İki Yıldız Kaydı Mehmed Niyazi
Civa gibi bir delikanlı olan Nusret Özcan, aynı zamanda saygılıydı. Rahmetli Necip Fazıl’ı üstad bilmesi, tefekkür ve sanatta ona çok şey kazandırmıştı. Yazdıklarını okuyan, fikrî derinliğine, estetik anlayışına şahit olurdu. Bir ay kadar önce gerçekleştirilen Hilmi Oflaz’ı anma sohbetinde karşılaşmıştık. Sağlığının çok iyi olduğunu, «Bir Hüzün Yolcusu» adında, kültürümüze dair bir kitap hazırladığını söylemişti. Kalemi seviyeliydi; «Mustafa Kutlu Kitabı», «Beşir Ayvazoğlu Kitabı» gibi edebî portreleri oldukça başarılıydı. Çocukluğunun geçtiği Eyüp’ü anlattığı «Sokak Sesleri»ni tatlı bir hüzünle dokumuştu. Hepimizin çocukluğundan çizgiler taşıyordu. Okurken «Neredesiniz o günlerim!» diye insanın çığlık atası geliyordu. «Kar Kelebekleri»nde Sarıkamış acımızı dile getirdi. Bir gün Nur-u Osmaniye’den Cağaloğlu’na beraber yürümüştük. Yolda «Servili Mescid Sokağı» adında bir tabela görünce yüreğim cız etti, «Servili Mescid» gitmiş, sokağının adı kalmıştı. Tabelayı göstererek ona şunları anlatmıştım: «Şu ileride Servili Mescid vardı. Merhum Mehmed Emin Alpkan’ın isteği üzerine onun koruma derneği başkanı olmuştum. Vakıflar, mescidi bir kitabevine sattı; sahibi de yıkıp depo yapacaktı. Mahkemelik olduk. Mahkeme, Fatih’in Nusret Özcan
165