FELSEFE
ULUS’A KARŞI DOĞARLIK “VATAN”IN TARİHSEL KOŞULLARI VE EPİSTEMOLOJİK KATMANLARI Hans Ulrich Gumbrecht* lektronik teknolojinin, mekânın önemini açıkça azalttığı bir dünyada, görünüşe göre paradoksal biçimde, belirli bir yere duyulan özlem ve talep, bireysel veya kolektif tatminin merkezinde yer alıyor gibi gözüküyor, başka bir deyişle “vatan” [Heimat] olarak nitelenen boyut, temel bazı politik sorunların temelinde yer alıyor.1 Bu anlamda bir tatmin olma umudu, birdenbire yeni bir halk göçüne dönüşen Avrupa’ya “göçmen akışını” harekete geçirirken, sakinlerin mülklerini sahiplenme duyguları ve göçmenleri reddedişleri, onları gergin bir çatışmanın tetikleyicisi hâline getiriyor. On yıllardır uluslararası siyasette hemen her sorun, en azından bağlam açısından, Yahudilerin ve Müslümanların, kökenleri ve gelecekleri olarak gördükleri bugünkü İsrail toprakları hakkındaki anlaşmazlıklarıyla ilişkili gibi görünüyor. Tüm bu sorunlara karşılık gelen çözüm olanakları, yine “vatan” kavramına bağlı. Birkaç on yıl önce hayal bile edilemeyen, birinin diğerine önceliği olmayan birden fazla vatana bağlı kimlikler de cabası (Örneğin bu, eski millî futbolcu Mesut Özil’in Almanya’da aldatıldığını hissettiği benlik duygusuna karşılık gelebilir). Ya da sadece kültürel olarak farklı olmayan grupların hepsinin vatan olarak görebileceği bir alanda bir arada yaşaması. Siyah ve beyaz Güney Afrikalıların, yerel Maori kültürünün üyelerinin ve Yeni Zelanda’daki çoğunlukla İngiliz göçmenlerin torunlarının başardığı şey tam olarak buysa, o zaman böyle bir günlük yaşam ağı örneğin İsrail’de de bulunmalı ve gerçekleştirilmelidir. Bugün vatan kavramından daha yakıcı bir konu yok, ancak bu kavramı kullandığımızda ya da duyduğumuzda, aşama aşama çelişkilerle dolu bir karmaşadan ortaya çıktığı izlenimi de hep beraberinde gelmeye devam ediyor. Edoardo Costadura ve Klaus Ries, Heimat gestern und heute (Dün ve Bugün Vatan) adlı kitabın girişinde bu tarihsel süreci daha derin düşünmemiz adına, irdelenmesi gereken pek çok soru işaretiyle birlikte etkileyici biçimde tasvir ettiler. Şimdi ben de, onların yolundan giderek, “vatan” kavramının tarihini farklı bir biçimde aktarmak istiyorum. Bu yolda ilk olarak, bunun soybilimsel biçimdeki bir hikâye etrafında olması gerektiği, yani “gelişme” formülüyle ya da egemen bir “yön” tanımlanmasıyla bağdaşmayan değişimlerin devamlılığının temsili olması gerektiği şeklindeki örtük varsayımı paylaşıyorum; ikincisi, Costadura ve Ries gibi, kesinlikle kavramlar tarihi temelinden ele almayacağım, bunun yerine ilgili bilgi düzeninin yapılarına ve sosyo-tarihsel hareketlere doğru açılacağım. Tarihsel sürecin birkaç alternatif değerlendirmesi ve Almanca “Heimat” (vatan) kelimesinin neden diğer Avrupa dillerinde tam karşılığı olmayan bir anlama sahip olduğunun sorusunun yanında, burada söz konusu olan, “vatan” boyutuyla iç içe geçmiş günümüzün politik sorunlarına çözüm için geçmişimizden bakış açıları kazanma girişimi.
6 sayı 66 01 | 2021
sabah ülkesi