13 minute read

Basınçlı Hava Tesisatı Planlamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Sadece iş hayatında değil, sosyal hayatta da insanları biraraya getiren anadolu oSB, herkesin keyifli vakit geçirebileceği bir alana sahip. Havası, çevre düzeni, doğası ve bisiklet yollarıyla iş hayatınızı alışılmışın dışına taşıyor. İnOVASYOnUn MERKEZİ AnAdOLU OSB FARK YARATIYOR Hüseyin Kutsi TUnCAY Anadolu OSB Başkanı

ÖZEL RÖPORTAJ

Advertisement

Murat Alişiroğlu

2021 yılının bu ilk sayısında OSB’lere açtığımız pencere çerçevesince Anadolu OSB başkanımız Sayın Hüseyin Kutsi Tuncay ile birlikteyiz. n Sayın başkanım, birçok OSB'yi

gezdik, buradaki değişim o kadar belirgin ki bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Yönetim olarak OSB ile beraber burada bir yaşam alanı yarattığınızı görüyoruz, tebrik ederiz. Ayrıca Air World Türkiye Dergisi olarak bizi kabul ettiğiniz için de teşekkür ederiz.

Öncelikle Sanayinin sorunlarına kulak veren, sorunları yayınlayan AIR WORLD TÜRKİYE Dergisi'ne asıl biz yönetim ve OSB olarak teşekkür ederiz. Sektörel yayınların, sanayicinin sorunlarını irdelerken pek görmek mümkün olmuyor. Farklı birşeyler yapan insanlar da, OSB’lerde, dergilerde fark ediliyor diyelim. n Başkanım, sizleri farklı kılan bir

yönetim anlayışınız var. Buranın hikayesini dinleyebilir miyiz?

Yaklaşık 1997-2020 yani 23 yıllık bir proje Murat bey. 23 yıl önce buradaki firmaların %90'ı Ostim’de küçük bir işletme olan, üretim yapan firmalardı. 350 m2 alanların 150 m2'si açık 200 m2'lik kapalı alanlar da ise üretim yapıyorlardı. Ama Türkiye sanayileşmede o dönemde atılım yapma hevesindeydi. Bizler de ithalatın zor olması, Türkiye’deki çalışan makinaların yedek parça ihtiyaçlarından kaynaklanan bir hareketle üretime girmiştik. O nedenle bir çok firma da, kimi Türk Traktöre, kimi Aselsan’a, kimileri yeni kurulan savunma sanayi firmalarına, kimleri de inşaat sektörüne çalışıyordu. Biz bir sivil toplum örgütü olan Ostim Sanayici ve İş Adamları Derneği'nde (OSİAD) bir araya geldik. Sivil toplum örgütleri aktif yurttaşların içinde bulunduğu duruma göre görev çıkartan insanlardan oluşuyordu. Bir durum vardı ortada. Biz mikro ölçekli işletmeyiz, aile şirketleriyiz. İşletmeler büyüyor, işletmeler büyürken fiziki olarak Ostim’de kalma şansımız yok. İşletmeler 2.nesile geçerken Ostim'de kalırlarsa 2.nesile geçemezler. n Burdan, asıl çıkış yolunuzun 2.

nesile hazırlık olduğunu anlıyoruz, doğru mu?

Devamlılık açısından evet. Kurmamız gereken OSB farklı olmalıydı. Bir parça yaşam merkezi haline gelebilecek. Çünkü işletme sahiplerinin çalışma süreleri belli değil. Sabah erken başlayıp gece geç saatlere kadar devam edebiliyorlar. Daha modern işliklere ihtiyacımız var ki yurt dışından gelecek iş ortakları ile eşit şartlarda masaya oturabilelim dedik. Böyle bir hayal kurduk ve bir sanayi örgütlenmesine girdik n Tam olarak ne zamandı? Nasıl bir

örgütlenmeydi anlatabilir misiniz?

1997 yılında kurulan, bir sanayi kooparatifi örgütüydü. Bir sürü çabe ve engelden sonra bir Organize Sanayi Bölgesi kuruluşuna döndü 2002 yılında. 28 Aralık 2020 de 18 Yaşına girdi. Sanayi Bakanlığını zorlaya zorlaya Organize Sanayi Bölgesi Kurma yetkisi aldık. Burayı kurarken iki tane sloganımız vardı bizim;

"Herşeyi kendinden bekle, başkasından bir şey bekleme." "dayanırsan başarırırsın"

Sabredeceksin, çalışacaksın, dayanacaksın ki başaracaksın. Başka’da yolu yok. O slogan bizi bu zamana kadar taşıdı. n Bir kredi ve borçlanma olmadı

mı? Nasıl başardınız?

