Kabristandaki Mütefekkir Nusret Özcan İçin
Ferhat ÜNLÜ
Bir mezarlık fotoğrafını hatırlıyorum. İhtimaldir ki, ölülerin nüfusunun yaşayanlardan fazla olduğu ihtiyar ve mahzun bir ilçenin uçsuz bucaksız kabristanlarından birinde çekilmişti o fotoğraf. Omzunun gerisinden ufka doğru, mahşerde muamelesini bekleyen Âdemoğulları gibi sıra sıra dizilmiş mezar taşları uzanıyordu. Biliyor musun, mezar taşında bir kavuk olsun isterdim. Şöyle meşrebine uygun, en kallavisinden… Fakat dünyevi bir makamın değil, uhrevi bir bilgeliğin nişanesi olarak… İstanbul sokaklarında süvari atlarının nallarının şakırdadığı bir devrin evladı olsaydın padişahlar sana nasıl bir paye verirlerdi doğrusu bilmiyorum. Sonunda sana verileni reddedeceğini bildiğim halde bunun üzerine hayaller kurmayı çok isterdim. Bunu, hiç var olmamış bir hazineyi arayan hayalperest define avcılarının tutkusuyla yapmak isterdim hem de. Şayet çağımıza uygun, daha mütevazı bir imge istersen heybemden onu da çıkarır, sana satardım. Sonra kafa kafaya verip, atalarından kendisine kalan mirasla ne yapacağını şaşıran yeni yetme müteşebbisler gibi eski defterleri karıştırmaya Nusret Özcan
219