3 minute read

ÖLÜM BELİRGİNLİĞİNİN İLİŞKİSEL ETKİLERİ

“Ölümden geri döndüğümde gerçekten anladım ki İyi bir insanım ve bütün sahip olduğumun ben olduğunu gerçekten hissediyorum (Ring, 1984, s. 107).

Hayata Çok Fazla Kapılmak

Ölümden dönen insanın daha az ölüm korkusu yaşadığını ve önceden belirlenen kültürel değerler konusunda daha az kaygılandığını, aynı zamanda kişisel değerlerine daha çok önem verdiğini ileri sürmüştük. Peki bu insanlar için hayat neye benzer? Varoluşçular bizi böyle bir hayatın zengin ve anlam dolu olduğuna inandırmaktadır. Elde edilen veriler de bunu doğrulamaktadır. Ölümden dönen kişi hayatı bir hediye gibi görür ve onu boşa harcamak istemez. Önemsiz olanın önemini azaltmaktadırlar ve onlar için önemli , geçerli olanın neye benzediğini vurgulamaya çalışırlar. Bu veriler şunu göstermektedir: Bireyler ölümü kabullendikten sonra pozitif bir hayat yaşayabilirler. Pozitifliğin doğasını da doğru bir şekilde anlamak önemlidir. Ölümden dönen kişiler uzun süreli hedeflere ulaşma zorluğu yaşayan öngörüsüz hazcılar değildir. Aksine, hayata daha çok bağlanırlar ve uzun süreli kişisel hedeflerini başarılı bir şekilde sürdürürler. Deneyimlerini yaşarken anbean dikkatli olarak bunu yaparlar. Kısacası ölüme yakın kişiler şimdi için yaşamazlar. Onlar şimdide yaşarlar. Bu kişiler aynı zamanda bir bitkinin büyümesi, bir kuşun uçması gibi basit şeylerin değerini daha çok bilirler.

ARTETKİLER GERÇEK MİDİR?

Artetkilerin gerçek olup olmadığını nasıl biliriz? Artetkilerin bir çeşit savunma mekanizması işlevini yansıtması mümkün mü? Belki de ölümden sonra hayatta kalanlar kendi kendini aldatıyorlar. Bu soruları sorma nedenlerimiz vardır. Örneğin birçok artetki kişinin yakınları tarafından doğrulanmıştır. Bu nedenle ölümden dönen kişiler numara yapıyorsa, o zaman onlarla birlikte olan ve zamanın çoğunu birlikte geçirdiği kişileri de uzun süre boyunca ikna ediyorlar demektir. Ölümle yakın temasdaki artetkiler yeni bir hayata uyanma çağrısına gerçek cevaplar yansıtmaktadır. Bu inanış postravmatik gelişimi hesaba katabilen kuramsal mekanizmaların varlığıyla daha makul bir şekilde olmaktadır. Özellikle bireylerin bir travmatik deneyimin ardından pozitif etkileri yaşamalarını sağlayan psikolojik süreçleri araştırmaya başlayan çok sayıda araştırma vardır.

BOZULAN VARSAYIMLARIN ROLÜ

Postravmatik gelişimin umut verici bir modeli Tedeshi ve Calhoun tarafından önerilmiştir. Bireyler hayatını sürdürdüğünü kim oldukları ve dünyanın nasıl işleğiyle ilgili inançlarını kurdukları varsayımıyla başlayalım. Tedeshi ve Calhoun bu inançları bir varsayım dünyası olarak adlandırmaktadır. Kişinin varsayımsal dünyası “Dünyanın adil olduğu” “Ülkesinin terörrist saldıralardan korunduğu” “Kalp sorunu yaşayanların benden daha yaşlı insanlar olduğu” gibi inançları içerebilir. Sorun yeterince büyük olduğunda, bireyler inançlarını azaltmaya zorlanır ve yenilerini geliştirirler. Bu bağlamda gelişim ortaya çıkar. Janouff- Bulman’ın (1998) belirtiği gibi “Travma geçiren insanların bununla başa çıkması ve kaybettiklerinin yerine kazandıklarını algılayabilmesi kolay değildir”. Bireyler daha önce hiç görmediği fırsatları da sağlamış olur (yeni kariyer ve yeni ilişkiler). Kısacası kayıplardan ve travma sonucu hissettikleri acıdan dolayı bireylerin kendilerini geliştirmeleri mümkündür.

GİTMESİNE İZİN VERMEN KARŞILIĞINDA KENDİNE GELMEN

Ölüme yakın bir temasın ve diğer travmatik olayların bireylerin dünya görüşlerini yenilemesini sağlamasına rağmen, olaylar bu yenilenmenin türüne göre farklı olabilir. Ölüme yakın olduğu esnada hayatta kalmak için mücadele eden bireyler, ölme ihtimalini kabul eden bireylerden daha yavaş bir gelişim göstermektedir. (Noyes, 1980) Ölüme yakın deneyimi olan Wren Lewis (2004) yararlı ve iyimser dünya değerlendirmelerini parçalamaktadır. Bununla birlikte ölüme bu kadar yaklaşmak daha negatif değerlendirmelere davet eder (Değerli değilim, hayat çile dünyası vb.). Wren Lewis bu deneyimini şöyle dile getiriyor: Kişisel gelişimimde yeni ve daha ruhani bir dönem gibi görünmesi şöyle dursun derinleştirilmiş bilinç yarım yüzyılı aşkın bir süredir hafife aldığım yaşam farkındalığından daha doğal daha sıradan ve daha açık görünüyor.

TEORİK SENTEZLER

Birlikte ele alındığında, çeşitli araştırmalar şunları göstermiştir: Bireyler dünyada kendi yollarını çizdikleri için kim olduklarıyla ve dünyanın işleyişiyle ilgili inançlarını geliştirmektedir. Bu inançlardan bazıları kişisel deneyimlerden meydana gelmektedir bununla birlikte diğerleri bireyin kültüründen dolaylı olarak bireyseselleştirilmektedir. Bazı durumlarda, kültürel değerler bireylerin kişisel değerleriyle uyumlu olmaktadır. Diğer durumlarda bu değerler eşleşmemektedir. Ayrıca, bu görüşlerden bazıları negatif etkilere (Örneğin kilolu iseniz kimse sizden hoşlanmaz) sahipken bazıları da pozitif etkiler (Örneğin dünya adildir) barındırmaktadır. Bu inançlar bireylerin dünyada daha etkili ya da biraz etkili olmasını sağladığı sürece bireyler bu inançları sorgulamak için bir neden aramayacaklardır. Bazen olayların, bireyleri bu inançları sorgulaması ve yenilemesi konusunda zorladığı görülmektedir. Bu sorgulamaların ve yeniliklerin hoş olmamasına rağmen, gelişimi sağlamaktadır. Bu, bireylerin dünyada daha etkili bir şekilde yaşamayı sağlayan yeni inançlara açık olmaları için insanları motive edebilir. Pozitif olanlar da dahil çeşitli deneyimlerin bireylere dünya görüşlerini yenilemesini sağlamasına rağmen (Calhoun & Tedeschi, 1999), kişinin ölümü kabullenmesi bu yeniliğin etkili ve hazır uyaranı olabilir. Ölümü kabul etmenin aynı zamanda başka özgür özellikleri de vardır. Örneğin kişinin ölümü kabullenmesi, bireylerin kendi kültürlerinden kişiselleştirdiği inançlarını revize etmeye odaklanmalarına neden olabilir. Aynı zamanda olumsuz etkilere sahip inançları da sorgulamaya neden olur. Kısacası, kişinin ölümünü kabullenmesi, hayatın sonunda ölüm olsun ya da olmasın, öte dünya ve hesaba çekme olsun ya da olmasın bireylere kendi hayatlarını

This article is from: