4 minute read
Hak Talep Edemeyen, İstismara Uğrayan İşçi: Kiralık İşçi
Elif Benan Tüfekçi
| elifbenantufekci@gmail.com
Advertisement
| @benantufekci
HAK TALEP EDEMEYEN, İSTİSMARA UĞRAYAN İŞÇİ: KİRALIK İŞÇİ
“Kiralık İşçi” kavramı, son günlerde sıkça tartışılıyor. Belli basın organlarında konuyla ilgili haberler yer alırken, bir taraftan da sendikalardan itiraz sesleri yükseliyor. Peki, hazırlanan tasarının açmazları nelerdir? İşçiler, neyi kabullenmek zorunda bırakılmıştır? Bu tasarı, 8 Şubat 2016 tarihinde TBMM’ye sunuldu. Ve tasarıya göre, işverenlerin ucuz ve güvencesiz işçi çalıştırmalarının önü açıldı. Buna aracı olacak kurum ise Özel İstihdam Büroları (ÖİB) oldu. Aslında “İşçi çalıştırmaya aracılık”, Yargıtay tarafından
yasadışı bulunmuştu. Fakat hazırlanan tasarı yasalaştığında, kiralık işçi kavramı ve getirdiği bütün açmazlar yasallaşacak. Tasarıda “güvenceli esneklik” kavramı geçmektedir. Bu tam anlamıyla bir aldatmacadır. Çünkü bir işçi için güvenceli çalışmak;
ücretinin iyileştirilmesi, iş koşulları nedeniyle sağlığının bozulmaması, sosyal güvenlik haklarına sahip olması ve örgütlenme hakkının elinden alınmamasıdır. Kiralık işçi olarak çalışan biri ise tüm bu haklarını göz ardı etmek ve işverenin sunduğu ortamı koşulsuzca kabullenmek zorundadır. Bu tasarıya göre, işçilerin ücretlerini ödemeden sorumlu kurum, Özel İstihdam Büroları oluyor. Fakat bu sürekli bir ödeme değil elbette. İşçiler, bir işveren tarafından kiralanmadıkları sürece, herhangi bir ödeme yapılmıyor. Miktarın, asgari ücretin altında olmayacağı belirtiliyor. Peki, daha üstünde bir ödeme yapılması mümkün mü? Elbette, hayır! İş bulmak için, Özel İstihdam Bürosu’nun insafına kalan bir işçi, koşulları zorlamadan, verilen maaşa razı olacaktır. Gerçeklik tam olarak budur. İşçiler, pazarlık yapamayacaklardır. Bir taraftan da kurumla iyi ilişkiler geliştirmesi gerekmektedir. Bu nedenle de verilen ücrete razı olacaktır. Peki, söz konusu olan sadece maaş mıdır? Daha prim, ikramiye vb. ödemeler de mevcuttur. Tasarıya göre bu ücretlerde, kiralık işçiyle aynı kıdeme sahip olan emsal işçi göz önünde bulundurularak, Özel İstihdam Büroları tarafından ödenecektir. Bu durum güvenceli midir? İlk problem, işverenin sorumluluk altına girmemesidir. Ödemelerden, ÖİB sorumludur. Peki kiralık işçi, Özel İstihdam Bürosu’ndan parasını alamazsa ne olacaktır? Çünkü ödeme almadığı takdirde, kesinlikle işverenle muhattap olamayacaktır. Bunun yanı sıra işveren, ücreti ödediğini söyleyebilir. ÖİB’nin ücreti ödememe durumunda alacağı ceza, büronun yetkisinin iptal edilmesidir. Bu yetki ortadan kalktığında ise işçi ancak dava açma yoluyla hakkını arayabilir. Peki bu mümkün müdür? Teorik olarak, evet! Peki ya, asgari ücretle çalışan bir işçinin, geçinmenin bu kadar sıkıntılı olduğu bir ülkede, işverenini dava etmesi ne kadar mümkündür? Birkaç örnek görülse bile, bu genele yayılmayacaktır. Kiralık işçi dava açtığı takdirde, bir daha iş alamama riskini göz ardı edemez. Bu tablodan çıkan durum, işçilerin ücretinin ödenmesi bir anlamda insafa bırakılmıştır. Bunun suistimal edilmeyeceğinin garantisi yoktur. Aynı sıkıntı prim konusunda da karşımıza çıkmaktadır. Diyelim ki işçinin sigorta primleri yatırılmadı, eksik yatırıldı veya çalıştığı günlerin sayısı eksik bildirildi. Bu durumdan, hiçbir biçimde Özel İstihdam Büroları sorumlu tutulmamaktadır.
