“Git biraz Üstad oku da polemik öğren!” Mehmet EFE
Sevgili Ağabeyim Abdülkadir Kibar’ı kaybettiğimiz bu hafta, her ikimizin dostu ve kardeşi Nusret Özcan’ı yazmaya çalışmak kolay değil benim için. Dostlukların da kirlenen siyasetimizden payını aldığı ve sahici şeylerin hayatımızdan hızla azaldığı bir zamanda, Allah’ın katına alıp bizi öksüz bıraktığı sahih dostların ardından yazmak, mezarlarından çiçek çalmak gibi geliyor. Onların hatıralarını sır gibi saklamak istiyorum. Sayılı ve mübarek nimetler onlar. Koruma ve korunma içgüdüm, tanımakla hep bahtiyar hissettiğim Sevgili Dostum Nusret Özcan’a dair hiçbir şey paylaşmak istemiyorum. Paylaşırsam daha da azalacağımı sanıyorum. Yazarsam, aziz hatırasını vahşi ve kalpsiz dalgaların insafına terk etmiş olacağım gibi geliyor. Ama bu kitabı oluşturan gönüllü çabadaki sevgi ve ihtimamı da hürmetle kucaklamam gerekiyor. Her ikisi de birbirlerini tanırlardı. Her ikisinin de bariz özellikleri samimi, sahici insanlar ve aynı derecede samimi Müslümanlar olmalarıydı. Ben Nusret’le 90’lı yılların başlarında bir ajansta tanışmıştım. Hemen kaynaşıvermiştik. Aynı gece evinde misafir oldum. Sabaha kadar Üstad Necip Fazıl konuştuk. Tavır dergisi okuduk. Salih Mirzabeyoğlu’nun Nusret Özcan
97