KÜLTÜREL PSİKOLOJİ TARİHİ edecektir, sonrasında tepkime başlar, “karşı” gelişmeler kendini gösterir, sarkaç geriye doğru sallanır, çok uzaklara doğru muhtemelen yalnızca benzer abartılı bir yayılma ile dönmek için sallanır. Gelişimin bu ritmik nabzı sıkça tarihi sürecin bilindik bir yönü olarak yorumlanır. Süsleme sanatı abartılı olur; benzer çizgilerin ve dikkat çekmeyen kalıpların avantajında tüm kabul edilebilir süsleme ihtimalleri tükenir. Tarihi Müslümanların, eski Gotiklerin ve Rokokoların emsallerini Yeni Gine ve Yeni Zelanda’nın ilkel sanatlarındaki süsünde emsallerini bulması şaşırtıcıdır. Ulaşılan süslülüğün tahmini sınırı, bu dekoratif teknikler, gelişmelerin elbette hep birlikte sona ermemesi şartıyla yönünü bulmadaki eğilimleri oluşturur. Spencer’in Gerçekler ve Yorumlar adlı eserinde de belirttiği gibi, filozofların, müzisyenlerin, yazarların ünleri popülerliğin sarkaç sallantısıyla artmaya ve azalmaya eğilimlidir. Bir insanın işini beğendiğimiz zaman onu çok fazla sevmek için eğilim gösteririz; kendi hevesiyle dolan popüler imge bir hareket ile geriye sallanıp yansımada bir kez daha dönmek için çok ileriye doğru sallanır. Romantizm Realizm’i doğurur ve tam tersi olur. Geriye belirleyici – tarihsel kategori ile ilgili başka bir önemli ilke daha kalır, gelişimde olasılıkların sınırlanma ilkesi. Suç teşhisinden bahsetmişken, Sherlock Holmes’in dediği gibi: imkânsızlığı hariç tutmak, ne kadar umutsuz olursa olsun seçenekleri kabul eder. Bu kurnaz görüş bizim sorunumuzla ilgilenmektedir. Gelişimin yalnızca bir ihtimalinin olduğunu söylemek olayların kategorik olarak belirlendiğini söylemek gibidir. Böyle bir şey bizim natüralist felsefemizin altını çizen evrensel belirleyiciliğin doğasıdır. İnsan tarihinin olaylarına gelince, bizim gördüğümüz belirleyicilik kategorik değildir ancak görecelidir; böyle bir belirleyiciliğin yönlerinden biri sınırlı olasılıkların ilkesinde ifade edilmiştir. Birbiri ardını izleyen serilerin en katı belirleyiciliği olan matematik tarihinde bile gelişimin birkaç ihtimalleri vardır. Bu yüzden farklılık gösteren hesaplamalar sonsuz küçük değerlerden, birbiri ardını izleyen ilerlemelerden ya da icatlardan olduğu gibi sınırların teorisinden gelebilir. Sorunların açıkça belirtilmesi kaydıyla mekanik icatlarda mümkün çözümlerin sayısı genellikle katı bir biçimde sınırlıdır. Bilinen mekanik ilkeler etkili bir sınırlama oluşturur; bir diğeri de gelişim göstermek için araçların teknik özelliklerinden fayda sağlar; üçüncüsü de yeni icatlarla uygulanmak için işlev ya da işlevlerde yer almaktadır. Bu ruh dünyası materyal ikizinden sonra kısmen ün kazanmıştır ancak aynı zamanda devingenliğin ve belirsizliğin insan zihninden gelen nitelikleri ile ayırt edilmiştir. Bu canruhçuluktur. Psikolojik olarak bir şekilde ayrılıp farklılık gösteren fakat gerçekleşen yöntem ya da evreleri çok fazla belirlediği düşünülebilir.
