TENKIT VE TERBIYE
Tenkitle terbiye! Tenkit doğru yahut yanlış olabi lir. Fakat herhalde terbiye hududunu aşmamalı. Sebil ci'ler bu lüzumu idrak edemezler. Fakat gençlerden bi ri de uluorta ağzını açıyor. Bir hikaye için, "Sanatla alışverişi olmayan müptezel bir mevzu" diyebiliyor. "Müptezel" vasfı ne ağır bir ithamdır. Acaba muharrir bunun manasını düşündü mü? Müptezel diye herkes tarafından tekrarlanan, çok söylenilmiş, hayide şeyle re derler. Acaba bahsolunan hikayenin mevzuu, vaka sı, tafsilatı başka bir yerde görülmüş müdür? Görül düyse bunu göstermeli, sonra "müptezel" demeli. Ten kidin şartlarından birisi de müspet esaslara istinat et mektir. Hükm-i karakuşi, ağza geleni gelişigüzel söyle yivermek, hakarete benzer hükümler vermek adeta terbiyesizliktir. Bir eser fena ise, fena demezden ewel niçin fena olduğunu ispat etmek, hiç olmazsa söyle mek icap eder. Delilsiz, ispatsız "Fena, adi; müptezel ve ilh" gibi küfürleri savurmak doğru olamaz. Memleketimizde en muhtaç olduğumuz hakiki, müspet, ilmi, edebi tenkit başlayınca Sebilci'lerin düşmanları, hakaretleri, tekfirleri nihayet bulacak. Hiç kimse sanatla alışverişi olmayan mevzu tahayyül ederneyecek Ilmin mütearifelerine zıt hükümler ve rilemeyecek! Fakat bugünlerden ne kadar uzağız! Büyük Mecmua dergisi, Nr: 1 1 1 9 Haziran 1 335 (1919) 1 12