DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ
DENEYSEL VAROLUŞÇU PSİKOLOJİ İnsanoğlu elbette hayvandır; ama çeşitlik bakımlardan diğer türlerden kesinlikle farklıdır. Terör Yönetim Kuramı’nın modern babası Ernest Becker (1962/1971) okuyucularını şu sözlere sevk eder: “Birkaç kez insanın bir hayvan olduğunu tekrarlamak bunun sadece ikna edici bir şey olmadığını fark etmektedir.” Sistem doğrulama kuramlarını kapsayan modern ideoloji kuramlarının bel mimarları Karl Marx ve Friedrich Engels (1845/1976) şöyle yazmıştır: “İnsan bilinçle, dinle ve kültür, dil, tarih, ideolojideki derin bir pratiği ve de emek ve sermaye fazlalığının birikimini kapsayan herhangi bir şeyle hayvanlardan ayrılabilir.” Sosyal bilimciler Homo Sapienslere birçok isim vermiştir. Örneğin: “Politik hayvan, sosyal hayvan, rasyonelleştiren hayvan” bu temalar birlikte ele alındığında diğer primatlar intikam hatta öldürme yeteneğine sahip olabilir; fakat sadece insanoğlu bir dizi soyut düşünce uğruna öldürebilir ya da ölebilir.
Frankfurt Okulu Tarihin en kanlı yüzyıllarından biri olan 20. yy. ideolojik çatışmalar, savaş ve soykırımlarda meydana gelen dramatik bir artışla yüzyıla damgasını vurmuştur. Bu, aynı zamanda psikoloji ve felsefede yani varoluşsal düşünce ve ideoloji eleştirisinde birbirinden ayrı iki geleneği ilk defa birlikte ortaya çıktığı yüzyıldır. İnsanların acısı ve kurumsal bağlanmalar arasındaki acı veren bağlantıyı anlamak için kuramcılar özellikle Nazi Holokost sonrasında Marx ve Freud’un entelektüel miraslarını biraraya getirmeye çalıştı. Bu da Erich Fromm (1941, 1962), Wilhelm Reich (1946/1970), ve diğer yazar yetkili kişiler (Adorno, Frenkel-Brunswik, Levinson, & Sanford, 1950), aynı zamanda Otto Rank (1936/1976) ve Ernest Becker (1962/1971, 1968) gibi isimleri içeren üyelerin birinci amacı oldu. Manevi ve politik, ekonomik ve sosyal sistem için entelektüel temeller sağlayan inançları ve doktrinlerin rızaya bağlı olarak paylaşılması olarak tanımlanan ideoloji, insan varoluşunu anlam ve ilhamla doldurmaktadır ama aynı zamanda yanılsamaya teşvik edip birey özgürlüğünü tehdit etmektedir. Bu noktada, çağdaş sistem gerekçesi ve Terör Yönetim Kuramı araştırmacıları fikir birliği içindedir (bkz. Jost, 1995; Pyszczynski, Solomon, Greenberg, & Stewart-Fouts, 1995). Frankfurt Okulu’nun üyeleri ve ardından gelenler ideolojinin ve yanlış bilincin etkilerini eleştirmeye ve nedenlerini analiz etmeye çalışmışlardır.
Bilişsel Uyumsuzluk Kuramı Belirli türdeki ideolojik inançların savunulamaz görülen eylemler ve durumlar için olan bahaneleri ve doğrulamaları sağladığı gözlemlenmiştir. İdeolojinin aynı zamanda anksiyete, suçluluk, uyumsuzkuk, rahatsızlık ve belirsizlik gibi durumları azaltan hafifletici işlevlerinin olduğu da kanıtlanmıştır (Chen & Tyler, 2001; Jost & Hunyady, 2002; Kluegel & Smith, 1986). Bu nedenlerle, kişi ideolojik düşünme analizlerinin, psikolojik araştırmanın bir temel taşı olduğunu düşünebilir. Ancak özellikle son yıllarda yapılan birkaç psikolojik teori, bizi neyin insan yaptığıyla ilgili düşünceye ideolojiyi koymuştur. Festinger’ın (1957) bilişsel uyumsuzluk kuramı sosyal dünyada insanın doğrulanma ve mantık kapasitesini vurgulayan gelecek vaat eden bir başlangıç olmuştur. Ne yazık ki uyumsuzluk kuramcıları tarafından araştırılan akılcılık aralığı sınırlandırılmıştır (Aronson, 1973/1989). Uyumsuzluk Kuramı, karmaşık ideolojik inanç sistemlerinin dinamikleriyle ilgili ya da kişisel seçim ve sorumluluk olmadığında mevcut durumu gerekçeleme eğilimiyle ilgili çok bilgi vermez (Jost, Pelham, Sheldon, & Sullivan, 2003; Kay, Jimenez, & Jost, 2002). 98
Adil Dünya Kuramı Lerner’in (1980) Adil Dünya Kuramı, varsayılan ideolojinin psikolojik değere uyumsuzluk teorisinden daha yakın olabilir. Bu kurama göre adaletsizlik eylemleriyle yüzleşmenin kişinin dünya görüşünü ve tehdit etmektedir ve adil bir dünyaya olan inancı iyileştirmek için insanları motive etmektedir. Araştırma, varoluşsal kaygıyı ve haksızlığın neden olduğu belirsizliği azalmak için mağdurun uzaklaşmasına ve gerilmesine odaklanmaktadır. Kişinin kendisini masum olan mağdurlardan ayırması ve onları kendi talihsizlikleriyle suçlaması adil bir dünyaya olan inancını koruyabilir. Örneğin; cinsiyet eşitsizliği kadınları sadece alt kademede tutmak için küçülterek değil aynı zamanda onların fiziksel ve duygusal doygunluğu ve ahlaki üstünlüğü için onları överek de gerçekleşebilir (Glick & Fiske, 2001; Jackman, 1994). Benzer bir şekilde ekonomik eşitsizlik fakirleri sadece kendi eksiklikleri için suçlayarak değil aynı zamanda onların zenginlerden daha mutlu ve daha erdemli olduğuyla ilgili yanılsamaya teşvik ederek de gerçekleşebilir (Kay & Jost, 2003; Lane, 1959/ 2004).
Terör Yönetim Kuramı Terör Yönetim Kuramı, psikoloji ve ideoloji arasındaki ilişkiyi doğrudan vurgulamaktadır. Terör Yönetim Kuramı’na göre, içeriği ne olursa olsun kültürel dünya görüşlerini savunmaya ve doğrulamaya güdülenmişlerdir ( Greenberg, 1990; Greenberg, Simon, Pyszczynski, Solomon, & Chatel, 1992; McGregor, 1998; Rosenblatt, Greenberg, Solomon, Pyszczynski, & Lyon, 1989). Becker’in yazılarında (1962/1971, 1968/1973), Terör Yönetim Kuramcıları, bu ve diğer savunma tepkilerinin öz saygı tehditleriyle ve kişinin ölümünü hatırlatan unsurlarla tetiklendiğini ileri sürmüştür (bkz. Pyszczynski, Greenberg, & Solomon, 1997). Varoluşsal kaygıyla başa çıkmak için insanoğlu iki destekleyici unsuru içeren kaygıya karşı bir tampon sistemi geliştirmiştir: Dünyayı anlamla dolduran kültürel değerler, normlar ve standartlar, Kültürel değerleri, normları ve standartları gidermeyi sağlayan bir öz saygı duygusu. Varoluşsal tehdidin kaynağına verilen tepkilerin esnekliğini göstermek için Terör Yönetim Kuramı Kuramcıları ölüm belirginliğinin herhangi bir ideolojik ya da davranışsal tepkiye yol açmadığını tekrar tekrar vurgulamıştır. Terör Yönetim Kuramı ölüm belirginliği tehditlerine insanların tepki verdiği sayısız yolları anlamak için yararlıdır ancak spesifik ideolojik inançların eşsiz belirleyicileri üzerinde hiçbir görevi yoktur (Greenberg & Jonas, 2003).
Sistem Gerekçelendirme Teorisi Sistem Gerekçelendirme Kuramı, insanların sosyal ve politik düzenlemeleri algılamaya güdülenmesine dayanır. Sistem meşruluğuna ya da istikrarına olan tehditlerin savunmacı ideolojik tepkileri tetiklemesi gerekmektedir. Uyumsuzluk kuramının mantığında da belirlenen sistem gerekçelendirme hipotezlerinin en olası durumuna göre, sosyal sistem yüzünden dezavantajlı olan insanlar, acıyı gerekçelendirme isteği duyduğu kadar bunun için ideolojik bir destek sağlamalıdır. Beş ulusal anket çalışmasında Jost ve çalışma arkadaşları (2003) bu mantığa aykırı hipotezler için bir destek bulmuştur.Sistem gerekçelendirme etkilerini anlama girişimini oluşturan önemli bir soru da İnsanların içinde yaşadıkları sistemi gerekçelendirmeye niçin güdülendiğidir. Bunun için, bilişsel tutarlılık, belirsizliğin azaltılması, inançların korunması, adil bir dünyaya inanç, kontrol yanılsaması ve mevcut duruma dâhil olma yolları ve eylemsizlikle ilişkili uyumsuzluğu 99