#EVDEKAL
Korona günlerinde anne “Ben hastalanır ve hastaneye yatırılırsam çocuğum ne olacak?” İşte anne olmanın en yalın hali: “Kendinden vazgeçmek, kendini korurken bile senden olan parçanı, çocuğunu korumak için ayakta ve hayatta kalma çabası içinde olmak.” Hatice Gülçür İnanç
Sizlere Korona günlerinde Anneler Günü kutlamak ve anne olmanın zorluklarından bahsetmek istiyorum. Mayıs sayımızda gerek kapak konumuz olan Covid 19 pozitif çıkıp, zorlu bir süreç sonucu çok şükür atlatan annelerin anlattıkları, gerekse hem kendim hem de konuştuğum tüm arkadaşlarımın duyguları hep aynı: “Ben hastalanır ve hastaneye yatırılırsam çocuğum ne olacak?” İşte anne olmanın en yalın hali: “Kendinden vazgeçmek, kendini korurken bile senden olan parçanı, çocuğunu korumak için ayakta ve hayatta kalma çabası içinde olmak.” Tabii ki bu düşünceyi sadece salgın sürecinde yaşamıyor kadınlar, galiba çocuk sahibi yani anne olduğu anda başlıyor bu korku. Nasıl bir takıntıdır anlayamıyorum ama ben kızım doğduğunda “Eyvah şimdi çocuğumu dünyanın kötülüklerinden, tehlikelerinden nasıl koruyacağım? Keşke karnımda kalsaydı, onu en iyi koruyabileceğim yer orasıydı belki de” diye düşünmüştüm ☺ Eminim birçoğumuz bunu düşünmüşüzdür. Oysa ebeveyn olmak, bir insan yetiştirmek senden bağımsız, ayakları üzerinde durabilen, kendi kararlarını verip kendi tercihlerini yaşayabilen bir
birey yetiştirmeyi gerektiriyor. Biz ne kadar koruyucu olursak olalım, çocuğumuzu acılardan, tehlikelerden korumaya çalışırsak çalışalım bir yere kadar yapabiliyoruz bunu. Sonrası tamamen çocuğumuzun kendi tercihine ve kararlarına kalmış. Elbette yaşadığı çevre, aldığı eğitim ve karşılaştığı insanlar, hatta taşıdığı genler ve şans faktörünü de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Hem Anne hem baba
Yıllar önce kızım 6 yaşındayken gittiğimiz bir tatilde, ters kaydırakta suyun akışına karşı simitlerle kayarken bir anda ters akan su, kızımın “Anne kurtar beni” feryatlarına aldırmadan alıp götürmüştü onu gözümün önünden büyük havuza. Bense kalbimde büyük bir acı duyarak kendimi sulara bırakmış, artık kızım için yapacak hiçbir şeyim olmadığını düşünerek dua etmiştim sadece. Sonra aynı havuza düştüğümde kızımı sağ salim karşımda görünce sevinçle, avazım çıktığı kadar bağırmak gelmişti içimden. Ve o an bir kez daha anlamıştım hayatın canımızdan çok sevdiklerimizi bizim kontrolümüz dışında alıp gidebileceğini ve hiçbir şey yapamayacağımızı, çaresizliğimizi… Şükürler olsun ki, bu yıl Mayıs ayında 18 yaşını dolduracak olan kızımı hala koruyup kollayabiliyorum. Oʼna hem anne hem baba olmaya çalışarak ayakta ve hayatta kalma mücadeleme devam ediyorum. Ne mutlu bana ki, neredeyse bir buçuk aydır kendimizi korumak adına karantina sürecinde olduğumuzdan dolayı şu sıralar “Bu hayatta sıkı sıkı sevgiyle sarılabildiğim tek insan sensin” dediğim kızımla başbaşa, sımsıkı sarılarak kutlayacağız bu Anneler Günüʼnü. Evet, çocuklarımız hata yapabilir,
kavga edebiliriz, kırılabiliriz ama onları bu dünyada en çok koruyan, kollayan ve tüm tecrübesizliklerine, yapacakları hatalara rağmen koşulsuz sevgi ile destekleyecek tek insan biz anneleriz. Atalarımız “Ağlarsa Anam ağlar, gerisi yalan ağlar” sözünü boşuna söylememişler. Yeter ki bunu çocuklarımıza hissettirebilelim.
Hemşirelerimizi unutmayalım
Korona, karantina derken değinmeden geçemeyeceğim bir konu da hem anne olan, hem de sağlık çalışanı olan kadınlarımız. Evde çok zaman geçirilince insan her şeyi düşünmeye başlıyor galiba... Mesela anne olmak şu an sağlık çalışanları için çok daha zor diye düşünüyorum. Türkiyeʼde yaklaşık 200 bin (2018 verilerine göre) hemşirenin, ne kadarı hemşire ne kadarı hemşir bilmiyorum ama hem anne hem de gece gündüz demeden hastalarının tedavisi ve yaşam mücadelesini destekleyen sağlık savaşçısı hemşirelerimizin neler yaşadıklarını düşünmek bile istemiyorum. Çocuğuna ve çalışırken onların bakımından sorumlu olanlara hastalığı