunu odaklı gören anlayış neticesi yeni tasarı da Müslümanların haklarını engelleyici yeni hükümler ön görüyor. Öte yandan Almanya Hessen eyaletinde bir süredir devam eden İslam din dersi tartışmalarında, Federal Anayasa Mahkemesi’nin, DİTİB’in "İslam din dersi" konusunda hak ihlaline uğradığına karar vermesi sevindirici bir gelişme oldu. Eyalet hükûmeti 2020 Nisan ayında İslam din derslerini askıya aldığını açıklayarak, Müslüman öğrencilerin okullarda düzenli İslam din dersi almaya yönelik yasal haklarını ellerinden almıştı. Bu uygulama devletin inanç odaklı din dersini kendisi veremeyeceği kuralından dolayı da anayasa hukuku ile çelişkili idi. Şimdi söz hakkı yeniden Hessen’deki yargıçlarda. Hessen adaletinin de Federal Anayasa Mahkemesi gibi popülist tartışmaların gölgesinde kalmadan karar vermesini umuyoruz.
5 Şubat 2021
3
Avusturya İslam Cemaati: “İslam Yasası’ndaki Değişiklik Bizim İrademize Karşı Yapılmıştır” AVUSTURYA
Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Avusturya Parlamentosu’na 2015 yılında Müslümanların çeşitli hakları kısıtlanarak değiştirilen “İslam Yasası” ile alakalı görüşünü ilettiğini açıkladı. IGGÖ Başkanı Ümit Vural, kanun koyuculara yasa tasarısını reddetme çağrısı yaptı.
A
vusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Avusturya Parlamentosu’na 2015 yılında Müslümanların çeşitli hakları kısıtlanarak değiştirilen “İslam Yasası” ile alakalı görüşünü ilettiğini açıkladı. IGGÖ Başkanı Ümit Vural konuya ilişkin yaptığı açıklamada Avusturya’nın başkenti Viyana’da 4 kişinin öldüğü terör saldırısının ardından halkın, kiliselerin ve dinî cemaatlerin dayanışma içinde hareket ettiğini belirtti.
ri formüle etmek için yeterli zaman ayırmak yerine, 16 Aralık 2020’de bir terörle mücadele paketi sunduğunu belirtti. 1912 yılından beri geçerli olan İslam Yasası’nın terörle mücadele paketi kapsamında değiştirilmek istenmesini kabul etmeyen IGGÖ, Avusturya Parlamentosu’na yazılı olarak görüşünü bildirdi.
Vural yaşanan gelişmelere rağmen federal hükûmetin olayları kapsamlı bir şekilde ele almak ve özellikle eğitim politikası, aşırılık ve radikalleşmenin önlenmesi alanlarında uzun süredir gerekli olan stratejile-
IGGÖ sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada, yasa taslağının İslami cemaatlerin özerklik haklarına devlet tarafından aşırı bir müdahale söz konusu olduğu, mevcut hukuk ilkeleriyle geniş öl-
İSLAMİ CEMAATLERİN ÖZERKLİK HAKLARINA MÜDAHALE SÖZ KONUSU
çüde çeliştiği ve insan hakları ile ilgili büyük sorunlar ortaya koyduğu kaydedildi. Avusturya İslam Cemaati Başkanı Ümit Vural yeni tasarının ek kısıtlayıcı ve Müslümanların haklarını engelleyici hükümler öngördüğünü savundu.
Avusturya İslam Cemaati, İslam Yasası’nda yapılmak istenen güncel değişikliğin tek taraflı olduğunu ve kendileriyle içerik noktasında ortaklaşa bir çözüm arayışı imkânı sunulmadığını belirterek, bu değişikliğin IGGÖ’nün iradesine karşı gerçekleştiğine vurgu yaptı.
Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Başkanı Ümit Vural da kamuoyuna yaptığı açıklamada “Öncelikle belirtmeliyim ki yasa değişkiliği bu şekilde kesinlikle bizim irademize karşı yapılan bir değişikliktir. Değiştirilmek istenen hâliyle İslam Yasası bir dinî cemaat yasası değil, aksine bir güvenlik yasasına dönüştürülmektedir. Avusturya hükûmetinin terörle ve aşırılıkla mücadelede ihmalkârlığı ve bundan ötürü oluşan siyasi baskı tüm bir dinî cemaatin sıkı denetlenmesine sebep olmamalı. Bu durum tüm cemaat mensuplarının haklarını engelleyen yasa değişiklikleriyle ortadan kaldırılamaz.” dedi. Vural, kanun koyucuları mevcut yasa tasarısındaki değişikliklerin tümünü reddetmeye davet etti.
Alma Zadić 4 puanlık güven artışı ile toplam 16 puanlık bir güvene sahip oldu.
litikacı oldu. Cumhurbaşkanı Van der Bellen’in güven oranı 3 puanlık düşüşle 43 seviyesinde oldu.
Araştırmaya göre Başbakan Kurz’a olan güven 20 puanda kaldı. Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen ise ülkedeki en yüksek güvene sahip po-
Avusturya’da siyasilerin güven indekslerinin düşüşünde koronavirüs salgınını iyi yönetememiş olmalarının yattığı ifade ediliyor.
AVUSTURYA İSLAM CEMAATİ’NİN İRADESİNE KARŞI ATILAN BİR ADIM
Mihenk Taşı Olacak Kararlar Almanya, Avusturya ve Fransa’da alınan veya alınacak olan bu kararlar Müslüman kimliğinin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için mihenk taşları olacak kararlardır. Bu yönüyle; Fransa Ulusal İmamlar Konseyi İlkeler Tüzüğü’nde, Avusturya değiştirmek istenilen İslam Yasası konusunda, Almanya Hessen eyaleti ise İslam din dersleri gibi Müslümanları doğrudan birebir ilgilendiren uygulamalarda ülkedeki tüm Müslümanları kuşatacak ve onların da rızasını kazanacak düzenlemelere gitmelidir. Avrupalı yetkililer; aklı selim davranmalı, bu toprakları vatan edinme arzusu ile çaba gösteren, buralarda hizmet eden milyonlarca Müslüman’ın çabasını birkaç kendini bilmez teröristin aşırılığına feda etmemelidir. Toplumsal kalıcı huzurun temeli herkes için eşit adalet, karşılıklı anlayış ve hoşgörüde yatmaktadır. Herkesten önce yetkili merciler bu prensiplerle hareket etmek durumundadırlar. Hollanda’da Müslümanların Sağduyusu Takdire Şayan Hollanda’da koronavirüs tedbirlerine karşı protestocuların ayaklanması sonucu, "iç şavaş" endişesinden bahsedildi, ürkütücü manzaralarla karşılaştık. Bu konuda ülkedeki İslami kuruluşlar derhal müntesiplerine sükûnet çağrısında bulundu. Mevcut düzenin korunmasına katkıda bulundu. Eindhoven şehrinde ayrıca evsizlere yönelik olarak başlatılan aksiyona, Hollanda İslam Federasyonu Mevlana Camii’miz de katıldı. Toplumsal dayanışma konusundaki örnek uygulamalarından dolayı Hollanda’daki Müslüman idarecileri ve Mevlana Camii’mizi tebrik ediyorum. Bu uygulamalar İslam’ın güzelliğini bu topraklara yansıtan uygulamalardır.
Avusturya’da Halkın hükûmete Güveni Azaldı AVUSTURYA
Avusturya'da hükûmete olan güven iyice azaldı. Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen en fazla güvenilen kişi oldu.
A
vusturya’da halkın hükûmete olan güveni iyice azaldı. Avusturya haber ajansı APA ile Avusturya Piyasa Araştırmaları kuruluşu OGM tarafından yapılan güven indeksi araştırmasına göre, en çok güven kaybı Yeşiller Partili Sosyal İşler ve Sağlık Bakanı Rudolf Anschober’e kar-
şı oldu. Son araştırmadan beri Rudolf Anschober’e olan güven 11 puan düştü. Başbakan Stephan Kurz’a karşı olan güven düşüşü ise 7 puan oldu. Ülkede bakanlar arasında güven artışı olan tek bakan ise doğum iznine ayrılan Adalet Bakanı Alma Zadić oldu.
GÜNDEM
5 Şubat 2021
4
Fransa’da 2020’de İslam Karşıtı Saldırılar Yüzde 53 Arttı
Fransa'da 2020'de İslam karşıtı saldırılar, bir önceki yıla göre yüzde 53 artış gösterdi.
F
ransa’da 2020’de İslam karşıtı saldırılar, bir önceki yıla göre yüzde 53 artış gösterdi. Fransa İslam Konseyi’ne (CFCM) bağlı Fransa İslamofobi Gözlemevi Başkanı Abdullah Zekri, yaptığı yazılı açıklamada, ülkede saldırıların en çok Rhones-Alpes, Paca ve başkent Paris’in de içinde olduğu Ilede-France bölgelerinde yaşandığını belirtti. Geçen yıl Müslümanlara yönelik 235 saldırı gerçekleştiğini kaydeden Zekri, bu rakamın 154 saldırı olan bir önceki yıla göre yüzde 53 arttığını vurguladı. Zekri, 2020’de camilere yönelik saldırıların ise yüzde 35 arttığını aktardı.
Geçen yıl CFCM’in merkezine veya yöneticilerin evine tehdit içeren 70 mektup gönderildiğini ifade eden Zekri, sanal ortamda İslam ve Müslümanlar hakkında yalanların ve Müslümanlara karşı nefreti körükleyen e-maillerin yayılmasının endişe verici olduğunun altını çizdi. Zekri, Fransa’daki Müslümanların bazı Fransızların İslam’a olumsuz bakmasından endişe duyduğunu kaydetti. İslam ile terör arasında bir ilişkinin bulunmadığını vurgulayan Zekri, Fransa’da yaşayan Müslümanların diğer dine mensup kişiler gibi dinini yaşayabilmesi gerektiğine işaret etti.
Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Nachrichtenkoordinator | Haber Koordinatörü Ferhan Köseoğlu Redaktion | Redaksiyon İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Fatma Yılkın redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-229 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-230 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.
“CUMHURİYET DEĞERLERİNE SAYGIYI GÜÇLENDİREN PRENSİPLER”
dernek ve sivil toplum kuruluşlarının finansmanını denetim altına almayı öngörüyor.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetiminin geçen yıl hazırladığı, “İslamcı ayrılıkçı” olarak bilinen ve “Cumhuriyet değerlerine saygıyı güçlendiren prensipler” olarak değiştirilen yasa tasarısı, Fransa’daki Müslüman toplumu hedef gösterdiği, hayatlarının neredeyse her alanına kısıtlamalar getirdiği gerekçesiyle eleştiriliyor. Tasarı, camiler ve bu camilerin idaresinden sorumlu derneklere yönelik müdahalenin yanı sıra Müslümanlara ait
“FRANSA İSLAM’I PRENSİPLER TÜZÜĞÜ” Buna paralel olarak, Fransa İslam Konseyi (CFCM) hükûmetin desteğiyle “Fransa İslam’ı Prensipler Tüzüğü”nü hazırladı. Bu tüzüğü birçok Müslüman sivil toplum kuruluşu imzalarken, Fransa’daki Türk Müslüman Dernekleri Koordinasyon Komitesi (CCMTF), Fransa İslam Toplumu Milli Görüş (CIMG) ile “İnanç ve Uygulama”
adlı kuruluş, Müslümanları ötekileştirdiği gerekçesiyle bu tüzüğe imza atmadı. Tüzükte, “İslam’ın Fransa’nın değerleriyle uyumlu olması, İslam’ın siyasi amaçlar için kullanılmasının reddi, yabancı ülkelerin Fransa’da dinin yaşanmasına müdahale etmemesi ve kadın erkek eşitliği” maddeleri öne çıkıyor. Fransa’da yaşayan Müslümanlara yönelik saldırıların “aşırıcı bir azınlık” tarafından gerçekleştirildiği ve bunların Fransız devleti ve halkıyla bağdaştırılmaması gerektiği ifade edilen tüzükte, “devletin ırkçı” olduğu söyleminin iftira atmak olduğu belirtiliyor.
18 Yaş Altına Başörtüsü Yasağı Reddedildi
F
ransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) milletvekili Aurore Berge ve Jean-Baptiste Moreau’nun 18 yaşından küçük kızlara kamuya açık alanlarda başörtüsü takmayı yasaklama girişimleri Ulusal Meclis tarafından kabul görmedi.
ren” olarak değiştirilen yasa tasarısına, 18 yaşından küçük kızlara kamuya açık alanlarda başörtüsü takmayı ve “erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu gösteren giysiler giymeyi” yasaklayan 2 madde ekleme çalışmalarını görüştü. Komite söz konusu maddeleri “aşırıcı” bularak yasa tasarısına eklenmelerine onay vermedi.
“tartışmaları histerik hale getirebilecek ve tasarı metniyle ilgisi olmayan bir konu” olarak değerlendirerek reddedilme kararını yerinde bulduğunu belirtti.
“5 yaşında örtülü kız görmeyi, bebek arabasında 2 yaşındaki örtülü bir kıza rastlamayı tahammül edilmez buluyorum.” ifadelerini kullandı.
FRANSIZ BAKAN: “5 YAŞINDA ÖRTÜLÜ KIZ GÖRMEYİ TAHAMMÜL EDİLMEZ BULUYORUM”
KOMİTE MADDELERİ “AŞIRICI” BULDU
“REDDEDİLME KARARI YERİNDE”
Ulusal Mecliste toplanan özel komite, iktidar partisinin milletvekilleri Berge ile Moreau tarafından hazırlanan “İslamcı ayrılıkçı” olarak bilinen ve ismi “Cumhuriyet değerlerine saygıyı güçlendi-
Diğer yandan “Cumhuriyet değerlerine saygıyı güçlendiren” yasa tasarısı Ulusal Meclis’te görüşülmeye başlandı. LREM Grup Başkanvekili Christophe Castaner de başörtüsüne ilişkin maddeyi
Fransa’da Vatandaş İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Marlene Schiappa maddelerin eklenmesine ilişkin LCI televizyonunda yaptığı açıklamada, ülkede kamuya açık alanlarda 18 yaşından küçük kızların başörtü takmasının yasaklanması girişimine destek vererek,
Schiappa, söz konusu başörtüsü yasağının Ulusal Meclis’te toplanan özel komite tarafından reddedilmesine ilişkin ise komisyonda dinlenen Müslüman temsilcilerin de küçük kızların başörtü takmalarını onaylamadığını iddia etti. Çocuklarının örtünmesini normal karşılayanların da olduğunu bildiğinden bahseden Schiappa, konunun gelecek günlerde Fransa’da tartışılan gündemler arasında yer alacağını söyledi.
GÜNDEM
5 Şubat 2021
5
“Almanya’daki Göçmenler Göç Geçmişi Olmayanlara Göre Daha Dindar”
Almanya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından “Göçmen Toplumunu Ne Birleştirir?” adlı raporda göçmenlerin, göç geçmişi olmayanlara kıyasen daha dindar oldukları ortaya kondu. En yüksek dindarlık oranı ise yüzde 82 ile Türkiye kökenli göçmenlere ait.
A
lmanya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından Usuma adlı anket şirketine yaptırılan araştırma kapsamında Ekim 2018 ile Şubat 2019 tarihleri arasında “Göçmen Toplumunu Ne Birleştirir?” başlığı altında 3.003 kişiye telefon yoluyla sorular yöneltildi. Ankete katılanların 1.001’i göç geçmişi olmayan Almanlar, 1.001’i göçmen kökenli olan Almanlar ve Almanya’da yaşayan yabancılardan (1.001) oluşuyor. Çalışmaya özellikle Rusya, Polonya, Türkiye ve Doğu Bloku ülkelerinden Almanya’ya göç eden göçmen kökenliler dahil edildi.
TÜRKİYE KÖKENLİLERİN DİNDARLIK ORANI YÜZDE 82 Ankete göre göç geçmişi olmayan Almanlar, göçmenlere kıyasen daha “az dindar”. En yüksek dindarlık oranı yüzde 82 ile Türkiye kökenlilere ait. Anket çalışmasının sonucuna göre, Türkiye kökenli her iki kişiden biri günlük ibadetlerini yerine getiriyor. Çalışmanın dikkat çeken unsurlarından biri de göç geçmişi olan bireylerin geleneksel yaşam tarzına olan eğilimi oldu. Göçmen katılımcılar
“ötanazi hakkı” konusunda daha ihtiyatlı yanıt verirken, 3 yaşından küçük çocukların evde bakılması gerektiği yönünde yaygın bir kanaatin oluştuğu kaydedildi. TÜRKİYE KÖKENLİLERİN YÜZDE 90’I İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ÖNEMSİYOR Çalışmada, ifade özgürlüğü ve bası özgürlüğü konularına da yer verildi. Türkiye kökenlilerin yüzde 90’ı ifade özgürlüğünün kendileri için çok önemli olduğunu belirtti. Polonyalı ve Rus kökenli göçmenlerin
Belçika 1 Mart’a Kadar Giriş-Çıkışları Kapattı Belçika hükûmeti, ailevi, sağlık ve eğitim gibi mecburi olmayan gerekçeler haricinde ülkeye girişleri yasakladı. İkamet izni bulunanlar ve vatandaşlar bu yasak kapsamı dışında tutuldu.
B
elçika uyguladığı koronavirüs salgını önlemlerine tüm sınır kapılarını kapatmayı da ekledi. Başbakan Alexander De Croo yaptığı açıklamada, sağlık, eğitim ve ailevi sebepler gibi mecburi olmayan gerekçeler haricinde ülkeye giriş ve çıkışların durdurulduğunu bildirdi. Ülkeye giriş ve ülkeden çıkış yasağı kara, deniz ve hava ulaşımının hepsinde uygulanacak. Sadece sınır ötesi çalışma amaçlı günlük seyahatler serbest olacak.
ifade ve basın özgürlüğü hassasiyeti, göç geçmişi olmayan Almanlara kıyasla daha düşük. İNANÇLARINA YÖNELİK SALDIRILARA KARŞI DAHA İYİ KORUMA İSTEDİLER Ankete katılan Türkiye kökenlilerin yüzde 80’i inançlarına hakaret yoluyla yapılan saldırılara karşı daha iyi korunmasını talep ediyor. Tüm anket katılımcıları için güvenilirlik, nezaket ve çevre temizliği en önemli değerler olarak tanımlandı.
Almanya Koronavirüs Risk Bölgelerini Yeniden Sınıflandırdı
A Belçika vatandaşları ya da ülkede ikamet izni olanlar bundan istisna tutuluyor. Ancak, bu kişilerin ülkeye girişte test olmaları ve 1 haftalık karantinaya girmeleri gerekiyor. Bir haftalık karantina sonrasında ikinci bir test daha yapılacak. Riskli bölgelerden gelenlerin karantinası ise 10 güne çıkarılırken, Başbakan Alexander De Croo, bu kararla Belçika sınırlarına duvar örmek istemediklerini, ama, ülkeye giriş için makul bir gerekçenin de bulunması gerektiğini söyledi.
Araştırmaya göre dinî hoşgörü anlayışı göçmenler arasında oldukça yaygın. Kilise ve camii ziyaretleri, farklı inanca mensup bireyler ile iletişim genel olarak herhangi bir sorun teşkil etmezken, söz konusu ailevi meseleler olunca hoşgörü ve tolerans düzeyinde düşüş gözlemlendi. Buna göre özellikle Polonya ve Türkiye kökenliler kızlarının bir Yahudi ile evlenmesine karşı çıktı. Polonyalı göçmen kökenliler aynı zamanda bir Müslüman damadı da kabul etmezken, Türkiye kökenlilerin de Hristiyan bir damadı istemeyeceği kaydedildi.
lmanya koronavirüs salgını sebebiyle seyahat uyarısı yaptığı ülke ve bölgeleri yeniden sınıflandırdı. Yeni sınıflandırmaya göre, seyahat risk bölgesi sınıflamaları, risk bölgesi, yüksek vakalı risk bölgesi ve varyasyonlu virüs risk bölgesi olarak gruplandırılacak. Yüksek vakalı risk bölgesi aynı zamanda yüksek risk bölgesi olarak değerlendirilecek.
dünyada en fazla kovid-19 aşısı yaptıran iki ülke olan İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri de bulunuyor.
