7 minute read

Emek Hareketinde Kalem İşçisi Bir Kadın: Yaşar Nezihe

Next Article
Feminist Mimarlık

Feminist Mimarlık

Zozan Çetin

| zozancetin@hotmail.com

Advertisement

| @zozanncetin

EMEK HAREKETİNDE KALEM İŞÇİSİ BİR KADIN: YAŞAR NEZİHE

“Ey işçi Bugün hür yaşamak hakkı seninken Patronlar o hakkı, senin almışlar elinden. Sa'yınla edersin de "tufeyli"leri zengin Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin? Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd; Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd. Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden. Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden, Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün. Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün. Ey işçi Mayıs birde bu birleşme gününde Bişüphe, bugün kalmadı bir mani önünde. Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz; Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz. Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin, Ta'zim ile hürmetle sana başlar eğilsin, Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi, Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi. Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say. Bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü, Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü. Sayende saadetlere mazhar beşeriyet; Sen olmasan etmezdi teali medeniyet. Boynundan esaret bağını parçala, kes, at! Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat.”

Diyor dizelerinde, Türkiye’ye ilk 1 Mayıs şiirini armağan eden şair Yaşar Nezihe. Bu coğrafyada kadın olmanın zorluğunu çocukluğundan itibaren yaşamaya başlayan Nezihe Bükülmez, mücadelesini, ayakta kalışını simgelesin diye Bükülmez soyadını seçti. Hayatı zorluklarla geçerken “hakkını haksızlara anlat” diye seslendiği işçiler ile birlikte mücadele etti. Malumat dergide aşk şiirleriyle başlayan yazın hayatı, Aydınlık’ta işçi hareketini işlediği şiirlerle devam etti.

Yaşar Nezihe Bükülmez, 1880 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Beş çocuklu ailesinin üçüncü ve yaşayan

tek çocuğuydu. Küçük yaşta ölen kardeşlerinin akıbetine uğramasın diye kendisine Yaşar Zeliha adı verilmişti. Babasının isteği ile evlendirildiği ilk eşi, şairin bu ismini beğenmeyecek ve Yaşar Zeliha’yı, Yaşar Nezihe’ye çevirecekti daha sonra. Erkeklerin kadınların isimlerine kadar tüm yaşam alanlarında karar verici oldukları bu dönemde Yaşar Nezihe, evliliği öncesinden de zorlu bir hayat yaşadı. Annesi o henüz altı yaşındayken vefat etti ve babasıyla baskı dolu, yoksulluk içinde geçen bir yaşamı oldu. Şiirlerinden de anlaşılacağı üzere annesinin yokluğu onda kapanmayacak bir yara açmıştı. Yaşar Nezihe’nin karşılaştığı ilk sorun ise eğitim arzusuyla ilgiliydi. Kimsenin onu götürmemesi üzerine tek başına gidip okula kaydoldu. Okul masraflarını, evlerinin yakınında bulunan dere kenarından topladığı papatya, ısırgan otu, deve dikeni, ebegümeci tohumlarını aktarlara satarak kazandığı parayla karşıladı. Bu bir yıl süren eğitimi babası öğrenince şiddet gördü ve evden kovuldu. Komşularının yardımı sayesinde sokakta kalmaktan kurtuldu fakat okulu bırakmak zorunda kaldı. Bu sırada öğrendiklerini unutmamak için sürekli ders çalıştı, okumalar yaptı. Babası içinde bulunduğu fakirliğe çözüm arıyordu, çareyi kızını evlendirip yüklü bir para elde etmekte buldu.

