DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ
DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ
DENEYSEL VAROLOŞÇU PSİKOLOJİ VE MODERN SOSYAL PSİKOLOJİ Farkında olmasalar da, sosyal psikologlar bir bakıma varoluşsal konularla ilgilenmiştir. Tutumlar, değerler, ahlak, grubun bireye etkisi, nedensel özellikler, karar verme, seçim, bilişsel uyumsuzluk ve insanı etkileyen reaktans gibi klasik sosyal psikolojik konular, muğlak bir dünyada anlam aramaya ve bireyin hayatındaki değerleri bulmaya çalışmaktadır. Frizt Heider, tüm kariyeri boyunca insanın içinde yaşadığı dünyanın nedensel yapısını anlamak için insani arayışı keşfetmeye odaklanmıştır. Bu çalışma, sosyal psikolojideki bilişsel devrimi etkilemede büyük rol oynamış ve bunun etkileri günümüze kadar sürmüştür. Aynı şekilde Leon Festinger’ın sosyal karşılaştırma kuramı (1954) insanların kendilerini anlamak ve geliştirmek için sosyal gerçekliğe nasıl güvendiğine odaklanmıştır ve Festinger’in bilişsel çelişki kuramı (1957) insanların hayatındaki tutarsızlıkla nasıl uğraştığını araştırmıştır. Brehm ve Cohen (1962), Aranson (1968) ve birçoğu seçim, sorumluluk ve ikiyüzlülüğün rolünü araştırmıştır. Brehm’in; seçim yapmaktan kaynaklanan çelişkinin klasik analizi, Fromm’un (1941) üzerinde durduğu konuya oldukça benzemektedir. Melvin Lerner (1980), insanın adalet arayışı konusundaki amprik çalışmalara ve yine insanın özgün “adil dünyadaki” haksızlıklara nasıl karşılık verdiği ile ilgili çalışmalara ilham kaynağı oldu. Stanley Milgram’ın (1963) bağlılık konusundaki klasik çalışmaları otorite figürlerine karşılık sorumluluktan feragat etmek için insanların şaşırtıcı olarak hazırda bulunuşunu araştırırken aynı şekilde, Zimbardo, Banks, Haney ve Jaffe (1973) birinin davranışları üzerinde kontrolünü kaybetmesiyle ilgili araştırmalarda bulundu. Ernest Becker (1962), insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin öz farkındalık olduğunu, bugün bildiğimiz kültür ve insanlık gelişimini sağlayan varoluşsal terör zeminini hazırlayan ise; bu öz farkındalık kapasitesinin olduğunu savundu. Deneysel varoluşçu perspektifin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan sosyal psikoloji bünyesindeki deneysel öz benlik çalışmasına rağmen, öz farkındalık üzerine Duval ve Wicklund’ın yaratıcı çalışmasının, sosyal psikolojinin merkezi ya da odak noktası olarak öz benliğin ortaya çıktığını gösteren bir dönüm noktası olduğuna inanıyoruz. Geçmişe bakıldığında 1950 ve 1960’lı yıllar, sosyal psikologların varoluşsal konuların keşfedilmesine çok fazla odaklandığı yıllar olarak görülmektedir. Nitekim bu zaman aralığı varoluşsal alana girmeleri için birçok modern sosyal psikoloğu da etkiledi. Varoluşsal sorunların öneminde ve insan varlığının temel gerçeklikleriyle yüzleşme konusunda daha açık bir bilgi, bu klasik konularda ortaya konan bir çalışmaya yeni bir boyut katacaktır. Varoluşsal bir bakış açısı, neyi nasıl bildiğimizden ziyade; bildiğimiz şey üzerine odaklanmaktır ve geçmiş yıllardaki psikologların hayal gücünü yansıtan konularda farklı bakış açılarından yeni bir perspektif kazanımı elde ettirme potansiyeline sahiptir.
BÖLÜM 2 VAROLŞUŞSAL GERÇEKLER KÜLTÜREL SOSYAL HAYVAN TERÖR YÖNETİM KURAMI
KENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU: HAPSOLMA VE ÖZGÜRLEŞME İnsanlar evrendeki yerleriyle ilgili anlayışla nasıl başa çıkar? Bu, insanların, ölümlülük, yalnızlık ve anlamla ilgili eksiklik gibi bilgilerden kendilerini nasıl koruduğuyla ilgili çalışmayla aynıdır. İnsan varlığının temel ikilemleri, çelişkileriyle yüzleşmenin korku verici olabilmesine, aldatıcı olabilmesine, düşmanlık ve nefrete teşvik edebilmesine ve özgürlüğümüzü bastırmasına rağmen, bu yüzleşme aynı zamanda var olmanın en iyi yolunu bulmak için enerji ve ilham verici, özgürleştirici bir potansiyele sahiptir. Bu kitabın alanımıza canlılık kazandırmasını ve gelecek yıllarda yeni tartışma ve araştırmalara ilham kaynağı olmasını umut ediyoruz. 4
5