72
Ahmet B. ERCİLASUN
tini bilmekte idiler. Viyana civarındaki kazılarda "Hunlara ait olması gereken kafatasları ve silâhlar ile Doğu Asya yay tipleri bulunmuştur. Bu yay tipini geç Roma şairi Claudianus da övmektedir. Roma süvarisinin Hun örneği üzre teşkilâtlandırılması, yetiştirilmesi ve silâhlandırılması dolayısıyla bu yay tipi Roma imparatorluğunun en ücra köşelerine; Güney İngiltere'deki Wales'teki Gaerleon'a kadar ulaşmıştır. Orada bir Roma taburunun barındığı yerde, V. yüzyıldan kalan bir yay imalâthanesinde Hun tarzı takımlara rastlanmıştır. Alföldi'ye göre özellikle 'Batı Roma İmparatorluğunun tekmil sevkulceyş kavrayışı 440'tan sonra daha çok Hun yardımcı taburları esasına göre kurulmuştur.' Daha sonra erken Bizans çağı kumandanı Belizar da süvarilerini Hun örneği üzerine yetiştirmekle ve Hun müttefikleri sayesinde Doğu Gotlarını hezimete uğratabilmiştir." (Rasonyi 1988: 69). Ok ve yay dışında Hunların kılıç, hançer, mızrak ve kement kullandıkları muhakkaktır. Büyük Şarl (Şarlken), "Mavritan kralına yazdığı bir mektupta" "Hun kılıcı"ndan bahsetmektedir (Caferoğlu 1958: 68). Giyim tarzları da bozkırlıdır: "Kışın ormanlarda yaşayan ufak av hayvanlarının postlarını giyerlerdi. Yazın ise yün, ipek ve daha hafif malzemelerden yapılmış elbiseleri vardı ve bunları renkli işlemelerle alacalı bir hâle getirirlerdi. Önden açılan, dizlerle baldırlara kadar uzanan bir manto giyerlerdi. Genellikle keçi derisinden yapılmış bir pantolon giymişlerdir ve bunun paçalarını topuklarda büzerek çarıkların içine sokarlardı. Başlarını tepeli ve öne doğru bükülen bir serpuş örterdi. Hun zenginleri iyi giyinmişlerdir. Eşyayı kıymetli taşlarla süslemek âdetti. Sıradan Hunların giysileri gösterişsizdi. Bir defa giydikleri elbiseleri par-çalanıncaya kadar değiştirmemişlerdir." (Baştav 2002: 607). Hunların tipleri de bozkırlı Türk tipine uygundur: "Geniş omuzlar, nispeten kısa boy, koca kafa, kalın boyun, çıkık yuvarlak göğüs, bodur ve u-zunca bir gövde, kısa bacaklar." (Baştav 2002: 605). Şair Sidonius'a göre Hunlar güzel insanlardı; at üzerinde uzun boylu görünürlerdi. Hâlbuki tarihçi Ammianus'a göre "Hunlar, güzellikten yoksundular. Sakalları çıkmadan ihtiyarlar, tıknaz, kuvvetli, boyunları kalın insanlardır." (Baştav 2002: 605, 600). Şüphesiz Hunlar, Germen kavimlerine göre esmer tenli idiler. Hunlara ait antropolojik malzeme %20-25 oranında Moğolsu tip gösteriyor (Baştav 2002: 605). Bütün bu tasvirler Sibirya kültürlerindeki Türk tipine uygundur. Jordanes'e göre Attila da "kısa boylu, geniş omuzlu, iri başlı ve ufak gözlü, seyrek sakallı, yassı burunlu idi." (Baştav 2002: 600). Diğer bozkır Türk kağanları gibi Attila da gücünü Tanrı'dan aldığına inanmaktaydı; "kılıcını ilâhî bir ilhamın idare ettiğine ve kendisini kozmik kuvvetlerin kavimlerin üzerine çıkardığına inanıyordu." (Baştav 2002: 612). Köktürk kağanları gibi Tanrı "yarlıkadığı" (buyurduğu) için ve "kut"u olduğundan dolayı hükümdar olmuştu.