“İbadeti de Arkadaşlığı da ‘Aşk’la Yapmak Lazım” Söyleşi: Ebubekir KURBAN
Sevgili Nusret Özcan Allah’ın rahmetine kavuştu. Onu çok seviyorduk, çok özleyeceğiz. Vefat haberi hepimizi derinden sarstı. Nusret Abi, dünya hayatını abartmadı, yol boyunca sürekli bir imtihan dünyasında olduğumuzu hatırladı, her vesile ile hatırlattı. Peygamber Efendimizi ve onun şanlı ashabını çok sever ve çok anardı. Yıllar, yıllar boyunca bize şanlı peygamberimizi, onun sevgili ashabını, o yolda yürüyen İslam büyüklerini, büyük, geniş, yeşil medeniyetimizi ve şehirlerimizi anlatıp durdu, bıkmadan usanmadan. Fakat onun hayatında, İslam başkentleri içinde İstanbul’un çok özel bir yeri vardı. Bir de mahalle kültürünü çok önemserdi ve mahalle arkadaşlığını öğrenmemizi salık verirdi. Bunun için kitaplar hazırladı. Ramazanlara bayılırdı. Nusret Abiyle birlikte iftar etmek tadına doyum olmaz bir şeydi. İstikametten hiç şaşmadı. Dostlarıyla birlikte yürümek isterdi o dosdoğru yola. Çünkü o, dostlarını, arkadaşlarını aşkla seviyordu. Son olarak da bir aşk romanı, Leyla ile Mecnun’u kaleme almıştı. “Gecenin çöl rüzgârlarını dinledi Mecnun. Leyla’nın siyah saçlarını ve yanağındaki siyah beni düşündü. İçine düştüğü ve çıkamadığı siyah gözlerini. Göklerine yıldızların üşüştüğü, çöl gecesi gözlerini. Ah, Leyla Nusret Özcan
293