3 minute read

ERGENLİKTE RİSK ALMA

Öz Psikolojik İşlevler

Din, bir kişinin varoluşsal sorularla uğraşması olarak tanımlanabilir. Varoluşsal sorular, hayatta olduğumuz ve bir gün öleceğimiz farkındalığından meydana gelmektedir. Varoluşsal sorulara örnek verecek olursak: “Diğerlerine olan sorumluluğum nedir?”, “Hayatın anlamı ve amacı nedir?”, “Öleceğim gerçeğiyle nasıl baş edeceğim?”, “Eksik yönlerim konusunda ne yapmalıyım?” gibi sorulara odaklanabiliriz. Bu sorular, önem verdiğimiz kadar tam olarak kontrol de edemediğimiz konulardan bahseder. Dinin temel psikolojik işlevleri sırayla bu tür insan sorunları ve imkânlardan ortaya çıkan varoluşsal sorulara cevap vererek betimlenmektedir. Abraham Maslow (1954, 1970) insan sorunları ve imkânlarının en kapsamlı tanımlardan birini yapmıştır. Psikolojik, güvenlik, aitlik, saygı ve öz güncelleme ihtiyaçlarını kapsayan temel çabayla (güdüsel) ilgili ihtiyaçların bir hiyerarşisini sunmuştur. Bilmek ve anlamak için temel bilişsel ihtiyaçları da tanımlamıştır. Onun analizlerine, insan ihtiyaçlarının doğru ve eksiksiz tanımı olarak değil, dinin psikolojik işlevleriyle ilgili düşüncemize esneklik kazandıran geniş bir sezgisel çerçeve olarak başvuruyoruz.

İNSAN İHTİYAÇLARININ ORTAYA KOYDUĞU SORULARA DİNİ CEVAPLAR

Psikolojik İhtiyaçlar

Maslow’un İnsan İhtiyaçları Hiyerarşisi’nin temelinde yiyecek, içecek, ısınma, cinsellik ve acıyı engelleme ihtiyacı gibi psikolojik ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar, biyolojik doğamız ile yetersiz yiyecek ve barınağın, yaralanma riskinin ve hastalanma olasılığının olduğu çevre arasındaki etkileşimin bir ürünüdür. Yiyecek, güvenlik, sevgi ve saygıdan yoksun olan bir kişinin muhtemelen her şeyden daha çok yiyeceğe ihtiyacı olurdu. Diğer tüm ihtiyaçlar var olmazdı ya da arka plana itilirdi. (Maslow 1970). Maslow’un dile getirdiği gibi; kronik olarak aç olan insanın ütopyası yiyeceklerle dolu bir yer olurdu. Bu ihtiyaçlarla ortaya çıkan varoluşsal sorular tipik olarak katı ve kesindir: “Açlığımı ve susuzluğumu nasıl dindiririm?”, “Yaralanma ve kazalarla nasıl başa çıkarım?” Eğer bir kişi çevrenin bu sorunları getirmeyeceğinden ya da kaynakların elinin altında olduğundan eminse bu tür sorular var olmayacaktır. Bu tür sorulara verilen dini yanıtlar, soruları gibi katı ve kesindir: “Amerikalı Kızılderililerin duasında olduğu gibi: “Ey büyük Güneş, insanlarım için dua ediyorum. Güneş olduğu için mutlu olabilirler, kışın soğuğunda yaşayabilirler. Ama hastalık ve yokluk aldı bizi. Acı onlara ve lütfen yaşamalarına izin ver. Bir hata yaptıysak bağışla bizi. Ey yüce Toprak Ana, otlakların sulanması için yağmur yağdır, meyveler bollaşsın.” (Burtt, 1957, p. 42) Dini araştırma yapan psikologlar, bireylere psikolojik ihtiyaçlardan ortaya çıkan varoluşsal soruları ele almasını sağlamada, dinin rolüne geniş olmasa da belli ölçüde önem vermiştir. Freud (1927/1964, 1930/1961), dine daha çok güvenlik ihtiyaçlarına bir karşılık olarak odaklanmış olsa da dinin bu işlevini fark etmiştir. (Pargament 1990, 1997; Pargament & Park, 1995), McIntosh and Spilka (1990), Koenig (Koenig & Cohen, 2002) ve diğerleri en azından birkaç tür dini faaliyet ve inancın hastalıkla ya da felaketle başa çıkılmasında ve fiziksel sağlığa teşvik etmesinde insanlara yardımcı olabildiği ile ilişkili kanıtlar bulmuşlardır.

Güvenlik İhtiyaçları

Midelerimiz dolduğunda ve gülecek günler için yeteri kadarına sahipsek kaybedecek bir şeyimiz olur olmaz kaygılarımız o şeyi korumak ve kendimizi güvende hissetmek adına ortaya çıkacaktır. Tüm tehlikeleri önceden engelleyebileceğimiz bir güvencemiz yoksa kendimizi varoluşsal soruları sorarken bulabiliriz: “Geleceği nasıl kontrol edebilirim?” Doğadan, arkadaşlarımızdan ya da bir hastalıktan gelecek olan tehditler gelecekten korkmamıza neden olur ve güvenli, emniyetli ve öngörülebilir bir dünyayı arzulamamızı sağlar. Çocukken ailemizin de bizi koruyabildiği ve koruyabileceğini düşünürdük. Onların sınırlarını fark etmeye başladığımızda daha büyük bir gücün kontrolü elinde tuttuğunu ve refahımızın onda olduğunu bilmeyi arzulayabiliriz. Tanrı’ya ya da tanrılara yönelebiliriz. Birçok psikolog, dinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayabildiğini fark etmiştir. Maslow (1954) dinin; evrenin organize olmuş, tutarlı ve anlamlı görme isteğine değindiğini ileri sürmüştür. Bu arzunun, temel güvenlik ihtiyaçlarıyla bazı hususlarda güdülendiğine inanmıştır. Hem bireysel hem toplumsal olarak güvenliğimizi sağlamak için tehditler konusunda çok fazla çalışıyoruz. Vahşi hayvanlardan korkmadığımız, sert ve ekstrem hava koşullarının olmadığı, terör ve savaşın olmadığı bir çevre yaratmakta başarılı olduğumuz ölçüde dine ihtiyacımız olmadığını hissedebiliriz.

Aitlik ve Sevgi İhtiyaçları

Tam güvenlik duygusu yeni isteklerin oluşmasını sağlar. Maslow bunu şöyle açıklamaktadır: “Hem psikolojik hem de güvenlik ihtiyaçları sağlandığında sevgi, şefkat ve aitlik ihtiyaçları büyümeye başlayacaktır. Bu defa insan arkadaşlarının, sevgilisinin ya da bir eşin veya çocuklarının olmadığını şiddetli bir şekilde hissedecektir. Genel olarak insanlarla olan duygusal ilişkilere açlık duyacaktır; yani bir grupta yer alma amacını gerçekleştirmek için yoğun bir şekilde çabalayacaktır. Bir gruba

This article is from: