Ulan, Erzincan’da ne yaptık? Erzincan’ı sattık mı? 40 tane müfettiş! En tecrübeli olduğum zamanlarda, 40 tane müfettiş! Yani, bizim bulunduğumuz zamanlarda… Bizim şeylerimiz hep Sayıştay tarafından, hep mülkiye müfettişleri tarafından incelenir… Aynı konu… Tekrar tekrar… Tekrar tekrar… İlle bir şey çıkacak! Giden müfettiş de diyor ki; “Biz, Yazıcıoğlu’nu susturmaya geldik!” İşte buyrun kardeşim! Velhasıl, bütün bunlar bizim için bir mazeret, bir şey olmamalı… Bunlar tabii ki olacak.. Türkiye’nin… Keşke olmasa… Keşke hak eden, hak ettiği yerde olsa… Ve çalışanlar hep ödüllendirilse... Ve böyle… Yani, çile çekmese… Ama çilesiz de iş olmaz! Yani, ben bundan şikâyetçi değilim. Yani, bana niye 40 tane… Ulan, isterse 140 tane gelsin! Ulan, kökü gelsin! Ne olacakmış sanki? (Boğazını göstererek) Buradan aşağı bir şey geçmedi mi? Boşver gitsin kardeşim yav! Mahkûmiyet alsam ne yazar yani? Usuli yönden… Yani, usul yönünden… Bilmem ne yönünden! Bunlar, vız gelir, tırıs gider! Musa İlhan: Sayın Valim, tabii… Kutluyorum sizi… Ama Türkiye’mize şöyle bir baktığımızda… Gerek belediyeler noktasında… Gerek diğer idari kademeler noktasında… Çalışan insanların başına mutlaka bir takım hadiseler gelir… Hep yaptığı işlerden dolayı sorular, değil mi efendim? Yani, yapmamış olsaydı bu sorular olacak mıydı? Recep Yazıcıoğlu: Dedim ya demin… Demin söyledik yani… Yapmamaktan iş gelmez… Musa İlhan: Peki, efendim… Biz, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız. Bunun için… Çıkarmak için de, çalışkan kadrolar yetiştireceğiz… Emek veren, fedakâr kadrolar yetiştireceğiz. Ve elini taşın altına koyan karolar yetiştireceğiz.
21
Peki… Herkes böyle sorgulanırsa… Herkese böyle niye yaptın denirse… Bu kadrolar, nasıl ortaya çıkacak Sayın Valim?