15 Haziran 2020 tarihinden beri seyahatler için risk bölgesi ilan edilen Türkiye normal risk bölgesi kategorisinde bulunuyor.
Varyasyonlu virüs risk bölgesinde Brezilya, İrlanda, İngiltere ve Güney Afrika bulunuyor.
Almanya, yüksek vakalı risk bölgesi kategorisine çoğu Avrupa ve Balkanlardan olmak üzere yeni ülkeler ilave etti. İlave edilen ülkeler arasında
Öte yandan Almanya Yunanistan ile Norveç’in bazı bölgelerini risk uyarı bölgesi olmaktan çıkardı. Bu bölgeler arasında Yunanistan’ın Attika ve Kuzey Ege bölgeleri ile Norveç’in Innlandet bölgesi yer alıyor.
Risk bölgelerinden Almanya’ya gelecekler, pozitif PCR test sonuçlarının yanı sıra, Almanya’ya geleceklerini online olarak 24 saat önceden bildirmeleri gerekiyor.
GÜNDEM
5 Şubat 2021
6
Hanau Teröristinin Babası:
“Bu Yabancıları Zaman Kaybetmeden Öldürmeliyiz” Almanya'nın Hanau kentinde 4'ü Türkiye kökenli 9 kişiyi katleden ırkçı terörist Tobias Rathjen'in babası Hans-Gerd Rathjen'e ait olduğu iddia edilen mektuplarda, yabancıları hedef alan ırkçı ifadeler dikkat çekti.
A
lmanya’nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020’de 4’ü Türk 9 kişiyi katleden ırkçı terörist Tobias Rathjen’in 73 yaşındaki babası Hans-Gerd Rathjen’in savcılığa yazdığı mektuplarda oğlunun suçsuz olduğunu iddia ettiği ve ırkçı ifadeler kullandı iddia edildi. Saldırıda yaşamını yitirenlerin aileleri, yaptıkları açıklamada, Hanau’da ırkçı terörist Rathjen’in babasının korkusuyla yaşadıklarını, bu kişinin şehirden uzaklaştırılması ya da korunmalarına yönelik taleplerinin yanıtsız kaldığını söyledi. Saldırıda yaşamını yitiren Gökhan’ın ağabeyi Çetin Gültekin, kanser hastası olan babası Behçet Gültekin’in bu acıya dayanamayarak 39. günde yaşamı yitirdiğini, geçen 11 ayda gözyaşı döküp acı içinde yaşadıklarını söyledi. Olayın iç yüzünü öğrenmek amacıyla bilgi talep ettiklerini belirten Gültekin, “Geçen ay elimize 20 bin sayfalık bir dosya geldi. Buradan anladığımız kadarıyla bu katil zanlısının babası Nisan 2020’den itibaren savcıya 20’den fazla mektup yazmış. Bu dilekçelerde ırkçı teröre kurban giden çocukların resmini astırdığı için Hanau Belediye Başkanı Claus Kaminsky’i vatan haini ilan etmiş. Oğlunun suçsuz yere öldürüldüğünü belirtip, ‘adaletin yerine gelmesi için daha çok yabancının
ölmesi lazım’ ifadesini kullanmış.” şeklinde konuştu. Gültekin, şöyle devam etti: “Olaydan sonra babasını hastaneye götürmüşlerdi, iki hafta sonra evine Mart 2020’de geri geldi. Polisler bizi arayarak babasının eve geldiği bilgisini verdi ve bir delilik ya da hata yapmamamız konusunda bizi uyardı. Biz de diyoruz ki 4. aydan 9. aya kadar oğlundan daha tehlikeli yazılar yazıp savcılığa, polise yolladıysa ve ‘Oğlunun intikamı için daha çok yabancının ölmesi gerektiğini’ yazdıysa ve oğlunun iki silahını geri talep ettiyse polislerin bize uyarıda bulunması gerekiyordu. Ama polisler ‘sakın ondan intikam almaya kalkmayın’ diye aradı. Polis, ‘ırkçı katilin babası silahları istiyor, siz tehlikedesiniz’ diye bizi uyarmadı. Eğer silahları almış olsaydı belki şu an ben de öldürülmüş olabilirdim. Yaşının 73 olduğunu belirten Rathjen, ölümü hak eden bu kişilerin öldüklerini yaşarken görmek istediğini ifade etmiş. Yani ‘ben çok yaşlandım bunu görebilmem için bu yabancıları zaman kaybetmeden öldürmeliyiz’ diyor. Hanau polis karakoluna dilekçe verip, bu adamın burada olduğu sürece hayatlarımızdan endişe ettiğimizi söyledik ancak polisler hiçbir önlem almadı. Bir kişinin tehlike oluşturması için silahı olmasına bile gerek yok, araca bin-
diği zaman bile insanların içine sürebilir. O kişinin ehliyeti olması bile onun için bir silah.” Yetkililerden o kişinin uzaklaştırılması ya da kendilerinin korunması yönünde talepte bulunduklarını aktaran Gültekin, “Polis bizi korumadığı için biz sabah 05.00’ten akşam 09.00’a kadar güvenliğimizi sağlamak için o bölgede nöbete başladık. Almanya’da yaşıyoruz, yıl 2021, biz üçer saat, üçer kişi nöbet tutuyoruz. Bu adam dışarı çıkıp köpeğiyle üzerimize yürüyüp bizi tehdit etti, biz böyle bir tehlike içinde yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı. BİLİNDİĞİ HALDE ÖNLEM ALINMADI Hanau’daki saldırıda hayatını kaybeden Sedat’ın annesi Emiş Gürbüz ise yetkililerin kendileriyle yeterince ilgilenmediğini söyledi. Irkçı katil Tobias Rathjen’in bu katliamı yapacağının daha önceden belli olmasına rağmen önlem almayan güvenlik güçlerini eleştiren Gürbüz, “Evladım göz göre göre diğer 9 kişiyle birlikte katledildi. Katliamdan sonra da yetkililer gelip anma yaptı ancak ondan sonra ortadan kayboldu ve bizimle kimse ilgilenmedi. Bizler bu olayı psikolojik sorunu olan bir kişinin tek başına yaptığına inanmıyoruz. Bu olayın arkasındakiler ortaya çıkarılmalı. Olayın tüm yönleriyle ay-
dınlatılmasını ve adaletin yerini bulmasını istiyoruz.” şeklinde konuştu. “SİLAHI NEDEN HÂLÂ ELİNDEYDİ?” Saldırıda yaşamını yitiren Fatih’in abisi Hayrettin Saraçoğlu ise “Bu, büyük bir olay, olanları göz ardı etmesinler. Bu olay sırf bizi değil tüm Almanya’yı ilgilendiriyor. Bizim isteğimiz gerçeklerin ortaya çıkması. Ne amaçla oldu veya nasıl bir plan yaptı? Bunların sonuna kadar takipçisi olsunlar. Ben bu olayın uzun vadeli ve planlı yapıldığını düşünüyorum. Gidip silah eğitimi alıyor, olay yerine bakıyor, araştırma yapıyor, vuracağı yerlerin hepsini tespit ediyor.” değerlendirmesinde bulundu. Saraçoğlu, “Daha önce manifesto yazmış polise bildirmiş yani bu kişinin silahı neden hâlâ elindeydi ve nasıl olur da böyle bir insan silah eğitimi alır? Kardeşimize üzüldük, üzüntümüzü yaşıyoruz. Kanuni yollardan olayın takipçisiyiz.” dedi. 19 Şubat 2021’in ırkçı terör saldırısının birinci yılı olduğunu hatırlatan aileler, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemlerine rağmen bu yıl sınırlı da olsa olayın unutulmaması için bir anma töreni düzenlenmesini istediklerini, bu törenin nasıl olacağı konusundaki görüşmelerin ise yetkililerle sürdürüldüğünü ifade ettiler.
IRKÇI TERÖR SALDIRISINDA 9 KİŞİ HAYATINI KAYBETMİŞTİ Almanya’nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020 gecesi iki kafeye düzenlenen ırkçı terör saldırısında, aralarında 4 Türk’ün de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetmişti. Özel harekat timinin düzenlediği operasyonda, saldırıyı gerçekleştiren ırkçı terörist 43 yaşındaki Tobias Rathjen ve 72 yaşındaki annesi evinde ölü bulunmuştu. Saldırgan Rathjen’in avcılık belgesi olduğu ve ardında bir mektupla video bıraktığı kaydedilmişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel saldırıyla ilgili “Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır.” açıklamasında bulunmuştu.
Hanau Saldırısında Kafenin Acil Çıkış Kapısının Kapalı Olduğu İddia Edildi
A
lmanya’nın Hessen eyelatindeki Hanau kentinde 9 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı saldırının yankıları sürüyor. Son olarak ortaya çıkan yeni iddialara göre, söz konusu nargile kafelerinden birisinin acil çıkış kapısının, yapılan saldırı esnasında kapalı olduğu kaydedildi. Bunun ise genel itibariyle kontroller esnasında ziyaretçilerin kaçamamaları için daha önce polisin talimatıyla gerçekleştirildiği kaydedildi.
SPD HESSEN EYALET BAŞKANI FAESER “AÇIKLAMA BEKLİYORUM” SPD Hessen Eyalet Başkanı Nancy Faeser, konuyla ilgili açıklamasında, ortaya çıkan bu iddiayla ilgili açıklama beklediklerini söyledi. “İlgili makamların, acil çıkış kapısının gerçekten kapalı olup olmadığını tespit etmesini ve bunun sorumluluğunu kimin yükleneceği konusunu aydınlatmasını bekliyorum.” diye konuştu.
“DURUMUN EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMASI GEREK” Nancy Faeser ayrıca Hessen İçişleri Bakanı Peter Beuth ve Adalet Bakanı Eva Kühne-Hörmann’ın, ortaya atılan bu iddiaları açıklığa kavuşturmak zorunda olduklarının altını çizdi. “Enteresan olan diğer bir nokta ise bu önemli detayın neden kur-
banların yakınlarının yaptıkları suç duyurusu sonrası konu olduğu ve daha önce soruşturmanın bir parçası olmadığı.” ifadelerini kullandı. Hanau’daki saldırının, söz konusu mağdur aileleri ağır travmatize ettiğini de belirten Faeser, “Bu durumda geride kalanlar için yaşanan olayla ilgili durumun eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulması da ayrıca önem taşıyor.” diye ekledi.
GÜNDEM
5 Şubat 2021
7
Kassel Valisi Lübcke’yi Öldüren Neonazi’ye Ömür Boyu Hapis Cezası Almanya'da Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesi, Kassel Valisi Walter Lübcke'yi öldüren aşırı sağcı Stephen Ernst’e ömür boyu hapis cezası verdi.
A
lmanya’da Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesi, 2 Haziran 2019’da Kassel Valisi Lübcke’nin öldürmesine ilişkin davada kararını açıkladı. Buna göre Lübcke’yi öldürmek suçundan yargılanan aşırı sağcı Stephen Ernst, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Ernst’e yardım ve yataklık yaptığı iddiasıyla yargılanan Markus H. ise sadece silah yasasına aykırı davranmak suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Mahkeme, Markus H’nin şartlı tahliyesine karar verdi. LÜBCKE 2019’DA ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ Kassel Valisi Walter Lübcke, 2015’te mültecilerin Almanya’ya gelmelerini eleştirenlere karşı, “Bu değerleri paylaşmayan istediği zaman bu ülkeyi terk edebilir. Her
Alman bunu yapmakta serbesttir.” ifadelerini kullanmış ve bu açıklaması aşırı sağcı çevrelerce büyük tepki çekmişti. Vali Lübcke, 2 Haziran 2019’da evinin bahçesinde Neonazi Stephan Ernst tarafından başına tek kurşun sıkılarak öldürülmüştü. DAHA ÖNCE DE ÇEŞİTLİ SUÇLARDAN SABIKASI BULUNUYORDU Irkçı katil Stephen Ernst’in daha önce de Frankfurt’ta Türk din görevlisini bıçaklamak, mülteci yurduna bombalı saldırıda bulunmak, 1 Mayıs’ta sendikacılara sopalarla saldırmak ve Iraklı bir mülteciyi bıçakla ağır yaralamak gibi suçlardan sabıkası bulunuyordu.
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, Kassel Valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesi ile alakalı davada alınan karar münasebetiyle bir açıklama yaptı.a “Lübcke davasında alınan kararı memnuniyetle karşılıyoruz. Şimdi olay siyasi açıdan da aydınlatılmalı, NSU yapılanması ve güvenlik birimleriyle olan bağlantılara dair sorulara acilen yanıt verilmelidir.” diye kaydetti. Walter Lübcke’nin katiline verilen cezanın makul olduğunu da belirten Altaş, “Katil, kendisini aşırı sağ ile mücadeleye adamış cesur bir insanı katletmiştir. Bu
bağlamda katilin bu menfur eylemi aynı zamanda her birimize, anayasal düzenimize ve toplumun tamamına yönelik olarak da gerçekleştirilmiştir.” diye konuştu. Son olarak mahkeme kararı ile birlikte, eylemin incelenmesine son verilmesinin ise asla düşünülemez olduğunu belirten Altaşi “Dava sürecinde güvenlik birimlerinin ihmalleri gün yüzüne çıkmıştır. Bu ihmallerin siyaset tarafından kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Özellikle failin NSU yapılanması ile oğlan bağlantısına dair cevaplanmayan sorular bizleri derin endişelere sevk etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Almanya’da “Göç Kökenli” Teriminin Değiştirilmesi Talep Edildi Almanya federal hükûmetinin Uyum Uzman Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, geniş bir grubu kapsayan “göç kökeni” teriminin değiştirilmesi önerildi.
A
lmanya federal hükûmetinin Uyum Uzman Komisyonu tarafından 2 senelik bir çalışma sürecinden sonra, Başbakan Angela Merkel’e sunulan raporda, “göç kökeni” (Migrationshintergrund) teriminin artık değiştirilmesi gerektiği belirtildi ve “göçmenler ve onların çocukları, torunları” tanımının daha doğru olacağı savunuldu. Komisyon Başkanı Derya Çağlar, “Ben de göçmen bir ailenin kızıyım, fakat benim çocuklarım Alman” dedi.
Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre 2019 yılı itibarıyla Almanya’da 21 milyon 200 göçmen kökenli bulunuyor. Almanya’da bu kavram halihazırda, kendi Alman olarak doğmayanları veya ebeveynlerinden biri doğuştan Alman olmayan bireyleri tanımlamakta kullanılıyor. Uyum Uzman Komisyonu ise nufüs araştırmaları için “göç kökeni” kategorisinin yalnızca “kendileri veya ebeveynleri 1950’den sonra Almanya sınırları
içerisine göç etmiş olan” kişileri içermesini önerdi. Hazırlanan öneride bundan sonra verilerde “göç deneyimi olan ve olmayan” insanlar şeklinde bir ayrım yapılması gerektiği savunuldu. KAVRAM, 21 MİLYONU AŞKIN KİŞİYİ TAM ANLAMIYLA TANIMLAMIYOR Uyumdan Sorumlu Bakan Annette Widmann-Mauz, göç kökeni teri-
minin yaklaşık 15 sene önce istatistiklere eklendiğini ve birçok farklı grubu kapsadığını belirtti. Bakan, kavramın bahsi geçen 21 milyonu aşkın kişiyi tam anlamıyla tanımlamadığını ve bundan dolayı da kavramın hafifletildiğini savundu. BAKAN: “ALMAN OLMA” KONUSUNDA YENİ ANLAYIŞA İHTİYACIMIZ VAR Göç kökeni teriminin bir nevi
damgalayıcı bir kavram olduğunu ifade eden Widmann-Mauz, “Terimi bugünden yarına değiştiremeyiz. Ayrıca, Alman olma konusunda da yeni bir anlayışa ihtiyacımız var.” dedi. Toplumda çeşitliği, göç geçmişini kabul etmeyi ve ortak değerlere ve kurallara saygı göstermenin, “Alman olma” tanımını içerebileceğini savunan Widmann-Mauz, Alman vatandaşlığına geçmenin teşvik edilmesi gerektiğini savundu.
GÜNDEM
5 Şubat 2021
8
Belçika’da Bir İmam Facebook Paylaşımı Nedeniyle Sınır Dışı Edilecek Belçika, bir imamın facebook hesabından eşcinsellik karşıtı paylaşım yaptığı gerekçesiyle oturma iznini uzatmayarak, sınır dışı edilmesini kararlaştırdı. İmamın görev yaptığı Yeşil Cami’nin tanınırlığının iptali için yasal süreç de başlatıldı.
B
elçika’da bir imam sosyal medya paylaşımı nedeniyle sınır dışı ediliyor. Belçika, Genk şehri yakınlarındaki Houthalen – Helchteren kasabasında bulunan Yeşil Cami (Groen Moskee) imamının, eşcinsellik konulu sosyal medya paylaşımı nedeniyle oturma iznini uzatmayarak, sınır dışı edilmesini kararlaştırdı. Flaman hükûmeti ayrıca Yeşil Cami’nin tanınma statüsünün iptal edilmesi için yasal işlem başlattı. Belçika medyasında yer alan haberlere göre, Yeşil Cami’nin imamı şahsi Facebook hesabından, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinselliğin hastalıklara ve nesli çürütmeye yol açtığını ve İslam dininde yasaklandığı yönündeki paylaşımını paylaştı. İmam, “Eşcinsellik kapitalizm ve demokrasi virüsüdür” yazan bir takipçisine de teşekkür etti. İmam 2020 ekim ayında Belçika Göçmen Bürosu’na oturma ve çalışma izninin yenilenmesi için başvuru yaptı. Belçika makamları, eşcinsellik hakkındaki görüşleri nedeniyle, imam hakkında, “kamu düzeni ve ulusal gü-
venliğe zarar verebileceği” gerekçesiyle soruşturma başlattı. YASAL SÜREÇ IŞLIYOR Belçika’da imamın sınır dışı edilmesi ile ilgili olarak Camia’ya konuşan Belçika İslam Temsil Kurumu (Exécutif des Musulmans de Belgique) Başkanı Mehmet Üstün “İmamın oturumunun uzatılması için yaptığı başvurunun reddedilme sebebinin facebook paylaşımları olduğu anlaşılınca bir avukat üzerinden durumun yanlış anlaşıldığı, imamın kimseyi hedef göstermediğini ifade edildi ve bu alınan karara itiraz eden bir dava açıldı. Sözü geçen imam bu paylaşımları sayfasından kaldırdı.” dedi. Cami görevlilerinin de konunun bu şekilde kapanacağını düşündüklerini kaydeden Üstün, ama çarşamba günü itibarıyla camilerin tanınmasından sorumlu bakanlığın, Belçika İslam Temsil Kurumu’na bu caminin tanınmasının geri alınması ile ilgili bir prosedür başlatıldığı bilgisini verdiklerini söyledi.
Üstün şunları aktardı: “Şimdi başlatılan prosedür şu şekilde işleyecek; bakanlık bu konuda bizim, caminin bağlı olduğu belediyenin ve valiliğin görüşlerini alacak ve ondan sonra bir karar verecek. Tabii ki bu sorunların bu şekilde büyümeden çözülebilmesi için epey çaba sarf ettik ama maalesef bu şekilde bir uygulamaya gidilerek bu sorunu medyaya yansıtılması sureti ile bir politik menfaat etme çabası da görülmektedir. Bu da bizi üzmektedir. Süreç, eğer caminin tanınmasının geri alınması olarak neticelenirse Yeşil Cami, Flaman bölgesinde Türkiye kökenlilerin tanınması geri alınmış ikinci camisi olacak.”
di, “Eşcinsel topluluğunu damgalamaya ve bu tür mesajları yaymaya daha fazla tahammül edemeyiz. Bir imam olarak Belçika’da çalışma hakkına sahipseniz, örnek bir göreviniz vardır. Değerlerimize uymak istemeyen herkes, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak.” diye konuştu. YEŞIL CAMI’NIN TANINMA STATÜSÜ TEHLIKEDE
İMAMIN PAYLAŞIMI NEFRET SÖYLEMI OLARAK DEĞERLENDIRILDI
Flaman İç İdaresi ve Uyum Bakanı Bart Somers de Yeşil Cami’nin tanınma statüsünün iptali için yasal işlem başlatılması ile ilgili olarak konuştu. Somers, LGBT toplumuna yönelik nefret ve ayrımcı mesajlar yaydığı gerekçesiyle, Yeşil Cami’nin tanınırlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Belçika’nın İltica ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanı Sammy Mahdi, 3 yıldır Belçika‘da olduğu belirtilen imamın oturma iznini uzatmama kararı hakkında konuştu. Mahdi, “Toplumumuza nefret ekmek için gelenlerin burada yeri yoktur.” dedi. Devlet Bakanı Mah-
Bakan Somers’ın kabinesi; caminin resmî Facebook sayfasından, Türkiye Diyanetine ait eşcinselliğin geleceğe ve aileye zarar verdiği için İslam’da yasak olduğunu ve dolayısıyla toplum için en büyük tehditlerden biri olduğunu açıklayan uzun bir mesaja dikkat çekti.
Bakan Somers, “Yerel inanç topluluklarının tanınma almak ve bunu sürdürmek için ne yapması gerektiğini tanımlayan bir düzenleyici çerçevemiz var. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan temel haklara aykırı davranan herkes bu tanınmayı kaybedebilir.” dedi. Somers ekledi: “Bu, tüm Müslümanların ve dolayısıyla kendi din deneyimlerini demokratik anayasal devletimizle uzlaştıran tüm Flanders inananlarının yararınadır.” Eyalet meclisi, belediye meclisi, temsilci organ, ilgili dinî idare ve Federal Adalet Bakanı 60 gün içinde Bakan Somers’a tanımanın kaldırılmasıyla ilgili bir tavsiyede bulunacak. Somers, “Bu şekilde tüm bilgileri elde ediyoruz ve savunma hakkına da saygı duyuyoruz. Dosyanın tamamı temelinde esasa ilişkin bir karar vereceğim.” dedi. Houthalen – Helchteren Belediye Başkanı Alain Yzermans da, “Demokratik, anayasal devlete karşı gelen ayrımcı mesajlar kabul edilemez. Belediyemiz, eşitliğe ve hoşgörüye büyük önem veriyor.” dedi.
Helal Kesim n i s e B ı l k ı l ğ a S Herkes Yesin
Selam Food GmbH | Heinrich-Lübke-Str. 1 | 50374 Erftstadt | T. +49 2235 986 40 |
/ selamfood
DÜNYA
5 Şubat 2021
9
Hindistan’da Yıkılan Babri Camisi’nin Yerine Yeni Bir Cami İnşa Ediliyor Hindistan’da 1528'de yapılan ve 1992'de aşırı Hindu milliyetçileri tarafından yıkılan Babri Camisi’nin yerine inşa edilecek cami için temel atma töreni düzenlendi.
HİNDİSTAN
H
indistan’da, Uttar Pradeş eyaletinin Ayodhya şehrinde yıkılan Babri Camisi’nin bulunduğu alana yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki Dhannipur köyünde inşa edilecek cami kompleksi için düzenlenen törene Hint-İslam Kültür Vakfı (IICF) üyeleri başta olmak üzere çeşitli kurum ve örgütlerden çok sayıda kişi katıldı. Katılımcılar, düzenlenen bayrak töreninin ardından birlikte fidan dikti. Projenin kaynaklara bağlı olarak 30 ayda tamamlanması planlanıyor. CAMİ, KOMPLEKS ŞEKLİNDE İNŞA EDİLECEK IICF Sekreteri Athar Hüseyin, yaptığı açıklamada, Hindistan anayasasının 26 Ocak 1950’de yürürlüğe girdiğini ve aralarında Hindistan’daki azınlıkların da bulunduğu tüm Hint vatandaşlarının anayasa ile eşit haklar elde ettiğini
anımsatarak, “Bu sebeple caminin temel atma töreni için 26 Ocak Hindistan Cumhuriyet Bayramı seçildi.” ifadelerini kullanmıştı. İnşa edilecek caminin bir kompleks şeklinde olacağına işaret eden Hüseyin, söz konusu alanda 200 yataklı hastane, günlük 1000 kişiye ücretsiz yemek sağlayacak aşevi, araştırma merkezi, müze, kütüphane ve bir yayınevinin bulunacağını söylemişti.
oldu ve çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Hindistan’ın bağımsızlığından önce de iki topluluk arasında zaman zaman sorunların yaşanmasına sebep olan Babri Camisi tartışmaları ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından da devam etti.
Babür Devleti’nin kurucusu Babür Şah’ın hayatta olduğu dönemde komutanlarından Mir Baki’nin 1528’de inşa ettirdiği cami, 1980’lerde Hindu milliyetçisi örgütler tarafından başlatılan tapınak (Mandir) kampanyasının kurbanı oldu. Babri Camisi arazisinin Tanrı Rama’nın doğduğu yer olduğu ve ibadethanenin tapınak üzerine inşa edildiğine ilişkin iddia, Müslümanlar ile Hindular arasında uzun yıllar tartışma konusu
Bir grup Hindu, Aralık 1949’da mabet içine Tanrı Rama ikonu bırakmıştı ve bunun bir mucize olduğunu yaymaya çalışmıştı. Yaşanan bu gelişmenin ardından Hint hükûmeti, bölgeyi “tartışmalı arazi” ilan etmiş ve camiyi ibadete kapatmıştı.
ARALIK 1949’DA HİNT HÜKÛMETİ, BÖLGEYİ “TARTIŞMALI ARAZİ” İLAN ETTİ
6 ARALIK 1992’DE HİNDULAR TARİHİ CAMİYİ YIKTI BJP lideri Lal Krishna Advani’nin Eylül 1990’da başlattığı kampan-
ya ile olaylar daha da kışkırtıldı. Advani, iki tekerlekli savaş arabasına dönüştürülen Toyota marka otomobiliyle Gucerat eyaletinden caminin bulunduğu Uttar Pradeş eyaletine yolculuğa çıkmıştı. Bu yolculukta, Ram Tapınağı’nın inşası için kullanılacak tuğlaları toplayan Advani, Tanrı Rama gibi giyinmiş, ok ve yay kuşanmıştı. 6 Aralık 1992’de BJP, RSS ve VHP gibi milliyetçi parti ve örgütlerce düzenlenen miting sırasında Hindu karsevaklar (gönüllüler), Sadhular (Hindu din adamları), militanlar ve gençlerden oluşan 150 bin kişinin kazma, kürek ve levyelerle ibadethaneye saldırması, yaklaşık 500 yıldır ayakta duran Babri Camisi’nin 5 saat içinde yıkılmasıyla sonuçlanmıştı. Caminin yıkılma haberi, ülke çapında ayaklanmaların yaşanmasına yol açmıştı. Hindistan’ın bölünmesinden sonra yaşanan en büyük toplumsal şiddet
olayına dönüşen ayaklanmalarda çoğunluğu Müslüman 2 bine yakın kişi ölmüş, 5 binin üzerinde kişi de yaralanmıştı. Olaylar Pakistan ve Bangladeş’e de sıçramıştı. BERAAT KARARI ÇIKMIŞTI Mahkeme 30 Eylül 2020’de, Babri Camisi’nin 1992’de yıkılmasıyla ilgili çeşitli suçlardan yargılanan, aralarında şu anda iktidardaki BJP üst düzey isimlerin de bulunduğu 32 kişinin beraatini kararlaştırmıştı.Yargıç Surendra Kumar Yadav, Babri Camisi’ne Hindu aktivistler tarafından 1992’de düzenlenen saldırının altında herhangi bir komplo bulunmadığına karar vermişti. Öte yandan, mahkeme heyeti, Babri Camisi’nin yıkılmasının yasaya aykırı olduğunu, bununla ilgili davanın ayrıca görülmesi gerektiğini bildirmişti.
Suriye Savaşı İnsanları Her Geçen Gün Daha da Yoksullaştırıyor İnsanların geçimlerini çöplüklerden temin etmeye çabaladığı Suriye'de yaklaşık 10 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğu bildirildi. SURİYE
S
uriye’de 2011 yılında başlayan savaş, ülkedeki ekonomik durumu iyice zora soktu. Halk her geçen gün daha da yoksullaşıyor. BM Dünya Gıda Programı, ülkede gıda fiyatlarının üçe katlandığını ve yaklaşık 9,3 milyon insanın açlıkla karşı karşıya bulunduğunu tahmin ediyor. Bazı Suriyeli aileler hayatlarını sürdürlebilmek için çöplüklerde satılabilecek atık madde topluyor. Bazen çöpe atılmış bazı gıda maddelelerini de çöplükten alıyorlar. Yeteri kadar varsa yiyecekleri de eve götürüyorlar. Haseke’ye bağlı el Malikiye kasabasından gelen son görüntülerde
çocuklar dahil aileler çöplüklerden hurda ve diğer satılabilecek atık malzeme toplarken göründü. Çöp toplayanlardan Ashma Jameel, “Geçimimizi temin etmek için her sabah, bu çöplüğe geliyoruz. Hatta bazen buradan yiyecek de topluyoruz. Yeteri kadar varsa, çocuklarımıza da götürüyoruz.” dedi ve her sabah ailece çöplüğe gelip, plastik malzemelerde diğer satılabilecek atıkları topladıklarını söyledi. Ashma Jameel çöplerden günlük 2 veya 3 bin Suriye lirası (4 Euro) kazandıklarını ancak bu paranın sabah kahvaltısına dahi yetmediğini ifade etti.
DÜNYA
5 Şubat 2021
10
“Dünya Feci Bir Ahlaki Başarısızlığın Eşiğinde” DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus'tan Kovid-19 aşısının tedarikindeki eşitsizliğe tepki: "Şimdiye kadar en az 49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon dozdan fazla aşı uygulandı. Düşük gelirli bir ülkeye ise sadece 25 doz verildi. 25 milyon değil, 25 bin değil, sadece 25".
D
ünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı şu ana kadar yüksek gelirli en az 49 ülkede 39 milyon dozdan fazla aşı yapıldığını belirterek, yoksul ülkelere aşı tedarikinde ise “dünyanın feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde” olduğu uyarısında bulundu. DSÖ’nün 148. Yönetim Kurulu toplantısı, İsviçre’nin Cenevre kentinde video konferans yöntemiyle gerçekleştirildi.
Ghebreyesus, burada yaptığı konuşmada, Kovid-19 aşılarının tüm ülkelere eşit ve adaletli dağıtılması için ülkelere küresel dayanışma çağrısında bulundu. Kovid-19 salgınının Çin’in Vuhan kentinde patlak vermesinin ardından geçen 1 yıldan kısa bir zamanda “güvenli ve etkili” Kovid-19 aşılarının bulunmasının büyük başarı olduğunu vurgulayan Ghebreyesus, “Ama şimdi, aşıların bazılarına umut getirmesine rağmen, dünyanın zenginleri ve yoksulları arasındaki eşitsizlik duvarında
başka bir tuğla hâline gelme tehlikesiyle karşı karşıyayız.” uyarısında bulundu. Ghebreyesus, isim vermeden bazı zengin ülkelerin aşı üreten şirketlerle ikili anlaşmalara öncelik verdiğini, bunun da 190 ülkenin katıldığı Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı’nı (COVAX) riske attığını vurguladı. 2020’de yüksek gelirli ülkelerle aşı şirketleri arasında 44, bu yıl ise en az 12 ikili anlaşma yapıldığını aktaran Ghebreyesus, şunları kay-
detti: “Şimdiye kadar en az 49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon dozdan fazla aşı uygulandı. Düşük gelirli bir ülkeye ise sadece 25 doz verildi. 25 milyon değil, 25 bin değil, sadece 25. Açık konuşmam gerekiyor, Dünya feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde. Bu başarısızlığın bedeli de dünyanın en yoksul ülkelerinde insan hayatı ve geçim kaynaklarıyla ödenecek.” DSÖ eş güdümünde yürütülen COVAX programı, potansiyel Kovid-19 aşısını geliştirmek, üretmek ve başta
düşük ve orta gelirli ülkeler olmak üzere tüm ülkelere adil şekilde dağıtmayı hedefleyen küresel girişim olarak kabul ediliyor.
yaşamını yitirdiğine dikkati çeken Ryan, “virüs kaynaklı küresel ölümlerin yakında haftada 100 bini geçmesinin beklendiğini” aktardı.
KOVID-19’UN DAHA HIZLI YAYILAN TÜRÜ DURUMU DAHA DA KARMAŞIK HÂLE GETİRDİ
Mevcut ölümlerin yüzde 47’sinin Amerika kıtasında gerçekleştiği bilgisini paylaşan Ryan, Avrupa’da ise ölümlerin hala yüksek seviyede olduğunu ifade etti. Ryan, epidemiyolojik durumu “dinamik ve düzensiz” olarak niteleyerek, Kovid-19’un daha hızlı yayılan türünün durumu daha da karmaşık hâle getirdiğini kaydetti.
DSÖ Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan ise aşıların tek başına salgını sona erdiremeyeceğine dikkati çekti. Dünya genelinde geçen hafta Kovid-19 nedeniyle 93 bin kişinin
Japonya’da Kovid-19 Tedbirlerine Uymayanlara Para ve Hapis Cezası Japonya’da kabine, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alınan tedbirlere uymayanlara para ve hapis cezası öngören tasarıyı kabul etti. JAPONYA
J
aponya’da Başbakan Suga Yoşihide başkanlığındaki kabine, hastanede Kovid-19 tedavisini reddeden ve çalışma sürelerini daraltmaya yanaşmayan kişi ve kuruluşlara ceza getiren iki tasarıyı onayladı. Olağanüstü hal (OHAL) uygulanmadığı durumlarda, Kovid-19 gibi salgın hastalıklara karşı eyalet valilerine, çalışma saatlerinin kısaltılması çağrısına, geçerli bir sebep öne sürmeden uymayan işletmelere emir verebilme yetkisi sunuyor. TEDAVİYİ REDDEDENLERE, 1 YILA KADAR HAPİS YA DA 9 BIN 600 DOLAR PARA CEZASI Tasarının getireceği özel önlem uygulaması kapsamında, valilerin emirlerine riayet etmeyen işletmelere 300 bin Yen'e (2 bin 900 dolar) kadar para cezası uygulanabilecek.
OHAL durumunda ise para cezası 500 bin Yen'e (4 bin 800 dolar) kadar çıkabilecek. Önlemlerin uygulanabilirliğini takip edecek yerinde denetleme uygulamalarına katılmak istemeyen işletmelere 200 bin Yen'e (1900 dolar) kadar para cezası verilebilecek. Diğer tasarı ise Kovid-19’a yakalanmasına rağmen hastanede tedaviyi reddedenlere, 1 yıla kadar hapis ya da 1 milyon Yen'e (9 bin 600 dolar) kadar para cezası verilmesini öngörüyor. Öte yandan tasarı, sağlık tesislerine Kovid-19 hastalarını kabul etmeleri çağrısı yapılması ve uyulmaması hâlinde tesisin isminin kamuoyuna duyurulmasını da kapsıyor. İktidardaki Liberal Demokrat Parti ve koalisyon ortağı Komeito’nun, muhalefet partilerinin temsilcileriyle gelecek hafta ele alacağı tasarının şubat ayında mecliste yasalaşması bekleniyor.
DÜNYA
5 Şubat 2021
11
Bangsamoro’da 13 Bin 500 Moro İslami Kurtuluş Cephesi Üyesi Silah Bıraktı Filipinler’in Güneyindeki Bangsamoro Özerk Bölgesi bayrağı, ikinci özerklik yıl dönümü kutlamalarında ilk kez Filipinler bayrağıyla birlikte göndere çekildi.
F
ilipinler’in Bangsamoro Özerk Bölgesi’nde 13 bin 500 Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) üyesinin silah bıraktığı bildirildi. Yerel haber sitesi Business Mirror’ın haberine göre, Bangsamoro Geçiş Hükûmeti Başkanı Hacı Murat İbrahim, Pakistan devlet televizyonu PTV ile yaptığı çevrim içi bir röportajda, MILF üyelerinin silah bırakmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İbrahim, 40 bin MILF üyesinden şimdiye kadar 13 bin 500’ünün silah bıraktığını, süreç içinde 28 binden fazla kişinin silah bırakacağını ve bunun bir parçası olarak 14 bin kişilik bir listeyi daha sunduklarını anlattı. Silah bırakan MILF üyelerine geçim desteği sağlamak için çalışmalara başlandığına işaret eden İbrahim, “Selam Bangsomoro” adını verdikleri programın yakında yürürlüğe
gireceğini ve bu şekilde süreci iyileştirmeye çalıştıklarını söyledi. İbrahim, 2020’de geçiş hükûmetinin yapılandırmasına önem verildiğini aktararak, “2020 için görevimiz çoğunlukla hükûmeti yeniden yapılandırmak ve aynı zamanda yasalar yapmaktı. Bu yüzden buraya odaklandık. Programlarımızın çoğu 2021’de.” dedi. Bangsamoro Özerk Bölgesi hükûmetinin kurulması için ihtiyaç duydukları hazırlıkların kapsamına atıfta bulunan İbrahim, 3 yıllık geçiş süresinin uzatılması için Filipinler’e çağrıda bulundu. İbrahim, Filipinler Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleriyle yaptıkları ilk görüşmelere değinerek, “Hepsi destekleyici. Uzatmaya gerçekten ihtiyacımız olduğunu söylediler çünkü geçiş hükûmetindeki görevimiz 3 yılda tamamlanamayacak kadar büyük. Dolayısıyla (geçiş dönemi için) bir uzatmaya ihtiyaç var.” ifadele-
İsim Tülay Tülü Enver Ajdari Ali Dinç Ali Tekdamar Hacer Gedikli Tacettin Gücen Fadik Verep Yurdagül Bekyiğit Müslüm Genlik Celal Demirel Hikmet Süzen Musa Şahin Aslı Öztürk Housein Hasan Oglou Üzeyir Sarıbaş Süleyman Gürbüz Hatice Kozak Sevda Korkmaz Alijaj Selman Naciye Uslubaş Fikret Gavranovic Süleyman Altunsoy Şerif Buluttumur Süleyman Uydun Chaira Chouseinoglou Zülbiye Eğilmez Ayşe Aydin Urfane Göç Said Bel Hadj Amar Mustafa Yayla Mehmet Ali Aydin Bebek Al Saidi Necmettin Cepni Adnan Alkan Ali Öksüz Ayhan Eren Duran Baysun Kjemal Ismaili Bebek Doğan Hafize Kongo Bebek Erzen Sadia El-Mogaddedi
rini kullandı. Silah bırakma süreci, hükûmetin MILF ile barış anlaşmasının en önemli hükümleri arasında yer alıyordu. BANGSAMORO’DA İKİNCİ ÖZERKLİIK YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARI Moro Müslümanlarının bağımsızlık mücadelesi sonunda referandumla özerklik ilan edilen Bangsamoro’da, ikinci özerklik yıl dönümü kutlamaları dün başladı. Bir hafta sürecek kutlamaların başlangıcında Bangsamoro Özerk Bölgesi bayrağı ilk kez Filipinler bayrağıyla birlikte göndere çekildi. İbrahim, yaptığı açıklamada, gerçek bir özerkliğe kavuştuklarını vurgulayarak, “İşte Bangsamoro bayrağını ilk kez Filipinler bayrağının yanına göndere çekiyoruz. Fedakarlıklarımız ve ortak vizyonumuz gelecek nesil için.” diye konuştu.
