Sebahattin Şimşir - Türk Dünyası ve Matbuat

Page 1



TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT SEBAHATTİN ŞİMŞİR


Yayııı No:

62

Post/ Araştırma-inceleme: 22

rurk Dünyası

ve

Matbuat

Sebahattin Şimşir T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sertifika No: 33400

Geııel Yayın Yönetmeni Hayri Ataş Kapak Tasarım Yunus Karaaslan Sayfa Tasarım Bilal Şenel

J. baskı: lstanbul - Ocak 2018

ISBN: 978-605-9444-43-9 Baskı - Cilt Ofis Matbaa Yayın Kağıt San. Ltd. Şii Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad. Işık Sanayi Sitesi B Blok No: Z-1 Zeytinburnu/ ISTANBUL Tel. (0212) 576 47 15

© 2018, Sebahatıin Şimşir © 2018, Bu kitabın tüm yayın hakları Post Yayın Dağılım'a aittir.

Yazarın ve yayınevinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde kopy a al namaz ve çoğaltılamaz.

POST YAYIN DAGITIM Alemdar Mah. Ticarethane Sok. Tevfik Kuşoğlu iş Hanı No: 11/3 ıo Sulıanahmet - Fatih/ İSTANBUL Tel. (0212) 512 70 20 www.postkitap.com e-posta: info@postkitap.com


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT SEBAHATTİN ŞİMŞİR

J :- ;

1J

• �·

..·

__

.

.:.·. ' : . -�-�-·.:.. '·

'•I

. ;

---POST

İSTANBUL 2018

j

'

_;


SEBAHATTİN ŞİMŞİR Türk Dünyası Tarihi, İslam Öncesi Türk Tarihi ve Türk Kültürü üzerine çalışmaktadır. Muhaceretteki Azerbaycan Türkleri, Kafkasya ve Türkistan Türkleri üzerine yoğunlaşmıştır. Lisan, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini yaptığı Ege Üniversitesi'nde 1990-2001 yılla­ rında; Balıkesir Üniversitesi 2001 ve Kazakistan'da Abay Devlet Pe­ dagoji Üniversitesi'nde 2004-2008 yıllarında misafir öğretim üyesi olarak bulunmuş olup, 2008 yılında yurda döndükten sonra da, Ba­ lıkesir Üniversitesi'ndeki görevine -FETÖ'ye mensup idareciler tara­ fından hukuki olmayan bazı uygulamalarla karşılaşsa da- halen de­ vam etmektedir. 1999 yılında doktorasını tamamlamış olup, 2002 yılında Yrd.

Doç. 2006 yılında da Doçent unvanını almıştır. Askerlik görevini Personel Asteğmen olarak ifa etmiştir. Meslektaşı Nahide Şimşir ile evli olup Begümhan İdikut ve İldeniz Ferman adlı iki evladı vardır. Kazakistan' da görev yaptığı dönemde, Uluslararası Kazakistan

ve Türkiye'nin Ortak Kültürel Değerleri Sempozyumunu gerçekleştir­ miştir. Türkiye' de muhtelif şehir ve üniversitelerde sempozyumlara katıldığı gibi, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Ukrayna, Rusya Federasyonu, Polonya, Mısır, Macaristan ve Hırvatistan'a gidip 50 ci­ varında tebliğ sunmuştur. 30 civarında telif veya aktarma eseri olup, eserlerinden bazıları:

1)

Mehmet Emin Resulzade - Hayatı ve Faaliyetleri, Ankara, 1995, İstanbul 2012.

2)

Azerbaycan'111 İstiklal Mücadelesi, İstanbul 2002, 2006, 2013.

3)

Türk Düşünürleri, Almatı, 2005, İstanbul, 2008.

4)

Türk Kültürü 11, İstanbul, 2010, 2013.

5)

Coğrafyadan Vatana Türkistan'da Türkler, İstanbul, 2011, 2015.

6)

Azerbaycan'da Kızıl Soykırım, İstanbul, 2011.

7)

Mehmet Sadık Aran, İstanbul, 2012.

8)

Türk Dünyası Tarihi, İstanbul, 2012.


9)

Bir Rektör, İstanbul, 2014.

10) Fetö Darbesi, İstanbul,

2016. 2017.

1 1) Rus Harcında Eriyen Tiirkler ya da Türk Soylu Ruslar, İstan­ bul, 2016.

12) Tiirkliik Bilgisi İncelemeleri, İstanbul,

2016.

13) Tarih Bibliyografyası (Deneme) (Nahide Şimşir ile birlikte), İstanbul, 2017 14) Günte kin Necefli, Azerbaycan Topraklarında Kurulan Er­

meni Devleti, İstanbul. 2012. (Aktaran) 15) Dubrovski, Sovyet Tarihçiliği Nazarında Türk Dünyası , İs­

tanbul, 2008 (Hazırlayan). 16) İrade Memmedova, Rıısya İle İran Arasmda Azerbaycan, İs­

tanbul, 201 L (Aktaran). 17) M. Emin Resulzade, Hatıralar ve Kafkasya, İstanbul, 2011

( Hazırlayan).

18) Tiirkiye'de Yaşayan Azerbaycan Tiirkleri, Ankara Attar İle birlikte).

2013. (A.

·

19) Boran Aziz, Ermenilerin Tiirk Soykırımı, İstanbul 2013. (Ak­

taran). 20) Boran Aziz, Hocalı Soykırımı, İstanbul, 2014. (Aktaran). 21)

Tofig Mustafazade, Karabağ Hanlığı , İstanbul, 2014. (Akta­ ran).

Türk Kültürü, Türk Yurdu, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Orkun, Türk Diplomatik, Türk-İslam Mede­ niyeti Akademik Araştırmalar ve E.Ü Tarih İncelemeleri Dergisi gibi dergilerde makaleleri yayınlanmıştır. Dağıstan Devlet Ü niversitesi'nin ilmi dergisi, Vestnik Tyurks­ kovo Mira'nın hakem kurulundan olup, 2011 yılında faaliyetlere baş­ layan The Academic Associatiotı of the Altaic Com munity nin üyesidir. '



Bu eseri, Türk matbuatına çeşitli dönemlerde hizmet eden üç de­ ğerli isme ithaf ediyorum; 1.

Fikir dünyamın gelişmesini çocukluk dönemimden itiba­ ren etkileyen iki isimden biri tam bir dava adamı rahmetli Necdet SEVİNÇ'e,

2.

Duruşu ve mücadelesi ile takdire şayan, gerçek dost olan rahmetli Kemal ÇAPRAZ'a,

3.

Günümüzün gerçek aksakallarından, adeta bir ayaklı kü­ tüphane olan Aydil EROL Ağabeyime ...



İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ GiRİŞ

•••.•••••••••.••..•••••••••••.••••.••••••••••••••.•••.••••••••••••••

..••.••••••••••••. .••.••.••••••••••••••••.•.•••.••.•••••••.•••..••••••

ANADOLU TÜRK BASINI TAKVIM-1 VAKAYI

CERIDE-1 HAVADiS

••••••••••.•••••••••••••••••••••••..•••••••••••••••

T ERCÜMAN-1 AHVAL AGAH EFENDi

•.•••••••••••••••..•.••••.••.•••.••••.•••••••••

••••••••••.•..••••••••••••.••••••••••.•••••••••.••••

.••••.••••••••••••••.•••.••••••••••••••.•••••••

•••••• . . • .••••••••.••••. ••••.••••••••••••••••••••••••

••••..•••••••••••••.•••..••.•••••••••••••••••••••••••

•••••.••••••••••••.•••.•••••••••••••••••••••••••••••.

••••.••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

••••. . .•••••••••••••.••.•••.•••.••...• . •••••.••.••••.•••

•••••.•••.•••.••••••.••••..•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

AHMET AGAOGLU

•••••••••••••••••••.••.••••••••••••.••••.••..••••••

ANADOLU'DA YEREL BASIN GAZETELER KARESi

•••..••••••••••••••.••••••••..•••.•••.••..•••.•.••••••••

••••••••.•••••••••••••••.••••••.•••••••.••••••••••••.••••••

IZMIR'E DOGRU VARLIK DERGiLER

•••.••••..•••.•• . . • ••••••.•••.••••.•••••••

................ . . ........................................

YENi ASIR

.............................................. . . .

•••••••••••••••••••••••.•••••••••••••.•••.•••••••••••••••••

•••••••••.••••••••••••••••••••••.••••••••.•.•.•••.••....••••

T ÜRK YURDU

••••••.•••.•.•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

BÜYÜK DOGU DERGiSi KADRO DERGiSi

.••••••••••••••••••••••••••••••••••••• • • .

. . ...............................................

9

15 17 21 25

••

IBRAHIM ŞINASI

AKIN

13

: 30

TASV IR-1 EFKAR

HAKIMIYET-1 MiLLiYE CUMHURİYET

11

33 36 38 40 43 44

47 49 49 55 59 62 65 65 67 69


SEBAHATTIN ŞiMŞiR

TÜRK DÜNYASI MATBUAT!.. . . ...... . .... .. ... . . 71 TERCÜMAN GAZITTSİ .............................................. 73 .

.

.

.......

.

...

....

. .

..

GASPIRALI ISMAIL BEY ............................................ 78 EKiNCi ................................................................ 81 ŞARK·I RUS GAZETESi .............................................. 86 MOLLA NASREDDIN ................................................ 90 Y ENi KAFKASYA MECMUASI........................................ 93 DELiORMAN GAZETESi ............................................. 97 HAVADiS GAZETESi ................................................. 99 KERKÜK GAZETESi ................................................. 101 OMID

............. ....................................................

103

ISLAM GAZETESi ................................................... 106 HALKIN SESi ........................................................ 109 T ÜRKiSTAN ULAYETININ GAZETI (1870·1882).................. 119

10


ÖNSÖZ

S

on yıllarda birçok alanda olduğu gibi Türkoloji alanında da ciddi çalışmalar ortaya konulmaktadır. Adeta, Türk

Dünyasının birçok alanı ile ilgili yayınlarda patlama ol­ muştur. Ancak, Türk Dünyasının muhtelif bölgeleri üze­ rine yapılan yayınlarda İsmail Gaspıralı, Şihabettin Mer­ cani, Fatih Kerimi gibi istisna birkaç isim dışında ne yazık ki ciddi çalışmaların olmamasını ise nasıl izah etmeliyiz bilemiyorum. Bu izah problemini aşamamaktan kaynaklanan ve bazı üniversitelerimizde yer alan basın ile ilgili dersleri görüp, belli konuların aşılmadığına şahit olunca Anadolu Türk Ba­ sını dışında Türk Dünyasını da içine alacak, bu tür dersleri veren meslektaşlarıma kaynak, öğrencilerin de çalışma notu şeklinde de olsa ellerinde toplu bir İcitap olması maksadıyla bu derlemeyi hazırlamanın faydalı olacağını düşündüm. Şüphesiz çalışmanın iÇindekiler, sahanın uzmanları için b elki yeterli olmayabilir. Belki farklı yayın organlarının isimleri zikredilerek "Şunlar da olsaydı daha iyi olurdu." şeklinde eleştirilebilir. Ancak, unutulmaması gereken bi­ zim bakış açımızın bu şekilde olduğudur. Yine şunu da açık yüreklilikle ifade edelim ki, sahanın uzmanı meslektaşla­ rımızdan gelecek eleştirilere açık olduğumuzu, imkan olur 11


SEBAHATIİN ŞİMŞ İ R

yeni baskı yapma şansı bulur ise, o tür yayınları ilave ede­ bileceğimizi de peşinin şimdiden ifade edebiliriz. Türk Dünyasının Anadolu, Kafkasya, Türkistan, Irak, Kıbrıs ve Balkanlara ait yayınlarının bir kısmını kısaca bir araya topladığımız gibi, matbuatta zirve yapmış yine bazı isimlerin biyografilerini de kısaca vererek, tarihe mal ol­ muş şahsiyetlerin gençler tarafından öğrenilmesin e d e ve­ sile olmaya çalıştık. Nihayet böyle bir çalışmanın da basılmasına vesile olan Post Yayın yetkililerine en kalbi şükran duygularımı sunarım. Sebahattin

ŞİMŞİR

Balıkesir, 25.11.2017

12


GİRİŞ

ürk matbuat tarihine baktığımızda, ilk Türkçe gaze­

T telerin resmi bir kimlik ile devlet tarafından Tanzi­

mat yıllarından başlayarak günümüze kadar geçen bir sü­

reç içinde, çağın teknikleri ile desteklenerek geldiğini ifade edebiliriz. III. Selim'in öldürülmesi ile başlayan ve Yunan­ lılarla 14 Eylül 1829 tarihinde Edirne anlaşmasının imza­ lanması ile biten dönemde, idare anlamında önemli reform­ lara ihtiyaç duyulmuştur. Gereken tüzük ve yönetmelikleri hazırlamak, devlete yeni bir düzen vermek amacıyla, ıslahat meclislerinin top­ lanmasına lüzum görülmüştür. Hükümet tarafından bir ga­ zete çıkarılması fikri ilk defa bu meclis toplantılarında dil­ lendirilmiş ve bu II. Mahmud tarafından da çok olumlu bir şekilde karşılanmıştır. Çıkarılması düşünülen gazete için komisyon üyeleri tarafından birçok isimler yazılarak pa­ dişaha arz edilmiş, ancak bunların hiçbiri beğenilmemiş ve gazeteye bizzat II. Mahmud tarafından Takvim-i Va­ kayi ismi verilmiştir. Bu konu ile ilgili olarak yayınlanan fermanda da mülkçe pek çok yararları olacağı dahi herkes tarafından kabul edil­ miştir denilmek suretiyle çıkarılacak gazetenin ülkeye fayda

sağlayacağı belirtilmiştir. Böylece il. Mahmud uzun süredir 13


SEBAHATTIN

ŞiMŞiR

tasarladığı projesini uygulamaya koymuş, Osmanlı Devle ­ ti'nin resmi sözcüsü olarak Takvim-i Vakayi 1 Kasım 1831 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.• Basın, ülkemizde diğer ülkelerde olduğu gibi siyasal, sosyal ve ekonomik olaylar karşısında halk kitlesini aydın­ latmak, kamuoyunu etkilemek yolunda, toplum tarafından duyulan isteklerden doğmuştur. tik çıkan gazetelerde, hü­ kümetin yaptığı işleri halka duyurmak amacıyla, özel buy­ rukla ortaya çıkmış, zamanla halkı aydınlatmak, bilgile n­ dirmek, kamuoyunu da etkileme niteliği kazanmıştır.2

2

İnuğur, M. Nuri, Türk Basınında "lz" Bırakanlar, İstanbul, 1988, s. 2. İnuğur, a.g.e., s.3. 14


ANADOLU

TÜRK

BASINI



TAKVİM-İ VAKAYİ

evlet'e yeni bir düzen vermek, yönetim alanında yapı­

D lan önemli reform hareketlerini yürütmek için gere­

ken tüzük ve yönetmelikleri hazırlamak amacıyla, "Islahat Meclisleri"nin toplanmasına gerek görülmüştür.3 Hükümet tarafından bir gazete çıkarılması fikri, ilk kez bu meclis toplantılarında ortaya atılmış ve bu fikir il. Mahmut tara­ fından çok olum lu karşılanmıştır. Komisyon üyeleri tara­ fından, çıkarılacak gazete için muhtelif isim ler yazılarak Padişah'a sunu lmuş; ancak bunların hiç biri beğenilmedi­ ğinden, gazeteye "Takvim-i Vakayi" adı, bizzat Padişah il. Mahmut tarafından konulmuştur. Bu konuyla ilgili olarak yayımlanan fermanda da "Mülkçe pek çok yararları olacağı dahi herkes tarafından kabul edi lmiştir." deni lerek, çıka­ rı lacak gazetenin ü lkeye yarar sağlayacağı belirti lmiştir. Takvim-i Vakayi'nin yayımlanma nedenleri, "Mukad­ deme-i Takvim-i Vakayi" başlığı altında ve özel bir sayıda şöyle özetlenmektedir: "Eskiden, vak'anüvis denilen, resmi tarih yazarları vardı. Bun lar dönemlerinin önemli olayla­ rını yazarlardı. Ancak yazılar yirmi, otuz yıl sonra bastı­ rılabi ldiğinden, halk gerçekleri zamanında öğrenemiyor, çoğu kez olaylar yanlış yorumlanıyordu. İşte bu sakıncaları 3

Topuz, Başlangıçtan Bugüne Türk Basın Tarihi, s.

r;::;7··.

7.


SEBAHATTIN

ŞiMŞiR

önlemek, iç ve dış olayları halka zamanında duy urabilmek için Takvim-i Vakayi çıkmaktadır.'" Yıllık abone ücreti 120 kuruş olan Takvim-i Vakayi, Süleymaniye Camii ile şimdiki üniversite bahçesi arasında bulunan ve adına "Takvimha­ ne-i Amire" denilen, Kapucubaşı Musa Ağa'nın konağında çıkarılmaya başlanmıştır. Gazeteyi yönetmek ve yayımla­ mak üzere "Takvimhane Nezareti" kurulmuş; nazırlığa ise eski vak'anüvislerden, Mekke Kadılığı da yapmış olan Se­ yit Mehmet Esat Efendi getirilmiştir. 5 II. Mahmut, bu gazeteye son derece önem vermiş ve ol­

dukça büyük bir teşkilat kurmuştur. Gazetenin düzeltmen­ liği Müderris Karzizade Cemal Efendi'ye verilmiş; Takvim­ hane'ye ayrıca Seyit Nazif, Numan Mahir, Atıf, Recai, Esat Saffet, Akifpaşazade Nail, Yesari İzzet, Sami, Sait, Lebip ve Kemal Efendi'ler atanmıştır. Esat Efendi' den başka gaze­ tede, iç olaylarla ilgili haberler için Babıali kalemi katiple­ rinden Sarim Efendi, askeri işlerle ilgili haberler için de Se­ rasker maiyetinden Sait Bey görevlendirilmişlerdir. Sarim Efendi ve Sait Bey, Türk basın tarihinin ilk gazete muha­ birleri sayılmışlardır. Daha sonraları Serasker Hüsrev Paşa, askeri olay ve haberlerle şahsen ilgilenmiş ve gazetede ya­ zılar yazmıştır. 6 Öyle ki, ıslahatçı ve yenilik taraftan olan II. Mahmut'un kendi eseri olan bu gazete ile yakından ilgilendiğini, gazete dilinde sadeliğe ve halkın anlayacağı bir d il kullanılmasına

büyük ölçüde önem verdiği de görülmektedir. Nitekim Tak­

vimhane Nazırı Esat Efendi'nin il. Mahmut ile birlikte Var­ na'ya yaptığı bir gezinin notlarını gazete de basılmazdan 4

5 6

Girgin, lürk Basın Tarihi'nde Yerel Gazetecilik, s. 19. Koloğlu. uosmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi': ss. 68-93. Abdülrezak Altun, Ttirkiye'de Gazetecilik ve Gazeteciler, Çağdaş Gazeteciler

Derneği Yayınları, Ankara: Şubat 1995, s. 17. 18


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

önce padişaha sunduğunda, halkın anlayacağı bir dil kul­ lanmadığı için azarlanmış olması ve Umuma neşrolunacak

şeyler ve yazılacak elfaz herkesin anlayabileceği surette ol­ ması lazımdır şeklinde bir talimata muhatap olması dik­ kat çekicidir.7 Bu arada, Gülhane Hattı Hümayunu ilan edildiğinde, tamamı "Varaka-i Mahsusa" adı altında Takvim Vakayi' de yayımlanmıştır. Avrupa' dan 200 yıl sonra, İstanbul' da ya­ yımlanan T ürkçe ilk gazete Takvim-i Vakayi'nin birinci sayısı, 5.000 adet basılarak devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek rütbeli memurlara, taşradaki eşrafa ve elçiliklere gönderilmiştir. Başlangıçta haftalık yayımlanan Takvim-i Vakayi'nin, 8 sayfa metin ve 2 sayfa önsözden oluşan birinci sayısında, Umur-u Dahiliye (İç haberler), Umur-u Hariciye (Dış haberler), Mevad-ı Askeriye (Askeri işler), Fünun (Bi­ limler), Tevcihat-ı İlmiye (Din adamlarının tayinleri), Ti­ caret ve Es'ar (Ticaret ve fiyatlar) bölümleri yer almıştır.8 Gazetenin 8. sayısında ilk çeviri yayımlanmış; 11. sayıda da ilk ilan yer almıştır. Ancak haftalık olarak yayımlanması kararlaştırılan Takvim-i Vakayi, muntazam haftalık niteli­ ğini hiçbir zaman kazanamamış; düzensiz aralarla yayınını sürdürmüştür. Çoğu kez yılda 15-20 sayı çıkmış; en düzenli ve sürekli çıkarıldığı zaman bile yıllık sayısı ancak 31'e ula­ şabilmiştir. Bu haliyle de gazete, taze haber verme özelli­ ğini yitirmiştir. O dönemde Meclis-i Vala Başkanı olan Ri­ fat Paşa, gazetenin belirli sürelerle çıkarılamayışını, "Tarihi pek yeni, gazete ise pek eski" diyerek değerlendirmiştir. Bu nedenle Takvim-i Vakayi'ye o dönemde "Tarihi yeni, ken­ disi eski gazete" unvanı verilmiştir. Bir süre sonra Arapça, 7

lnuğur, a.g.e., s. 3.

8

lnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 176. 19


SEBAHATIIN ŞiMŞiR

Farsça, Rumca (Otumonikos Monitor), Ermenice (Lirokir), Bulgarca ve Fransızca (Le Moniteur Ottoman) olarak da ya­ yunlanan Takvim-i Vakayi, dinamik yapısı, nitelikli kad­ roları, dünyaya açıklığı, geleneksel yapıya göre liberal dü­ zene geçişi savunuculuğuyla Tanzimat Dönemi yönetici ve düşünür kadrolarının oluşmasında okul görevi yapmıştır. Takvim-i Vakayi 1860 tarihinden itibaren, tamamen devletle ilgili belge ve tüzüklerin yayımlandığı "Resmi Ga­ zete" niteliğine bürünerek gerçek gazete özelliğini kaybet­ miştir. 1879 yılında gazete kapatılmış ve 1 2 yıl yayımlan­ mamıştır. Bu ilk kapanış, gazetedeki bir dizgi yanlışından kaynaklanmıştır. Takvim-i Vakayi, 1891 yılında yeniden yayınlanmışsa da bir yıl sonra 1892' de, 283. sayıdaki dizgi yanlışı yüzünden tekrar kapatılmış ve bu ikinci kapanış 1908 Meşrutiyeti'ne kadar 16 yıl sürmüştür.9 Gazetenin kapatılması da bizzat İkinci Abdülhamit'in emir ve irade­ siyle olmuştur. Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından, 7 Ekim 1920 tarihinde yayımlanan "Ceride-i Resmiye", bir ölçüde Takvim-i Vakayi'nin devamı niteliğindedir. 2 Kasım 1922'de adı "Resmi Ceride" olmuş, böylece Takvim-i Ya­ kayı, 4 Kasım 1922' de yayımlanan 4609. sayısıyla tarihe ka­ rışmıştır. Söz konusu gazetenin adı, 2 Ocak 1928 tarihinde de "Resmi Gazete'ye dönüştürülmüştür. Bu ad altında ha­ len Ankara' da yayımlanmaktadır.10

9 10

Topuz, 100 Soruda 1urk Basın Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul: 1973, s. 7. Girgin, Türk Basın Tarihi'nde Yerel Gazetecilik, s. 21. 20


CERİDE-İ HAVADİS

D

evlet tarafından desteklenmiş; özel çaba ve sermaye

tarafından çıkarılan yarı resmi ilk Türkçe gazete sa­ . yılmaktadır. 1 Ağ ustos 1840 tarihinde, William Churchill

adlı bir İngiliz gazeteci tarafından yayımlanmıştır.11 "Morning Herald" adlı İngiliz gazetesinin muhabirli­ ğini de yapmakta olan William Churchill adında bir tüc­ car, avlanacağından söz ederek paşadan, üç ay süreyle Ka­ dıköy yakasında kalma izni almıştır. Churchill, bir gün Kadıköy' de avlanırken, çayırda kuzusunu otlatmakta olan Defterhane katiplerinden Necati Efendi'nin oğlunun ya­ ralanmasına neden olmuştur. Bu üzücü olayı gören halk, William Churchill'i yakalayarak muhafız paşanın huzu­ runa çıkarmışlardır. Paşa, Üsküdar kadısından aldığı bir ilamla, suçluyu Babıali'ye göndermiş ve Churchill tutukla­ narak tersanede hapsedilmiştir.12 Ancak o günlerde, mevcut kapitülasyonlar nedeniyle ülkedeki yabancılara geniş hak­ lar ve dokunulmazlıklar tanındığından, İngiliz Elçisi'nin müdahalesiyle Churchill hapisten kurtarılmıştır. Bu olay nedeniyle Dışişleri Bakanı Akif Paşa azledilmiştir. Chur­ chill 'e de "pırlantalı bir nişan, 10 bin kantarlık zeytinyağı 11 12

Koloğlu, "Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi� ss. 68-93. İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 181. 21


SEEIAHATTIN ŞiMŞ i R

ihracı için bir ferman, (yaklaşık 350 b i n kuruş değerinde), bir de Türkçe gazete çıkarma izni." verilmiştir. 1 3 Sözü edi­ len olay, 1836 yılı Mayıs ayında olmuştur. William Churc­ hill, bir kahraman gibi nişanı göğsüne takmış; zeytinyağı ihracıyla ilgili fermanı da 350 bin kuruşa "Rali" adlı bir Rus tüccara satmıştır. Ancak gazete çıkarma iznini kullanmakta acele etme­ miştir. Çünkü Dışişleri Bakanlığı'ndan azledilen Akif Paşa, bu kez İçişleri Bakanlığı'na getirilmiştir. Bu nedenle Chur­ chill, gazete çıkarma imtiyazını kullanmaya cesaret edeme­ miştir. Akif Paşa, bu ikinci görevinden de ayrılınca, Chur­ chill gazeteyi çıkarmak için çalışmalara başlamış ve b u amaçla Eminönü'nde, Hamidiye Türbesi karşısında, şim­ diki Dördüncü Vakıf Han'ın bulunduğu yerde bir basımevi kurarak, 1 Ağustos 1840 tarihinde "Ceride-i Havadis" gaze­ tesini yayımlamıştır. Gazete 40x27 cm. boyutunda ve Tak­ vim-i Vakayi biçiminde çıkarılmıştır. Takvimhane'nin Arapça baş mütercimi olan ve nazır vekilliği yapan Şeyhzade Ahmet Nazif Efendi de bu gaze­ tede görevlendirilmiştir. Yalın bir haber gazetesi olan Ce­ ride-i Havadis, yayımlandığı ilk günlerde hiç satılm amış; hatta ilk üç sayı bedava dağıtılmış; daha sonra 1843 yılınd a da ancak 150 kadar okuyucusu olmuştu r. Nitekim Chur­ chill bir yazısında, "Ceride-i Havadis'in, ilk üç yılda düşe kalka yayımlandığını ve a ncak 150 kada r zevat tarafında n rağbet gördüğünü" özellikle belirt miştir. Bu duru mda ga­ zete kapanmak zorunda kalmıştır. Ancak William Churchill hükümete baskı yaparak, ayda 2.500 kuruşluk maddi yardım sağlamış ve tekrar yayımlanan 13

Topuz, Başlangıçtan Bugüne Ttirk Basın Tarihi, s. 9. 22


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

gazetenin durumu bu kez iyi gitmeye başlamıştır. O tarih­ ten sonra Ceride-i Havadis, yirmi yıl süreyle Devlet'in yarı resmi organı haline gelmiştir. Ceride-i Havadis'in, çeşitli dış ülkelerde muhabirleri bulunduğu için, gazetede dış haber­ lere büyük önem verilmiş; Batı parlamenter sistemine ait ha­ berlere ve edebi çevirilere geniş yer ayrılmıştır. Bu yönüyle gazete aydın zümreye, daha doğrusu küçük bir azınlığa hi­ tap etmiştir. Özellikle İskenderiye'den haber gönderen bir gazeteci, basın tarihimizin ilk "gayrı resmi" dış muhabiri sayılmıştır. ı.ı Ceride-i Havadis' de haberler iç ve dış olmak üzere 2 bölümde verilmiştir. Zamanla gazete ticari bir an­ layışla yönetilmeye başlanmış; iç ve dış ilanlara her sayıda, miktarı biraz daha artırılarak geniş yer ayrılmıştır. 1852 yı­ lından itibaren ilanlar, gazete sayfalarının üçte birini kap­ lamıştır. İlk ölüm ilanları da bu gazetede yayımlanmıştır.15 1854 Kırım Savaşı, gazetenin gelişmesini sağlamıştır. Bazı İngiliz gazetelerinin savaş muhabiri olarak Kırım' da görevlendirilen Churchill, gönderdiği haberlerle gazeteye il­ giyi artırmıştır. Bu dönemde ayrıca, önemli haberlere yer vermek amacıyla bir yapraklık ekler çıkarılarak, "Ruzna­ me-i Ceride-i Havadis" adıyla satılmıştır. Bu uygulamanın ilgi görmesi üzerine, "Ruzname"ye 2 sayfa daha eklenerek özel sayılar yayımlanmıştır.16 Kadrosu tamamen Türk­ ler' den kurulan gazetenin en yetenekli yazarı Sadrazam Sait Paşa olmuştur. Şair Ali, Hafız Müşfik, Ahmet Zarifi, Mehmet Efendi, Emin Bey, Nüzhet Efendi, Siret Bey, Şair İsmet, Ebuzziya Tevfik, Salih Efendi, Ahmet Rasim ve Sü­ reyya Bey'in yazı kadrosunda bulunduğu bilinmekteyse de bu kişilerden hiçbiri kendi imzasıyla yazmamıştır. Gazete 14 15 16

İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 183. Topuz, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, s. 10 Topuz, il. Mahı nut'tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, s . 18. 23


SEBAHATIIN

ŞiMŞiR

önceleri haftada bir, daha sonra da 10 günde bir yayı n­ lanmışsa da yayın düzeni ve sürekliliği sık sık aksamıştır. William Churchill 1864'te, ölümünden kısa bir süre önce gazetenin yönetimini oğlu Alfred Churchill'e bırakmıştır.