Bugüne kadar ne kredi kullandık, ne yatırımcıyı borçlandırdık, ne devletten destek aldık, ne de kimseden para istedik. Tamamen kendi kaynaklarımızla, kendi imkanlarımızla aileleri inandırarak aile bütçelerinden para aldık. Halen de alıyoruz, doğru projeyi gerçekleştirdik. Şimdi işletmeler 2.nesile geçmekte zorluk yaşamıyor. 90 firmamızın 20 tanesi 2.nesile geçti. Diğerlerinde hala 1.nesil devam ediyor. Niçin? Çünkü aile bütçesinden para alırken aileyi de işin içine kattık. Kamulaştırmayı bitirdikten sonra her sene daha burada hiçbirşey yokken ailelerle kahvaltı programları yaptık. Çocukları pikniğe çağırdık, bölgenin doğuşuna ve gelişimine şahit olsunlar diye. O günün çocukları bugün işletmelerin başına geçti. Çünkü ben yakın zamana kadar Türkiye’deki genel kurulunu yapmış organize sanayi bölgelerinin kurduğu bir dernek var. Organize Sanayi Bölgeleri Derneği, onun başkanlığını yaptım 2 dönem. İzmir Atatürk OSB Başkanı Hilmi bey şu an başkanlığı yürütüyor. Ben de şu an onun yardımcısıyım. Türkiye’deki bir çok Organize Sanayi Bölgesini gezdim. Artıları nedir? Eksileri nedir? Yanlışı niye yapmışlar? Doğruyu nasıl yapmışlar? Bütün o seyahatlerde izledim bölgeleri. Tamam, şu arkadaki fabrika binalarını görmek için insanlar buraya gelmez. Yatırımcı arkadaki o binayı yapmak için Ankara’dan 30-40 km gelip burada bu yatırımı yapmaz. Her yerde yapılıyor bu, bura değil sadece. Mesele bir ufuk katmak ve vizyon geliştirmek. Yani şimdi buradaki işletmeciler kapıdan girdiğinde huzurlu. Niye? Çünkü hizmeti burası veriyor. Bütün ihtiyaçlarını burası çözüyor. Devlet ile arasında köprü görevini Organize Sanayi Bölgesi'nin idari mekanizması yapıyor. Bir sıkıntıları varsa da problemlerini de burası çözüyor. Başka yere gitmiyor kimse. Altyapı yapma yetkisi bizde. Umumi işletme yetkisi bizde, hizmet verme yetkisi bizde, bizimle muhattap oluyor. Biz dediğimiz kim? Buranın yatırımcısı ben de buranın yatırımcısıyım, bugün buranın başındayım yarın bir başkası geçecek ben fabrikamda işime devam edeceğim. İhtiyaç duyduğum hizmetleri buradan alacağım. Elektriği, suyu, doğalgazı.. Sonuç itibariyle önemli bir ekonomik başarı hikayesi var. n Her fabrikanın arıtması olmak

zorunda mı?

Her firmanın değil, fakat biz arıtma ihtiyacı olan fabrikaya bunu bağıra bağıra yaptırtıyoruz. Eğer riski varsa denetliyoruz. Ayrıca bizim kendi paket arıtmamız var. Murat bey, belli kurallar koyduk, bu kuralları herkese eşit uygulamaya çalışıyoruz. Yatırımcımız buraya

gelirken temiz havaya geliyor, düzgün ortama geliyor, sessizliğe geliyor. "Ben burada sağlığımı koruyorum, sporumu yapıyorum" diyor. n Peki kapanan firmalar oldu mu?

Konkordato ilan eden oldu. Fakat bunlar ekonomik krize girdiler. El değiştiren ve bankaların el koyduğu 3-4 firma oldu. n Anadolu OSB'ye girerken şimdi

yolları gördüm. Melih Gökçek dönemini de biliyorum. Mansur Yavaş'ın gelmesiyle beraber OSB'nizde asfalt çalışması ve bisiklet yolları gördüm. Bu arada ilk defa bir OSB'de bisiklet yolu görüyorum. Altyapının eksiklerinin giderilmesi ile beraber Anadolu OSB ciddi bir gelişime tanık oldu. Diğer OSB'ler bu kadar şanslı değil sanırım.