ÖZERK YÖNETİM Ülkenin güneyindeki Müslüman Mindanao bölgesinde 21 Ocak ve 6 Şubat 2019’da yapılan referandumlarda, halk, bölgeye kapsamlı özerklik getiren Bangsamoro Organik Yasası’nı kabul etmişti. Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte
Vefat tarihi
Bölge ve şubesi
14.01.2021 15.01.2021 16.01.2021 16.01.2021 16.01.2021 16.01.2021 17.01.2021 17.01.2021 18.01.2021 18.01.2021 18.01.2021 19.01.2021 19.01.2021 19.01.2021 19.01.2021 19.01.2021 20.01.2021 20.01.2021 21.01.2021 21.01.2021 21.01.2021 22.01.2021 22.01.2021 23.01.2021 24.01.2021 24.01.2021 25.01.2021 25.01.2021 25.01.2021 25.01.2021 25.01.2021 25.01.2021 26.01.2021 26.01.2021 26.01.2021 26.01.2021 28.01.2021 28.01.2021 28.01.2021 28.01.2021 29.01.2021 29.01.2021
G. Bavyera /Ausburg-Çağrı İsvicre /Liechtenstein Viyana /Aziziye K. Bavyera /Schwabach Hannover /Hannover Bremen /B-Fatih G. Bavyera /Penzberg Hannover /Neustadt Württemberg /Wangen Berlin /Charlottenburg.En. Linz /Steyr G. Bavyera /Ausburg-Cagri Köln /K-Barbaros K. Bavyera /Nürnberg-Merkez Württemberg /Wangen Hessen /Hanau Berlin /Kreuzberg-Me Hannover /Stadthagen Freiburg-Donau /Villingen Ruhr-A /Hamm Pelkum Ruhr-A /Recklinghausen Bremen /Bremerhaven İsvicre /Liestal Viyana /Sollenau Düsseldorf /Mülheim A.D. Ruhr Württemberg /Nagold G. Bavyera /Ausburg-Cagri Hamburg /Hh - Altona G. Bavyera /Ingolstadt Württemberg /Esslingen Hessen /Hanau Württemberg /Schw. Gmünd Hamburg /Hh- Altona Ruhr-A /Werl-Genclik Württemberg /Heilbronn Hannover /Braunschweig Düsseldorf /Du-Hochfeld Hamburg /Hamburg Merkez Württemberg /Aalen Viyana /Leobersdorf Berlin /Wedding-A.H Hannover /Hameln
tarafından Bangsamoro Geçiş Otoritesi’nin başına getirilen Hacı Murat İbrahim, 26 Şubat’ta yönetimi federal hükûmetin bölge valisinden devralmıştı. İbrahim’in geçiş sürecinin tamamlanacağı Haziran 2022’ye kadar bölgeyi yönetmesi kararlaştırılmıştı.
TOPLUM
5 Şubat 2021
12
Almanya’da “Sosyal Yardım 600 Euro’ya Çıkarılsın” Çağrısı Almanya’da, sendikalarla sosyal adalet için çalışan dernekler, ülkede sosyal yardımların artırılmasını istedi. 36 ayrı sendika ve birliğin yaptığı ortak çağrıda, “Sosyal yardım miktarı aylık en az 600 Euro olmalı” denildi. Çağrıda, dar gelirlilere derhal koronavirüs yardımı yapılması da talep edildi.
A
lmanya’daki 36 sendika ve sosyal adalet için çalışan dernek, Hartz IV diye bilinen sosyal yardımların artırılması çağrısında bulundu. Dernekler ayrıca, dar gelirliler için koronavirüs yapılmasını da istedi.
ile AWO, VdK ve Diaköni gibi ülke genelinde örgütlenmiş sosyal yardım kuruluşlarının da bulunduğu önemli sendika ve birlikler yaptıkları ortak çağrıda, 1 Ocak’tan itibaren 446 olan sosyal yardımın aylık en az 600 Euro’ya çıkarılmasını istedi.
Aralarında Almanya’nın en büyük sendikaları Birleşik Hizmet Sendikası Bilim ve Eğitim Sendikası
Çağrıda, kira sözleşmelerinin salgın döneminde iptal edilmesinin yasaklanması da gündeme getirildi.
Koronavirüs nedeniyle geliri düşenlerden hiç kimsenin kira sözleşmesinin feshedilememesi gerektiği belirtilen açıklamada, her aileye 100 euro korona yardımının derhal yapılması yer aldı. Öte yandan, dar gelerli ailelerin çocuklarının eğitimi için, bilgisayar veya tablet ve bu aletlerle kullanılacak olan program ve uygulamaların
Bremen’de Herkese Bedava FFP2 Maskesi Dağıtılacak Almanya’da federal ve eyalet hükûmetleri tarafından maske zorunluluğunun sıkılaştırılmasının ardından, Bremen’de yetkililer 15-59 yaş arası tüm yetişkinlere FFP2 maskelerini ücretsiz dağıtmak istiyor.
B
remen eyaleti, 15 ile 59 yaş arasındaki tüm vatandaşlara ücretsiz FFP2 maskeleri sağlayacak. Kararı Senato perşembe akşamı açıkladı. Buna göre, şubat ayının başından itibaren Bremen ve Bremerhaven’deki tüm insanlara posta yoluyla beşer adet FFP2 maskesi gönderilecek. Açıklamada hâli hazırda Federal Sağlık Bakanlığı aracılığıyla ülke çapında dağıtım yoluyla zaten 60 yaş üzeri vatandaşlara maskelerin ücretsiz temin edildiği vurgulandı.
Bremen Belediye Başkanı Andreas Bovenschulte (SPD) salı akşamı yaptığı açıklamada, “Kısıtlı bir bütçeye sahip insanlar bile bu tür maskeleri karşılayabilmelidir” dedi. Başkanın bu açıklamasının ardından Bremen’in başlangıçta tartışıldığı gibi, sadece ihtiyacı olan insanlara değil, tüm yetişkin vatandaşlara FFP2 maskelerini dağıtması bekleniyordu. Bremen Belediyesi’nin Sağlık departmanı sözcüsü Lukas Fuhrmann da Salı günü yaptığı açıklamada üc-
retsiz maskelerin dağıtımının planlandığını ancak nihai kararın dair perşembe günü Senato’nun vereceğini belirtmişti. 1 Şubat 2021 itibariyle, daha önce ağız ve burun kılıfı takmanın zorunlu olduğu tüm yerlerde, tıbbi yüz maskesi (“KN95 / N95” veya “FFP2” standartlarındaki cerrahi maskeler) takma zorunluluğu uygulamasına başlanacak. Basit bir ağız ve burun koruması veya evlerde yapılan bir maske artık yeterli olmayacak.
temin edilebilmesi için de ek yardımda bulunulması da istendi. hükûmetin küçük ortağı Sosyal Demokrat Parti sendika ve birliklerin ortak yardım çağrısını destekledi. SPD Federal Meclis Grup Başkanı Katja Mast, Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil’e çağrıda bulunarak dar gelirli ailelere maske için bir kereye mahsus 100 euro yardım
yapılmasını istedi. Olağan dışı ihtiyaçlar için olağan dışı yardımın yapılması gerektiğini belirten Mast, hükûmet ortağı CDU/CSU’ya, da seslenerek bu yönde engel çıkarmamalarını istedi. hükûmet, aldığı kararla 1 Ocak’tan itibaren tek başına yaşayanlar için sosyal yardım miktarını 446, birlikte yaşayan çiftlerden her birisi için de 401 euroya çıkarmıştı.
Almanya’da Belediyelerden Korona İhlallerine Büyük Cezalar: Milyonları Aştı!
A
lmanya’da mutasyonlu virüs endişesi yaşanırken, hükûmet ve eyaletler, mevcut korona önlemlerinin şubat ayının ortasına alınması yönünde fikir birliğine vardı. Ancak buna rağmen ülkede maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymayan birçok vatandaşın söz konusu olduğu belirtildi. Buna göre çoğu zaman para cezası kesildiği ifade edildi. HAMBURG’TA 1,5 MILYON EURO CEZA KESILDI Almanya’nın başkenti Berlin’de şu ana kadar kesilen cezaların miktarı
toplam 678 bin 865 Euro’yu buldu. Hamburg’ta en çok mesafe kuralı, ihlal edilirken, kesilen cezalarda toplam miktar 1,5 milyon Euro’yu aştı. KÖLN’DE 12 BIN 700 KURAL İHLALI Köln kentinde ise toplam 12 bin 700 kural ihlali tespit edildi. Aralık ayı sonu itibariyle Köln’nde ise kesilen cezaların miktarı 608 bin Euro olarak açıklandı. Frankfurt kentinde ise 8 bin 117 kural ihlaline toplam 602 bin Euro ceza kesildi.
TOPLUM
5 Şubat 2021
13
“Yabancılara Seçme ve Çifte Vatandaşlık Hakkı Verilsin” ALMANYA
Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’da (KRV), Sosyal Demokrat Parti (SPD) grubunun Eyalet Meclisi’ne sunduğu ‘çifte vatandaşlık’ teklifi komisyona gönderildi. Bu kapsamda, ön çalışmaların mayısa kadar tamamlanması ve ardından teklifin Meclis’te oylanması bekleniyor.
K
RV Seçim Hakkı Girişimi Başkanı Bahattin Gemici, bu önerinin, Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) ile Hür Demokratik Parti (FDP) tarafından reddedilme olasılığına karşı ve daha geniş bir kamuoyu desteği bulmak amacıyla çareyi komis-
yona sevk etmekte bulduğunu, bu hakkın yıllardır bu ülkeye hizmet eden Türk vatandaşlarına mutlaka verilmesi gerektiğini söyledi. Almanya’ya göçün 60’ıncı yılında Türk toplumu olarak ayrılıkları bir kenara bırakarak ve güçlerin birleştirilerek ortak hareket etme-
nin önemine dikkati çeken Gemici, şunları söyledi: MECLİS GÜNDEMİNE TAŞINACAK “Buna göre, komisyon, ‘çifte vatandaşlık’ konusunda uzmanların ve
sivil toplum kuruluşlarının görüşüne başvuracak, uyum komisyonundaki görüşmelerden sonra da konu Meclis gündemine taşınacak. Kamuya açık şekilde yapılacak bu görüşmelerle ve düzenlenecek kampanyalarla, CDU ve FDP milletvekillerinin kazanılması hedefleniyor.” Gemici, yasa teklifinin
kabul edilmesinin, Almanya’ya Türk işçi göçünün 60. yılında ilk kuşaklara teşekkür etmenin yanı sıra bu ülkeye emek veren göçmenlerin, politik yaşama katılmalarının ve toplumla kaynaşmalarının önünü açacağını, yabancı düşmanlığının önüne set çekeceğini kaydetti.
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)
CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr
TOPLUM
HUKUK KÖŞESİ Yusuf Kutlucan hukuk@camiahaber.com
Almanya’da 2021 Yılında Değişen Kanunlar - 1 Katma Değer Payı (KDV) Tekrar %19’a Çıkıyor Ekonomiyi canlandırmak amacıyla yapılan geçici KDV indirimi 01.01.2020 tarihi itibarıyla %16’dan tekrar %19’a (indirimli KDV %5’den tekrar %7’ye) çıktı. Lokantacılık (Gastronomi) hizmetlerinde, korona vergi yardımı diye bilinen “Coronasteuerhilfegesetz” kamsamında yapılan değişiklik 30.06.2021 tarihine kadar devam edecek. Buna göre lokantada yenilen yemek için %19 KDV gerekirken, paket servisinde olduğu gibi sadece %7 KDV ödenencek. "Şimdi, ekstra bir çalışma odası olmasa bile evde çalışılanlar gün başına 5€ ve senede en fazla 600 € olmak üzere, evden çalışmayı vergi beyannamesine yazıp düşebilecek. "
Dikkat: Eğer bir iş için 2020 yılında %16 ile depozit alındı ve iş bitimi ve yekûn hesab 2021 yılında yapıldı ise geçmiş depozitler dahil her şeyi %19 ile vergilendirmek gerekiyor. Kısa Çalışma Ödeneği ve Korona İkramiyesi Kısa çalışma ödeneğindeki özel kurallar 2021 yılının sonuna kadar devam edecek. İşverenler, kısa çalışma ödeneğine yaptıkları katkılardan 2021 sonuna kadar vergiden muaf tutulacak. Korona krizinden dolayı işcilere verilen bir seferlik ikramiyenin 1500'ya kadar olan kısmı da 30.6.2021 tarihine kadar vergiden muaf tutulacak. Asgari Ücrete Zam Asgari ücret 01.01.21 tarihi itibariyle saat ücreti olarak 9.35 Euro'dan 9.50 Euro'ya çıktı. Bu miktar, 01.07.21 tarihinden itibaren ise 9.60, 01.01.22 tarihinde 9.82 ve 1.7.2022 tarihinden itibaren de 10.45 Euro olacak. Evden Çalışmaya (Home Office) 600 Euroluk Sabit Vergi İndirimi Korona dolayısıyla evden çalışması gereken, ama, ekstra bir çalışma odasına sahip olma lüksü olmayan işçiler vergi beyannamesinde bu durumu beyan edemiyordu. Şimdi, ekstra bir çalışma odası olmasa bile evde çalışılanlar gün başına 5€ ve senede en fazla 600 € olmak üzere, evden çalışmayı vergi beyannamesine yazıp düşebilecek.
5 Şubat 2021
Fransız Danıştayı: “Aile Birleşimi Vizeleri Verilmelidir” Mahkeme, aile birleşimi vizelerinin askıya alınmasını “normal aile yaşamı hakkı ile çocuğun yararına orantısız bir müdahale” ve "yasal olup olmadığı hakkında ciddi şüpheler barındıran bir durum" olarak değerlendirdi.
F
ransa’da Danıştay, hükûmetin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gerekçesiyle yurt dışındaki eş ve çocukların ülkeye giriş vizesini askıya alma kararını iptal etti. Danıştay, çok sayıda dernek ve yabancı ülke vatandaşlarının başvurusu üzerine, hükûmetin 21 Mart’ta salgın gerekçesiyle aile birleşimi vizesini askıya alma kararını inceledi.
Mahkeme, aile birleşimi vizelerinin askıya alınmasını “normal aile yaşamı hakkı ile çocuğun yararına orantısız bir müdahale” ve “yasal olup olmadığı hakkında ciddi şüpheler barındıran bir durum” olarak değerlendirerek uygulamanın iptaline karar verdi.
Fransa devletinin zaten salgın öncesi dönemde aile birleşimi yoluyla vize verilenlerin sayısını 60 kişiyle sınırlı tuttuğuna işaret edilerek, hükûmetin bu konudaki virüsün yayılmasının önüne geçilmesi gerekçesinin gerçekçi olmadığı ifade edildi.
Kararda ayrıca, vize tedbir kararının, ilgili şahısların normal aile yaşamı hakkı ve varsa çocukların yüksek menfaatlerine aykırılık taşıdığına dikkat çekildi.
Kararın eş ve çocukları yurt dışında olması nedeniyle aile hasreti çeken çok sayıda kişiyi memnun ettiği belirtiliyor.
Berlin Mevlana Camii Evsizlere Çorba ve Yiyecek Dağıttı
A
lmanya’nın başkenti Berlin’de İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı bünyesindeki Mevlana Camisi Derneği evsizlere sıcak çorba ve yiyecek ikram etti. Kreuzberg semindeki Kottbusser Tor metro istasyonunun bulunduğu bölgede cami derneğinin üyeleri, hazırlanan çorba ve diğer yiyecekleri evsizlere dağıttı, kış şartlarına uy-
gun giysisi olmayanlara da battaniye ve giyecek verdi. Mevlana Camisi Derneği Başkanı İdris Kahraman, yaptığı açıklamada, “Küçük İstanbul” olarak adlandırılan Kreuzberg semtinin merkezindeki evsizlerin durumuna dernek yönetimi olarak duyarsız kalamayacaklarını belirterek “Biz ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ diye buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz. Bu bağ-
lamda etrafımızda evsiz, barksız, yuvasız olarak sürekli dışarıda caddede yatmak durumda kalan, imkansızlıktan dolayı ızdırap içindeki insanları görüyoruz.” dedi. Kahraman, uzun zamandan beri bu konuda ne yapabileceklerini düşündüklerini ifade ederek Müslüman’ın paylaşımcı olduğu düşüncesinden hareketle bu projeyi başlattıklarını söyledi.
Küçük ikramlar ve giyecek yardımı yaparak gönülleri kazanmak istediklerini vurgulayan Kahraman, bu bölgede yaşayan insanlardan sorumlu olduklarını, bu sorumluluğu yerine getirmek niyetiyle burada bulunduklarını dile getirdi. Kahraman, her hafta salı günleri evsizlere bu tür ikramlarda bulunacaklarını kaydetti.
EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN
Daha Yüksek Yol Masrafı Yol Masrafı, Sabit Vergi Muafiyeti (Pendlerpauschale) Ve Finanzamt’tan (Vergi Dairesi) Masraf İkramiyesi Yol masrafı sabit vergi muafiyeti 01.01.21 tarihinden itiabren 21. km’den itibaren kilometre başı 0,35 € oldu. Buna ek olarak, senelik geliri vergiden muaf oalacak kadar düşük olanlar için “Mobilitätsprämie” gelecek. Buna göre iş yeri 20 kilometreden uzak olanlar için, iş yerine ulaşım ve benzeri giderleri (Werbungskostenpauschale) 1000 Euro'yu geçen kimselere kilometre başı 4,9 cent ikramiye verilecek. İkramiyeyi Finanzamt'tan talep etmek gerekecek.
14
HERKES ÖLECEK YAŞTADIR BELGE URKUNDE
DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT
RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE
YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN
DİNÎ VECİBELER
RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN
REFAKATÇİ İLE TRANSFER
DEFİN ADRESİ
TRANSFER MIT BEGLEITUNG
BEERDIGUNGS ORT
NAKİL
ÜBERFÜHRUNG
UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33
TESLİM
ÜBERGABE
DER TOD KENNT KEIN ALTER
TOPLUM
5 Şubat 2021
Hasene’den Bosna’da Zorda Kalan Mültecilere Yardım Eli
15
BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com
Göçmenlerin Dindarlığını Nasıl Okuyabiliriz? Almanya’da, Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisinin Federal Almanya’nın ilk Başbakanı Konrad Adenauer adına kurduğu vakıf, toplumun dindarlığı üzerine bir araştırma yaptırdı. Araştırmada, Almanya’daki göçmenler ile Alman toplumunun dindarlık seviyesi arasında fark olduğu ortaya çıktı. Sonuca göre, göçmenler kendilerini daha dindar olarak tarif etti.
Hasene derneği, Bosna Hersek’in Lipa Kampındaki mültecilere “Acil Yardım Çağrısı” kapsamında biner adet kışlık battaniye ve bot yardımı yaptı.