Böylece ilk evliliği, babasının zoruyla kendisinden yirmi yedi yaş büyük biriyle oldu. Bu kısa süreli evlilikte Atıf Zahir, Yaşar Nezihe’yi çocukları olmadığı için boşadı. Oysa daha önceki evliliklerinden de çocuğu olmamıştı. Ama yetki ve güç erkekteydi, suç hep kadındaydı. İkinci evliliğini bir mühendis olan Mehmet Fevzi ile yaptı. Bu evlilikten üç çocuğu oldu. Evi ya da çocuklarıyla ilgili hiçbir sorumluluk almayan Mehmet Fevzi, tüm ilgisizliği ile Yaşar Nezihe ve çocukları yüz üstü bırakıp evi terk etti. Yoksul ve mücadele içinde geçen hayatına, çocuklar da eklendi, daha ağır koşullarla karşı karşıya kaldı. Terk edilen, iki çocuğunu yoksulluktan yitiren Yaşar Nezihe, kederli yaşamını şiirlerine işledi. Bu arada yıllar önce nişanlandığı fakat babasının izin vermeyişi yüzünden ayrılmak zorunda kaldığı Yusuf Niyazi ile karşılaştı. İkisinin arasındaki samimiyet artınca yeniden evlenme kararı aldılar. Fakat ataerkil sistemin erkeğe verdiği rahatlık, burada da şairin karşısına çıktı. Gazeteci, öykücü, tahrirat kâtibi olması nedeniyle hatırı sayılı bir isim olan Yusuf Niyazi, çok eşli biriydi. Cide’ye gittiklerinde evde iki kadınla karşılaşan Yaşar Nezihe, hemen orayı terk edip İstanbul’a döndü ve mahkemeye başvurarak boşandı. Bu çalkantılı yaşamında kalemi elinden bırakmadı, acılarıyla bu şekilde mücadele etti. Komşularının cephedeki erkeklerine mektup yazarak kazandığı parayla geçinmeye çalışırken şiirleri de birçok dergide yayınlanıyordu. Ayrıca Nezihe Muhittin gibi kadın hareketinin pek çok öncü ismi, şiirleri duyulsun diye ona yardım ediyordu. Babasının da ölümü üzerine yalnız kalan şair, bu ölüm nedeniyle devletten aldığı parayla geçim sıkıntısını biraz hafifletmeye çalıştı. Bu süreçte şiiri de daha güçlü bir hâl aldı. 1915 yılında ilk şiir kitabı Bir Deste Menekşe çıktı. Savaş yıllarının etkisiyle maddi sıkıntılar çekmeye devam etti. Sadece mektup

yazarak değil, el işleri yaparak da para kazandı. Çektiği yoksulluğu, babasının ölümüyle aylık olarak aldığı paranın yetmediğini, savaşın yarattığı yıkımı protesto etmek için gazeteye mektup yazdı. Şiirlerinde de içinde bulunduğu bu duruma sık sık değendi. Bu arada ikinci şiir kitabı Feryadlarım, 1924 yılında yayınlandı. Bundan sonra hep gazete ve dergilere yazdı. Yoksul yaşamı, şahit oldukları onu emek hareketine iyice yaklaştırdı. Savaş dönemi halkın yaşadıklarını şiirlerine taşırken daha sonra işçileri de yazdı, patronlara seslendi. Sadece seslenmekle kalmadı, dönemin önemli işçi derneği Amele Cemiyeti’ne üye oldu, grevlere katıldı. İşçilerin yanında, grevlerde aktif bir şekilde yer aldı. Kalemi, işçi haklarını savunma noktasında oldukça sivriydi. Aydınlık dergisinde yayınlanan 1 Mayıs şiiri nedeniyle 38 kişiyle birlikte yargılandı. Yaşar Nezihe, soyadı kanunuyla birlikte onca vurgunun ardından yıkılmayışını simgelemesi için Bükülmez soyadını aldı. Sahiden de asla bükülmemiş, vazgeçmemişti.

“Elinle kırdın, ayağınla çiğnedin encâm O saf emellerimi, aşkımı, muhabbetimi Düşüp de pâyine günlerce ettim istirhâm Mübeddel-i elem ettin bütün meserretimi Gülmelerinle kan ağlar bu kalb-i pür-âlâm”

Bazen yoksulluğunu;

“Bu aciz iğne elimde önümde bir gergef Belâya mihnete, âlâma gönlüm oldu hedef Kuru bir ekmek için muttasıl seyrederim Belâ-yı kahr-ı maîşetle kahrolur giderim”

Bazen ümitsizliğini, acısını;

“Zevk almadım hayâtın baharından yazından Kara bahtım utansın saçımın beyazından”

Bazen de halkın yaşadıklarını, savaş yıllarının yaptıklarını, işçileri anlattı. Yaşadığı onca acı nedeniyle iki kere intihara kalkıştı. Fakat sonra yaşamayı, mücadeleyi tercih etti. İlk şiirlerini takma adla yazan Yaşar Nezihe, ardında sayısız dize bırakıp 1971 yılında yaşamını yitirdi.

Kaynak: Hüseyin Aykol, Aykırı Kadınlar-Osmanlıdan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri, İmge Kitabevi Yayınları, 2012 İlknur Tatar Kırılmış, Şair Bir Halk Kızı Yaşar Nezihe Bükülmez, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı:1/4, 2012 Türk Kadın Yolu Dergisi, S. 21, 1926