Murat bey, bu bir yönetim anlayışı. Başından beri "Burası bir yaşam merkezi olmalı, sırf üretim merkezi değil" dedik. Sonuçta bir üretim merkezi ama burada yatırım yapan insanların üretim dışındaki zamanlarında da yaşam ile ilgili bir takım dokunuşları görmeliler. Gölet ile başlayan, badem ağaçları ile devam eden yaklaşık 300-350 bin metre karelik ortak kullanım alanı planladık. Mesela burada bir yağmur suyu göleti var, başka bir akarı yok. Orada bir doğal hayat başladı yağmur suyuyla beraber. Botanik park gibi bir park oluşturduk. Yabani ördekler kuşlar yuva yaptı o bölgeye. Bu aks’ta bölgede yaşayanların tüm ihtiyaçlarını belirledik. Kadının neye ihtiyacı var, çalışanın neye ihtiyacı var, işletme sahibinin neye ihtiyacı var? Bu ihtiyaçlara göre yapılanma yerleri belirlendi. Yapı şekilleri belirlendi. Şimdi imkanımız elverdiği şekilde ve ölçüde bunları yapmaya çalışıyoruz. İdari binamızı yaptık. Sosyal tesis yaptık. Meslek yüksek okulunu yaptık. Eğitim hayatı başladı. Otel yeri planladık onu yapacaktık ama bu pandemi tuz biber ekti yapamadık. Yani 40-45 yıllık geleceğini planladık buranın. Türkiye’nin 5 yıllık planı yok iken, biz 45 yıllık plan yaptık. n Anadolu OSB öğrencileri de mut-

lu ediyor, peki nasıl?

Öğrenciler için ilk yaptığımız şey; Burada yüksek gerilim hattının altı çöplük alanı idi orayı temizledik. Toprağını zenginleştirdik. Ankara’dan gidip Çanakkale’de verdiğimiz 1764 şehit anısına 1764 tane badem ağacı diktik. "Ceviz ağacı gibi badem ağacı da geleceği olan bir ağaç" dedik. Akasya ile kavak ile mukayese olmaz. Bedem büyür meyve verir, meyvesi kıymetli raf ömrü uzun cefakâr bir ağaç. Yani nazlı bir ağaç değil. Onlar büyüdü ve bademler meyvesini verdi. Onların geliriyle Polatlı Meslek Lisesi öğrencilerine burs vermeye başladık 5 yıl önce. Öğrencilerin bölgede staj yapmalarını sağladık. Yaz çalışmasını yapmaya "Buranın Sincan-temelli-polatlı demiryolu ulaşımı kopuk. Çalışmıyor. o Hat ÇalışSa Buranın perSonel iHtiyacı polatlı ve Sincan‘da Çözülecek."

başladık. Mezuniyetleri sonrası mezun oldukları gün iş başı yaptılar. İstihdamı sağladık. Üniversiteye gidiyorsa çocuk burslarına devam ediyoruz. Bu ilişkiyi Türk Eğitim Vakfı ile geçen sene bir protokol yapmıştık. Halen burs devam ediyor. Polatlı Meslek lisesindeki öğrencilerle. Halen onlara staj yaptırıyoruz. Öğrenciler de mutlu, iş hayatlarında edinecekleri tecrübeyi öğrencilik hayatlarında ediniyorlar. Terorisini okulda görüyorsa pratiğini burada uygulama imkanı buluyor. Biz de yatırımcılar olarak mutluyuz. n Sanayicinin nasıl bir elemana

ihtiyacı var? Temelli'de personel sorununu nasıl çözüyorsunuz?

Aranılan elemana ihtiyaç var. Ara eleman değil. Türkiye’de çok işsizlik var. Diplomalı insan fazla ama meslekli insan yok. Burada firmaların aradığı elemanları yetiştirelim diye sürekli eğitim merkezi kurduk. Çocuk okulu bitirdiği gün, firmanın aradığı eleman haline dönüyorsa o zaman o çocuğun gelecek kaygısı olmaz. n Bisiklet yolu Neden? Planlı

mıydı?

Biz bisiklet ile dolaşmayı hedefledik, kaldırımlarımızı ona göre yaptık. Planlama yapılırken dikkat ettiyseniz yolda logar kapağı göremezsiniz, bütün alt yapı kaldırımların altında. Öğrencilere 25’e yakın bisiklet aldık. Boş zamanlarında bisiklet kullansınlar, gideceklerse bisikletle sosyal tesise gitsinler dedik. Bisiklet kullandırmaya başladık.

