4 minute read

IC STRATEJİSİ 3: GRUP KİMLİĞİ

azaltma isteği gibi özellikleri içeren birçok neden vardır. Gruplar üzerinde hâkimiyet sağlayan Siyasal toplumsallaşma, kitle iletişim etkileri ve kurumsal kontrol gibi ideolojik ve yapısal faktörler toplum içinde ödül ve cezalara sahiptir ve aynı zamanda sistem gerekçelendirme eğilimlerini etkilemektedir. Sistem gerekçelendirme dürtüleri benliği geliştirmek ya da grup içi kayırma için standart psikolojik dürtülere dönüştürülemez. Aksine sistem gerekçelendirmeyle ilişkili olgu; sistemi adalet, meşrulaştırma, geçerlilik, anlamlılık, öngörülebilirlik olarak algılama eğilimleriyle yönlendirilir. Sistem gerekçelendirme inançları sonuçları itibariyle koruyucudur ve belirsizliği ve tehdidi yönetmek için epistemik ve varoluşsal ihtiyaçlardan ileri gelmektedir.

TERÖR YÖNETİMİ VE SİSTEM GEREKÇELENDİRME: BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR

Psikoloji ve ideoloji arasındaki ilişkiyi anlamak için çalışan Marx, Freud, Adorno, Reich, Rank, Fromm, Becker ve diğerlerinden kalan mirasa dayandırılan iki bakış açısını araştıran terör yönetimi ve sistem gerekçelendirme kuramları arasındaki temel benzerlikten daha önce de bahsetmiştik. İkincisi; her iki kuramın, sosyal gerçeklik oluşumu ve ideolojik inançların rızaya dayalı olarak doğrulanma ihtiyacını vurgulamaktadır (Berger & Luckmann, 1966; Greenberg, 1990; Jost & Kruglanski, 2002; Pyszczynski, 1996; Stangor, Sechrist, & Jost, 2001). Üçüncüsü; kişinin kültürel dünya görüşünü ve ideolojik inanç sistemini savunma ihtiyacıdır (Greenberg, 1990, 1992; Jost & Hunyady, 2002; Rosenblatt, 1989). Dördüncüsü; her iki teoride sosyal streotiplerin statükoyu doğrulama ve destekleme işlevi görmektedir (Jost & Banaji, 1994; Kay & Jost, 2003; Schimel, 1999). Beşinci ve sonuncusunda da; sistem gerekçelendirme ve terör yönetim üzerine yapılan araştırma dezavantajlı grup üyelerinin grup içi gerileme ve grup dışı kayırmayla meşgul olduklarıdır (Bu davranışlar varoluşsal ve ideolojik ihtiyaçları tatmin ettiği ölçüde) (Arndt et al., 2002; Jost et al., 2002). Terör Yönetim Kuramı, aynı ampirik öngörüleri sistem gerekçelendirme kuramı olarak da yapmıştır. Çünkü Terör Yönetim kuramcıları sistem gerekçelendirmenin bireylerin ölüm kaygısını azaltabilen mekanizmalardan biri olduğuna inanmaktadır. Sistemi gerekçelendirme ihtiyacının, ölüm korkusunun neden olduğu varoluşsal kaygıyı en aza indirmek için temel insan ihtiyaçlarından geldiği varsayılmaktadır. Sistem gerekçelendirme ve terör yönetim bakış açıları arasında anlamlı bazı farklılıklar da vardır. İdeolojideki epistemik ve varoluşsal faktörlerin rolünü anlamak için bu farklılıkları açıklamak yararlıdır. İlk farklılık Terör Yönetim Kuramlarının Becker’in varsayımını kabul etmiş olmasıdır. Buna göre öz saygı; “İnsanın egemen güdüsür.” ve gerekli kültürel dünya görüşlerini savunmak kişinin öz saygısını artırmaktadır. Bununla birlikte sistem gerekçelendirme kuramcılarında bu yoktur. Örneğin Solomon, Greenberg ve Pysczynski (1991); “Sosyal davranış, öz saygının edinilmesi ve korunmasıyla yönlendirilmektedir.” varsayımıyla devam etmiştir. Jost ve Banaji (1994) kendini geliştirme ve grup içi kayırma dürtülerinin önemli olduğunu fakat statükoyu korumak ve makul kılmak için gerekli mutlaka gerek olmadığını bildirdi. Dezavantajlı grup üyeleri arasında statüko için ideolojik desteğin yüksek benlik saygısından ziyade düşük benlik saygısıyla ilişki olduğunu keşfettik (Jost, 2002; Jost & Thompson, 2000; Quinn & Crocker, 1999). Kişisel inanç sistemleri konusundaki çalışmalar ölümü kabullenme ve kayıplar karşısındaki tepkiler arasındaki ilişkilerde çeşitlilik göstermiştir. Bonannoo ve çalışma arkadaşları (2002) 200’den fazla yaşlı bireyin eşlerinin ölümünden önce ve sonra ileriyi kapsayan bir çalışma yürütmüştür. Sonuçlar katılımcıların kabul edilebilir dünya görüşlerini benimseme derecelerinde büyük bir çeşitlilik ortaya koymuştur. Eşleri ölmeden önce katılımcıların ölümü kabullenme derecesinin yüksek olduğu görülmüştür. Kabullenmek yerine ölüme meyilli olan katılımcılar ise uyumsuz yas tutumları sürdürmüştür. Freaud’un dediği gibi; “Yaşamak istiyorsanız ölüme hazırlıklı olmalısınız.” Filozof Ludwig Wittgenstein (1916/1979) ise şöyle vurgular: “Ölüm karşısındaki korku yanlışın yani kötü bir hayatın en iyi göstergesidir.” Sistem Gerekçelendirme Kuramı, bütün ideolojilerin işlevsel olarak eşit olduğu düşüncesini geri çevirmemizi sağlar. Aksine sonuçlar olduğu kadar nedenler ve içerikleri açısından farklı türdeki ideolojiler arasında ayrım yapmak yararlıdır. Statükonun meşrulaştırılması için sosyal, bilişsel ve güdüsel eğilimlere ek olarak sistem gerekçelendirme perspektifi de liberalizm, muhafazakarlık ve diğer inanç sistemleri gibi farklı türdeki politik ideolojilerin epistemik ve varoluşsal temellerindeki farklılıkları tanımlamak için kullanılabilir. Bu anlamda sistem gerekçelendirme kuramı spesifik ideolojik inançların psikolojik öncüllerini açıklamada önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Görüldüğü gibi bütün ideolojilerin aynı olmadığını ileri süren sayısız kanıt vardır.

SİSTEM GEREKÇELENDİRME İDEOLOJİSİNİN VAKA İNCELEMESİ: SİYASİ MUHAFAZAKÂRLIĞIN EPİSTEMİK VE VAROLUŞSAL TEMELLERİ

Tarihçiler ve sosyal bilimciler, muhafazakâr sağcı ideolojinin temel bileşenlerinin sosyal eşitsizliğin değiştirilmesine ve kabul edilmesine dirençli olduğu konusunda muvafakat göstermektedirler. Bu şekilde tanımlanan siyasi muhafazakârlık, ideolojiyi gerekçelendiren bir sistemin örnek vakasıdır. Siyasal muhafazakârlığın epistemik ve varoluşsal köklerini araştırmak kısmen de olsa sistem gerekçelendirmenin psikolojik temellerini araştırmaktır.

MUHAFAZAKÂR İDEOLOJİLERLE GİDERİLEN BAZI EPİSTEMİK VE VAROLUŞSAL İHTİYAÇLAR NEDEN İYİDİR?

Birçok teorik ve ampirik değerlendirmeler Jost ve arkadaşlarına (2003) şu sonucu çıkarmalarına neden oldu: Epistemik varoluşsal güdüler (anlam karmaşasının tahammülsüzlüğü, bütünleştirici karmaşıklık, deneyime açıklık, belirsizlik hoşgörüsü, düzen, yapı ve kapalılık ihtiyaçları, benlik saygısı, tehdit ve kayıp, ölüm belirginliği, sistem istikrarsızlığı ve tehdidi) belirsizliği ve tehdidi yönetmek amacıyla olan psikolojik girişimlerden kaynaklanmaktadır. Belirsizliğin ve tehdidin yönetilmesi muhafazakâr düşüncenin iki temel bileşimiyle yakından ilişkili olduğu düşüncesine dair bir neden de vardır. Bu nedenle Rokeach (1960) gibi biz de bazı epistemik ve varoluşsal ihtiyaçlarla spesifik ideolojik düşünceler arasında özellikle iyi bir eşleme olduğunu ileri sürüyoruz. Belirsizliği ve tehdidi azaltma ihtiyaçları değişiklik için ideolojik dirençle işlev görmektedir. Genel bir kural olarak statüko olgusal alternatiflere göre daha az belirsizlik ve anlam karmaşasını ima eder; çünkü kesinlik, değer ve anlam, var olan

This article is from: