Ses Dostluğu Afet ILGAZ
Yeni Şafak’ta yazarken... En az on sene oluyor, sayfa editörüm Nusret Özcan’dı. Bazen cümlelerim konusunda onunla istişare ederdim. Cümlelerim ve kendimle şakalaşmayı, (dalga geçmeyi) severim. Bir cümlem için: “Bu cümle biraz uzun, bu yüzden de karışık. Şunu ikiye böleyim” demiştim. Biraz sustu. “Hocam bu cümle baba bir cümle, dokunmayın” dedi. Henüz gazeteciliğe yeni alışıyordum ve bir edebiyat metni ile gazete yazısının arasındaki incelikli farklara pek aldırmıyordum. O zaman Nusret Özcan’ın bazı edebiyat ilgileri ve bilgileri olduğunu hissetmiştim. Sonra, çok sonra, gazeteden ayrıldıktan çok çok sonra yayınlanan bir hikâye kitabım için, Kazdağı Öyküleri için de “şeker” gibi bir yazı yazmıştı. Şeker gibi bir yazı dememin sebebi, o hikâyelere “şeker gibi hikâyeler” demesinden dolayıdır. Ben, bugün de öyle yapıyorum, sayfa editörlerime “oğlum, evlâdım” falan diyorum. Bu, kendi çocuklarıma hitabımdan kalan bir alışkanlık. Gençler de kusuruma bakmıyorlar. Nusret Özcan
109