Buranın Sincan-Temelli-Polatlı Demiryolu ulaşımı kopuk. Çalışmıyor. O hat çalışsa buranın personel ihtiyacı Polatlı ve Sincan‘da çözülecek. Demiryolu çalışmaya başlarsa bir tane Malıköy’e bisiklet park yapalım. Malıköy Tren istasyonu ile OSB arasına bisiklet yoluyla ulaşımı sağlayalım diye düşündük. Yani hem sağlık açısından hem ekonomik açıdan bisiklet ulaşımını biz destekliyoruz ve 4 yıldır da bisiklet turu yapıyoruz. 4 yıldır da balık tutma yarışması yapıyoruz. Aynı güne getiriyoruz etkinliği. Burada bir seromoni yapıyoruz. Plaketler kupalar veriliyor. Sonuçta iş hayatı dışında insanların biraraya gelmesini sağlıyoruz. İnsanlar çocuklarıyla buraya geliyor. Hem manevi bir amacı var, hem de sosyal. Zamanımız sınırlı, ömür sınırlı öyleyse gerçek hayatı kendimize de zehir etmememiz lazım. Yani yaşadığımız ortam düzgün olsun, yediğimiz düzgün olsun, çevre düzgün olsun, kirletmeyelim, bozmayalım. n Ulaşım sorunu kalmadı sanırım,

yollar tam olarak yapıldı. Peki demiryolu taşımacılığı?

Burada üretilen ürün karayoluyla çıkmak zorunda, demiryoluyla taşınamıyor. Havaleli ürünler demiryoluyla taşınamıyor Türkiye’de. çünkü tüneller yapılırken insan taşımaya göre dizayn edilmiş. Ayrıca Türkiye'de demiryolu taşımacılığı hala çok pahalı. Firmalar demiryolunu ürettiği malın sevkinde kullanamıyor. n Burası bir OSB havzası, bu geldi-

ğimde araştırdım tüm OSB'lerin ortak sorunu Kayaş-Polatlı arası banliyo hattının çalışmıyor olması. Bu soruna çözüm bulamayışınızın sebebi nedir?

Bakın Murat bey, önemli bir konuyu gündeme getirdiniz. Sanayi Bakanımız bu sesi duymalı. Sincan-Polatlı arasındaki tren 7-8 yıldır çalışmıyor. Kimse bunun farkında bile değil. n Hat var tren mi yok?

Hat var çalışmıyor, sinyalizasyon sistemi yok. Niye çalışmıyor? Neden Yapılmıyor? Cevap yok. Koskoca bir ilçe Polatlı, koskoca bir ilçe Sincan.

Bakın bu hattın başlangıcı Kayaş.

"aranılan elemana iHtiyaÇ var. ara eleman değil. türkiye’de Çok işSizlik var. diplomalı inSan fazla ama meSlekli inSan yok."

Yani Kayaş-Polatlı arasında banliyö demiryolu hattı var ve bu hat çalışmıyor. Toplu taşıma yok buraya. Fabrikalar işi gücü bırakıyor servisçilik yapıyor. Bu hattı çalıştırabilsek, bisiklet ile 1,5-2 km Malıköy İstasyonu'ndan burası. Toplu taşımaya ihtiyaçta yok tren istasyonundan sonra. n TCDD ne diyor peki, var mı bir

mantıklı açıklama?

Pandemi döneminde çalıştıramıyoruz diyorlar. Pandemi döneminde en güvenilir ve en uygun toplu taşıma aracı tren. İl koordinasyon kurulu toplantılarına katılıyoruz orada da gündeme getiriyoruz yok yapmıyorlar. Anlayamıyoruz niye yapmıyorlar, neden çalışmıyor, niçin çalışmıyor, herşey var ama çalıştırmıyorsun neden? TCDD burada üretimi ve istihdamı kötü etkiliyor ve muhatap yok şu anda. Sanayi Bakanlığı'nın devreye girmesi lazım fakat sonuç alamıyoruz. n Hızlı tren çalışıyor değil mi?

Hızlı trenin buraya faydası yok ki, buraya zarar verdi. Kamulaştırmaya başladık 10 lira idi, hızlı tren geçti diye 23 liradan kamulaştırma yaptık. Hızlı trenin buraya ne faydası var. Geçip gidiyor buradan durmuyor, yolcu almıyor, yolcu indirmiyor. Ancak geçerken görüyorsun. Buradaki insan o treni kullanamıyorsa ne faydası var buraya. n Türkiye’de sanayii denilince aklı-

mıza gelen onlarca sıkıntı var. Sanayi Bakanlığı'nın TCDD için Ulaştırma Bakanlığı nezninde gerekeni yapması gerekirken 7-8 yıl bu sorun çözülmüyorsa, çağrımızı Cumhurbaşkanımıza mı yapmak lazım. Yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız Kalyon Güneş Enerjisi ile ilgili fabrika açılışı yaptı bu bölgede.

Yani Cumhurbaşkanına gelene kadar bunun aşağıda halledilmesi lazımdı. Olmadı, Bakanlar düzeyinde çözülmesi gerekirdi çözülmedi. Sonuçta burda 50-100 fabrikadan bahsetmiyoruz. OSB havzası burada, bu sorun acilen çözülmeli. n Üniversite sanayi işbirlikleri

neden doğru yapılamıyor sizce?

Ülkemizde izlediğimiz ekonomik politikalar üretime dayalı değil. Böyle olunca üniversitenin sanayi ile işbirliği yapması mümkün değil. Sanayinin sanayi ile işbirliği yapması da mümkün değil.

n OSB'ler, yurt dışındaki OSB'ler

ile iş birliği yapsa teknoloji transferi açısından...

Yapabilirde size bir tespitte bulunayım. 2002'de dolar ne kadardı? 1.680.000 di. 2012'de sıfırları atınca 1,68 oldu. 2013'e geldiğimizde dolar 1.15 lere 1,20 lere düştü. Bu, yurt dışındaki firmalarla rekabet edememeyi getirdi. 2002-2013 dolar %7,6 değer kaybetti TL karşısında. 2002-2013’te Türkiye’de ana girdi maliyetleri %140 arttı. Yani üretim maliyetleri %140 artarken döviz %7,6 değer kaybetti TL karşısında. Bu neyi getirdi peki; Türkiye hurda fiyatına navlun malzeme almaya başladı Uzakdoğu'dan. Biz Kore'den %40 pahalıydık, Avrupa Birliği'nden %20 ucuzduk. AB ülkelerine mal satıyorduk, satamaz hale geldik. Dolar sabit, TL de sabit. Hatta dediler ki 1 tl 1 dolar olacak. O yanlış politika bizim ürettiğimiz herşeyi ithal etmemize yol açtı. Onun sonucunda sen şu anda kompresör de üretemiyorsun vida da üretemiyorsun, arabanın farını da üretemiyorsun, iş makinasının tekerini de. Halen dolar bu kadar artmasına karşın biz Avrupa ile rekabet edemiyoruz. Türkiye şu an koca bir montaj sanayi oldu. Her sektörde böyle durum. Makine imalatında üretip ihraç ettiğimiz 100 dolarlık bir üründe 90 dolar ithal girdi kullanıyoruz. Kompresörde de öyledir bu. Niye? sen bunun vidasını da yapacak durumdasın, sen onun birçok parçasını da yapacak durumdasın ama yaptığında rekabet edemiyorsun. Satamıyorsun. Herşeyi kendin yapıp satabilirsin. Ama herşeyi kendin yaptığında Avrupa’dan pahalı hale geliyorsun. Niye? Çünkü; sendeki girdi maliyetleri dövizden çok hızlı gitti. n Nasıl aşacağız bunları?

Nasıl aşacağız? Bugün globalleşme diye yutturulan hap bizim gibi bütün ülkeleri mahvetti. Sen hurdayı da ithal ediyorsun samanı da. Tarımda da farklı değil durum. Kendi üreticisini korumayan bir ülke olmaz. Biz ne yapıyoruz; tüy sikleti ağır sikletin karşısına çıkartıyoruz. Sopa yememesi mümkün değil ki. İthalatçıların eli güçlü bu ülkede. Bakın bir ihale vardı “İthal yoluyla temin”maddesi vardı. Bu ne demektir yerli üretici bu ihaleye girmesin. Hele şu Fetö olaylarında birçok firmanın TSE belgelerini iptal ettiler. DSİ’nin onun bunun ihalesine giremesin diye. Bir tanesi de benim firmamdı. Alttan girdi üstten çıktı TSE standart belgesini iptal ettiler. Niye? İhale şartlarından biri oydu TSE belgesi olacak deniyordu. Şimdi belgeyi iptal ederse ihaleye giremiyoruz. Dünyanın belgesi iptal edildi o dönem. Lanet olsun dedik ve yıllardır devlet ihalesine girmiyorum. Fakat Çin’den getirip ihaleye girersem hiçbirşey istemiyor. Böyle bir şey olur mu? Göstermelik yok efendim yok bakanlar kurulu kararı ile Kamuda %10 pahalı da olsa alacaksın. Kim uyuyor? Kimse uymuyor. n KİK lerde hiç uyan yok

Bu tavsiye kararı. Tavsiye olduğu için uyan da olmuyor. Şu an ithalaat lobisi etkin, her türlü tavizi kopartıyorlar. Türkiye'de ciddi bir ekonomik sıkıntı var. Herkesin bu taşın altına elini sokması gerekir. n Başkanım içten cevaplanız için-

teşekkür ederim. Eklemek istediğinizson sözünüzü de alalım.

Ben teşekkür ederim. AIR WORLD TÜRKİYE Dergisi çizgisini bozmadan sanayicilerin yanında olmaya devam ettiği sürece, OSB’leri yerinde ziyaret ettiği, sorunlarını kaleme aldığı sürece bizlerin masasında yeri daim olacaktır. 2021 yılı ve derginizin 4. yılı kutlu olsun.

BASINÇLI HAVA TESİSATI PLANLANMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

BİRKAn IŞIK

proje ve Satış mühendisi kaeSer kompresör - topkapı endüstri

proje ve Satış mühendisleri ekibi olarak basınçlı hava projelerinde önceliğimiz, 1 m3 havayı en düşük enerji ile üretecek bir istasyon tasarlayarak son kullanıcının karşısında olabilmek. Bu sadece kompresör satarak değil aynı zamanda basınçlı hava istasyonunun doğru kurulması ve fabrika içi basınçlı hava tesisatının doğru planlanması ile mümkün olabilmektedir.

Bu yazımızda fabrika için basınçlı hava tesisatı planlaması yapalırken dikkat edilmesi gereken başlıca konuları sizlere aktaracağız;

1) Ana Hat Tipi:

Öncelikle fabrika içi basınçlı hava hat şebekesi planlanırken ring şebeke olarak planlamalar yapılmalıdır. Dal şebekelerde özellikle hattın son noktasında basıncın çok düşmesinden kaynaklı sorunlar yaşanabiliyor. Bu sebeple basınç dalgalanmalarının önüne geçmek için dal şebekelerin yerine tüm noktalarda mümkün olduğunca basıncın eş dağılmasını sağlayabilmek için ring hattı olarak plan yapılması gerekmektedir.

2) Doğru Hat Çapı Seçimi ve Dizaynı

1 bar basınç kaybı %6 daha fazla enerji tüketimine sebep olur.

Örneğin; 6 bar(g) 30 m3/dk debi veren bir kompresörün enerji tüketimini 160 kW olarak dikkate aldığımızda, bu kompresörü 7 bar(g) olarak çalıştırdığınızda 160 * 0,6 = 9,6 kW daha fazla enerji tüketmesi demektir. Yıllık olarak 1 bar basınç artışının bu işletmeye maliyeti yaklaşık olarak (9,6 kW x 8000 x 0,50 TL/ kWh) yıllık 38.400 TL olmaktadır. Aynı şekilde hat çapı küçük seçilirse fazla dirsek, T bağlantı vb. kullanılırsa hattaki basınç kayıpları artacaktır ve bu da maliyet olarak yansıyacaktır.

Basınçlı hava hattındaki borularda ideal olan basınç kaybı azami 0,1 bar’dır. Boru hattı seçimi yapılırken bazı seçim abakları bulunmaktadır. Fakat bu noktada Kaeser Kompresörleri internet sitesinde kullanımı kolay olan toolbox programını herkese sunmaktadır. Kaeser toolbox programında, borudan geçecek debi miktarı, çalışma basıncı, hat uzunluğu ve hat çapı girilerek hattaki oluşacak basınç kaybı kolayca hesaplanmaktadır.(Link:https://www.kaeser.com/int-en/ services/know-how/calculator/pressure-drop/)

Örnek: 10 m³/dk @ 7 bar için;

DN 40 ve DN 50 çapında boru çapının metrajlara göre basınç kaybını görüyoruz.

This article is from: