10 minute read
Korona virüsün tarımsal üretime etkileri
Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu Üyesi yucecanoler@gmail.com
KORONA VİRÜSÜN TARIMSAL ÜRETİME ETKİLERİ
Advertisement
Korona virüs en başta tüm insanların hayatını tehdit etmekle kalmamış, insanlığın gelecek birkaç yılını da sebep olacağı ekonomik krizlerle karartmaya kastetmiştir. Gelişmiş büyük devletler, önce vatandaşlarını sonra da ekonomilerini bu küresel salgından kurtarmak için önlemler planlamakta ve çeşitli desteklerle önemli sektörleri korumaya ilişkin büyük miktarlı bütçeleri bir yarış havası yaratarak açıklamaktadırlar. Bizim gibi gelişmekte olan ve/veya az gelişmiş ülkeler ise bu yarışta sıralamaya dahi girememiştir.
Ülkemizde 18 Mart 2020 tarihinde “Korona virüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı yapılmış ve iki gün sonra “Ekonomik İstikrar Kalkanı” isimli tedbirler paketi Cumhurbaşkanı tarafından kamuya açıklanmıştır. Ne yazık ki, bu mütevazi pakette yer alan 100 milyar TL tutarlı tedbir ve destekler içerisinde tarım sektörüne pay ayırılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda Korona virüsün savunmasız bırakılan tarım sektörüne ve en önemlisi gıda maddesi üretimine ve üreticisine daha fazla zarar vermesi kaçınılmaz görülmektedir.
Korona virüs pandemisi nedeniyle alınan tedbirlerin tarımsal faaliyetleri ve üretimi ne ölçüde etkileyebileceğini maddeler halinde size özetlemek isterim;
Seyahat ve sokağa çıkma yasakları ile karantina uygulamaları
• Korona virüsün etkilerinin ülkemizde görülmesi üzerine seyahat yasaklarıyla karantina uygulamalarının başladığı günlerde, tarımsal alanların bir kısmı ekilmiş, diğer kısmında ekimdikim-bakım-hasat işlemleri yapılmaktaydı. Seralar ve bahsi geçen açık alanlarda çalıştırılacak tarım işçisine ihtiyaç giderek artmaktaydı. Arkası arkasına gelen karantina uygulamaları ve İçişleri Bakanlığının seyahat yasakları nedeniyle ihtiyaç duyulan işçilerin yeterince temin edilemediği ilk günlerde, fide dikimi, ürün hasadı, paketleme ve ürünün pazara sevk işleri önemli ölçüde aksamış kısa süreli bir panik yaşanmıştır.
• Mevsimlik tarım işçisi ihtiyacının yaklaşık bir milyon kişiye kadar çıktığı, bunların Doğu ve Güney Doğu illerinden temin edildiği ve ihtiyaç duyulan illere sevk edilerek oralarda sigortasız olarak çalıştıkları, çoluk çocuk derme çatma çadırlarda barındırıldıkları geçmiş yıllardan bilinmektedir. Karantina uygulanan iller ve seyahat yasakları dikkate alınarak tarım işçilerinin ihtiyaç alanlarına sevki ve AFAD çadırlarında barındırılmaları için zaman içerisinde gerekli prosedür belirlenmiştir. Ancak, yeni esaslar çerçevesinde ihtiyacın karşılanmasına çalışılmışsa da valilikler arası bir organizasyonu zorunlu hale getiren eskisinden daha zor ve uzun işlemlerin yerine getirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. • Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma alanlarında beslenmeyle ilgili gıdaların temini ve (sigortasız) çalışmaları aşamalarında yapılacak sağlık kontrolleri, hastalığın tespiti ve bulaşmasını önleyici tedbirler konularında neler yapılacağı henüz netleşmemiştir.
• Hafta sonları iki gün sokağa çıkma yasağı uygulamasına başlandığı ilk günlerde tarım alanlarında çalışanların yasak dışında tutulmamasından birçok aksaklıklar ve üretim kayıpları meydana gelmiştir. Sonraki hafta sonu sokağa çıkma yasaklarında tarım alanında ve çabuk bozulabilen gıda üretim alanlarında çalışanlar kapsam dışında tutulmuştur.
• Tarım alanında çalışanların serbest dolaşımını sınırlayan tedbirlerin yarattığı aksaklıkların tarımsal üretimi ve ürünün pazara ulaşımını olumsuz etkilemesi sonucu fiyatlarda yükselmeler yaşanması kaçınılmaz görülmektedir. “Kervan yolda düzülür” prensibinin uygulanması durumunda bunun maliyetler ve ürün fiyatlarına olumsuz yansımalara sebep olması kaçınılmaz bir sonuçtur.
Hammadde ve tarımsal ürünlerin ithalat - ihracatgümrük sınırlamaları
• Gelişmiş büyük ülkeler tarafından tarım ürünleri ihracatına konulan bazı yasaklar, sınırlamalar, kota uygulamaları gıda üretimimizi, hammadde tedarikimizi olumsuz etkilemektedir. Örneğin; buğday ithal edip makarna üreten ve sonra da bu ürünü ihraç eden makarna sanayi Rusya’nın buğday ihracatını önce durdurması sonra da kota koymak suretiyle serbest bırakmasından etkilenmiştir. Bu durum makarna üretimini ve ihracat miktarlarımızın düşmesine sebep olacaktır. Ayrıca, hayvan yemi hammaddesinin yaklaşık %60’ının ithal yoluyla temin edildiği dikkate alınırsa yem sanayimizin de ithalata konulan sınırlamalardan etkileneceği aşikardır.
• Korona virüs nedeniyle sınırların kapatılması ve/veya gümrük uygulamalarının sıkılaştırılması da hem ithalatın hem de ihracatın üzerinde baskı yaratacaktır.
Gıda tedarik zinciri, pazarlar ve ticari faaliyetler üzerinde oluşan baskılar
• Nisan ayında gıda tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkların Mayıs aylında da devam etmesi beklenebilir. Seyahat etme ve sokağa çıkma yasaklarının yarattığı hareket kısıtlamaları üretim ve pazarlamanın her aşamasında etkili olmakta, verimliliği düşürmektedir. Bunun sonucunda çalışanların tedirginliğinin artması, gıda üreten sanayide yeterli hammadde temininde olası aksaklıklar, ürünlerin hasadında pazara veya
ürünü işleyen sanayi kuruluşuna sevkinde yaşanan sıkıntılar, gıda üretimini, yeterli ve çeşitli gıdaya erişimi kısıtlayabilecektir.
• Komşu ülkelerle ticarette hastalık taşıma ihtimali nedeniyle sınırlarda, tırlarla sürücülerinin geçişine ilk zamanlar izin verilmeyip sürücü ve dorse değişikliği gibi bazı pratik olmayan zorlamalar yapılması, deniz yoluyla ulaşımda kargo gemileri üzerinde daha sıkı kontrollerin uygulanması tarımsal ürün ticaretini olumsuz etkileyecektir.
• Tarımsal ürün işleyen sanayide mevcut sağlık ve hijyen kurallarına ilaveten uygulamaya konacak yeni biyogüvenlik önlemleri üretimi yavaşlatabilecektir.
Gıda maddeleri tüketimi, arz-talep fiyat üzerine etkiler
• Alış veriş merkezleri, lokanta, kafe, gazino, düğün salonu, piknik ve park alanları ve benzeri yemek yenen mekanların kapatılması, gıda maddelerinin tüketiminde son derece etkili olmuştur. Söz konusu uygulama öncelikle kırmızı ve beyaz et, balık ve su ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta, meyve ve sebze tüketiminin hissedilir biçimde azalmasına sebep olmuştur. Üretim ve saklanmasında sıkıntı olmayan unlu mamuller, pirinç, bakliyat, konserve, çay, şeker, bitkisel yağlar gibi stoklanabilir dayanıklı ürünlerin tüketiminde bir düşme olmamış, hatta salgının başladığı ilk günlerde panik halinde dayanıklı gıda maddesine talebin bir anda artmasıyla bazı un ve unlu mamuller başta olmak üzere birçok dayanıklı gıda maddelerinde süpermarket rafları boşalmış, geçici yokluklar ve haksız fiyat artışları yaşanmıştır.
• Genel olarak gıda tüketimine baktığımızda kırmızı ve beyaz et, balık ve su ürünleri, süt ve süt ürünleri, meyve ve sebze gibi raf ömrü kısa olan pahalı ürünlerin tüketiminde hissedilir düşüşler yaşanması beklenmelidir. Uzun raf ömrüne sahip un ve unlu mamuller, pirinç, bakliyat, konserve, çay, şeker, bitkisel yağlar gibi dayanıklı gıdaların tüketiminde düşme yaşanması beklenmemektedir. Aksine hem tüketim hem de fiyatlarında artışlar olabilecektir.
• Korona virüsle mücadelede yaşanan belirsizlikler, konulan sınırlar, yasaklar, alınan tedbirler, bunlar üzerinde vuku bulan aksaklık ve disiplinsizlikler tüketicinin harcamalarının düşmesine sebep olacak, döviz ve altın borsalarında TL aleyhine olacak artışlar, maliyetlerin yükselmesi, değeri yüksek gıda maddelerine olan talebin azalmasıyla sonuçlanabilecektir.
Seyahat yasakları ve hastalık bulaşma endişesiyle iç ve dış turizmin durması
• 2019 yılında ülkemizi ziyaret eden yabancı turist sayısı 45 milyon 58 bin 286 kişidir. 2020 yılında otel rezervasyonları çok iyi bir seviyede gitmekte iken, tüm ülkelerde uygulanmaya başlanan Korona virüs tedbirleri ve seyahat yasakları nedeniyle rezervasyonlar tamamen durmuş, hatta mevcut rezervasyonlar iptal edilmiştir.
• İleride seyahat yasakları ve karantina uygulamalarının kalkması ile iç turizmde biraz canlanma beklense de 2019 yılındaki seviyeye çıkılması mümkün görülmemektedir.
• Turizm gelirlerinin ülkemiz ekonomisinde çok önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Bununla beraber gıda maddeleri tüketimi açısından da önemli bir düşüşün yaşanması kaçınılmaz görülmektedir. Üretim planları genellikle bir önceki yıl tüketilen, ihraç ve ithal edilen miktarlar, geçen yıldan devir eden stoklar, maliyetler, ürün satış fiyatları ve firmanın Pazar hedefleri dikkate alınarak belirlenmektedir. Ancak, bu kez olduğu gibi yıl içerisinde meydana gelen beklenmeyen gelişmeler yapılanplanları yeniden gözden geçirmeyi ve değişen koşullara uyum sağlama yönünde üretim planını güncellemeyi gerektirebilir. Kanatlı eti ve yumurta üretiminde değişen koşullara göre üretimi kısa sürede artırmak veya azaltmak işin teknolojisi gereği mümkün değildir. Bunun için aylar geçmesi gerekecektir.
✓ Korona virüs pandemisi nedeniyle hem küresel hem de ülkesel bazda alınan tedbirler ve uygulanan sınırlamalar sonucunda gıda ürünleri tüketiminin nasıl olumsuz etkilendiğini yukarıda izah etmeye çalıştım. Bu durumda piliç eti ve yumurta firmalarının üretimlerini kısmak zorunda kalacaklarını tahmin etmek yanlış olmayacaktır. Ne kadar kısmaları gerektiği konusuna gelince; önümüzdeki aylarda Korona virüsle mücadelede yaşanacak gelişmelere göre alınan tedbirlerde bir rahatlama olup olmayacağı netleşince bir tahmin yapmak mümkün olabilecektir. ✓ TUİK verilerine göre mevcut üretim durumu şöyledir; 2019- 2020 Ocak - Şubat dönemi üretimlerini karşılaştırdığımızda, bir önceki yıla kıyasla piliç eti üretimi %8,9 yumurta üretimi %3,1 artmış, hindi eti üretimi %-4,6 azalmıştır. Tüketimde ortaya çıkan sorunlar dikkate alındığında tüketim fazlası ürünlerin stokları kabartması, fiyatların düşmesi beklenebilir. ✓ Ülkemizde yaşanan normal koşullarda döviz kurları ve üretim maliyetleri her yıl artmaktadır. Bu yıl Korona virüs etkisiyle Dünya çapında yaşanan olağanüstü koşullar nedeniyle özellikle ABD Dolarında daha büyük oranlarda artış yaşanması beklenmektedir. Böyle bir durumda yaşanacak yükselmeye bağlı olarak ithalat yoluyla temin edilen yem hammaddelerinde maliyetin normalin üzerinde artması beklenmelidir. ✓ Tavuk eti ihracatında durum; 2019 ve 2020 yılları OcakŞubat-Mart 3 aylık dönemi kıyasladığımızda ihracat miktarında %19, değerinde %10,4 oranında artış olduğu görülmektedir. Tavuk eti ihracatındaki bu artışın yıl boyu devam etmesi halinde kanatlı eti stoklarını azaltma yönünde etkili olması beklenebilir. Aynı dönem hindi eti ihracat miktarı %-26,8 değeri ise %-33,5 düşme görülmüştür. Yumurta ihracatında Irak’la yaşanan ticari anlaşmazlık sonucu 2018 yılına kıyasla 2019 yılı yumurta ihracat miktarında %-26, değerinde %-38 oranında düşme olmuştur. 2020 yılında sorun hala devam etmektedir.
Yaşanmakta olan salgın hastalık paniği nedeniyle hayatımızın tüm lüksünü bir tarafa bırakarak, ülkesel ve bireysel olarak yaptığımız tüm planları terk ederek, can havli ile evlere kapandığımız bu günlerde, uzun uzun düşünmek için bol zamanımız oldu. Yaşamak için vazgeçemediğimiz, bizi ayakta tutabilecek en önemli unsurun beslenmemizi sağlayan gıda maddelerini temin etmek olduğu gerçeği bir kez daha ama en etkili bir şekilde karşımıza dikildi. Karnımızı doyurmamızı garanti altına alan, bir yandan doğa koşullarına göğüs gererken diğer yandan emeğinin hakkını alamamak riskin göze alarak güvenli gıda maddelerini üretmeye devam eden, çiftçilere, yetiştiricilere, çobanlara, mandıracılara, gıda sanayicilerine duyduğumuz şükran hissi kat kat arttı. Tarmısal üretimin ve tarımla uğraşanların ihmal edilmemesi gerektiğine inancımız pekişti. Korona virüsün yaşattığı sıkıntı ve korkunun tüm dünyalılara bir ders olmasını ve yapılan yanlışlardan dönmeye ve doğruya yönelmeye vesile olmasını yürekten dilerim.
Büşra Gülşah GÜNCÜ Gıda Mühendisi b.gulsah_guncu@hotmail.com
Dokunsalar patlayacağız
Merhaba… Dünya üzerinde varlığını zorla kabul ettirip dünya vatandaşlığını zorla almayı başarmış fasişt bir canlı 2020 yılı mart ayı itibari ile bize merhaba dedi. Covid-19 Ne yaşlı dinliyor ne çocuk; ne İngiliz dinliyor ne Fransız
… Kendilerini bir seri katile benzetebiliriz.
Ama seri katil görünen bir düşmandır. Görünen, tanınan bir canlı ile mücadele etmek kolaydır. İpuçlarını toplayıp katile ulaşabilirsiniz. Size silah çekecek olursa nasıl etkisiz hale getireceğiniz bellidir. Ama Covid-19 öyle mi? Bir virüsle savaştığımızı biliyoruz evet. Ama göremiyoruz. Belki de şuanda parmağımızın ucunda ve elimizi burnumuza götürdüğümüz an vücudumuza girecek. Ve en önemlisi bu canlıyı nasıl etkisiz hale getirebiliriz net olarak bilmiyoruz.
Hayat bir alış verişten ibaret. Doğarken aldığımız nefesi ölürken veriyoruz. Her şeyin bir karşılığı var. Acının da… Covid- 19 bizden bir şeyler aldı ama bize kattığı şeyler de var. Bize kattıkları ve götürdüklerine dair bir kitap yazılabilir. Ama konumuz gıda olduğu için bu açıdan ele alacağım. Aslında konu hakkında söylenebilecek çok fazla şey var. Fakat verebileceğim kadar bilgi vermeye çalışacağım.
Gıda sektörünün bel kemiği olan personelin hijyen bilincinde bir artış söz konusu. Ellerini tuvaletten tuvalete yıkayan ( o da doğru dürüst yıkıyor mu bakalım) insanlar kendi popolarından korkar hale geldiler. Personelin eli yıkana yıkana yara oldu. Çoğu kişi el kuruması egzamaya dönmesin diye el kremi kullanmaya başladı.
Çapraz bulaşmanın kelime anlamını bilmesek de anlamını yaşayarak öğrendik. Sadece gıda işlenen yüzeyler-alanlar ( tezgahlar, ürün kapları, kazanlar, bıçaklar vs.) değil, personelin ve gıdanın temas ettiği yüzeylerin hatta temas etmediği yüzeylerin de temizliği önem kazandı. Daha önce temizlenmiyor muydu? Şurada biz bizeyiz dürüst olalım. Sektörü az çok biliyoruz. Bazı işletmeler ne yazık ki hijyen konusunda rezalet durumda. Ya temizlik detaylı yapılmıyor ya etkin kimyasal kullanılmıyor ya da gerekli periyotta temizlik yapılmıyor. Ya da’ları uzatmak mümkün. Kısacası genelde pisiz. Bu bir gerçek. Tüm işletmeler mi böyle. Kesinlikle hayır… Bu süreçte temizlik uygulamaları zayıf olanlar bunu güçlendirirken, temizlik uygulamaları iyi olan firmalar kendilerini bir level daha yukarıya taşımış oldu.
“ Zaten yarın da ekmek yapacağım. Boş ver temizlemeye gerek yok. Un var zaten tezgahta başka bir şey yok”.
Artık kimsenin bunu söylemeye dili varmıyor.
Hammadde getiren aracının temizliğinden tutun hammadde ambalajının üzerindeki küçük bir toz zerresine kadar sorgular olduk. Güvenilir tedarikçi ile çalışma kavramı bir kez daha önem kazandı.
Bu Covid -19 hikayesinin kökeni ambalajlı- işlenmiş gıdaları öcü gibi gören insanlardan saf alkol içip virüsten kurtulacağını sanan insanlığa doğru bir geçişi içerir. Denize düşen yılana sarılır. İçindeki katkı maddeleri önemli değil artık. Ambalajlı gıdalar uzun tedarik zincirinde ilk kez değer kazanmaya başladı. Yeter ki gıda bulaşmaya kapalı bir alanda saklanmış olsun.
Artık çarşıdan pazardan bir Türkiye nüfusu kadar kişi biz alana kadar patlıcanımızı parmaklamıyor. Ürünü paketleyenin vicdanı ile baş başayız. İçine çürük çarık olanları da koyabilir. Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane meselesi var ya… Çarşıdan portakal alıp eve geldiğimizde mor-takala dönüşmemiz mümkün. Benim başıma geldi mesela.
Bizdeki hassasiyet arttı. Müşterilerdeki hassasiyet arttı. Müşterilerdeki kaygıyı gördükçe bizdeki hassasiyet daha da arttı derken Türkiye Türkiye olalı böyle hijyenik üretim görmedi.
Ve çevremizdeki insanları canlı bomba olarak görmeye başladık. Yaklaşmaya korkuyoruz. Şuanda herkes patlamaya hazır bir bomba. Hem virüsün bulaşması anlamında hem de duygusal anlamda. Hani hassas ve çok duygusal anlarımızda “ dokunsalar ağlayacağım” deriz ya…
Biz şuan… Dokunsalar patlayacağız.
Patlayıp tarihe karışanın Covid-19 olması dileği ile.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere... Saygılar, sevgiler…