DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ
DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ
farketmelerini sağlayabilir. Her iki şekilde de bireyler yalnız ölmektedir. Bu gerçek bireylere kendilerini dinlemeleri için özgürlük vermektedir.
tutarlıydı. Ölümü hakkında yazan katılımcılar arasında (televizyon hakkında yazan katılımcılara oranla) katılımcıların öz-değerlendirme ve restaurant beğenileri arasında daha büyük bir bağlantı vardı. Sonuçlar, ölümle yüzleşmelerinin ardından bireylerin rutin, genel süreçten kişisel değerlere dayalı içselleştirilmiş (bireyselleştirilmiş) çevrimiçi sürece doğru ilerlediğini göstermiştir.
DENEYSEL KANIT Çevrimiçi Alt-üst İşleyiş Yukarıdaki sentez doğruysa bireyler ölümlerini ciddiye aldıklarında, daha çevrimiçi alt-üst süreci benimsemeleri muhtemeldir. Bu varsayımı test etmek için, katılımcılara kendi ölümleri ya da televizyonla ilgili yazmalarını istedik (Greenberg, Pyszczynski, & Solomon, 1990) daha sonra da hedef kişinin bir iş için uygunluğunu değerlendirmelerini istedik. Tüm katılımcılara hedef kişi hakkında aynı değerli bilgileri sunduk. Bazı katılımcılardan önce olumlu bilgi geldi, bununla birlikte diğer katılımcılardan da ilk önce olumsuz etkiler geldi. Öncelikli etkilerin, bireylere verilen bilgiyi tamamen düşünmeden önce bilgi işleyişini kapattıklarında ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu erken kapanmadan dolayı, bireyler makul alternatif hipotezlerin daha az farkına varabildi (Kruglanski, Ramat-Aviv, & Freund, 1983; Newston & Rindner, 1979). Bulgular, bireylerin genel değerlendirmeler veya zaman baskısı altında değerlendirmeler yaptığında öncelikli etkilerin ortaya çıktığını göstermiştir. Son etkiler ise katılımcılar ayrıntılı yargılama yaptıklarında ya da bilgiyi tam olarak işlemden geçirmemelerinin onlar için iyi olmayacağını düşündüklerinde ortaya çıkmıştır (Freund, Kruglanski, & Shpitzajzen, 1985; Kruglanski,1983; Newston & Rindner, 1979). Bu bulgulardan yola çıkarak, daha rutin, alt-üst modda işlem yapan bireylerin öncelikli etkileri gösterdiğini diğer yandan daha açık çevrimiçi işlem yapan bireylerin son etkileri gösterdiği varsayımını yapabiliriz. Bu nedenle televizyon izleme hakkında yazı yazan katılımcıların öncelikli etkiler gösterdiğini diğer yandan kendi ölümleri hakkında yazı yazan katılımcıların son etkileri gösterdiğini öngördük.