24


TERCÜMAN-1 A HVAL

2

·

1 Ekim 1860'ta yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ah­ val, özel girişim tarafından ve hazineden yardım alma­

dan çıkarılan ilk T ürk gazetesidir. Bu yönüyle Türk basın tarihinde bir dönemin başlangıcı sayılmaktadır.17 Buharla işleyen baskı. makinesinden 46, rotatifin icadından 14 yıl sonra yayımlanmaya başlayan Tercüman-ı Ahval, el tezga­ hında basılmıştır. Daha ülkede bir dağıtım örgütü kurul­ madığı için, gazete çok güç koşullar altında dağıtılmıştır. Gazete yalnız tek bir yerde, basımevinin bulunduğu ha­ nın altındaki tütün ve tömbekici Hasan Ağa'nın dükka­ nında satılmıştır. 18 Tercüman-ı Ahval'in yayımlanmasından önceki gazeteli dönemlerde, halle gazete okumaya pek alıştınlamamıştır. ül­ kede fikir gazeteciliği ise henüz doğmamıştır. Tercüman-ı Ahval, böyle bir ortamda, Sultan Abdülmecit'in ölümün­ den 8 ay önce yayımlanmıştır. Türk gazetecileri bu şatlar altında, ellerine kalemlerini almışlar ve yazmaya başlamış­ lardır. il. Mahmut'un basına karşı gösterdiği büyük ilgi, Ab­ dülmecit döneminde de nerede ise yok olmuştur. Oysaki 17 18

Atilla Girgin, Türkiye'de Yerel Basının Gelişmesi, 1urkiye Gazeteciler Cemiyeti Yayınlan, İstanbul: 1997, s. 7. Topuz, Bqlangıçtan Bugüne lürk Basın Tarihi, s. ı ı . ıs


SEBAHATTI N Ş i M Ş i R

bu dönem, siyasal olaylar açısından çok yüklü ve hareketli bir dönem olduğundan gazeteye büyük gereksinim duyul­ ması doğaldır. Örneğin, 1840 yılında Mısır Meselesi ile il­ gili Londra Antlaşması'nın yapılması, 1848 yılında Avru­ pa' da ulusal ve demokratik devrimlere girişilmesi, 1854'te Kırım Savaşı, aynı yıl ilk dış borçlanma sorunu, 1841 yı­ lında Boğazlar Meselesi, 1856 Paris Antlaşması, yabancı te­ baya yeni haklar tanıyan 1856 Islahat Fermanı'nın ilanı ve bu suretle Hıristiyan azınlıkların yeni haklara sahip olma­ ları gibi toplumsal ve siyasal olaylar, halk tarafından me­ rak ve heyecanla izlendiği halde, mevcut basın, halkın ha­ ber alma gereksinimini yeterince karşılayama mıştır.1 9 Özellikleri 40x55 cm. boyutunda haftalık bir gazete olan Tercüman-ı Ahval, pazar günleri yayımlanmıştır. 21 Ekim 1860'ta yayın hayatına başlayan gazetenin sahibi, kurucusu ve yazarı 30 yaşındaki Çapanzade Agah Efendi' dir. Yabancı dil bilen, içinde bulunduğu ortama göre yüksek kültür sa­ hibi sayılan Agah Efendi, gazetenin yayımlanması için ge­ reken sermayeyi şahsen sağlamıştır.20 Gazete önceleri haftada bir çıkarken, bir süre sonra haf­ tada iki, 22 Ocak 1861' den itibaren haftada üç, dört, beş kez olmak üzere, 6 Ocak 1866'dan itibaren de Cuma hariç her gün yayımlanmıştır. Şinasi'nin kaleme aldığı ve gaze­ tenin ilk sayısında yer alan "Mukaddeme" de gazetede, iç ve dış olaylardan seçme haberlerle, eğitici yazılar yayımla­ nacağı ve bunların halkın kolayca anlayabileceği düzeyde olacağı belirtilmiştir.21 İçeriği ve genel düzeni bakı m ı nd an, kendinden öncekilere göre çok gelişmiş durumda olan b u 19 20 21

Girgin, Tıirk Basın Tarihi'nde Yerel Gazetecilik, s. 30. İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 186. Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara: 1994, s. ı6. 26


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

gazetede, haberler ve öteki yazılar özenle birbirinden ayrı yerlere konulmuş; gazetenin iç sayfalarında, resmi ve özel ilanlara yer verilmiştir. Haberlere, niteliklerine göre baş­ lıklar ve ikinci başlıklar atılmış; başlıklarda değişik pun­ tolar kullanılmasına çaba gösterilmiştir. İç ve dış haberle­ rin yanında resmi haberlere, tüzüklere, anlaşmalara özenle yer verilmiş; piyasa ve borsa haberleri, sanayi, bankacılık, ulaşım ve haberleşme konuları, fiyat listeleri, bazı ince­ leme yazıları, halkın ilgisini çekecek nitelikte özel bölüm­ lere yerleştirilmiştir. Örneğin Mehmet Şeref in, Fransızcadan çevirerek "so­ rulu-cevaplı" yayımladığı siyasal ve ekonomik yazılar, bü­ yük ilgiyle karşılanmıştır. İmzalı başyazı geleneği Tercü­ man-ı Ahval ile başlamış; tartışmalar bu gazeteyle Türk basınına girmiştir. İlk siyasi makale ve ilk tefrika bu gaze­ tede yayımlanmıştır. Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı man­ zum oyunu, basın tarihinin ilk tefrikası olarak Tercüman-ı Ahval' de basılmıştır. Bu tefrika 2. sayıda başlamış; 5. sa­ yıda sona ermiştir.22 Gazetede, Agah Efendi'nin en büyük yardımcısı, özel­ likle edebi yazılar yönünden, Meclis-i Maari f azası olan Şi­ nasi' dir. A ncak Şinasi'nin, Tercüman-ı Ahval gazetesinde siyasi makaleler yazmadığını, yalnız edebi yönden yardım­ larda bulunduğunu, tarihi belgelere dayanarak belirtmekte yarar vardır. Aslında Şinasi, Tercüman-ı Ahval' de ancak 6 ay çalışmış ve yazıları 25. sayıya kadar devam etmiştir. 23 Türk Basınında ilk Rekabet, İlk Tartışma Basın ala­ nında, yirmi yıl tek başına faaliyet gösteren Ceride-i Hava­ dis gazetesi, Tercüman-ı Ahval'in yayın hayatına girmesini 22 23

Girgin, Türk Basın Tarihi'ndc Yerel Gazetecilik, s. 32. Topuz, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, s. 12. 27


SEBAHATIİN Ş İ M Ş İ R

ve güçlü bir yazı kadrosuna sahip olması nı bir türlü hazme ­ demediğinden, 29. sayısınd a "Ceride ile Müşter i A rasında Bir Muhavere" başlıklı bir yazı yayımlam ıştır. Bu yazının, Mecmua-i Fünun adlı dergiyi yayımlayan Münif P aşa tara­

fından yazıldığı, ilgililerce ifade edilmiştir. Adı geçen mec­ mua 1862' de yayımlanm ıştır. Söz konusu yazıda, gazetele­ rin görevlerinden ve biçimlerinden söz edildikten sonra, Şinasi'nin, Tercüman-ı Ahval'de yayımlanan Şair Evlen­ mesi adlı tefrikası, "kocakarılara mahsus masal" olarak nitelendirilmiştir. Bu yazı üzerine Tercüman-ı A hval bir liste yayımlamış; bu listede mevcut üç gazetenin adı, sıfatı ve sahibi belirtilmiştir. Bu liste okuyucuya, Ceride-i Hava­ dis sahibinin bir İngiliz, Tercüman-ı Ahval'in sahibin i n de "Ehl-i İslam" olduğunu anlatmak için konulmuştur. Ayrıca bu listenin sonuna da şöyle bir ibare yazılmıştır: "Takvim-i Vakayi'nin hasılat ve karı hükümete aittir. Ceride-i Hava­ dis'in masraf ve karı sahibine ait olduktan başka, hükü met tarafından maaş dahi verilir. Gayri resmi olan jurnallerin masarif ve menafi'i sahiplerine aittir." Basın tari h i n i n ilk polemiği sayılan bu tür tartışmalar, çeşitli konuları kapsa­ yarak bir süre devam etmiştir. Tercüman-ı Ahval'de, eğitim sistemi n i n aks aklıkla­ rını belirten yazılarla, ilk siyasi eleştiri örneği de veril­ miştir. Yazarı Ziya Bey (Paşa) olduğu ileri sürülen ve eği­ timdeki aksaklıkları konu alan bir yazı üzerine, hükü met duruma müdahale etmiş ve Tercü man-ı A hval 1 8 6 1 Ma­ yısında, iki hafta süreyle kapatılm ıştır. Böylece bası n tari­ hinde ilk gazete kapatma olayı da bu şekilde meydana gel­ miştir. 2 4 O günlerde, ülkede henüz bir basın kanunu ya d a basın tüzüğü mevcut olmadığından, Tercüman- ı A hval 'in 24

Koloğlu, OsmanlıCian Günümüze Türkiye'de Basın, s. 32. 28


TÜRK DÜNYAS I VE MATBUAT

bu biçimde cezalandırılması, "keyfi mahiyette bir idari ta­ sarruf" olarak değerlendirilmiştir.25 İki hafta kapalı kalan Tercüman-ı Ahval, sonraki pazar günü yeniden çıkan 44. sayısında şöyle bir yazıyla konuya değinmiştir: "Hasbel icap birkaç gün gecikmeden sonra, Babıali'nin izniyle Tercüman-ı Ahval yine meydana geldi. Vah vah Ceride-i Havadis, um­ duğu azadelik sevincinden çok vakit mütelezziz olamadı."

25

Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, s. 17. 29


AGAH EFENDİ

ercüman-ı Ahval gazetesinin sahibi ve yazarı Agah Efendi, ülkede profesyonel gazetecilik mesleğinin ku­ rucusu olmuştur. Ülkede ilk muhalefeti n doğmasın d a, "Yeni Osmanlılar" adıyla da ilk muhalefet örgütünün ku­ rulmasında, ilk milliyetçilik düşüncelerini n gelişm esinde,

T

fikirleriyle ve eylemleriyle etkili olan Agah Efendi, ilk ga­ zete sahibi, ilk başyazar ve ilk yazı işleri müdür ü olarak "Türk Gazeteciliği'nin Piri" unvanını kazan mıştı r. Tercü­ man-ı Ahval'i kendi parasıyla çıkaran ve b u gaze teni n her şeyi sayılan Agah Efendi, 1 832 yılında İstanbul, Sarıyer' de doğmuştur. Bir süre Beyoğlu'nda bulunan Mekteb-i Tıbb i­

ye-i Şahane' de okumuş; Fransızca öğrenmiş; anc ak öğreni­ mini yarıda bırakarak Babıali Tercüme Kalemi'ne girm işti r. Agah Efendi, 1852' de Paris Elçiliği'ne atanan Rifat Paşa'nı n katibi olarak bu kente gitmiştir. 26 Agah Efendi, Pa ris' te 3 . Napolyon ve Kraliçe Eugeny'ye tanıtılmış; tören lere katıl­ mış; gazeteleri izlemiştir. Avrupa'yı gördükten sonra, Osmanlı İ mparatorluğu'nun geri kalış nedenleri üzerinde bir hayli düşünmüş; Abdül­ mecit'in ölümünden sonra yerine geçen Abdülaziz'in ül­ keyi yönetme tarzını " keyfi" olarak nitelendirdiğinden, bir

26

Topuz, Başlangıçtan Bugüne Tıirk Basın Tarihi, s. 12. 30


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

Anayasa gereği üzerinde önemle durmuştur. Kendisi gibi aydın fikirli gençlerle (Namık Kemal, Ali Suavi, Şinasi, Ziya Paşa, Ebüzziya Tevfik), meşrutiyet yönetiminin kurulması için çaba gösteren de Agah Efendi olmuştur. Bu örgüte, dış ülkelerde "Jön Türkler" adı verilmiş ve örgüt daha sonra­ ları sultanlık yönetimine karşı başlatılan bütün girişimlere simge olmuştur.27 Agah Efendi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Rasim, Ahmet İhsan (Tokgöz) ya da Hüseyin Ca­ hit (Yalçın) gibi bütün yaşamını gazeteye vermiş bir yazar değildir. Bütün ömründe basına, ayırdığı süre en çok 1 1 yıldır. Ancak çıkardığı gazete, Türkiye'de ilk fikir gazete­ sidir.28 Oysaki kendisi daha önce hiç gazetecilik yapmamış­ tır. 28 yaşındayken çıkardığı Tercüman-ı Ahval' deki gaze­ teciliği ise (1860- 1867) yedi yıl sürmüştür. Bu süre içinde, Agah Efendi devlet memuriyetinden de ayrılmayarak me­ muriyetle gazeteciliği bir arada yürütmüştür. 1867'de, ga­ zetesi kapandığı zaman Agah Efendi, "Vapur-u Hümayun­ lar" idaresinde memur olarak görev yapmaktadır. Sadrazam Ali Paşa, Yeni Osmanlılar'ın gizli çalışmalarını öğrenince, ilk tutuklamalar başladığından, Namık Kemal ve Ziya Bey, 17 Mayıs 1867'de Paris'e kaçmışlardır. Aynı cemiyetin üyesi olduğu için memuriyetten azledilen Agah Efendi de 31 Ma­ yıs 1867' de, yurt dışına kaçan ikinci kafileye katılarak Pa­ ris'e gitmiştir. Böylece Agah Efendi'nin Avrupa'daki dört yıllık yeni yaşam dönemi başlamıştır. 1867-71 yılları ara­ sında Fransa, İngiltere ve Belçika' da yaşayan Agah Efendi, Paris'te, yurt dışına kaçan arkadaşlarıyla Muhbir (Haberci) ve Hürriyet gazetelerini yayımlamıştır.29 27 28 29

İnuğur, Basın ve Yayııı Tarihi, s. 190. Topuz. 100 Soruda Ttirk Basın Tarihi, s. 1 3. Temel Britannica 1. Cilt, s. 65. 31


SEBAHATIIN ŞiMŞiR

Agah Efendi, ancak Kasım 1871'de İstanbul'a dönebil­ miştir. Agah Efendi yaşamı boyunca yalnızlıktan ve ses­

sizlikten hoşlanan, az konuşan, hiç kimseye baş eğmeyen aydın bir kişiliğe sahiptir. Dil bilgisi çok güçlüdür. Agah Efendi çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuş; İzmit Muta­ sarrıflığı, Posta Müdürlüğü ve Nazırlığı yapmış; Sayıştay ve Danıştay'a üye atanmıştır. Osmanlı tahtında İkinci Abdül­ hamit'� bulunduğu yıllarda, özgürlük yanlısı olduğu için Devlet Şurası üyeliğinden azledilen Agah Efendi, sıkıyöne­ tim komutanlığı kararıyla önce Bursa'ya sürgün edilmiş; bir yıl sonra sürgün yeri Ankara olarak değiştirilmiştir. Altı yıl sürgün hayatı yaşadığı Ankara' da, bugünkü Ata­ türk Orman Çiftliği karşısında bir arazi kiralayarak çiftçi­ lik yaptığı gibi, bir süre sonra da Cebeci yakınlarında bir evde oturmuştur. 21 Ocak 1884'te, İkinci Abdülhamit tara­ fından affedilerek önce 5 Mayıs 1884'te Rodos Mutasarrıf­ lığına atanmış; oradan Midilli'ye nakledilmiş ve 15 Ekim 1884' de, Atina Elçiliği'ne getirilmiştir. Agah Efendi Aralık 1885'te Atina' da 53 yaşında vefat etmiştir.

32


TASVİR-İ EFKAR

T

asvir-i Efkar'ın, Şinasi'nin kalemiyle hürriyet düşünce­ sini yayması açısından, Türk Matbuat Tarihföde önemli

bir yere sahiptir. Takvim-i Vakayi yalnız olayları aktaran,

Ceride-i Havadis ise buna ek olarak Batı' dan bazı bilgiler ve olaylarla ilgili gelişmeleri veren gazetelerdir. Gazeteci­ liğin gelişme döneminde, ilk siyasi makaleleri sütunlarına koyan, kendinden öncekilere göre, "daha bir gazete" niteli­ ğine bürünen ve fikir gazeteciliği çığırını açan Tercüman-ı Ahval' dir. Açılan bu çığırda, daha çok emek ve titizlikle ya­ yın hayatına giren ikinci gazete ise edip ve yazar İbrahim Şinasi'nin çıkardığı Tasvir-i Efkar' dır. Gazetecilik hayatına, Agah E fendi'nin Tercüman-ı Ah­ val gazetesinde başlayan Şinasi, tek başına bir düşünce ga­ zetesi çıkarmaya karar vermiş ve 25. sayıdan sonra adı ge­ çen gazeteden ayrılarak, 27 Haziran 1862 Cuma gününden itibaren "Tasvir-i Efkar"ı yayımlamıştır. Tasvir-i Efkar ken­ dinden önce yayımlanmış üç gazeteden daha gelişmiş bir nitelikte, o döneme göre güçlü bir fikir gazetesi olarak, sü­ tunlarında halk için çok yararlı makalelere ve başyazılara yer vermiştir. Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis'in, yal­ nızca Padişah'a ve vezirlere övgü taşıyan okuyucu mektup­ larına yer vermelerine karşılık, Şinasi, gerçek okuyucusunun 33


SEBAHATIIN

ŞiMŞiR

fikirlerini yansıtan yazılara sütunlarını açmıştır.30 Yazıla­ " rında milliyet" ve "meşrutiyet" kelimelerini cesaretle kul­ lanan ve ilk kez söz eden yazar Şinasi' dir. Şinasi'ye göre, "Gazete, bilimin ve eğitimin gelişmesi sorunlarını ele ala­ caktır. Halk ancak, gazete aracılığıyla kendini ilgilendiren konularda düşüncelerini belirtebilir. Bunun için de gazete, her kültürlü ulus için gereklidir."31 Gazetenin başlığı altında "Havadis ve Maarife dair Os­ manlı Gazetesi" ibaresi yazılıdır. Bunun alt bölümünde ise haftada iki kez yayımlandığı, milli eğitime ve hayırlı iş­ lere ait ilanların parasız basıldığı, 6 aylığının {80), 3 aylı­ ğının (40), sayısının (1) kuruş olduğu kayıtlıdır. Gazete, iç ve dış haberler için "Havadis-i Dahiliye", "Havadis-i Hari­ ciye" diye özel sütunlar anılmış ve en ünlü yazı ustalarına süslü başlıklar yaptırılmıştır. Şinasi gazetesinde, "halkoyu, devlet işlerinde kamuoyunun önemi, düşünce özgürlüğ ü " gibi konuları ustalıkla işlemiş; bu konularda halkı uyandı­ rıcı ve uyarıcı başyazılar yazmıştır. Yine ilk edebi tartışmalar bu gazetede başlamış; bu ne­ denle Tasvir-i Efkar aydınlar tarafından büyük ilgiyle iz­ lenmiştir. Tasvir-i Efkar, zaman zaman bazı tartışmaları da sütunlarına taşımıştır. Ruzname-i Ceride-i Havadis' de, Ayan Reisi Sait Paşa, Tasvir-i Efkar' da ise Şinasi, "Mebhu­ se-tü-Anha" ve öteki tamlamaların yazılış ve kullanılış bi­ çimlerini tartışmışlardır. Şinasi, Ruzname-i Ceride-i Ha­ vadis' de kullanılmış bazı tamlamaları hatalı bulmuş ve bunların doğrularını göstermeye çalışmıştır. Bu tartışma­ lar iki buçuk ay kadar sürmüş; Şinasi'nin olgun ve anlayışlı 30

31

Koloğlu, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'de Basın, s. 33. İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 193. 34


TORK DÜNYASI VE MATBUAT

davranışıyla, kimse incinmeden sona ermiştir.32 Bu tartış­ manın en önemli yanı, o dönem basınına, edebiyatın ege­ men olduğunu göstermesi, ayrıca düzeyli eleştiri çığırını açmış olmasıdır. Aslında bunlar, Batılı anlamdaki eleştiri­ nin başlıca öğeleridir. Bu tartışmanın asıl önemi, konusun­ dan çok Şinasi'nin dildeki geniş bilgisini göstermesi, ülkede eleştiri düşüncesini uyandırması ve bu yolda olgun ve dü­ zeyli bir örnek vermesidir.

32

Girgin, Türk Basın Tarihi'nde Yerel Gazetecilik, s. 39. 35


İ BRAHİ M ŞİNA Sİ

Ş

inasi, 5 Ağustos 1826' da, İstanbul' d� müteva zı bi r opçu _ subayının oğlu olarak doğmuştur. Ilk öğreni mını ma­ halle mektebinde yaptıktan sonra Tophane' de Fevziye Mek­ tebi'ne girmiş; daha sonra Tophane Kalemi'n e memu r ol­ muştur. Bu görevi sırasında, kişisel çabalarıyla Arapça ve Farsça öğrenmiş ve "Kamus"un yarısından fazla sını ezber­ lemiştir. Böylelikle bir yandan İslam kültü rünü iyi bilen ki­

şilerle ilişkiler kurmuş; bir yandan da eski bir Frans ız su­ bayından Fransızca öğrenmiştir.33

O dönemlerde, yetenekli bazı gençler öğrenim yapmak üzere, Osmanlı Hükümeti tarafından Avrup a'ya gön deril­ mektedir. Şinasi de Padişah Abdülmecit'in emriyle 1849' da Fransa'ya gönderilmiştir. Paris'te maliye öğrenim i sırasında, edebiyat alanında da çalışmalar yapmış, 19. Yüzyıl Fran­ sa'sının toplumsal ve kültürel yaşamını derin liğine incele­ yen, bu arada Lamartine ve Ernest Renan gibi ünlü kiş ilerle ilişkiler kuran Şinasi, 1854'te İstanbul'a dön müş ve Maarif Meclisi'ne üye olmuştur. İşte bu dönemde, önce kısa süre 1860'ta Agah Efendi'nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval'de yazarlık yapmış ; bir süre sonra bu gazeteden ayrılarak "Tasvir-i Efkar"ı yayımlamıştır. 33

Topuz, 1 00 Soruda Türk Basın Tarihi, s. 16. 36


niRK DÜNYAS I VE MATBUAT

1865 yılında Fransa'ya kaçan Şinasi, Paris'te bulunduğu süre içinde daha çok dil ve edebiyat konularında çalışmalar yap­ mış; sözlük yazma girişiminde bulunmuştur. Fransa' da bu­ lunduğu 1867 yılında, resmi bir ziyaret için Abdülaziz ile Paris'e gelen Fuat Paşa, Şinasi'ye İstanbul'a dönmesini söyle­ miştir. Bu çağrıya uyarak yurda dönen Şinasi, kısa bir süre yurtta kaldıktan sonra yine Paris'e gitmiştir.34 Fransa'daki karışıklıklardan etkilenen Şinasi huzursuzluk duymaya baş­ lamış; daha sonraki günleri böyle bir atmosfer içinde ve bu­ nalımlarla geçirmiştir. Şinasi, o koşullar altında Avrupa' da daha fazla kalmayı sakıncalı gördüğünden 1870'te İstanbul'a dönmüş; Babıali' de, Giritli Cemali Efendi'nin evinde küçük bir basımevi kurarak dil çalışmalarına, çevirilere ve sözlük hazırlıklarına girişmiştir.35 Sözlük çalışmaları devam eder­ ken, Şinasi'nin hastalandığını haber alan Mustafa Fazıl Paşa yardıma koşmuş; bakıcılar görevlendirmiştir. Ancak Şinasi başındaki tümör yüzünden ağırlaşan hastalıktan kurtarı­ lamayarak, 13 Eylül 187l'de Cihangir'deki evinde kitapları arasında vefat etmiştir.

34 35

1bpuz, Başlangıçtan Bu güne Ttirk Basın Tarihi, s. 13. İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 199. 37


HA KiMiYET -i M İ LLİYE

ustafa Kemal Paş a, 27 Aralık 1919 tarihinde Heyet- i Temsiliye Reisi olarak Ankara'ya gelinc e, Müdafaa-i Huku k Cemiyeti'nin kararlarını millete duyu racak bir ga­

M

zeteye ihtiyaç duymuştur. önce "Anadolu'nun Sesi" gaze­ tesini, sonra da 10 Ocak 1920'den itibaren "Hakimiyet-i Milliye'yi, Konya' dan getirilen ve Meclis bahçesinde kuru­ lan matbaada basılmaya başlanmıştır. Adını bizzat Mus tafa Kemal Paşa'nın koyduğ u gazetenin başlığı altın da, "Mes­ leği milletin iradesini hakim kılmaktır" ya zmaktad ır. Ön­

celeri haftada iki gün yayımlan an, 6 Şubat ı 921' de günlük hale getirilen gaze teni n başyazılarını Musta fa Kem al Paşa kaleme almıştır.

Tirajı 500 kadar olan gazeteni n 300'ü, özel kur yelerle İstanbul'a göt ürülmüş ; 200 kadarı da Anka ra' da ve öteki şehirlerde dağıtılm ıştır. Hakimiyet-i Milliye'nin ya zı kad­

rosunda Recep Zühtü, Hüseyin Ragıp (Bayd ur), S abri Et­ hem Ertem, Ahmet Hakkı, Hamdi Osmanzade, A şki Na­ ili, İsmail Suphi, Ahmet Ağaoğlu, Nafi Atuf Kansu, Nasuhi Baydar, Ziya Gevher Etili, Mahmut Esat B ozkurt yer al­ mışlardır.36 O dönemin gazetecilerinden savaş foto muha­ biri Ethem Tem dışında, Mehmet Akif Ersoy, Halide Edip 36

İnuğur, Nuri, Türk Basın Tarihi, İstanbul, ı992, s. 25-27. 38


TURK DÜNYASI VE MATnUAT

Adıvar, Müfide Ferit Tek, İsmail Müştak Mayakon, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Emin Yurdakul, İsmail Habip Sevük, Adnan Adıvar, Celal Nuri İleri, İsmail Hami Da­ nişmend, Ahmet Ferit Tek, Cemal Hüsnü Taray, Hayret­ tin Taran da Ankara' da, Hakimiyet-i Milliye'ye katkılarda bulunmuşlardır. Hakimiyet-i Milliye, giderek Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Fırkası'nın (CHF) yayın organı haline dönüşmüş, özellikle Falih Rıfkı Atay'ın başyazar­ lığında, Ankara rejiminin görüşlerini yansıtan "bir parti hatta devlet sözcüsü" görünümünü almıştır. Hakimiyet-i Milliye, 1934 - 1 9 7 1 yılları arasında "Ulus" adıyla yayım­ lanmış; daha sonra "Yeni Ulus'', "Halkçı Ulus", "Halkçı" ve "Barış" adlarıyla yayınını sürdürmüştür.37

37

Gevgili, "Türkiye Basını': ss. 202-228. 39


CUMH URİYET

G

azeteciliği çok daha eskilere dayanan Yunus Nadi, ba­ sımevin i gizlice Ankara'ya taşımış ve 1 0 A ğustos 1920

tarihinde Yeni Gün Gazetesini Ankara' da çıkarmaya başla­ mıştır. Ankara'nın bu ilk günlük gazetesi yurdun her köşe­ sine dağıtıla rak milli mücadele ateşinin canlı tutulmasına gayret göstermiştir. Gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Kemal Salih, başyazarı ise Yunus Nadi'dir. Yazar kadrosunda da, Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Nebizade Hamdi, Nüzhet Haşim, Şükrü Kaya, Kemal Ragıp, Zekeriya Sertel ve Enver B eh­ nan yer al mıştır. Gazete istiklal savaşının sonuna kadar da yayınlanmıştır. Zaferin kazanıl masından sonra cumhuriyetin ilanı ve devletin cumhuriyet rejimi ilkelerine göre yönetilmeye baş­ laması ile de, Yunus Nadi Mayıs 1 924'de, Cumhuriyet ola­ rak adını Mustafa Kemal Paşa'nın verdiği gazeteyi yayın

hayatına sokmak için İstanbul'a gelmiştir. Cumhu riyet'in yayın politikası ise; yeni kurulan rejimi savunmayı ve ko­ rumayı amaç edinmiş t ir.38

Nitekim ilk sayıda Yunus Nadi gazetenin amaçlarını şu şekilde duyurmuştur; 38

lnuğur, iz bırakanlar,

s.

61. 40


TÜRK DÜ NYASI VE MATBUAT

"Cumhuriyet Türkiye' de büyük kavgalarla elde edil­ miş bir sonuçtur. Biz elde edilen bu amaç uğrunda fiilen çalışmış insanlarız. Memlekette bu muzaffer ve galip fik­ rin çok kuvvetli taraftarları vardır. Cumhuriyet memlekete mal olmuş bir fikirdir. Biz onun temsilcileri ve koruyucu­ suyuz. Bu temel düşünce göz önünde tutulduktan sonra kesin olarak söyleriz ki gazetemiz ne hükümet gazetesi, ne de bir parti gazetesidir." "Cumhuriyet sadece bilimsel ve yaygın ifadesi ile de­ mokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fi­ kir esaslarını yıkan ve yıkmaya çalışan her kuvvetle mü­ cadele edecektir. Memlekette halkın halk tarafından halk için idaresi bizim idealimizdir ve biz yalnız bu idealin esi­ riyiz; başka hiçbir kuvvetin değil." Bize göre gazete, sahiplerinin değil, okuyucunun ma­ lıdır. Okuyucu her şeyden önce gazetesinde tarafsız ve ön yargılara göre yorumlanmamış haberler görmek ister. . ."39 Gazetenin kurucusu Yunus Nadi, Yeni Gün'den Cum­ huriyet'e geçişi hatıralarında şu şekilde belirtmişti r: "Onbeş gündür bazı arkadaşlarımla Cumhuriyet'i kur­ mak ve yayınlamak üzere İstanbul' dayım. Bizim olan İs­ tanbul' da, sonuna kadar (da) bizim olacak, her gün daha fazla Türk olacak ve sonunda çağdaş Türklüğü örnek alarak, Cumhuriyet Türkiye'sinin gözbebeği sayılacak, şanını yük­ seltecek ve öyle de yürüyüp yaşayacak olan İstanbul' da . . .

"

, "Ben İstanbul'dan 1920 Nisan'ının ikinci günü ayrıl­ mıştım. O zaman burada (Yeni Gün) yayınlanıyordu. Gi­ derken bir gün İstanbul'a yeniden ve zaferle geleceğime ina­ nıyordum. Bu amaçla Yeni Gün idarehanesi olan binayı iki 39

lnuğur, ay. Yer. 41


SE BAHAITIN Ş i M Ş İ R

yıldan uzun bir süre daha kirada tuttum . Şimdi ise dönme inancım gerçekleşmiştir. Fakat görüldüğü gibi bugün gazete olarak İ stanbul' dan okuyuculara Yeni Gün'ü değil Cumhuriyet'i sunuyorum. Demek ki, arada büyük devrimler meydana gelm iştir.'10 Türk basın tarihi içinde fikir gazeteciliğinin temsilcile­ rinden olan Cumhuriyet'in ilk sayısı 7.000 basmış olup, ga­ zetenin ilk yıllarında Ahmet Rasim, Halit, Hüseyin Rahmi, Ahmet Ağaoğlu, Reşat Ekrem, Selim Sırrı, Kemal Ragıp, Aka Gündüz, Nebizade Hamdi, Mümtaz Faik, Peyam i Safa gibi isimlere sayfalarını açmıştır.

40

lnuğur, y.a.g.e, s. 62. 42


AKIN

M

uhalif bir yayın organı olarak 28 Mayıs 1933 tari­ hinde İstanbul ' da yayınlanmaya başlamıştır. Sahibi

yazı işleri müdürü Hacı Ağaoğlu Yusuf Ziya, başyazarı da Ahmet Ağaoğlu' dur. Gazete 5 Haziran 1 933 günü, yani sekizinci sayısında

bütün sayfayı kaplayacak ve dikdörtgen şeklinde bir çerçeve içinde "Hürriyete karşı silah hürriyeti" manşeti ile çıktığı gibi, A hmet Ağaoğ lu da aynı gün "Nizam lı Hürriyet" baş­ lıklı makalesini yayınlamıştır. Yıllar sonra oğlu Samet Ağaoğlu, Babamın Arkadaşları kitabında; Atatü rk'ün Akın gazetesinde çıkan yazılara bü­ yük tepki gösterd iğini ve bu nedenle Dolmabahçe sarayın­ daki bir topla ntıda Ahmet Ağaoğlu'na çok sert davrandı­ ğını belirt mişti r. Nitekim bu olaydan kısa bir süre sonra da gazete yayın hayatına son vermiştir.

43


AHMET AGAOGLU

1 86� tarihinde Şuşa' da doğan Ahmet Ağa�ğlu��u n �ab_ası

Mırza Hasan, an nesi de Taze Hanımdır. Ilk ogren ı m ıne mahalle mektebi nde başlamış, daha sonra Sıbyan mekte­ bine devam etmiştir. 1884 tarihinde Şuşa ortaokulundan, 1887 tarihinde de Realni mektebinden mezun olmuştur. Yüksek tahsil için Petersburg'a gitmiş olmasına rağmen, gözleri rahatsız olduğu için geri dönmüştür. Ahmet Ağaoğlu, 1888 senesinde bu kez tahsil için Pa­ ris'e gitmiştir. Böylece Azerbaycan Türkleri arasında tah­ sil için Avrupaya giden ilk kişi de, Ağaoğlu olmuştur. Pa­ ris'te Sorbonne Üniversitesi Tarih ve Filoloj i Bölümüne devam ettiği gibi, Hukuk Fakültesine de girmiştir. Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak 1894 tarihinde Paris'ten ayrı­ lan Ağaoğlu, İstanbul üzerinden Azerbaycan'a dönmüştür Azerbaycan'a döndükten sonra, bir müddet Fransızca öğretmenliği yapan Ağaoğlu, Basın faaliyetlerine de devam etmiş, çağının önemli şahsiyetlerinden olan A libey Hüse­ yinzade, Hasan Bey Zerdabi, Ali Merdan Topçubaşı, Şah­ tahtlı Mehmet Ağa ile birlikte Azerbaycan' da milli uyanış hareketi için de çalışmıştır. Ahmet Ağaoğlu, Bakü'nün petrol zenginlerinden Hacı Zeynelabidin Tagıyev'in girişimleri ile Kafkaslarda ilk kez 44


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

Türkçe neşriyat yapan Hayat gazetesini Hüseyinzade Ali­ bey ile birlikte yönetmiştir. Bu gazetede bir yıl kadar çalı­ şan Ağaoğlu, İrşad adlı günlük bir gazete çıkartmaya baş­ lamıştır. Ahmet Ağaoğlu, Azerbaycan' da bu dönemlerde Erme­ nilerle ilgili problemlerin hızla artması üzerine, Gence'de Difai teşkilatın ı k u rmuş, halkın teşkilatlanması konu­ sunda da faal iyette bulunduğu gibi, 13-23 Ocak 1906 tari­ hinde Petersburg' da gerçekleştirilen il. Müslüman Kong­ resi'ne de Hüseyinzade ile birlikte Azerbaycan temsilcisi olarak katılm ıştır. A h met Ağaoğlu, gerek yazar ve gerek diğer faaliyet­ leri yüzünden Ruslar tarafından tehlikeli görüldüğünden, üzerindeki baskıların artması üzerine, 1909 da Türkiye'ye gelmiştir. Bir müddet sonra Hikmet Gazetesi ile Sebilürre­ şad' da yazılar yazmaya başlamıştır. Ayrıca Maarif Müfet­ tişliği ve Süleyman iye Kütüphanesi müdürlüğü görevlerin de

de bulunmuşt ur. Fransızca Jeune Turc gazetesinde çalıştığı gibi, Tercüman -ı Hakikat gazetesinin başyazarlığını da yü­ rütmü ştür. 18 Ağustos 1911 tarihinde kurulan Türk Yurdu Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldığı gibi, cemiye­ tin yayın organı olan Türk Yurdu dergisinin de yayınlan­ masında önemli görevler almıştır. 1912 tarihinde İttihad ve Terakki Partisi'nin genel merkez üyeliğine ve Karahisar mebusluğuna seçilmiştir. Ağaoğlu, 14 Mart 1913 tarihinde faaliyete geçen Türk Bilgi Derneği'nin kurucuları arasında yer aldığı gibi, ilk sayısı Nisan 1913 tarihinde çıkan Halka Doğru Dergisi kadrosunda da yer almıştır. il. Meşrutiyet döneminde Türkiye'ye gelen Ağaoğlu, bu

tarihten itibaren basın hayatında olduğu kadar, politika ve kültür hayatında da önemli rol oynamış, fikir adamlarımızdan 45


SEBAHATI İ N ŞİMŞi R

biri olmuştur. 1. Dünya Savaşı esnasında Rusya' da yaşanan ihtilaller neticesinde, bağımsız devletlerin ortaya çıkmaya başlaması üzerine, Türkler de geleceklerini tespit için, 1 - 1 1 Mayıs 1917 tarihinde Moskova'da Umu m Rusya Müslü­ manları Kurultayını toplamışlardır. Bu kurultaya Ağaoğlu da katılmıştır. Ağaoğlu, Azerbaycan'ın 28 M ayıs 1 918 ta­ rihinde bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, Azerbaycan'a gelerek, Türk Ordusunun kumandanı Nuri Paşa'nın siyasi müşaviri olmuştur. Azerbaycan' da siyasi bazı görüşmelere de katılmıştı r. Paris görüşmelerine giderken uğradığı İstan­ bul' da 25 Mart 1919 senesinde tutuklanarak Malta'ya sür­ güne gönderilm iştir. Ahmet Ağaoğlu 1921 senesinde sürgünden A nkara'ya dönerek, Matbuat Umum Müdürü ve Hakimiyet-i Milliye gazetesi başyazarlığı görevlerine getirilmiştir. II. Devre Kars Mebusu olarak TBMM'ne katılmıştır. Ayn ı zamanda An­ kara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Hukuk-ı Esasiye pro­ fesörlüğüne tayin edilmiştir. 1 930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşunda görev almıştır. Bun­ dan sonra Başbakan İsmet İnönü ile arası açıld ığından, İs­ tanbul Darülfünunu'nda müderris olarak göreve b aşlamış, Akın gazetesini de neşretmiştir. 1 933 yılında iktidarın bas­ kısı sonucu hem gazetesi kapatılmış hem de Üniversiteden ayrılmak zorunda kalmıştır. 19 Mayıs 1939 tarihindeki ölü­ müne kadar, yine muhtelif yayın organlarında yazılar yaz­ maya devam etmiştir.

46


ANADOLU ' DA

YEREL

BASIN



GAZETELER YEN İ AS IR

1 895 yılında Selanik'te Fazlı Necip tarafından kurulan Yeni Asır Gazetesi, Balkan Savaşı ile başlayan uzun savaş yılları döneminde Rumeli ve Balkanlarda yaşayan Türkle­ rin milli heyecanını diri tutmak gayreti içinde yayın yap­ mıştır. Selanik dönemi 5 Eylül 1924 tarihinde 5840. Sayı i le noktalanm ıştır. Okuyucularına Ali Şevki (Bilgin)'in şu cümleleri ile veda etmiştir: "Muhterem Kariler, . . . Yeni Asır bugün son sözünü söylüyor. 30 yıllık mü­ c adelenin birbirine bağlanan tarihi vak'alarla dolu hatıra­ tında, Makedonya' da, hitam bulan Türk hayatına ait büyük bir faslı kapıyor; çok defa kanunsuzluğun kurbanı olarak susturulan, fakat intişar ettiği müddetçe, hakka susayan milletdaşlarının feryadını işitmekten asla fariğ olmayan bir gazete için, kendi ihtiyarıyla tatili neşriyat etmek acı bir mecburiyettir. Yeni Asır gazetesinin İzmir'deki ilk sayısı ise, 7 Eylül 1924, yani Selanik'te kapandıktan iki gün sonra yayınlan­ mıştır. Gazetenin İzmir' de yayınlanmaya başlamasın dan üç gün sonra da, 9 Eylül dolayısı ile ilk özel sayısı çıkmıştır. 49


S EII A HATI İ N Ş İ M Ş İ R

Gazetenin yazarları arasında İsmail Hakk ı (Oca k.oğlu), Aslan Tufan (Yazgan), Tenasüp Sıtkı, Eşref Sabi t . Celal En­ ver, Cemal Nevzat, Mehmet Sırrı (Sanlı), N i h at H ilmi gibi isimler İzmir döneminde ilk dönemde öne çıkanlardır. Gazetenin kuruluşu ile ilgili dikkat çekici bir yazı, ga­ zetenin 24 Ağustos 1945 tarihli 1 2471 numaralı sayısında yayınlanan yazı dikkat çekicidir. Yazarı belli olmayan ya­ zıyı aynen buraya almayı da faydalı buluyoruz; "Yarım Asırlık Muhasebe Gazetemizin (Asır) namı altında kurulduğu 1895 tari­ hinde Türk vatanı Abdülhamit saltanatını n hürriyete soluk aldırmayan baskısı ve boğucu havası içindeydi. Tere ddiye uğra mış bir rejimi tedhiş ajanları ile ayakta tutmaya çalışa nlar fikir hürriyetine giden yolları tıkam ak için ellerinden gelen şenaatı yapıyorla rdı. Onlar nazarı n da düşünmekten, düşü ndüğünü açıkça söylem ekten daha ağır

bir suç yoktu.

Vatandaşların hür vicdanlarında yaktıkları sönmez me­ şaleyi ve ne şekilde olursa olsun dışarı aksettirmeleri ya­ saktı. Böyle bir bakımdan kasvetli bir devirde fikir organı olan gazeteyi kim hatırlayab ilirdi. Memlekette zaman za­ man çıkan gazeteler "hazan yaprakları" gibi bir mevs i m yaşa mada n dökülerek neşriyat sahasından çekiliyorlardı. İşte Fazlı Nec ip merhum (Asır)'ı böyle bir devirde kur­ muştur. Gençliğ inin ele avuca sığmaz bir çağında hürriyet heyecanı, vatan aşkı ile çarpan kalbin in zapt edilmek ta­ hassüslerini açıkla mak ihtiyacı onu şiddetle sarsan ihtiyaç­ ların başın da yer almış tır. 50


TÜRK DÜ NYASI VE MATBUAT

Fazlı Necip milli hayatımızda inkılaplar müjdecisi ola­ bilecek fikir hareketlerine zemini hazırlamaya teşebbüs et­ menin fevkalade tehlikeli bir iş olduğunu bilmez değildi. Fakat tehlikelere göğüs gerebilecek yaradılışta olduğun­ dan kaleminin çekici kuvvetine güveniyordu. Vakıa fikir­ lere, vicdanlara konan amansız sansür baskısı altında ser­ bestlik erişilmez bir hayaldi. Bununla beraber F. Necip'in eserine riyakarlıktan çok uzak bir hususiyet bahsedilmiş olması (Asır)'ın az zamanda memleket çapında şöhret ka­ zanmasını temin etmişti. Gazeteni n ilk baş muharriri beklediğimiz büyük inkı­ labın büyük halk tabakalarına okumak aşılamak sureti ile huzur bulabileceğine inanıyordu. Yine inanıyordu ki halk bir kere okuma zevkini alınca, bir kere gazeteyi gündelik ihtiyaçlarının feda edilmez bir parçası telakki etmeyi öğ­ renince düşüncele r, tecrit kamplarından mutlaka kollarını sallaya sallaya çıkacaklardır. İşte gazeteciliğe heves etmenin başlı başına bir cüret sa­ yıldığı günlerde bu gazete böyle ateşli bir ruhtan doğmuş­ tur. Hayatta h içbir dava inanmadan kazanılamaz. İdealist adam, davasına gönlünü hayatını vakfetmiş adamdır. O pek güzel bilir ki ne tarihin ne de tabiatın hadiseleri ide­ alcilik güneşi ile bol bol yıkanmadan aydınlanamazlar. O yine bilir ki tarih ve tabiat dramının oynadığı hayat sah­ nesinin perdeleri arasında daima gizlenen göze görünme­ yen esrarlı kudret idealciliğin kendi cevherinde mevcuttur. Ancak bu cevhere dayanan eserler aydınlık olabilir. İdealist F. Necip bu düşünce ile çıkardığı gazetenin er geç bir fikir kaynağı olacağını muhakkak saymakta idi. Fil­ hakika tahmininde aldanmamıştı. İstibdadın en korkunç 51


S E BAHATI I N Ş İ M Ş İ R

en karanlık günlerinde bile birçok yeni kalemler (Asır)'ın sütunlarında kendilerini tanıtmışlardır. H ikayeler, şiirler, fikir yazıları ayrı ayrı ümit haleleri vücuda getirm işlerdir. 1 324 (1908) senesi (10-23) Tem muzuna kadar hala tat­ min edilmemiş hürriyet ve vatan sevgisi n i n ihtiyaçları içinde böyle geçmiştir. (1908) inkılabı na takaddüm eden günlerde F. Necip in­ kılap kaynaşmalarında yer alm ış bir vatan e vladı sıfatıyla büyük günlerin doğuşuna hazırlanıyordu. (10-23) Tem muz sabahı (Asır)'ın çıkardığı ilave hürri­ yetin ilan edildiği haberini daha sabahtan şehre yaymıştı. Daha sabahtan 32 yıllık Abdülhamit istibdadına son veren Türk inkılabının müjdesi verilmişti. Öğleden sonra çıkan (Asır) değil (Yeni Asır) bu muhteşem günün heyecanını ateşli makalelerle yaşatmaya muvaffak oldu. Gazetemizin neşriyat hayatında ikinci neşriyat hayatı böyle b aşla mıştı r. İnkı laptan bir yıl sonra matbuat umum müdü rlüğüne tay in edilen Fazlı Necip gazetesini halaoğlu merhum Abdurrah man ve Ahmet Atıf Beylere devretm iştir. (191 2) senesinde baş gösteren Balkan Harbi Felaketine kadar gazete aynı ruh aynı heyecanla idare edilmiştir. Meş'um istilay ı takip eden üçüncü devrede (Yeni Asır) Yunan işgali altında devam eden 10 senel i k neşriyat ha­ yatı gayet keskin bir mücadele hayatıdır. Korkunç bir çö­

küşle himayesiz bırakılan yüzbin lerce Türk evladının ha­ yat haklarını koru mak için bu sütunlar zaman zaman ateş kesilmiştir. ·

O kadar ki müstevl i devletlerin harp divanına sevk edi­ len gazetemiz sahipleri hakkında savcı "Makedony a Yunan 52


TÜRK DÜNYASI VE MATB UAT

işgaline geçeli seneler olduğu halde Yeni Asır'cıların Türk sancağını ellerinden bir dakika bırakmamış olduklarını söylüyor, sahip ve mesul müdürümüzün bu cihet dikkate alınarak en ağır cezaya çarptırılmasını istiyordu." Fakat ne mahkumiyetler ne de sık sık kapanmalar Yeni Asır'ı yıldırmamıştır. Bu son kapanışımız İstiklal Savaşı'nın kati zafere ulaşması üzerine yazdığımız müteaddit maka­ lelerden dolayı olmuştur. Muhtelit mübadele heyeti Yunanistan'a gelinceye kadar bu kapanma devam etmiş ve Türk murahhaslarının Plasti­ ras hükümeti nezdinde ısrarlı teşebbüslerinden sonradır ki mübadele zamanında yeniden intişarımız temin edilmiştir. Yeni Asır'ın hayatında dördüncü devre Yunanistan'da neşriyatına son verdiği gün İzmir' de neşriyat hayatına gir­ mesiyle başlar. 1924' den bugüne kadar bizi bir gün ellerinden bırak­ mamak suretiyle takip eden sevgili okurlarımız teveccüh­ leri ile yaşattıkları bu gazetede imanla sevginin nasıl inki­ şaf ettiğini bizim kadar bilirler. Gazetecilik hayatımızda şimdi yepyeni bir devir baş­ lamış gibidir. Bu yeni devir kurulmasına çalışılan yeni bir dünyanın icaplarına ayak uydurmak zaruretinden doğmuş­ tur. Bugün her zamankinden daha kolaylıkla ve daha hu­ dutsuz bir güvenle basın hürriyetinin değerini muhakeme edebilecek haldeyiz. Halk kitlelerinin uyanık şuuru devlet adamlarımız gibi gazetecileri de güç bir imtihana tabi tutmuş bulunuyor. Bu imtihanda muvaffak olmak için yalnız malzeme kafi değil­ dir. İdealizmi realizmle kucaklaştıran bir insan lazımdır. 53


S EBAHATTI N Ş İ M Ş İ R

Bizim andımız halkçılıktır. Her şeyi halk için düşünü­ yoruz. Halka inanmaktan da büyük kuvvet olmayacağına inanıyoruz. Bunun içindir ki neşriyatımız da memleketin yüksek menfaatlerinden ve halkın iradesinden başka ha­ kim yarım asırlık mesaimizde kadirşinas okurlarımızın hiçbir zaman esirgemedikleri teveccühlerinin m i nnetta­ rıyız. Bu teveccühe daima layık olmak için elimizden ge­ leni yapacağız."41

41

Arıkan, Zeki, lzmir Basın Tarihi (1868 - 1 938), İzmir, 2006, s . 1 9 3 - 1 96. 54


KARESİ

alıkesi r' d e 5 Mart 1 302 (1886) tarihinde yayınlanmaya

B başlayan ilk gazetedir. Gazete her hafta Çarşamba gün­ leri yayınlanan vilayet resmi gazetesidir. İdare yeri günü­

müzde Sosyal Sigortalar İşhanı olarak bilinen binanın kar­ şısındaki Karesi vilayet matbaasıdır. Düzenli tirajı hakkında bilgimiz olmamasına rağmen, 1886 ve 1887 senelerine ait bütçelerde gösterilen abone gelirlerine göre asgari 1000 adet basıldığı anlaşılmaktadır. Karesi gazetesinin sahibi ve idarecileri ise, başlık kıs­ mında yer alan " her husus için merkez vilayette matbuat müdüriyetine müracaat olunur" ibaresinden anlaşılacağı üzre gazete ile sorumlu makamın vilayet maarif müdür­ lüğü olduğu anlaşılmaktadır. Matbaanın idarecileri aynı zamanda gazeten i n de idarecileridirler. Bunlarda sırası ile maarif müdü rü önce Hikmet Bey, sonra Giritli Hasan Tahsi n ile matba a müdürü Çunazade Saadettin Efendi' <lir. Resmi gazete olduğu için konuları daha çok hükümet ve vilayet tebliğlerine, vilayet, kaza ve nahiyelerine ait ha­ berlere, ilim, fen, sanat, edebiyat, ziraat, ticaret hususlarına dayanmaktadır. Belirli yerler için belirlenen yazarlar olma­ dığı gibi, başyazı ve fıkra yazarlığı da yoktur. 55


SEBAHATI İ N Ş İ M Ş İ R

İknci sayıdan itibaren konu ve sütu n b aşlıkları belir­ lenmiş olup, bunlar Havadis-i vilayet, kısm-ı resmi, eva­ mir-i umumiye, kısm-ı gayr-ı resmi, muharrirat-ı telgra­ fiye ve ilanat'tır. Yedinci sayıdan itibaren v ilayet haberleri başlığı altında edebiyat kısmı, 89. Sayıdan itibaren de mü­ tenevvi kısmı açılmıştır. Yazarlar olarak ilk sayıda herhangi bir isme rastlan­ mamaktadır. Karesi gazetesinin tam a m ı ele alınd ığında da devamlı bir muhabiri olmadığı gibi, yayınlanan haber­ lerinde daha çok kazalardan gönderilen resm i haberler ile yine aynı bölgelerden okuyucuların gönderdiği m ektuplar olduğu anlaşılmaktadır. Gazetenin ilk ve belli başlı muhabiri aynı zamanda mat­ baa müdürü de olan Çunazade Mehmet Saadettin Efendi­ dir. Zira, 47. Sayıda bir yazıya cevap veren Saadettin Efendi "müdür ve muharriri evvel" imzasını kull a n mıştır. Karesi gazetesi bir eğitim müessesi olarak çalışmış, tarih, coğrafya, ziraat ve fen konularında pek çok faydalı yazılar yayınlamış, sanat alanında yazar ve şairlerin yetişmesine ves ile olmuştur. Maarif Müdürü H ikmet ve G i ritli Hasan Tahsin, Medrese-i Edebiyenin sahip ve müdürü D arüşşa­ faka mezunu Ahm et Nurettin ve Dr. İsmail Efendi daimi

yazarlar arasında gözükmektedi r.

Edebiyat dalında şiir ve yazıları yayınlanan ş ai rler Rüş­ tiye son sınıf taleb elerinden Abdullah H i l m i, vilayet Bidayet mahkemesi azasından Nuri, Müderris Müstecipza de A dil, vi­

layet naibi Tahsin, Bidayet mahkemesi başkan ı H a kkı, Rüş­ tiye dördüncü sınıf talebes i Yakup Sururi, Rüştiye ilk sınıf­ larından Hüseyin Avni, İdadi taleb esinden İsmet, Rüştiye öğretmen i Sadrettin, Muharrem Hasbi, Abdülazi z Mecdi 56


Tü RK DÜNYASI VE MATBUAT

(Tolun), Kemer dava vekillerinden Salih Sabih, Öğrenci Nuri, Biga Tahrirat umum müdür muavini Recep, Mer­ kez bidayet mahkemesi zabıt katibi Şerif ve Namık efendi­ ler gözükmektedir. Karesi gazetesinin birinci dönemi 30 Mart 1304 (1888) tarih ve 105. Sayıda sona ermiştir. İkinci dönem 14 Nisan 1 330 (1914) tarihinde yeniden başlamıştır. Karesi vilayeti 1888 senesinden mutasarrıflık haline getirilince vilayetin resmi gazetesi olan Karesi gazetesi de kapatılmıştır. Bundan sonra 1 909'da Balıkesir ve 191 1 yı­ lında da Yıldırım isimlerinde iki gazete daha çıkarılmış ise de başarılı olamamışlardır. Gazetesiz kalınan dönemde Balıkesir aydınları bir ara­ yış içine girmişlerdir. Bir gün Hasan Basri (Çantay) özel matbaa sahibi Cemil Efendi ile görüşerek kağıdı ve mas­ rafı kendisine ait olmak üzere ve belirlenecek bir ücret mu­ kabili mutasarrıflık namına haftalık bir gazete çıkarılma­ sını önermiştir. Cemil efendi bu teklifi kabul edince, Hasan Basri, matbaa sahibi ile aralarında yaptıkları bu görüşmeyi zamanın mutasarrıfı Reşit Beye nakletmiş, o da muvafa­ kat edince encümen azası Hoca Mehmet Bey veznedar ve mutemet, Muharrem Zühtü efendi de 300 kuruş ücretle katip tayin edilmiş ve Karesi gazetesi Hasan Basri Beyin müdürlüğü altında 14 Nisan 1 330 (1 914) tarihinde yeni­ den yayı nlanmaya başlamıştır. Gazete büyük bir memnu­ niyetle karşılanınca, kazanç bol olmuş ve Hasan Basri Bey İstanbul ' dan 1916 yılında matbaa getirerek Karesi matbaa­ sını da kurmayı başarmıştır. Gazete ilk gazetenin klişesini kullanmıştır. Klişe 1916 da değişmiş, 1918'de tekrar eskiye dönülmüş, son dönemi ise Balıkesir olarak kullanılmıştır. 57


SE BAHATI I N Ş i MŞ i R

Resmi gazete olması hasebiyle konul a r siyasi olmak­ tan ziyade ilk senelerde resmi tebliğler, Balıkesir ve Kaza­ larına ait haberleri, olayları, edebi yazı ve şiirleri, fer man-ı hümayunları, Büyük Zaferden sonra yen i çıkarılan kanun­ ları, kararnameleri, vilayet tebliğlerini, zaman zaman da başyazıları kapsamıştır. 1 920 senesine kadar İstanbul ga­ zetelerinden iktibaslar yapılmadığı gibi h ü kü metlerin is­ tifası ve kurulması dışında İstanbul mahreçli haberlere de yer verilmemiştir. Daimi muhabiri olmayan gazetenin h a be rleri resmi kanaldan alınan bilgilere dayanmaktadır. Yazı kadrosu da okuyuculardır. Daimi yazarı ise, ilk zamanlar Hasan Basri, 1924 senesinde ise, Abdullah Fevzi'dir. Karesi gazetesi 20 Aralık 1926 tarihi nd e 626. Sayı ile yerini Balıkesir Gazetesine bırakmıştır. B i r müddet Balı­ kesir (Karesi) olarak yayınlanm ı ştır.4 2

42

Yurdakök, Abdullah, Balıkesir Basın Tarihi (1886 - 1 991, Balıkesir ı992, Karesi Gazetesine Göre Balıkesir ( 1 9 1 4 - 1 916), lzmir-1 989· 1 990, Basılmamış Lisans Tezi. s.38-58.; Şimşir, Sebahattin,

58


İ ZMİ R'E DOGRU

1 6 Kasım 1 33 5 (1919) tarihinde ilk sayısı iki. sahife ola­ rak yayınlanmıştır. İdarehanesi Kuvva-yı milliye karar­

gahı olup, ilk zamanlar Perşembe ve Pazar günleri yayınla­ nırken, 1 1 . Sayıdan yani 20 Aralık1 335 tarihinden itibaren Çarşamba ve cumartesi günleri, 22. Sayıdan sonra da Çar­ şamba, Cuma ve Pazar olmak üzere haftada üç, 31 Mart 1920 tarihinden itibaren de haftada iki, yani Çarşamba ve Pazar günleri yay ınlanmaya başlamıştır. İlk sayı tirajı 1000 adet iken, İzmir için Balıkesir' de mi­ ting yapılacağını haber veren 27 Kasım 1335 (1919) tarihli dördüncü sayı 3000 kadar basılmıştır. 1 1 Aralık 1335 ta­ rihli İzmir mitingine ait resmi ifade eden dört bin adet ba­ sıldığı gibi, İzmir'e de gizlice sokulmuştur. Gazetenin sahipleri Hüseyin Vasıf ve Esat (Çınar) kar­ deşler ile Mustafa Necati Bey' dir. Gazete, Balıkesir' de Kuvva-yı Milliye hareketin in ön­ cülüğünü yapanların inandıkları fikir ve düşüncelerini, gayelerini a nlatacak, bunları yakın ve uzak bütün Tür­ kiye'ye ulaştırmak amacı ile ihtiyaç olmuştur. Teşkilatın idare heyeti üyesi Hüseyin Vasıf, kardeşi Esat ve Mustafa Necati Beyler gazete çıkarma teşebbüsüne başlamışlardır. 59


S E BAHATT İ N Ş İ M Ş İ R

Neticede Kuva-yı m illiye teşkilatından aldıkları yüz lira ile de işe başlamışlardır. Gazetenin adına gelince, Esat gayelerini izah ederek İz­ mir'e Doğru üzerinde ısrar etmiştir. Başka isimler de ileri sürülmesine rağmen Esat klişe işini b i r oldubittiye getirip Bandırma'dan İstanbul 'a giden bir vapura İzmir'e Doğru ismini vererek meseleyi kökten çözmüştür. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalini çok sert yazılarla protesto eden gazete , gerek işgal bölgelerinden Yun a n Me­ zalimi hakkı nda Anadolu'ya ve gerekse A nadolu' d a n Mus­ tafa Kemal Paşa'nın başlattığı Milli Mücadele h akkında çok kıymetli haber ve bilgile r yayınlam ıştır.

Gazete, İzmirliler tarafından büyük bir ilgi i le karşılan­ dığı gibi, bazen karaborsada bir liraya satıldığı da olmuş­ tur. Bandırma' dan da vapur ile İstanbul'a da gönderil m iş tir. Başyazılar ilk zamanlar imzasız yayınlanmakla b irlikte, yedinci sayıdan itibaren Hüseyin Vasıf, Mustafa Necati im­ zaları görülmektedir. Son sayılarda ise başyazar olarak İs­ mai l Habib (Sevük) görü lmekted i r.

İzm ir'in işgalinden dolayı yüre kleri yaralı ve m illi ha­ reketin öcüleri ola n bu vatanperver ve milliyetçi insanlar hakikaten o devirde kalpleri ferahlat an ve heyecanlar ı kam­

çılayıcı birb irinden güzel birçok başyazı y ay ı n la m ışlar ve Kuvva-y ı mill iye nin önde gelen sav u nucuları olmuşl a rdır.

Bu duru ma örnek olması bakımından şu c ü m leler dik­ kat çekicidir; "Tam altı ay evvel A nadolu'nun göz b eb eği, Türk'ün mübarek yurdu İzmir'im i z kahır ve sefil b i r düş­ manın elim bir tecavüzü karşısın da kalmış , tarihi Türk yur­ dunda Avrupa'nı n gözü önünde pek şen'i b i r tarzda ezilir­ ken dünyanın sükun ve asayişi namına insanlığı n refah ve 60


TURK DÜ NYAS I VE MATBUAT

saadetini temine çalışan Paris Sulh Konferansı da bu va­ ziyet karşısında Türk'ün vicdani sesini işitmemişti. Koca dünyada Türk ' ü n feryadını işitecek kimse görülmüyor. Anadolu'nun ruhundan coşan yeis ve elem tufanı önünde bir ses, Türk'i.in hakkı namına bir ses çıkmıyordu. Türk ve Türk'ün aziz yurdu İzmir için fedakarlık, Yunan zulüm ve vahşeti karşısında titreyen ezilen kardeşler, dindaşlar için kurtarıcılık vazifesi yine Anadolu'nun evlatlarına kalmıştı. İşte altı ay oluyor ki bütün Türk kalpleri İzmir için çarpı­ yor ve bütün Anadolu evlatları İzmir'e Doğru olan bu ha­ rekette bulunmayı bir vazife biliyorlar." Ayrıca; "İzmirsiz Anadolu yaşayamaz. Mamafih en hakiki ümitlerimiz yine silahlarımızdadır ve bütün mevcudiyetimizle iman ediyoruz ki, Anadolu ta­ mamen yok olmadan sevgili İzmir'imizi elimizden kopa­ ramayacaklardır." İzmir'e Doğru gazetesinin 74 numaralı son sayısı 27 Haziran 1 336 (1920) tarihini taşımaktadır.43

43

Yurdakök, a.g.e., s. 87·9 1 . 61


VARLI K

arı amış'ta yayı nlanan önemli bir gazetedir. K a rs'ı 30 Ekı m 1920 tarih inde kurtuluşun d a n sonra b asın ışle­ rinin hemen başl aması, devam eden s üreçte, tarihi olayla­

S

rın ve gelişmelerin yakından takip edilmesi n i kolaylaştır­ mıştır. Kazım Karab ekir Paşa le b aşlaya n basın işleri u zun yıllar devam etm iştir . Kars'ta ele geç irilen matbaa m ak i n esi ve t a k ı m larını kolordu merkezi ola n Sarıkamış'a taşınara k yerleştirilme­ sinden sonra , "V arlık Evi" adlı bir m atbaa oluştu ru l muş ve harfler de İst anbul' dan getirtilmiştir. Bu m atbaada 25 Ağ ustos 192 1 tar ihinden itibaren de " Varlık" adı ile önce hafta da bir daha sonra da iki kez olm a k ü zere bir gazete çıkarılmaya başlan mıştır. "Varlık Birlikte Yaşar" başlığının altında "M illetin uyanmasına çalışır, Siyasi, İçtimai, İlmi, Ahlaki ve Edebi" gazetedir şeklin d e bir d e açıklam a veril­ mişti r. İlk çıkt ığı yıl sayısı her yerde beş kuru ştu r. Gaze te "yolu muza uyg un yaz ılara gazetemiz açıktır" şeklinde bir açıkla ma ile de nası l yazıl ar bekle diğini de duyurmuştu r. Mesul müdürü ve imtiyaz sahibi Yusufzade Yusuf B ey olup, Müdü r ve baş muharriri Feyzullah S acit't ir. Gazete

Perşembe günleri neşredilmişt i r. Müracaat yer i olarak 62


TÜ RK DÜNYASI VE MATBUAT

Sarıkamış Telgraf ve Telefon İdaresi gösterilmiştir. Gazete dilinin açık Türkçe, halk dili olduğunu da vurgulamıştır. Sekiz yıl yayınlanan bu gazete yazıları ile bölge halkını her alanda bilinçlendirmeye çalışmıştır. Kazım Karabekir Paşa'nın gayretleriyle çıkartılan Varlık Gazetesi ile birlikte topluma farklı alanlarda haberler ve bilgiler verilmiştir. Ha­ berlerindeki önceliği istiklal savaşı ve milli mücadeleye ve­ ren gazete, dışarıdan gelecek tehlikelere karşı da mücadele etmiştir. Milli mücadele boyunca ordu ile ilgili yazılara yer veren Varlık Gazetesi'nin, eğitim, sağlık ve sportif faaliyet­ lere de büyük önem verdiği, bölge halkını bilinçlendirmeye çalıştığı görülmektedir. Batı cephesinden gelen haberleri, Anadolu Ajansı, Ha­ kimiyet-i Milliye , Yeni Gün Gazetelerinden alarak okuyu­ cusuna aktara n Varlık, Kolordu telsizi ile aldığı haberleri de İstanbul ve A nkara gazetelerine vermiştir. Şair Feyzul­ lah Sacid'in makaleleri hariç yazılan yazıların kesin ola­ rak kime ait olduğu belli değildir. Gazete Kars, Erzurum ve Trabzon' da satılmıştır. Gazetenin çeşitli illere ve hatta İran gibi yakın komşu ülkelere muhabirler gönderdiği de görülmektedi r. Varlık Gazetesi bölgede yeni kurulan devletin, inkılap­ ların ve bu sınır şehrinde Ruslara ve Ermenilere karşı ya­ pılan savaşlar ın anlatılması gibi çok önemli bir görevi de üstlenmiştir. Doğuya ait her şeyi yazmak için de iyi bir dü­ zen kurulmuş, haberleşme ağını özellikle İstanbul ile oluş­ turarak, dönemin İstanbul gazeteleri ile bile boy ölçüşecek düzeye gelmişt ir. 63


S E BAHATT İ N Ş İ M Ş İ R

Daha sonra kolordunun Erzurum'a taşınması ile Varlı k Gazetesi'nin basıldığı matbaa Sarıkamış'tan alınarak Erzu­ rum'a nakledilmiştir. Varlık Gazetesi, Misak-ı M illi sınırları içerisinde tam bağımsız bir Türk Devleti hedefi doğrultusunda yayın po­ litikası izlemiştir. Milli Mücadelenin gerçekleri, a macı ve ruhu aşılanmaya çalışılmış, tam bağımsızlık fikri i ncelen­ miştir. Bazı sayılarını özel konulara ayıran gazete, ilk iki sayısını Şehit ailelerine yardım amacıyla çıkarmış, S akarya zaferi ve Kars anlaşmasına da özel sayılar neşretm iştir. Gazete bölgenin kurtuluşundan sonra yayınlanan ilk gazete olması hasebiyle Kars basın t a r i h i açısın d a n çok önemlidir. Gazetede, dış politi ka, cereyan eden savaş, ba­ rış ve konferansları, azınlık sorunları, İstanbul hükümeti ve Doğu Anadolu bölgesinde eğitim ve kült ü r faaliyetleri gibi konularda da yazılar yer a lmıştır. Varlık Gazetesi, ya­ yınladığı makalelerde Yunanistan ve Avrupa'yı hedef alır­ ken, Türkler tarafından yapılan v e A nadolu' d a k i m üca­ delenin ahengini bozacak her türlü olum s u z h arekete d e şiddetle .tepki göstermiştir. 21 Ağustos 192 1 tarihi nde yayın hayat ı n a g i re n Varlı k gazetesinin kapand ığı tarih hakkı nda muhtel i f görüşler bu­ lunm aktadır. Feridun Fazıl Tülbentçi, Varlı k G azetesinin 1928 yılına kadar yay ın hayatın a devam ett iğ i n i belirtmek­ tedir. Tülbentçi'nin vermiş olduğ u bilgiyi, Zekai Güner ve Orhan Kabataş'ın hazırladığı "Milli Mücadele D ö n e m i Be­ yannameleri ve Basın" adlı kitap da desteklemekte d i r. Ka­ naatimizce, Varlık Gazetesi Mayıs 1 928'e kad a r Sarıkamış'ta yayın hayatına devam etmiştir.44 44

Arslan N.; Tekir S Kars Basın tarihi 1 921 - 1 980, Kars, 20 ı 3, s. 88 ..

64

-

91.


DERGİLER TÜ RK YU RDU

ürk Yurdu 1 9 1 1 yılında kurulan bir derneği n ismi ola­

Trak karşı mıza çıkmıştır. Daha sonra Mehmet Emin

Yurdakul'un teklifi ü zerine Türk Yurdu isimli bir dergini çıkarılması kararlaştırılmış ve 1912 yılında Türk Ocağı'nın

kurulması ile de yayın organı olarak karşımıza çıkmıştır. Türk Yurdu, Türkçülük fikir akımının sesini yüksel­ ten ve uzun ömürlü olan ve halen de yayınlanmaya devam eden bir derginin adı olarak ölümsüzleşmiştir. Hamdullah Suphi, Türk Yurdu'nun canlı, kudretli, coş­ kun ve inkılapçı bir fikir manzumesinin mahsulü olarak or­ taya çıkmış olduğu nu belirtir. Zaten ilk sayısında "Maksat ve Meslek" başlıklı yazıda; "Türklüğe hizmet etmek, Türk­ lere fayda dokundurmak istiyoruz. Maksadımız işte bu­ dur" diyerek, Türklerin fa idesine çalışmayı ilke edinmiştir. Başlangıçta yazar kadrosu içinde yer alan Veled Çelebi, Necip Asım, Mehmet Emin (Yurdakul), Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip (Yöntem), Yusuf Akçura, Ahmed Ağa­ oğlu, Mehmet Emin Resulzade, Hüseyinzade Ali Bey, Ayaz İshaki, Halim Sabit gibi isimlerdir. Bu isimlerle ortaya çı­ kan Türkçülük hareketi, Türk Yurdu'nda geniş bir kadroya 65


SEBAHATIIN Ş İ MŞ İ R

sahip olmuştur. Türk Yurdu, fikir ve sanat hayatına can­ lılık kazandıran; İttihat ve Terakki Partisi'ne bağımlı ol­ maksızın, kendi doğruları ölçüsünde Türklük Dünyasına hizmet vermiştir. Türk Yurdu, milli kültür ve şuurun sa­ vunucusu olmuş, kültür meselelerinin yan ı sıra, iktisadi, siyasi ve içtimai meselelerle de ilgilen miştir. Fikriyat, içti­ maiyat, iktisadiyat, edebiyat, lisaniyat, matbuat, Türkiyat, tarih, arkeoloji, coğrafya, etnografya, tenkit, seyahat, mu­ sahabe, temaşa, şiir, hikaye, nesir, eski ve yeni eserler, mek­ tup, mimarlık, resim, musiki, terceme-i hal, bibliyografya, sağlık, spor, talim ve terbiye, felsefe, hars tetkikleri, Türk­ lük Şuuru ve müteferrik konular, Türk Yurdu'nun muhte­ vasına ait ana başlıklar olarak görülmüştür.45

45

Hüseyin Tuncer, Türk Yurdu Üzerine Bir inceleme, Ankara, 1990. 66


BÜYÜ K DOGU DERGİSİ

1 7 Eylül 1943 tarihinde İstanbul' da yayın hayatına başla­ yan haftalık Büyük Doğu Dergisi'nin kurucusu Necip Fa­

zıl Kısakürek'tir. Derginin imtiyaz sahibi Behçet Adil Bağ­ datlıoğlu, genel yayın müdürü M. Sami Karayel'dir. Cuma günleri çıkan dergi, siyasi ve edebi bir niteliğe sahiptir. Büyük Doğu ilk sayısında: "Büyük Doğu bir mefkurenin ismi, Büyük Doğu, ken­ disini mekan çerçevesinde değil, zaman çerçevesinde ger­ çekleştirecek bir dava." "Biz Büyük Doğu'yu Türk vatanından başlayarak gü­ neşin doğduğu istikameti yalayan bir madde üzerinde ara­ mıyoruz. . . " "Büyük Doğu, o mefkurenin ismidir ki, köküyle bi­ rine ve dallarıyla öbürüne ilişik olduğumuz Doğu ve Batı dünyaları arasında dahi mahsup sırrını renk ve kafa ağrı­ larında örgütlemiş bulacak ve Türk Milletini, alacağı ile vereceği ortamında tam bir asliyet ve şahsiyet ahengine erişmiş görecektir." Büyük Doğu'nun yazar kadrosunda; Necip Fazıl, Hü­ seyin Cahit Yalçın, Burhan Toprak, Salih Murat Uzdilek, 67


S E BAHATT I N Ş İ M Ş İ R

Rıza Çandır, Fikret Adil, Sadi Ünal, Reşat Ekrem Koçu, Vehbi Emre, Behçet Bağdatlıoğlu gibi isimler yer almaktadır. 3 Mayıs 1944 olaylarından sonra bir müddet yayınına ara veren Büyük Doğu, 2 Kasım 1945 tarihinde tekrar yayın hayatına dönmüş ve bu dönüşü şu cümlelerle duyurmuştur; "Koskocaman top şeklinde bir yumak gibi iplik iplik bükülü, kangal kangal kıvrımlı ilk ucundan son ucuna ka­ dar devşirili, dışarıya doğru lif lif dağınık ve içeriye doğru kol kol toplu, muhitte namütenahi çok ve merkezde namü­ tenahi tek ve nihayet gelmiş gelecek zaman boyunca, bü­ tün eşya ve hadiseler zeminini avlamaya memur bir fikir ağı halinde düğüm düğüm çerçeveli bir manzume . . . yek pare bir inanış, görüş ve ölçülendiriş manzumesi. . . İsmi de Büyük Doğu . . . "

Bu dönemdeki yazar kadrosu ise, Peyam i S afa, Niza­ mettin Nazif, Mustafa Şekip, Şükrü Baban, Burhan B elge, Kazım Nami Duru, Salih Zeki, Necip Fazıl, Sait Faik, Ce­ mal Tollu, Reşat Ekrem, Nejat Muhsinoğlu, Mahmut Yesari, Zahir Güvenli'den oluşmakta olup, kısa bir süre sonra bu isimlere Oktay Akbal, Rusçuklu Hakkı, Şükrü Hazım ve Ahmet Adnan' da katılmıştır. Büyük Doğu'da 1947 1 Ekim'inde yayınlanan Abdül­ hamid'in Ruhaniyetinden İstimdat adlı yazı nedeniyle Ne­ cip Fazıl tutuklanmıştır. Necip Fazıl tarafından 17 Eylül 1 94 3 tarihinden 28 Ni­ san 1971 tarihine kadar ara ara kesinti ile de olsa yayın­ lanmayı başarmıştır.46

46

Nuri İnuğur, Türk Basın Tarihi, İstanbul, 1 992. 68


KA DRO DERG İ S İ

adro dergisi 1 932 yılı Ocak ayında Ankara' da aylık fi­

Kkir dergisi olarak yayınlanmaya başlamıştır.

Derginin kurucuları Yakup Kadri (Karaosmanoğlu),

Şevket Süreyya (Aydemir), Vedat Nedim (Tör), Burhan Asaf (Belge),İsmail Hüsrev (Tökin) ve M. Şevki (Yazman)'dır. Bu isimler İsmet Paşa'nın iktisadi devletçilik teşebbüsü­ nün ideologları sıfatıyla Kadro dergisini yayınlamışlardır. Bu dergide savunulacak görüşleri Şevket Süreyya, 5 Ocak 1931 tarihinde Ankara Türk Ocağında verdiği konferansta açıklamıştır. Kadro dergisinin i mtiyaz sahibi Yakup Kadri, Neşriyat müdürü de Vedat Nedim'dir. Yakup Kadri'nin Politika'da 45 Yıl adlı eserinde belirttiğine göre, Kadro, Atatürk inkı­ laplarının fikri izahını yapacak, daha doğrusu halk parti­ sinin (avant-garde) organı vazifesini görecek bir dergi ola­ rak düşünülmüştür. Dergi Ocak 1 932'de n Ekim 1 93 4 tarihine kadar 3 4 sayı yayınlandığı dönemde, Atatürk inkılaplarının sınırla­ rını çizmeye, ilkelerini b elirlemeye çalışmıştır. Dergi A ra­ lık 1 934'de yayınlanan 35-36. sayılar ile de yayın hayatına son vermiştir. 69


S E BAHATII N Ş İ M Ş İ R

Dergi, 27. sayısında amaç ve içeriğini şu şekilde ifade etmiştir; "Tarih bütünlüğü, yurt bütünlüğü, dil bütün lüğü, di­ lek bütünlüğü ve Türk varlığını yükselttirmek için de iş ve mücadele bütünlüğü". . . İşte milli inkılap hareketimizin mevzuu budur. "Devrimiz milletlerin kayıtsız ve şartsız istiklalleri dev­ ridir. Tarihin her devrinde alemin gidişine yön gösteren Türk milleti bu devrin de öncüsü ve önderd i r." "Türk inkılabı cihanda yeni bir hareketin ismidir. Bu ha­ reketin kendinden evvel yahut kendi d ı şında cereyan eden inkılap hareketleriyle birliği ve benzerliği yoktur."

70


TÜRK DÜNYASI MATBUATI



TERC ÜMAN GAZ ETESİ

usya mahkumu Türklerin önemli isimlerinden biri de

RGaspıralı İsmail Bey olmuştur. O her fırsatta milletinin geleceği yönünde önemli kararlar almak maksadıyla çalış­

mıştır. Şüphesiz bu kararların belki en önemlisi Tercüman gazetesini gün ışığına çıkarması olmuştur. Gerçi onun Tercüman gazetesinden önce defalarca Çar hükümeti nezdinde gazete / dergi çıkarmak maksadı ile yap­ tığı müracaatlar sebep dahi gösterilmeden reddedilmiştir. Ruslar tarafından 8 Mayıs 1881' de çıkardığı Tonguç ile 5 Ağustos 1882 tarihinde çıkardığı Mirat-ı Cedid ile bazı kü­ çük çaplı mecmuaları yayınlamasına izin vermişlerdir. İs­ mail Bey gazete çıkarmak hususunda sürdürdüğü ısrarlar neticesinde emeline kavuşmuş ve Rus hükümeti şartlı ola­ rak kendisine Bahçesaray' da bir gazete çıkarma izni ver­ miştir. Gaspıralı'ya izin çıkardığı gazetenin Rusça tercü­ mesini de aynı zamanda çıkartmak şartı ile verilmiştir. Bu şekilde Rus hükümeti, onun gazetesi vasıtası ile ne yapmak istediğini, Türkler arasında yaymaya çalıştığı fikirleri ta­ kip etme imkanı bulmayı düşünmüşlerdir. Kırım'ın yetiştirdiği ve Gaspıralı'n ı n da çağdaşların­ dan olan Cafer Seydahmet Kırımer'e göre Gaspıralı'ya ga­ zete çıkarma izni verilmesinde şu faktörler rol oynamıştır: 73


S E BAHATT I N Ş i MŞ i R

Kırım'ın Rus hakimiyeti altına gi rmesinin 100. Yılı Nisan 1883'te kutlanacaktır. Bu tarihi kutlam a dolayısı ile Rus hükümetinin anadilde (Türkçe) bir neşriyata müsaade et­ miş olması muhtemeldir. Tabi bu a rada, Gaspıralı'nın Bah­ çesaray Belediye Başkanı olması, yıllardan beri Rus ileri gelenleriyle sürdürdüğü dostane ilişkileri, asaleti dolayı­ sıyla Rus askeri okullarında, her ne kadar mezun olamasa da tahsil görmüş olması da bu izinin verilmesine olumlu katkı yapmıştır. Gaspıralı, gazete çıkarmak için gerekli izni alınca hem gazetesini tanıtmak, hem de maddi destek sağlamak mak­ sadıyla abone kaydetmeye başlamıştır. B u m aksatla, St. Pe­ tersburg' dan doğrudan doğruya Nijni Novgorod'a gitmiş ve buradaki panayırda toplanan Türk lere Tong uç adlı b roşü­ rünü dağıtarak çıkacak olan gazetesi için ilgi toplamaya ça­ lışmıştır. Burada ilk yılda 51 nüsha yayınlamaya söz veren Gaspıralı, üç ruble yıllık ücret karşılığı 1 0 0 civarında abone kaydetmeyi de başarmıştır. Nijni Novgoro d ' d a n sonra git­ tiği Kazan'D a ise ilgi görmemi ştir. İşte bu işlerle meşgul olduğu bir dönemde Gaspıralı, Sim­ birsk vilayetinden zengin bir tüccar olan İsfendiyar Akçu­ ra'nın kızı Zühre ile evlenmeye karar vermiştir. B u evlilik ve Zühre hanımın çeyizi sayesinde Gaspıralı hem matbaa almayı başarmış hem de gazeteyi istediği k ıvamda çıkara­ bilmiştir. Hatta öyle ki, uzun yıllar Tercüman gazetesi zarar etmesine rağmen, Zühre hamının desteği ile ayakta kalmış, gazete ancak 20. Kuruluş yıl dönümü olan 1 90 3 yılından itibaren kar getirir hale gelmişt ir. Hazırlıklarını tamamlayan Gaspıralı, 1 0 Nis a n 1 883 tarihinde kendi fikirleriyle birlikte şöhreti de d alga dalga bütün Türk ve İslam Dünyasına yayılacak olan Tercüman 74


TÜ RK DÜNYAS I VE MATB UAT

Gazetesini neşretmeye başlamıştır. Tercüman, kısa sürede Rusya' da yaşayan bütün Türk topluluklarının kulağı, kalbi ve dimağı olmuştur. Ancak, Gaspıralı'nın fikirlerinden memnun olmayan, özellikle eğitim alanındaki görüşlerine bazı mutaassıp çev­ reler büyük tepki göstermişlerdir. Nitekim, bu mutaassıp çevrelerden kendisini öldürmeye teşebbüs edenler dahi ol­ muştur. Bunlardan biri de Kazan ulemasından Gilman Ke­ rim Bey' dir. Gilman Bey'in oğlu Fatih Kerimi, Orenburg' da çıkan Vakit Gazetesi başmuharriri ve aynı zamanda Gas­ pıralı'nın hayranlarından bir münevverdir. Bir gün elinde Tercüman gazetesini okurken, babası, bu gazete vasıtası ile Gaspıralı yeni fikirlerini yayıyor ve benim oğlum da onun peşinden gidiyor, diye oğlunu öldürmeye karar vermiştir. Fakat, asıl kabahatlinin oğlu değil, Gaspıralı olduğuna hük­ mederek, onun " katlini vacip" telakki etmiş ve bu maksatla Bahçesaray'a kadar gitmiştir. Taassubuna rağmen akıll ı bir zat olan Gilman Kerim, Gaspıralı ile çok heyecanlı ve şiddetli münakaşalarda bulunmuştur. Fakat, Gaspıralı İs­ mail Bey'in ihtiyatlı ve akıllı sözleriyle ikna olan Gilman Kerimi, tamamıyla Gaspıralı taraftarı olarak memleketine dönmüş ve hatta oğlu Fatih Kerimi'nin tahsilini tamam­ laması ve Türklüğe hizmet etmesi için İstanbul 'a gönder­ meye karar vermiştir. İşte bu vaziyette bulunan bir Müslüman topluluğu ile, tamamıyla düşmanca davranan bir Rus idaresi arasında, İsmail Bey bir nevi Türk rönesansı diyebileceğimiz yen i­ lik hareketleri için, tek başına başlattığı mücadelesini sağ­ lam seciyesi, yüksek azim ve sebatı, yılmadan ve korkma­ dan devam ettirdiği çalışması ve bütün bunları tamamıyla 75


SEBAHATIİN Ş i M Ş İ R

kanunlar çerçevesinde, yani meşru zeminlerde, yapması sa­ yesinde tuttuğu yolda başarıyla ilerlemiştir:" Gazetenin ilk sayıdan itibaren şu başlıklarla yayın yap­ mıştır; idareden, yüzyıl, Rusya' da matbuat-ı İslamiye, mü­ nacaat, Ahbar-ı mahalliye, A hbar-ı dahiliye, A hbar-ı hari­ ciye ve ilanat. Dilde, fikirde, işte birlik'i şiar edinen Gaspıralı dilde birliğin sağlanması için üç hususa dikkat çekmiştir; 1. Türk dilini yabancı unsurlardan temizlemek, 2. Okuyanın da yazanın da anlamadığı A rapça ve Far­ sça tabirlerden vaz geçmek, 3. Yerel deyimler yerine Osmanlıcada olanları kullan­ mak. Gaspıralı, Türk milletinin bir bütün olduğuna, coğrafi ayrılıkların ve lehçe farklarının bu büt ü nü parçalamaması gerektiğine inanmıştır. Gaspıralı'nın bu inancı neticesinde Tercüman zamanla bütün Türk illerinde ve b u arada İstan­ bul' da da aydınlar tarafından merakla beklenen bir gazete hüviyetini almış ve bunu uzun zaman devam ettirmiştir. Bazı zamanlar yalnız İstanbul içinde beş binin üzerinde sat­ tığı anlaşılmaktadır. Tercüman Gazetesi, 1 897 - 1898 yıl­ larında Bulgaristan' da 200, Dobruca' daki Kırı m Türkleri arasında ise 100 nüsha sattığı bilinmektedir. Gazete, 1912 yılında Mısır, İran, Hindistan hatta Fas'ta bile satılmıştır. Tercüman Gazetesinde, Türk dünyasının en meşhur ay­ dınları yazılar yazmıştır. Bunlar arasında Türkiye' den Yusuf Akçura, Fuad Köprülü, Ziya Gökalp, Ahmet Muhtar Paşa; 47

Saray, Mehmet, Türk Dünyasında Eğitim Reformu ve Gaspıralı lsmail Bey. Ankara, 1987, s. 24 -25.; Devlet, Nadir, Unutturulan Türkçü, lslmncı, Mo­ densit lsmail Gaspıra/ı, İstanbul, 20 1 1 . 76


TÜRK DÜ NYAS I VE MATBUAT

Rusya coğafyasından Remi(ev) kardeşler, Ahmet Hadi Mak­ sudi, Rizaeddin Fahreddin, Feridun Bey Köçerli, Ali Ekber Refibeyli, Neriman Neriman(ov), Osman Akçokraklı, Ah­ met Ozanbaşlı, Hasan Sabri Ayvaz(ov), İbrahim Fehmi vb. Türk dünyası üzerinde bugünde halen psikolojik etki­ sinin devam ettiğini düşündüğümüz Tercüman gazetesi 1883'te haftada bir olarak başladığı yolculuğunu 1918 yı­ lına kadar sürdürmeyi başarmıştır.

77


GASP I RALI İ SM A İ L B EY

• •

nlü Türk düşünü rü, eğitimci yazar, Türk ve Müslümanların uyanmalarına hizmet etmiş değerli bir gaze­ teci olan İsmail Gaspıralı, 1851 tarihinde Kırım'ın Bahçesa­ ray kasabasında doğmuştur. Akmescit Rus O rtaokulu'ndan sonra Voronej Rus Askeri Okuluna verilmiş, buradan Mos­ kova Askeri lisesine nakledilmiştir. Bu lisede yaşatılan slav­ cılık ideali ve Türk düşmanlığı Gaspıralıyı oldukça etkile­

U

m iştir. Bu dönemde çıkan Girit savaşına katılmak üzere okuldan kaçmış, ancak, İstanbul'a gidecek vapura biner­ ken yakalanarak Kırım'a gönderil miştir. Bundan sonra da okul hayatı olma mıştı r. Bahçesaray Zincirli Medrese 'de Rusça öğretme nliğine başlamışt ır. Eski usul okumayı tenkit ettiği için bazı mes­ lektaşları ve öğrencilerin kendisine düşman olması sebe­ biyle med reseden ayrı lmış tır. 1872 yılında Paris'e giderek orada iki yıl kal m ıştır. Bu­ rada gördüklerini Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Mu­ vazene (1884) adlı broşürde toplayarak, bunu 1 903 yılında İstanbul' da bastırmıştır. 1 875 de Kırım'a dönmüş, 1879' da Bahçesaray Belediye Başkanlığı'na seçilmiş ve dört yıl çalış­ m ıştır. 1879 da Türkçe gazete çıkarma isteği kabul edilme­ yince Genç Molla takma adıyla Rusça Tavrida gazetesinde 78


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

Rusya Müslümanları seri yazıları çıkmıştır. Medreselerin, okulların ve okuma usulünün ıslah edilmesini ileri sürerek, kendi buluşu olan Usul-ti Cedid alfabesi ve okutma usulü bütün Rusya Türkleri arasında kabul edilmiştir. Bir diğer üzerinde durduğu mesele de, Türk lehçelerinin birleştirile­ rek sadeleştirilmesi ve ortak Türk edebi dilinin oluşturul­ masıdır. Bu konu, 1906 da toplanan Rusya Müslümanları Kongresinde ele alınmış, Rusya'daki Türk İlkokullarının 4. sınıfında ortak Türk edebi dili ile yazılmış kitapların oku­ tulması kararlaştırılmıştır. Gaspıralı bu gayesini gerçek­ leştirmek üzere 10 Nisan 1883 de Bahçesaray' da Tercüman gazetesini ilk sayısından itibaren Dilde, Fikirde, İşte Birlik ilkesiyle çıkarmaya başlamıştır. Gaspıralı ayrıca, Müslümanların hayat tarzının mo­ dernleştirilmesini, Müslüman kadınının hürriyete kavuş­ turul masını, milli aydınlar zümresinin yetiştirilmesini ta­ lep etm ekte dir. Gaspıralı yalnız dilde değil, Türk kültürü ile ilgili diğer alanlarda da ıslahat fikri ile ortaya çıkmış olan bir önder­ dir. Bütün hayatını Türklüğün cehalet ve taassuptan kur­ tulup yükselmesi uğrunda harcamıştır. Gaspıralı, 1893 de Türkistan'a, 1907 ve 1908 yıllarında Türkiye'ye, Mısır'a ve Hindistan'a giderek konferanslar vermiş, Türklerin ve Müs­ lümanların uyanmaları, okumaları için gayret göstermiştir. Ona göre en önemli birlik dil birliğidir. Rusya' da 1917 öncesinde yetişen Türk aydınlarının büyük çoğunluğu Gas­ pıralı'nı n bu fikir, görüş ve faaliyetleri nden etkilenmiştir. 1909 yılı sonlarında İstanbul'a gelen Gaspıralı, gençlerin ve aydınların coşkulu gösterileriyle karşılanmıştır. 1914 yı­ lında da vefat etmiştir. 79


SE BAHATT I N Ş i M Ş i R

Rusya Müslümanları (1881); Avrupa Medeniyetine Bir Nazar İstanbul 1884; Mekteb ve Usul-ü Cedid Nedir, (Bah­ çesaray) 1894; Darürrahat Müslümanları ya ki Acaib-i Di­ yar-ı İslam, (Bahçesaray) 1 909 eserlerinden bazılarıdır.

80


EKİNCİ

zerbaycan' da halkın kendi dilinde yayınlanan ilk ga­

Azetesi Ekinci' dir. Gerçi, daha önce Tiflis' de 1831 yı­ lında A zerbaycan Türkçesinde Tatar Ahbarı ve 1845 yı­

lında Kafk.azın bu Tarafının Haberi adlı gazeteler ile 1858 yılında Tebriz' de Ahbare darelseltenete Azerbaycan adlı gazeteler çıksa da, bunlar Rusya ve İran hükümet idareleri tarafından çıkarıldıklarından ve resmi senetler derç ettik­ lerinden dolayı bu neşriyatlar Azerbaycan devri matbuatı­ nın selefleri kabul edilmemişlerdir.48 Gazete'nin kurucusu Hasanbey Zerdabi (1842

-

1907)'dir. Zerdabi'ni n kanaa­

tine göre o dönemin tarihi gelişme seviyesinde en tesirli, en münasip vasıtalardan biri matbuattır. O, "Rusya' da ev­ velinci A zerbaycan gazeti" yazısında şu hususlara dikkat çekmiştir: "Herkesi çağırıyorum, gelmiyor, gösteriyorum, görmüyor, diyorum, inanmıyor. Sonunda gördüm ki , onları haraylayıp, çağırmadan, onlara demekten başka bir gayr-ı ilaç yoktur. Benim sözümü işitenlerden hiç inanan olma­ sın, olmaz. Nasıl ki, bir çeşmenin suyunun altına ne kadar berk taş koysan, bir müddet zaman geçtikten sonra suyun 48

Solmaz Rüstemova - Tohıdı (derleyen), Azerbaycan Devri Matbııatı 1 875 1 990 Biblioqrafıya, Bakı, 1 993, s. 37. 81

-


SEBAHATT I N Ş İ M Ş İ R

dökülmesinden o berk taş eriyip değişir. Özel l i kle, gazete çıkarmaktan başka ilaç yoktur.'19 Zerdabi, hiçbir matbuat organının olmadığı, özellikle çalışan halka, onun tarihi menfaatlerine, gelişmesine, mü­ cadelesine hizmet eden, içtimai zulme, haksızlık ve reza­ lete karşı çevrilen matbuta taraftarı ve hadimi olmuştur. Başta Zerdabi olmak üzere, S.E. Şirvani, N . Vezirov ve Ekinci'nin diğer isimleri birçok meselede olduğu gibi, de­ mokratik matbuatın seciyesi, A zerbaycan Türkçesindeki gazetenin vazifeleri vs. hakkındaki görüşleri ile üstadları Mirza Fethali Ahundzade ile de hemfikir olmuşlardır. Ga­ zete de, "harici siyaset işleri"; "ülkenin intizamı, milletin ve memleketin faydaları"; dahili haberler ve hadiseler"; "millet ve ülke karşısında vazifesini yerine getiren, devlet hadim­ leri, alimler, şairler, filozoflar, askerler hakkında yazmak" yanında, gazete ve dergi okumak, insanı dünyadan haber­ dar eder, öz dilini öğretir", "her vilayetin gazetesi, o vilaye­ tin aynası olsun"; "gazete işlerin iyi ve güzel olduğunu bir ayna gibi halka göstersin" anlayışında olmuşlardır. İşte bu anlayışla yayın hayatına başlayan Ekinci, halka işlerin iyi ve güzel olduğunu göstermiş, içtimai hayatın ay­ nası olmuş, yani sadece cemiyetteki noksan ve belaları tas­ vir etmekle yetinmemiş, aynı zamanda onların çareleri hak­ kında da düşünen, yazan, yol gösteren bir gazete olmuştur. 50 Elbette, "doğru söz"e düşman olan içtimai kuruluşta böyle bir program ile meydana çıkıp gazete neşretmek kolay bir iş değildir. Onun için Zerdabi, Ekinci için hükürnetten izni, ancak üç yılda zor bir uğraş sonucunda alabilmiştir. 49

50

Aziz Mirehmedov, "Birinci Azerbaycan Gezeti': Ekinci, Bakı, 2005, s. 6. Aziz Mirehmedov, a.g.m., s. 7. 82


TÜRK DÜ NYASI VE MATBUAT

O daha sonra bu zorlu süreci şöyle hatırlayacaktır; "Ga­ zeteyi nasıl çıkardım? Para yok, yazar arkadaş yok, (Arap harfi ile basacak) matbaa yok, işçi yok, bir - iki yüzden fazla okuyucu da olmayacak. Devlet tarafından da izin al­ mak bir büyük beladır."5 1 Ekinci'yi çıkarma aşamasında, bütün Kafkasya bölge­ sinde A rap alfabesi ile hurufat nerede ise yok derecesinde­ dir. Gerçi daha önce, "Tiflisskiye Vedomosti" ve "Zakav­ kazski Vestnik" gazetelerinin basıldığı Arzanov kardeşlerin Tiflis'te matbaalarında bu harfler vardır. Ancak, Zerdabi sa­ dece bunlara bel bağlamak istememiştir. O, Azerbaycan' da gazete basılması işine m illi matbaanın teşkili ve harflerin tedariki meselesinden başlamıştır. Hem o yıllarda hem de sonrasında Türkiye' de özellikle İstanbul' da, Bab-ı Ali cad­ desinde matbuat ve kitap ticareti sahasında birçok Azerbay­ canlı çalışm ıştır. Zerdabi hatıralarında, onların Ekinci için harf tedarikine büyük yardım ettiklerini ayrıca zikretmiştir. 52 Onun için, sadece kurucusu, redaktörü, müellifleri de­ ğil, içereği, idealleri, dili, okuyucuları da neşredildiği top­ rakla alakalı olan, onun manevi ve maddi hayatına daya­ nan, ilk sırada kendi hemşerilerine hizmet eden ilk gazete Ekinci olmuştur. Bundan dolayı, Azerbaycan milli matbu­ atının tarihi de, tabii olarak, bu gazete ile başlamaktadır. Rus dergisi Kolokol 'un redaktörü A. İ. Gertsen; içti­ mai hayatı zayıf inkişaf etmiş halklar için devrin matbu­ atı en güzel tribündür. Zerdabi'nin gazete çıkarmak için aldığı izne rağmen, Ekinci, asıl manada demokrasinin tri­ bününe döndüğü gibi, Azerbaycan içtimai - siyasi, felsefi, bedii, ilmi, iktisadi, eğitim ve etik fikirlerin de aynasına 51

y.a.g.y.

52

Aziz Mirehmedov, a.g.m, s. 8. 83


S E BAHATT I N Ş İ M Ş İ R

çevrilmiştir. Ki, ahalinin ekseriyetinin de cahil olduğunu unutmamak gerekmektedir.53 Zaten, Ekinci'nin Ahundzade d ışında diğer yazar kad­ rosu içinde yer alan isimler arasında Seyit Azim Şirvani, N. Vezirov, Ahsenül -Qavaid, E, Gorani, Elekber Haydari ve diğerlerinin yer alması da kuvvet olarak görülmelidir. Onun için Ekinci, zamanın mühim ilmi, teknik, köy işleri, medeni yenilikler hakkında düzenli bilgi verdiği gibi, Azer­ baycan içtimai fikrinin gelişmesi açısından faydalı polemik­ ler açmış, yeni ilmi dünya görüşünün parlak örneklerini vermiştir. Gazetede, siyaset ve iktisat, medeniyet ve sosyo­ loji, felsefe ve edebi tenkit, biyoloji ve nebatat hakkında ileri sürülen mütala, fikir ve tavsiyelerin büyük bir kısmı öne­ mini muhafaza etmektedir. Ekinci, XIX. asır A zerbaycan, içtimai fikri, matbuatı, edebiyatı ve dilinin, ö zellikle tabi­ atşinaslık ilminin tarihini öğrenmek için çok kıymetli bir kaynak konumundadır. Ekinci, iktisadiyatta, içtimai mü­ nasebetlerde, maarif, medeniyet, edebiyatta da, maişet, ah­ lak ve giyimde de, yani her şeyde, her işte, yenilik, terakki, güzelleşme ve gençleşme taraftarıdır. 54 Ekinci, sahifelerinin büyük bir kısmını yeni medeniye­ tin kurulması meselelerine, yani edebiyat, sanat, dil, eği­ tim, derslik, tercüme, kitap neşri, kütüphane vs. meselele­ rine ayırmıştır. Zerdabi, çoğu zaman birkaç adamın, yazar, redaktör, mürettip, çapçı vb mütehassısların işini de tek başına yap­ mıştır. Bu husus da şöyle yazmıştır; "Dünyada gazeteyi beş on adam inşa eder. Onu çap eden, harflerini düzenleyen, tashih eden başka kişiler olur. Ama, bu işlerin hepsini ben 53

54

Aziz Mirehmedov, a.g.e., s. 9. Aziz Mirehmedov, a.g.e., s. 1 1 . 84


TÜRK DÜNYAS I VE MATBUAT

kendim yapıyorum . . . Ey bize dikkat edenler, bu gazetenin yanlışını görünce gülmeyin. Gülmenin yeri değil. Siz ağ­ layın ki, bizim Müslümanların bir tek gazeteyi de bastır­ maya adamı yoktur."55 Zerdabi, Ekinci'yi neşrettiği zaman, Mirza Celil' de dahil olmak üzere, Azerbaycan yazıcılarının yeni neslinin tem­ silcileri lO'lu yaşlardadırlar. Lakin, ister sekseninci, doksa­ nıncı yıllarda, isterse de daha sonraki yıllarda bu yazıcı­ ların çoğu Ekinci'nin ölümsüz ideallerini muhtelif yollarla öğrenip, faydalanmışlardır. 56

55 56

Aziz Mirchmcdov, a.g.e., s. 18. Aziz Mirehmedov, a.g.e., s. 2 1 . 85


ŞAR�l RUS GAZ ET E S İ

eşkül �azetesi kapatıldıktan sonr

� �ifli s' d � �z�r� �y­

Kcan Türkçesinde gazete çıkarmak ıçın bır_ dızı gırışım olmuştur. 1902 yılında Rusya'ya geri dönen M. Şahtanhtins­

ki' de gazete çıkarmak istemiştir. Ata toprakları olan Tiflis'e gelerek matbaa kurmuştur. 1903 yılı başlarındaki teşebbü­ süne olumlu cevap alınca, Şark-ı Rus adını verdiği gazete, 30 Mart 1903 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır. İlk za­ manlar haftada üç sayı çıkan gazete, 8 Haziran 1904 tari­ hinden itibaren günlük olarak yayınlanmaya başlamıştır.57 Şark-ı Rus Gazetesi, Azerbaycan' da içtimai fikrin inki­ şafı tarihinde önemli bir yere sahiptir. O, XX. Asırda yayın­ lanan ve günlük yayın yapan ilk Azerbaycan G azetesidir. Gazetenin redaktörü M. Şahtahtinski 1846 yılında Nahçı­ van'a bağlı Şahtahtı kentinde doğmuş, çocukluğunu ve ilk tahsilini burada aldıktan sonra, 1860 yılında önce Tiflis'e sonra da Petersburg'a okumaya gitmiştir. Daha sonra Al­ manya'nın Leipzig Üniversitesi, Felsefe Fakültesi'ne girmiş, ayrıca gazetecilik faaliyetlerine de burada başlam ıştır. Le­ ipzig Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra dil öğren­ mek amacı ile Paris'e gitmiştir. Birçok gazeteni n muhabiri 57

