Jenga
Ş
ansla kaderle hayatımızın bir bölümünde kesiştiğimiz güzel KKTC’de futbolu ve futbol kültürünü keşfetme çabası yaklaşık bir buçuk yıllık bir hikayeydi benim için. Biraz yarım kaldı, biraz kesik kesik oldu ama doyumsuz bir deneyimdi, keşfetmek ve öğrenmek ise hala öyle. Uluslararası toplum tarafından tanınmayan bir ülkede Türkiye Cumhuriyeti pasaportu sahibi olarak ayrı bir deneyim sahibi de oluyor insan. Rum Kesimi’ni değerlendirme bunun yanında ‘yavru vatan’ olarak Türkiye’de tanımlanan ülkede göçmen olma durumu vs... ‘Adacılık’ ayrı bir ilginç tutumu oluştururken, 45 yılı aşkın süredir Türkiye’den gelip yerleşen göçmenlerin durumu, bu 45 yıllık de facto durumun atlanması falan bazen inandırıcı olmayan analizleri de beraberinde getiriyor. Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla bir
SOKAK 58
KKTC’DE farklı gözüküyor güzel Kıbrıs adasının kuzeyi, KKTC... Değeri Çok Bilinmeyen Kültürel Hazine: KKTC’deki Kulüpler Öncelikle kimi eleştirel, ‘muhalif ’ çevrelerde de geçerli olan “74’de Türkiye müdahale etti ortak yaşam bitti” vs. minvalindeki değerlendirmeler çok da gerçeği yansıtmıyor. 1950’lerden itibaren adada ikili yaşam, kültürel ve sosyal alanlarda da sürüyormuş. 1955’de Türk kulüplerinin Kıbrıs Ligi’nden ‘tasfiyesi’ vs. hadisesine en ‘adacı’, Türkiye ve Türkiyelilere eleştirel kesimlerin bile diyecek çok şeyi yok. Enosis’in yükselişi, adada Rum milliyetçiliğinin gelişimi vs... Bu arada iki topluluk eşit özelliklerde değil, Rum adalılar her açıdan çok daha fazla avantaja sahip. Türkler daha dezavantajlı, zaten bunu İngiltere’ye göç hikayelerinden de anlayabiliyoruz... Futbolda 1974’te her şey değişmiş değil, zaten 1955’den itibaren ligler ayrı, yani 1974