Musa İlhan: Sağ olun. Çok güzel bir şekilde izah ettiniz. İnşallah bir vesile olur Aydın’ımızın kalkınmasında da… Ve yine seracılık ve diğer konularda da bu jeotermal enerjinin çok büyük bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz elbette. İnşallah hayra vesile olur. Dinamik bir aydın kamuoyu olsun, bunun takipçisi olsun, yüksek sesle düşünsün, toplum sahip çıksın… Biz, burada bu proje fizibilitesini hazırlattığımız zaman… Bundan 10 yıl önce… Toplantılar yaptık… Dedik ki; “Kamuoyuna bu mal olsun. Kamuoyu, bunu siyasetçilerden talep halinde her seferinde siyasetçilere bunu sorsun. Desin ki, ‘Ne oldu? Ne oluyor projeler?’” Yani, olmuyor! Yani, dinamik bir toplum, dinamik bir kamuoyu olmadığı zaman, hep böyle beklemede…
Ne yapalım işte? Olmuyor, Yapılmıyor, Edilmiyor.
Yani böyle oturup kahvelerde pişpirik oynayarak, bu işler olmaz! Sivil toplum olarak ayağa kalkmakla olur! Yüksek sesle haykırmakla olur! Sorgulamakla olur! Ne yapalım işte? Bizim elimizden ne gelir ki? İşte, bize para versinler, harcayalım. Kim sana, ne parası verecek ya! Üretmeden ne parası verilecek? Musa İlhan: Gökten ne altın yapar, ne gümüş değil mi efendim? İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Recep Yazıcıoğlu: Mehmet Akif ne diyor? "Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ derken Hudâ; Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha?" Nedir? Allah, diyor ki Kur’an’da; “İnsan için ancak sayinin, emeğinin karşılığı vardır.” İşte, Mehmet Akif de diyor ki… “Bak!” diyor… “Allah, böyle diyor. Ancak, insan sayinin, emeğinin karşılığını alır. Sen, meskenetten, miskinlikten ne beklersin daha?” diyor. Yani ekmeden biçmek istiyoruz biz. Olmaz böyle bir şey ya! Yani, mesai… “Efendim, ne yapalım biz? Biz seçtik. Yapsınlar!” Hayır efendim! Kimse taşeron değildir! Zaten bu ülke… Siyasetçilere faturayı çıkarıyor. Yanlış!
43