Peki, böyle bir hak yeme ile karşılan kiralık işçi, ne yapacaktır? Hazırlanan tasarıda, kıdem tazminatı da göz ardı edilmiştir. Kiralık İşçi olarak çalışan birinin, kıdem tazminatının nasıl hesaplanacağıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Mesela bu işçinin, kiralık olarak çalıştığı süreler mi hesaplanacaktır? Yoksa, Özel İstihdam Bürosu ile anlaşma yaptığı tarih mi esas alınacaktır? Diğer bir belirsizlik ise işten çıkarılma durumundadır. Diyelim ki işveren, kiralık işçiyi haklı bir nedenden işten çıkardı. Bu durumda kiralık işçi, işveren tarafından mı işten çıkarılmış sayılacaktır? Yoksa Özel İstihdam Bürosu tarafından da mı işten çıkarılacaktır? Hazırlanan tasarıda belirsizlikler ne yazık ki çok fazla! Bir diğeri de, yıllık izin konusu. Kiralık işçiler kategorisi içerisinde, mevsimlik işçiler var. Bu grup, 4857 sayılı yasanın 53. Maddesine göre ücretli yıllık izin alamazlar. Peki, bu maddenin dışında kalan kiralık işçiler, ücretli yıllık izin alabilecek midir? Yıllık izin alsa da, bu nasıl bir esasa göre belirlenecektir? Farklı işlerde çalıştığı süre, 1 yılı doldurunca mı izine çıkacaktır? Yoksa ÖİB ile sözleşmesinin başladığı tarihten sonraki ilk yılda bu hakkı elde edecek midir? Kiralık işçilerin en doğal haklarından biri de, emeklilik hakkıdır? Bu tasarıya göre kiralık işiçiler, 7200 gün primleri ödendiği ve belli bir yaşı doldurduğunda emekli olabilecektir. Peki bu mantıklı bir uygulama mıdır? Kiralık işçinin, yılın yarısını
çalışıyor halde geçirdiğini düşünelim. Bu durumda, 7200 günü tamamlaması için neredeyse 40 yıllık bir süre gerekmektedir. İnsan ömrünün ortalamasını düşünürsek, 7200 gününü doldurmadan ömrünü sonlandıracak işçiler olabilir. Kiralık işçilerin bir diğer problemi ise işyerinin belirsiz olmasıdır. Yani şehrin, hatta ülkenin herhangi bir yerine çalışmaya gidebilir. Bu durum, belli bir yerde süreklilik sağlanmasını mümkün kılmamaktadır. Bu gezici halin, pek çok olumsuz etkisi vardır. Ailesi olan bir kiralık işçi, sürekli bir düzeni nasıl sağlayacaktır. Onunla gezen ailesinin diğer üyeleri, rahatça iş bulabilecek ve eğitim hakkından gerektiği gibi faydalanabilecek midir? Aileden ayrı bir yaşam ise başka sorunları beraberinde getirir. Ayrıca sürekli yer değişimi, belli bir asosyallik de getirebilir.
Peki, kiralık işçi meslek hastalığına yakalandığında ne olacak? Normalde meslek hastalıklardan ve kazalardan korunmak için işverenin önlem alması gerekmektedir. Fakat kiralık işçinin tek bir iş vereni yoktur. Yakalandığı rahatsızlık, hangi işyeri koşulu sebebiyle meydana geldi bilinmemektedir. Bu durumda ise işçilerin, meslek hastalığına yakalanma sebebiyle haklarını araması imkansız gözükmektedir. Pek çok hakkı elinden alınan ya da belirsizlik altında bırakılan kiralık işçi, sendika konusunda da hak ettiğini alamıyor. Çünkü kiralık işçinin, Toplu İş Sözleşmesi tarafı işveren işçisi olması gerekmektedir. Hali hazırdaki yasal düzenleme budur.
Özel İstahdam Bürosu üzerinden, sendika üyesi bir işçi olarak ücretini belirlemesi ise yasaya göre olanaklı değildir. Kısacası kiralık işçinin, sendika üyesi olması olanaksızdır.
Yani bu en doğal hak, çalışanın elinden alınmıştır. Herhangi bir şekilde Toplu İş Sözleşmesi’nden faydalanamaz ve elbette greve gidemez. Ana başlıklar bunlar olmak üzere, saymadığım pek çok muğlaklığı ve haksızlığı olan bu tasarı, zaten sömürülen işçileri tamamen istismar edecektir.