SANATI İDRAK Ahmet Mithat Efendi bir vakitler yazdığı ro manları, gazetesinde tefrika ederken karileri mat haaya kadar gelirler "O ihtiyar falan paşa değil mi? O genç falanın oğlu değil mi? Ben Dürdane Hanımı tanıyorum. Bebek'teki saraylı hanım değil mi?" ve ilh . . . gibi şeyler sorarlarmış! Halk o zaman edebiya tında "roman" nevinin ne olduğunu bilmediği için hayali şahısları hakiki adamlar sanırmış! Artık bugün "elhamdülillah" romanı "sahih vakıa" zanneden bir devirde değiliz! Fakat "asri edebiyat"ın nevilerini id rak etmeyenler daha pek çok! Nasıl sokakta asri ha yatı idrak etmeyen köylülere rastgelirsek fikir ale minde de zihninin hacmi gayet dar aşinalarla karşı laşırız. Tramvayda, tünelde, vapurda biletini pazar lıkla almak isteyen köylü, mark isteyen ihtiyar ha nım, şüphesiz asri hayatın bedihiyyatını anlayama mıştır. Yine fikir aleminde de bunlara benzer tuhaf lıklar gördüm . Bolayır'da medfun Süleyman Paşayı Fatih'in damadı sanan müverrih gördüm . "Nouvelle" ile "hikaye" arasındaki farkı bilmeyen romancı gör düm? "Devlet" ile "hükümet"in hudutlarını tayin ede meyen ulum-ı siyasiye doktoru gördüm. "Vezn"i "na zım"dan ayıramayan edipler gördüm. "Lisan" ile "be yan"ırı ayrı ayrı şeyler olduğunu bilmeyen şairler gördüm. Ahmet Mithat Efendinin romanı "sahih vakıa" sanan devri nasıl geçtiyse, şüphesiz fikir alemimiz deki bu masumiyet de memlekete klasik tahsili neş redecek liselerin sayesinde, darülfünunun yararlana1 03