Portre H. Murat FİLİNTE
Değerli arkadaşım Ekrem benden yazı istediğinde, Nusret Özcan’la olan yakınlığımı tekrar hissettim. Onun hakkında yazmanın, onur ve gururla çevrelenmiş ışıklı bir düşünce olduğunu ve berrak bir su gibi tekrar önümden aktığını gördüm. Güçlü kaslarla çevrelenmiş zayıf yüzü, ikna edici sözlerini tereddütsüz onaylamaya hazır keskin gözleri. Susmayı, anlamayı, sevmeyi, acımayı, reddetmeyi ve nerede, ne zaman, ne yapılacağını bilen keskin zekasıyla benim abim Nusret Özcan. Onunla ilgili izlenimlerim bunlar ve onun üzerine yazı yazmanın sayfalara sığmayacağını iyi biliyorum. Nerede, nasıl, ne zaman karşılaştığımızı hatırladığımda hep onu seven dostlarıyla aynı yerde yolumuz kesişiyor. Bir incir ağacı, ahşap iskemleler, çay kaşığı, bardak, sigara, kitap ve sonra her ne olduysa abimin hayatına giren bir bilgisayar. Suriçinde kenar bir semtten geliyormuş. Yüksek minarelerle çevrili Sultanahmet semtinde kubbeli, revaklı bir kahvehanenin bahçesinde birbirlerine yakın hikayeleri olan insanların buluştuğu günler, aylar, yıllar. Evet yıllar. Kaç yıl oldu acaba? Saymadım. Nusret Özcan
103