3 minute read
TERÖR YÖNETİMİ VE SİSTEM GEREKÇELENDİRME: BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR
tekrarlamıştır. Vohs ve Faber üç çalışma yürütmüştür. Düzenleyici kaynakla dolu olan kişilere oranla kaynağı tükenen katılımcılar dürtülerini tüketme modeline uygun bir şekilde tepki vermiştir: Bu kişiler daha fazla para harcama dürtüsüne izin veriyordu ve yüksek fiyatlı ürünler için daha fazla ödeme yapma isteğindeydiler. Üçüncü bir çalışma, bu etkilerin dürtüsel harcama puanları özelliği tarafından azaltıldığını göstermiştir. Harcamak bağımlı ölçüt olarak kullanılmıştı. Özellikle harcamalarını sınırlandırma girişiminde bulunan insanların harcama davranışları, düzenleyici kaynakların durumsal güdülerinden daha fazla etkileniyordu. Tükenen koşulun olağan ana etkisi hala görülmesine rağmen bu kişilerin harcamaları bütün gruplardan daha fazlaydı. Bu nedenle Kişinin dürtüsel harcama davranışlarını engelleme eğilimi, tüketme etkisini artırmak için durumsal güdülenmelerle etkileşim içindeydi. Bugüne kadar, öz-düzenleme çalışmalarına odaklandık. Bunlar, ortak bir kaynağın, öz-düzenlemenin çok çeşitli türleri ve alanları için kullanıldığını göstermektedir; Düşüncelerin, duyguların, görev performansı ve dürtülerin düzenlenmesi vb... Bu tek kaynağın birçok farklı eylem için kullanılması gerçeği, benliğin en önemli bileşenlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
AKTİF SEÇİMLER DÜZENLEYİCİ KAYNAKLARI KULLANIR
Seçim kavramı varoluşsal tartışmalarda uzun ve zengin bir geçmişe sahiptir. Sartre (1943- 1956) hiç bitmeyen seçimlerden her yanıt için en azından mevcut bir alternatif seçenek olduğunu dile getirmiştir. Öz düzenleme formu olarak seçim analizimizdeki özellikle aktif seçim ve karar vermeyle ilgileniyoruz. Seçim işlevi görsün ya da görmesin, insanların verebildiğini otomatik veya bilinçsiz tepkilere başvurulmadan... Olası seçenekler ve onlar arasındaki nihai seçimin psikolojik düşüncesine atıfta bulunan “seçim” terimden bahsediyoruz. Öz-düzenlemede kullanılan enerji kaynağının oldukça önemli görülmesine rağmen, öz uygulama haricindeki uygulamalar olsaydı önemi daha büyük olabilirdi. Baumeister (1998) öz-düzenlemenin, seçim, karar verme ve (pasif tepkiler yerine) aktif tepkilerin yanı sıra benliğin uygulayıcı işlevinin bir parçası olduğunu ileri sürmüştür. Bu bağlantı makul kavramsal bir atılım oluşturmaktadır. Öz-uygulama tarafından kullanılan enerji kaynağı diğer uygulayıcı işlevsel aktivitelerde de kullanılır mı? İlk çalışma bilişsel uyumsuzluk araştırmasının uzun geleneğinden alınan seçim güdülerinin olası bağlantısını keşfetmek olacaktır. Uyumsuzluğun ardındaki temel düşüncelerden biri, bir şeyi seçme eyleminin kişinin değerlendirmeleri ve duygularını değiştirmesiyle ilgilidir. Seçim yapma konusundaki bu yaklaşım Heiddegger’in (1954/1968) seçim yapmak bir başka seçeneği seçmemeyi gerektirdiğinden kısmen problemlidir. Heidegger’a göre bir seçeneği seçmek, seçilmeyen seçeneği kaybetmeye yol açar. Öz- düzenleyici kaynak terimlerinde, diğerindense bir diğer seçeneği seçmenin, yüksek değerlendirme derecesinden, aktif karar verme, seçim sürecine özgü olası sorumluluktan dolayı benlik kaynaklarından bazılarını azalttığı söylenmektedir. Uyumsuzluk azaltma deneyinde (Baumeister 1998), katılımcıların yazma deneyiyle ilgili yazma türü ve yöntemiyle ilgili olarak dört deneysel uygulama koşulları vardır. Sonuçlar hem karşı-tutum (counterattitudinal) hem de yandaş tutum (proattitudinal) seçim koşullarının kontrol ve karşı tutum seçeneksiz koşullardan belirli bir şekilde ayrıldığını göstermiştir. İki seçim koşulu birbirinden belirli olarak ayrılmamaktır. Yandaş tutum yazısı olduğunda bile yüksek seçim düşük kararlılıkla ilişkiliydi. Belki de karar verme süreçleri, karşılaştırma, değerlendirme ve düzenleyici kaynakları tüketen kararlılık gibi alt süreçlere yol açmaktadır. Özetle, bu araştırma, farklı davranışı-tutumu yerine getirmek için anlamlı bir kişisel seçimin, düzenlilik sürekliliğinin azalımına yol açtığını göstermiştir. Daha basit bir ifadeyle seçim yapmak bazı kaynakları azaltmış ve kişinin öz-düzenleme performansını düşürmüştür. Seçim yoluyla, insanlar belli bir durumun sonuçlarını belirler ve çevreyi kontrol etmeyi sağlayabilir. Bununla birlikte seçim her daim arzu edilen bir şey olmayabilir. Uyengar ve Lepper (2000) tarafından yapılan bir araştırma, 24 yanıt seçeneğiyle karşı karşı kalan insanların daha az tatmin olduğunu ve kötü performans sergilediklerin ortaya koymuştur. Araştırmamız, seçim yapmanın benliği aktif olarak olarak düzenleyebilen değerli öz kaynakları azaltabileceğini ileri sürmektedir. Beş ayrı çalışmada, seçim yapma ve karar vermenin düzenleyici kaynaklardaki eksilmeden dolayı benliği daha az düzenleyici hale getirdiğini keşfettik (Vohs, Twenge, Baumeister, Schmeichel, & Tice, 2003). Prototip bir deneyde, katılımcılar benzer seçenekler arasında seçim yapmaya zorlandı (Yeşil mumu mu mavi mumu mu seviyorum vb. gibi) Bir sonraki çalışmada benzer bir güdülenme kullanıldı ama katılımcılarda mümkün olduğunca uzun ellerini soğuk suda tutmaları istendi. Yine, seçim-koşullu katılımcılar ellerini soğuk suda daha az tutabildi. Bu bulgular birçok seçiimin öz kaynakları tükettiğini göstermiştir. Bu beri ilgi çekicidir ve tükenen kaynak etkileriyle ilgili fikir vericidir.
AZALMA DAHA ZAYIF ENTELEKTÜEL PERFORMANSA NEDEN OLUR
Bir dizi çalışma, öz düzenleyici kaynakların azalmasında zararlı bilişsel sonuçların, aktif seçim yapma konusundaki çalışmalara tamamlayıcılık sağladığını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmalarda, katılımcılardan geleneksel bir öz-kontrol kullanmaları istenmiştir. Örneğin: Duyguları ve dikkat (ilgi) kontrolü gibi. Daha sonra katılımcıların bilişsel yetenekleri test edildi. Üç çalışmada, tükenmiş insanların dahaz az zeki olduklarını ve yüksek zihinsel işlemleri daha az yerine getirebildiğini keşfettik. Yani bu katılımcılar zor okuma kavrama sorularına yanıt vermede ve karmaşık analitik konuları çözmede zayıf bir performas yerine getirmektedirler. Kaynak azalımı düşük düzeydeki bilişsel görevler için olan