Kendini Tanımayla Yönlendirilen Seçimler Varoluşçulara göre ve ölüme yakın deneyim yaşayan bireylerin bildirdiğine göre, ölümlerini kabullenen bireyler kendi kişisel değerleriyle daha uyumlu değerlendirmeler yapmaktadır. Bu varsayımı Setterlund ve Niedenthal tarafından geliştirilen bir yöntemi kullanarak gerçekleştirdik. Bu yazarlar katılımcılardan bir dizi sıfatı kendi tanımlarıyla değerlendirdiler. Sonra katılımcılar yemek yemek istediği çeşitli restaurantlar için değerlendirmeler yaptılar. Restaurantlar orda yemek yiyen insanlar açısından değerlendirildi. Rastaurant H, örneğin, alışılmadık, ahlaklı, dost canlısı ve spontan olarak betimlendi. Rastaurank K, çok yönlü, kültürlü, sosyal özellikleriyle tanımlandı. Muhtemelen, bu katılımcılarla bir restaurant ne kadar çok örtüşüyorsa, katılımcılar orada yemek yemeyi o kadar çok istemektedirler. Bu, katılımcıların kişisel değerleriyle ilgilendiği sürece doğru olacaktır. Ölüm düşüncesi katılımcıları kişisel değerleriyle yakın hale getiriyorsa, ölümü düşündüklerinde (düşünmediklerine oranla) katılımcıların öz-değerlendirmeleri ve restaurant beğenileri arasında garip bir ilişki olacaktır. Yaptığımız deney beklentilerimizle
196
Kültürel Hedeflerden Kişisel Hedeflere Geçiş Yapmak Varoluşçulara ve ölümden dönen insanlara göre, ölümü kabullenmek, değerlendirmeler yapma konusunda bireyin benliğe kültürel değerlerden daha çok güvenmesini sağlayabilir. Bu varsayımı test etmek için katılımcılardan ideal hayatları hakkında yazmalarını istedik. Sonra sürdürmek istedikleri çeşitli hedeflerini değerlendirmelerini istedik. Bu hedeflerden bazıları, gelişim ve kabullenme gibi kişisel değerleri yansıtırken diğerleri ün ve görünüm gibi kültürel değerleri yansıtıyordu (Kasser & Ryan, 1996). Bu nedenle ölümleri hakkında düşünmelerinin ardından katılımcıların kültürel hedefleriyle daha az ilgilendiklerini tahmin ettik. Bazı katılımcılardan ideal hayatlarıyla ilgili yazmalarını istedik fakat ölümlerine dair bir ifadede bulunmadık. Diğer katılımcılardan yaşamak için sadece bir yılları olsaydı yaşamak istedikleri ideal hayatla ilgili yazmalarını istedik. Daha sonra her iki gruptaki katılımcılara kişisel amacın (gelişim) veya kültürel olarak elde edilmiş hedefin (görünüm) kısa bir tanımı yazılmış olan sekiz içerik kartı verildi. Katılımcılara ayrıca 100 adet poker fişi verildi. Öngörüldüğü gibi yaşamak için bir yılları olsaydı ideal hayatlarını nasıl yaşayacaklarını yazanlar kültürel değerlere nispeten daha az fiş dağıtırlarken kişisel değerlerine daha çok fiş dağıtmışlardı (ölümü düşünmeyen ve ideal hayatla ilgili yazı yazan katılımcılara kıyasla). Birlikte ele alacak olursak, bulgularımız varoluşsal filozofların önerileriyle ve ölüme yakın deneyim yaşamış bireylerin ifadeleriyle tutarlıdır. Bireyler ölümü düşündüklerinde, çevrimiçi moda daha çok açık oluyorlar ve bu da kültürel olarak elde edilmiş hedeflerden kişisel hedeflere doğru bir geçiş sağlıyor.
SAVUNMAYA KARŞI UYANIŞ Varoluşçuluğun ana düşüncesini takiben (Kierkegaard ve Heidegger), ölümü kabullenerek, bireylerin içinde doğmuş olduğu önceden oluşmuş değer sistemlerini sorgulama anlayışı ve güdüsünü kazanabilme olasılığını öne sürdük. Üç çalışmadan elde edilen sonuçlar bu olasılıkla tutarlıdır. Ölümü düşünmenin etkileriyle ilgili olarak oldukça farklı bir görüş Terör Yönetim Kuramı bağlamında ileri sürülmüştür. Becker’den gelen bu kuram, ölüm belirginliğinin bireylere farklı kültürel görüşleri için güçlü bir savunma yapma imkanı vermektedir ve bilişsel süreci kolaylaştırmaktadır. Bu varsayımla ilgili kanıt da elde edilmiştir. Savunma varsayımı tamamen doğrudur ve bizim bulgularımızı açıklayabilir, uyanma hipotezi tamamen doğrudur ve savunma bulgularını açıklayabilir ya da her iki hipotez de benzer geçerliliğe sahiptir fakat farklı koşullar altında çalışmaktadır. Greenberg, Arndt ve Simon (2000) kişinin ölüm belirginliğine olan tepkisinin, bu tepkinin ne zaman ölçüdüğüne bağlı olduğunu ileri sürmüştür. Özellikle bireylerin, ölüm belirginliğinin ardından
197