H
asene International derneği, Bosna Hersek’in Lipa Kampındaki mültecilere “Acil Yardım Çağrısı” kapsamında biner adet kışlık battaniye ve bot ulaştırdı. Ayrıca yedi gün boyunca iki öğünden oluşan sıcak yemek yardımı yapılacağı açıklandı. Dağıtımları organize eden Hasene Balkanlar Bölge Temsilcisi Enver Eminoviç çalışmaları yağış altında yaptıklarını ve mültecilerin zor yaşam şartları içerisinde hayata tutunduklarını paylaştı. “BU İNSANLAR BİR UMUDUN PEŞİNDEN BURALARA KADAR GELMİŞLER” Dağıtımda bulunan Hasene Avusturya Başkanı Şerafettin Sungur, Lipa Mülteci Kampı’nın Bihaç şehri yakınlarında, dağların eteğinde kurulu bir çadır kampı olduğunu ve yaklaşık 1.000 kişinin kampa-
ta kaldığını ifade etti ve şunları söyledi: “Kışlık ayakkabı ve battaniye dağıtımı yaptık ve bir hafta boyunca sıcak yemek dağıtımı olacak. Kampta çoğunlukla Afganistanlı ve Pakistanlı mülteciler vardı. Havaların soğuk olması, bölgenin yoğun yağış alıyor olması sebebiyle mülteciler zor şartlar içerisinde bulunuyor. Bu insanlar bir umudun peşinden buralara kadar gelmişler ve kendilerine iyi bir yaşam alanı açabilmek için burada bekliyorlar. Çoğunluğu gençlerden oluşan bu mülteciler, kendi ülkelerindeki yoksulluk ve iç kargaşadan dolayı tutunamamışlar ve buralara kadar gelmişler. Allah yardımları olsun.” “BURADAKİ MÜLTECİLER BURAYA SIKIŞMIŞ DURUMDALAR” 10 günlük bir yardım ön hazırlığı
yapıldığını ifade eden ve dağıtımda da bulunan IGMG Balkanlar Bölge Başkanı Edin Salkoviç yapılan yardım çalışmaları ile ilgili şunları paylaştı: “Bihaç şehrinde, Lipa Mülteci Kampında mültecilere yardım eli uzattık. Buradaki mülteciler ne ileri gidebiliyor, ne geri dönebiliyor, buraya sıkışmış durumdalar. Kışlık ayakkabıları Sancak bölgesinden duyarlı bir işadamından maliyet fiyatına aldık. Mülteciler yardımlardan dolayı teşekkürlerini sundular. IGMG Balkanlar Bölgesi olarak Hasene derneğimiz ile birlikte 6 yıldır mültecilere yardım yapıyoruz. Bu zaman zarfında Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan ve Bosna Hersek’te mültecilere yardımlar ulaştırdık. Zor şartlar altında yaşama tutunmaya çalışan bu insanların hayatlarını kolaylaştırmak için el uzattık. Dinimiz de bunu emrediyor.
Peygamber Efendimiz a.s.’ın tavsiyeleri doğrultusunda, insanları sevindirmek, insanlara kolaylık göstermek için çalışmalarımızı sürdürdük ve sürdürmeye de devam ediyoruz. Hayata umutla tutunabilmeleri için mültecilere destek olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu. BAŞKA KAMPLARA DA YARDIMLAR YAPILACAK Bihaç bölgesinde başka kampların da bulunduğunu ekleyen Salkoviç,” O kamplara da yardımlarımız devam edecek. Yakın zamanda mobil klinik çalışmasıyla da hem mültecilere hem de yerli muhtaç insanlara sağlık alanında yardım eli uzatmayı planlıyıoruz. Bu hayırlı çalışmalara destek olan tüm Hasene bağışçılarına teşekkür ediyoruz, güzel dualara vesile oldular. Allah kabul etsin.” diye kaydetti.
IGMG Werl Şubesi Başkanı Adnan Alkan Hayatını Kaybetti İslam Toplumu Millî Görüş Werl Şubesi Eğitim Merkezi Başkanı Adnan Alkan, tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
İ
slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Ruhr Bölgesi Werl Şubesi Eğitim Merkezi Başkanı Adnan Alkan, yaklaşık üç aydır tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Alkan’ın cenaze namazı 27 Ocak 2020 tarihinde IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün tarafından kıldırıldı. Cenazede ayrıca IGMG Ruhr-A Bölge Başkanı Ab-
Araştırmanın başlığı da, tüm araştırmayı tek bir cümlede özetleyecek şekilde seçilmişti: “Göçmen Toplumunu Ne Birleştirir?” Bu sorunun cevabı zaten araştırma içinde veriliyor. Buna göre, göçmen toplumunu birleştiren “din/inanç”tır. "Türkiye kökenli göçmenlerin ifade özgürlüğüne, diğer göçmenlerden daha fazla önem vermesi dikkat çekicidir."
Araştırmanın, daha çok Rusya, Polonya, Türkiye ve Doğu Bloku ülkelerinden Almanya’ya göç eden göçmen kökenlilerin dindarlıkları hakkında bilgi vermesi de önemli. Zira, araştırmaya göre, Türkiye kökenli göçmenlerin çok büyük bir bölümü dindar olduğunu ifade ettikleri gibi, yüzde 50 gibi bir oranda günlük ibadetlerini yerine getirdiklerini de söylüyorlar. Bir başka önemli konu da, dindarlık oranı oldukça yüksek olan Türkiye kökenli göçmenlerin ifade özgürlüğüne, diğer göçmenlerden daha fazla önem vermesi oldu. İşte bu noktada Almanya’daki, belki de tüm Avrupa’daki iktidar ve siyaset ehlinin, İslam ve Müslümanları toplum dışında tutmak için yaptıkları işgüzârlıklara bir son vermesi gerektiği de ortaya çıkıyor. Fransa ve Avusturya, Müslümanları toplumun kenarına itmek ve belki de tamamen dışlama konusunda ipin ucunu kaçırdı. Almanya ise ne yapacağına tam karar verememiş durumda. Fransa ve Avusturya’nın yolunu izlese, mevcut anayasa ve kanunlar buna müsait değil. Onun için de şimdilik bir ara formül peşinde. Bu formül, Almanya’daki camilerin bir sicilinin tutulması ve istihbarat birimlerinin “camileri/ Müslümanları kontrol altında tutmak için” daha fazla yetkilerle donatılması, dolayısıyla, mevcut yasalara uymayan sıkı bir takibin yapılması şeklinde. Ocak ayı başında Almanya Federal Meclisi’ndeki Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılığın engellenmesi için yasal güvence altına alınması yolundaki görüşmeler, Almanya’yı Fransa ve Avusturya’dan ayıracak sonuçları vermesi bakımından ilginç olacaktı. Ne yazık ki, görüşmeler sonucunda önergenin reddedilmesi, Almanya’nın kararsızlığını ortaya koydu.
dullah Kodaman da hazır bulundu. “HER KULA NASİP OLMAYACAK GÜZEL İZLER BIRAKARAK GİTTİ” Abdullah Kodaman, Adnan Alkan’ın vefatıyla ilgili Camia Haber’e açıklamalarda bulunurken, Alkan’ın samimi ve gayretli bir
hoca olduğunu belirtti. “Teşkilatımızın yeri geldi başkanı oldu, yeri geldi hocası oldu, yeri geldi eğitmeni oldu. Çeşitli programlarda hep ön planda olan dertli bir başkanımızdı.” ifadelerini kullandı. Başkan Alkan hakkında yazılan, söylenen sözlere bakıldığında, hep güzel şeyler görüldüğünün de altını çizen Kodaman, “Her kula nasip
olmayacak güzel izler bırakarak gitti Adnan Başkanımız. Teşkilatımıza, davamıza büyük hizmetleri olmuş Adnan Alkan Başkanımıza Allah’tan gani gani rahmetler niyaz ediyoruz.” diye kaydetti. Adnan Alkan’ın naaşı, kılınan cenaze namazı sonrası, Bartın-Ulus’a uğurlandı.
Müslümanları bir araya getirecek olan yapının “din” olduğunun ortaya çıkmasından sonra, Müslümanların, toplum dışına daha çok itilmesi toplumun tümüne zarar verecektir. Güven ortamının olmadığı bir yerde, toplumsal uyum ve dayanışma zayıflar. Onun içindir ki Almanya’daki siyasetçiler, bu araştırmayı çok iyi “okumalı”dır.
GENÇLIK
5 Şubat 2021
16
Vefatı Büyük Üzüntüye Neden Olmuştu: Cenaze Günü Su Kuyusu Haberi Geldi! ALMANYA
Almanya’da IGMG Duisburg Mevlana Camii Gençlik Teşkilatı eski Başkanı Muhammed Öztaş, 26 yaşında vücudunu kaplayan enfeksiyon sonrası hayatını kaybetti.
A
lmanya’da İslam Toplumu Millî Görüş Duisburg Mevlana Camii Kütüphane Gençlik Teşkilatı eski Başkanı Muhammed Öztaş, 26 yaşında vefat etti. 17 Ocak 2021 tarihinde hayata gözlerini yuman Öztaş’ın, bademcik iltihabı sonrası vücudunu kaplayan enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybettiği kaydedildi. Mevcut Kütüphane Gençlik Teşkilatı Başkanı Kerim Gümüş, Muhammed’in çok hayırsever, enerjik, atılgan, iş bitirici
bir yapıya sahip olduğunu belirterek, ani ölümünün bölgede büyük üzüntüye neden olduğunu söyledi. İKİ SU KUYUSU AÇTIRDI Öte yandan Muhammed Öztaş’ın daha öncesinde bir su kuyusu kampanyası başlattığı ve bunun kasım ayında “Duisburg Kütüphane Gençlik” adına açıldığı ifade edildi. Cenaze günü ise yakınlarını derinden etkileyen bir hadise yaşandı. Muhammed Öztaş’ın
başlattığı ikinci kampanyada da su kuyusunun açıldığı bilgisinin cenaze günü geldiği kaydedildi. Kerim Gümüş, “Gider ayak, son yolculuğunda, Afrika’dan gelen haber ile güzel bir iz bıraktı.” diye kaydetti. “MUHAMMED ÖZTAŞ” SU KUYUSU AÇTIRACAKLAR Kerim Gümüş son olarak, Muhammed Öztaş’ın kendisine daha önce defalarca ikinci, hatta üçün-
cü su kuyusu açtırmak istediğini söylediğini aktardı. Onun dileğini gerçekleştirmek için Gençlik ve Cemiyet olarak, üçüncü bir su kuyusu açtıracaklarını söyleyen Gümüş, kuyuya da Muhammed Öztaş’ın ismini vereceklerini söyledi. Muhammed Öztaş’ın naaşı kılınan cenaze namazı sonrası Türkiye gönderilerek Aksaray’da defnedildi.
Muhammed Öztaş
Almanya’da NRW Aile Birliği’nden İlginç Talep:
“Tüm Öğrenciler Sınıfta Kalsın” ALMANYA
Almanya’da NRW Aile Birliği’nden yapılan öneride, tüm öğrencilerin bu yıl sınıfta kalmaları gerektiği belirtildi.
A
lmanya’da NRW Aile Birliği, ilginç bir öneri ile gündeme geldi. Birliğin Başkanı Petra Windeck, korona salgınında uzaktan eğitim gören öğrencilerin ailelerinin zorlandıklarını belirtirken, bunun böyle devam edemeyeceğini belirtti. İş ile uzaktan eğitimin beraber yürütülmesiyle ilgili zorlukların olduğunun altını çizdi. Ayrıca uzaktan eğitimde teknik problemlerin meydana geldiğini ifade etti. Bu yüzden tüm öğrencilerin bu yıl sınıfta kalmaları gerektiğini belirtti. “BÜYÜK BİR GERİLEME SÖZ KONUSU” Windeck, yaptığı açıklamada, “Bu noktada duracağız ve ebeveynlerden öğretmen rolünü üstlenmelerini istemeyi bırakacağız. Tüm öğrenciler sınıfta kalacak.” diye kaydetti. Ayrıca öğretmenler arasında yapılan bir araştırmaya göre, pandemi sürecinde geçtiğimiz yıl eğitim konusunda büyük bir gerilemenin söz konusu ol-
duğunu ifade eden Windeck, “Bu gerileme, özellikle okulların 14 Şubat’tan sonra da normale dönmeyeceğini varsayarsak, daha da büyüyebilir.” diye konuştu. “HİÇBİR ÖĞRENCİ SINIFTA KALMAMALI” Öte yandan Alman Çocuk ve Genç Tıbbı Akademisi Genel Sekreteri de konuyla ilgili açıklamalarda bulunurken, “Komple bir neslin, şu anki kararlar neticesinde bir ömür dezavantaj yaşayacaklarından eminiz.” diye konuştu. NRW Öğrenci Temsilciliği de eğitimdeki duraksama ve uzaktan eğitim sebebiyle sosyal açıdan zayıf olan öğrencilerin yaşadığı dezavantajların ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir çözüm üretilmesi yönünde talepte bulundu. Öğretmen Birlikleri de eğitim seviyesinin düşmesiyle ilgili şikâyetlerini dile getirdi. Çözüm olarak ise Windeck’in aksine, hiçbir öğrencinin sınıfta kalmaması gerektiğini savundu.
AILE
5 Şubat 2021
Çocukları Koronavirüsle İlgili Fazla Bilgiye Maruz Bırakmayın Hemen her yerde konuşulan koronavirüs haberleri ve salgın nedeniyle hayatımızın değişmesi yetişkinleri olduğu kadar çocukları da etkiledi. Uzmanlar çocukların koronavirüs hakkında aşırı bilgiye maruz bırakılmamasını öneriyor.
M
edicana International İstanbul Hastanesi'nde görevli Uzman Psikolog ve Pedagog Reyhan Ateş Yücel, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında evlere kapanan aileleri, çocuklarıyla ilgili yapması gerekenler hakkında uyardı. Her yerde konuşulan koronavirüs haberlerinin, çocukların da gündemine oturduğunu aktaran Yücel, çocukların psikolojilerinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olan bu durumun, evde geçirilen sürenin artmasıyla birlikte aile içinde neler yapılabileceği sorusunu da gündeme getirdiğini kaydetti. Toplumun her kesimi tarafından hemen her an konuşulan koronavirüsün, çocukların korkmasına, kendileri ve aileleri için kaygılanmasına yol açtığını belirten Yücel, şunları kaydetti:"Çocukların gereğinden fazla bilgiye maruz bırakılmaması son derece önemlidir. 4 yaşından büyük çocuklara virüsün ne demek olduğu ve nasıl uzak tutulabileceği basit bir dil ile anlatılabilir. Daha büyük çocuklara neden evden çıkılmadığı, sosyal izolasyonun nasıl uygulanabileceği gibi konularda bilgi verilebilir.“ Yücel süreci atlatmak için ailenin planının ne olduğu ve nasıl uygulayacağı; okul süreçleri hakkında konuşulabileceğini söyledi. Yücel “Aynı zamanda akıllarında kalan soruları sormaları konusunda da onları teşvik etmek çok daha doğru olacaktır. Çocuklara, alınan tedbirler sayesinde bu hastalığa yakalanmanın güç olduğu uygun bir dille anlatılmalıdır." dedi. RUTIN ÇOCUKLARI GÜVENDE HISSETTIRIR Yücel, evde rutin olarak yapılan her eylemin bu süreçte de aynı düzende yapılmaya devam edilmesinin son derece önemli olduğunu ifade ederek, evde geçirilen sürenin artmasıyla birlikte bu durumun, aileyle birlikte kaliteli zaman geçirmek için fırsata çevrilebileceğini söyledi. Yücel şöyle konuştu: "Kaliteli zamandan kasıt, birlikte her ne yapıyorsak kendimizi vererek; çocukla gerçekten iletişimde olarak, onu dinlemek, anlamak ve birbirimizin dünyasında olabilmeye çalışmaktır. Sürekli olarak haber takip etmekten kaçınılmalıdır. Çocuklarla yapılabilecek eylemlerden her iki taraf da keyif almalıdır. Çocuklar evde sıkılabilirler. Bu son derece olağandır. Birincil önceliğimiz onları sürekli eğlendirmek değil, onları güvende tutmaktır. Evde çocuklara mümkün olduğu kadar yaşına uygun olarak görevler de verilebilir. Yemek
hazırlamak, sofra kurmak, çamaşır asmak gibi yardımcı eylemler, çocukların aileleriyle birlikte geçirdikleri zamanın kalitesini artırmaya yardımcıdır. Yeni başlayan uzaktan eğitim sisteminde de özellikle ilkokul çağındaki çocuklara destek vermek; takip ve izleme çalışmalarında anne babaların yardımcı olması son derece önemlidir. Hayatın, okulun normal rutinine benzer şekilde ilerlemesi çocukları güvende hissettirir." "OKUL ARKADAŞLARIYLA GÖRÜNTÜLÜ GÖRÜŞMEK ÇOCUĞU SAKINLEŞTIRIR" Yücel, çocukların evde canlarının sıkılmasının gayet normal karşılanması gerektiğini dile getirerek, yaşanan sürecin hiçbir yaş grubu için bilindik ve normal olmadığını söyledi. "Hepimiz anlamaya ve kendi normalimizi yeniden tanımlamaya çalışıyoruz." diyen Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Süreç boyunca ev içinde fiziksel aktivite yapılması gereklidir. Söz gelimi müzik açarak ailece dans etmek, birlikte film seyretmek gibi ortak kültür oluşturacak faaliyetler yapılabilir. Bunun yanında çocuğun, okul arkadaşlarıyla görüntülü olarak konuşmasına olanak tanınması çocukların sakinleşmesine yardımcı olacağı gibi onların sosyal becerilerinin gelişimine de katkıda bulunur." EVDE KALDIKÇA KARAMSARLIK ARTABILIR Medicana Bursa Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Öztepe Yavaşçı da, Türkiye’nin de pek çok ülke gibi koronavirüs salgınına hazırlıksız yakalandığını ifade ederek, bireylerin ruh hâlinin de hazırlıksız yakalandığını kaydetti. Okulların online ortama taşındığını ve çalışma saatlerinin değiştiğini hatırlatan Yavaşçı, "Mağazalar, tiyatro sahneleri ve sinema salonları kapandı. Dışarıda ya da evde dost sohbetlerine ara verildi. Hepimiz evdeyiz. Bunların olumsuz sonuçları var mı? Elbette var. Bir yandan bilinmeyen bir virüs gerçeği ve onunla ilgili korkularımız... Bir yandan gelecek kaygısı, sağlığımızla ilgili endişeler, sevdiklerimizi koruma isteğimiz, onları kaybetme korkusu ve çaresizlik." diye konuştu. Evde kalma süresi arttıkça karamsarlığın artabileceğini anlatan Yavaşçı, "Karamsarlık bizleri daha depresif hissettirmeye başlayacaktır. Depresif ruh halinde, zihnimizin olumsuz sesini daha çok duymaya başlarız." bilgilerini verdi.
EV IÇI AKTIVITELERINIZI MUTLAKA ARTIRIN Evde kalan insanlara temizlik, ev düzenleme, dans, müzik gibi etkinliklerle uğraşma önerisinde bulunan Yavaşçı şöyle konuştu: "Ruh sağlığı bilimiyle ilgilenen bizler depresyon hastalarımıza, 'yorulduğumuzda bize iyi gelecek olan şey dinlenmektir. Fakat depresyondayken dinlenmek daha yorucudur. Depresyonda dinlenirsek zihnimizin sesini daha fazla duyarız ve bu durum bizi daha da fazla yorar. O yüzden isteğiniz olmasa da sürekli etkinlik içinde olun.' deriz. Evde kapalı kaldığımız ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz yeni bir deneyim yaşıyoruz. Bu sürecin olumsuz etkilerine maruz kalmamak için ev içi aktivitelerinizi mutlaka arttırın. Mesela yeni hobiler oluşturun. Evde pilates, egzersiz ya da benzeri şeyler yapın. Tüm aile bireyleriyle birlikte sizleri rahatlatan programları izleyin. Çocuklarla resim yapabilir, birlikte yemek ya da yap-boz gibi farklı aktiviteler içinde de bulunabilirsiniz. Bunlar ruh sağlığınıza iyi gelecektir." “NORMAL HAYATA GERI DÖNECEĞIZ" Yavaşçı şunlara dikkati çekti: "İçine girilen yeni hayat biçimine adaptasyon sürecinde dünyanın güvenli bir yer olduğu inancını sakın kaybetmeyin. Hayatta tabi ki olumsuz deneyimler yaşıyoruz ama birçok olumlu deneyimimiz de var. Daha önce domuz gribi, kuş gribi gibi başka salgınlar da oldu. O zaman bunların da aşısı ya da ilk etapta tedavileri yoktu. O zaman da çok korktuk ama normal hayata geri döndük. Dolayısıyla buradan da normal hayata geri döneceğiz." Dr.Yavaşçı, toplumda salgın gerçeğine karşı iki tür savunma oluştuğunu belirterek, "Evet, bu gerçek bir tehdit ama iki uç kitle oluştu. Birincisi; aşırı panik olanlar, iki; bana bir şey olmaz deyip inkâr edenler. Her ikisi de önlem alınmasını ve kişinin kendisi ile ailesini koruma becerisini engellemesine neden olur. O nedenle sakinliği korumak çok önemli." değerlendirmesini yaptı. Evde kalırken çok fazla haber izlemenin ruh sağlığına iyi gelmeyeceğine işaret eden Yavaşçı, "Bu dönemde evde kalmak bizi biraz sıksa da eğer haberlerle ilişkimizi doğru tutar, mesafeyi korursak ve önlemi elden bırakmazsak ilerleyen günlerde daha huzurlu olacağız. İnanıyorum ki bunları başarırsak önümüzdeki dönemde insanoğlu mutlaka doğru bir sonuca ulaşacaktır." uyarısında bulundu.
17
Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com
YAPTIĞIM EĞİTİM NE KADAR İSLÂMÎ? İslami eğitim, gerçekte Müslümanların kendi İslam anlayışları doğrultusunda kendi şartları ve ihtiyaçlarına göre oluşturdukları eğitim olduğundan dolayı, her İslami eğitimin ne kadar İslami olduğu sorgulamaya hep açık olmak durumundadır. Öncelikle; anne, baba, öğretmen, eğitim yöneticisi vs. olarak her birimiz, kendi İslami eğitim anlayış ve uygulamalarımızın İslamiliğini sürekli sorgulamakla, onlarla yüzleşmekle yükümlüyüz. Benim İslamiyete uygun olduğunu düşünmem, onun gerçekte uygun olduğu anlamına gelmeyebilir. Nice doğru olduğunu düşündüğüm şey, gerçekte yanlış olabilir. Zira, her zaman yanılma ihtimalimin, her yaptığımda hata payının olacağı muhakkak. Bu yüzden, kusurumun olmayacağını düşüneceğim bir zaman dilimi, hiç olmayacak. Sorgulama ve arayışım ömür boyu gelişerek devam etmek durumundadır. Bu, “haddini bilme ve kendini sürekli hesaba çekme” İslami düsturun gereğidir (Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyame, 25).
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
(Zümer suresi, 39: 9)
Dahası, bu özeleştiri mekanizması, eğitimle ilgili bilimsel okumalarıma eşlik etmelidir. Yani dur durak bilmeksizin eğitime dair güncel bilimsel bilgileri edinerek kendimi geliştirirken, bu bilgiler ışığında kendi eğitim anlayış ve uygulamalarımın isabetliliğini gözden geçirmek zorundayım. Her işi bilimle, bilgiyle, bilinçle yapmamı emreden İslam’ın müntesibi olarak eğitim gibi son derece önemli ve riskli bir işi nasıl bilmeden, atadan babadan gördüğüm anlayış ve uygulamalarla yetinerek yapabilirim? “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer suresi, 39: 9) Müslüman’ın, “hakkında sağlam bilgisi olmayan hiçbir işin peşine düşmemesi” emrediliyor ve bunun hesabını vereceği belirtiliyor. (İsra suresi, 17:36). Üstelik sadece kendim sorgulamakla yetinmemeliyim. İçerden bakan olarak, kusurları göremeyebilirim. Benim kültürüm, bilgim, ön yargılarım, yanlışlarımı görmeme yetmeyebilir, hatta engel olabilir. Mutlaka dışardan eleştirel değerlendirmeleri de devreye sokmaya ihtiyaç vardır. Alanın uzmanlarına sürekli başvurup, onların eleştirel değerlendirmelerini almak için her adımı atmam gerekir. Yaptığı işi güzel ve sağlam yapan “muhsin Müslüman” olmam, dolayısıyla emeklerimin karşılığını tam alabilmem böyle mümkündür. Çünkü “Allah, işini güzel ve sağlam yapanların ecrini asla zayi etmez.” (Tevbe suresi, 9: 120) Anne-babalar ve özellikle eğitim alanında hizmet etmek isteyen Müslümanlar, eğitimin çok şerefli olduğu kadar tehlikeli bir iş olduğunu, onunla hayat kurtarılacağı gibi katliam da yapılabileceğini unutmamalıdırlar. Hem de iyi niyetle, samimiyetle.
AILE
5 Şubat 2021
18
“Müslümanlar Da Depresyona Girer”
Camia TV’nin “Biz bir Aileyiz” programına konuk olan Psikiyatr Dr. Nilüfer Ak depresyon ve etkileri hakkında bilgi verdi. Ak depresyon hastalığının belirtilerini, travmatik olayların depresyona etkilerini, tedavi yöntemlerini ve İslam ile depresyon arasındaki bağlantı hakkında soruları yanıtladı. Psikiyatr Nilüfer Ak, depresyonun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altını çizdi. MERFUA ŞEKER
C
amia TV’de ailelere ve topluma yönelik çeşitli konuları ele alan “Biz bir Aileyiz” programına konuk olan Psikiyatr Dr. Nilüfer Ak depresyon hakkında faydalı bilgiler paylaştı. Psikiyatr Nilüfer Ak depresyon hastalığını tanımlarken şu sözlere yer verdi: “Depresyon çağımızın rahatsızlığı ve Almanya’da yaklaşık 5 milyon insan depresif rahatsızlık geçiriyor veya geçirmiş durumda. Dünya çapında 350 milyon insana tekâmül ediyor. Ciddi olması ile beraber tedavisi mümkün olan bir hastalık.” Ak, depresyon hastalığının ne olduğu ile ilgili soruya “Depresif duygu durumu bozukluğu, bir insanın duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını olumsuz bir şekilde etkileyen bir hastalıktır. Depresyon, depresif bir epizot geçiren bir kişide tıbbi bir rahatsızlıktır.” diye yanıt verdi. HER ÜZÜNTÜ BIR DEPRESYON DEĞILDIR Psikiyatr Nilüfer Ak depresyon hastalığının belirtilerini ve üzüntü ile farklılığını şu sözler ile açıkladı: “Depresyon ve üzüntülü durum arasında fark var ve bunu fark etmek gerekir. Her üzüntülü dönem bir depresyon değildir. Bize gelen hastalarda belirli kriterlere bakarız. Ana belirtilerden en önemlisi zamandır. Üzüntülü bir durum iki haftayı geçerse ve iç huzursuzluklar başladıysa ve hiçbir şeyden artık zevk alamama durumları ortaya çıktıysa depresyon olarak bakabiliriz. Örneğin dışarıya çıkmama gibi veya alışverişe dahi gücü yetmeyen, gözünde büyüyen durumlar mevcut ise depresyon söz konusu olabiliyor.”
Ak, bedensel olarak en sık görülen belirtilerden bazılarını ise, iştahın azalması veya açılması, baş ağrısı veya mide ağrıları gibi birçok belirti olabilir şeklinde sıraladı. En önemli ve en erken değişime uğrayan alışkanlığın uyku düzeni olduğunu belirtti. Uyku durum bozukluklarında, gündüzleri yorgunluk hissi ile uyumak veya geceleri uykuya dalamama veya uyuduktan sonra uykuların bölünmesi gibi sorunların depresyon belirtilerine dahil olduğunu söyledi. “En vahim durumlardan birisi intihar düşüncelerine gidecek kadar belirti olabiliyor. Ve bu durum iki haftadan uzun sürüyor ise uzman birisine gözükmeli.” diye uyarıda bulunuyor Psikiyatr Nilüfer Ak. Tek bir nedenin depresyonu tetiklemek zorunda olmadığını ve travma geçiren kişi için illa depresyona girme veya psikolojik bir rahatsızlık geçirme gibi bir kaidenin olmadığını belirtiyor. Travma geçiren kişinin ruh ve kişilik yapısı güçlüyse bunun üstesinden gelebilecek güce sahip olduğunu söyledi. Bu kişinin ilk dönemlerde ufak bir sarsıntı yaşasalar da sonrasında hayatlarında normal akışa döndüklerini ifade etti. Kimilerinde ise küçük travmaların, yapı gereği depresyona yol açıp ardından ağır depresif rahatsızlığa yol açabildiğinin altını çizdi. DEPRESYON TEDAVISINDE IKI YÖNTEM Depresyon hastalığının tedavi imkânları sorusu üzerine Psikiyatr Nilüfer Ak, “Depresyon çabuk tedavi edilebilecek bir şey değildir, ama tedavi olunması gereken bir hastalıktır. Kendi başına depresyondan çıkılması çok zordur. Tedavi görmeyen bir kişide depresif epizot süreci 6 ile 8 ay gibi zaman
“Özgüven duygusunu geliştirme depresyon hastalığının önüne geçecektir. Sosyal aktiviteler, başkalarına iyilik yapmak gibi aktiviteler kendinizi iyi hissetmekte yardımcı olacaktır. ” diliminde sürmektedir. Yardım alındığında bu süre kısalabiliyor. İkinci bir depresyonda bu süre bir ile iki seneye kadar çıkabiliyor, üçüncü depresyonda 5 ile 6 sene arası sürmekte. Yani mutlaka tedavi olunması gerekiyor.” dedi. Ak’ın verdiği bilgilere göre tedavide 2 ana yöntem var, birincisi ilaç ile tedavi bir diğer yöntem ise konuşma tedavisi diğer adı ile psikoterapi. Rahatsızlığın şiddetine göre tedavi yöntemine karar veriliyor. Tavsiyelerde hafif, orta ve ağır durumlar var. Hafif ve orta durumlarda hem konuşma tedavisi etkili, hem ilaç tedavisi etkili, ikisinin oranı aynı. Ağır bir depresyon söz konusu ise iki yöntem de gereklidir. Antidepresan ilaçları hastaya anlatılıp bu ilaçlar ile tedaviye başlanıyor.
cesinin yanlış olduğunu belirten Psikiyatr Nilüfer AK sözlerine şöyle devam etti: “Psikofarmatik bir tedavide kullanılan ilaçların takibi yapılmalı ve dozu ona göre ayarlanmalı. Tedavideki ilaçlar kişiye göre ayarlanıyor. Elbette yan etkisi olan ilaçlar mevcut fakat biz kişiye göre ilaçlar seciyoruz.” Ak, etrafımızda depresif bir insan varsa ona karşı tutumumuzun çok önemli olduğunu belirterek, sabırlı olmamız gerektiğine vurgu yapıyor. Birçok hastanın depresyonun varlığını kabul etmedikleri için, onları uzman bir kişiye götürmenin önemini ifade etti. Ayrıca‚ “Bu kişinin yanında olun, ama bir şey yapmaya da zorlamayın. Yanlış tutumlar yetersizlik duygusunu ve yetersizliği daha da pekiştirir.” diye uyarıda bulundu.
ANTIDEPRESAN ILAÇLARI BAĞIMLILIK YAPMAZ
ŞÜKÜR VE KANAAT DUYGUSUNU GELIŞTIRMELIYIZ
Birçok kişinin antidepresan ilaçlarının bağımlılık yaptığı düşün-
Depresyona karşı alınabilecek önlemler ise Ak’a göre; kendine
güvenme ve kendini önemsemekten geçiyor. “Özgüven duygusunu geliştirme depresyon hastalığının önüne geçecektir. Dışarıya dönük bir zırh gibi farz edin. Elbette güçlü aile yapısı da önemli. Sosyal aktiviteler, yardımda bulunmak, başkalarına iyilik yapmak gibi aktiviteler kendinizi iyi hissetmekte yardımcı olacaktır. Psikoterapistlerin önerdiği şükür duygusunu, kanaat duygusunu geliştirmek çok önemli. Bunlara yönelmeli ve kendinize değer vermelisiniz. Sportif faaliyetler ile ciddi bir şekilde depresyonun önüne geçebilirsiniz.” Sunuculuğunu IGMG Kadınlar Teşkilatı Eğitim Başkanı Elif Köse’nin yaptığı programda IGMG’nin yaptığı sosyal hizmetler çalışmalarının psikolojik faydasına da değinildi. ZIKIR KALPLERE ŞIFADIR Bir çok hocanın yanlış bir söyleme girerek “Müslüman depresyona girmez” ifadesine Psikiyatr Nilüfer Ak tepki göstererek “depresyonun bu bağlamda bir isyan mıdır?” sorusunu da şu sözler ile açıklık getirdi: “Müslüman depresyona girmez dediğimizde, depresyon yaşayan Müslüman bir kişi kafirdir mi dememiz gerekiyor? Onun için bu saçma bir cümledir. Müslüman bir kişi, Müslümanlığın ve İslamiyet’in gerektirdiği şartları yerine getiriyorsa ve gayesini ona göre belirliyorsa, mutlaka belirli bir koruma altına girmiştir. Ve birçok hastamız dinî vecibelerini yerine getirdiklerinde bize rahatladıklarını söylüyorlar. Yani ‘zikir kalplere şifadır’ diye bir ayet boşuna gelmedi sonuçta. Bir koruma altına alınsak da, her hastalık, rahatsızlık bir imtihandır. Yani Allah bir dert veriyor ama dermanını da veriyor.”
HAYAT
Prof. Dr. Adem Apak ile PLURAL Yayınevi tarafından yayınlanan İslam Tarihine Giriş 1 kitabı üzerine konuştuk
5 Şubat 2021
“Toplumlar Ancak Hukuk ve Adalete Dayalı İse İnsanlara Huzur ve Güven Temin Eder”
Medine Sözleşmesi bir arada yaşamanın Hz. Peygamber tarafından bizzat bütün insanlığa gösterilmiş olan en güzel örneğidir. Allah Resulü Müslümanlara başka din, başka etnik kökene sahip olan insanlarla bir arada yaşamanın nasıl olacağına dair hem teorik bilgilerini hem de pratik örneklerini Medine'de sunmuştur. Medine Sözleşmesi yeryüzünde ilk yazılı sözleşmedir. Hocam kitabınızın ismi çok sade: İslam Tarihine Giriş. Bu sade isimli mütevazı kitabı okuduğumuzda hangi konuları, bize anlatmış olacaksınız? Bir dünya tarihi yazmak çok büyük bir sorumluluk, çok büyük hacimli eserler gerektirir düşüncesi ile kitabımızın başlığını daha mütevazı bir şekilde İslam Tarihine Giriş diye koyduk. Kitabımızı iki bölümde yazdık. Bunlardan birincisi Hz. Peygamber'in hayatı ki, biz buna Siyer-i Nebi diyoruz. İkinci bölüm ise Hz. Peygamber sonrası İslam tarihi süreci. O da hulefa-i raşidin dönemi. Emeviler, Abbasilerden önce ki başlangıç 40 küsur yıllık bir döneme karşılık gelir, buna dört halife dönemi adı da veriyoruz. Kitabımızda 5-6 aylık bir halifelik gerçekleştirmiş olan Hz. Hasan’ın halifeliğini de eklemek suretiyle Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hasan ile birlikte hulefa-i raşidin dönemini tamamlamış oluyoruz. Kitabımızın baş kısmı ise giriş bölümüne tekabül eder. İslam tarihini anlamak için İslam öncesi Arap tarihinin bilinmesi bir öneme sahip midir? İslam öncesi Arap tarihinin ehemmiyeti için birkaç cümle kurmamız gerekiyor. İslam'ın önce muhatabı olduğu coğrafyada sonra da dünya coğrafyasında meydana getirdiği değişimleri, dönüşümleri, insanlığa kazandırdığı değerleri sağlıklı bir şekilde tespit edebilmek ancak İslam’dan önceki var olan durumun tespiti ile mümkündür. Acaba İslam öncesindeki hukuk, İslam öncesindeki ahlak, İslam öncesindeki iktisat nasıldı ki, İslam bunları değiştirdi ve dönüştürdü. İslam öncesindeki Arap topluluğunun ticari ve iktisadi hayatını incelemek isterseniz gördüğünüz husus şudur. Ticari ve iktisadi hayat esasında tam bir kumar ve faiz sisteminden müteşekkil bir hayattır. İslam öncesinde ticari hayata baktığımızda ya alanın ya satanın aldandığı, ahlakın tamamen ortadan kalktığı bir ticaret söz konusudur. Bu tespiti yapmadan Hz. Peygamber aleyhisselamın “men ğaşşenâ feleyse minnâ’’, ‘’ bizi aldatan bizden değildir’’ hadisinin ne anlama geldiğini bilemezsiniz. Ticarette ufak tefek aldatmalar olabilir denilebilir. Ama hayır, İslam öncesi Arap iktisadına, ticaretine bakarsanız tam bir aldatma sistemidir. Bunu tespit etmeden İslam’ın getirdiği dönüşümü kavramamız mümkün değildir. Bu İslam öncesi tarihte başka konular yer alıyor mu? Siyer konularına girmeden önce İslam öncesi Arap hayatının tarihine, sosyo-kültürel hayatına ve ondan önce de yeni hayatına bir yer ve bahis ayırdık. Çünkü İslam gelmeden önce Arap toplumunda Hıristiyanlık,
Yahudilik ve Mecusilik var ve çok yaygın olarak şirk inancı, putperestlik Arapların el veteniyye dedikleri inanç şekli söz konusu. Hz Peygamberin ilk muhatapları Mekke'de Mekke müşrikleri oldu. Müşriklerle mücadele, onlarla müzakere ve münakaşa edildi. Din, Mekke'de vahiy ile belli bir Kitabı temin etmek olgunluğa geliçin irtibat bilgileri: dikten sonra hicret pluralverlag.eu gerçekleştirildi. Ve veya Medine döneminden +49 221 7390441 bahsediyor olduk. Mekke dönemi başlığı altında Hazreti Peygamber’in yakın ataları, Mekke şehir devletini kuran Kusay Bin Kilab’dan başlamak üzere Abdulmenaf, kabilesine adını veren Haşim, dedesi Abdulmuttalip ve babası, babasının Amine ile evliliği, Peygamber’in çocukluğu süreci ve daha sonraki dönem Hz. Peygamber'in ilk vahiy alması miladi 610 yılı ile birlikte Mekke döneminin tebliğ faaliyetinin başladığını görüyoruz. Mekke müşriklerinin tebliğe karşı mücadeleleri, dinin yayılmasını engellemeleri ve daha sonra Habeşistan hicreti, Taif ve Yesrib ile ilişkileri noktasında Medine hicreti bir dönüm noktası oluyor. Hocam burada Medine dönemine başlarken, farklı etnik kökenden, dinden insanların bir arada yaşamalarını sağlayan ilk ve önemli bır toplumsal sözleşme olan Medine Sözleşmesinden bahsedebilir misiniz? Hz. Peygamber bu sözleşmeyi hukuk ve adaletle gerçekleştiriyor. Müslümanların mücadeleleri asıl burada gerçekleşecek. Ensar-muhacir kardeşliği, Medine'de bulunan Yahudiler ile birlikte kurulan sosyal hayat Medine Sözleşmesi ile gerçekleşecek. Medine Sözleşmesi bir arada yaşamanın Hz. Peygamber tarafından bizzat bütün insanlığa gösterilmiş olan en güzel örneğidir. Allah resulü Müslümanlara başka din, başka etnik kökene sahip olan insanlarla bir arada yaşamanın nasıl olacağına dair hem teorik bilgilerini hem de pratik örneklerini Medine'de sunmuştur. Medine Sözleşmesi yeryüzünde ilk yazılı sözleşmedir. Bu bize şunu ifade ediyor: “Toplumlar Ancak Hukuk ve Adalete Dayalı İse İnsanlara Huzur ve Güven Temin Eder”. Bunun en güzel örneğini Medine'de görüyoruz. Allah Resulü Medine'ye hicret ettiğinde orada bulunan Yahudileri oradan kolayca uzaklaştırabilirdi. Sadece Müslüman Araplardan müteşekkil bir toplum oluşturabilirdi. Ama İslam, eğer, yayılacaksa bütün dünyaya yayılma hedefi varsa, başka din mensupları
ile bir araya geldiklerinde Müslümanlar dinlerinin nasıl yaşandığını onlara göstermeleri gerekirdi. Bu da ancak birlikte yaşamakla mümkündür. İslam muhatap olduğu insanlara ya Müslüman olacaksınız ya da buradan gideceksiniz. Ya Müslüman olacaksınız ya da biz sizi ortadan kaldıracağız şeklinde hiçbir zaman bir hedef gütmedi. Bizimle birlikte yaşayın, Müslüman olmanız da şart değil, birlikte yaşayalım, hukuk üzerine, anlaşma üzerine Yahudi olarak, Hıristiyan olarak kalabilirsiniz, biz sizlerin Müslüman olmanızı talep ediyoruz, ama, hiçbir zaman zorla Müslümanlık olmayacak “la ikrahe fı’ddini’’ “dinde zorlama yok’’. Kimseyi zorla Müslüman yapamazsınız. Zorla Müslüman yaptığınız insanın adı münafık olur. Bu mesajlar Medine'de verildi ve biz kitabımızda bu hususta çok uzun bahisler açtık. Bundan sonra Medine'de siyasi, sosyal ilişkiler kabilelerle münasebetler, müşriklerle ilişkiler başlığı var. Yahudiler ile efendim çevre civardaki Arap kabileleri ile ilişki, tabiri yerindeyse Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiği andan itibaren Medine'de bir barış ortamını temin etmeye çalıştı. Hz. Peygamber önderliğindeki o ilk Müslümanlar savaşmadılar mı? Evet, savaştılar, ama, hiçbir zaman savaşı öncelememişlerdir. Savaşların büyük bir kısmını kendilerine düşmanlık yapıldığı için bunlara cevap kabilindendir. Müslümanlar savaşmışlar, ama, savaşı hukukun ve ahlakın kuralları içerisinde gerçekleştirmişlerdir. Allah Resulü esasında bütün insanları ve bütün insanlığı dine davet etmek hedefindeydi. Hedefi savaş olmadı. Bunun için Habeş, Sasani ve Bizans İmparatorluğuna, Arabistan’daki emirliklere davet mektupları gönderdi. Onlardan bir kısmı Müslüman oldu, bir kısmı olmadı. Mısır idarecisi mukavkısı Elçiye iyi davrandı ama Müslüman olmadığını beyan etti. Allah Resulü vefat etmeden önce o dönemin bilinen dünyası İslam'dan, Müslümanlardan ve Hz. Peygamberden haberdar olmuş oldu. Allah Resulü vazifesini tamamladıktan sonra veda haccını gerçekleştirdi ve Veda Hutbesi’ni bütün insanlara vasiyet kabilinden okudu. Veda Hutbesi esasında bir kitabın sonuç kısmı gibi, Hazreti Peygamberin 23 yıllık risaletinin değerlendirilmesi mahiyetindedir. Veda Hutbesi: Peygamber (s.a.v.) niçin gönderildi, neler yaptı ve geride kalan Müslümanlara ne tür tavsiyelerde bulundu? sorusunun cevabını verir. Ümmetine de diyor ki: Size iki şey bıraktım. Allah'ın kitabı ve benim sünnetim. Bunlara sarıldığınız müddetçe hem kurtulacaksınız, hem de kurtaracaksınız.
