Nusret Özcan da Hakk’a Yürümüş Sadettin KAPLAN
Son yıllarında bir seher aydınlığı gibi çehresinden çağlayan o ak sakalı yoktu Nusret Özcan’la ilk tanıştığımızda. Ama gülüşü de, dostluğu da, çehresi de tıpkı alnı gibi, o sonradan bırakacağı sakalı gibi apaktı… “Sanat Âlemi”ne dilimiz döndüğünce karaladığımız yazılar dışında, arada bir göz atmıyor değiliz. Ama dürüst davranmak gerekirse öyle sık sık olmuyor bu “göz atma”lar… Sevgili kardeşim Abdurrahman Şen; alfabetik sıra avantajıyla en tepede yer alıyor ya, (Gerçi o her zaman tepe ve zirvelere lâyık bir dost) işte o göz atmalarda genellikle onun yazısı ilk hedefimiz oluyor… Bugün, yazımı yenileyeyim derken, “Sanat Âlemi”nin ana sayfasına şöyle bir baktım. Sevgili Mehmet Nuri’nin bizleri dünyadan haberdar ettiği o “akar yazı” diye tâbir edeceğim sol üst köşeden akan uyarılara bakarken,.. Aman Allah’ım!.. Bana iki asır gibi gelen o kısacık zaman dilimi içinde iki kez “… Nusret Özcan’ın…” Hakk’a yürüdüğünün ilânı beynime şimşek gibi çakıldı… Dondum… Ter içinde buz kestim apansız… Bir daha baktım. O yetmiyormuş gibi, Abdurrahman Şen’in yazısının başlığı bir alev gibi akıverdi yüreğime: Nusret Özcan
125