2 minute read
Harp Edebiyatı
HARP EDEBiYATI
Geçenlerde "TANİ N " , harp edebiyatı hakkında ufak lakin çok mühim bir makale neşrett i . Almanlarla Fransızların, memleketlerindeki fedakarlık, kahramanlık hislerini uyandırmak, gergin sinirlerini daima müteyakkız bulundurmak için boyuna neşrettikleri bitmez tükenmez eserleri İsviçre kitapçılarının camekanlarında adeta istila şeklinde gören muharrir, pek tabii ve haklı bir infial ile, bizim niye böyle eserler vücuda getirmediğimizi soruyor ve bütün mütefekkirleri, muharrirleri, şairleri bundan mesul tutuyor.
Çok doğru bir infial, pek meydanda bir mesuliyet! Karşımızda Avrupa'nın bütün muharip milletlerini yalnız harp sahnelerinde değil, fikir ve sanat vadilerinde de gergin bir faaliyette görüyoruz. Silah altındaki ordu, karınca yollarına benzeyen siperlerde, yüksek karlı dağlarda çarpışırke n , cephe gerisinde maddi manevi ne kadar kuwet varsa, hepsini, toplanmış, muayyen bir hedefe doğru ilerlemekte görüyoruz. Şair manzumeleriyle, romancı hikayeleriyle, temaşa muharriri piyesleriyle, ressam fırçasıyla, bestekar nağmeleriyle milletin heyecanını duyuyor, duyuruyor; elemli kalplere teselli, yorgunlara ümit ve kuwet, ümitsizlere aşk ve heyecan veriyor; hasta ruhları dinlendiriyor; yorgun sinirleri teskin ediyor. Ak saçlı bir ninenin ulvi matemi, hiçbir şeyden haberi olmayan küçük bir yetimin lakayt bir gülüşü, siyahlar giyinmiş bir zevcenin gözlerindeki tevekkül , ufak b i r veda, taze b i r mezara konulan çiçek demet-
78
leri. . . Hulasa daha bunlar gibi yüzlerce, binlerce küçücük şeyler bazı bir beste, bazı bir manzume yahut bir hikaye, bazı ufak bir levha halinde bütün kalplere giriyor; ruhlardaki yakınlığı arttırıyor . Hayatın hiçbir hadisesi yok ki, dostlarımız yahut düşmanlarımız ondan kendileri için manevi bir gıda çıkarmasınlar; milletin heyecanını yükseltmek, kahramanlık ve fedakarlık hislerini en son derecesine çıkartmak için ondan istifade etmesinler! Halbuki bizde?. . Bu o kadar feci bir suat ki, bunun karşısında mütefekkirlerimiz, şairlerimiz, sanatkarlarımız başlarını eğmekten fazla bir harekette bulunamazlar. Evet! Kahraman askerlerimiz Kafkas hudutlarında, Sina ve Irak çöllerinde, Çanakkale'de nihayetsiz bir iman ve heyecan ile mütemadi çarpışırke n , o insanlığın fevkine yükselen kahramanlık sahneleri hangi şiirde kendisine ma'kes buldu? Hangi bestekar o kalpteki sesleri zaptedebildi? Hangi fırça onları tespite muvaffak oldu? Hiç, hiç değil mi! Belki birkaç soluk manzume, bir iki ahenksiz beste, üç dört basit levha vücuda geld i ; fakat insaf etmeli : Milletin asıl ruhundan , deruni heyecanından kopmuş olsaydı, bu eserler bu kadar mahdut ve bilhassa bu kadar az kıymetli mi olacaktı? . . Bunun sebeplerini uzun uzun aramak, milletin en yüksek sınıfını asıl milletten bu kadar uzaklaştıran , ona bigane bırakan arnilieri ortadan kaldırmak, şüphe yok ki, kolay bir iş değildir. Yalnız, memleketin mütefekkirlerinde, şairlerinde, sanatkarlarında göze çarpan bu hastalığı, hiç olmazsa şimdiden teşhis etmek bile büyük bir istifadedir. Bu zavallı memleketin başına her ne geliyorsa işte bundan, mütefekkirlerini n , güzideler sınıfının milli olmamasından ileri geliyor. Milletle yüksek sınıf arasında asırlardan beri devam edip duran bu ayrılık, bu alakasızlık devam ettikçe, bizde yalnız harp edebiyatı değil hiçbir
şey olamayacağına iman etmeliyiz. Bir millet tasavvur ediniz ki onun büyükleri milletin lisanını, zevkin i , ahiakın ı, tabiatiarını taşımasın ; b ila ki s milli olan her şeye karşı -bilerek bilmeyerek- bir nefret göstersi n ; yabancı dillerle konuşmayı, halkın bilmediği bir lisanla yazmayı, onunla temastan kaçınmayı kendisine marifet bilsi n ! "Demokrasi"nin her gün biraz daha mevki kazandığı , kuvvetlendiği bir asırda bunun ne kadar gayri tabii olduğunu söylemeye bilmem hacet var m ı ! Hayatın tuhaf tesellileri var: Bizim gibi , kalbinde felaket, asırlarının söndüremediği kahramanlık ateşleri parlayan bir millet, kendi destanını haykıracak yüksek bir ruha malik alamıyor da, beri tarafta, ltalyanlar gibi her gün rezaletle mağlup olmak için yaratılmış korkak ve gülünç bir milletin, "Danonçiyo" kadar heyecanlı destaneılan yetişiyor . . .
Yeni Mecmua dergisi, Nr: S 9 Ağustos 1918