5 minute read
SOSYAL KİMLİĞİN VAROLUŞSAL DEĞERİNİ SINAMAK
statü etrafında mı düzenler yoksa diğerlerine, topluma katkıda bulunmak için mi? Gerçekte kim olduğunu daha çok kabul etmek isteyen kişiye karşın doğru “imge” ya da “görüşü” isteyen bir kişi arasındaki farklar nelerdir? “Sahip olmaya” ve “Varolmaya” dayalı yaşam tarzları arasındaki fark nedir? (Fromm, 1976). Bu nedenle hedefleri “içsel” ve “ dışsal” içerikli olarak ayırdık (Kasser & Ryan, 1996). Dışsal olanlar tipik olarak ödüller ve övgüler elde etmeye odaklanır. Para, imaj ve popülarite istekleri üç tipik dışsal arzudur. İçsel hedefler diğer yandan insanların psikolojik ihtiyaçlarını karşılaşması için içsel olarak sürdürülme ihtiyacının tatmin edilmesi için değerlendirilen arzulardır. İncelediğimiz üç içsel arzuyu, kendini kabul etme (kendini tanıma), duygusal bağlanma (aileye ve arkadaşlara bağlanma) ve ortaklaşalık duygusu (dünyaya yardımcı olmak) olmak üzere sıralayabiliriz. İçsel hedeflere sahip insanlar dışsal hedeflere yönelmiş bireylerden daha huzurludur. Dünyanın çeşitli milletlerinden üniversite öğrencileri, gençler üzerinde yapılan araştırmalar, paraya, imaja ve statüye değer veren insanların daha az mutlu olduklarını çeşitli refah belirtilerinde daha fazla endişe olduğunu ortaya çıkarmıştır. Para, imaj ve statü insanların psikolojik ihtiyaçları (beceri, bağlılık, otonomi) karşılamasında zayıf bir hayat tarzına sahip olmalarına yol açmaktadır (Deci & Ryan, 2000; Kasser, 2002). Örneğin bu kişilerin değer duygusu diğerlerine bağlıdır, diğerleriyle olan ilişkilerinde güvensizlik vardır ya da bu ilişki maddeselliğe bağlıdır ve bu kişiler genellikle gerçekten yapmak istemedikleri şeyleri yapma baskısı hissederler. Diğer yandan, içsel özellikler tatmin olmak ihtiyacını daha kolay hale getirmektedir çünkü bunlar sağlıklı bir saygı duygusu sağlarlar ve insanları biraraya getirirler ve otontik duygulara teşvik ederler. Mesleğinde ilerleyen CEO’yu düşünürsek, zenginlik ve statü uğraşları, kişisel gelişimi ve çıkarlarını reddetmeye, sosyal ilişkilerini ihmal etmeye ve etrafındaki topluluk için çok az fayda sağlamaya veya hiç sağlamamaya neden olursa, varolma planından endişe duyabiliriz. Kişinin değer sistemi bu konuda dengesiz olduğunda, varolmak yabancılaştırılır. Diğer yandan öğrencinin hedefi yaşamdaki daha içsel amaçlarla dengeli olduğunda otontik varolma ortaya çıkar.
VAROLMANIN DİNAMİKLERİ
Varoluşsal kuram ve çağdaş hedef araştırmaları tarafından önerilen var olma formlarının ardından, varolma çeşitlilikerine yol açan faktörleri inceleyeceğiz. Bazı insanlar geleceğe doğru ilerlerken bazıları neden geçmişe ya da şimdiye takılı kalır? Bazı insanlar otantik olurken bazıları onları gerçekte kim olduğundan uzaklaştıran geleceğe doğru niçin ilerler?