KÜLTÜREL PSİKOLOJİ TARİHİ olaylar daha çok ya da daha az sınırlıdır. Yine birçok durumda eylem kaynağı bu belirleyiciliklerle tamamlanmamıştır. Bir başka ifade ile kendi içlerinde daha ileri bir şeyin olacağının garantisini vermezler. Bu gibi bütün durumlar için uygulanabilir olan genel bir formül az çok şu şekildedir: belirli bir kavramsal, mekanik, psikolojik sistem içinde eğer daha ileri bir şey olursa, birkaç alternatif olaylardan, icatlardan, fikirlerden biri olacaktır veya olasılıkların belirli bir sınırına düşecektir. Bir kat daha önemli olan düşünce kalır geriye: çeşitli başlıklar altında sayılı belirleyicilikler yalnızca buna benzer belirleyiciliklerle kıyaslanabilir. Ancak ilgilendikleri fenomen grupları niteliksel olarak belirgindir ve aynı zamanda her bir belirleyiciliğin kullandığı kanallar da farklılık gösterir. Bu yüzden matematiksel serilerin kademesi düşüncede sadece soyut ve resmi ilişkilerin gereklilikleriyle sabitleşmiştir. Mekanik serilerin kademesi, aynı zamanda teorik ilkelerin düşünme sürecine dâhil olmasına ya da değişmesine göre kısmen kavramsaldır. Ancak kısmen mekanik seriler mekanik olarak şartlanmıştır: teknik bir cihazın icadı gecikmişse sonraki derecenin kavramsal olarak imkânsız olmasından değil, başka bir icadın teknik olarak bir sonraki icat için ilişki ya da ayrılış noktası sağlamak üzere gerçekleşmek zorunda olduğu için gecikmiştir. Olasılıkların sınırlanma ilkesinin uygulanabilir olduğu alanda belirleyicilik basitçe, serilerdeki herhangi bir aşamada olası olayların ya da süreçlerin çeşitliliğinin sınırlandığı anlamına gelmektedir. İşgücü ayrımı ilkesi ya da sarkaçlar tipik bir örnektir. Bu belirleyiciliklerin hiçbirinin kurallara bakılırsa tarihsel olmadığı görülecektir. Tarihte meydana gelen bağlantılı olayların belirli serilerinden bahsederler. Tesadüfi kategorileri incelediğimizde bu daha net anlaşılacaktır.
Belirleyici – Çağdaş Kategori Şüphesiz her kültür bir bakıma doğuştan bir bütündür. Ancak bir kültürün farklı yönleri arasındaki ilişkiler açıkça tam olarak belirleyici değildir. Bir türün gelişiminin kesin bir biçim ya da derecesi, başka bir türün gelişim derecesi ya da biçimi hususunda kesin bir çıkarım elde etmez. Bir diğerine ait bir türü tasvir etme çabalarının sonuçta değişmez bir şekilde verimsiz olarak kanıtlandığını biliyoruz. Yine de sınırlı algılarımızda kesin bir belirleyicilik burada mevcuttur. Çünkü bir kültürün farklı yönleri arasında mümkün ya da muhtemel uyuşmazlık sınırı vardır.
Yukarıda ifade edilen belirleyiciliğin daha çok yorumlara ihtiyacı vardır. İlk olarak bu belirleyicilikler, nedenselliğin evrensel ilkesi ile karıştırılmamalıdır, sonraki ile karşılaştırıldığında, onlar sanki daha yakınlardır ve kesinlikle daha somut ve özeldir. Dahası, bu belirleyicilikler hiçbir şekilde mutlak değildir ancak iki hususla alakalıdır: öncelikli ilişkilerin bir sistemi dâhilinde var olurlar ve seçeneklere dayandırılan
Maddi kültür ve sosyal örgüt alanında örnek olarak Eskimos’ta eksik ve morfik olmayan sosyal bir sistem ile karmaşık ve maddi bir donanımın var olduğu görülmektedir. Halbuki Avustralya’da dağınık bir sosyal örgüt farklı olarak sanatların ve zanaatların ilkel bir alanı ile bağdaştırılmıştır. Bir diğer yandan, bir bütünleşme seviyesinin ya da düzenliliğin siyasi kümeleşmesi maddi kültürde belirli avantajlar olmadan varlığını sürdüremez, bu da yol inşasında, tam ve nispeten kalıcı yaşam alanlarında ve benzeri yerlerde ifade edilmiştir. Bu modern uygarlıkta gözlemlenebilir, ancak aynı zamanda Afrika’da, yerli Siyahi devletlerde de gözlemlenebilir. Diğer taraftan modern şehirlerdeki gibi binalar ve köprüler eksik bir sosyal örgüt ile ilkel, siyasi düzeni olmayan bir toplumda görülmeyebilir. Orta doğu Afrika’nın sosyo-politik
10
11