3 minute read
KAPSAM OLARAK GEÇMİŞE ÖZLEM: GELECEK DEĞERLENDİRMELER
yaşayacağı hissiyatını vermek teşvik edicidir. Bireysel ölümsüzlük erişilebilir değilse, bireyler kolektif ölümsüzlüğe razı olurlar. İtalyan ve İskoç katılımcılardan elde ettiğimiz veriler önceki varsayımlara göre ulusal kimliğin rolü ile ilgili olarak güven vermektedir. İtalyan katılımcılar kimlik düzeylerini kendi ülkeleri olan İtalya ile birlikte yükseltmişlerdir ve önceleri kendi ölümlerini düşünürlerken artık ulusal grubu daha fazla somutlaştırmışlardır. Daha olumlu olarak Almanları değil İtalyanları görmüşlerdir. Benzer bir biçimde İskoç ya da İngiliz genç erkeklerinin resimlerinin sınıflandırılması istenildiğinde, İskoç katılımcıların daha öncesinden “ölüm” kelimesi ile hazırlanıp hazırlanmadığına bağlı olarak görev yaklaşımları farklılık göstermiştir. Ölüm düşüncesine bilinçdışı olarak maruz kalan katılımcıların, İskoç olması muhtemel (görünüşlerinden dolayı) kişileri sınıflandırmaları daha uzun sürmüştür. Ayrıca onları küçük bir gruba daha dâhil etme eğilimi göstermişlerdir. Bu eğilim, kontrol koşulundaki katılımcılara kıyasla İskoç olma ihtimali daha az olan bu bireylerin dâhil edilmemesi için açık bir tepkiyle eşleştirilmiştir. Sonuçta, ölüm düşüncesine hazırlanmış katılımcıların kontrol benzerliklerine oranla grup sınırları ile çok daha fazla alakadar oldukları gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar kesinlikle, bireylerin aslında ölüm düşüncesiyle ve bilhassa kendi fanilikleriyle ilgili şeyler ortaya çıktığında kendi ulusuna sıkı sıkıya bağlandıklarını ileri sürmektedir. Önemli bir biçimde katılımcılarımız, ölüm düşüncesi açık bir istekle ortaya atıldığında katılımcılar genel olarak güçlü grup kimliğiyle ilişkili olan bir dizi tepki sergilemektedir. Ulusların ölümsüzlük isteği, sonuç modelini açıklamak için ne yazık ki gerekli bir unsur olarak görülmez. Deneylerimizden çıkan ek deneysel kanıtlar, ölüm belirginliğini oluşturmanın bireylere çok fazla sayıda sosyal kimliği listelemesine,(Castano &Sacchi, 1999), kendilerini grup arkadaşlarıyla bütün olarak görmeye ve kendileri ile kendi profesyonel grupları arasında daha fazla ortak yön görmelerine (Yzerbytetal.,1999) yol açtığını göstermektedir. Birlikte ele alındığında, araştırma programımızdan çıkan kanıtlar; sosyal kimliğin, ben kavramının mekân ve zamanda genişlemesine olanak sağladığına dair iddiamız ile tutarlıdır, böylece bu, insana ölümlü olan kişisel kimlik tarafından tehdit oluşturmayan farklı bir varoluşsal düzey sağlar (Castano, Yzerbyt, Paladino, & Sacchi, 2002). Bu sonuca ilişkin olarak, iki durumun belirtilmesi gerekir. Her ikisi de Terör Yönetim Kuramı’ndan kaynaklanan araştırmalardan elde edilir. Daha önce önerildiği üzere Terör Yönetim Kuramı öz-saygı ve kültürel dünya görüşünün ölüm kaygısına karşı iki tampon olarak işlev gördüğünü varsaymaktadır. Şu anda, çalışmamız bu iki ayrı kaygı tampon mekanizması ve sosyal kimlik arasındaki ilişkiye değinmemektedir. Bu durum Gelecek araştırmalar için önemli bir amaç teşkil etse de, bazı tahminlerde bulunabiliriz.
SOSYAL KİMLİK, ÖZ-SAYGI VE KÜLTÜREL DÜNYA GÖRÜŞLERİ
Yaptığımız çalışma, sosyal kimliğin kaygı tampon rolünün, kişinin öz-saygıyı yükseltip yükseltmediğine ya da tehdit edip etmediğine dayanan fikri araştırmıştır. Bu hipotez, Dechesne ve çalışma arkadaşları tarafından sosyal kimliğin negatif ışıkta ortaya konulduğunda, bireylerin ilgili gruplar ile arasına mesafe koyma eğiliminde olduğunu gösteren bir dizi çalışma tarafından destek bulmuştur(Dechesne, Greenberg, Arndt & Schimel, 2000; Dechesne, Janssen, & van Knippenberg, 2000). Bu çalışmalarda gruplar, diğerleri arasında, üniversite grupları veya spor takımlarının taraftarları arasından seçilmiştir. Az sayıda bir insan dışında, bu grupların genellikle güçlü kimlik duygusuna sahip bireyleri içerme olasılığı çok azdı. Aslında, son zamanlarda grupları sınıflandırma önerisi (Lickel et al., 2000) bu grupları “müphem ortaklıklar” kategorisi altına dahil edebilir. Bu tür gruplar bir dereceye kadar var olur. Bu farklı bir bakış açısıdır çünkü var olma sosyal kimliklerin aşkınlık fonksiyonlarının doğru bir biçimde ifa edilebilmesi için önemli kabul ettiğimiz bir özelliktir. Ölüm belirgin olduğunda sosyal kimliğin büyük önem arz etmeye başlamasının bir başka yolu kültürel dünya görüşü ile bağlantısından geçer. Sosyal kimlikler, grup üyeliklerinden türemiştir ve gruplar dünya görüşünün yaratıldığı ve sürdürüldüğü sosyal çevrelerdir. Kültürel dünya görüşünün kaygı-tampon görevinin lehine olması ile ilgili çok miktarda kanıt bulunmaktadır ve dolayısıyla sosyal kimlikler önemlidir çünkü, dünya görüşlerinin bellekleridirler (Greenberg et al., 1990). Kaygının tamponlanmasında sosyal kimliğin hassas rolüyle ilgili anlayışımız aynı deneysel tasarım içinde hipotezlerin kıyaslandığı testlerin araştırılması ile geliştirilecektir. Bildiğimiz kadarı ile, şu an için bununla ilgili mevcut tek kanıt Wisman ve Koole (2003) tarafından yapılan bir dizi deneyden elde edilmiştir. Bu deneylerin her birinde katılımcılar, tek başına duran ve kendi dünya görüşünü savunan ile bir grup içinde duran ve grubun dünya görüşünü benimseyen katılımcılar arasındaki seçim karmaşasıyla yüzleştirilmiştir. Sonuçlar, ölüm belirginliği durumundaki katılımcıların önceki stratejiye göre ikincisinin seçilmesi ile ikilemi daha muhtemel olarak çözeceklerini açıkça göstermiştir. Bu nedenle belirli koşullar altında bu ortaklık, kaygı tampon mekanizması olarak kişinin kültürel dünya görüşünü savunmasından daha önemli gibi görülebilir. Bu bölümde daha önce, sosyal kimlik işlevinin Terör Yönetim Kuramı ve bizim kendi bakış açımız arasındaki farkına değinmiştik. Bunun, kavramsal olarak önemli bir ayrım olduğuna inanıyoruz; belki de bunun, sosyal psikologların politikayı etkilemek ya da daha genel olarak sosyal müdahaleyi haberdar etmek için bu teorik çerçevelerin kullanılması yolunda önemli bir etkisi olabilir. (Pyszczynski, Solomon, & Greenberg, 2002). Bununla birlikte ayrıca bu iki bakış açısının yüksek derecede uyumlu olduğuna ve bunlardan biri arasında seçim yapılma ihtiyacı olmadığına inanıyoruz. İnsanın aşkınlık ihtiyacına doymasını sağlayan mekanizmaların, , Tek olmak ve hatta Üçten Biri olmak gibi teolojik açık ve net ifadeleri alıntı yapma ihtimali düşüktür. Arayışın