Organizmal Değerlendirme Süreçleri
Sartre (1956) insanların kendilerini yaratmak için sorumluluk almaktan başka seçimi olmadığını vurgulamıştır, buna göre biz insanlar içsel bir doğaya sahip değiliz. Birçok varoluşçunun varolmak, otantiklik ve yabancılaşma ile ilgili yazılarına katılsak da Sartre’ın bu görüşüne katılamayız. Bunun yerine, bütün insanların hayatlarını düzenlemek için temel bir kendini gerekleştirme (öz-güncelleme) (Maslow, 1954; Rogers, 1961), birey olma (Jung, 1951/1959) ve entegre olma (Ryan, 1995) güdüsüne sahip olduğuna inanıyoruz. Özellikle, insanların, karar almalarında kullanılabilen derin içsel bilgiye erişmeyi sağlayan “organizmal değerlendirme süreçlerine” (OVP; Rogers, 1964), sahip olduğunu düşünüyoruz. OVP yani organizmal değerlendirme süreçleri bizi tehlikelerden korumaktadır. Ayrıca bizi sağlıklı olmaya yönlendirir, karşımızda oturan insanın sevdiğimiz insan olduğunu ve hayatımızın geri kalanını onunla gerçimek istediğimizi bilmemize izin verir. Yaşam boyu elde edilen veriler OVP’yi desteklemektedir. Zamanla insanlar otantik bir şekilde geleceğe ilerleyebilirler. Örneğin genç bireylere oranla, yaşlılar kişisel hedefleri sürdürmek için ve vergilerin ödenmesi, oy verme gibi önemli sosyal görevleri yerine getirmek için benlikleriyle daha uyumlu nedenler gösterirler. Aynı şekilde dışsal içeriklerdense içsel içerikli hedeflere daha çok odaklanırlar (Kasser & Ryan, 1996; Sheldon & Kasser, 2001). Çeşitli veriler, kendimiz için sağlıklı ve faydalı hedefler söz konusu olduğunda tamamen başıboş olmadığımız ya da kendi halimize bırakılmadığımız iddiasını desteklemektedir. Normal koşullar altında, insanlar, otantik olmayı ve daha huzurlu hissetmeyi sağlayan yönü algılama kabiliyetine sahiptir. Bunun sonucunda, amaçlarıyla ve bunları başarmayla ilgili olarak uygun seçimler yaparlar.
Varoluş Ters Yöne Gittiğinde
OVP’nin hedefleri sürdürme rehberine ve bu nedenle insanların sağlıklı ve otantik varolmaya yönlenmelerine rağmen bazı bireyler OVP’den uzaklaşmaktadır. Bunun sonucunda, varolmamanın ve yabancılaşmanın çamuruna batarlar. Bu konudaki araştırma ve kuram, insanların varolmaktan ve otantik varoluştan uzaklaşmalarına neden olan en az iki dinamiği ileri sürmektedir. İlki, bazen insanların çevresel mesajlara maruz kalmasıdır. Bunun sonucunda otantik olmaktansa inançlarını ve değerlerini yabancılaşma yönünde oluştururlar. İkincisi, insanlar içinde bulunduğu çevreyi güvensiz, sevgisiz, oldukça kontrol amaçlı olarak hissedebilirler. Çevrenin bu özellikleri genelikle insanların amaçlarını terketmesine ve güven kazanma ya da diğerleri tarafından onaylanmayla ilgili olarak uygunsuz hedefleri seçip sürdürmesine neden olur.
Sosyal Modelleme
Aileler, arkadaşlar, öğretmenler ve kültürel kurumlar, belirli türde hedefleri, değerleri ve davranışları uygun bulup modeller. Bu kültürün farklı yönlerinin edinilmesi aracılığıyla olur. Gelecek nesiller kültürel kuruluşlara ilişkin inançları ve davranışları içselleştirmekte başarısız olursa, bu kuruluşlar onları takip edenler olmadığında yok olacaktır. Çoğu toplumların hedef yönelimli olmasına rağmen, bazen bireyler altkültürlere ve arkadaş gruplarına maruz kalırlar, örneğin punk rock vb., senin için gelecek, yok vb. düşünceler. Şu anı Hedonistik memnuniyet sağlayarak geçirmek, yarını umursamamak kesinlikle eğlenceli olabilir fakat gerçekleşmesi için gerekli zemin nadiren olur. Daha geniş önemli bir sorun da kurumların, OVP ve kişinin gerçek ihtiyaçlarıyla uyumlu olmayan inançları, değerleri ve hedefleri önermesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Öncelikle bizler iyi hayatın maddesel bir hayat (mal-mülk) olduğunu; başarı ve mutluluğun mal varlığına, statüye ve birikimlerine bağlı olduğunu ileri süren bir hükümet ve işbirlikçi medyanın olduğu bir kültürde yaşıyoruz. Bu görüş tüketmeye dayalı hiperkapitalist ekonomi sisteminin sürdürülmesinde tabii ki faydalıdır. İkinci olarak, çoğu insan, özellikle de kadınlar kişinin beden şeklinin ve seksiliğin kişinin değerleri konusunda oldukça belirleyici olmasıdır. Bu tür mesajlara maruz kalan kadınlar diğer yönlerden kendilerini ifade etme ve kusurlu bedenleri kabul etme konusunda kendi içsel isteklerini reddetmektedir (Kilbourne, 2004; ayrıca bkz. Goldenberg & Roberts). Araştırmalar ailelerin güçlü dışsal değerleri ifade etmesi durumunda çocukların da aynı şeyi yaptığını göstermiştir (Kasser, Ryan, Zax, & Sameroff, 1995). Aynı sonuçlar arkadaşlar ve komşular için de geçerlidir ve tabii ki diğer baskın sosyalleşme aracı olan medyayı da unutmamak gerekir. Araştırmalar, çok fazla televizyon izleyen insanların materyalist reklamlara maruz kaldığını, bunun sonucunda daha materyalist olduklarını göstermiştir ve reklamlardaki güzel modelleri izlemeye maruz kalan kadınlar kendilerinden çok az memnun olmaktadır (Richins, 1991).
İlişki Kalitesi
İnsanlar yabancılaştırıcı mesajlara farklı derecelerde maruz kalmaktadır. İnsanların hayatlarındaki bazı durumlar varolma çabalarını önemli derecede etkilemektedir. İnsanları güvensiz, sevgisiz ve kontrol altında bırakan bu koşullar varolmamaya ya da yabancılaşmaya neden olmaktadır. Roger (1961) ve Maslow’un (1956) bildirdiği gibi bu koşullar altındaki insanlar öz-güncelleme isteklerine son verirler ve OVP ile iletişimi kaybederler. Öz-determinasyon kuramının belirttiği gibi insanlar kontrol edildiğinde, görüş açılarını kendi isteklerinden ödüller ve övgüleri elde etmeye çevirirler. Çocuklar ailelerinin standartlarına ulaşmayı başaramadıklarında ve aileler sevgilerini azalttığında amaçlardan kaçınma durumu üstün gelmektedir. Ayrıca şevkatsiz ve soğuk aile modeli enine boyuna dışsal değerlere fazla, içsel değerlere ise az odaklanmakla ilişkilidir (Cohen & Cohen, 1996; Kasser, Koestner, & Lekes, 2002; Kasser, 1995; Williams, Cox, Hedberg, & Deci, 2000). Diğer deneysel kanıtlar, insanların kontrol altında ve güvensiz olarak hissettiği koşulların daha az otontik olma yönünde değişmesiyle ilişkilidir. Ayrıca insanlar ödüllere ve övgülere maruz kaldığında otonomluktan kontrol edilmiş motivasyonlara doğru ilerlemektedir. Diğer deneysel araştırmalar güvensiz duyguların insanları dışsal hedeflere özellikle de materyalist olanlara odaklandırdığını göstermiştir.
SONUÇ
Varolmak geçmişten geleceğe hareket etmekle gerçekleşir. İnandığımız bazı düşünceleri ifade etmek önemlidir, sadece bireysel hayatlarımız için değil tüm psikoloji alanı için de. Bu çalışmamızın, bize ün ve zenginlik getirmeyeceğini bilmemize rağmen kendi bireysel hayatlarımız ve psikoloji alanı için önemli girişimleri kolaylaştıracağını umuyoruz (Böylece Otontik olma durumunu gerçekleştirmiş oluyoruz.).