
7 minute read
ATIF YILMAZ
Sevgi Emekti Onun Dilinde Sinemayı Sevdi Elli Beş Yıl Emek Verdi
ATIF YILMAZ
Advertisement
Sinema koltuğuna oturur, ışıkların sönmesini beklersiniz. Biraz sonra ışıklar söner ve filmin jeneriği akar beyazperdenin üzerinde. Önceleri jeneriğin sonunda yayımlanırdı yönetmenin adı. Ama sonradan bu yöntem değişti ve “Bir … Filmi” denilmeye başlandı. Evet, filmi film yapan yönetmendir. Jeneriğin en başında da onun adının yer alması kadar doğal bir şey olamaz. “Bir … Filmi” deyimi, öyle her yönetmen için kullanılmaz. Sinemada kendini kanıtlamış, kendi sinemasını yaratmış, kendine ait bir sinema dili oluşturmuş yönetmenler için kullanılır daha çok. İşte Atıf Yılmaz böyle bir yönetmendi Türk Sineması’nda. Atıf Yılmaz, Türk Sineması’nda daima farklı arayışlar içerisine girmiş ve yeni yöntemler denemekten çekinmemiş bir isim. Oldukça üretken bir yönetmen olarak Türk Sineması’na damgasını vuran Atıf Yılmaz, çok çeşitli türlerde filmler çevirerek, tek bir türün çizgisinde ilerlemeyi yeğlemeyen bir yönetmen olarak öne çıktı. Atıf Yılmaz’ın sineması, köy yaşamını anlatan filmlerden, modern ve şehirli kadınların sorunlarına dek uzanan geniş bir filmografiden oluşuyor. 67 Yılmaz, hem toplumsal içerikli, hem de bireye yönelik filmler yaparak
yaşadığı döneme uygun ürünler vermiş, bir anlamda her devrin yönetmeni olmuştur. “Her devrin yönetmeni” deyimi yanlış anlaşılmamalı. Yılmaz, her dönem kendi çizgisinde tutarlı olmuş, seçici davranmış ve hep kaliteli filmlere imza atmıştır. Bu yönüyle de zaman zaman belki de batma noktasına gelen Yeşilçam’ı ayakta tutmak için çabalamıştır. 9 Aralık 1925’te Mersin’de dünyaya gelir Yılmaz. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okur. 1947’de Tavanarası Ressamlar Topluluğu’na katılır. Aynı yıllarda “Beş Sanat” dergisinde sinemayla ilgili yazıları yayımlanır. Bir ara senaryo ve sinema afişleri yapar. Ve 1950’de Semih Evin’in asistanı olarak sinemaya geçiyor Atıf Yılmaz. Bir süre yönetmen yardımcılığı yaptıktan sonra Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en önemli yönetmenlerinden birinin gelişimine tanık oluyoruz hep birlikte…
Yılmaz, bazıları başyapıt sayılan ve çoğu, adı anıldığında herkesin hatırlayıp hakkında bir şeyler söyleyebileceği filmlere imza atacaktır. Şüphesiz aralarında kendisinin de dediği gibi düşünce ve içerik olarak -kendisi de dahil- kimseyi tatmin etmeyen filmler de çekecektir ama en iyi filmleri arasında yer alan “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın yeri herkes için bir başka olacaktır. Ünlü Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov’un dünyaca ünlü eseri “Selvi Boylum Al Yazmalım”, 1977 Yılında Ali Özgentürk tarafından sinemaya uyarlanmış, filmin yönetmenliğini ise Atıf Yılmaz yapmıştı. Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın oynadığı unutulmaz film, Türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden ve en güzel aşk hikâyelerinden biri sayılmaktadır. Filmin öyküsü şu şekilde özetlenebilir: Kamyon şoförü İlyas, Asya’nın kaldığı köye gelir. Birbirlerine âşık olup evlenirler. Çocuklarının adını Samet koyarlar. İlyas, kamyoncu olduğu için sık sık yollara çıkar ve Asya, Samet’le yalnız kalır. İşleri bozulan İlyas, Asya’nın karşısına öyle çıkmak istemez ve bunalıma girer. Bir gün yine yola çıkan İlyas, başka bir kadınla yaşamaya başlar ve eve dönmez. Sahipsiz kalan Asya, bu acıya dayanamaz ve oğluyla birlikte yollara düşer. Cemşit adında yalnız yaşayan bir yol yapımcısıyla karşılaşırlar. Cemşit, Asya’ya ve oğluna kol 68
kanat gerer, üstelik Asya’ya da âşık olur. Aynı evde yaşamaya başlarlar. Ancak Asya hala İlyas’ı sevmektedir ve onun yolunu gözler. Yıllar sonra bir gün İlyas çıkagelir. Asya, artık bir seçim yapmak zorundadır… “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın konusu bu minval üzredir. tek bir Elbette bir yönetmen, tek bir film üzerinden değerlendirilemez belki ama bu film Atıf Yılmaz sinemasında çok önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, Atıf Yılmaz denilince akla gelen ilk film bu olmuştur süreç içerisinde. “Sevgi emektir” deyimi bu filmle bilinçlere kazınır. Sevginin ne demek oldu.unu bu filmle pekiştirir bu memleketin insanları çok iyi yönetilen ve oyunculukların da çok iyi sergilendiği bu film, defalarca sinemalarda ve televizyonlarda gösterilmesine ra.men, her defası nda sanki ilk kez seyrediliyormuş gibi izlenir insanlar tarafından. İnsanlarımızın duygusal yapısıyla tek başına ilişkilendirilemez bu durum. Kuşkusuz sosyo-kültürel ve psikolojik bir çok neden sayılabilir bu durum için. Aslında Kemal Sunal filmlerinin çok sevilmesinin bir benzerini yaşarız. Ve aynı onun filmlerinin üniversitelerde tez konusu olması gibi, Atıf Yılmaz filmleri de geniş bir tez konusudur kanımızca. Başta “Selvi Boylum Al Yazmalım” olmak üzere… 1977’de, Türk Sineması’nda politik ve toplumcu bir çizgi h.kimdi. Yaşanan sınıfsal çelişkilerin beyazperdeye yansımaması düşünülemezdi zaten. Atıf Yılmaz’ın dili hiçbir zamankeskin olmamıştır sinemada. Elbette o da etkilenmiştir yaşananlardan ve o da politik bir bakış açısına sahiptir. Filmlerinde pek yansıtmaz bunu ama…
1978 yılında yaptığı “Kibar Feyzo” bir istisna olarak kabul edilebilir. “Kibar Feyzo”, Türk sinema tarihinin en politik filmleri arasına katılmıştır. Yılmaz’ın işi iyi film çkarmaktır, ötesini kişisel yaşamında yapıyordur, bir aydın olarak. Kimsenin de Atıf Yılmaz’ı, “Neden bir Yılmaz Güney de sen olmadın?” diye su.laması düşünülemez. Daha iyisini yapabilir, Yılmaz Güney’in sinemaya getirdiği toplumcu gerçekçiliği, o güzel sinema diliyle kendisri de başka bir pencereden geliştirebilirdi. Atıf Yılmaz’ın sinemayla anlatmak istediği şeyler farklıydı ve bildiği yolda ilerledi. Mesela kadın ve kadın sorunu, onun filmografisinde önemli bir yer tutar. 12 Eylül askeri darbesinden sonra, Yeşilçam tarafından bir anda bıçakla kesilir gibi, 69
toplumcu duruşun terkedildiği süreçte, Atıf Yılmaz da kadın sorunlarına y.nelir. Tam bu noktada durup, 80’li yılların Türk Sineması’na biraz değinmek gerekiyor. Türk Sineması’nda 70’li yıllardaki politik ve toplumcu duruşun ardından, 80’li yıllardaki bireysel eğilimlere yğnelim açıkça fark edilir. Daha çok bireylerin buhranlı ilişkisve psikolojilerine y.nelen 80’ler Türk Sineması’nda, bireylerin a.mazları ve yalnızlığının altı çizilmiştir. Bu durumu, 12 Eylül’den ve onun yaymaya çalıştığı bireysel kültürden bağımsız düşünemeyiz elbette. Ve tabi aydınlarımızın korkusundan, kaypaklığından,kendi bireysel bunalımlarından… Nasıl ki“Eylül Romanları”ndan, “Eylül Şiirleri”nden bahsediyorsak, “Eylül Filmleri”nden de bahsedebiliriz çok açık olarak. Bu rüzgardan “Eylülistler” kadar olmasa da- Atıf Yılmaz da etkilenecektir tabi ki…
Sinemada 70’li yılların didaktik ve toplumcu söylemin ardından, 80’lerde halk kültürü değerlendirme dışı bırakılmıştır. Daha çok aydın kesimin gözünden, itici ve soğuk diyebilece.imiz, entelektüel kaygılarla tasarlanmış filmler çekilmeye başlanmıştır. Bir zamanların kalıplaşmış söylemi olan “toplum sorunlarından uzak aydın tipi”, tüm çözümsüzlüğü ve buhranlarıyla sinemaya malzeme edilmiştir. Bu, tam da 12 Eylül’ün istediği bir sinema diliydi. Bu dili kimi yönetmenler bile isteye, kimileri de çeşitli gerekçelerle konuşmaktan .ekinmemişlerdir. İstisnası, sinemamızın yüz akı Yılmaz Güney’dir. (Yılmaz Güney, bir dönem Atıf Yılmaz’ın tedrisatından geçmiş, onun ..rencisi olmuştur.) “Yol” ve “Duvar”, bu yıllarda tüm baskılara rağmen, Güney’in ve bir elin parmakları nı geçmeyen yürekli sinemacıların eseri olarak çekilmiş, sinema tarihimizin en önemli filmleri arasına girmiştir. Tabi bu arada, Yılmaz Güney’in sinema dilinden etkilenen yönetmenlerin çektiği az sayı da filmi de Eylül Sineması’ndan tenzih etmek gerekiyor. “Anayurt Oteli”, “Faize Hücum”, “At” gibi…Aslında pek çok sinema eleştirmeni ve tarih.isinin ortak kanısı, 80’li yıllardaki Türk Sineması’nın aydın-halk çelişkisinin altını çizerek, bu iki kesimin arasındaki zıtlığın daha da artmasına neden olduğu şeklinde. Bu anlamda, 90’lı yılların ilk dönemlerine kadar sarkan bu tür denemeler, genel olarak pek başarılı bulunmadı ve halk tarafından izlenmedi. Daha önce de dediğimiz gibi Atıf Yılmaz, söz konusu dönemde daha çok kadın sorunlarına yönelen filmlere imza atmıştır. 1982 yılında “Mine” ile başlayan bu dönem, “Asiye Nasıl Kurtulur”, “Hayallerim Aşkım Ve Sen”, “Ah Belinda” ve “Adı Vasfiye” gibi yapımlarla, 70
yönetmenin o dönemki tercihini çok net bir şekilde gözler önüne serer. Yönetmen, bu tarz filmlerle Türk toplumundaki kimlik arayışını, kadın kahramanlar aracılığıyla yapmaya çalışmıştır. Tabii, dönemi ve Atıf Yılmaz’ı değerlendirirken uygulanan sansürleri, teknik imkansızlıkları, sinemanın arz-talep (tür/konu itibariyle) mahkumiyetini ve ekonomik çıkmazları da unutmamak gerekiyor. Eksiği-fazlasıyla, artıları-eksileriyle, yaptıkları yapamadıklarıyla Türk Sineması’na gerçekten damgasını vuran; Zeki Ökten, Yılmaz Güney, Şerif Gören, Ali özgentürk, Halit Refiğ gibi ünlü yönetmenlerin yetişmesinde payı olan Atıf Yılmaz’a, 1991 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından Sanatta Onursal Doktora payesi verildi.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en çok ödül alan yönetmen olarak da tarihe geçti. Atıf Yılmaz’ın son ödülü; Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında verilmekte olan geleneksel “Aziz Nesin Emek Ödülü”oldu.
Nihayetinde 55 yılını sinemaya adamış, 81 yıllık bir ömür var karşımızda. Her ölüm erken .lümdür, derler. Söz konusu Atıf Yılmaz olunca bu söz daha bir anlam kazanıyor gerçekten de. Türk Sineması’nın bu değerli yönetmenini saygıyla anıyoruz. Atıf Yılmaz’ın yönettiği filmlerden bazıları: Keşanlı Ali Destanı (1964), Toprağın Kanı (1966), Kozanoğlu (1967), Cemile (1968), Köroğlu (1968), Aşktan da Üstün (1970), Zeyno (1970), Güllü (1971), Yedi Kocalı Hürmüz (1971), Gelinlik Kızlar (1972), Cemo (1972), Zulüm (1972), Güllü Geliyor Güllü (1973), Salako (1974), Zavallılar (1975), Selvi Boylum, Al Yazmalım (1977), Kibar Feyzo (1978), Adak (1980), Mine (1982), Şekerpare (1983), Bir Yudum Sevgi (1984), Dağınık Yatak (1984), Dul Bir Kadın (1985), Adı Vasfiye (1985), Ah Belinda (1986), Asiye Nasıl Kurtulur (1986),De.irmen (1986), Kadının Adı Yok (1987), Hayallerim, Aşkım ve Sen (1987), Berdel (1990), Gece, Melek ve Bizim Çocuklar (1993), Nihavend Mucize (1997), Eylül Fırtı nası (1999), E.reti Gelin (2004)… Aldığı Ödüller: 1959, Gazeteciler Cemiyeti Türk Film Festivali, En Başarılı Rejisör (Bu Vatanın Çocukları) 1972, 9. Antalya Film Şenliği En İyi Yönetmen, (Zu71
lüm) 1976, 13. Antalya Film fienli.i, En İyi Yönetmen, (Deli Yusuf) 1978, 15. Antalya Film Şenliği En İyi Y.netmen, (Selvi Boylum, Al Yazmalım) 1984, 21. Antalya FilmŞenliği , En İyi Yönetmen, (Bir Yudum Sevgi) 1986, 23. Antalya Film Şenliği, En İyi Yönetmen (Ah Belinda) 1998, 33. Antalya Film Şenliği, Yaşam Boyu Onur ödülü 2001, Sinema Yazarları Derneği, SİYAD Onur Ödülü. Yayınlanmış Kitapları: Bir Sinemacının Anıları, Doğan Kitapçılık; Ocak 2002 Söylemek Güzeldir, Afa Yayınları; Mayıs 1995
2006 Haziran
72