Köşe Yazısı
Sadık ÇELİK
Keyveni Kurumsal Yemek Yönetim Kurulu Başkanı
YASAKLI ÜRETİMDEN SEFERBERLİĞE "ATA TOHUMLARI"
üreticinin ata tohumunu piyasaya sürmesini yasakladı. Tabiri caiz ise “Tohumculuk Yasası” Türk tarımının “Fatiha’sı” oldu. Doğal tohum kısır olmadığından, tozlaşma ve arılar nedeniyle değişir, aynı kalması beklenemez ancak sertifika alacak tohumun “değişmeksizin çoğaltılmaya uygunluk” ilkesi, yerel tohumu satan üreticiye darbe vurdu. Yasa gereği hibrit olmayan ata tohumlar yasaklı hale geldi ve üreticinin elinde yok olup gitti. Yasa dışı olarak elindeki tohumu satan para cezası alacak, tohum imhası kapsamında imha masraflarını ödemeyen çiftçi ise hapis cezasına çarptırılabilecekti. Bu şartlarda 5553 sayılı Tohumculuk kanunu, tahıl ambarı Anadolu’yu, yabancı tohum firmalarının açık pazarı haline getirirken, üreticiyi hibrit Hayata geçirilen “Tohum Seferberliği” 15 bin tohum üreticitohumları satın almaya mecbur etti. Kısacası tohum firmaları sinin eğitilmesi, özel laboratuvarlarda tohumların hastalık yapan kazancını katladı çiftçi ise kendi toprağında tarım işçisine etkenlerden ayrıştırılması ve atalık tohumu iyileştirmeye dönüştü. İsrail, Amerika gibi ülkelerin GDO yönelik ıslah çalışmalarını kapsıyor. Tüm bun’lu tohumlarına muhtaç hale geldik. Çiftçiye lar tarımsal gelişime ulusal katkı sağlayacak Çok değil 2 yıl önce Bakan bir darbe de 2018 yılında “destek maşasıyla” nitelikte. Tabi olması gerektiği gibi uygulanabil- Pakdemirli yaşanan sıkıntıyı geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı aldığı kararla irse. Türkiye’de tarımsal geçmişe bakıldığında “İthal tohum aldığınız sertifikalı hibrit tohum kullanmayan üreticiCumhuriyet’in ilk tarım seferberliği Mustafa zaman yanında hastalığı da ye destek verilmeyeceğini açıkladı. Böylelikle Kemal Atatürk’ün, Atatürk Orman Çiftliği’ni bir şekilde size satıyorlar.” yerel ve geleneksel tohumlarımızı kendi kurmasıyla başladı. Çiftlik diğer tüm sözleri ile dile getirmişti. ellerimiz ile ticari hedefler için yok etmiş olduk. örnekleri ile birlikte Türk tarımına Bu cümle Tohumculuk YasBakan Pakdemirli’nin açıklamasına göre bugün model olacak ve öncülük edecekti öyle de ası’nın Türkiye’ye Türkiye’nin kullandığı tohumun %96’sı yerli oldu. 1940’ta öğretmen yetiştirmek üzere ne denli zarar verdiğinin tohum ve ülkemizde hizmet veren 900’ün açılan Köy Enstitüleri’nde örgün eğitimitirafı niteliğindeydi. üzerinde tohum firmasından sadece %40’ı le birlikte modern tarım tekniklerini de yabancı. İthalattan ihracata geçilen tohumlarda uygulamalı öğrenen gençler, yaşadıkları köye ise çeltik, anason, kekik, fesleğen, ada çayı, tütün ve kenevir gibi döndüklerinde yeni nesilleri yepyeni bir vizyonla yetiştiriyordu. tıbbi ve aromatik bitkiler başı çekiyor. Halkın karnını doyurduğu, Köy Enstitüleri tarım ve hayvancılıkta üretken bir toplum sofrasına getirdiği tahıllar neden bu liste de yok? Çünkü elde olmanın yolunun eğitimden geçtiğini gösteren yaşayan bir örnek yerel doğal ata tohumu kalmadı domates, salatalık, biberden, olmuştu ta ki siyasi manevralarla kapatılana kadar. Bir dönem nohut, buğday, yulafa kadar ne varsa kaybettik. bozkırı yeşerten bu kurumların ve tarım politikalarının tahrip Ekilen buğdaylardan un olmuyor, unluk buğdaydan ise katkı edilmesi, köy enstitülerinin kapatılması, yanlı uygulamalar, miras maddesi eklenmeden ekmek üretilemiyor. Tohumların sertifikalı hukuku gereği tarım arazilerinin bölünmesi ve köyden kente göç ve kayıtlı olma zorunluluğu yerel tohumu yasaklı hale getiriyor. A’dan Z’ye Türkiye’yi tarım ürünlerinde dışa bağımlı konuma Bu realiteye göre “Atadan Toruna Tohum Seferberliği” önemli getirdi. Üretici yasaklar, cezalar ve kısıtlamalar ile toprağını bırakancak “Tohumculuk Yasası” hala yürürlükteyken atalık tohuma mak zorunda kaldı. Tahılda iç üretim yetmeyince Kanada’dan nasıl dönülecek? Sorunları tespit edip harekete geçen yetkiMeksika’ya, ABD’den Özbekistan ve Afrika’ya kadar birçok liler Tohumculuk Yasası ile ilgili de gereğini de yapmalı. Tarım ve ülkeden nohut, mercimek ve kuru fasulye ithal eder duruma hayvancılık alanında da samimi bir özüre ihtiyacı olan Türkiye geldik. Tohumunu sattığımız yeşil mercimeği şimdi Kanada’dan acilen Tohumculuk Yasası’nı değiştirmeli. Tohum seferberliği satın alıyor olmamız bu anlamda acı örneklerden sadece biri. samimiyetini ancak Tohumculuk Yasası’nın değişimi ile ispat Nasıl bu hale geldiğimizi anlamak için 14 yıl öncesine bakmak- etmiş olur. Yoksa çiftçinin bir yandan başı okşanırken bir yandan ta yarar var. Yıl 2006 “Tohumculuk Yasası” adıyla gündeme da ensesine tokat inmiş olacak. oturan yeni uygulama “standartta uymuyor” gerekçesi ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli geçtiğimiz günlerde “Atadan Toruna Tohum Seferberliği ”ni ilan etti. Atalık tohumlara dönüşü ifade eden proje umut vericiydi ancak 2006’dan bu yana “Tohumculuk Yasası” ortadayken “Ata tohumuna sahip olmayan çiftçi ne yapacak?” sorusunu da akıllara getirdi. Çok değil 2 yıl önce Bakan Pakdemirli yaşanan sıkıntıyı “İthal tohum aldığınız zaman yanında hastalığı da bir şekilde size satıyorlar.” sözleri ile dile getirmişti. Bu cümle Tohumculuk Yasası’nın Türkiye’ye ne denli zarar verdiğinin itirafı niteliğindeydi. 20 bin yıllık buğday geçmişi ile tohum ambarı bir ülke, nasıl oldu da yerel üreticiyi sertifikalı, hastalıklı tohumlara 14 yıl boyunca mecbur etti?
34
Şubat -Mart 2020