36 gaz (ezmek) gig (hasta olmak) gud (öküz) giş (orman, ağaç) gişig (kapı) sig (iyi) şeg (yağmur) şurim (yarım) sag (küçük çocuk) sipad (çoban) sud (uzun olmak)
Ahmet B. ERCİLASUN ez- (ezmek) ig (hastalık) ud (öküz) yış (orman) eşik (kapı) yig (yeğ, iyi) yag- (yağmak) yarım (yarım) çağa (çocuk) çopan (çoban) sun- (uzatmak) (Tuna 1997: 5-25).
Osman Nedim Tuna'ya göre bu kadar kelimenin hem sesçe hem anlamca birbirinin aynı veya birbirine çok yakın olması imkânsızdır. Üstelik örtüşen kelimeler arasında üç çift de ikileme vardır: Sümerce kabkagak (sıvı için kap) nigname (her şey) uşub (kuş yuvası)
Eski Türkçe kap kaçak (kap kaçak) neng neme (her şey) kuş eb (kuş evi) (Tuna 1997: 39).
Ünsüz+ünlü+ünsüz (CVC) tipinde olmak şartıyla, H.K.J. Cowan'a göre sadece üç, J. Greenberg'e göre sadece üç dört kelimenin sesçe ve anlamca örtüşmesi, iki dil arasındaki ilişkinin ispatı için yeterlidir (Tuna 1997: 38). Oysa Tuna, Sümerce ile Türkçede 168 kelimenin örtüştüğünü göstermiştir. Ortak kelimeler iki dil arasında iki türlü ilişkinin kanıtı olabilir: 1) köken birliği, 2) alış veriş. Osman N. Tuna, Türkçe ile Sümerce arasındaki ortak kelimelerin daha çok ahş veriş sonucu olduğu görüşündedir (Tuna 1997: 41). Bu alış verişin önemi, zamanımızdan 5500 yıl önce Türkçenin var olduğunu göstermesi ve böylece "yaşayan dünya dilleri arasında en eski yazılı" verilere sahip dilin Türkçe olduğunu kanıtlamasıdır. Bu veriler sayesinde "Türklerin en az M.Ö. 3500'lerde Türkiye'nin Doğu bölgesinde bulunduğu" da "tespit edilmiştir." (Tuna 1997: 49).