TÜRK DİLİ TARİHİ yin), kışın, bödke (bu devirde), içre (içeri), taşra (dışarı), üze (üstte) asra (altta). Bağlaçlar: başlayu (önce, ilkin), ulayu (önce, ve), artukı (ve) takı (ve dahi), yeme (ve, dahi), udu (ve), azu (yoksa). Edatlar: ok~ök~kök (pekiştirme), mu~gu (soru), birle (ile), üçün (için) teg (gibi), ara (arasında), kodı (aşağı), sayu (her), tapa (-A doğru), tiyin~tip (diye), tegi (-A kadar), üze (üzerine, -A göre), ötrü (sonra), kisre (sonra). Yukarıda tematik olarak ayırmaya çalıştığımız söz varlığı üzerinde çeşitli incelemeler yapan Doğan Aksan, "Köktürkçenin VIII. yüzyıldan çok daha önceye uzanan, daha başka ürünleri bulunması gereken bir dil niteliği taşıdığı ve bir yazı dilinin başlangıç çağı olmadığı"düşüncesini ortaya koyar (Aksan 1976: 141). Aksan'a göre bir yazı dilinin ne kadar geriye götürülebileceğinin ölçütleri şunlardır: 1) İleri ögeler, 2) Soyut kavramlar 3) Çok anlamlılık 4) Tam eş anlamlılar, 5) Anlatımbilim (stilistik) - leksikoloji özellikleri (Aksan 1976: 133). Çeşitli yazılarında ve Anlambilimi ve Türk Anlambilimi (Ankara 1971) kitabında bu ölçütleri Köktürk anıtlarının söz varlığına uygulayan Aksan, yukarıda alıntıladığımız kanaate varmıştır Söz gelişi, bizim "kaos" anlamı, verdiğimiz bulgak, tamamen soyut bir kelimedir Bulga- gibi herhangi bir nesneyi bulamak, karıştırmak" anlamındaki somut bir kelimeden toplumun karışıklığını ifade eden bir sözün türetilmiş olması kelimenin böyle bir soyut anlam kazanması uzun zamana ihtiyaç gösterir' Aksarı bu tür soyut kelimeleri "ileri öğeler" olarak adlandırıyor Kamşag (sarsılmış, karışıklığa uğramış), adınçıg, topla- (kabul etmek, uygun gör mek), otun- (dilemek, rica etmek, saygı göstermek), sakın- (düşünmek) gibi kelimeleri Köktürkçenin ileri ögelerine örnek olarak gösteriyor (Aksan 1983-18-21). Aksan'a göre Köktürkçedeki soyut kelimelerin oranı %33'rür ve konu itibarıyla daha çok savaşlardan bahseden, hacmi itibarıyla da sınırlı sayıda kelimeye sahip olan metinler için bu oran hiç de az değildir (Aksan 1976:140)