2 minute read
ERGENLİKTE ALINAN RİSK
genel olarak hayatla ilgili olumlu değişiklikleri içerir: “Hayatta neyin önemli olduğuyla ilgili önceliklerim”, “Hayatımın değerini bilmek” gibi… İkinci ve üçüncü faktörler yüksek duyarlılıkla ve özel alanların değeriyle ilişkilidir: Yakın arkadaşlıklar ve maneviyat (genellikle doğaya aittir). “Değer” terimi artan bedel ve kıymetinin bir değerlendirmesini işaret etmektedir. Ekonomi açısından malların değerinin artması bedelini de artırır. Psikoloji açısından bir şeyin kıymetini arttırdığımızda gözümüzdeki algılanma değeri de artar (Janoff-Bulman, 2000; Singer, 1996). Değer, değerlendirme süreçlerini kapsamaktadır. Bir şeye değer vermek için onu özel olarak düşünmek gerekir, tipik olarak sıradan şeylere değer vermeyiz. Zamanla çoğu mağdur, varoluşsal sonuç ve değere ait cesaret verici değerlendirmeler gösterir; ancak bu yeni değerlendirmeler ölümlülüğün, gelişigüzel sonuçların ve gelecekteki muhtemel kaybın gerçek bilgisinin tanınmasına bağlıdır. Mağdurlar neyin önemli olduğunu sıraya koyarlar. Yeni değerleriyle nasıl yaşandığı hakkında bilinçli seçimler yaparlar. Temel bir şekilde, hayatın anlamına ilişkin kaygıdan hayattaki anlamına odaklanmaya doğru yön değiştirmişlerdir. Mağdurlar travmatik hayat olayları gibi büyük yaşam durumlarını tamamen kontrol edemeyeceklerini bilirler. Özellikle aile ve arkadaşlar, manevi faaliyetler ve fedakâr çabalar değer verilen alanlardır. Mağdurlar için, önemli iş ve projelerde tutkuyla yer almaktan gelen anlam genel olarak mağdurun hayata daha fazla bağlanmasının bir yansımasıdır. Mağdurun anlamsızlıkla yüzleşmesi, anlamsızlığın oluşması için bir katalizör görevi yapar. Bu, mağdurların değer ve kesin kararlılık yaratması için kendi güçlerinin farkına vardığı hep var olan olasılıklar olarak kırılganlık, ölüm ve kaybın tasavvuruyla olmaktadır. Görünüşte mantığa aykırı olsa da mağdurların varoluşsal çabası ve azmi varoluşsal felsefenin tarihi gelişimiyle ilginç benzerlikler gösterir. Kendi varoluşumuzu yarattığımız özgürlük ve seçim vasıtasıyla, seçimlerimiz için herhangi bir nihai gerekçe olmadığında kendimizi ne yaparsak oyuz (e.g., Sartre, 1957, 1966). Seçimlerimiz ve kesin kararlarımızla kendi anlamımızı ve anlam dünyalarımızı yaratabiliriz.
ANLAM VE DUYGU HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER
Mağduriyet neticesinde, mağdurlar olumlu ve olumsuz değişiklikleri deneyimlemektedir. İnsanlar ve öngörülemeyen sonuçlar arasında olumsallığa gerek olmadığını bilmektedir. Mağdurlar, felaketin neden onları bulduğunu tam olarak anlayamayacaklarını ve bu felaketin herhangi bir anda gelebileceğini bilirler. Kayıp ve gelecekteki savunmasızlık, mağdurların yeniden düzenlenmiş dünyasına kodlanmaktadır, ama fakat bu aynı zamanda önemli yarar ve kazançları meydana getiren yeniden değerlendirilen varoluşsal değerlerin bir süreci için temel oluşturur. Bu yeni değerlendirmeler hayat ve yaşamanın değerin artırır. Travmatik yaşam olaylarıyla bağlantılı olumlu ve olumsuz değişiklikler dikkate alındığında, insan eylemlerinin sonuç ölçümü niteliğinin, faydalar ve refah arasında bulunan ilişkiyi güçlü bir şekilde etkilediği çok mantıklı görülmektedir. Kayıpların gerçek ve daimi olasılığının fark edilmesiyle mağdurlar hayatlarında değer yaratır. Psikologların sıradaki görevi, travmatik yaşam deneyimleri yokken daha derin noktaları (bilinçaltı) ve bağlılığı öğrenebileceğimiz alternatif yolları keşfetmektir.