19
Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org
Müminler Birbirlerinin Velileridir
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileridir…” (Tevbe suresi, 9:71). Kur’ân-ı Kerîm, müminlerin birbirlerinin velisi olduğunu anlatırken hem bireysel olarak hem de toplumsal anlamda bir duyguya ve ondan doğan tutum ve davranışlara işaret eder. Velayet, dostluğu ifade eden bir kavramdır. Bu aynı zamanda onun hukukuna da işaret eder. Bu durumda birbirinin velisi olan müminler hem birey hem de toplum olarak gerek yanlarında gerekse gıyaplarında birbirlerinin hukukunu korurlar, bir mümin kardeşine karşı kin, nefret, haset, gıybet, sü-i zan, gizli hallerinin açıklanması gibi haksızlıkları engeller. Aslında o bu yolla aynı durumlar için kendisini de Allah’ın korumasına alır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu şu hadisinde anlatır: “Kim bir Müslüman’ın namus, şeref ve haysiyetinin çiğnendiği, onun kişiliği ve saygınlığına dil uzatıldığı bir ortamda onu savunmaz ve yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de böyle bir durumda onu savunur ve buna engel olursa, Allah da ona ken¬disine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 35). İnsan şunu bilmek zorundadır: Allah, bir müminin gizli hâllerini araştıranların peşine düşer ve ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar onların sırlarını deşifre ederek rezil-kepaze eder (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 37). O zaman Hz. Peygamber’in şu hadisi stratejimizi belirler:
“Hem kendin, hem de erkek-kadın bütün müminlerin günahlarının bağışlanmasını dile!” “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona gerek yanında gerekse gıyabında haksızlık yapmaz, onu riske atmaz. Kim din kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslüman’ın sıkıntısını giderirse Allah onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Her kim bir Müslüman’ın kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 37) Mümin kardeşinin gıyabında hukukunu koruyarak Allah’ın korumasına girmek, onun gıyabında dua edip aslında kendisine dua etmek ve bu duanın da kabulü garanti iken neden insan nefsine ve şeytana uyarak kendi aleyhine çalışır: “Bir Müslüman’ın, gıyabında din kardeşine yapacağı dua Allah tarafından kabul görür. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, “Zikir”, 87, 88; İbn Mâce, “Menâsik”, 5). “Hem kendin, hem de erkek-kadın bütün müminlerin günahlarının bağışlanmasını dile!” (Muhammed suresi, 47:19). En doğrusunu Allah bilir!
HAYAT BIR AYET
5 Şubat 2021
“Yine onlar (mü’minler), çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.” (Âl-i İmrân suresi, 3:135)
Fıkıh Köşesi M. Hulusi Ünye
m.unye@igmg.org
Nişanlılık Döneminde Nikâh Kıymak Doğru mu? Evlenme kültüründe nikâh öncesi işlemlerden birisi de nişan yapılmasıdır. Aile hayatının ilk adımlarından birisi olan kız talebinden (hıtbeden) sonra, söz alma ve arkasından nişan töreni gelir. Nişan töreninden sonra kız ve erkek, birbirlerini daha iyi tanımaya başlarlar; bazı hediyeler alır verirler. Nişan bir evlilik akdi olmadığı için mahremiyet şartlarına riayet ederek nişanlılar birbirlerini daha detaylı tanımak maksadıyla görüşüp konuşabilirler. Ancak nişanlılar halen yabancı kişiler oldukları için birbirleriyle flört etmeleri, aynı evde tek başlarına kalmaları, el ele tutuşmaları ve benzeri temaslar haramdır ve caiz olmaz. Bundan dolayıdır ki, nişanlılık döneminin uzun tutulmaması gerekir. İşte yukardaki bu mahzurlar sebebiyle bazen nişanlılar bazen de onlarla birlikte ana ve babalar bari dinî nikâhlarını yapalım da rahat hareket etsinler düşüncesiyle hareket ediyorlar ve resmî nikâhtan önce dinî nikâh yaptırıyorlar. Biz normalde önce resmî nikâh yapılmalıdır diyoruz. Çünkü çoğu zaman arzu edilmeyen üzücü hadiseler meydana gelebilmektedir. Bu da yapılan nikâhın hukuki bir kayıt altına alınmamış olmasından kaynaklanıyor. Halbuki İslam hukukunda da nikâh , bu günkü resmî kurumların kayıt altına aldığı gibi mutlaka kayıt altına alınırdı. Çünkü nikâh neticesi itibariyle birçok hukuki sonuçları olan son derece önemli bir akittir. Boşanma hukuku, miras hukuku, nafaka hukuku gibi birçok hak her iki taraf için de kayıt altına alınmış olan nikâh akdi neticesinde gündeme gelir. Kayıt altına alınmamış bu günkü dinî nikâhlarda ise, çoğu zaman bu hakların bir çoğu zayi olur. İyi gitmeyen nişanlılık döneminden sonra meydana gelen ayrılıklar sonrasında bazen kale bile alınmayan dinî nikâhın erkek tarafından talak verilerek boşanması gerçekleşmediği için, evli olan bir kadın bir başkasıyla bile evlenebiliyor ve büyük bir cinayet işleniyor; evlilik üstüne evlilik, nikâh üstüne nikâh yapılıyor. Genellikle olan kız tarafına oluyor ve birçok mağduriyetler yaşanıyor. Hele nişan kız tarafından bozuluyorsa erkek tarafı işi sarpa sürüyor, kız tarafını cezalandırmak için talak vermeye yanaşmıyor. İş içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Böylece, dinimizde yüce gayeler için meşru kılınan nikâhın hikmetlerinin gerçekleşmesi şurada dursun, harama düşmeyelim diyen insanlar bu defa birbirlerine zulmetme hastalığına yakalanıyorlar. Bütün bunlardan dolayı resmen tescili yapılmamış bir nikâhtan önce dinî nikâhın yapılmasını doğru bulmuyor; şayet dinî nikâh yapılmışsa uzatmadan resmî nikâhın yapılmasını ve nişanlılık süresinin uzatılmamasını salık veriyoruz. Allah en iyisini bilir.
BIR HADIS
20
“Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 26. H. No: 1513)
Hayatı Estetik Ve Kalite Üzerine İnşa Etmek
G
ünümüz Türkçesinde estetik deyince kadın veya erkeklerin, "güzel" bulmadığı vücut bölgelerinde amelliyatla müdahele yaptırmaları anlaşılmaktadır. Maalesef bu anlayış "estetik" kelimesine de estetik ilmine de terstir. Bu durum, insan hayatını tek düze bir anlayışa, aslında gereksiz olduğu halde kendi yaratılışına itiraz etmesinden başka bir şey değildir. Oysa ki, estetik, güzellik ve güzelliğin ilmidir. İlmu'l cemâl da denilir ki, bir işte, bir amelde neyin ve nasıl güzelleştirme yapılabileceğini gösterir. Bu yüzdendir ki, estetiğin yanlış bir şekilde kullanılması, pek çok şeydeki güzellikleri görmemize ve görebilmemize engel olabilmektedir. Hâlbuki, estetik aynı zamanda bir hayat anlayışıdır. Secde suresinin 7. ayetine göre Allah: “O ki, yarattığı her şeyi en güzel eylemiştir.” O hâlde cemâl denilen estetiğin aynı zamanda hüsn, yanı iyi olma, iyi eyleme ile alakası olduğu kadar, amelde ve konuşmada bediiyyet denilen, güzel amel, işi ve sözü güzel eylemek ile de alakası vardır. Sadece bu ayetten hareketle, yapılacak olan bir şeyin, mutlaka en güzel şekilde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. O hâlde
hayatı estetik ve kalite üzerine inşa etmek gerekir. Bu durumda estetik ve kalite üzere yaşamak. Pahalı mıdır? sorusu da gündeme gelebilir ki, bu sorunun birbirini tamamlayan iki cevabı vardır. Dikkat ediniz: 1- Evet pahalıdır. 2- Ama pahası, maliyetten değil, kalitesinden ve özel vasfından dolayıdır. Şimdi estetik nedir kalite nedir, oraya girmeden önce, estetik ve kalitenin, bir seçenek veya imkân olmadığını, dolayısıyla, aslında ucuz olduğunu ama, onu bilmeyenlerin pahalılaştırdığını da söylemek gerekir. Estetik: Bir işi, eylemi, ameli, ürünü insan ruhunun hoşuna gidecek şekle dönüştürmektir. Kalite: Bir şeyin, vasfı, sıfatı, özellikleri demektir. Buradan anlaşılıyor ki, İnsanı ilgilendiren her şey estetik ve kaliteli olmalıdır. Bunun için hangi alanlarda estetik ve kalite olursa, o zaman hayatımız estetik ve kalite üzerine inşa olunur. Meselâ: 1. İnançta estetik ve kalite. Tevhid inancı üzere hayatı idame ettirmek. Bunun estetiği, Tevhid inancını ihlal edecek inançlardan uzaklaşmaktır. Kalitesi ise:
Kur’an ve Allah Resûlü’nün yoluna bağlanmaktır. Ruhu, sadece maddi şeylerle değil, aynı zamanda manevi besinlerle doyurmak. 2. İbadette estetik ve kalite: İbadetleri ihmal etmemek, mümkün ise, farz olmadığı hâlde ilave ibadetler yapmaktır. Bunun estetiği, kulluk bilincine varmaktır. İbadetin estetiği ve kalitesi, sürekli yapmak, farz olmayanları da ilave etmektir. 3. İnsan ilişkilerinde estetik ve kalite: İnsanlar ile ilişkileri ubudiyyet, yani kulluk bilinci ile yapmaktır. Yapılan her işin hesabının Allah’a verileceğinin şuurunda olmak. Başkasını hor görmemek, muhabbetle yaklaşmak, hak ihlal etmemek, var olan hakkı vermek. 4. Vazifeleri/üretimleri olması gerektiği gibi yapmak: Herhangi bir iş yapacak olan kimse: Mesela; öğrenci öğrenciliğini, anne-baba ana-babalığını, iş adamı ürettiği ürünü, işçi yapması gereken işi bir estetik üzere ve kaliteli
yapmalıdır. Ülkeyi, şehri idare edenler, adalet dağıtmakla yükümlü hâkimler bir estetik ve kalite ile çalışmalıdır.
Estetik, işi, eylemi, ürünü, davranışı, insan ruhuna hoş gelecek şekle dönüştürmek derken, burada heva ve hevesi saymıyoruz. Çünkü, o, bize zarar verir. Kalite, olması gerektiği gibi etmek, eylemek, üretmek demektir. Bir kalemi düşünün, elde tutup yazmaya müsait değil ise, estetik dizayn edilmemiş demektir. İçindeki mürekkebi kâğıt üzerine tam akıtamıyorsa, ya da kâğıtta yazısı iyi okunmuyorsa kalitesiz demektir. Yani kalem olma vasfı hem estetiksiz oluşu hem de kalitesiz oluşu sebebiyle bozulmuştur. Onun içindir ki, inanç, ibadet, insan ilişkileri ve vazifelerde estetik ve kalite bir zarurettir. Pahalıdır. Ama maliyeti fazla olduğu için değil, insan ruhuna uygun hâle getirilip, vasıflı bir şey olduğu için pahalıdır. İslam’da bir de ihsan kavramı vardır ki, başkasına iyilik etmek ve yaptığı işi güzel yapmak manalarına gelir. Bu da hem estetiği hem de kaliteyi içermektedir. Ve aynı zamanda "Allah muhsinleri sever..." (Âl-i İmrân suresi, 3:148)
KÜLTÜR & SANAT
5 Şubat 2021
21
Kültürün Dili, Dilin Kültürü Kur’an ve Resûlullah, ifadelerini, o zamanki Arapların anlayacağı bir dille ortaya koymuş olmalarına rağmen, bu ifadelerin mahiyetlerini o dil değil, Kur’an ve Resûlullah manalandırmıştır. Şüphesiz ki vahiy, zaman zaman aynı kelimeleri kullansa da, o insanların kültürünü ilahî özelliklerle değiştirmiş ve yeni bir anlam dünyası ortaya çıkarmıştır. İLHAN BILGÜ
K
ültür, insanların, hayatı ve dünyayı nasıl algılayıp değerlendiklerini gösteren ve bu değerlendirmeye göre ortaya konulan her türlü tefekkür ve kavrayış birliğidir. Bu birliğe, ortak bir varlık kabul edilen sanat ve teknoloji dahil, üretilen maddî varlıklar ve sosyal davranış bütünlüğü de dahil edilebilir. Kültürü anlamlandıran ve anlamlarının sınırlarını çizen, ya da, genişleten ifade şekli ise dildir. Dil, kültürün gelişim sürecinde, bu ortak değerin tanımlanmasına aracılık eder. Dilin kendisi de, kültürün gelişme sürecine göre gelişir ve o kültürün özelliklerini yansıtır. Bir dil, bir kültürü oluşturduğu gibi, bir kültür de, bir dili oluşturabilir. Bunun en iyi örneğini Arapca ve İslam kültürü gösterir. İslam kültürünün temel ifadelerini Arapça ifadeler oluşturur. Fakat Arapça ifadelere bu manaları yükleyen ise bizzat İslam kültürünün kendisidir. Zira, İslam kültürünün birinci kaynağı olan ve Allah (c.c.) tarafından vahyedilen Kur’ân-ı Kerîm’in ve bu Kur’an’ı insanlara tebliğ edip nasıl hayata tatbik edileceğini bildiren Allah Resûlü’nün (s.a.v.) de dili Arapçadır. Kur’an ve Resûlullah, ifadelerini, o zamanki Arapların anlayacağı bir dille ortaya koymuş olmalarına rağmen, bu ifadelerin mahiyetlerini o dil değil, Kur’an ve Resûlullah manalandırmıştır. Şüphesiz ki vahiy, zaman zaman aynı kelimeleri kullansa da, o insanların kültürünü ilahî özelliklerle değiştirmiş ve yeni bir anlam dünyası ortaya çıkarmıştır. Bu yazını, Türkçe, içinde geçen tabirler ve terimlerin Arapça asıllı olmasına rağmen hangi dille konuşursa konuşsun her Müslüman, bu ifadelerde kendisini bulur. Buda bir kültürün aynı zamanda bir dili, ve yine, yüklendiği anlamlar bakımından da bir dilin bir kültürü oluşturduğunu göstermektedir.. BESMELE İSLAM KÜLTÜRÜNÜN TEMELIDIR “Bismillanirrahmanirrahim” İslam kültürünün temelini teşkil eder. Hususi konumu itibarıyla Kur’ân’ı-Kerîm’den bir ayet ve bir tanesi hariç tüm Kur’an surelerinin başında bulunan bu ifade, bir Müslüman’ın
hayatı nasıl değerlendirdiğinin ifadesidir. Hayat boyunca yapılan her amelin/işin, söylenecek sözlerin asıl başlama noktasıdır, Bismillahirrahmanirrahim. En kısa anlamı ile, “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum” demek olan bu ifade ile, bir abd (kul) olarak insan, kendi acziyetini itiraf ettiği gibi, hiçbir şeyin Allah’ın iradesinin dışında vuku bulup, gelişemeyeceğini de tasdik ediyor demektir. Buna ilaveten, insanın amelinin hayırlı olması için Allah’a dua edip yalvarmasını da ifade eder ki, bu bakımdan manası “Allah’ım bu amelimde ve bu sözümde bana yardımcı ol ve bana hayırlar ihsan et” demek olur.
İnsanlar da dahil olmak üzere bütün mahlukat bu dünyada fânidirler. Fâni olan her şeyin bir ömrü vardır ve bu ömür yine Allah’ın takdir ettiği bir ecelle son bulur.
Allah, biz Müslümanların iman ettiği, tek başına her şeyin, yani mahlûkâtın yaratıcı ve düzenleyicisi olan Rabb’dir. Mahlukat, halk edilmişler, yok iken var edilmişler ve vücud verilmişler demektir. Bu anlamda her mahlukun grubuna âlem denilebilir. Allah’ı nasıl bilmemiz gerektiği bizzat Allah tarafından vahiy yoluyla Resûllere ve en son Resûl olan Hazreti Muhammed’e (s.a.v.) bildirilmiş, Resûlullah da kendisine vahyedilen her şeyi ayniyle insanlara tebliğ etmiştir.
Bununla birlikte, insanlar istedikleri her zaman Allah’a dua ederek, ondan yardım isteyebilirler. İnsanlar ayrıca, sâlih amel işlemekle emrolunmuşlardır. Sâlih ameller, namaz, zekat ve hac gibi açıkca emrolunan ibadetlerin yanı sıra, haramlardan uzak durmak, mahlukata şefkat beslemek ve onların yardımına koşmak, sıla-ı rahim yapmak gibi her türlü hayırlı amellerdir.
AHIRETE İMANIN OLUŞTURDUĞU KÜLTÜR İslami iman esaslarından birisi, ahirete iman etmektir. Ahiret, insanların bu dünyada işledikleri amellerin iyilerinin karşılığını göreceği ve kötülerinin de hesabını verecekleri bu dünya ötesi bir âlemdir ki, mahiyetini ancak Allah bilebilir. İnsanların bu dünyada yapa geldikleri iyi ve kötü bütün ameller, günahlar ve sevaplar, ahirette mahiyeti Allah tarafından bilinen bir mizânda tartılıp ölçülecek ve buna göre de cezası ve mükâfatı verilecektir. İnsanın dünya hayatında yaptığı iyi ve kötü bütün amellerin ve sözlerin kayıt edildiği bir defter bulunur ki, bu deftere amel defteri denilir. İnsan, bu defterde kaydolunan amellerine göre, ahirette hesaba çekilecektir. Bu defter insanın leh veya aleyhinde bir şâhid olacaktır.
İBADETIN KÜLTÜRÜ İnsanlar yalnızca Allah’a ibadet etsinler diye yaratılmışlardır. İbadet sadece ve sadece Allah’a karşı yapılır. İbadeti yerine getirme ameline ubudiyet (kulluğu ifa etmek) denilir. İbadetlerin, namaz (salât), zekât ve hac gibi yapılışları belirlenmiş olanlarına ve yapılması her Müslüman için gerekli olanlarına farz ibadetler denilir.
“Bismillanirrahmanirrahim” İslam kültürünün temelini teşkil eder. Hususi konumu itibarıyla Kur’ân’ıKerîm’den bir ayet ve bir tanesi hariç tüm Kur’an surelerinin başında bulunan bu ifade, bir Müslüman’ın hayatı nasıl değerlendirdiğinin ifadesidir.
Bu amelleri ihlâs ile yerine getiren Müslümana takva sahibi anlamında muttakî Müslüman denir. Muttakî olmak, Allah’ın insanların hangisinin daha üstün olduğu konusunda getirdiği bir ölçüdür. Bir Müslüman’ın ne kadar takva sahibi olduğunu da yine ancak Allah değerlendirecektir. Allah her canlı için bir rızık da yaratmıştır. İnsanlar da yeryüzünde de rızıklarını ararken, haram ve helâl sınırlarına riayet etmekle mükelleftirler. Haram ve helâllerin hududları da bizzat Allah tarafından belirlenmiş ve Resûlü Hz. Muhammed tarafından beyan edilmiştir. CAHILIYENIN KÜLTÜRÜ Allah’ın emir ve yasaklarını hiçe sayarak, onun uluhiyyetini tanınamak cahiliyyedir. Daha çok Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’in geldiği dönem öncesindeki, şirk ve küfür içinde yaşayan, insanları mevki, makam ve mal varlıkları ile değerlendiren, hak ve adaleti çiğneyen, haksızlığı fazilet sayan, güçsüzleri küçümseyip haklarını gasbeden anlayışa cahiliyye denilir. Bununla birlikte, Resûlullah’dan sonra, O’nun yolundan yüz çeviren anlayışa da cahiliyye denilir. Cahiliyyenin en önemli özelliği, Allah’tan başka şeyleri ilâh edinmek, adaletin iyi, haksızlığın kötü olduğunu bildikleri hâlde, zayıfın hakkını gasbetmekten çekinmemek ve güçlünün haksızlığına da ses çıkarmamaktır. Ki bu, aynı zamanda zulüm olarak da tanımlanır. Zulüm, karanlık demek olduğu gibi, hakikatin örtürülerek, gözden uzaklaştırılmasıdır da. Cahiliyyeden uzaklaşmış, Allah ve Resûlunun yolunun, hayat düsturu olarak kabul etmiş Mümin, Müslümanlar topluluğuna ümmet denilir. Ümmetin en önemli özelliği de birlik olmaktır. Allah'ın tekliği inancına sahip, yani tevhide inananların oluşturduğu bu ittihad, sadece bu anlamda bir birlik değil, aynı zamanda dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samimî ve ihlâslı Müslümanların teşkil ettiği birliği oluştururlar. Ve Resûllah’ın buyurduğu gibi, cemaatte bereket bulunur.
SAĞLIK
5 Şubat 2021
22
Karantina Sürecinin Olmazsa Olmazı
Doğru Ve Dengeli Beslenme Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsle aldığımız önlemlere rağmen enfekte olabiliriz. Uzmanlar koronavirüs tedavisinde başarıyı sağlayan en önemli faktörlerden birinin virüsle savaşan bağışıklık sistemi olduğuna işaret ediyor. Bağışıklık sistemini güçlü kılan en önemli faktörlerin başında ise beslenme durumu geldiği aktarılıyor.
S
ağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim Görevlisi Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Erdal Polat, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde tüm önlemlere rağmen virüsle enfekte olunabileceğini, o nedenle bu ihtimali göz önünde bulundurarak olabilecek en kötü senaryoya hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi. Tedavide başarıyı sağlayan en önemli faktörlerden birinin virüsle savaşan bağışıklık sistemi olduğuna işaret eden Polat, bağışıklık sistemini güçlü kılan en önemli faktörlerin başında da beslenme durumu geldiğini aktardı. Polat, "Karantina sürecinde bağışıklık sistemini doğru beslenme ile desteklemek gerekmektedir. Bu süreçte proteinden zengin, karbonhidrattan fakir dengeli bir şekilde beslenilmesini önermekteyiz." diye konuştu. Özellikle C vitamini içeren mandalina, portakal, greyfurt gibi narenciye grubu meyvelerle elma, kivi, muzun yanı sıra sebzelerden kabak, lahana, karnabahar, bro-
koli, havuç, turp, patlıcan gibi uzun süre dayanabilen ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Polat, şu bilgileri verdi: "Bu süreçte protein kaynağı olarak haftada iki kez balık tüketilmeli. Kırmızı et ve tavuk eti doğrudan ateşe maruz kalmayacak şekilde pişirilmeli. Diğer önemli protein kaynağı olan kırmızı mercimek, yeşil mercimek, fasulye, nohut, barbunya gibi baklagiller her gün mutlaka tüketilmelidir. Yoğurt veya ayran, kefir gibi içecekler öğünün vazgeçilmez gıdaları olmalı. Sabah kahvaltıda yumurta, peynir, süt olmazsa olmazlardır. Bunlar aynı zamanda bağırsak floramızın da korunmasına yardım edecek ve başka enfeksiyonların gelişmesini önleyecektir. Ceviz, badem, fındık ve kuru meyveler çok iyi mineral desteği sağladığından iyi birer atıştırmalık olabilirler. İştahsızlık nedeniyle yeterince beslenemeyenler özellikle C vitamini ve çinko içeren besin takviyeleri kullanabilirler. Doğal olarak bu stresli süreçte yapılmaması gerekenler de vardır. Öncelikle strese ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak midemiz de hassas bir süreç geçiriyor olduğundan midemize zarar vere-
"Karantina sürecinde bağışıklık sistemini doğru beslenme ile desteklemek gerekmektedir. Bu süreçte proteinden zengin, karbonhidrattan fakir dengeli bir şekilde beslenilmesini önermekteyiz." bilecek kola, gazoz gibi asitli içeceklerden ve cips, kızartma gibi yağlı, baharatlı gıdalardan uzak durmalıyız. Özellikle aspirin kullananlar veya önceden midesinde ülser, gastrit hastalığı geçirenler ek olarak doktorlarının önereceği mide koruyucu ilaçları alabilirler." TUZ TÜKETIMINE DIKKAT Karantina sürecinde kan şekerini ani olarak yükselten şeker ve
şekerli içecekler ile hamur işi gıdalar, çok fazla tuz ve yağ içeren cips, kızartma, soslar, sucuk gibi işlenmiş etlerden ve ambalajlı atıştırmalıklardan uzak durulması gerektiğini belirten Polat, "Özellikle akciğer tutulumu nedeniyle steroid tedavisi başlanmış olan hastalar tamamen tuzsuz diyete geçmelilerdir, çünkü alınan tuz steroide bağlı olarak tansiyon yüksekliği ve vücutta, özellikle de akciğerde su birikmesine neden olabilir." diye konuştu.
GEREKSIZ YERE VITAMIN İLACI ALMAYIN Doç. Dr. Polat, bu süreçte sıvı tüketiminin önemine işaret ederek, kilo verme amaçlı uyulan diyet programlarına ara verilmesi gerektiğini kaydetti ve şöyle devam etti: "Her zaman olduğu gibi bu kritik süreçte de en iyi içecek sudur. Günde yaklaşık 1,5-2 litre su içilmelidir. İshali olan hastalar yoğurt, ayran ve kefir gibi doğal probiyotiklerin alımını artırmalıdır fakat yeterince alamama durumu söz konusuysa ek olarak probiyotik ilaç kullanabilirler. Son olarak D vitaminini gereksiz yere almamak gerekli. O nedenle D vitamini düzeyimizi öğrendikten sonra eğer D vitaminimiz düşük ise D vitamini ilacını kullanmalıyız. Bunu da mümkünse hasta olmadan önce baktırıp eksiklik var ise doktorumuzun önerisiyle tedaviye çok önceden başlamalıyız çünkü hasta olduktan sonraki yaklaşık iki hafta süresinde alacağımız tedavi ile vitamin seviyemiz hemen istediğimiz seviyeye yükselmeyebilir. Aslında karantina döneminde uyulması gerekli bu önerilerimiz normal hayatımızda da sağlıklı yaşam için beslenmemizin temelini oluşturmalıdır."
BULMACA
23
5 Şubat 2021
Yazılmış yazı
Esas
Anlama
Yakınlık Belirten Davranış
Eski Sümer Su Tanrısı
Babanın erkek kardeşi
Çağırma
Belçika plakası
Doğru eğiklik
Fende yarıçap
E.D. Hareket ettirmek
İşte acemi
Bir hayvan
Islak olan
Mastar eki
Tok olmayan
Kur'an'da sure
Amerikan Radyo Kanalı
Sert kâğıt
Ayırıcı özellik
İki kollu metal araç
Çiçek tozu Emir veren
İyi etmek
Arkasından Konuşmak
E.D. Dirsek
Artificial Intelligence kısaca
Erek
Huysuzluğu ve titizliği ile can sıkan
İlgi
Gizli ve ince bir anlam taşıyan
Gösterişli
Denk olmak
Dürüst Şeref Soru vurgusuyla şaşma ve merak anlatan bir söz
Enerji simgesi Bakanlar kurulu
BEYAZIT II CAMİİ ve KÜLLİYESİ
Hatay'da ova
Bir giysi
Üzüntülü
Bir üflemeli çalgı
Bağışlama
Bir taş
Ezmek fiil emir kipi
Numara kısaca
Arslanın saçları
Beddua
Şehir
Bir çalgı türü
Eski Dilde Kan
İlinek
Avrupa Birliği kısaca
Tayin
Ihlamur iç kabuğu
Dar tentene
Mikroskop camı Eşek sesi
Eski Mısır dininde ruhun üç görünümünden biri
Oksijen simgesi
Avuç içi
Dert, üzüntü
Sevgili, yâr Ölümcül Ribo Nükleik Asit
Yemin Astatin simgesi
Soru eki
Pürüzlü lav
Nazi Polis Örgütü
(..) Cami
Yapılmış, üretilmiş
Duman kiri
Rekabet Kurumu kısaca
Baş Han
Bir şeyi fırlatmak
Cami
Kısaca Mister
İlave
Bir bağlaç
Küçük mağara
Resimdeki
Başlıca fikir ya da konu
Simgesi
Bir renk
Medium Voltage Kısaca
Kur'an'da bir sure
Lavrensiyum
Helis biçiminde olan
Babanın kız kardeşi
İspanya plakası
İsim
Bağışlama
Bin Sayısı
Anahtar Eski Mısır'da üretici güç
Birinin ilenmesini üstüne çekmek
Vasıta
Toprakla uğraşan
Amel
Zor ve güç olan
Letonya'nın Plaka İşareti
Bir nota
Ahmed Yâr Han (..) Pakistanlı müfessir
Kaba söz
Aşağı
Baba
Bitki veya çiçek destesi Büyükanne
Ödeme
Kısaca kuruş
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
Milibar kısaca
Erkeğe hitap
Eski Bir Mısır Hacim Ölçüsü
Boy zıttı
Cihet
Bir olumsuz ek
Sözcük
Uluslararası Af örgütü
Kısaca Yurtiçi
Soyu kesik anlamında
Yunan alfabesi
Bir nota
İstinad etme
Bir ülke
Son Sayının Cevap Anahtarları M F F E S A S A N İ C İ İ R İ E D E İ U S A R F K A A S A L A N A C A M A K A U R İ Z N Vantilatör
Resimdeki Müslümanların ilk kıblesi
Seyreden
Ara bozucu
KARE BULMACA 1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
Zanaat
Atmaca
Olumsuzluk Öneki
1
Olağandan hacimli
Abi
Eski tahıl ölçeği
2
Ufalamak işi
Ukrayna plakası
Masraflar, giderler
3 4
Peygamberimizin annesi
Esasla İlgili
Yaprak sapı
5
Analık Çağında Karbon simgesi
6
Buğdayı değirmen taşına akıtan oluk
Saf ırk
Helal Rızık Tümör
7
Zambiya plakası
8
Dalga
Bursa ilçesi
Azot simgesi
F İ A T S U F E T A T K A N C A N A A Y A N K A R E K S A A R A B A A Y S İ V K A İ Y A T M İ N E I S L N Y E L E Ç A İ I R E T T O K A T Ş A F M A N E R E M A B İ K A R A A Şafak Vakti
N
Fakir
Çok sayıda insan
Dede
Tüketme
Yabancı
Başlıca içecek
T
Fetheden Kamer
Kıyı teknesi
Ucu demir çengelli çubuk
Kaba söz
B
Bir patlayıcı
Belli
Üzerine tuval konuluan eşya
Kışın yağar
Korelasyon kat sayısı simgesi
Oruç tutan
İlave
Vestiyer
Küçük lüleli saç
Otomobil
Lahza
Cihet
Gelir getiren mülk
Çin'de bir dağ sırası
İ C A R
Doğrula- Askeri ma olmayan
Başka bir kişinin ya da canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü
Potasyum simgesi
Kuru olmayan
Rütbesiz asker
Karışık baharat
Rüzgar
Hint Tanrısı
İran plakası
Eşek sesi
Avare
Az miktar
Aksi
Mezopotamya Tanrısı Enki'ye verilen ad
İlave
En eski Ana Tanrıça
Sonra, Gelecekteki
Japon çizgi filmi
Mesafe
9
Bir tür yazı kâğıdı
Üye
Bir il
Haya
Temiz
A B M A A D N İ
Bir renk
Sıkılma sözü
K A L A B A L I K
Almanya plakası
Huysuz At
H A R U N
D
U O A L U N U M M U T K A K L E V A M A N E E L A E R K A Y A K A Ş Yüce
İşleteç
Derinlik
Donuk
Yaradılış, öz nitelik
Dişi Develer
Yalan
Sanmak
Türk Lirası kısaca
Kesin
Each Kısaca
Çayırlık
Yapıların duvar ve tavanına süsleme yapan
Lakin
Bir göz rengi
Neon simgesi
M Sert taş Bir element
A Z O T
M M M A Y A A K T T İ A N U R E Z A A A R Ü Y A A S U
Oksijen simgesi
E.D. Erik
Bir hitap şekli
Rütbesiz asker
Düş
Favori
Metal su kabı
Ton'un simgesi
Evrendeki sonsuz boşluk
Parıltı, ışık
Sıkıntı, eziyet, zulüm
Mesafe
Altın simgesi
Kök
Enzim birimi
Bir cetvel
T M E
Tayland plakası
mescidiaksa
KARE BULMACA
10 11
1
12
2
SOLDAN SAĞA 1) Elma kurusu - Bölüm - Uçan memeli hayvan 2) Şua - Yat limanı Uzalık sözü 3) Bayrak - Severek Alınan - Argoda üstün, mükemmel 4) Hz. Nûh'un erkek torunu - Eski dilde köpek - Atılım, saldırı 5) Velespit - Obur 6) Bir bağlaç - Kanamak işi - Dört büyük halifeden 7) Ahmak, budala - Peder - Rutubet - Beyazdan ve siyahtan meydana gelen, iki renk olan 8) Lakin - Bir haber ajansı - Kaldıraç 9) Dişi ve yabani eşek - Ceylan derisi - Eski dilde parlama 10) Eski bir tür başlık Lityum simgesi 11) Bilinç, şuur - Kaba baston - Tembih sözü 12) Çalışma, çalışıp çabalama, gayret sarf etme, bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma - Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargı güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa.
YUKARIDAN AŞAĞI
3
1) Bir sayı - Davarın kuyruğunda kuruyup kalan (tersi) 2) Akşam Vakti - Anadolu'da leğen anlamında - Nazi partisinin "Kahverengi Gömlekliler" de denilen hücum kıtası 3) Denk saymak, bir tutmak 4) Kitap getirmemiş peygamber 5) Hayvanın art ayağıyla vurması, çifte 6) Tok olmayan - Lübnan plakası Baryum simgesi 7) Ulama 8) Kendinden geçmiş kimse - Mısır tanrısı 9) Saçma sapan söz - Büyüme - İki tarla arasındaki sınır 10) Çalmak - Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü 11) Kutuların katlama yeri - Amerikyum simgesi - Üzeri kendinden çizgili ipekli kumaş 12) Zihin - Dostça 13) Yetişkin erkeklerde yanak ve çenede çıkan kılların tümü - Şikâr - Seda 14) Madagaskar plakası - Büyük pamuk çuvalı - Su 15) Çiçek tozu - Lale bulunan veya yetiştirilen yer 16) Resimdeki tarihî cami.
4 5 6 7 8 9 10 11 12
1
2
K A T İ P Ç E L E B İ
A N A P A R A K I R A
3
4
5
6
7
L S A D İ A Ş İ R K A H A E K A D E T K E F A S L T E N İ A M A E A K İ R A K I T A N M İ T A N K
8
9
İ A Z M A A Y N F K A A R T A M A E
10
11
Ş İ M A L İ
A R A M M A E R A H E T M E R İ T İ
Z E H R A
12
13
14
15
16
E T Z D E S E A D İ H K M R B A A R İ V İ L M İ Mzehravi E K Endülüs'te yaşamış olan bir
HASENE International e. V. T +49 221 942240-441 | F +49 221 942240-401 www.hasene.org | sukuyusu@hasene.org | haseneorg — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: HASENE International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE29 3705 0299 0149 2900 69 | BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, 0000013
KISMİ YARDIM
500 €
4.000 DKK | 5.000 NOK | 5.000 SEK 600 CHF | 850 AUD | 750 CAD | 500 £
SU KUYUSU PROJESİ
Su hayattır, hayat kurtarır... Not: Su kuyusu projesine 500 € ve üzerinde destek olanlar kuyuya isim verebilirler.
SU KUYUSU PROJESİ