Resimler: Resim 1 yaşar nezihe 1 adlı foto kaynağı: Kadınlar Dünyası Dergisi, 124. Sayı Yasar-Nezihe-Zehra-Toskanin-dia-arsivi: buna alt yazı olarak şunu ekleyebiliriz: Türk basınında peçesiz ilk fotoğrafı yayınlanan fotoğrafın sahibi Nezihe Bükülmez. Aydınlık Dergisi: kaynak: http://www.oguztopoglu.com/ -alt yazı Yaşar Nezihe’nin de yazarlık yaptığı Aydınlık Derginin 1 Mayıs için hazırladığı kapak Yaşar Nezihe adlı fotoğraf: kaynak: Türk Kadın Yolu Dergisi 21. Sayı altta Yaşar Nezihe’nin İstanbul’un ücra bir köşesinde yaşadığı, el işi ile geçimini sağladığına dair küçük bir bilgi yazısı yer almaktadır Kadınlar Dünyası: alt yazı için: Yaşar Nezihe’nin şiirlerinin sıkça yayınlandığı Kadınlar Dünyası’nın 1918 tarihli kapağı Türk Kadın Yolu: Yaşar Nezihe’nin şiirlerinin yer aldığı ve yakın arkadaşı olan Nezihe Muhittin’nin yetkili olduğu Türk Kadın Yolu Dergisinin 1926 tarihli kapağı

27. Ankara Film Festivali 29 Nisan- 8 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. Ankara Uluslararası Film Festivali, ilk kez 1988 yılında Ankara Film Şenliği adıyla gerçekleştirildi. 13- 20 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen şenlikte 10’a yakın ülkeden 40 dolayında yapıt ve 30 yerli yapım izleyici ile buluştu. O güne kadar Ankara’da Sinema ile ilgili bu büyüklükte bir organizasyon düzenlenmemişti. 27. Ankara Film Festivali bu sene 29 Nisan- 8 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. Organizatör ekip bu senenin temasını ise şu şekilde açıkladı: “Festivalin temasını Bakış ve Ses olarak belirledik. Filmde bakışın düzenlenmiş olması, bu düzenlemenin politik ve ideolojik bir sorun olarak tartışmalara yol açması çıkış noktamız oldu. Filmler, bakış üzerine geliştirilen tartışmaları duymazlıktan gelerek seçtikleri etkin-edilgin, dolaylı-dolaysız, taraflı ya da tarafsız bakış açılarını sürdürürler. Bakış bir güç ve egemenlik gösterisine dönüşürken sesi de yanına alarak daha da güçlenir. Kimi kez işitsel dünya, görünen bakıştan daha geniş olabilir. Bakışın da yer aldığı çerçevenin dışından izleyiciye seslenerek filmin anlam yaratma işlevini üstlenir. Bu nedenle bu yıl Ankara Uluslararası Film Festivali izleyicisinin bakışını, filmsel bakış ve sese yönlendirmeyi seçtik.” Festival kapsamında düzenlenen yarışmalarda ise en iyiler şu şekilde belirlendi: Ulusal Uzun Film Yarışmasının galibi “Ana Yurdu” olurken, Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü’nü “Toz Bezi” kazandı. Ulusal Belgesel Film Yarışmasının birincisi “Kayıp Vatan”, Ulusal Kısa Film Yarışmasının birincisi ise “Salı” oldu. SİYAD Ödülü de “Ana Yurdu”na gitti.

Ulusal Kısa ve Belgesel Kazananları Mihriban Sezen, Nazım Alpman, Şükrü Küçükşahin ve Veton Nurkolları’ndan oluşan Ulusal Belgesel Film Yarışması Seçiciler Kurulu’nun 16 yapımı değerlendirmesi sonucu bu kategorinin kazananları şöyle oldu: * En İyi Film: Kayıp Vatan (Aydın Kapancık)
* İkincilik Ödülü: Daha Güzel Bir Hayat (Pınar Okan)
* Üçüncülük Ödülü: Uzak (Vahap Sarıaltın)
* Seçiciler Kurulu Özel Ödülü: Kameralı Çocuk (İbrahim Yeşilbaş) Ayris Alptekin, Mario Rizzi, Nagehan Uskan, Nesimi Yetik ve Sermet Yeşil’den oluşan Ulusal Kısa Film Yarışması Seçiciler Kurulu’nun 30 film arasından yaptığı seçim sonucu şöyle oldu: * En İyi Film: Salı (Ziya Demirel)
* İkincilik Ödülü: Yoğurt (Tahsin Özmen)
* Üçüncülük Ödülü: The Teacup (Elif Boyacıoğlu)
* Seçiciler Kurulu Özel Ödülü: Büst (Hakan Hücum) 45 ülkeden toplam 213 filmi sinemaseverlerle buluşturan 27. Ankara Uluslararası Film Festivali, 8 Mayıs Pazar akşamı Akün Sahnesi’nde düzenlenen ödül ve kapanış töreni ile sinemaseverlere veda etti.

This article is from: