Tüm yenilgilerinden ve geri dönüşlerinden uzaklaşarak ona gitmemi istiyordu. Tek kaldığım zamanlarda biriktirdiğim yalnızlıklarımı da yalnız bırakıp, yanına gitmeliydim. Fakat şu kamburumu nasıl saklayabilirdim? Arabayı, iskelenin yakınındaki otoparka bırakmıştım. O esnada annem aradı. Çünkü annemin kalbi, aniden doğan haberlerin kaynağıdır. Neredesin? Ne âlemdesin? Diyerek hâlimi yoklarken, benim bu soruların ne kadar uzağında olduğumdan haberi yoktu. Hava kararmamıştı. Vapura bindim. Denize sırtını dönerek, sahilde oturan insanları anlamaz Yakup. Onun için, iskelede oturmanın asli manası denizin kendisidir. Ama hiç bir şey kendi kendinin de amacı olmaz derdi. Hayatıma yerleştirdiği her cümleyi, hayatının içinden anlıyor olmam, benim için büyülüydü. Tebessüm ederek ellerime baktım. Yakup’un yanında otururken, hayatım boyunca sevmediğim ellerimin, her çizgisini ezberlemiştim. Biliyorum. Vapur iskeleye yaklaşmıştı. Akan insan seli içinde, kıGüneşin son zerreleri, bahçedeki ağaçların, yapraktaları aşmış olmanın zaferini taşıyordum. Hızlı adımlarla, ları arasından tenime ulaşmaya çalışıp, canıma aydınlık çiçek satan kadınların önünden geçerken, durmuştum. katmaya çabalıyordu. Ana bina ile kış bahçesi arasındaki Bilirsiniz ki, tüm hikâyeleri süsleyen en önemli detay yolu yürümek, geldiğim yoldan daha zor gelmişti. çiçektir. Yuvarlak, gri örtüsü olan masanın etrafında oturuOn sekiz adet gül almıştım. Neden on sekiz? Biliyoyorlardı. Yakup ise ortadaydı. rum. Yetkili burada beklemem gerektiğini söylemek için On sekiz yıldır, gözbebeğimde gördüğüm Yakup’un arkasını döndüğünde ben zaten yıllardır yaptığım gibi kendisiydi. Açıklamazsam bilmezsiniz. Sırların sırrını durmuş, bekliyordum. Bu sefer kucağımda on sekiz tane oynamıyordum ki. Korkuya ve kedere yer vermediğim gül vardı. bir hikâyenin kalbinde olduğumuz için her şeyi açıklıkla Yakup’a yaklaştı görevli. Kulağına eğilip, hafiften işasöylemeliydim. ret parmağıyla beni gösterdi. Titrediğimi nasıl gizleyebilirdim. Ne zaman bir yerYüzündeki şaşkınlık... Ölüm sonrası hayatın yollarını lerde adına ya da fotoğrafına rastlasam, bu şekilde titnakşettiği yüzü... Bana bakan bir çift göz. rerdim. Işıklarda duruyordum. Karşı sokağın yokuşunu Oturduğu yerden doğrulup ve yavaşça ayağa kalkmış, tamamladığımda, varmış olacaktım. yorgun adımlarıyla yürümeye başlamıştı. Kendimi uzaktan seyredebilseydim keşke. Salonun ortasındaki masada duran şiir kitaplarını Dört katlı ve krem rengi bir binaydı. Geniş bahçesindüşündüm. Kitaplarının birinde “Gelemiyorsan, çağır den sarmaşıklar yola sarkıyordu. Büyük yeşil kapılı beni!” diyerek başlayan, bir şiiri vardı. huzurevine vardığımda, insanlık tarihinde hiç Yakup bu nidayı niçin yapmıştı? Hiçbir zaman bir şeyin imkânsız olmadığına ancak imkânsızbilemedim. lığın bir kez bir insana isabet etme hakkı olduKarşımda durduğunda, gözlerim dolu dolu ona i ğunu düşündüm. O şanslı kişinin, ben olduğuna bakarak, gülleri uzattım. Müziğ in ek iç dinlem da ikna olmuştum. “Camii avlusundan çalmadım...” dedim, akan Günlerin, haftaların, ayların ve yılların çembegözyaşlarıma karışan gülüşümle. rinde, dolanıp dururken; çıkış kapılarının olmadığı Adımları kadar yorgun elleri, yani hiçbir zayerde, yaşamaya çalışan kalbimin, yorulduğunu hisman dokunmadığım elleri uzandı, gülleri aldı sediyordum durduğum yerde. ve gözlerini kapatarak, kokusunu içine çekti. Mahcup, yorgun fakat güzel, aslında tam da Tutkuyla yaptığım işimin sessizliğinde, onun sesona yakışır diyeceğim edayla: sizliğini bulduğumu; pencerelerinin perdesiz kaldığı “Neden vazgeçmiyorsun?” Dedi. evimin duvarlarında, ona ait hiç bir şey bulunmamasını, Tereddüt dahi etmeden, yıllar öncesinden hazır olan artık açıklayacak gücü de bulamıyordum. cevabımı bıraktım. Güvenlik görevlisi önümde, geçip gittim yeşil kapı“İnsan, su içtiği çeşmeden vazgeçer mi?” dedim. dan. Kurum yetkilisi ile karşılaştık. Arkamdan çığlık çığlığa sitem eden anahtarların hu“Geleceğinizi daha önceden haber verseydiniz keşzursuzluğu dağılmıştı. Eve dönmenin başka bir yolunu ke…” dedi. Sevimli olmaya çalışan sitemkâr ses tonuyla. bulmuştum. Bir bilse, buraya gelmek için kaç cesareti yetim bıraktım. Biliyorum. Söyleyecek sözü olur muydu o zaman? 28
www.baltadergi.com Temmuz - Ağustos 2020