Akif Şahverdiyev, Azerbaycan Matbuat Tarihi, Bakı 2006, s.65. 86


TÜRK DÜ NYASI VE MATBUAT

olduğu gibi, Novoye Vremya ve Sankt-Peterburgskiye Ve­ domosti gazetelerinin yakın doğu muhabiri olarak da ça­ lışmış, 1890. Yıllarda bu gazetelerin Türkiye muhabiri ola­ rak da İstanbul' da bulunmuştur. Şark-ı Rus gazetesindeki dönem ise, Şahtahtinski'nin hayatının en ilginç ve önemli dönemini kapsamaktadır. O, gazete de, Gezetnevis imzası ile kendi devrinin en aktüel meselelerinden bahseden makaleler yazmıştır.58 Gazete de alfabenin yenilenmesi, örtünme meselesi, maarifin yaygınlaşması, mekteplerde eğitimin iyileştiril­ mesi gibi meseleler ele alınmıştır. Yine Şark-ı Rus'un sahi­ felerinde medeniyet, edebiyat, dil meselelerine özellikle yer verilmiştir. Ancak, bir müddet belli meseleler dışına çık­ mamaya başlaması, özellikle Tercüman Gazetesi ve İsmail Gaspıralı'yı alfabe meselesinde sert bir şekilde tenkit et­ mesi, Şark-ı Rus gazetesini gözden düşürmüştür. Şark-ı Rus gazetesi fikriyat bakımından da çelişkilere düşmüştür. Bazı durumlarda liberal bir tavır takınmıştır. Gazete, bir taraftan inkılap mücadelesinin sertleştiği, di­ ğer taraftan mürteci taraftarlarının baskısının arttığı bir dönemde yayınlanmıştır. Çarizm ise, bir taraftan Pantür­ kizm ve Panislamizm mi kötülerken, diğer taraftan onlarla ittifak yapmıştır. Şark-ı Rus'ta bundan dolayı olsa gerek, kah ilerici demokrat, kah mürteci bir istikamet izlemiştir. Şark-i Rus'ta Osmanlı ile ilgili haberler dikkat çekici bir yekuna ulaşmaktadır. Osmanlı tarihi, Osmanlı padi­ şahları, Sultan Murad'ın vefatı, Osmanlı-Rusya ilişkileri bağlamında yazılanlar Osmanlıya yönelik bir ilginin varlı­ ğına işaret eder. Ahmed Ağaoğlu dönemi ile birlikte Şark-i 58

Akif Şahverdiyev,a.g.e., s, 66. 87


S EllAHATIIN Ş i M Ş İ R

Rus'u bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Osmanlı, İs­ lam alemi ve Türk dünyası şeklinde ortaya çıkan bir ilgi genişliğine sahip olduğu görülmektedir. 59 Yazar kadrosunda yer alan yazarları da şu şekilde sıra­ layabiliriz: Abdullah Mehemmedzade Gencevi [Abdullah Sur], Abdurrahman Saidov, Abdürreşid İbrahimov, Ahmed Bey Ağayev, Ahmed Bey İsmailbekov, Ahund Mehemmed Hasan Mollazade, Ahund Yusuf Talibzade, Ali Mehemme­ dov S., Allah Bendesi, Allah Kulu, Cemaleddin Mehemme­ dzade, Celil Memmedguluzade, Ertuğruloğlu, Ferahzade Emirhan, Gazetnüvis [Mehemmed Ağa Şahtahtlı] , Halil Bey Sadıkbekov; Hüseyin Efendi Efendiyev, İbrahim Tahir Musayev, XXI Kalem, Köçerli Feridun, M aşrıki, Mehem­ med Ağa Şahtahtinski, Molla Hasan Tah irov, Molla Me­ hemmed Molla Hamzaoğlu, Muhammed Fatih Nurmu­ hammedzade Tahirov, Muhammed Kamil El-Mutii, Ömer Faik Numanzade, Reşid Bey Efendiyev; Rızaeddin bin Fah­ reddin Ufavi, Şakir Mustafavi, Tacir Arif, Tah masb Kara­ baği, Tataroğlu, Vartan Çuhacıyan, z. M. Ha. Hayali. Şark-i Rus'un yazarları arasında yer alan bazı yazarların mahlas imzalarla da yazmış olduklarını saptadık. Gazetenin sü­ reli yazarları arasında olmayan bazı yazarların da mahlas imzalar ile yazılarını yayımlattıklarını belirtmeliyiz. Ori­ jinal adlarını tesbit edebildiğimiz mahlas i mzalar şunlar­ dır: Allah Bendesi (Alieşref Bey Seferbeyov), Allah Kulu (Mustafa Lütfi İsmailov), Derdli (Ömer Faik Numanzade), Garib (Süleyman Sani veya Üzeyir Bey Hacıbeyov), Kalem 59

Selçuk Türkyılmaz, Şark-ı Rus Gazetesi Üzerine Bir inceleme (yayınlanmam ış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2006, s. XV. 88


TURK DÜ NYASI VE MATBUAT

(Fatih Kerimi), Keyifsiz (Ali Nazmi Mehemmedzade), Maş­ rıki (Reşid Bey İsmailov).60 Kafkasya Müslümanları için Türkçe çıkan tek gazete olan Şark-ı Rus 14 Ocak 1905 tarihine kadar 392 sayı ya­ yınlanmış tır.

60

Selçuk Türkyılmaz, a.g. t., s. XXI. 89


MOLLA NAS REDDİ N

C

elil Memmedguluzade, 21 Şubat 1906 tarihinde Tif­ lis Gubernatoruna müracaat ederek, Molla Nasreddin

Dergisi için izin istemiştir. Bu izin neticesinde de, 24 Şu­

bat 1906 tarihinde izin verilmesi üzerine Memmedguluza­ de'ye 4 Mart tarihinde Tiflis gubernatoru tarafından şeha­ detname verilmiştir. Bu şehadetnamede derginin programı şu şekilde belirlenmiştir; 1.

Makaleler;

2.

Ser tenkitler;

3.

Felyetonlar;

4.

Şiirler;

5.

Telgraflar:

6.

Kısa hikayeler:

7.

Latifeler:

8.

Posta kutusu;

9.

İlanlar;

10. Özel İlanlar; 1 1 . Karikatürler. Derginin ilk sayısı 7 Nisan 1906 tarihinde yayınlanmış­ tır. Memmedguluzade'ye derginin yayınlanması münase­ beti ile Rusya'nın muhtelif bölgelerinden tebrik telgrafları 90


TÜRK D ÜNYASI VE MATBUAT

gelmiştir. İlk sayının 1000 nüsha basılması çok kısa sürede tanınmasına vesile olmuştur.61 Ancak, Molla Nasreddin'in sert yayını çağının bazı ga­ zete ve dergileri tarafından pek iyi karşılanmamıştır. Ni­ tekim, bu tavır sonucu 8 Haziran 1907 tarihinde Tiflis ge­ neral gubernatoru Molla Nasreddin Dergisinin kapatılması hakkında karar almıştır. Bu karar halk tarafından hiç de iyi karşılanmamıştır. Başta Bakü olmak üzere Azerbaycan ve Kafkasya'nın muhtelif bölgelerinden Tiflis'e dergiye tekrar yayın izni verilmesini talep eden mektuplar gönderilmiş­ tir. Gazetelere de bu karara itiraz eden mektuplar gönderil­ miştir. İrşad Gazetesinde Ömer Faruk Nemanzade, "Molla Nasreddin" başlıklı bir makale yayınlamıştır. Bu gelişme­ ler üzerine hükümet, derginin tekrar yayınlanmasına izin vermiştir. Dergi 23. Sayısı ile 23 Temmuz tarihinde tekrar yayın hayatına başlamıştır. Ancak, Molla Nasreddin hakkında hala olumsuz yayın­ lar da devam etmektedir. Nitekim 1908 - 1909 yıllarında dergi birkaç defa daha kapatılmakla karşı karşıya kalmıştır. Ömer Faruk Nemanzade 9 gün hapiste tutulmuştur. 1908 Şubat ayında M irza Celil'in öldürülmesi hususunda şayi­ alar yayılmıştır. Bu şayialar üzerine İrşat gazetesi yerinde bir yazı yayınlayarak; "Bir iki nefer Memmedguluzadele­ rin, Nemanzadelerin ölümü ile zannediyor musunuz, Molla Nasreddin'i öldüreceksiniz? Şunu biliniz ki, Molla Nasred­ din'i öldürmek mümkün olsa da, Mollanasreddinciliği öl­ dürmek mümkün olmayacaktır". 62 Bu dönemde Molla Nasreddin Dergisinin kapatılması sonrasında Bakü Gazetelerine mektup gönderenler de olmuş­ tur. Bu mektubu imzalayanlar arasında Gazener Musabeyov 61 62

AkifŞahverdiyev, a.g.e., s . 79-80. Akif Şahverdiyev, a.g.e, s. 82. 91


S E BAHATIİN Ş İ M Ş İ R

ve Mirhasan Vezirov'da yer almıştır. O nlar; "Mollanın ışı­ ğını söndürmek isteyen düşmanlara karşı kendi nefretimizi bildirmekle, Molla ile aynı fikirde olduğumuzu belirterek, Müslüman demokrasisine büyük bir emek ve vicdanla hiz­ met eden Molla Nasreddin dergisine uzun ömürler temenni ediyoruz" diye görüş bildirmişlerdir. 191 1-1912 yıllarında dergi üzerinde baskılar yine art­ mıştır. Bunların neticesinde Celil Memmedguluzade 1912 yılı Mart ayında derginin neşrini uzun bir süre durdurmak zorunda kalmıştır. Bu uzun ara sonrasında dergi tekrar 13 Ocak 1913 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır. Baskıların devam etmesi üzerine Celil Memmedguluzade 17 Kasım 1914 tarihinde Tifüs Matbuat işleri Komitesine gönderdiği dilekçede; "Benim redaktörlüğüm altında çıkan Molla Nas­ reddin Dergisinin yayınlanmasını belli olmayan bir zamana kadar durduruyorum" demiştir. Bu aradan sonra dergi 9 Şubat 1917 tarihinde tekrar yayınlanmaya başlam ıştır. Eski havasını muhafaza etmekle birlikte, derginin yayınlanması çok da uzun sürmemiştir. 1918 yılı Ocak ayında içtimai-si­ yasi vaziyetle alakalı olarak derginin yayınlanması tekrar durdurulmuştur.63 Bu şartlarda Tiflis'te daha fazla kalmak istemeyen Celil Memmedguluzade ailesi ile birlikte Güney Azerbaycan'a göç etmiştir. 1921 yılı Şubat ayında o dergiyi Tebriz' de yayın­ lamak istemiş ise de, sadece sekiz sayı yayınlayabilmiştir. Daha sonra Sovyet hükümetinin teşebbüsü ile Molla Nas­ reddin'in neşri 1922 yılı Kasım ayında Bakü'de devam et­ miş, 7 Ocak 1931 tarihine kadar da burada çıkarılmıştır. Toplamda Molla Nasreddin dergisi Tiflis'te 370, Teb­ riz'de 8 ve Bakü'de 398 sayı yayınlanmıştır. 63

Akif Şahverdiyev, a.g.e., s. 82-83. 92


Y E N İ KAFKASYA MECMUASI

illi Azerbaycan Hareketi'nin yayın organı olarak mu­

M hacerette, yani Türkiye' de yayınlanan ilk yayın ora­

nıdır. İlk sayısı 2 6 Eylül 1 923 tarihinde İstanbul'da neşre­ dilen mecmuanın son sayısı 1 Teşrinievvel (Ekim) 1 926 ile 94. Sayı olmu ştur. Mec muanı n ilk sayısında imtiyaz sahibi ve mesul mü­ dürü Seyyid (Mehmed) Tahir' dir. Seyyid Tahir bu görevi 1 5 A ralık 1925 tarihine kadar sürdürmüştür. Daha sonra bu görevi A hmet Hakkı üstlenmiştir. Yen i Kafkasya Mecmuası, onbeş günde bir edebi, iç­ timai ve siyasi mecmua olarak yayınlanmıştır. Ayrıca, 28 Mayı s istiklal ve 27 Nisan işgal günü olarak özel sayılarla ifad e edil meye çalış ılmışt ır.

Yeni Kafkasya Mecmuası, yayın amaç ve politikasını ilk sayıda şu cümlelerle vermiştir; "promete'yi diden hun­ har kuş, kartal idi. Bir asırdan beri Kafkasya'nın göğsünü delen ve ciğerini parçalayan Rusya emperyalizminin tuğ­ rası dahi bi r kartal değil miydi?!... "Kafkasya Kafkasyalılarındır" şiarı tahakkuk ettiği gün­ dür ki, Yeni Kafkasya vücut bulacak. 93


S E BAHATT İ N Ş i MŞ İ R

Bugünkü Kafkasya "Kartal" Rusya'sının değilse de, "orak" Rusya'sınındır. Fakat Kafkasyalıların değildir. Azerbaycan, Dağıstan, Gürcistan'ın milli vücutları kara emperyalizmi temsil eden kartal gagası ile değil, kızıl em­ peryalizm alametini teşkil eden çekiçle ezilir ve orak ile kesilirse bundan Yeni Kafkasya namına ne hasıl olur?! ... Yeni Kafkasya Mecmuası, ortaya koyduğu yayın politi­ kası ile öncelikle Azerbaycan'ın, sonra Kafkasya'nın ve ni­ hayet Rusya mahkumu milletlerin istiklal davaları için mü­ cadele etmeyi ilke edinmiştir. Bunu, "Büyük Rus tehlikesi ile mücadelenin taktiği Rus aleyhtarı bütün kuvvetlerle bir­ leşmektir. Bu maksatla da Türkistan' dan Ukrayna'ya kadar uzanan büyük cepheyi bütün hararetimiz ve samimiyeti­ mizle alkışlarız. Fakat, bu cephenin kalbini herkes bilir ki, Kafkasya teşkil eder" dedikten sonra, "Yeni Kafkasya, esir Türk illerinin büyük emellerine tercüman olan; Azerbay­ can istiklali uğrundaki şanlı cihadın büyük maksatlarını terviç ve müdafaa eden; Kafkasyalıların Rus istilasına, kı­ zıl vahşete karşı müttehid bir cephe teşkil etmelerini iste­ yen; başta kahraman Türkiye olduğu halde, şark milletle­ rindeki büyük inkılap hareketini alkışlayan, İslam ve Türk Dünyasında kızıl Rusya istila ve mezalim i ne karşı bayrak açmış ilk ve yegane olmak şerefini taşımaktadı r" cümle­ leri dikkat çekicidir. Yeni Kafkasya Mecmuasının asıl amacı Azerbaycan'ın istiklali olmasına rağmen, sayfaları sırf bu konuya münha­ sır kalmamıştır. Nitekim bu durumu; "neşriyatımızı dik­ katle takip edenler görmüşlerdir ki, biz ne ilk sı rada tuttu­ ğumuz Azerbaycan, ne de unvan ımızla meşhur Kafkasya çerçevesinde kalmamış, sahifelerimizde, bütün Türk illerinin 94


TÜRK DÜ NYAS I VE MATBUAT

halinden bahs eylemiş ve yalnız Türk illeri ile de iktifa et­ memiş, şark memleketlerindeki belli başlı meseleleri dahi ikmal etmemişizdir" şeklinde ifade etmişlerdir. Yen i Kafkasya Mecmuasının programını da yine mec­ muanın sayfalarından şöyle takip edebilmekteyiz; "Yeni Kafkasya milliyetçi, radikal ve demokrattır. Yeni Kafkasya Türkçüdür. Türklerin harsi tariflerini, medeni i rtibatlarını, manevi vahdet ve istiklallerini istih­ daf eder. Yeni Kafkasya Türk davasının Azeri cephesini müdafaaya mükellef Azerbaycan istiklalcilerinin mürevviç-i efkarıdır. Yeni Kafkasya, Kafkasya milletlerinin Rusya esaretin­ den kurtarılmasını ve müstakbel Rusya istilasına karşı mu­ vaffakiyetle durmasını temin için Kafkasya'nın konfederas­ yon şeklinde birleşmesi taraftarıdır. Yen i Kafkasya, yalnız Azerbaycancılık, Türkçülük ve Kafkasyacılıkla kalmaz; o şarktaki milli istiklal hareke­ tini de, terviç ettiği efkar-ı manzumesinin cüz-i tamı ola­ rak benimser, şarkın radikal bir surette asrileşmesini bü­ tün samimiyetiyle istikbal eder. Yeni Kafkasya, bilhassa Rusya emperyalizmine karşı mü­ cadele eder, o Çarizm'i olduğu kadar Bolşevizm'i de Türk Dünyası için muzır ve Kafkasya'ya düşman görür. Yen i Kafkasya Mecmuasının sahip ve başyazarlığını Mehmet Emin Resulzade yapm ıştır. Mecmuada, Azer­ baycan, Kafkasya, Rusya mahkumu milletler, Türkiye ve Türk D ünyası'na ait muhtelif konularda yazılar yer almış­ tır. Mecmuada yazı kaleme alan isimler arasında, A. Battal (Taymas), A. Cevad, Abdulkadir (İnan), Abdullah Cevdet, 95


S E BAHATT İ N Ş İ M Ş İ R

Ahmet Zeki Velidi (Togan), Yusuf A kç ura, Ali Merdan (Topçubaşı), Ayaz İshaki (İdilli), Falih R ıfkı, Hüseyin Ca­ vid, Kırımlı Cafer Seyit Ahmet, Mehmet Fuat Toktar, Mus­ tafa Çokayoğlu, Sadri Maksudi (Arsal) d ikkat çekicidir.64

64

Şimşir, Scbahattin, Azerbaycan İstiklal Mücadelesi, İstanbul, 2002, 96

s.

39 - 5 1 .


DELİORMAN GAZETESİ

ahmud Necmeddin (Deliorman) tarafından haftalık

M olarak yayınlanan siyasi, içtimai, serbest fikirli bita­ raf Türk gazetesi olarak 2 1 Ekim 1 922 tarihinde yayın ha­

yatına başlamış, Bulgaristan Türklerinin önemli yayın or­ ganlarınd andır. 1930 yılında gazeteni n alt başlığı "Bulgaristan'daki Türklerin gazetesi, şimdilik haftada iki kez çıkar" ibaresi şeklinde düzenlenmiştir. Kuruluşunda başyazar Ahmed ihsan olup, 1923 - 1925 yıllarındaki başyazarı Mustafa Şerif (Alyanak) olup, bu dönem gazetenin en başarılı dönemi olarak anılmaktadır. Daha sonra, 1 930'ların dönem başyazar Bekir Sıdkı olup, ilk zamanlar Arap alfabesi ile daha sonra da Latin alfabesi ile yayınl anmıştır. Türk devletinden koparak bağımsız olan Bulgaristan' da Türklere karşı zaman zaman görülen asimilasyon politikası bu dönemde de vardır. Özellikle, basın yolu ile Türklerin kimliklerini muhafaza yönünde mücadele verenler, Delior­ man Gazetesinin sahibi Mahmud Necmeddin gibiler her türlü sıkıntı ile karşı karşıya kalmışlardır. Mecmeddin'de hapse atılmış, dayak yemiş, servetini bu uğurda kaybetmiş, 97


S E BAHATI I N Ş İ M Ş İ R

en nihayetinde anayurda sığınmak zorunda kalmıştır. Gel­ diği İstanbul' da da bazı gazete ve dergiler çıkarmış, deği­ şik yayın organlarında çalışmıştır. Gazetenin sürekli yazarları arasında Hasip Saffeti (Ha­ sip Ahmet Aytuna), Hafız İsmail Hakkı, Yahya Hayati, Hüs­ men Celal (Çetin), Ebuşinası Hasan Sabri yer almaktadır. Deliorman yönetiminde gazetenin son sayısı 9 Kasım 1 933 olup, kendisinin en büyük yard ımcılarından birisi, Dramalı Bekir Sıdkı olmuştur. Bekir Sıdkı; Yunanistan ve Bulgaristan' da müderrislik, müftülük, Batı Trakya Hükümeti İçişleri Bakanlığı, millet­ vekilliği, Bulgaristan Türklerinin Birinci Ulusal Kongresi Başkanlığı, bu kongrenin seçtiği daimi heyet b aşkanlığı yapmış, Türk istiklal savaşındaki yararlılıklarından dolayı İstiklal madalyasına layık görülmüş, olup Kırklareli'nde 16. VI. 1 932 tarih inde vefat etmi ştir.6 5

65

Acaroğlu, M. Türker, Bulgaristan'da Türk Gazeteciliği (1865-1 985). İstanbul, 1 990 . 98


HAVADİS GAZETESİ

Ksiyasi, içtimai, ilmi, edebi, iktisadi, ticari, sıhhi ve zi­

erkük Türklerinin önemli yayın organlarında n olup,

rai konuları kapsayan haftalık, "Her şeyden bahis", 30. Sa­

yıdan itibaren " her şeyden bahseden Osmanlı Gazetedir" ve nihayet "Her şeyden bahseden İslam Gazetesidir" iba­ releri ile yayınlanmıştır. 1 1 Şubat 1 327 (25 Şubat 1 9 1 1) tarihinde yayınlanmaya başlam ıştır. 1 Mayıs 1 334 (14 Mayıs 1918) tarihinde Osman­ lıların Kerkük'ten ilk çekilişlerinde durdurulmuş, kısa bir süre sonra 18 Mayıs 1 334 tarihinde Osmanlılar tekrar Ker­ kük'ü ele geçirince, 27 Teşrini evvel 1 334 tarihine değin bu­ rada kaldıkları müddet zarfında Havadis'in tekrar yayıma geçip geçmediği bilinmemektedir. ı Mart 1 333 tarihinde 208 numara ile tekrar yayınlandığını biliyoruz, ama son­ rası hakkında ne yazık ki bilgimiz yoktur. Havadis Gazetes i, dört yıl kadar haftalık daha sonra iki yıl kadar da on günde bir olmak üzere düzenli olarak yayınlanm ıştır. Gazetenin kurucusu Kerki.iklü Kudsizade Ahmet Medeni ve Mehmet Zeki kardeşlerdir. Gazetenin hemen hemen bü­ tün sayıları dört sayfa olarak çıkmıştır. Irak'ta yay ınlanan 99


S E BAHATIİN Ş İ MŞ i R

ilk resimli gazete d e olan Havadis'te yayımlanan resimlerin klişesi İstanbul yolu ile Viyana' da yaptırılmıştır. Havadis Gazetesinin içeriği ise; Baş makaleler, Haber­ ler, Edebi maddeler, çeşitli konular ve ilanlar şeklindedir. Baş makalelerde, çağdaş modern gazetelerde olduğu gibi belirli başyazıları ile günün siyasi ve içtimai konula­ rını ele almışlardır. Baş makaleler, belirli bir serbestiyet içe­ risinde yazılmıştır. Haberler; ilk sayılarda dağınık bir şekilde verilen haber­ ler zamanla, harici, dahili ve mahalli olmak üzere üç başlık altında okuyucuya sunulmuştur. Burada dahili haberler ola­ rak, Osmanlı Devleti içindeki gelişmeler; harici olarak ise, Osmanlı Devleti dışındaki haberler mahalli olarak da; Ker­ kük sancağının da dahil olduğu, Musul vilayetinin umu­ muna mahsus haberlerinden oluşmuştur. Ayrıca, "Osmanlı Ajansı" imzalı haberlere yer verildiği gibi, "Milli Ajans" ha­ berleri de Havadis Gazetesi sayfalarında yer almıştır. Edebi Maddeler; Havadis'in hemen her sayısında bir iki, bazen de üç şairin şiirlerine yer verilmiştir. Bu tür şa­ irler ya çağdaş ya da bir müddet önce yaşamış olanlar ara­ sından seçilmiştir. Yine bu sayfada yer alan yazılar edebi­ yat tarihi, biyografi, edebi tenkit gibi konular az da olsa görülmektedir. Çeşitli konular; Havadis Gazetesi'nde ayrıca sanat, tarih, coğrafya, sağlık ve aktüalite gibi konulara da yer verilmiştir. İlanlar; Havadis gazetesi 3 1 . Sayısından itibaren ücreti mukabili resmi devlet ilanlarına da sayfalarında yer ver­ miştir. 66

66

Terzibaşı, Ata, Kerkük Matbııat Tarihi, İstanbul, 2005, 1 00

s.

48-60.


KERKÜ K GAZETESİ

ırk altı yıl gibi uzun bir süre yayın yapmayı başarmış­ tır. Kerkük gazetesi, işgal devri gazetelerinden Necme (15.12.1918 - 1 2 . 1 1 .1926) Gazetesinin yerine yayınlanan yarı resmi Türkçe siyasi bir gazete olup, yayınını daha sonraları Arapça - Türkçe olarak sürdürmüştür. Gazete, 20.08. 1972 tarihinde yayımlanan 2036. Sayıdan sonra durdurulmuştur.

K

Gazete ilk yıllarında iki kez yayımlanırken, beşinci yıl­ dan itibaren de haftada bir kez yayımlanmıştır. Gazetenin mesul müdürleri ve baş muharrirleri ise, ilk olarak Vecdi, 67. Sayıdan itibaren Hicri Dede, 4 Mayıs 1928 tarihli, 139. Sayıdan itibaren Abdurrahman Bekir Efendiler yer almış­ tır. Ancak, daha sonra muhtemelen 5. Yıldan itibaren me­ sul müdürlerin isimleri gazetede yer almadığı için takip etmek imkansız hala gelmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra, Dayı Cemal diye tanınan Kerkük'ün Kal'a Hamam mahallesi sakinlerinden Yakubizade Cemal Efendi gazete ve gazetenin basıldığı matbaanın başında ki kişi olarak gö­ rülmektedir. Kerkük Gazetesi, ilk zamanlar büyük hacimli ve dört sayfa olarak yayınlanmıştır. 39. Sayıdan itibaren boyu kü­ çülse de sonra tekrar büyümüş ve genel olarak boyu 45 cm. eni ise 28.5 cm olarak yayınlanmıştır. Genelde 4 sayfa olmakla birlikte bir istisna olarak 1952 yılında Belediye 101


S E BAJ-IATI İ N Ş İ MŞ İ R

Başkanı Şamil Yakubi şehirdeki ıslah v e imar faaliyetle­ rine gazeteyi de katmış, ve Kerkük Gazetesi bu dönemde bir buçuk yıl kadar sekiz sayfa olarak basılmıştır. Yine bir başka istisna da ilanların çok olduğu dönemlerde altı sayfa olarak basıldığı görülmektedir. Gazetenin münderecatına baktığımızda ise, ilk yıllar­ daki sayılar daha tutarlıdır. Kerküklü şair Hicri Dede'nin hemen hemen her sayıda bir manzumesi yayınlanmıştır. İ kinci Dünya Savaşı boyunca müttefikleri öven ve Hitler rejimine söven şiirleri sebebiyle gazete halk tarafından tu­ tulmuştur. Hicri Dede dışında, Mehmet Sadık, Nazım Refik Koçak, Esad Naiboğlu, Ömer Fevzi, Tevfik Celal, Hıdır Lütfü, Os­ man Mazlum ve Süleymaniyeli Tevfik Piremerd gibi şairle­ rin şiirlerine de Kerkük Gazetesinde yer verilmiştir. Düz yazıda A rap Fehmi, Mehmed Hatib, Rifat Sait, Said Besim, Şükrü Mehmet Ağaoğlu, Abdülhamit Emin, Şakir Sabir Zabit, Hamdi Avcı vb.lerinin yazıları dikkat çekmektedir. Kerkük Gazetesi, 29 Haziran 1959-1 5 Eylül 1960 tarih­ leri arasında Gavurbağı Gazetesi adı ile yayınlanmış, 26 Eylül 1960 tarihinden itibaren tekrar Kerkük Gazetesi adı ile yayımlanmıştır. Kerkük Gazetesi, 20.8.1972 tarihinde yayımlanan 2036 sayısından sonra durdurulmuştur. Cumhuriyet Divan Baş­ kanlığının bir emri üzerine, Belediye Vezaretinin (Bakanlı­ ğının) 16.8.1972 tarihli tahriratına uyularak belediye tarafın­ dan durdurulan Kerkük'ün yayımını yeniden sürdürülmesi hususunda mutasarrıflık yoluyla vezarete yapılan iltimastan bir sonuç alınamayınca, gazete bir daha çıkarılamamıştır.67 67

Terzibaşı, A., a.g.e., s. 1 0 1 - 1 06. 1 02


ÜMİD

ıbrıs'ta yayınlanan ilk Türkçe Gazetedir. Gazete Os­

Kmanlı Devleti'nin sınır dışı ettiği, Kıbrıslı dahi olma­

yan Aleksan Sarrafian adlı bir Osmanlı Ermeni'si tarafın­ dan 1879 - 1880 yıllarında çıkarılmıştır. Sarrafian, adaya İngilizlerin gelmesi üzerine Kahire' den buraya göç ederek, 1879 yılında Larnaka'da Ümid gazetesini yayınlamaya baş­ lamıştır. Sarrafian yazı işleri müdürlüğünü de üstlenmiştir. Ümid gazetesi yayın politikası olarak da, Osmanlı Yöneti­ mi'ni eleştirmeyi kendisine ilke edinmiştir. Bu yayın poli­ tikasından dolayı da, K ıbrıs'ın bu ilk Türkçe gazetesi kısa bir süre içinde Osmanlı Devleti'nin de tepkisi ile karşılaş­ mıştır. Gazetenin 4 numaralı sayısındaki şu cümleler me­ seleyi ifade için yeterli olacağı kanaatindeyiz: "Berlin kongresi günlerinde, Greklerin ve Anadolulu­ ların andırısı (muhtırası) Saffet Paşa'ya takdim edildiği sı­ rada, İstanbul'un o büyük diplomatı, ne gibi bir yol takip etmeyi kestiremiyor ve K ıbrıs'ı Majeste Kraliçe yönetimine vermekle, Türk yönetiminin hem belalılardan kurtulaca­ ğını ve hem de, bu konuda devletler arasında kıskançlık yaratarak büyük ölçüde yararlar sağlayacağını sanıyordu. Böylece bu küçük beyinli 'büyük' diplomat, o büyük adayı kurban etmeyi başard ı . . . 1 03


S E BAHATI İ N Ş İ M Ş İ R

Son günlerde İstanbul basınında çıkan yorumla ra göre Kıbrıs, haklarımızın korunması için veril miştir; fakat ger­ çekte yönetim, uygarlık ve özgürlükle gelişen büyük İngi­ liz yönetimini, bizim için adeta ikinci bir adet haline gelen bulaşıcı rüşvet hastalığıyla etkilemek amacını gütmüştür. Ama ü m itlerimizin başarısızlığa uğrad ıklarını görerek, oyuncaklarını yitirdikleri için ağlayan küçük çocuklar gibi davranarak, adanın kaybından acı duyuyoruz. Acı duyma­ nın zamanı geçmiştir. Frenklerin bizden yapm a mızı talep ettikleri devrimleri yaparak, geriye kalan topraklarımızı koruyabilirsek, şimdilik geleceğimizi g üvenl i k altına al­ mış oluruz. . . Biz dedelerimizden kalan m i rası, birkaç çıl­ gın temsilci, maalesef heba ediyor" ifadelerine yer vermiştir. Osmanlı hükümeti yukarıdaki gibi başta Kıbrıs olmak üzere aldığı kararların sorgulanmasına ve sert bir şekilde eleştirilmesine izin vermemiştir. Bunun için de Kıbrıs'ta yayınlanan Ümid gazetesinin kapatılmasıyla gazetenin ya­ yıncısı ve yazarı Sarrafian'ın, Dersaadete gönderilmesinin İngiltere Sefiri'nden talep edildiği, İstanbul' daki İngiliz Se­ faret Baştercümanı'nın durumun Kıbrıs valisiyle görüşüle­ ceğine dair 1 Şubat 1295 (13 Şubat 1880) tarihli ve dönemin Hariciye Nazırı Saffet Paşa'nın imzasını taşıyan belgede şu cümleler yer almaktadır: "Ma'rfız-ı çaker-i kemineleridir ki, Emr-i ali-i hazret-i vekalet penahilerine imtisalen bu gün İngiltere sefaretine gidilerek Sir Henry Layard ile iki buçuk saat imtidad etmiş olan mülakat-ı acizanemde Kıb­ rıs'ta tab' ve neşr olunan Ümid gazetesinin lağv ve tatili ve muharriri olan Aleksan'ın Dersaadete i'zamını talep ve bunun üzerinde suret-i münasibe ile ısrar olundu. Sefir-i müşarün-ileyh geçenlerde nezaret-i acizi tarafından yazılmış 1 04


TÜRK DÜNYAS I VE MATBUAT

olan nota üzerine mezkur gazetenin İngiliz postalarına ka­ bul olunmaması için İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salis­ bury'ye ol vakit telgraf keşide eylediğini beyan ve bugün mezkur gazetenin lağvını ve Aleksan'ın dersaadete i'zammı yine ha-telgraf Lord Salisbury'ye iş'ar eyleyeceğini vaad ve te'min eylemiş olmağla arz-ı keyfiyette ictisar olundu. Ol babda ve herhalde emr ü ferman hazret-i men leh-ül emr­ dir. 1 Şubat 1295 Savfet." Osmanlı Devleti'nin bu girişimi sonucu birkaç ay zar­ fında gazetenin yayını durdurulmuştur. Ancak, yine bir süre sonra gazetenin sahibi gazetenin tekrar yayınlana­ bilmesi için Ada' daki İngiliz yetkililerden izin talebinde bulunmuş, hatta İngiliz yetkililer bu talebi olumlu karşı­ lamasına rağmen, nedense Ümid gazetesi bir daha yayın­ lanamam ıştır.68

68

Turan, Orhan, Tarihten Günümiize Kıbrıs Tiirk Basım (1879 2009), Anka­ ra, 201 5, s.27-29. -

1 05


İ S LAM GAZETESİ

ıbrıs'ta yayınlanan birçok gazete olmasına rağmen, biz

Kburada ikinci gazete olarak İslam gazetesini seçtik. İs­

lam Gazetesi, Kıbrıs Türk Kültür hayatında önemli eserlere imza atan Doktor Hafız Cemal Efendi (Lokman Hekim) ta­ rafından yayınlanmıştır. O, Kıbrıs'ta Türkçe bir gazete ya­ yınlamaya neden ihtiyaç duyduğunu şöyle anlatmaktadır; "Rumların on dört muntazam ve mükemmel gazete ve matbaalarına mukabil, ancak iki tane gazetemiz (Mirat-ı Zaman ve Sünılhat) intişar ediyordu ki o zaman yalnız hu­ rufatı olan bu gazetelerin matbaa makineleri olmadığından Rum matbaalarında cerideler tab' olunuyordu. Bilirdim ki, matbuat ruh-ı terakkiye, rehber-i saadet ve ulüvv'-i fikrettir. Bilirdim ki, gazeteler birer seyyar mek­ tep-i fazilet, hatib-i kutsiyettir. . . Birçok Rum gazeteleri ya­ lan dolan şeyler yazarak ahalimizi gitgide Yunanperestiye sevk ediyorlar. Bir taraftan helenizlik büyütülüyor. Diğer cihetten İngilizlere çok meyi vaki oluyor. Bu sayede (Os­ manlılık hissiyat-ı ulviyyesi) günden güne ahalimiz ara­ sında sönüyor. . . Düşündüm ki (İslam gazetesi) namı al­ tında bir ceride ve mükemmel bir matbaa küşad edeyim de hem vatandaşlarımın efkarını açayım hem de ahalimizin 1 06


TURK DÜ NYAS I VE MATBUAT

bünyesinde meknun ve mahfuz kalan Osmanlılık hissiya­ tını uyandırayım . . ." Doktor Hafız Cemal Efendi, Kıbrıs'a geldikten sonra İngiliz yönetiminden izin alarak, 18 Nisan 1 907 tarihinde İslam adıyla haftalık bir gazete yayınlamaya başlamıştır. Kıbrıs Naibi Osman Nuri Efendi, İslam gazetesinin çıkı­ şından beş gün sonra durumu İstanbul 'a bildiren bir yazı yazmıştır. Böylece, İslam gazetesinin adadan itibaren ya­ yın çizgisi takip edilmeye başlanmıştır. Naib Osman Nuri Efendi'nin gönderdiği birinci sayıyı inceleyen Dahiliye Ne­ zareti yetkililerinin cevabi yazısı da şöyledir; "Mumaileyhin Kıbrıs'ta neşriyata başlamış olduğu gaze­ tenin melfuf nüshasında menafi-i hükümet-i seniyyeye do­ kunur muzır bir cihet görülmeyip ecza-yı memalik-i şaha­ neden bir mahalde neşr olunan gazetenin memalik-i saire-i şahaneye külliyem men'i idhali cihetine gidildiği takdirde bazı emsali gibi bilahire tahvil-i lisan ile neşriyat-ı muzır­ reye ibridar etmesi muhtemel olduğundan şimdilik salif-ül ism gazeteden vürud edecek nüshaların matbuat-ı dahiliye dairesince muayeneye tabi tutulması ve şayet neşriyat-i mu­ zırreyi itiyat ettiği görülürse o vakit külliyen men-i idha li yolun a gidil mesi muvafık-ı maslahat olacağ ı varid-i hatı r-ı acizi olmuş ise de isti'zan-ı muameleye mübaderet kılınd ı. " · ·

Gazeteyi yayınlayan Hafız C emal'i n en büyük kor­ kusu ise gaze tesine "Jön Türk Gazetesi" denilmesi ihti­ mali olmuştur. Nitekim, bu durumu hatıralarınd a şu şe­ kilde ifade etmişt ir; ". . . İslam (Gazetesi)'nin imtiyazını aldığım halde altı ay yayına geçmeyerek düşüncelere daldım. Doğrusu düşü­ nülecek büyük bir işti bu! Gazetemize "Jön Türk Gazetesi" 1 07


S E BAHATII N Ş i M Ş i R

dediler mi artık geçmiş ola! Hiçbir köye gidemeyecek ve kasabalarda bile yakılacak! Cahillikle doğru orantıda bir de kör tutuculuk var. Dahası, düşüp kalkarken bile, "Pa­ dişahım çok yaşa!" (şeklinde) çağıran böylesi bir bağnaz­ lık karşısında; içinde bulunulan özgürlükten yararlanıla­ rak İstanbul baskıcı yönetiminin yaptıkları vicdansızlıkları ve ezgileri bütün ayrıntıları ile ortaya dökmek elzem; ama Ada' da kim okuyacak ki? Bu türden önemli konuları he­ men mi yoksa yavaş yavaş mı yayımlamalı? Diyerek çok düşündüm, en nihayet şu karan verdim: Soğukkanlı , yan­ sız, özgürlükten yana bir yol izleyeyim . . . "

Bu karar ile yola çıkan Hafız Cemal 18 Nisan 1 907 ile 28 Mayıs 1909 tarihleri arasında İslam Gazetesini 95 sayı yayınlamıştır. Kapanması devlet tarafından kapatılma ya da maddi imkansızlıklardan değil, Hafız Cemal şiddetli eleş­ tirilerden kurtaramadığından, üstelik üzüntüden de rahat­ sız olduğundan İslam Gazetesini kapatıp, Kıbrıs'tan da ay­ rılarak İstanbul 'a gitmiştir.69

69

Turan, O, a.g.e., s. 46-48. 1 08


HALKI N SESİ

ıbrıs't a Halkın Sesi Gazetesi, "Her Gün Sabah Çıka n

KTürk Gazetesi" olarak, ilk sayısı 14 Mart 1942 tarihinde yayınlanmıştır. Gazetenin müdürü ve imtiyaz sahibi Dr. Fa­

zıl Küçük'tür. Fazıl Küçük, günlük politik işler ve hekimlik ile uğraştığından gazete ile fazla ilgilenememiştir. Bundan dolayı gazetede en büyük sorumluluğu Hikmet Afif Mapo­ lar almıştır. Mapolar aynı zamanda "Yaprağı Çevirdikçe" başlığı altında köşe yazıları da yazmıştır. Halkın Sesi gazetesi ilk sayısında, "Sayın Halkımızın Yüksek Huzurunda" başlığı ile çıkarak; Söz Gazetesi'nin kapanması üzerine ortaya çıkan boşluğu doldurmak için yayın hayatına başlama ihtiyacı duyduğunu şöyle ifade et­ miştir: Türk Cemaati'nin haklarını korumak cemaatinin problemlerini dile getirmek, bağımsız olmak, Sömürge ida­ resi ve Rum emelleri ile mücadele etmek, anavatan sevgi­ sini ve ona bağlılığı güçlendirmek, memleketteki sanat ha­ reketlerini destekleyip teşvik etmektir. Dr. Fazıl Küçük de gazetesi ile ilgili olarak; " 1933 yıllarında Paris'te tahsilde bulunduğum sıra­ larda hem Söz Gazetesi'ne hem de Masum Millet Gaze­ tesi'ne, görebildiklerimi kanunun müsaade ettiği nispette 1 09


SEBAHATI I N Ş İ MŞ İ R

yazmama rağmen İngiliz aleyhtarı olarak damgalanmış, ta­ tilimi Kıbrıs'ta geçirmeye geldiğim günlerde Lefkoşa Kay­ makamı İngiliz beni makamına çağırarak bu gibi yazılara devam ettiğim taktirde benim memlekete girmeme müsa­ ade etmeyeceği ve ailemi de ülkeden sürgün edeceği teh­ didinde bulunmuştu. Bu tehditlere aldırış etmeyip, tatil günlerinde Kıbrıs'ta bulunduğum sıralarda yine yazmaya devam etmiş ve bun­ dan sinirlenen Kaymakam Montekü günün birinde iki po­ lis ile beni evimden sabahın erken saatlerinde aramaya gel­ mişler ve yine makamına götürülmüştüm. Yanında birkaç resmi kıyafette olan İngilizler de vardı. Fransızca lisana iyi vakıf olduğumdan bana Fransızca olarak "en gariz'' keli­ melerle hitaba başladı. Yarım saat kadar süren bir küfür­ den sonra suratıma bir tokat ve bir tekme atarak "defol git" diye atmıştı dairden . . . Yıllar geçiyor, tahsilimi bitirip adaya döndükten sonra gördüğüm muamelenin acısı bende biraz daha canlanı­ yordu . . . İkinci cihan savaşı patlak vermişti; çıkarılan ola­ ğanüstü kanunlar yalnız yazı yazanların değil, sokakta yü­ rüyenlerin bile konuşma özgürlüğünü tam amen ortadan kaldırmıştı. 1940 yılında Masum Milletler kapatılmış, 1 942'de de Söz Gazetesi'nin sahibi ölmüştü. Türk toplumu iç ve dış olaylardan tamamen habersiz ve kendi şikayetlerini az bir şey olsun bildirmek imkanlarından tamamen mahrum kal­ mıştı. Bazı dostlarım beni yeni bir gazete çıkarmaya teş­ vik ederken bulduğu m desteğe güvenerek Halkın Sesi'nin çıkması için hükümete resmi müracaatta bulundum. İsti­ dam (dilekçe) aylarca bekletildikten sonra şartlı olarak ka­ bul edilmiş ve şartların başında sömürge idaresini tenkit 1 10


TÜRK DÜNYASI VE MATBUAT

edecek hiçbir yazının yayınlanmayacağı taahhüdü istenmişti. Buna kayıtsız şartsız "evet" demenin mümkün olamayaca­ ğını açıkça anlattım. Sömürge idaresi sıkışık bir durumda idi. Günlük yayınladığı birçok "emirnameler" vardı. Top­ lum bunlardan tamamen habersiz kaldığından hergün yeni yeni müşküller çıkıyordu. Sağdan soldan hükümet kendine "yar" olabilecek olanları aramışsa da, hiçbir kimse Avru­ pa' da savaşın devam ettiği karanlık günlerde yaklaşmadı­ ğından buna "evet" dememişlerdi. 14 Mart 1942'de Halkın Sesi'ni toplum huzuruna çıka­ rabilmiştim. Yediğim tokat ve tekmenin sesini unutama­ dığımdan ilk yazılarımdan idarenin Türk toplumuna reva gördüğü haksızlıkları deşmeye başladım. Eli kalem tutan birçok kimseler içlerini dökebilecek bir yayın organı bul­ duklarından yazılarını gönderiyor ve biz de onları sayfa­ larımıza seve seve alıyorduk. Başta Evkaf Murahhası İngi ­ liz, bunun Türk Lisesi İngiliz Müdürlerin yanlış icraatları her gün teşhir ediliyor, yine idareciler tarafından yapılan ikazlar da tesirsiz kalıyordu. Dokuzuncu ayın sonunda sö ­ mürge valisi tarafından aldığım bir yazıda gazeteni n 3 ay kapatıldığı haber veriliyordu. Bizi susturmuşlardı. Başka bir gazete daha çıkmaya baş­ lamıştı. Ilımlı bir politika takip ediyordu. Bizim cezamız bitmiş tekrar yayın hayatına gireceğim günlerde, gazete ka­ ğıt tevziatını yapan İngiliz idarecileri toplumun ihtiyaçla­ rına cevap verebilecek gazete çıktığından bizim için kağıt ayrımı yapmadıklarını, bu yüzden başımın çaresine bak­ mamı i fa de etmeleri üzerine karaborsa ile beni karşı kar­ şıya bırakmışlardı. Hükümetin verdiği kağıdın topu 1 ster­ lin Kıbrıs lirası iken, karaborsa da 10 sterlin Kıbrıs lirasına bulunabiliyordu. Birçok defalar 20 sterlin Kıbrıs lirasına mal 111


S E BAHATTİN Ş İ M Ş i R

oluyordu. Şu kadarını da söz açılmışken söyleyeyim ki o sıralarda Magosa' da avukatlık yapan Hakkı Süleyman Be­ yin yardımlarını unutamıyorum ve daima minnetle anıyo­ rum . . . O da, o günlerde Rum matbaalarının arttırdıkları kağıdın topunu 20 sterlin Kıbrıs lirasına sağlayabilecek çu­ vallar içerisinde gizlice bize ulaştırıyordu . . . Benim ve onun kağıt bulamadığımız günlerde bakkallara müracaat ediyor ve bakkal kağıtları üzerine gazete bastığımız günler de ol­ muştur. Bunlar koleksiyonlarımızda duruyor ve ara sıra on­ ları karıştırdığımız zaman o karanlık günlerde geçirdiğim sıkıntıları hala bütün canlılığı ile yaşıyorum. Dört yıl devam eden bu kağıt sıkıntısı sona erip kağıt tüccarlarının yeniden ithalata başlaması üzerine daha ko­ lay ve diğer yerli gazeteler hacminde yayına başladığım za­ man bu defa karşımda mahkemeleri bulmuştum . Ay geçmi­ yordu bir "zem ve gadip" (yergi ve sövme) davası ile hakim huzuruna çıkarılmış olmayayım. Her defasında ağır ceza­ lar ödeyerek mahkeme salonlarından çıkıyordum. 1922 yı­ lından 1957 yılına kadar 47 defadan fazla aleyhi me dava açılmış ve bir süre beni mali bakımdan yere serecek kadar bitkin hale getirmişti. . . Bütün bunlar yanında tek tesellim mensup olduğum topluma karşı görevimi yerine getirme­ nin bahtiyarlığı idi." Gazete zaman zaman da kapanmaya muhatap olmuş­ tur. Nitekim üç aylık bir aradan sonra 21 Nisan 1943 ta­ rihinde yeniden yayın hayatına dönmesini de Fazıl Küçük şöyle belirtmiştir; "Bundan tam üç ay evvel bir öğlen zamanı hükümetin resmi iki yüksek memurunun acilen beni görmek istedik­ lerini öğrendiğim zaman fevkalade bir ahvalle karşı kar­ şıya geleceğimi tahmin eder gibi olmuştum. Acaba ne var 1 12


TÜRK DÜNYASI VE MATD UAT

ne oluyor? Diye bir üzüntü kalbimi sıkıştırıyor ve adeta ser­ bestçe darabanına mani oluyordu. Hele dimağımda saniye bir bir şimşek patlıyor ve hiçbir şey düşünemez gibi olmuş­ tum. Nezaketle yanıma yaklaşan memurların en küçük ha­ reketlerini takip ediyor ve bir an evvel ağızlarından çıka­ cak sözün ne olacağını bekliyordum. Filhakika bir tanesi elini cebine uzatarak çıkardığı kağıdı okumaya başladı. O zamandır ki beni bekleyen felaketin ne olduğunu anlamış­ tım. Gazete müşterilerinin emriyle üç ay müddetçe kapa­ tılm ış bulunuyordu. Bu müthiş ve ağır ceza karşısında bir adım ileri ne de geri alamayarak yan tarafımda bulunan bir koltuğa yıkıldım kaldım. Acaba bir yanlışlık mı var diye yanımda bırakılan kağıdı tekrar ve tekrar okudum. Fakat yanılmış oluyordum. Artık halkın sesi susturuldu. Bu ha­ dise günlerce asabımı tahrike devam etti. Uykularım ka­ bahatimin ne olduğunu meydana çıkarmak için çok gece­ ler şafak vaktine kadar sebep aramakla geçti. Bu acı haber birkaç saat içinde Lefkoşa ve kazalarda bir bomba gibi patladı. Telefon mütemadiyen çok çalışıyor ve kapımdan başları önde müteessir çehreler yavaşça iler­ liyordu. Gelenler ve telefonda konuşanlar adeta korkak ve titrek seslerle bunun bir hakikat olup olmadığını soruyor ve birçokları asabiyetten gözyaşı dökerek uzaklaşıyordu. Hele çok genç okuyucunun büyük teessürü karşısında ben de kendimi tutamayarak onunla beraber gözyaşı akıtmış­ tım. Bütün bu acı manzaralar ve unutulmayacak hatıralar artık Halkın Sesi'nin bu cemaatin hakiki bir gazetesi ol­ duğuna konsol getirmiş ve bunlarla teselli bulmaya çalış­ mıştım. Evet, on ay cemaatin dertlerini terennüm eden bu gazete bundan böyle de aynı yolda yürüyecek hak ve ada­ let için haykıracaktır. 1 13


S E BAHATII N Ş İ M Ş İ R

Burada açık bir kalp iyi b i r n iyetle b i r kere d a ha tekrar edeceği m ki biz bazı kimselerin zannettiği g i b i

ne

İ ngiliz

aleyhtarıyız ve ne de bunu aklımızdan geçi rmişizdir. Bi­ zim düşman olduğumuz aksak hareketlerdi r. Medeni her fertler için haksızlığa uğramak yerine olmayan bir mua­ mele ile tabi tutulmak muhakkaktır ki ruhi bir isyan uyan­ dırır. Demek oluyor ki bizim umdemiz öksüz bir cemaatin terakki ve tealisidir. Haykırışımız bu cemaatin a rasından çıkan feryatların bir aksi sedasıdır. Hak ve adalet için bir savaşa atılan ve bu mefkure uğrunda m i lyonlarca evladını seve seve veren demokrat bir hükümetten bir sadık teba­ aları yalnız ve yalnız yanı başımızdaki unsurlara reva gö­ rülen aynı muamelelerinin bize de baş edilm esin i isteriz. Çünkü biz de Rum vatandaşlarımız kadar h assas, onlar ka­ dar zevk ve bizim fazla olarak Türk olmak gibi büyük bir meziyetimiz vardır. Düşünülmelidir ki biz Kıbrıs Türk 'ünün m illi Kabesi olan Ankara bugün, İngiltere'nin sadık ve ayrılmaz müt­ tefikçisi bulunurken biz nasıl olur da başka bir yol tutabi­ liriz? Bizim rehberimiz yolumuz bize anavatan ı n göster­ diği meşaledir. Eğer biz onun siyasetinden aykırı bir siyaset gittiği yoldan gitmeyip de aksi bir yoldan gidecek olursak, hem ona hem de onun müttefiklerine karşı en büyük nan­ körlük ve en büyük hıyaneti işlemiş bulunacağımız da pek ala biliyoruz. Böyle bir aksi hareket ise, Türk halkının h iç­ bir ferdinden beklenmez ve beklenilmemelidir de. Biz Kıb­ rıs Türk'ü de anavatan kadar açık bir kalp ve iyi bir niyetle çalışıyor ve çalışacağız. Anavatan ı n n asıl ki her milletin müşkül anlarında sadık bir dost gibi hareket etmekten çe­ kinmemiştir. Biz de aynı yolun yolcularıyız. Bulanık suda balık avlamak Türk'e yaraşmaz çirkin hareketlerden biridir. 1 14


TÜRK DÜ NYASI VE MATB UAT

İngiliz idaresinin ilk kurulduğu günden bu ana kadar sadık bir tebaa olarak tanınan bizler yarın da aynı sadakat ve itaati göstereceğiz. Hükümetin her emrine seve seve itaat eden Türk Cemaati'nin yegane arzusu daha evvel de söy­ lediğimiz gibi yalnız ve yalnız aynı muhit içinde yaşayan unsurların malik oldukları hak-ı hayattan bizim de istifade etmemizdir. Bunun için sesimizi yükseltiyoruz. Şimdi artık ümit ederiz ki, sadık bir tebaya bunlar çok görülmeyecek ve demokrat hükümetimizin bize rehber olarak terakki ve te­ ali yollarına ulaşmamıza yardım edecektir" diye yazmıştır. Halkın Sesi Gazetesi'nin, 20 Temmuz 1974 Türk Barış Harekatı'ndan sonra çıkan ilk sayısı 26 Temmuz 1974 tari­ hinde yayınlanmıştır. Gazete bu sayısında "Selam Ey Şanlı Ordu" manşet haberiyle çıkmıştır. Akay Cemal, bu tarihi günü "Mehmetçikler Bizi Açık Hava Hapishanesinden Kur­ tardı" başlıklı yazısı ile gazetesinden şöyle duyurmuştur: "Kıbrıs'ta gelişmeler son aylarda, özellikle son hafta­ larda hızla birbirini izliyordu. Dünya kamuoyunda hakim kanaat "Yine Kıbrıs'ta bir şeyler olacak" merkezindeydi. Yu­ nan Cuntası adayı tam bir silah deposu haline getirmişti. Gaye; bir oldu bitti ile Enosis'i ilan etmek, Kıbrıs'ı da Yu­ nan topraklarına katmaktı. Yunanistan bunu hesaplayarak planlarını hazırlamış, Makarios'u devirerek, kendi direktif­ lerini harfiyen uygulayacak bir kukla idare kurmuştu Kıb­ rıs'ta. Darbe, Türk hükümet adamlarının da deyişiyle Eno­ sis'e doğru atılmış önemli bir adımdı. Bundan sonra sıra Türklere gelecek, Enosis gerçekleştirecekti . . . Ama Yunanis­ tan hesaplarını yaparken yanılmıştı. Bu adanın gerçek sa­ hiplerini, Türk Toplumu'nun hak ve hukukunun anavatan Türkiye'nin garantisi altında olduğunu unutmuştu. Samsan idaresinin görüşüne göre ise Türkiye işi blöfle geçiştirecekti. 1 15


S E BA HATI İ N Ş İ MŞ İ R

O nlara göre, Makarios'a karşı yapılan darbe, Rumların bir iç meselesiydi. Halbuki bu darbe ile anayasal düzen kaldı­ rılmış, Kıbrıs'ın bağımsızlığı ayaklar altına alınmıştı. Tür­ kiye, garantörlerden birinin Kıbrıs'ta bu tür davranışı kar­ şısında elbette sessiz kalamazdı. Darb eden sonra A nkara'dan y ü kselen sesler, Türki­ ye'nin eli kolu bağlı kalamayacağının bir kanıtı idi. Nite­ kim Başbakan Ecevit, Ada' daki son gelişmelerle ilgili ola­ rak hiçbir oldubittiyi kabul edemeyeceğini belirtmişti. 1 5 Temmuz'da yer alan darbeden sonra gazetem izin m anşet başlıkları da müdahale hakkındaydı. K ıbrıs Türk'ü o mutlu günü heyecan ve sabırsızlıkla bekliyor, Kuzey' den gelecek seslere kulak veriyordu. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta harekata başladığı haberini radyolardan işitenler, gözyaşlarını tuta­ mamış, "artık kurtulduk, açık hava hapishanesine paydos, kurtarıcılarımız çok yaşa" diye haykırmışlardır. Türk Si­ lahlı Kuvvetleri gerektiğinde neler başarabileceğini, nelere muktedir olduğunu bütün dünyaya bir kere daha ispat et­ mişti. Türkiye, Kıbrıs harekatına girişirken dünya kamu­ oyu onu alkışlamış, Türk ordusuna " Kıbrıs'ta özgürlüğün müjdecileri, ortadan kaldırılan anayasal düzenin kurucu­ ları ve de barış kartalları" gözüyle bakmışlardır. Dünya basının, radyoların, ajansların, hükümet yetki­ lilerinin Türk harekatından bu şekilde bahsetmesinin el­ bette nedenleri vardır. Çünkü Türkiye, bu harekata bütün diplomatik yolları denedikten sonra kendis ine ve anlaşma ­ lara verdiği yetkiye dayanarak girişmiştir. Bütün dünya Türkiye'yi alkışlamıştır. Çünkü Türk Si­ lahlı Kuvvetleri masuma, savunmasız sivil halka, kadına, 116


TÜRK DÜNYASl VE MATBUAT

çocuğa silah çekmemekte, mertçe çelik yumruğunu indir­ mektedir. Türk Ordu'sunun insan haklarına ve anlaşmalara ne denli saygılı olduğuna Girne' de yabancı gazeteciler de tanık olmuş hiçbir evin talan edilmediğini görerek "dün­ yanın başka hiçbir yerinde harp esnasında bu şekilde bir durumla karşılaşmadık" demekten kendilerini alamamış­ lardır. Rum çapulcular gibi ihtiyarlara, çocuklara ve hatta sakatlara silah çekmenin, kahraman Mehmetçiklerimi­ zin kitabında yeri yoktur. İşte bu harekata alkış tutmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerimizle Girne' de, Boğaz' da, Zey­ tinlik'te, Lefkoşa' da velhasıl her yerde konuştuk. Hepsinin de moralleri çok yüksek . . . "Yıllardır bu günü bekliyorduk" diyorlar. Gözleri pek, attığı adımdan emin, güçlü imanı ile mücahitlerimizle birlikte bugün dosta, düşmana şunu hay­ kırıyorlar: Türkiye artık eskisinden çok daha içinizde. Hak­ larımıza el uzatacak olanın vay haline . . . Halkın Sesi Gazetesi, 15 Kasım 1983 günü tarihi bir olayı manşetine taşımıştır. Bu tarihi olay Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesidir. Koyu ve iri puntolarla bü­ yükçe dizilmiş "Devletimiz Hayırlı Olsun" başlığıyla çık­ mıştır. Gazete haberi okurlarına şöyle duyurmuştu r: "Kıbrıs Türk halkının mücadele tarihine bugün şerefli bir sayfa daha ekleniyor ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri­ yeti ilan ediliyor. Federe Meclis bu sabah saat 08.30' da baş­ layacak toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanını görüşecek ve kararını tüm dünyaya açıklayacak. Devlet Başkanı Rauf Denktaş bu sabahın erken saatle­ rinde görüştüğü yazı işleri müdürümüz Ahmet Akar'a, "Bu karar halkın kararıdır. Bu karar insanım diyen ve insanca 1 17


S E BAHATIİN ŞİMŞ İ R

yaşamak isteyen herkesin her şeyi göze alarak ulaşabileceği şerefli bir karardır" dedi. Devlet Başkanı Rauf Denktaş, bu karara rağmen, Rum halkının barış istemesi durumunda eşitliğimizi tanıması gerektiğin i belirtti ve bizi ayrı bir devlete zorladı" diye ifade etmiştir. Sonuç olarak Halkın Sesi gazetesi, kuruluşundan itibaren yaptığı yayınlarla Kıbrıs Türk'ünün sözcülüğünü yapmış, haklı davasını uluslararası düzeyde tanıtmak için çok emek harcaması gazeteyi Kıbrıs Türk Toplumu'nun resmi yayın organı haline getirmiştir. Kıbrıs Türk liderliğinin kurum­ sallaşmasını sağlamıştır. Kurucu Fazıl Küçük'ün 1 5 Ocak 1 984 tarihinde vefatı üzerine gazete eşi, oğlu ve kızına kal­ mıştır. Gazete bugün de yayın hayatına devam etmekted ir.70

70

Turan, Orhan, Tarihten Günümüze Kıbrıs Türk Basını (1879 - 2009), Anka­ ra, 2013, s. 104- 1 27. 1 18


TÜ RKİSTAN ULAYETİ N İ N GAZETİ (1870-1882)71

T

a kent'te 1870 t rihinde yayınlanmaya başlayan Tür­ . kıstan Ulayetının Gazeti 1882 yılına kadar yayınını

sürdürmüştür. Gazete hafta bir, yani ayda dört sayı çık­ mış, Kazak Türkçesinde yayınlanmıştır. Kazak elinin ta­ rihi bilgilerine bir hayli yer verildiği gibi, Kızılorda, Jambıl ve Almatı bölgeleri ne de yer verilmiştir. Gazetede özellikle Türkistan Genel valiliğinin emirleri gazetede Kazak Türk­ çesinde yayınlanmıştır. Biz bu çalışmamızda, Türkistan Ulayetinin Gazeti'ne göre, Türkistan valiliğinin bölgeye yönelik yayınladıkları emirler de, ortaya çıkan Şokan Velihanov gibi Türkistan büyükleri ve kültürel meseleleri ele alacağız.

Gazetenin Yayın Hayatına Başlaması

G azetenin yayın hayatına girmesindeki şüphesiz en önemli isim Türkistan Vilayetin in Valisi General Kaufmann olmuştur. Zira o önce bölgede bir gazete çıkarmak için ye­

terli Rus nüfusun olup olma dığın a bakmış ve yeterli nüfus 71

S . Şimşir, "Türkistan Ulayetinin Gazeti ( 1 870 - 1882), XI. Milli Türkoloji Kongresi, 1 1 - 1 3 Kasım 2014, İstanbu!Cia sunulup, kongre kitabında basılan tebliğ. 1 19


S E BAHATI İ N Ş İ M Ş İ R

olduğu kanaatine varınca da Ekim 1869' da İçişleri Bakan­ lığı'na bölgedeki ilk Rusça gazetenin çıkış amacı ve progra­ mını açıklayan bir rapor göndermiştir. Bu rapora göre; Ge­ nel valinin emirleri, kararları, bölge ve Rusya haberleri kısa sürede halka duyurulmalıdır. Türkistan bölgesi Rusya idare merkezinden uzak olduğundan bu bölgenin coğ rafyası, ta­ rihi, halkın sosyal ve ekonomik durumu tarafımızdan hala yeterince incelenmemiştir. Bunun için Türkistan bölgesi hak­ kında bilgilerimizi artıracak ve halkımızı aydınlatacak Tür­ kistan Genel Valiliği bünyesinde bir gazete çıkarmak elzemdir.

1870 yılından itibaren Taşkent şehrinde Turkistanskie Ve­ domosti gazetesinin yayınlanmasına karar verdim. Bu ga­ zetenin bizim amaçlarımıza en iyi şekilde hizmet edeceğin­ den eminim. Gazetenin redaktörü tarafımdan atanacak ve direk genel valiliğe bağlı olacaktır. Turkistanskie Vedomosti gazetesinin haftalık bir gazete olması planlanmaktadır. Ancak, maddi sıkıntılar ile karşı­ laşmaz isek, bu gazeteyi günlük bir gazete haline (de) geti­ rebiliriz. Gazetede ilan edilecek resmi materyeller Türkistan genel vali yardımcısı tarafından gözden geçirilip onaylana­ caktır. Turkistanskie Vedomosti gazetesinin çıkarılmasından gazetenin redaktörü sorumlu olacaktır.72

Gazete, 1870 tarihinde Ostroumov73 tarafından Taş­ kent'te, Rusça, Özbekçe (Sartça) ve hazan da Kazak dilinde74 72

73

74

Şahingöz, M; Egamberdiyev, M., "Çarlık Rusyası'nın Ttirkistan'I Entegras­ yonu Politikasında "Turkestanskie Vedomosti" Gazetesinin Yeri': http:// www.gefad.gazi.edu. tr/window/ dosyapdf/2009/4/33.pdf s.5 7 4-575. Nikolay Petroviç Ostroumov, Kazan İlahiyat Akademisinde Profesör. Ttir­ kistan vilayetine okullar müfettişi olarak gönderilmiş, 1 883'te ise Taşkent lisesi müdürü olmuştur. Kahhar, Tahir, "Türkistan Vilayetinin G azeti'nde Yayınlanan Fetih Konulu Makalelerin Tarihi Önemi': XVII. Türk Tarih Kongresi, 1 5- 1 7 Eylül 201 4'te sunulan, basılmamış tebliğ. 1 20


TÜRK DÜ NYASI VE MATB UAT

yayınlanmaya başlamış ve 48 yıl yayınlanmıştır. Türkistan Ulayetinin (Vilayetinin gazeti'ne, Tuzemni (Tuzemnaya) Ga­ zit de denilmektedir. Gazetenin ilk muharrirleri (Kazanlı

tercümanlardan Şahmerdan İbrahimov75, H. Çanişov ve Tercüman Molla Hayrullah76) yalnız resmi haberler ve Bin­ bir Gece masalları tercümeleri ile iktifa ettilerse de, ki bu

masallar Schuyer'in ifadesi ile, yetkililer tarafından galiba halka verilebilecek en zararsız ve ıslah edici metin olarak görülmüştür. Çünkü metin siyasi temayüllerden uzaktır.77 1883 tarihinden 1917 yılına kadar 35 yıl bu gazetenin mu­ harriri olan misyoner Nikola Ostroumov da, gazete etra­ fında kendisine göre bir Sart edebiyatı muhiti vücuda ge­ tirmeye çalışmıştır. Nitekim onun bu çabaları meşhur şair Firkat'ı ve şiirlerini gazeteye kazandırmıştır.78 İlk zamanlar onbeş günde bir 4

-

6 sayfa olarak çıkması

planlanan gazetenin, maddi şartlar çerçevesinde 1 Ağustos 1870 tarihinden itibaren ise haftalık olması planlanmıştır. 75

76

77 78

Miras oğlu Şahmerdan İbrahimov, General Kaufmann'ın çok itimat ettiği bir zattır. Şokan Velihan'ın dostudur. Kazak Halk Edebiyatı (1868), Kazak Makal/arı (1 870); Mollalar Hakkında (1871); Kırgızların Hayatı (1871), Kır­ gızlarda Malıkeme (1 878) adlı eserleri vardır. resmi Türkistanskaya Vedo­ mosti Gazetesinin Türkçe kısmını idare etmiş, Türkçe ve Rusça Türkistan Devlet yıllığını neşretmiştir. ı89ı yılında Rusya tarafından Cidde'ye kon· solos tayin edilmiş, hac merasimini ifa edip, Mekke'den Cidde'ye dönerken vebadan ölmüştür. Togan, a.g.e., s. 269. Tercüman Molla Hayrullah; Kazanlı bir Tatar ve Alim Hacı Yunusov'un ye­ ğeni olup, Taşkent'e iş aramak için gelmiştir. Vergi dairesine Tercüman ve yardımcı olarak istihdam edilmiş, ancak memuriyetten aynlarak, pazarda basma ve pamuklu kumaşlar dükkanı açmıştır. Ama mal temin edememiş­ tir. Kendisi Farsça, Arapça, Rusça, Tatarca, Kırgızca ve Horace'nin bir şiiri­ ni çevirecek kadar Latince bildiğinden edebiyat ile ilgilenmeye başlamıştır. Türkistan gazetesine bir ek olarak Binbir Gece Masallarım çevirmiştir. Sc­ huyler, a.g.e., s.223. Schuyler, Eugene, (Çev; F. Çetin - H. Çetin). Tiirkistan, Batı Tiirkista11, Ho­ ka11d, Bulıara ve Kulca Seyalıat Notları, İstanbul, 2007, s. 224. Togan, Bugünkü Tiirk ili Tiirkista11 ve Yakm Tarilıi, lstanbul, 198 1 , s. 501 . 1 21


S E BAHATI I N Ş İ M Ş İ R

Gazetenin yıllık fiyatı ise 7 ruble hesaplanmıştır.79 Gaze­ te'nin 300'e yakın abonesi vardır. baskı ilk yıllar 1000 civa­ rında olup, 1892 yılında 250'ye düşmüş, 1901 yılında Rusya Askeri İşler Bakanlığı'nın desteği ile 2500'e kadar çıkmış­ tır. Hükumete yılda 27.000 rubleye, ya da nüshası 27 Ke­ p ek'e mal olmuştur. 80 1 Mart 1870 tarihinde Redaktör N. A . M aev tarafın­ dan çıkış ilanı yayınlanan gazetenin, 28 Nisan 1 870 tari­ hinde ilk sayısı çıkmıştır. 1870 yılında düzensiz olarak 17 sayı yayınlandıktan sonra 1871 yılından itibaren haftalık, 1893 yılından itibaren ayda iki, 1903 yılından itibaren ayda üç, Mart 1907'den itibaren ayda dört ve n ihayet Haziran 1907 tarihinden itibaren her gün yayınlanmaya başlamış­ tır. Son sayısıl S Aralık 1917 tarihinde yayınlanan gazete, yayın hayatı boyunca 6406 sayı çıkmıştır81 Gazetenin çıkmasının asıl sebebi ise, Türkistan' da ya­ şayan Türkleri asimile etmek amacı ile 4 8 yıl boyunca Sart lehçesini diğer Türk lehçelerinden (Tatarca ve Kazakça) ba­

ğımsız bir lisan haline getirmeye çalışmıştır. İlminski8 2'nin getirmiş olduğu ne kadar küçük olursa olsunlar boy'u n şi­ vesini ayırma sistemi çerçevesinden hareketle Taşkent'te

yayınlanan gazete, finanse edildiği Türkistan Genel Vali­ liği'nin resmi yayını statüsündedir.83 Ostraumov da yayın politikası olarak, kullandığı kelimelerde ön sıraya Türkçe kelimeleri tercih etmek yerine Arapça ve Farsçalarını ala­ rak, ari Türkçe kelimelere yer vermemeye çaba harcamak 79 80 81 82 83

Şahingöz, Egamberdiyev, a.g. m . , s. 575. Schuyler, a.g.e. s. 223. Şahingöz, Egamberdiyev, a.g. m . , s. 577. Şahingöz, Egamberdiyev, a.g. m . , s. 576. İlminski; Haplemitoğlu N., Çarlık Rusya'sında Türk Kongreleri (1 905 - 1 9 1 7), Ankara, 1 997, s. 1 1 4. 1 22


TÜRK DÜNYAS I VE MATBUAT

sureti ile, bir Sart dili meydana getirmek için, benimsemiş olduğu fikirlerde şaşmadan devam etmiştir.84

Gazete'nin Yazarları ve Türkistan'a Dair Yazıları

Gazetenin ilk resmi redaktörü Piyade Albay N. A. Ma­ yev' <lir (1835-1896). 1892"den 1899'a kadar ise A. P. Ro­ manoviç, daha sonra Piyade Subayı S. A. Gipper, 190l'den 1907 yılına kadar öğretmen N. G. Malitskiy yürütmüştür. Bu dönemde Malitskiy kaliteyi yükseltmek için VV. Bart­ hold ve L. S. Berg'i yazar kadrosuna dahil etmiştir. Ayrıca gazetede Rus bilim adamları N. A. Severtsov, A. P. Fed­ henko, İ. V. Muştekov, V. F. Oşanin, N. N. Pantusov ile V.P. Nalivkiv ve N. Otroumov gibi misyonerlerin de birçok ma­ kalesi yayınlanmıştır. Gazetenin yayınlanmasında şüphesiz Rusların bölgede karşılaştıkları problemleri ortadan kaldırmak ve kalıcı hale gelmek için verdikleri mücadelenin izleri görülmektedir. Çünkü, Ruslar Türkistan' da eğitim alanında çeşitli dene­ meler yapmışlardır. Bu denemelerin bazılarını şöyle ifade edebiliriz; Rus dilinde eğitim yapan okullara Türk çocuk­ larının alınmasına müsaade edilmiştir. Ruslaştırma mer­ kezi ve Rus alfabesi ile yazılmış Türkçe kitaplar yayınlan­ mıştır. Bu teşebbüsler etkisiz kalmasına rağmen, belki de daha yoğun bir teşebbüs olan, Türk dili yerine Sart dili de­ dikleri bir dil icat edilmesi olmuştur. Bu fikrin öncüsü ve teşhircisi ise İlminski'nin kabiliyetli ve fanatik öğrencisi N. P. Ostroumov olmuştur. O, hocasının tavsiyesi üzerine Türkistan' da m isyoner olarak çalışmış ve Türkistan Genel Valisi'ne danışmanlık yapmıştır. Bu zat, 1887'den itibaren 84

Hayit, B., Rıısya ve Çin Arasında Türkistan, İstanbul, 1 975, s.169. 1 23


S E BAHATT İ N Ş İ M Ş İ R

Türkistanskie Vedemosti Gazete'sinin ilavesini Sart dilinde

yayınlamıştır. 1887 yılından 1917 yılına kadar da Türkis­ tan Vilayeti'nin Gazeti'nin baş yazarı olmuştur.85 Türkistan Vilayetinin Gazeti ayrıca, tarihi ve etnoloji­ deki resmi konulara dair makalelerle çok ilginç ve değerli olan ülke istatistiklerinin yayınlandığı küçük haftalık bir dergidir. Dünyanın diğer bölgeleri ile ilgili haberlerden hiç bahis yoktur. Hatta, St. Peterburg ve Moskova' daki gaze­ telerden iktibas edilmiş kısımların dışında Orta Asya' daki son olaylardan nadiren bahsedilmiştir.86 Ancak, özel muha­ birler vasıtası ile Petersburg, Moskova, Vladivastok, Mısır, Cezayir, Venedik'ten makaleler gelmiş, ayrıca, Semerkant, Buhara, Oş, Bişkek, Hocent, Almatı, Kulca, Kaşgar ve Na­ mangan'dan da haberler gelmiştir.87 Ostroumov, gazetesinde Rusya ve Avrupa'ya seyahat eden Özbeklerin seyahatnamelerini ve Ruslar ile temasta bulu­ nan Özbeklerin hal tercümelerini neşretmiştir. Mesela; 1887 tarihinde Kharkov Köy İyeliği Sergisine iştirak eden Semer­ kant tüccarı Mirza Bukharin'in Bakü, Kharkov, Moskova ve Petersburg seyahat hatıraları gazetenin (1888, No 4

-

7);

Taşkent tüccarı Taci Muhammed İsa Mehmedov'un 1900 yılında Bakü - İstanbul yolu ile Paris seyahati (1900 Nu 44 45). -

Gazeteni n muharrirlerinden Settar H a n Abdulga­ furov'un (1890); Şair Zakir Can Firkat'ın 1890, Nu 2 - 23); Khudayar Han'ın küçük oğlu İbniyemin Bek'in (1893, Nu 22-28, 32) kendi elleri ile yazılan hal tercümeleri ve bilhassa 85 86 87

Hayit, a.g.e., s. 1 68. Schuyler, a.g.e. s. 223. Şahingöz, Egamberdiyev, a.g.m., s. 577. 1 24


TÜRK DÜ NYAS I YE MATBUAT

Rus medeniyeti ile temaslarına ait hatıratı, Taşkent tüccarı Arifboca'nın seyahatnamesi (1894, 28)88 vs. yayınlanmıştır.

Tercüman Gazetesi,nin Türkistan Vilayetinin Gazeti,ne Bakışı

Gaspıralı İsmail Bey tarafından kurulan ve Kırım' da 10 Nisan 1883 tarihinde yayın hayatına giren ve ilk nüs­ hası yayınlanan Rusya' da Matbuat-ı İslamiye başlıklı ya­ zıda şunlar ifade edilmiştir; "Orta Asya taraflarında olan Türkistan vilayeti, Rusya eline geçmesi ile beraber yerli ahalinin lisanınca neşriyatın faydalı olduğu anlaşılıp, hükümet-i mahalliyenin efkarı ile vilayet gazetesine ilave olarak Sart dili (Özbekçe) üzre ga­ zete neşrine karar verilip, onbeş yıldan beri, ayda iki mer­ tebe Taşkent'te Türkistan Gazeti neşrolunmaktadır. Bu neş­ riyat Rusya' da islamca evvel çıkan gazetedir.89

Gazete Haberlerinden Örnekler

Taşkent'te neşrolunan resmi hükumet gazetesi, Türkis­ tanskiye Vedomosti 22 Kanun-ı Sani 1906 tarihli nüsha­ sında şöyle bir yazı yazmıştır; Fergana' da cinayet gittikçe çoğalıyor. Sebebi ahalinin yoksulluğu, bu (yoksulluğun) sebebi de, toprak azlığıdır. Hanlar çağında toprak buhranı olur ise, yeni arklar vücu da getirmek ile mesele hallolunurdu. Ma­ atteessüf itiraf etmeliyiz ki, Rus ordu su Fergane'yi işgal et­ tikten sonra sun'i sulama işleri sekteye uğramıştır. (Nitekim) A ndican isyanında İşan'a müridler değil, iktisadi buhran 88 89

Togan, ıı.g.e., s. 502. Arıkan Sabri (Haz.); Kendi Kaleıniııdeıı lsırıail Bey Gaspıralı'nın idealleri, işleri, tavsiyeleri ve lıııberleri I, İstanbul, 2006, s. 3. 1 25


S E BAHATI I N Ş İ M Ş İ R

sonunda aç ve çıplak kalan ahalinin iltihak etmiş olduğunu unutmamalıyız. 90

Gazetede ayrıca tarihi konularda dikkat çekmektedir ki, bunların arasında bölgenin önce Araplar, daha sonra Mo­ ğollar ve nihayet Ruslar tarafından işgallerine önemli ya­ zılar ayrılmıştır.91 Özellikle Rusların bölgeyi işgallerinden kısa bir süre sonra yayınlanmaya başlayan gazete, bir nevi dönemin Rus yetkilileri ile hanlık idarecileri arasındaki görüşmeleri ve resmi antlaşmalara da yer vermesi açısın­ dan, süreli yayınlara ne kadar güvenileceği hususu da göz önünde bulundurularak incelendiğinde faydalı olacaktır. Ay­ rıca, Namangan, Andican ve Fergana gibi şehirlerin Ruslar tarafından nasıl ele geçirildikleri, yakılıp yıkıldıkları ve in­ sanların öldürüldükleri hususları da gazetede yer almıştır. Yine bir başka haber olarak 1916 isyanı ve sonrasına dair tespitler ise şöyledir; Özbekçe çıkarılan Türkistan Vi­ layetinin Gazeti'nin sayfalarında Rus imparatorunu göklere çıkaran ve ameleliğe gitmenin her bir insanın vatan borcu olduğu şeklinde şiirler ve makaleler basılmıştır.92

Sonuç

Uzun bir süre yayınlanan gazete, Türkistan valiliğine bağlı yayın organı olarak Bolşeviklerin iktidara geldiği 1917 yılına kadar yayın hayatını sürdürmüştür. Gazete, her ne kadar Rus politikasının Türkistan' daki uygulamalarını gözler önüne serdiği gibi kullandığı dil ve özellikle yayın­ lanan Binbir Gece masalları ile de adeta yöre insanının 90 91

92

Togan, a.g.e. s. 335. Kahhar, y.a.g.m. Ziyöev, Hamit, (Çev; Ayhan Çelikbay), Miicade/e, Ankara, 2007, s. 376. 1 26

Türkista11'da Rııs lıiikıi111etiııe Karşı


düşünmesinin önüne geçmeye çalışarak, onları masal dün­ yasında yaşatmaya çalışmıştır. Zaten, yayın politikasında Rusya kaynaklı haberler dışında bir habere yer verilmemesi de, Rusların bölgeye yönelik siyasi ve kültürel politikala­ rına bir başka örnektir. O gün belki kullanılmayan bir ke­ lime olarak asimilasyon politikası Türk kültürü ve kimli­ ğini yok etmek için kullanılmış, gazete de bunun için çok önemli bir araç olarak görülüştür. Ayrıca, bilimsel çalışmalarda gazeteyi kullananlar şunu unutmamalıdır, bu gazete işgalci idarenin yayın organıdır, bundan dolayı tarihi bir husus ele alınırken diğer tarihi ve ilmi kaynaklara dayanmadan kesinlikle müstakil olarak kullanılmamalıdır.93

93

Kahhar, y.a.g.ın. 1 27



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.