BUSINESS
Sinyal ile gürültüyü ayırt et! Koca bir ömür boyu, her anımızı içerik tüketerek geçirsek bile, o devasa okyanustan bir bardak azaltamayabiliriz. Bu çağda, artık ana kaynak ‘dikkat’. Dikkati neye yönelttiğimiz konusunu ise baştan düşünmemiz gerekiyor.
Ozan Dagdeviren
Beyin
Startup Consultant | Author of Startups Grow With People | Domain expertise on Growth, People, Culture and Learning.
Bu haftasonu Netflix Vox Special’ın müzikle ilgili olan “Explained” bölümünü izledim. Görünen o ki, konu müziği anlamak olduğunda insanlar başka hiçbir hayvana benzemiyor. Bu, bedenimizin büyüklüğüne oranla en büyük beyinlere sahip olmamızla kısmen açıklanabilir. Duyma veya görme, göz veya kulaktan daha çok beyinle ilgili. Müziği anlamak nedir? Bir düşünelim. Şunu biliyoruz ki, tek bir şey değil. Yani sadece bizde olan ve diğer hayvanlarda olmayan bir “müzik bölgesi” veya bir “müzik organı” yok. Daha ziyade, birçok şeyin bir araya gelişi. Yani, ritmi, perdeyi, tınıyı, dokuyu, sesin yükseliği ve türü birlikte anlamanın bir birleşimi. Bazı kuşlar ritmi anlamada bazı cüce şempanzeler perdeyi anlamada harikalar ama insanlar hepsini anlayabiliyor. Yani müziği almak beyin için aktif ve bilişsel olarak yoğun bir süreç. Kısacası, beynin yaptığı şey sinyali gürültüden ayırt etmek, örüntüleri okumak. En sevdiğiniz, geç kahvaltı veren kafelerden birine oturdunuz, badem sütlü kahvenizi veya
demleme çayınızı yudumluyorsunuz. Arka planda Herbie Hancock - Watermelon Man çalıyor. Sağ arka çapranızıdaki masada, kullandıkları jargondan bir reklam ajansından çalıştıkları belli iki kişi var. Kadın adama neden ısrarla şirketlerin sosyal medya hesaplarının sevilmediğini, artık bu çağın “kişilerin” çağı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Sadece dikkatinizi vererek - bakışlarınızı dahi yönlendirmeden - konuşmaya ya da müziğe odaklanabilirsiniz. Beyniniz ağır işi yapar ve otomatik olarak odaklanmak istediğiniz sinyale yoğunlaşır. (Meraklılar için detay: Bu bağlamda “siz” prefontal korteks ve aynı zamanda “beyin”, yani beynin geri kalanı, esas ses işlemeyi yapan: talamus ve temporal loblar.) Beyne odaklanmasını istediğiniz şeyin bir tanımını verin ve o geri kalanı yapsın: Tanıma uyan sinyalleri dikkate al; uymayanları görmezden gel.
Gelen kutusu Konu gelen kutunuza geldiğinde (posta kutusunuz, linkedin whatsapp, Messenger mesajlarınız, vb.), durum hemen hemen aynı. Cevaplamak şöyle dursun, okurken %100 dikkatinizi vererek okuyabileceğinizden daha fazla mesaj var. Ne yaparsınız? Taviz verirsiniz. Üstünkörü bakar ve görmezden gelirsiniz. Doğal olarak, çok umut verici görünmeyen mesajları görmezden gelir, bizim için en önemli olan mesajları dikkate almayı seçeriz. Peki, ama bu tam olarak nasıl oluyor? Müziği duymak veya duymamak arasında karar vermek gibi: Beynimize potansiyel olarak ilgi duyacağımız mesaj türlerinin belirsiz ve bulanık bir açıklamasını veririz ve onun en iyisini yapmasına izin veririz. Sinyallere odaklan. Kalıpları tanı. Gürültüyü yok say. İçses kendine soruyor, cevap vermeli miyim?
4 Alanınızdaki bir influencer’dan gelen mesaj? Evet.
4 Büyük bir şirketin CEO’sundan gelen mesaj? Büyük olasılıkla, evet.
4 İyi bir arkadaştan gelen mesaj? Evet. 4 Kazanç sağlayan müşteriden gelen mesaj? Evet.
4 SEO servisi satmaya çalışan birinden gelen mesaj? Büyük olasılıkla, hayır.
4 İş arayan birinden gelen mesaj? Büyük olasılıkla, hayır. vb… Çoğu durumda, beyin eşleşen kalıpları bulmak için oto pilotta çalışır, gerisini görmezden gelir. Sadece karar vermeniz gerektiği zaman sizi uyandırır. 42 Turkish British Magazine I Ocak - Şubat 2020