4 minute read
Tenkidin Faydası
TEN KI DiN FA YDASI
Edebiyatı yüksek milletlerde tenkidin mevkii pek mühimdir. Tenkit edebi cereyanlara sahih istikametler verdiği gibi muhtelif sebepterin muhtelif tesirleriyle sanat sahasında baş gösterecek bozuklukları, hastalıkları da tedavi eder, gizli, sakin, gürültüsüz kıymetleri meydana çıkarır. Şartatanları susturur, manevi muhtekirleri iflas ettirir. "Tenkit" olmadı mı sanatın inzibatı gevşer, zevki bozan marazi inhiraflar, irticalar ortalığı kaplar. Edebiyat sahası o vakit, tıpkı zabıtası dağa kaçmış bir şehre benzer. "İçtimai nizam" kırılınca anarşi nasıl başlarsa sanatın inzibatını muhafaza eden "tenkit" de mevkiinden düştü mü "edebi anarşi" olanca savletiyle zevklere musaHat olur. Marazi iddialar o kadar kuwetlenir ki , adeta bir hakikat gibi cemiyete kendilerini ibrama kalkarlar. Bütün bu manevi bolşevikliği terbiye edip normal muhiti husule getirebilecek yegane "el" ilmi tenkidin bitaraf etidir. Memleketimizde tenkidin tarihi pek kısa, hem de hiç iftihara şayan değildir. Bizde her tenkit karşılıklı bir mücadeleye kalbolmuş, nihayet çirkin sövüşmelerle nihayet bulmuştur. Bunun sebebi ise pek aşikardır. Bizden ewelki nesil tenkidin ne olduğunu, kimin tarafından, nasıl yapılacağını bilmiyordu. Ilmi endişeler, ilmi umdeler zihinlerde esaslı arniller değildi. "Tenkit" diye yapılan şeyler de -hatta gayrı ilmi- bir "fikir" bile değil , dümdüz bir "his" hükmünü iı:;ra ediyordu. Kemal Beyin, Muallim Naci'ni n , daha sonrakilerin yazdıkları buna şahittir . Biz, bu h i s girivesine düşmernek için , edebi va-
99
zifemizi yaparken, takip edeceğimiz müspet istikametin kısa bir programını çizeceğiz. Işte bu program şu sualciklerin cevapları içindedir: 1 - Tenkit nedir? 2- Nasıl yapılır? 3- Kimin tarafından yapılır?
1- Tenkit, hiçbir vakit bir "hükm-i karakuşi" değildir. - En fes efendim, en fes . . . - Berbat bir şey! - Okunmaz! - Saçma. - Zırva . . . gib i , iyi kötü, ispatsız, iknasız verilen her hükmün kıymeti birdir: Sıfır! Indi hükümterin tesiri nihayet bir his meselesi olabilir. Bir müellif yıllarca çalışarak bir piyes yapsı n ! Onu sahneye koydursun, sonra kalksın biri hiç tahlil etmek eziyetine girmede n , ilim, sanat gözüyle bakmada n , hiçbir "mebadi" terazisinden olsun geçirmeden "fena" diye mahkum etsin . İşte olamaz. Bu tenkit deği l , "suikast"tır. - Öyle ise tenkit nedir? - Tenkit, ameli, şen'i, etraflı bir tahtilin zaruri, gayrı ihtiyari bir neticesidir? Elimizde "ilim" aleti dururken "zevk" gibi mu'fil bir şey hiçbir vakit tenkidin esasını teşkil edemez. Aldığımız terbiye, büyüdüğümüz muhit, gördüğümüz tahsil bizde hep ayrı ayrı "zevkler" husule getirmiştir. Zevklerimiz de yüzlerimiz gibidir.- Hiç birbirine benzemez. Hepimizin zevkleri fevkinde bir de umum i , milli bir zevk vardır ki tenkitte ilmin , mantığın yanında bulunmaya ancak o layıktır. Fakat bu "umumi, milli zevki" de kullanmak mutlaka ilim vasıtasına müracaatla kabildir. Ewela milli zevki duymak, anlamak, görmek için birçok ilmi tahliller, tecrübeler lazımdır. Yoksa kimse kendi zevkine: "İşte bu milli
zevkt i r ! " diyemez. Tekrar ediyorum: Milli zevk, bizim şahsi zevklerimizin fevkinde bir şe'niyettir. Bu şe'niyeti tenkit gibi zihni bir arneliyede de kullanacak olan, mevzuuna ilim gözüyle bakmaya mecburdur.
2 - Tenkit nasıl yapılır? Maupassant , münekkitlerin hükümlerini kabul etmezdi. "Ben yeni bir şey ibda ediyorum . Halbuki onlar daima eski modaları hatırlayarak, eski modalarla karşılaştırarak hükümlerini veriyorlar" derdi. Ihtimal bu hissi tenkitçiler içindi. Halbuki sanatın müesses bir inzibatı dururken "tenkit"in lüzumsuzluğunu iddia etmek boştur. Sanatın gayelerinden biri de "tabiat"tır. Tabiat adeta sanat eserlerinden bir disiplin husule getirmiştir. Bir misaile izah edelim: Romanla hikaye nevinde tabiat endişesiyle kahramanlar hep kendi lehçeleriyle konuşturulur. Bu artık roman, hikaye sanatının bir kaidesidir. Dünyanın en büyük mühendisi nasıl hendesedeki eşek davasını bozamazsa, dünyanın en · büyük edibi de bu kaideyi bozamaz. Meğer ki yazdığı bir fantazi ola . . . İ şte münekkit bir eserde. bu gibi esaslara muhalif yanlışlar görürse meydana kor. Sonra tenkidin ilk vazifesi "doğru ile yaniışı ayırt etmektir!" "İyi ile fena", "güzelle çirkin"in muhakemesi ikinci iştir. Vakıa her doğru güzel değildir. Her vücudu noksansız insan güzel değildir. Her kambur, her çolak, her topaJ güzel midir? Tenkit güzelleri, çirkinleri ayırmadan karnburları, çolakları, topalları arar. Çünkü bu ameliye metindir. Kolaydır. Inkara, münakaşaya tahammülü yoktur. Bunun için pek adildir. Kimsenin gönlünü, hatırını kırmaz. Tenkit, eğer kendine güvenebilirse "güzel çirkin, iyi fena" muhakemesine de girişir, fakat hükümleri mutlaka şen'i tahtilin zaruri neticeleri olmalı. Bu en birinci şarttır. 3 - Tenkit kimin tarafından yapılabilir? "Hükm-i karakuşi" vermeyen herkes tarafın-
dan . . . Evet bir cebir muadelesini riyaziye bilen herkes nasıl halledebilirse sanatın esaslarını bilen, milli zevki sezecek kadar hassas bulunan, ilimierin mebadisine vakıf olan her zat bir eseri tenkit edebilir. Bir eseri tenkit edemeyenler ancak "hükm-i karakuşi"cilerdir. Onlar kendi şahsi zevklerini "milli zevk" zannetmek gibi bir hataya düşmüşlerdir. Halbuki hepimizin ayrı ayrı zevklerinin mecmuudur ki milli zevkin nüvesini teşkil eder. Bu umumi zevkin mahiyetini anlamak için ewela kendi zevkimizin nihayet bir "cüz" olduğunu, büyük "küll"e nispeten hiçbir ehemmiyeti haiz olmadığını teslim etmemiz lazımdır! Tenkidin diğer bir vazifesi de; eserleri tenkide hiç hakları olmayan "hükm-i karakuşi"cileri susturmaktır. Işte biz bu vazifeyi -zaten bir edebiyat muallimi gibi her çıkan eseri okumak mecburiyetinde bulunduğumuz için- bugünden itibaren memnuniyetle uhdemize alıyoruz.
Kalamış 25 Eylül 1918 Akşam gazetesi, Nr: 8, 27 Eylül 1 339 (1918)